Keldani Kilisesi Patriği, hakkında açılan davanın ardından Bağdat'tan ayrılarak Erbil’e sığındıhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4435901-keldani-kilisesi-patri%C4%9Fi-hakk%C4%B1nda-a%C3%A7%C4%B1lan-davan%C4%B1n-ard%C4%B1ndan-ba%C4%9Fdattan-ayr%C4%B1larak
Keldani Kilisesi Patriği, hakkında açılan davanın ardından Bağdat'tan ayrılarak Erbil’e sığındı
Patrik Luois Sako, Irak Cumhurbaşkanı’nı ve Keladani Babiliyyun Hareketi liderini sert bir dille eleştirdi
Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Raşid ile Irak’taki Keldani Kilisesi Patriği ve akademisyen Kardinal Louis Raphael Sako arasında geçtiğimiz aralık ayında yapılan görüşmeden bir kare (Irak Cumhurbaşkanlığı)
Keldani Kilisesi Patriği, hakkında açılan davanın ardından Bağdat'tan ayrılarak Erbil’e sığındı
Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Raşid ile Irak’taki Keldani Kilisesi Patriği ve akademisyen Kardinal Louis Raphael Sako arasında geçtiğimiz aralık ayında yapılan görüşmeden bir kare (Irak Cumhurbaşkanlığı)
Keldani Kilisesi Patriği Kardinal Louis Raphael Sako ile Irak Cumhurbaşkanı Abdüllatif Raşid ve Keladani Babiliyyun Hareketi lideri Reyyan Keldani arasındaki gerilimin yankıları hem Irak’ta hem de dünyada devam ediyor.
Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid, Babiliyyun Hareketi lideri Reyyan Keldani ile Irak Keldani Katolikleri Patriği Louis Rafael Sako arasında yaşanan tartışmanın ardından 2013 tarihinde eski Cumhurbaşkanı Celal Talabani döneminde çıkan 147 sayılı cumhurbaşkanlığı kararnamesini iptal ederek Keldani Kilisesi Patriği Luois Sako'yu görevinden azletti. Irak yargısı da dün, Reyyan Keldani tarafından kendisine yöneltilen önceki bir şikayete dayanarak Patrik Sako’nun tebliğ tarihinden itibaren en fazla 48 saat içinde yargı önüne çıkarılması talimatı verdi.
Yargı tarafından yayınlanan belgeye göre Keldani, Sako'yu iftira ile suçladı. Patrik Sako, ifade vermek üzere adliyeye gelmediği takdirde hakkında tutuklama emri çıkarılacak.
Patrik Sako ise muhalifleriyle mücadelesi bağlamındaki hızlı gelişmeler sonrası Bağdat’taki patrikhaneden ayrılma ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) başkenti Erbil’de bir manastıra gitme kararı aldı.
Patrik Sako, dün Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanı, bakanlar, Hristiyanlar ve genel olarak tüm Iraklılara hitaben yayınladığı mektupta, “Keladani Babiliyyun Hareketi çevrelerinin kasıtlı ve aşağılayıcı kampanyaları karşısında herkes benim dürüstlüğümü ve vatanseverliğimi, onlara karşı herhangi bir caydırıcı gücün olmadığını ve hükümetin bu durum karşısında sessiz kaldığını biliyor. Cumhurbaşkanı’nın hakkımdaki cumhurbaşkanlığı kararnamesini geri çekmesi, Irak tarihinde görülmemiş bir emsaldir. Bağdat'taki patriklikten çekilip Erbil’deki manastırlardan birine gitmeye karar verdim. Bu kararın, Cumhurbaşkanı’nın Keladani Babiliyyun Hareketi lideri Reyyan Salim'i Irak Keldani Katolikler Birliği’nin başına, kardeşi Asvan’ı yardımcılığına ve diğer kardeşi Sermed’i maliye sorumluluğuna atayan bir kararname çıkararak Babil'in arzusunu gerçekleştirmesini kolaylaştırmak için aldım. Irak'ta dar kişisel çıkarlar ve hizipçilikten oluşan geniş bir ağın ortasında yaşamamız talihsiz bir durum ve ikiyüzlülük benzeri görülmemiş siyasi, ulusal ve ahlaki kaos üretti” ifadelerini kullandı.
Patrik Sako ile Haşdi Şabi çatısı altında faaliyet gösteren silahlı bir grup kurulmasıyla elde ettiği nüfuzla Hristiyanların Meclis’teki temsilciliğini tekeline almakla suçlanan ve bazı silahlı Şii gruplar tarafından desteklenen Reyyan arasında yıllardır devam eden rekabet yeniden alevlendi.
