Sana'da eğitim maliyeti dört katına çıktı

Yemen’de 4 milyon öğrenci okula gidemezken öğretmenler de maaş alamıyor.

Yemenli öğretmenler Suudi Arabistan desteğiyle eğitim kursu veriyor. (UNICEF)
Yemenli öğretmenler Suudi Arabistan desteğiyle eğitim kursu veriyor. (UNICEF)
TT

Sana'da eğitim maliyeti dört katına çıktı

Yemenli öğretmenler Suudi Arabistan desteğiyle eğitim kursu veriyor. (UNICEF)
Yemenli öğretmenler Suudi Arabistan desteğiyle eğitim kursu veriyor. (UNICEF)

Yemenliler, Sana ve Husiler tarafından kontrol edilen diğer bölgelerde yeni eğitim yılını, okul ücretlerinin dört katına çıkması sonucu şokla karşıladı. Bu, aynı zamanda okullara vergi ve harçlar konulmasıyla aynı zamana denk geldi. Geçtiğimiz yıl dört milyondan fazla çocuk okula gidemezken bu sayının artmasından endişe ediliyor.

Husilerin kontrolündeki bölgelerde, dokuz yıldır maaşlarını alamayan 170 binden fazla öğretmen var. Eğitim sektörü çalışanları ve veliler, darbe hükümetinin Husilerin lideri Abdulmelik el-Husi'nin kardeşi Yahya el-Husi tarafından yönetilen Eğitim Bakanlığı’nın, geçtiğimiz yıl öğrenci başına 4 dolar olan okul ücretlerini, ‘toplumsal katkı’ adı altında öğrenci başına 16 dolara çıkardığını söyledi.

Kaynaklara göre bu karar, eğitime erişemeyen ve okula gidemeyen çocukların sayısını artıracak. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre aileler bu koşullar altında söz konusu ücretleri, ders kitaplarını ve günlük masrafları karşılayamaz durumda.

Anayasa ihlali

Yemen anayasası, tüm eğitim aşamalarında ücretsiz eğitimi öngörüyor. Ancak, darbeci Husiler, 8 yıldır 170 binden fazla öğretmenin maaşını gasp etmesine rağmen, her öğrenci için öğrenim ücreti talep etmeye başladı. Ücretler öğretmenleri desteklemek bahanesiyle iki dolardan dört dolara ve ardından 16 dolara çıkarıldı.

Yemen’de öğrenciler büyk zorluklarla mücadele ediyor. (UNICEF)

Eğitim sektöründe çalışan kaynaklara göre bu paranın okullardaki Husi temsilcileri ve maaşlarına el konulmasını protesto etmek için çalışmaktan kaçınan öğretmenlerin yerine atanan kişilere harcanıyor.

Kaynaklar, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, Husilerin öğrencilerin okul kitaplarını piyasalardan satın almasını zorunlu kıldığını aktardı. Husiler, okul kitaplarını basmak için kullanılan matbaaları, mezhepsel posterlerini, liderlerinin ve şehitlerinin resimlerini ve Eğitim Bakanlığı'nın liderliği için kâr amaçlı faaliyetler için tahsis etti. Ayrıca yaz aylarında düzenlenen mezhepsel kampları finanse ediyor.

Kaynaklara göre bu adım, her çocuğun ihtiyaç duyduğu miktarı ikiye katlayarak yaklaşık 32 dolara çıkarıyor. Bu da on binlerce çocuğun okula gitmeyen dört milyona katılacağı anlamına geliyor.

Vergiler ikiye katlandı

Husi liderliğinin tüm özel okullara mezhep müfettişleri atama ve onlara bu okulların gelirlerinden aylık maaş verme emriyle aynı zamana denk geldi. Sana'daki bu okullardan bazılarındaki personel, Şarku'l-Avsat'a milislerin bu okullardan topladıkları harçları her yıl iki katına çıkardıklarını söylediler. Bu, okul yönetimlerini milislerin ve delegelerinin artan taleplerini karşılamak için okul ücretlerini geçen yıla göre yüzde 36'ya kadar artırmaya sevk etti.

Husiler okullar aracılığıyla mezhep değişikliği için yoğun çaba harcıyor. (Twitter)

Eğitim kaynaklarına göre bu artış, mezhep seferberliğinden kurtulmak için çocuklarını özel okullara nakletmek zorunda kalan ailelerin sırtına ağır bir yük bindirecek.

Diğer yandan darbe hükümetinin Eğitim Bakanı, yardımcılarıyla bir araya geldi ve yeni eğitim yılının başlaması için hazırlıkları görüştü. Ancak tüm toplantı boyunca öğretmenlere ödenmeyen maaşları hakkında herhangi bir açıklama yapmadı. Ayrıca, Husiler tarafından üç yıl önce kurulan ve öğretmenlere her ay 50 dolarlık destek sağlamak için kurulan Eğitim Destek Fonunun finansmanının açıklanmasını da reddetti.

Eğitim sektöründe çalışan kaynaklar, Husilerin, tüm yerel ve ithal mallardan toplanan büyük miktarda parayı, darbe hükümetinin bakanlığın liderleri ve Husilerin mezhepsel eğitim ofisi olarak bilinen örgütün faaliyetlerini ve savaş cephelerine katılmak için gençleri ve çocukları askere alma sürecini finanse etmek için fon olarak ayırdığını doğruluyor.

Eğitim Destek Fonu'nun fonları Husi grubunun üyelerine harcanıyor. (Husi Medyası)

Yemen'de eğitim ve öğretim sektöründe çalışan iki kaynak, Şarku'l Avsat’a verdiği röportajda, bu fona toplanan paranın, Husilerin mezhepsel eğitim ofisini yöneten Ahmed Hamad tarafından kontrol edildiğini aktardı. Hamad, parayı öğrencilerin ve öğretmenlerin performansını izlemek ve okullarda mezhepsel faaliyetler yürütmek için kullanıyor. Husiler, genç yaştaki çocuklara mezhepsel fikirleri aşılayarak, kontrol ettikleri bölgelerde mezhepsel bir değişim yaratmaya çalışıyor.

Kaynaklar, bu fonun bir kısmının çocukların askere alınması, kamplarını ve mezhepsel içerikli kursları finanse etmek için kullanıldığını bildirdi. Söz konusu kurslar, Husilerin kontrolündeki bölgelerdeki tüm çalışanlar, öğretmenler ve üniversite profesörleri için zorunlu. Çalışanların işlerini sürdürmeleri için bu kurslara katılmaları gerekiyor ve bu kurslar, Husilere olan sadakatlerini değerlendirmek için bir standart olarak kullanılıyor.



Hangi endişeler Mısır-İran ilişkilerinin “tamamen normalleşmesini” engelliyor?

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi (AFP)
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi (AFP)
TT

Hangi endişeler Mısır-İran ilişkilerinin “tamamen normalleşmesini” engelliyor?

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi (AFP)
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi (AFP)

İbrahim Mustafa

Mısır ve İran, yaklaşık 45 yıldır kopuk olan iki ülke arasındaki diplomatik ilişkileri normale dönebilecek ‘ortak bir nokta’ bulmak amacıyla çabalarına hız kazandırdı. İki ülkenin yetkilileri arasındaki temaslar son 18 ayda sıklaşırken iki ülkenin dışişleri bakanlıkları ilişkileri normalleştirmek için bir ‘yol haritası’ üzerinde çalışıyorlar.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) tarafından 4-5 Mayıs tarihlerinde Gambiya’da düzenlenen 15. İslam Zirvesi sırasında Mısır ve İran dışişleri bakanları arasında yapılan görüşme, iki ülke arasındaki yakınlaşmanın son sinyali olarak değerlendirildi. Mısır Dışişleri Bakanlığı tarafından 4 Mayıs'ta yapılan açıklamada tarafların Mısır ve İran cumhurbaşkanlarının daha önce verdikleri direktifler doğrultusunda ilişkilerin normalleştirilmesi amacıyla çözüm bekleyen tüm önemli konuları ve meseleleri ele almak üzere istişarelere devam etmede mutabık kaldıkları belirtildi. Öte yandan İran Dışişleri Bakanı Emir Hüseyin Abdullahiyan, Mısırlı mevkidaşıyla yaptığı görüşmeden günler sonra Kahire ve Tahran'ın ‘iki ülke arasındaki diplomatik ilişkileri normal seyrine döndürme yolunda olduğunu’ söyleyerek daha net bir açıklamada bulundu.

