Lise bitirme sınavı Mısırlılar için hala bir ‘öcü’ mü?

Sonuçlarının açıklanmasıyla ilgili büyük beklentinin ortasında

Mısır Eğitim Bakanı bu yıl lise sınav kurullarından birine yaptığı ziyarette (Mısır Eğitim Bakanlığı)
Mısır Eğitim Bakanı bu yıl lise sınav kurullarından birine yaptığı ziyarette (Mısır Eğitim Bakanlığı)
TT

Lise bitirme sınavı Mısırlılar için hala bir ‘öcü’ mü?

Mısır Eğitim Bakanı bu yıl lise sınav kurullarından birine yaptığı ziyarette (Mısır Eğitim Bakanlığı)
Mısır Eğitim Bakanı bu yıl lise sınav kurullarından birine yaptığı ziyarette (Mısır Eğitim Bakanlığı)

Hızlı bir nabız, titreyen gözler ve aşırı gerginlikten yemeyi kabul etmeyen bir mide ile, Şarkiye şehrinden 47 yaşındaki Muhammed Bedevi ellerini göğe kaldırarak, titreyen bir sesle “Allah’ım aklımızı koru ve sevincimiz büyük bir sevinç yap” diyerek Allah’a dua etti.

Bedevi, Mısır lise bitirme sınavı sonuçlarının açıklanmasını bekleyen bir milyondan fazla ebeveynden biriydi. Gözlemciler, bu dönemin endişenin arttığı ve ülke genelinde ‘her yıl görülen bir ateş’ haline geldiğini öne sürüyor.

Geçtiğimiz saatlerde, çizimler ve gönderiler ile sosyal medya lise sonuçları, üniversite beklentileriyle doluydu. Gönderilerden bazıları, başarı dualarıyla ilgiliyken, bazıları ailelerin sonuçlar duyulduktan sonra atacakları mesajlarla alay ediyordu. Kırklı yaşlarındaki Emine Abdulhamid “Sonuç açıklandığında kimse beni aramasın çünkü sonuçtan emin olacağım” dedi.

Bu sosyal paylaşımlar Mısırlı ailelerin, özellikle cumartesi günü sonuçları açıklama tarihleriyle ilgili çelişkili haberler çıktıktan sonra, lise bitirme sınavı sonuçlarının resmi olarak açıklanmasını bekledikleri bir zamanda yapıldı.

Tarihsel olarak, sınava yönelik ‘öcü’ terimi Mısırlı aileler ve lise öğrencileri arasında yaygın olarak kullanılıyor. Zira kimileri bunu öğrencilerin geleceğini şekillendiren bir ‘darboğaz’ olarak görüyor çünkü öğrencinin kaydolacağı üniversiteyi belirliyor. Ülkede özel eğitim olmasına rağmen, çocuklarını devlet üniversiteleri arasından en iyi üniversitelere kaydettirme konusunda aileler arasında eski ve hala devam eden bir mücadele bulunuyor.

Bu nedenle lise eğitimi ailelerin yaşamında önemli bir aşama olmaya devam ediyor. Ailelerin çoğu, özel eğitim merkezlerinin kendi kazançları için yarıştığı özel derslerin giderleri sağlamaya çalışıyor. Ailelerin bu çabaları, Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarda eğitim hizmetleri sağlama ve öğrencilere ‘ücretsiz eğitim platformları’ sunma yönündeki ‘yoğun’ çaba ve girişimlerinin ortasında geliyor.

Mısır’daki Eğitim Bakanlığı dün (Cumartesi), ‘Lise bitirme sınavının sonucu, adalet ve doğruluğu garanti edecek şekilde verildiğinden emin olmak için birçok inceleme aşamasından geçiyor” dedi. Eğitim Bakanlığı Sözcüsü Şadi Zalta, Mısır Eğitim Bakanı Dr. Rıza Hecazi’nin ‘sonuç tarihini, ilgili tüm prosedürler tamamlanır tamamlanmaz resmi olarak açıklayacağını’ belirtti. Medyaya ‘Öğrenci ve velilerin kafasının karışmasını ve dikkatinin dağılmasını önlemek için, bakanlık tarafından yayınlanan resmi açıklamalara bağlı kalmaya’ çağırdı.

Ayn Şems Üniversitesi’nde eğitim uzmanı ve müfredat profesörü Hasan Şeheta, Mısır’daki lise sistemi için bu yılki deneyimin ‘lisenin kabuslarını ve öcüyü yenmek için gerçek bir başlangıç’ olmasını beklediğini belirtti.