Keladani Babiliyyun Hareketi’ne yakın yetkililer, geçtiğimiz nisan ayı sonlarında mahkeme davayı reddetmeden önce Sako hakkında ‘dolandırıcılık ve gayrimenkul tapularında sahtecilik’ suçlamasıyla tutuklama emri çıkarmıştı.
Cumhurbaşkanlığı tarafından daha önce yapılan bir açıklamada, kararnamenin iptalinin, Patrik Sako'nun dini veya yasal statüsünü etkilemeyeceği belirtilerek “Kararnameyi iptal etmek anayasal bir durumu düzeltmek içindi. Daha önce çıkarılan 2013 tarihli ve 147 sayılı kararnamenin hiçbir yasal ve kanuni dayanağı bulunmuyordu ve Irak'taki diğer kilise ve bileşen başkanları da benzer kararnameler talep ediyor” denildi.
Geçtiğimiz perşembe günü Erbil’in Enkawa ilçesinde toplanan Hristiyan vatandaşlar kararı protesto amacıyla bir gösteri düzenlediler.
Patrik Sako’nun azledilmesi, Hıristiyan çevrelerin dışında dahi Keldanilerin en üst dini makamında oturan kişi hakkında olup bitenlerle ilgili soru işaretlerine yol açtı.
El-Mada gazetesinin genel yayın yönetmeni Ali Hüseyin, Patrik Sako'nun azledilmesi hakkında şunları yazdı:
“Irak yargısı ister Şii ister Sünni olsun üst düzey bir dini otorite hakkında azil kararı çıkarsa neler olurdu?”
Hüseyin, Facebook üzerinden yaptığı paylaşımda, “Çünkü biz Hristiyanlara böyle davranıyoruz. Yargı, garip ve tuhaf bir hamleyle Patrik Louis Sako'nun tutuklanması kararı çıkardı” diyerek üzüntüsünü dile getirdi.
Hüseyin, sözlerini şöyle sürdürdü:
Karh Soruşturma Mahkemesi hakimi, sanık Louis Raphael Sako’nun mahkemeye çağrılmasına karar verdi. Dikkatinizi ‘sanık’ kelimesine çekerim. Yargıç daha ifadesini almadan Patrik Sako’nun sanık olduğuna karar verdi. Şikayetçinin ise Reyyan Keldani olduğunu öğrenince daha çok şaşıracaksınız!
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) mensuplarının tanksavar füzesi taşıyan bir drone uçurduğu videodan alınan ekran görüntüsü
Türkiye destekli grupların Suriye'nin kuzeyinde kendilerine karşı harekete geçmesi ve Ankara dostu bir grubun Şam'ın kontrolünü ele geçirmesiyle birlikte Suriye'nin başlıca Kürt grupları 13 yıllık savaş boyunca elde ettikleri siyasi kazanımları korumak için savunmaya geçtiler.
Irak'tan İran, Türkiye’ye uzanan daha geniş bir Kürt grubunun parçası olan Suriye Kürtleri, ülkenin neredeyse dörtte birini kontrol ettikleri ve DEAŞ'a karşı ABD'nin kilit müttefiki olan güçlü bir silahlı gruba liderlik ettikleri Suriye çatışmasının şimdiye kadarki birkaç kazananı arasında yer aldı.
Reuters'a konuşan iki analist ve üst düzey bir Batılı diplomat, Heyetu Tahriru’ş-Şam (HTŞ) savaşçılarının bu ay Şam'ı ele geçirerek Devlet Başkanı Beşşar Esed'i devirmesinden bu yana güç dengesinin Kürtler aleyhine olduğunu söyledi.
Suriye'deki sarsıcı değişim ortamında Türkiye'nin etkisini arttırması beklenirken, ABD'deki yönetim değişikliği Washington'un Kürtlerin ağırlıkta olduğu YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) desteklemeye ne kadar devam edeceği konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Türkiye için SDG ulusal güvenlik tehdidi oluşturuyor. Ankara bu grupları, 1984'ten bu yana Türk devletine karşı isyan yürüten ve Türkiye, ABD ve diğer güçler tarafından terör örgütü olarak kabul edilen PKK’nın bir uzantısı olarak görüyor.
ABD merkezli düşünce kuruluşu Century International'da çalışan Aron Lund, Suriyeli SDG’nin ‘çok büyük bir sorunla karşı karşıya olduğunu’ ifade etti.
Lund, “Suriye'de denge temelden Türkiye destekli ya da Türkiye'nin müttefiki gruplar lehine değişti. Türkiye bundan en iyi şekilde yararlanmaya kararlı görünüyor” ifadelerini kullandı.