Geçtiğimiz yıl Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi arasında yapılan görüşmeyle en üst düzeye taşınan iki ülke arasındaki yetkililer arasında kamuoyu önünde gerçekleşen görüşmeler henüz 1990'lı yılların başlarından bu yana maslahatgüzar düzeyinde seyreden ilişkilerin düzeyini yükseltecek resmi bir açıklamaya dönüşmedi. İki ülke arasındaki ilişkiler, Mısır'ın 1979 yılında İsrail ile imzaladığı barış anlaşmasının ardından kopmuştu.

Örtüşen çıkarlar

Kısa bir süre önce BRICS’e katılan iki ülkenin birçok dosyada birbiriyle örtüşe çıkarları bulunuyor. Mısır Planlama ve Ekonomik Kalkınma Bakanı Dr. Hala es-Said’e göre Mısır’ın döviz gelirleri, Husilerin Kızıldeniz'deki silahlı eylemlerinden etkilendi. Çünkü Husilerin bölgedeki eylemleri Süveyş Kanalı’nın gelirlerinde yüzde 50’lik bir düşüşe neden oldu. Süveyş Kanalı’nın gelirleri geçtiğimiz nisan ayında 575 milyon dolar oldu. Geçtiğimiz yılın aynı döneminde bu rakam 904 milyon dolardı.

Husiler geçtiğimiz kasım ayında, ‘Gazze halkına destek’ iddiasıyla İsrail limanlarına giden ticari gemilere saldırılar düzenlemişti. Husilerin saldırıları, büyük nakliye şirketlerinin Kızıldeniz’i ve Süveyş Kanalı'nı kullanmaktan kaçınmasına ve bunun yerine Ümit Burnu rotasını tercih etmesine yol açtı.

Küresel ticaretin yüzde 12'si ve konteyner taşımacılığının yüzde 30'u Süveyş Kanalı üzerinden yapılıyor. Süvey Kanalı’nın 2022-2023 mali yılındaki geliri 9,4 milyar dolardı.

Bölgesel zorluklar

Eski Mısır Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Büyükelçi Cemal Beyumi, Ortadoğu'da devam eden kaosun yanı sıra Libya, Sudan, Suriye, Filistin ve diğer krizlerin gölgesinde İslam ülkeleri arasında mevcut zorluklarla koordineli bir şekilde başa çıkma çabası çerçevesinde Kahire ve Tahran'ı birbirine yaklaştırdığını düşünüyor.

The Independent Arabia’ya açıklamalarda bulunan Beyumi, Mısır’ın merhum Cumhurbaşkanı Enver Sedat döneminde, İsrail ile barış anlaşmasının ardından ‘kibirli tutumu’ nedeniyle ilişkileri koparanın önce İran olduğuna dikkat çekti. Aralarındaki ilişkileri normale döndürmenin ve Ortadoğu'nun iç işlerine dışarıdan müdahaleyi önlemek için aralarında koordinasyon sağlamanın her iki ülkenin de çıkarına olduğunu vurgulayan Mısırlı eski yetkili, şu an iki ülke arasındaki ilişkilerin maslahatgüzar düzeyinde olmasına rağmen, her iki ülkenin yetkilileri tarafından yapılan açıklamaların ‘olumlu olduğunu ve her birinin diğerini kardeş ülke olarak tanımladığını’ söyledi.

Kahire ve Tahran arasında tam normalleşme ve büyükelçi atama için halihazırda diplomatik iletişim düzeyinde zemin oluştuğundan sadece takvim konusunda bir anlaşmaya ihtiyaç duyulduğunu belirten Kahire ve Tahran'daki diplomatik misyonların başındaki kişilerin unvanları ‘maslahatgüzar’ olmasına rağmen, her zaman yüksek nitelikli ve deneyimli diplomatların seçildiğine dikkati çekti.

Yakınlaşmanın ayak sesleri

Mısır-İran yakınlaşmasının ayak sesleri, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri'nin 2022 yılının kasım ayında Şarm eş-Şeyh’te düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı (COP27) oturum aralarında İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Çevre Koruma Kurumu Başkanı Ali Selaceke ile bir araya gelmesiyle duyulmaya başladı.

Bu görüşmeden bir ay sonra Cumhurbaşkanı Sisi, Ürdün'de düzenlenen 2. Bağdat İşbirliği ve Ortaklık Konferansı Genel Oturumu sırasında İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile ‘ayaküstü’ bir araya geldi. Bu görüşmenin peşinden Abdullahiyan, Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani tarafından Mısır-İran diyaloğunun başlatılması önerisinde bulunduğunu açıkladı.

Mısır ile ilişkilerin ciddi ve karşılıklı gelişime ve açıklığa tanıklık edeceğini umduğunu ifade eden Abdullahiyan, Kahire ile ilişkilerin İran'ın dış politikasının öncelikleri arasında yer aldığını vurguladı. Abdullahiyan ayrıca ikili ilişkilerin düzeyini yükseltmek için çaba sarf eden ve iki ülkeyi teşvik eden adı açıklanmayan ülkeler olduğunu da belirtti. Basında yer alan ve bu ülkelerin Umman ve Irak olduğu belirtilen haberlere göre her iki ülke de Mısır ve İran arasındaki soğukluğun giderilmesinde rol oynuyor.

Ancak İran'ın iyimserliğine Mısır'dan sert bir yanıt geldi. Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri Mısır-İran ilişkileriyle ilgili olarak basında yer alan haberleri yalanlarken ‘bu haberlerin gerçekle hiçbir ilgisi olmadığını’ söyledi.

İki ülkenin dışişleri bakanı geçtiğimiz eylül ayında New York'ta BM Genel Kurulu çerçevesinde bir araya geldi. Bundan birkaç gün sonra da iki ülkenin maliye bakanları Asya Altyapı Yatırım Bankası (AIIB) toplantısı çerçevesinde Şarm eş-Şeyh'te bir araya geldi.

İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf, Güney Afrika Cumhuriyeti'nin ev sahipliğinde 22-24 Ağustos 2023’te düzenlenen 15. BRICS Zirvesi oturum aralarında Mısır Meclis Başkanı Hanefi Cibali ile bir araya geldi. İki ülke arasındaki yakınlaşma, 2023 yılının kasım ayında Riyad'da düzenlenen ortak Arap-İslam zirvesi öncesinde Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ve İran Cumhurbaşkanı Reisi'nin bir araya gelmesiyle sonuçlandı.

Öncelik ekonomi

İran işleri uzmanı Ahmed Faruk, İran ve Mısır arasında halihazırda ‘çıkarların gözetilmesi düzeyinde’ ilişkiler olduğunu belirtti. Temsil düzeyinin büyükelçilik seviyesine çıkarılması için müzakerelerin sürdüğünü söyleyen Faruk, “Temsil düzeyinin büyükelçilik seviyesine çıkarılması, ilişkilerin tam olarak normalleşmesinin ve ilişkilerin normalleşmesinin birincil amacı olan ekonomik ve ticari alanlarda iş birliğinin, ardından Mısır'ın Ortadoğu bölgesindeki güvenlik ve askeri ağırlığı nedeniyle güvenlik ve askeri alanda iş birliğinin önünü açacak” dedi. İran işleri uzmanı, iki ülkenin Bağlantısızlar Hareketi ve BRICS başta olmak üzere bölgesel ve uluslararası örgütlerde siyasi koordinasyonun da artacağına dikkati çekti.

Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia’dan aktardığı değerlendirmede İran'ın her zaman Mısır'ın medeniyet, kültür ve Ortadoğu’daki ağırlığı bakımından kendisine denk olduğunu söylediğini belirten Faruk, bu durumun Mısır’ın şüpheyle yaklaşması ve ulusal güvenliğini tehdit edebilecek İran’ın kültürel ve ideolojik yönelimleri sebebiyle ilişkilerin tam anlamıyla normalleşmesinin önündeki engellerden biri olduğunu vurguladı.

İran Dışişleri Bakanı Kemal Harazzi, kısa bir süre önce yaptığı açıklamada, eski Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek döneminde, dönemin Mısır Dışişleri Bakanı Ahmed Mahir ile İki ülke arasındaki güvenlik sorunları ve siyasi anlaşmazlıklar çözüldükten sonra ilişkilerin seviyesinin yükseltilmesi için hazırlık amacıyla bir ortak bildiriye vardıklarını, ancak Kahire'deki güvenlik servislerinin bunun duyurulmasını engellediğini açıklamıştı. Harrazi, dolayısıyla iki ülke ilişkilerinin normalleşmesini engelleyen siyasi meseleler ve güvenlik sorunları olduğunu belirtmişti.

Güvenlik alanındaki gelişmeler

İlişkilerin tamamen normalleşmesinin ortak çıkar alanlarında ve Filistin meselesi ve Gazze’deki savaş gibi her iki tarafı da ilgilendiren konularda daha fazla koordinasyon yapılması anlamına geldiğini söyledi. Faruk’a göre bunun yanında Mısır, İran'ın söz sahibi olduğu Irak, Suriye ve Lübnan gibi ülkelerde değişen oranlarda varlık göstermeyi ve her şeyden önce Husilerin Kızıldeniz'deki silahlı eylemlerinden kaynaklanan ve Süveyş Kanalı'nda seyrüseferi etkileyen zorlukları ele almayı istiyor. Bölgedeki son gelişmelerin iki ülkenin ilişkilerin seviyesini yükseltme isteğini arttırdığını belirten İran işleri uzmanı, “Ancak güvenlik ve kültür alanlarıyla ilgili endişelerin giderilmesi ve iki tarafın bu alanlarda koordinasyon mekanizmalarına ne ölçüde ulaşabildiği de tam normalleşmede rol oynuyor” diye konuştu.

Öte yandan İsrail basınında yer alan haberlere göre Kahire ve Tahran arasında son dönemde gelişen yakınlaşma İsrail'i endişelendirdi. İsrail merkezli Yediot Ahronot gazetesi, geçtiğimiz ocak ayında, “Mısır ve İran Gazze'deki savaş kisvesi altında yakınlaşıyor” başlıklı bir haber yayınladı. Haberde Tel Aviv ‘ilerleyen Mısır-İran yakınlaşması’ konusunda uyarıldı.

İranlı siyaset bilimci İmad Abşinas, The Independent Arabia’ya daha önce yaptığı bir açıklamada, Kahire ve Tahran’ın ilişkilerin tamamen normalleştiğini resmen ilan etme aşamasına gelememesini, Kahire’nin ABD ve İsrail'den bu adımı atmaması için ciddi siyasi baskı görmesinden kaynaklandığını belirtmişti. Abşinas, bu baskıların ‘bir süredir devam ettiğini ve Gazze’deki savaşın patlak vermesinden sonra bölgedeki mevcut durumun bir sonucu olmadığını’ da sözlerine eklemişti.

Tartışma noktaları

İran, Mısır’ın 1979 yılında İsrail ile barış anlaşması imzalaması ve aynı yılın başlarında gerçekleşen devrimle iktidardan düşürülen Şah Muhammed Rıza Pehlevi'yi kabul etmesinin ardından Mısır ile diplomatik ilişkilerini kesmişti.

Mısırlı ve İranlı yetkililer arasında 1990'ların başında uluslararası forumlarda bazı görüşmeler gerçekleşti. Bu görüşmelerin sonucunda iki ülkenin diplomatik temsilcilikleri büyükelçilik seviyesine yükseltildi ve Mısır, İran'ın Mısır bankalarında dondurulan fonlarını serbest bıraktı.

Onlarca yıldan sonra Tahran'ı ziyaret eden ilk Mısır Cumhurbaşkanı olan eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi döneminde iki ülke arasındaki ilişkiler önemli ölçüde iyileşti. Ancak Mursi bu ziyareti, Tahran’da yapılan Bağlantısızlar Hareketi Zirvesi'ne katılmak için gerçekleştirmişti. Aynı şekilde 2013 yılının nisan ayında dönemin İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad İİT Zirvesi için Kahire'yi ziyaret etti. Ahmedinejad, burada resmi törenle karşılandı.

Ancak bu ziyaretler diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılması yönünde resmi bir karara dönüşmedi. Mısır’da 30 Haziran 2013’te başlayan darbe sürecinin ardından Mursi'nin iktidardan düşürülmesinden sonra Cumhurbaşkanı Sisi'nin 2014 yılında göreve başlama yemin törenine katılması için İran Cumhurbaşkanı'na yapılan resmi davet dışında herhangi bir gelişme olmadı ve ilişkiler yeniden çıkmaza girdi. Tahran, Sisi’nin yemin töreninde dönemin Dışişleri Bakan Yardımcısı olan mevcut İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan tarafından temsil edildi.


Libyalı muhalif güçler UBH’nin petrol anlaşmaları yapmasının engellenmesini talep ediyor

Libya'da Halk Hareketleri Buluşması tarafından düzenlenen gösteriden (videodan alınan ekran görüntüsü)
Libya'da Halk Hareketleri Buluşması tarafından düzenlenen gösteriden (videodan alınan ekran görüntüsü)
TT

Libyalı muhalif güçler UBH’nin petrol anlaşmaları yapmasının engellenmesini talep ediyor

Libya'da Halk Hareketleri Buluşması tarafından düzenlenen gösteriden (videodan alınan ekran görüntüsü)
Libya'da Halk Hareketleri Buluşması tarafından düzenlenen gösteriden (videodan alınan ekran görüntüsü)

Keskin siyasi bölünmelerin yaşandığı Libya’da, muhalif güçlerin Abdulhamid Dibeybe başkanlığındaki Ulusal Birlik Hükümeti’ne (UBH) yönelik protestoları arttı. Söz konusu protestoların amacı, UBH’nin yabancı şirketlerle petrol anlaşmaları yapmasını engellemek şeklinde özetlenebilir. Muhalifler, Dibeybe hükümetinin elini kolunu bağlayarak, onu ‘yetkilerini yasalara uygun olarak kullanma hakkı’ diye adlandırdıkları şeyden vazgeçirmeye çalışıyorlar. Aslında protestolar, Libya İstikrar Hükümeti’nin (LİH) eski başkanı Fethi Başağa’nın 2022'nin sonunda UBH’yi petrol sektöründe şüpheli anlaşmalar yapmaması konusunda uyarmasıyla başlamıştı.

Dibeybe hükümeti, Libyalıların zenginliğini tehlikeye atmadan, petrol sahalarını geliştirme konusundaki istekliliğini her zaman yineliyor. Ayrıca UBH, yapılan bu işin denetimsiz olmadığına ve sadece petrol sektörünü geliştirmek için hareket edildiğine inanıyor. Cumartesi akşamı başkent Trablus'un güneyindeki Arap Körfezi Petrol Şirketi’ne ait et-Tahara NC4 petrol sahası önünde toplanan halk, UBH’nin ulusal şirketlere ait petrol sahalarını yabancı şirketler yararına işletme imtiyazından feragat etmesini istedi. Protestolarda, Dibeybe’nin yapmak istedikleri ‘şüpheli anlaşmalar’ olarak nitelendirildi.

bgrtyh
Libya başkentinin güneyindeki et-Tahara petrol sahasının bir bölümü (Libya Ulusal Petrol Kurumu)

Libyalı siyasi analist Husam el-Kamati, bu sahaların (et-Tahara NC4, el-Latif, ve Sultan) tamamıyla Libya Ulusal Petrol Kurumu'na ait alt bir şirket olan Arap Körfezi Petrol Şirketi’ne ait olduğunu söyledi. Kamati söz konusu sahaların, büyük ham petrol rezervlerine sahip verimli sahalar olduklarına dikkat çekti.