Mısır Bakanlar Kurulu’na bağlı Bilgi ve Karar Destek Merkezi’nin istatistiklerine göre, bu yıl edebiyat bölümünden 276 bin öğrenci, fen bilimleri bölümünden yaklaşık 391 bin 600 öğrenci ve matematik ölümünden yaklaşık 98 bin 600 öğrenci olmak üzere toplam 783 bin öğrenci lise bitirme sınavlarına girdi.

Lise bitirme sonuçlarının açıklanmasına eşlik eden aile baskıları üzerine, Mısır’da siyaset sosyolojisi profesörü olan Said Sadık, Şarku’l Avsat’a ekonomik faktörün ‘öğrenciler ve aileleri üzerindeki bu yılki baskıların nedeni olduğunu’ söyledi. Sadık “Konu görecelidir. Devlet üniversitelerindeki en iyi fakülteler için alternatif seçeneklere sahip olanlar, aileleriyle birlikte eğitim yoluyla sosyal ilerleme elde etmek isteyen yoksul öğrencilerin yaşadığı aynı baskılarla karşı karşıya kalmıyor” dedi. Ayrıca “Burada kurulan bir hayali kaybetmenin dehşeti ve bunun getirdiği psikolojik ve toplumsal baskı da ortaya çıkıyor” ifadelerini sözlerine ekledi.

Sadık’a göre öğrenciler tıp bölümü gibi üniversite hayallerinin, silinip gitme korkusunu paylaşıyor. Tıp ve mühendislik eğitiminin devlet üniversitelerinde büyük bir itibarı bulunuyor. Bununla birlikte Sadık “Zengin kesimler, çocukları yurtdışında okumak için seyahat etmek gibi daha iyi fırsatlara sahip olabilir ve bazıları liseden mezun olarak alternatif uluslararası derecelere kaydolabilir” dedi. Siyaset sosyolojisi profesörü, bu baskıların ‘yerinde olduğunu, zira bir dönüm noktası olduğunu ve ailelerinin güvendiği öğrencilerin geleceğinin belirlendiğini’ belirtti.

Zirve Fakülteler olarak bilinen üniversiteler için mevsimsel mücadele hakkında, Şehata Şarkul Avsat’a Mısır’daki yeni üniversitelerin sivil, devlet ve özel arasındaki çeşitliliğinin ve sundukları ‘programların’ ‘öğrencilerin ve ailelerinin hayallerini gerçekleştirme fırsatlarını artırdığını’ söyledi.

Yerel raporlara göre, geçen yıl yüzde 75,04 olan ve 2021’de yüzde 74 olarak kaydedilen lise bitirme sınavı beklenen başarı oranı, bu yıl yüzde 78 ile 79 arasında değişebilir.

Bu konuda Sadık ‘eğitim sistemini geliştirmek kadar, sınavlarda kopya olgusuyla mücadele etmek ve bu olguyu durdurmak için çalışılması’ çağrıda bulundu. Ayrıca “Herkesin karşılayamayacağı özel ders olgusunun gölgesinde, aileler arasında bir eşitsizlik duygusu ortaya çıkıyor ve bu nedenle toplum eğitimde eşitlikten yoksun ve ücretsiz eğitim statüsü bulunmuyor” dedi.

Mısır’da sosyal medyadaki en popüler konuların başında #lise hashtag’i geliyor. Kullanıcıların gönderileri, öğrencilerin desteğini istemek, onlar için dua etmek ve sonucu ne olursa olsun kabul etmek arasında değişiyor.



Mısır'ın Gazze'de kurulacak istikrar gücüne liderlik etme olasılığı risklerle dolu

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla
TT

Mısır'ın Gazze'de kurulacak istikrar gücüne liderlik etme olasılığı risklerle dolu

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla

Amr İmam

ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze Şeridi'ne yönelik planının ikinci aşaması kapsamında, Ortadoğu’yu istikrara kavuşturmakla görevli uluslararası gücün başına geçmesi en olası aday Mısır gibi görünüyor. Kahire için, diğer Arap ve İslam ülkelerinden birimlerin de dahil olması beklenen bu güce katılmak ve hatta liderliğini üstlenmek, karmaşık güvenlik, ekonomi ve jeopolitik meselelerin atılmasını gerektirdiği zorunlu bir adım.