Bu değişim, Suriye Milli Ordusu (SMO) olarak bilinen Türkiye destekli silahlı grupların YPG’nin öncülüğündeki SDG karşı askeri ilerlemeler kaydettiği kuzey bölgesinin kontrolü için yeniden başlayan çatışmalarda kendini gösteriyor.
Kürtlerin liderliğindeki bölgesel yönetimde üst düzey bir yetkili olan Fener el-Kait Reuters'a yaptığı açıklamada, Esed'in devrilmesinin parçalanmış devleti yeniden birleştirmek için bir fırsat olduğunu söyledi.
Esed'in Arap milliyetçisi Baas Partisi on yıllardır Kürtleri baskı altında tutuyordu.
El-Kait, bölgesel yönetimin Türkiye ile diyaloğa hazır olduğunu ancak kuzeydeki çatışmanın Ankara'nın ‘çok kötü niyetleri’ olduğunu gösterdiğini söyledi. El-Kait, “Bu kesinlikle bölgeyi yeni bir uçuruma ve yeni bir çatışmaya doğru itecektir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan cuma günü yaptığı açıklamada, Esed'in devrilmesinden sonra yabancı ülkelerin Kürt milislere verdikleri desteği çekmelerini beklediğini söylerken, Ankara YPG’yi izole etmeye çalışıyor.
Reuters'ın sorularını yanıtlayan bir Türk yetkili, çatışmanın temel nedeninin ‘Türkiye'nin bölgeye yönelik vizyonu değil, PKK'nın bir terör örgütü olması’ olduğunu ifade etti.
Yetkili, “PKK ve YPG silahlarını bırakmalı ve Suriye'yi terk etmelidir” dedi.
SDG lideri Mazlum Abdi perşembe günü Reuters'a verdiği bir demeçte, Suriye'deki PKK’lıların varlığını ilk kez kabul etti.
Abdi, PKK savaşçılarının DEAŞ'a karşı mücadelede destek sağladıklarını ve Türkiye ile tam bir ateşkes sağlanması halinde Suriye'yi terk edeceklerini belirtti. Ayrıca PKK ile herhangi bir örgütsel bağı olduğunu da reddetti.
Feminizm ve İslamcı gruplar
Aynı zamanda Şam'daki yeni yönetim Ankara'ya dostça yaklaşıyor ve tüm Suriye'yi merkezi bir yönetim altında birleştirme arzusunu dile getiriyor ki bu da Kürtlerin tercih ettiği adem-i merkeziyetçi yönetime meydan okuyabilir.
Türkiye, SMO'ya doğrudan destek verirken, diğer ülkeler gibi HTŞ'yi geçmişte El-Kaide ile olan bağlantıları nedeniyle terörist grup olarak nitelendiriyor.
Buna rağmen Ankara'nın HTŞ üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğuna inanılıyor. Üst düzey bir Batılı diplomat, “Onları (HTŞ’yi) en çok Türklerin etkileyebileceği açık” dedi.
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera bir Türk gazetesine verdiği demeçte, Esed'in devrilmesinin ‘sadece Suriye halkı için değil, aynı zamanda Türk halkı için de bir zafer olduğunu’ söyledi.
Reuters'ın sorularını yanıtlayan Türk yetkili, HTŞ'nin Ankara'nın kontrolünde olmadığını belirterek, HTŞ’yi ‘şartlar gereği iletişim kurulan’ bir yapı olarak tanımladı. Yetkili ayrıca, birçok Batılı ülkenin de bunu yaptığını ifade etti.
Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve ona bağlı YPG liderliğindeki Suriyeli Kürt gruplar, 2011 yılında Esed'e karşı başlayan ayaklanmanın ardından ülkenin kuzeyinin büyük bölümünü kontrol altına aldı. Bağımsızlıktan ziyade özerklik istediklerini vurgularken kendi yönetimlerini kurdular.
Sosyalizm ve feminizmi vurgulayan politikaları HTŞ'nin yöneliminden oldukça farklı.
ABD öncülüğündeki güçlerin DEAŞ'a karşı SDG ile ittifak kurarak ağırlıklı olarak Arap olan bölgeleri kontrol altına almasıyla bölgeleri genişledi.
Türkiye destekli SMO’yu oluşturan gruplar, Esed'in devrilmesiyle birlikte SDG'ye karşı saldırılarını şiddetlendirerek 9 Aralık'ta Münbiç şehrini ele geçirdi.
Washington ateşkese aracılık etti, ancak SDG Türkiye ve müttefiklerini ateşkese uymamakla suçladı. Bir Türk savunma bakanlığı yetkilisi böyle bir anlaşma olmadığını söyledi.
ABD'nin SDG'ye verdiği destek, ABD ile NATO üyesi Türkiye arasındaki gerilimi arttırdı.