Protestocular direniyor

Halk Hareketleri Buluşması üyesi olan protestocular, Hamada bölgesinde gerçekleştirdikleri eylemde, Libya halkının imkânlarını boşa harcamaya ya da satmaya yönelik her türlü girişimi reddettiklerini ifade ettiler. Protestocular, Libya Ulusal Petrol Kurumu'nun, tamamı Arap Körfezi Petrol Şirketi’ne ait olan imtiyazından feragat etmesi karşısında duydukları şaşkınlığı dile getirdiler. Söz konusu durum NC7 ulusal imtiyazı ile el-Latif ve Sultan sahalarında da tekrarlandı.

Libya'daki Devlet Yüksek Konseyi'nin (DYK) 42 üyesi, daha önce UBH’nin Hamada Petrol Sahası Geliştirme Anlaşması’nı reddetmişti. DYK, yabancı şirketleri yasa dışı olması nedeniyle UBH ile herhangi bir ortaklığa girmemeleri ya da üzerinde anlaşılanları dikkate almamaları konusunda uyardı. Ayrıca DYK, anlaşmanın imzalanmasının herhangi bir yasal yükümlülük getirmeyeceği konusunda da uyarıda bulundu.

DYK üyeleri tarafından atıfta bulunulan anlaşma, Dibeybe hükümetinin İtalyan ‘Eni’, Türk ‘TP’, Fransız ‘Total’ ve BAE’li ‘ADNOC’ şirketlerinden oluşan bir koalisyonla ülkenin batısındaki Hamada el-Hamra petrol sahasında bir yatırım anlaşması imzalama niyetiyle ilgiliydi.

zxsd
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, Libya Ulusal Petrol Kurumu Başkanı Ferhat Bin Kıdara ile yaptığı görüşmede (UBH)

Geliştirme sürecine ilişkin tartışmaların artmasının ardından Dibeybe, Hamada petrol sahasının geliştirilmesine yönelik prosedürlerin devam edeceğini, ancak Enerji İşleri Yüksek Konseyi'nin onuncu toplantısında üzerinde mutabık kalınan hususlar doğrultusunda teknik ya da hukuki gözlemlerin ele alınacağını ifade etti.

Şarku’l Avsat’a konuşan Kamati, “Bu protestolar birden fazla petrol tesisinde tekrarlandı. Libya sahnesindeki aktörler arasında şüpheli olarak tanımlanan anlaşmalar hakkında çok fazla konuşma oldu” ifadelerini kullandı.

Kamati, petrol sektörünün son on yılda -siyasi tarafların bazı sahaları kapatarak siyasi pazarlık unsuru olarak kullanması dışında- gerilim ve anlaşmazlıklardan uzak kaldığını beyan etti. Kamati, Ulusal Petrol Kurumu'nun her zaman bu gerilimlerden uzak, profesyonel bir şekilde çalıştığını düşünüyor.

Kamati, geçtiğimiz yıl boyunca petrol sektöründe şüpheli olduğu söylenen sözleşmeler hakkında konuşulduğuna dikkat çekti. Ulusal Petrol Kurumu'na göre et-Tahara sahası günde 2 bin 500 varil üretiyor ve petrol sektörü için gerekli bütçeler sağlandığında bu rakamın 40 bin varile ulaşması bekleniyor.

Diğer taraftan UBH’ye muhalif bir hareket olan Halk Hareketleri Buluşması, Libya halkının kabiliyetlerini baltalamaya yönelik her türlü girişimin karşısında duracağını ve şüpheli anlaşmaları engellemek için tüm imkânlarıyla çalışacağı taahhüdünde bulundu.

Denetim makamları

Halk Hareketleri Buluşması, ‘tüm Libyalıları temsil eden meşru bir hükümet kurulana kadar her türlü uluslararası anlaşma ve sözleşmeyi askıya alarak’ petrol sektöründe olup bitenlerle ilgili denetim makamlarını, Savcılığı ve Libya Denetim Bürosu’nu sorumluluklarını üstlenmeye çağırdı. Protestolar, Trablus'ta Dibeybe başkanlığındaki UBH ile doğu Libya'da Usame Hammad liderliğindeki LİH arasındaki bölünmenin ortasında gerçekleşti.

Libya Ulusal Petrol Kurumu Başkanı Ferhat Bin Kıdara geçtiğimiz hafta sonu yaptığı açıklamada, kurumun ‘üretimi günde iki milyon varile çıkarmayı’ hedeflediğini söyledi. Dibeybe, Bin Kıdara ile günlük petrol ve gaz üretimini arttırmaya yönelik geliştirme projelerinin ilerleyişini ve Ulusal Petrol Kurumu ve iştiraklerinin kalkınma planını görüştü.

Libya Ulusal Petrol Kurumu yakın zamanda, üretimi arttırmaya yönelik stratejik planının uygulanması kapsamında, Arap Körfezi Petrol Şirketi'nin 2021 yılından bu yana aktif olmayan Serir petrol sahasındaki L84 kuyusunun kapsamlı bakımını tamamladığını duyurdu.

dsvrfeb
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, kabinedeki bazı bakanlar ve İdari Kontrol Otoritesi Başkanı ile bir araya geldi. (UBH)

Yeniden faal hale getirilen kuyudan elde edilen test sonuçları, günde 580 varilden fazla petrol üretim potansiyeli olduğunu gösterdi. Arap Körfezi Petrol Şirketi ayrıca, 2015 yılından beri hizmet dışı olan Hamada sahasındaki V01-NC8A kuyusundaki çalışmaları da başarıyla tamamladı ve üretim miktarı günde 320 varilin üzerine çıktı.

Onayların verilmesi için mekanizma

Diğer yandan Dibeybe, Eğitim, Ulaştırma ve Kabine İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanları, yürütme kurumlarının başkanları ve İdari Kontrol Otoritesi Başkanı ile bir toplantı gerçekleştirdi.

UBH tarafından dün (Pazar) yapılan açıklamada, toplantının, İdari Kontrol Otoritesi’nin yetki alanına giren bir dizi ortak dosyanın takibi, özellikle de yürütme organları tarafından imzalanan sözleşmeler için onay verme mekanizmasının düzenlenmesi ve sözleşmelerin onaylanan zaman çizelgelerine göre tamamlanmasını sağlayacak idari mekanizma üzerinde anlaşmaya varılması konularına ayrıldığı belirtildi.

Şarku’l Avsat’ın UBH’ye yakın kaynaklardan edindiği bilgiye göre toplantıda ayrıca İdari Kontrol Otoritesi ekipleri ile hükümet tarafından kısa süre önce kurulan Mali Suçlar Kontrol Dairesi arasında suç ve kara para aklamayla mücadele alanında iş birliği ele alındı.

Dibeybe, hükümetin, ‘her düzeydeki gözetim organlarını düzenleyen yasa ve mevzuata uygun olarak çalıştığını’ ve tüm ortak dosyalarda iş birliğine hazır olduğunu vurguladı. Dibeybe ayrıca, hükümetin, gözetim organlarının gözlemlerini bakanlıklar, kurumlar ve kuruluşlardaki iş akışının önemli göstergeleri olarak gördüğünü belirtti.