ABD ve Avrupa tarafından desteklenen ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden (BMGK) yetki alacak olan bu güç, İsrail ile Hamas arasında ateşkesin ardından beklenen yeniden inşa çabalarının temel direği olacak. Bu güç, İsrail güçlerinin Gazze’den çekildiği bölgelerde güvenliği sağlamak, Hamas başta olmak üzere silahlı grupları silahsızlandırmak ve geçici bir Filistin hükümetinin kurulmasını kolaylaştırmak gibi önemli görevleri üstlenecek. Öte yandan Kahire ve Tel Aviv arasında keskin bir anlaşmazlık söz konusu. İsrail Başbakan Binyamin Netanyahu’nun açıkça belirttiği gibi İsrail, Filistin Yönetimi’nin savaş sonrası Gazze’de herhangi bir rol üstlenmesini kategorik olarak reddediyor.

gsdf
Arap Birliği'nin Kahire, Mısır'daki genel merkezi, 30 Nisan 2023 (Reuters)

Gazze’nin güneyindeki Refah’ta 19 Ekim’de Hamas’tan olduğu düşünülen silahlı kişiler ile orada konuşlanmış İsrail güçleri arasında çıkan çatışmalar, Hamas’ın üst düzey liderlerinin savaşçılarını kontrol etme yeteneğinin azaldığını ortaya koydu.

Ancak, Gazze’nin çalkantılı tarihi, Mısır'ın iç durumunun kırılganlığı ve iç içe geçmiş bölgesel manzaranın karmaşıklığı göz önüne alındığında, Kahire’nin istikrar gücüne liderlik yapması, onu bazı güvenlik, siyasi, ekonomik ve sosyal risklerle karşı karşıya getirebilir.

Uzun soluklu bir katılım

İsrail güçlerinin çekilmesi ve Hamas’ın silahlarının imha edilmesinin ardından Gazze’de bir güvenlik boşluğu oluşması muhtemel. Bu boşluk, istikrar gücü –özellikle de bu gücün belkemiğini oluşturması beklenen Mısır birlikleri– Hamas'ın kalıntıları ve muhtemelen daha sonra ortaya çıkabilecek yeni gruplar da dahil olmak üzere silahlı gruplara karşı açık operasyonlar düzenlemeye itebilir.

Hamas, savaş sırasında İsrail ile iş birliği yaptığından şüphelenilen ailelerle hesaplaşmaya başladığından, savaşın ardından şimdiden kaos yaşanmaya başladı. Gazze’nin güneyindeki Refah’ta 19 Ekim’de Hamas’tan olduğu düşünülen silahlı kişiler ile orada konuşlanmış İsrail güçleri arasında çıkan çatışmalar, Hamas’ın üst düzey liderlerinin savaşçılarını kontrol etme yeteneğinin azaldığını ortaya koydu. Saldırı, Hamas liderliği tarafından emredilmedi, ancak örgütsel direktiflerin kapsamı dışında hareket eden saha ajanlarının inisiyatifiyle gerçekleştirildi. Bu durum, sahadaki düzensizliği ve hareket içindeki iç disiplinsizliği yansıtıyor.

İsrail ordusunda kayıplara yol açan bu çatışmaların ardından Hamas, sorumluluğu reddetmek ve ateşkes ihlaline karışmadığını kanıtlamak amacıyla, mart ayından bu yana o bölgedeki savaşçılarla temas kurmadığını hemen açıkladı. Gazze’deki güvenlik boşluğu, özellikle de Hamas'ın tamamen silahsızlandırılması durumunda zamanla daha da genişleyecek gibi görünüyor. Öyle ki bu olasılık geniş çaplı şüpheler uyandırıyor.

xscdfrg
Ateşkesin yürürlüğe girmesinden bir gün sonra, 11 Ekim 2025 tarihinde Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Gazze şehrinde yıkımın ortasında yürüyen insanlar (AFP)

Bazı işaretler, Hamas’ın doğrudan iktidarı ele almadan silahlarını elinde tutma ve gölgede faaliyet gösterme konusunda Hizbullah modelini benimseyebileceğini düşündürüyor. Bu da özellikle Hamas ile çatışmaya girmeye, Filistinli gruplar arasındaki iç çatışmaları durdurmak için müdahale etmeye veya olası İsrail müdahalelerini engellemeye zorlanırsa, bu gücün misyonunun geçici bir rolden uzun vadeli ve maliyetli bir müdahaleye dönüşebileceği anlamına geliyor.