Washington SDG'yi, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın bu dönemi Suriye'deki kabiliyetlerini yeniden inşa etmek için kullanmaya çalışacağı uyarısında bulunduğu DEAŞ'a karşı mücadelede kilit bir ortak olarak görüyor. SDG halen militan örgütle bağlantılı on binlerce kişiyi kamplarda ve cezaevlerinde tutuyor.
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler geçen hafta yaptığı açıklamada, ülkesinin Suriye'de DEAŞ'ın yeniden canlandığına dair herhangi bir belirti tespit etmediğini bildirdi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan cuma günü Ankara'da Alman mevkidaşıyla yaptığı görüşmede, tutukluların tutulduğu kamp ve cezaevlerinin yönetimi için alternatifler bulunması gerektiğini belirtti.
ABD'nin Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf de cuma günü yaptığı açıklamada, Washington'un Ankara ve SDG ile birlikte ‘SDG'nin ülkenin o bölgesindeki rolüne ilişkin sorunsuz bir geçiş’ üzerine çalıştığını söyledi.
Joe Biden'ın yönetimi ABD güçlerinin Suriye'de kalacağını söyledi, ancak Başkan seçilen Donald Trump 20 Ocak'ta göreve başladığında çekilmelerini emredebilir.
Trump'a mesaj
Trump ilk döneminde Suriye'den çekilmek istemiş, ancak hem kendi ülkesinden hem de ABD'nin müttefiklerinden gelen baskılarla karşılaşmıştı.
Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığına göre Suriyeli Kürt yetkili İlham Ahmed, 17 Aralık'ta Trump'a yazdığı mektupta, Türkiye'nin Trump göreve gelmeden önce kuzeydoğuyu kontrol etmeye hazırlandığını iddia etti.
Mektupta, Türkiye'nin planının ‘terörle mücadelede yıllardır kaydedilen ilerlemeyi geri alma tehdidinde bulunduğunu’ yazan Ahmed, Trump’a hitaben “Bu felaketi önleme gücüne sahip olduğunuza inanıyoruz” dedi.
Trump 16 Aralık'ta yaptığı açıklamada, Türkiye'nin Suriye'de olup bitenleri ‘kontrol altına alacağını’ söyledi, ancak ABD askerlerinin Suriye'de konuşlanmasına ilişkin planlarını açıklamadı.
Oklahoma Üniversitesi'nde Suriye uzmanı olan Joshua Landis, “Kürtler imrenilecek bir konumda değil. Şam’daki yeni yönetim kendine çeki düzen verdiğinde bölgeye girecektir. ABD sonsuza kadar orada kalamaz” ifadelerini kullandı.
HTŞ lideri Ahmed eş-Şera BBC'ye yaptığı açıklamada, ‘Kürtlerin Suriye halkının bir parçası olduğunu’ belirterek, “Suriye bölünmeyecek” dedi. Eş-Şera, silahların tamamen devletin elinde olması gerektiğini ifade etti.
Eş-Şera, Türkiye'nin temel kaygılarından biri olan Suriyeli olmayan Kürt savaşçıların Suriye'deki varlığını kabul etti. Eş-Şera, “Suriye topraklarının Türkiye'ye ya da başka ülkelere tehdit oluşturmasını ve istikrarı bozmasını kabul etmiyoruz” diye konuştu.
Eş-Şera, ‘sorunun çözümü için barışçıl bir formül’ bulmak amacıyla diyalog ve müzakereler yoluyla çalışma sözü verdi.
Kürt yetkili Fener el-Kait, yönetiminin ‘demokratik bir Suriye, adem-i merkeziyetçi bir Suriye, tüm mezhep, din ve etnik kökenlerden tüm Suriyelileri temsil eden bir Suriye’ istediğini bildirdi. El-Kait, SDG'nin ‘yeni Suriye ordusunun çekirdeği’ olacağını belirtti.
SDG Komutanı Mazlum Abdi Reuters'a verdiği demeçte, iki tarafın güçleri arasında çatışma çıkmasını önlemek için HTŞ ile temas kurulduğunu doğruladı, ancak Ankara'nın Şam ile Kürt güçler arasında bir bölünme yaratmaya çalışacağını söyledi.
SDG'nin Şam'daki ‘yeni siyasi aşamaya’ katılması için ABD öncülüğündeki koalisyon da dahil olmak üzere uluslararası taraflardan güçlü bir destek olduğunu söyleyen Abdi, bunu ‘büyük bir fırsat’ olarak niteledi.
Abdi, “Türkiye ve ona bağlı gruplarla aramızda tam bir ateşkes sağlandıktan sonra bu aşamaya katılmaya hazırlanıyoruz” dedi.