Hizbullah, İsrail'in kuzeyindeki bir askeri bölgeye İHA saldırısı düzenlediğini duyurdu

Geçen hafta Lübnan'dan İsrail'e atılan bir roketin ardından Kiryat Şimona üzerinde dumanlar yükseliyor. (Reuters)
Geçen hafta Lübnan'dan İsrail'e atılan bir roketin ardından Kiryat Şimona üzerinde dumanlar yükseliyor. (Reuters)
TT

Hizbullah, İsrail'in kuzeyindeki bir askeri bölgeye İHA saldırısı düzenlediğini duyurdu

Geçen hafta Lübnan'dan İsrail'e atılan bir roketin ardından Kiryat Şimona üzerinde dumanlar yükseliyor. (Reuters)
Geçen hafta Lübnan'dan İsrail'e atılan bir roketin ardından Kiryat Şimona üzerinde dumanlar yükseliyor. (Reuters)

Hizbullah bugün yaptığı açıklamada, İsrail'in kuzeyindeki bir askeri bölgeye insansız hava aracı (İHA) saldırısı düzenlediğini duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Arap Dünyası Haber Ajansı'ndan (AWP) aktardığına göre açıklamada, Hizbullah milislerinin “Beyt Hilel'in güneyindeki 91’inci Tümen’in 403’üncü Yedek Topçu Taburu’nun yeni yerindeki düşman subay ve askerlerinin çadırlarına bir İHA filosuyla hava saldırısı düzenlediği ve hedefleri doğrudan vurduğu” belirtilerek ‘düşman unsurları arasında çok sayıda ölü ve yaralı’ olduğu kaydedildi.

Açıklamanın devamında saldırının “Gazze Şeridi'ndeki kararlı Filistin halkına ve direnişlerine destek amacıyla” yapıldığı belirtildi.

İsrail ordusu bugün erken saatlerde Lübnan'dan gelen iki İHA’nın İsrail'in kuzeyindeki Beyt Hilel bölgesinde patladığını duyurdu.

İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada, İHA’ların patlamasının bölgede yangına yol açtığı belirtilerek, yangının başladıktan kısa bir süre sonra söndürüldüğü kaydedildi.

Saldırı sonucunda herhangi bir can kaybı rapor edilmediği belirtildi.

İsrail ordusu ile Lübnan'daki Hizbullah ve Filistinli silahlı gruplar arasında 7 Ekim'de Gazze Şeridi'ne yönelik İsrail savaşının başlamasından bu yana neredeyse her gün sınır ötesi bombardıman yaşanıyor.


Hizbullah İsrail'e karşı üçüncü “ağır füze” sistemini devreye soktu

Geçtiğimiz yıl Lübnan'ın güneyindeki bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah roketatarlarının yanında görülen İmad Muğniye'nin bir fotoğrafı (Şarku’l Avsat – Arşiv)
Geçtiğimiz yıl Lübnan'ın güneyindeki bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah roketatarlarının yanında görülen İmad Muğniye'nin bir fotoğrafı (Şarku’l Avsat – Arşiv)
TT

Hizbullah İsrail'e karşı üçüncü “ağır füze” sistemini devreye soktu

Geçtiğimiz yıl Lübnan'ın güneyindeki bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah roketatarlarının yanında görülen İmad Muğniye'nin bir fotoğrafı (Şarku’l Avsat – Arşiv)
Geçtiğimiz yıl Lübnan'ın güneyindeki bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah roketatarlarının yanında görülen İmad Muğniye'nin bir fotoğrafı (Şarku’l Avsat – Arşiv)

Hizbullah, Lübnan'ın güneyinde İsrail ile çatışmaların yaşandığı bölgede, 2008 yılında Şam’da bir suikasta kurban giden Hizbullah komutanlarından İmad Muğniye'nin adını taşıyan yeni ‘ağır’ füze sistemini konuşlandırdığını duyurdu. Hizbullah tarafından yapılan açıklamada, füze sisteminin iki taraf arasında kademeli olarak tırmanan savaş çerçevesinde tanıtılan üç ‘ağır füze’ sisteminden biri olduğunu belirtti.

Hizbullah, dün yaptığı açıklamada İmad Muğniye adlı yeni ağır füze sistemiyle Lübnan'ın İsrail işgali altındaki Şeba Çiftlikleri’nde yer alan Zabdin bölgesi çevresinde İsrail askerlerinin konuşlandığı bir noktayı hedef aldığını ve doğrudan vurduğunu bildirdi.

Hizbullah, Hermon Dağı'nın batı yamacında yer alan Şeba Çiftlikleri bölgesi ve Kefer Şuba Tepeleri'ndeki yüksek noktalardaki askeri mevzilere sık sık roketli saldırılar düzenliyor.

Hizbullah, son çatışmaların başlamasından bu yana Şeba Çiftlikleri bölgesinde sadece bir kez nitelikli askeri operasyon gerçekleştirebildi. Ruveysat el-Alem yakınlarındaki bir İsrail askeri konvoyu geçtiğimiz nisan ayı sonlarında ‘karmaşık’ olarak nitelendirilen bir pusuya düşürüldü. Pusuda iki İsrail askeri aracı hasar gördü. Hizbullah, söz konusu askeri bölgeleri bombalamak için roket kullanmaya devam etti.

Hizbullah’ın detay vermediği açıklamasında geçen Imad Muğniye füzeleri, geçtiğimiz yıl 8 Ekim’de Lübnan’dan ‘Gazze’ye Destek Savaşı’nın başlamasından bu yana cepheye sürdüğünü duyurduğu üçüncü tip karadan karaya ağır füze sistemi oldu. Hizbullah, savaşın ikinci ayında genellikle Lübnan sınırına yakın askeri mevzileri hedef alan, 300 ila 500 kilogram ağırlığında patlayıcı taşıyan bir savaş başlığına sahip kısa menzilli ‘Burkan’ adlı füze sistemini tanıtmıştı.

Hizbullah, geçtiğimiz ocak ayında bir başka ağır ve kısa menzilli füze tipi olan ‘Felak 1’ füzelerini cepheye sürdüğünü duyurmuştu. İran tarafından geliştirilen ve Rus yapımı BM-24 sistemine çok benzeyen Felak 1 füzesinin menzili 10 kilometreye kadar çıkabiliyor ve 240 milimetre kalibreye sahip. Füze 50 kilograma kadar şarapnel içermeyen yüksek patlayıcılı savaş başlıkları taşıyabiliyor.

Hizbullah, 6 aylık bir süre zarfında İsrail’in insansız hava araçlarına (İHA) karşı hava savunma sistemlerini tanıttı. Hizbullah, niteliğine dair detay vermediği bu sistemler sayesinde İsrail’e ait 5 İHA’nın düşürüldüğünü duyurdu. Hizbullah, İHA ve başında kamera bulunan İran yapımı güdümlü tanksavar füzesi Elmas’ı da savaşa dahil etti.

Hizbullah, bunun yanında İsrail'in Lübnan sınırındaki Kiryat Shmona kasabasını ve Suriye'nin İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri’nde bulunan askeri mevzileri bombalamak için sıklıkla kullandığı Kornet tanksavar füzelerini ve Katyuşa roketlerini da kullandı.

scr5yn
İsrail’in füze savunma Demir Kubbe Hizbullah tarafından Lübnan sınırındaki Kiryat Shmona kasabasına atılan roketleri engellemeye çalışırken (AFP)

Yeni füze sistemine, 2008 yılının şubat ayında Şam'da bir suikasta kurban giden askeri komutanı İmad Muğniye’nin adını veren Hizbullah, Muğniye suikastında İsrail'in parmağı olduğunu düşünüyor. Muğniye, Hizbullah'ın 2006 temmuzunda İsrail'e karşı başta Direniş Tugayları olmak üzere Hizbullah'ın çeşitli askeri birimlerini kurması, organize etmesi ve geliştirmesiyle biliniyor.

Hizbullah, yeni füze sistemini, Lübnan'ın güneyinde yaklaşık bin 500 evin tamamen yıkılmasına ve yaklaşık 10 bin evin hasar görmesine yol açan günlük çatışmaların yaşandığı ve İsrail'in geniş arazileri bombaladığı savaşın devam ettiği sırada duyurdu. Lübnan, sınır bölgesinde yaşayanların çoğunu tahliye ederken, İsrail'in kuzeyindeki sınır bölgesinde de sivillerin çoğu tahliye edildi.

İsrail basını, Lübnan'dan Ramim kışlasına tanksavar füze atıldığını bildirirken, Hizbullah casusluk teçhizatı taşıyan bir askeri aracın hedef alındığını açıkladı. Hizbullah işgal altındaki Lübnan köyü Honin’deki Ramim kışlasında bulunan diğer teknik teçhizatların ve araçların da füzelerle hedef alınarak imha edildiğini kaydetti.