Kaosun Sina Yarımadası’na doğru yayılması korkusu

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Gazze'nin Mısır'ın kuzeydoğusunda bulunan ve İsrail ile sınır komşusu olan Sina Yarımadası'na yakınlığı, riskleri daha da artırıyor. Filistin topraklarındaki karışıklıklar, 2021 yılında Mısır silahlı kuvvetleri ve polisi tarafından ortadan kaldırılmadan önce Sina Yarımadası’nda faaliyet gösteren DEAŞ üyeleri de dahil olmak üzere aşırılıkçıların sınır ötesi saldırılarını körükleyebilir.

Bu tür olası saldırılar, DEAŞ’ın Sina'daki uyuyan hücrelerini uyandırabilir ve bu durum Mısır'ın terörle mücadele çabalarını zora sokup askeri kayıplara uğratabilir. Tüm bu endişeler, Kahire'yi Gazze'de savaşın patlak vermesinden bu yana son iki yıl içinde Sina'da bazı önlemler almaya itti. Bu önlemler arasında, bölgeye, özellikle de Gazze ile 12 kilometrelik sınır boyunca daha fazla Mısırlı asker konuşlandırılması da yer alıyor. Bu askeri konuşlandırma, Mısır'ı 1979 tarihli İsrail-Mısır Barış Antlaşması’nı özellikle de o bölgede izin verilen asker sayısına getirdiği kısıtlamaları ihlal etmekle suçlayan Tel Aviv ile gerginliklere kapıyı araladı.

Gazze’den Sina’ya yayılan şiddet aynı zamanda savaş sonrası dönemde Mısır’ın güvenlik ve askeri müdahalesine karşı halkın öfkeli tepkisine yol açacaktır. Mısırlılar savaş sırasında Filistin davasına güçlü bir sempati gösterirken, Gazze krizi toplumsal bölünmeleri derinleştirdi ve Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'nin imajını güçlendirdi.

Ancak bazı çevrelere göre Mısır’ın Batı yanlısı olarak kabul edilen ve Filistinli grupları silahsızlandırmaya için çalışan bir gücün liderliğini üstlenmesi, İsrail veya ABD ile ‘iş birliği’ olarak görüleceğine şüphe yok. Bu durum, protestolara veya kargaşaya yol açabilir ve Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Muslimin) gibi grupların Filistin davasını istismar etmesine veya gösterilere müsamaha göstermeyen Kahire için durumu daha da karmaşık hale getirebilir. Bu da genel olarak Mısır rejiminin istikrarını tehdit eden ideolojik zorlukları yeniden canlandırabilir.

Artan mali yük

Bir başka endişe kaynağı ise, bu gücün hedeflerine ulaşamaması durumunda, bu gücün lider ülkesi olan Mısır’ın günah keçisi haline gelmesi. Bu durum, Kahire’nin Arap dünyasındaki ve uluslararası arenadaki itibarını zedeleyecek ve Gazze'deki savaşın sonuçlarından halen mustarip olan Mısır’a ek ekonomik baskılar getirecek. Bu sonuçlar, turizm sektöründe ciddi kayıplar ve ülkenin ihracat, doğrudan yabancı yatırımlar, yurtdışındaki Mısırlıların havaleleri ve turizmden sonra en büyük beşinci döviz kaynağı olan Süveyş Kanalı’ndan elde edilen gelirlerde önemli bir düşüş olarak kendini gösterdi.

Gazze’deki istikrar gücü için finansman kaynakları hala belirsizliğini koruyor, ancak bu kaynağın bölgesel ve uluslararası bağışçılardan sağlanması bekleniyor. Ancak Mısır bu fonlamaya katkıda bulunursa, bu katkı sadece güce katılan kuvvetlerinin masraflarını karşılamakla sınırlı olsa bile, zaten Sina'daki operasyonların yükü altında ezilen ordunun bütçesi üzerindeki baskı artacak ve borçların karşılandığı fon, altyapı, eğitim ve sağlık gibi hayati öneme sahip alanlardan kaynaklar başka yerlere aktarılacak.

Uluslararası bağışçılar geçici destek sağlayabilir, ancak küresel ilginin azalması Mısır’ı yeniden inşa veya lojistik hizmetlerin sağlanması için artan maliyetleri tek başına üstlenmek zorunda bırakabilir. Bu durum, Kahire’nin Filistinlilerin Sina'ya kitlesel göçü konusundaki endişelerini daha da derinleştirecek.