Öte yandan İsrail, Cebel el-Lebbune ve en-Nakura beldelerinin yanı sıra el-Vizani ve Şeba’nın dış mahallelerini bombaladı. İsrail, Cebel el-Lebbune ve en-Nakura beldelerinin dış mahallelerini havadan karaya füzelerle hedef aldıktan birkaç saat sonra el-Vizani ve Şeba beldelerinin dış mahallelerini hedef aldı. İsrail topçu birlikleri saat 13.00 sularında el-Cebin ve ez-Zuhayra beldelerinin dış mahallelerini ve çevresindeki açık arazileri bombalarken Mavi Hat'a (İsrail-Lübnan sınırı) bitişik sınır köyleri üzerinde işaret fişekleri atıldı, keşif uçakları Sûr ve Bint Cubeyl ilçelerinin köyleri üzerinde uçuşlar gerçekleştirdi.

Sınır bölgesinde ateşkes sağlanması için uluslararası taraflarla Lübnan arasındaki temaslar sürerken, Hizbullah'ın parlamentodaki siyasi kanadı Direnişe Sadakat Bloğu üyesi milletvekili Hüseyin Hac Hasan, “Gazze'ye yönelik saldırılar devam ettiği sürece direnişe ve Gazze halkını desteklemeye devam edeceğiz” dedi.

Lübnanlı milletvekili sözlerini şöyle sürdürdü:

Lübnan'daki direniş, Gazze'deki direnişi desteklemeye devam edecek. Ne tehditler ne bombardımanlar ne sivillere yönelik saldırılar ne direnişçilere yönelik saldırılar ve suikastlar, ne arabulucular ne de herhangi bir taraf bu kararı etkileyebilir ya da değiştirebilir. Her daim desteklemeye devam edeceğiz, çalışacağız ve bunu yapacağız. Caydırıcı olana, üstünlüğü sağlayana ve (israil’in) güvenlik krizini derinleştirene kadar durmayacağız.

 


El-Kassam Tugayları ve Kudüs Seriyyeleri, İsrail güçlerinin Refah Sınır Kapısı’nda havan toplarıyla hedef alındığını duyurdu

İsrail, Mısır sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nı kontrol ediyor. (Reuters)
İsrail, Mısır sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nı kontrol ediyor. (Reuters)
TT

El-Kassam Tugayları ve Kudüs Seriyyeleri, İsrail güçlerinin Refah Sınır Kapısı’nda havan toplarıyla hedef alındığını duyurdu

İsrail, Mısır sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nı kontrol ediyor. (Reuters)
İsrail, Mısır sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nı kontrol ediyor. (Reuters)

Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları bugün (Pazartesi) yaptığı açıklamada, İslami Cihad Hareketi’nin askeri kanadı Kudüs Seriyyeleri ile iş birliği yaparak Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafında konuşlu İsrail güçlerini ağır havan mermileriyle vurmayı başardığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Arap Dünyası Haber Ajansı'ndan (AWP) aktardığı habere göre, Telegram üzerinden yapılan açıklamada, “El-Kassam mücahitleri, Kudüs Seriyyeleri mücahitleriyle birlikte Refah Sınır Kapısı’ndaki düşman mevzilerini ağır kalibreli havan mermileriyle vurmayı başardı” ifadeleri yer aldı.

Kassam Tugayları dün (pazar) de, Refah Sınır Kapısı’ndaki İsrail askerlerini ve zırhlı araçlarını havan mermileriyle vurduğunu bildirmişti.

Söz konusu saldırı, İsrail ordusunun Salı günü askeri bir operasyonun parçası olarak Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafını ele geçirmesinden bu yana sınır kapısında konuşlu İsrail güçlerinin hedef alındığı bildirilen ilk saldırı oldu.


Filistin yönetimi, Batı Şeria'daki memur maaşlarının yarısını ödeyebildi

İsrail'in saldırılarında Gazze'de en az 35 bin Filistinli öldürülürken, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te de 498 Filistinli Filistinli hayatını kaybetti (AFP)
İsrail'in saldırılarında Gazze'de en az 35 bin Filistinli öldürülürken, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te de 498 Filistinli Filistinli hayatını kaybetti (AFP)
TT

Filistin yönetimi, Batı Şeria'daki memur maaşlarının yarısını ödeyebildi

İsrail'in saldırılarında Gazze'de en az 35 bin Filistinli öldürülürken, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te de 498 Filistinli Filistinli hayatını kaybetti (AFP)
İsrail'in saldırılarında Gazze'de en az 35 bin Filistinli öldürülürken, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te de 498 Filistinli Filistinli hayatını kaybetti (AFP)

Filistin Ulusal Yönetimi, İsrail vergi fonundan aktarımı kestiği için bu ay kamu sektörü maaşlarının sadece yüzde 50'sini ödeyebileceğini bildirdi.

Batı Şeria'daki Filistin Ulusal Yönetimi'nden pazar günü yapılan açıklamada, kamu sektörü çalışanlarına nisan maaşlarının sadece yarısının ödenebileceği bildirildi. 

Yönetim, martta verilen maaşların da tamamının yatırılmadığını, finansal durum elverdikçe ödemelerin gerçekleştirileceğini bildirdi. 

İsrail Bakanlar Kurulu, 3 Kasım 2023'te Filistin hükümeti adına topladığı vergi fonundan Gazze Şeridi'ne ve Filistinli tutuklulara ayrılan miktarın kesilmesine karar vermişti. Tel Aviv yönetimi, paranın Hamas'ın eline geçebileceğini öne sürmüştü.

Bunun üzerine, Filistin Ulusal Yönetimi, 5 Kasım 2023'te vergi fonunu almayı reddettiğini açıklamıştı. Daha sonra şubatta varılan anlaşmada Norveç, fonların aktarımını yapmayı kabul etmişti. Anlaşmaya göre İsrail, topladığı vergiyi Norveç'e transfer ediyor, Norveç de Gazze için ayrılanın dışındaki meblağı Filistin yönetimine gönderiyor. 

Ancak İsrailli medya kuruluşu Kanal 12, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'in yaklaşık 170 milyon şekellik fonu (yaklaşık 1,5 milyar TL) Norveç üzerinden Batı Şeria'daki Filistin Ulusal Yönetimi'ne göndermeyi reddettiğini aktardı.

Habere göre Smotrich, Batı Şeria'daki Filistin yönetiminin "İsrail devletine karşı faaliyetler yürüttüğünü" savunarak fonu dondurdu.

İsrailli haber sitesi Times of Israel, Maliye Bakanlığı'nın bu ay göndeirlmesi gereken fonun askıya alındığını doğruladığını fakat sürece dair detay paylaşmayı reddettiğini bildirdi. 

Uluslararası Ceza Mahkemesini'nin (UCM) İsrailli üst düzey yetkililere yönelik yakalama kararı çıkarabileceğine dair iddialar, Washington ve Tel Aviv'den tepki toplamıştı. İsrail, Filistin yönetiminin de UCM'nin böyle bir adım atması için baskı uyguladığını savunuyor. 

Amerikan habercilik kuruluşu Axios'a konuşan ve kimliklerinin gizli tutulmasını isteyen kaynaklar, UCM'nin söz konusu hamleyi yapması durumunda İsrail'in Filistin yönetimine gönderilecek fonları misilleme olarak kesebileceğini ileri sürmüştü. 

Gazze Şeridi, 1996-2006'da Filistin Ulusal Yönetimi'ne bağlıydı. Ancak Hamas, 2006'da yapılan seçimlerde, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın partisi Fetih'i geçerek 132 sandalyeli mecliste 74 koltuk kazanmış, Fetih ise 45 sandalyede kalmıştı. Daha sonra taraflar arasında yaşanan anlaşmazlık nedeniyle 2007'de Gazze'de patlak veren çatışmalarda, Hamas bölgenin kontrolünü ele geçirmişti.

Independent Türkçe, Times of Israel, Axios


Sudan ordusu el-Faşir'i bombaladı

El-Faşir'de daha önce yaşanan çatışmalar sonucu alevler içinde kalan bir pazar yeri. (AFP)
El-Faşir'de daha önce yaşanan çatışmalar sonucu alevler içinde kalan bir pazar yeri. (AFP)
TT

Sudan ordusu el-Faşir'i bombaladı

El-Faşir'de daha önce yaşanan çatışmalar sonucu alevler içinde kalan bir pazar yeri. (AFP)
El-Faşir'de daha önce yaşanan çatışmalar sonucu alevler içinde kalan bir pazar yeri. (AFP)

Ülkenin batısındaki Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'de, Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında ağır silahlarla çatışmalar cumartesi günü yeniden başladı. Birleşmiş Milletler'in (BM) açıklamasına göre iki güç arasındaki savaşın patlak vermesinden bir yıldan fazla bir süre sonra 27 kişinin öldüğü ve 130 kişinin yaralandığı şiddetli çatışmalar, şehrin doğusunda çok sayıda sivilin hayatını kaybetmesine neden oldu.

BM Sudan İnsani Yardım Koordinatörü Clementine Nkweta Selami cumartesi günü yaptığı açıklamada, el-Faşir'deki çatışmalarda ‘ağır silahlar’ kullanıldığına dair haberlerden duyduğu endişeyi dile getirdi. Selami, “iki sivilin yaralandığını ve şehrin hastanesine kaldırıldığını, diğer sivillerin ise şehirden kaçmaya çalışırken ağır çatışmaların ortasında kaldığını” belirtti.

Selami, “El-Faşir'in merkezinde ve çevresinde nüfusun yoğun olduğu bölgelerde ağır silahların kullanılması ve saldırılar çok sayıda can kaybına neden oluyor” dedi. Selami, söz konusu şiddet olaylarının kentte yaşayan 800 binden fazla sivilin hayatını tehdit ettiği uyarısında bulundu.

Fransız Haber Ajansı AFP'ye konuşan kent sakinleri, “Uçaklar, kentin doğusunu ve kuzeyini bombaladı” derken, el-Faşir Güney Hastanesi'nden bir sağlık kaynağı “Morg ağzına kadar cesetle dolu” ifadesini kullandı. Şehirde ayrıca, sağlık ve insani yardım çalışanları ile insan hakları örgütlerinin dış dünya ile iletişim kuramamasına neden olan bir iletişim kesintisi yaşanıyor.


İsrail Genelkurmay Başkanı: 7 Ekim saldırılarını engelleyemedik, sorumluluğu üstleniyorum

İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi (EPA)
İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi (EPA)
TT

İsrail Genelkurmay Başkanı: 7 Ekim saldırılarını engelleyemedik, sorumluluğu üstleniyorum

İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi (EPA)
İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi (EPA)

İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi dün (Pazar) yaptığı açıklamada, ordunun 7 Ekim saldırılarını önleyemediğini ve bunun sorumluluğunu taşıdığını ifade etti.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Yayın Kurumu’ndan aktardığına göre Halevi, “İsrail ordusunun 7 Ekim'de İsrail vatandaşlarını koruma görevinde başarısız olmasının sorumluluğunu üstleniyorum ve bunun ağırlığını her gün omuzlarımda hissediyorum” ifadelerini kullandı.

Halevi, Gazze Şeridi'nde öldürülen İsraillilerin ailelerine hitaben şunları söyledi: “Oğullarınızı ve kızlarınızı geri dönmedikleri savaşa ve kaçırıldıkları yerlere gönderen komutan benim.”

Genelkurmay Başkanı ayrıca, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki savaşı tamamlamaya kararlı olduğunu vurguladı.

Halevi, “Bedelinin farkında olsak da görevi tamamlamaya kararlıyız. Düşmanlarımız bize karşı ayaklandığında hazır olacağız, hazırlıklı olacağız ve bize zarar vermeye yönelik her türlü girişime güçlü bir şekilde karşılık vereceğiz” diyerek sözlerini tamamladı.


Dünya endişe içinde: Refah'ta neler oluyor?

BM Konut Hakkı Özel Raportörü Balakrishnan Rajagopal, İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde neden olduğu zorla yerinden edilmelere ilişkin "daha önce hiç böyle şok edici vahşet görmediği" değerlendirmesinde bulundu (Reuters)
BM Konut Hakkı Özel Raportörü Balakrishnan Rajagopal, İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde neden olduğu zorla yerinden edilmelere ilişkin "daha önce hiç böyle şok edici vahşet görmediği" değerlendirmesinde bulundu (Reuters)
TT

Dünya endişe içinde: Refah'ta neler oluyor?

BM Konut Hakkı Özel Raportörü Balakrishnan Rajagopal, İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde neden olduğu zorla yerinden edilmelere ilişkin "daha önce hiç böyle şok edici vahşet görmediği" değerlendirmesinde bulundu (Reuters)
BM Konut Hakkı Özel Raportörü Balakrishnan Rajagopal, İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde neden olduğu zorla yerinden edilmelere ilişkin "daha önce hiç böyle şok edici vahşet görmediği" değerlendirmesinde bulundu (Reuters)

Yüzbinlerce Filistinlinin Refah'ı terk etmesi için çağrıda bulunan İsrail bugün de Gazze'yi vurmayı sürdürdü. 

Fransız haber ajansının (AFP) bölgedeki kaynaklarına göre, İsrail'in Gazze'nin kuzey, orta ve güney kesimlerine yönelik hava saldırıları gece boyunca ve gündüz devam etti. 

Mısır sınırındaki Refah'ta son 24 saatte en az 18 kişinin öldürüldüğü bildiriliyor.

Gazze'nin orta kesmindeki Deyrel Balah bölgesinde baba-oğul iki doktorun hayatını kaybettiği de aktarıldı.

Cibaliya Mülteci Kampı'na dün gece yüzden fazla saldırı düzenlemesi üzerine binlerce Filistinli, kuzey bölgelerinden kentin batısına doğru göç etmek zorunda kaldı.

xsdvfb
İsrail Ordusu, hem güneydeki Refah'ta hem de kuzeyde uçaklardan attığı el ilanlarıyla tahliye çağrısı yapıyor (AFP)​​​​​

Diğer yandan uluslararası toplum da savaşın durması gerektiğini söylüyor. Bugün Kuveyt'teki bir bağış konferansına katılan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, "acil insani ateşkes, rehinelerin koşulsuz serbest bırakılması ve insani yardımın hızlıca artırılması" için çağrıda bulundu:

Ancak ateşkes yalnızca bir başlangıç olacak. Bu savaşın yıkımı ve travmasını aşmak için uzun bir yol var.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk de bugün yaptığı açıklamada Refah'a kapsamlı kara operasyonuna karşı çıktı. "Olamaz" dediği bu operasyon hakkında, tüm devletlere engel olmak için güçlerinden geleni yapma çağrısında bulundu:

Son tahliye emirleri Refah'taki bir milyona yakın kişiyi etkiliyor. Peki şimdi nereye gitmeliler? Gazze'de güvenli bir alan yok! Bu tükenmiş ve açlık çeken kişilerin çoğu daha önce pek çok kez evinden oldu ve iyi bir seçeneğe sahip değil.

Uluslararası insan hakları hukukunun ve Uluslararası Adalet Divanı'nın iki kararının bağlayıcı gerekliliklerinin, tam kapsamlı bir saldırı bir yana, sivillerin bu kadar yoğun yaşadığı bir bölgeye yönelik son tahliye emirleriyle uyuşması için hiçbir yol göremiyorum.

İki tarafa da seslenen Türk, ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması için çağrıda bulundu.

nym
İsrail Güvenlik Kabinesi yaklaşık 1,5 milyon kişinin sığındığı Refah kentindeki kara saldırılarının "alanının genişletilmesine" ilişkin kararı 10 Mayıs'ta onaylamıştı (Reuters)​​​​​

BM Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, Tunus'ta düzenlenen Mağrib Maşrik Forumu'nda konuştu:

Tereddüt etmeden Gazze'de yaşananların bir savaş değil, soykırım olduğunu söyleyebilirim. Batılı ülkelerde, soykırım kelimesinin kullanımı konusunda büyük bir rahatsızlık var. Bunun da sebebi, soykırım kelimesinin Holokost'u çağrıştırması. 'Holokost'a uğramış İsrail (Yahudiler) nasıl olur da soykırım yapar, böyle bir şey düşünülemez' diye. Fakat şu an tam da bunu yapmaktalar.

BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini sosyal medyada yaptığı paylaşıda İsrail'in Gazze'de halkı zorla yerinden etmeyi sürdürdüğünü belirtti:

Güvenli bölge iddiası yanlış ve yanıltıcıdır. Gazze'de hiçbir yer güvenli değil.

xscdf
Gazze'nin kuzeyindeki Daraj mahallesinde yaşayan çocuklar zafer işareti yapsa da yakınlardaki Cibaliya Mülteci Kampı'na gece boyunca yüzden fazla saldırı düzenledi (AFP)​​​​​

Diğer yandan ABD Başkanı Joe Biden da dün "Eğer Hamas elindeki rehineleri, kadınları ve yaşlıları serbest bıraksa yarın bir ateşkes olurdu" dedi. 

Joe Biden, önceki gün yaptığı açıklamada da Refah'a büyük bir saldırı düzenlemesi halinde İsrail'e silah yardımlarını askıya alacağını söylemişti.

İsrail, sadık müttefiki ABD'nin baskılarına rağmen bu hafta Refah'ın doğusuna tank ve asker göndererek yardımların geçtiği kapıyı kapadı. Dün açıklama yapan İsrail ordusu, 300 bini aşkın Filistinlinin bölgeden ayrıldığını duyurdu. UNRWA da aynı sayıyı verdi.

Tel Aviv yönetimi, Gazze'nin tamamen Hamas'tan temizlenmesi için Refah'a operasyon düzenlenmesi gerektiğini savunurken uluslararası toplum Gazze'nin yıkılmış bölgelerinden kaçan sivillerin sığınacak yeri kalmadığını vurguluyor.

İsrail, Hamas öncülüğündeki Filistin güçlerinin 7 Ekim'de düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu'nda çoğu sivil 1170 kişinin öldüğünü bildiriyor. 

Tel Aviv'in tahminlerine göre Gazze'de rehin tutulan 128 kişiden 36'sı hayatını kaybetti. 

İsrail'in saldırılarındaysa 35 bini aşkın kişi öldü, 80 bine yakın da yaralı var. Gazze Sağlık Bakanlığı bunların çoğunun kadın ve çocuk olduğunu aktarıyor.

Mısır, Katar ve ABD'nin sürdürdüğü arabuluculuk çabaları henüz sonuç vermedi. 

zxscd
Diğer yandan İsrail'de Binyamin Netanyahu yönetimine karşı gösteriler de sürüyor (AFP)

Dün Tel Aviv'de sokaklara çıkan göstericiler, hükümetin ateşkes ve rehine anlaşması yapmasını istedi. Bu eylemden birkaç saat önce Hamas, İsrail ve Britanya pasaportlarına sahip Nadav Popplewell'in esir tutulurken İsrail saldırısı sonucu öldüğünü bildirmişti. 

Independent Türkçe


Gazze Şeridi'nde tekrarlanan tahliye çağrıları, İsrail'in savaş stratejisinin başarısızlığını nasıl ortaya koyuyor?

İsrail ordusu tarafından verilen tahliye emrinin ardından Refah'ı terk etmeye hazırlanan yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
İsrail ordusu tarafından verilen tahliye emrinin ardından Refah'ı terk etmeye hazırlanan yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
TT

Gazze Şeridi'nde tekrarlanan tahliye çağrıları, İsrail'in savaş stratejisinin başarısızlığını nasıl ortaya koyuyor?

İsrail ordusu tarafından verilen tahliye emrinin ardından Refah'ı terk etmeye hazırlanan yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
İsrail ordusu tarafından verilen tahliye emrinin ardından Refah'ı terk etmeye hazırlanan yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)

Guardian gazetesine göre İsrail ordusunun dün (Cumartesi) Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki bölgeler ve güneydeki Refah için yayınladığı tahliye emirleri, ‘İsrail'in savaş stratejisindeki zayıflıkları’ ortaya koyan iki ‘çarpıcı’ unsuru vurguladı.

İsrail savaş uçakları, dün savaşın 218’inci gününde Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerine yönelik bombardımanlarını sürdürdü. Diğer yandan İsrail ordusu yeni tahliye emirleri yayınlarken çeşitli bölgelere yönelik eşzamanlı bombardımanı genişletti.

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki bölge sakinleri ve yerinden edilmiş kişiler, dün sabah İsrail ordusundan ‘tehlikeli bir savaş bölgesinde’ olduklarını belirten telefonlar aldı ve batı bölgelerine gitmeleri istendi. İsrail ordusu güneydeki Refah kentine havadan broşürler bıraktı ve sosyal medya hesapları üzerinden paylaşımda bulunarak, bölge sakinlerinden bazı kampları boşaltmalarını ve ‘insani bölge’ olarak belirlenen el-Mevasi’ye gitmelerini istedi.

Guardian'a göre son tahliye uyarılarında özellikle iki unsur dikkat çekiyor. Birincisi, özellikle Refah'a yönelik uyarıların, ‘sanki İsrail ordusu yaklaşan saldırının önemini en aza indirmeye çalışıyormuş gibi’ sosyal medyadaki yazılı paylaşımların sonuna yerleştirilmiş olması.

Bunun nedeni, İsrailli askeri yetkililerin son günlerde medyaya, tek amacı Mısır sınır kapısını ele geçirmek olan kentte ‘hassas, sınırlı ve hedefe yönelik’ operasyonlar yürüttüklerini söylemiş olmaları olabilir. İngiliz gazetesine göre, bombardımanın genişlemesiyle birlikte durumun böyle olmadığı ve hiçbir zaman da böyle olmayacağı anlaşıldı.

İngiliz gazetesi, ‘İsrail ordusunun isteksizliğini’ ortaya koyarak savaşın yeni bir aşamasının başladığını ve bu aşamanın şaşırtıcı olmamakla birlikte çok kanlı olabileceğini vurguladı. Birleşmiş Milletler (BM) yetkililerinin böyle bir saldırının gerçekleştirilmesi halinde insani bir felaket yaşanacağı yönündeki uyarılarına ve başta İsrail'in en büyük destekçisi ABD olmak üzere pek çok büyük ülkenin Tel Aviv'i büyük bir diplomatik krizle tehdit eden muhalefetine rağmen, İsrailli üst düzey yetkililer aylardır Refah'ta kalan Hamas taburlarını ortadan kaldırmak ve esirleri geri almak için geniş çaplı bir saldırı başlatma tehdidinde bulunuyor.

İkinci unsur ise İsrail'in, tekrarlanan askeri operasyonların yapıldığı ve İsrail ordusunun ‘Hamas güçlerini yenilgiye uğrattığı’ yerleri boşaltma çağrısıdır.

Uyarılar, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nde Hamas'ı etkili bir şekilde ortadan kaldırmasının ne kadar zor olduğunu ve olmaya devam edeceğini vurguluyor. Guardian'a göre, Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki ‘tünel ağının’ bazı kısımları halen sağlam ve İsrail'e fırlatmak için yeterli roket stokları mevcut. Ayrıca hareketin halk arasındaki ‘desteği’, İsrail güçlerinin bulunmadığı hemen her yerde rahatça var olmasını ve faaliyet göstermesini sağlıyor.

Siyasi, diplomatik ve ekonomik nedenlerden dolayı İsrail, Gazze Şeridi'nde çok sayıda askerini sahada tutmak istemiyor. Diğer yandan İsrail’in, Hamas'ı çıkardığı iddia edilen bölgelerde herhangi bir etkili yönetim kurmayı başaramaması, Gazze Şeridi'ndeki savaş stratejisinin başarısını tehlikeye atıyor.