Korkular henüz bastırılmış değil

Başkan Trump’ın Gazze’deki savaşı sona erdirmek için hazırladığı yeni plan, bu savaşın vurduğu bölgedeki kontrolü ele geçirme ve bölge halkını Mısır ve Ürdün'e yerleştirme projesini fiilen rafa kaldırmış olsa da en azından Mısır'da yerinden edilme korkusu hala devam ediyor. Sina Yarımadası ve Gazze arasındaki Refah sınır kapısının yeniden açılması olasılığı, Gazze Şeridi yeniden inşa edilip yaşanabilir hale gelene kadar Mısır’ın Gazze nüfusunun bir kısmını geçici olarak Sina’da barındırması yönünde çağrılara yol açacaktır. Gazze'den Sina’ya mülteci akını, Mısır'ın kaynaklarını zorlayacak ve ekonomik durumu daha da kötüleştirecek.

Bu, Mısır’ın en büyük kabusunun gerçeğe dönüşeceği, yani Gazze sakinlerine kapılarını açmak zorunda kalacağı anlamına geliyor. Eğer bu gerçekleşirse, Gazze krizi tamamen Mısır'ın omuzlarına binecek ve Mısır bu krizi tek başına çözmek zorunda kalacak.

Tüm bu zorluklara rağmen Mısır’ın ilerlemekten başka seçeneği yok, çünkü güvenli ve yaşayabilir bir Gazze, bağımsız bir Filistin devleti kurma gibi daha geniş bir hedefin öncesinde, öncelikle Mısır'ın ulusal güvenlik çıkarlarına hizmet ediyor.

Bütün bu faktörler göz önüne alındığında, Mısır’ın Gazze’deki istikrar gücünün liderliği, diplomatik etki ve potansiyel yardım akışı sağlamasına rağmen, yüksek riskli bölgesel ve uluslararası ortamda potansiyel kazançlardan daha ağır basan ciddi risklerle dolu olduğu kesin olarak söylenebilir.

Ancak bütün bu zorluklara rağmen Mısır’ın ilerlemekten başka seçeneği yok, çünkü güvenli ve yaşayabilir bir Gazze, bağımsız bir Filistin devleti kurma gibi daha geniş bir hedefin öncesinde, öncelikle Mısır'ın ulusal güvenlik çıkarlarına hizmet ediyor.


Irak ve yeni Ortadoğu: Eksenlerin projelerinden uzaklaşmanın gerekliliği

ABD Başkanı Donald Trump, Şarm el-Şeyh'te düzenlenen Gazze zirvesinde Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'yi kabul ediyor, 13 Ekim 2025 (Majalla)
ABD Başkanı Donald Trump, Şarm el-Şeyh'te düzenlenen Gazze zirvesinde Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'yi kabul ediyor, 13 Ekim 2025 (Majalla)
TT

Irak ve yeni Ortadoğu: Eksenlerin projelerinden uzaklaşmanın gerekliliği

ABD Başkanı Donald Trump, Şarm el-Şeyh'te düzenlenen Gazze zirvesinde Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'yi kabul ediyor, 13 Ekim 2025 (Majalla)
ABD Başkanı Donald Trump, Şarm el-Şeyh'te düzenlenen Gazze zirvesinde Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'yi kabul ediyor, 13 Ekim 2025 (Majalla)

İyad el-Anbar

ABD Başkanı Donald Trump, Mısır'ın Şarm el-Şeyh'te ev sahipliği yaptığı Ortadoğu barış konferansını duyurur duyurmaz, Iraklılar Irak'ın konferansa davet edilip edilmeyeceğini ve katılıp katılmaması gerektiğini tartışmaya başladı. Hükümetin muhalifleri ile siyasi çevreler, Irak'ın bölgesel bağlamdaki diplomatik varlığının önemsendiğine dair bir gerekçe olarak kullanmak için Irak'ın konferansa davet edilmemesini bekliyorlardı.

Aynı zamanda dönen bir diğer tartışma da hükümetin ve arkasındaki siyasi güçlerin şimdi çelişkili bir tutum ortaya koyduklarına odaklanıyordu. Zira Irak’ta direniş bayrağını taşıyan ve İran liderliğindeki direniş ekseniyle ilişkilerini açıkça beyan eden siyasi güçler varken, Irak, İsrail ile ilişkilerin normalleşmesinin bir ön adımı sayılabilecek, Başkan Trump tarafından desteklenen bir barış konferansına nasıl katılabilirdi?

Bağdat hükümeti, Irak'ın çıkarları doğrultusunda hareket etmek ve Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani için kazanımlar elde etmek ile Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin çelişkili tutumlarını nasıl uzlaştıracağı arasında kalmış durumda. Bu güçlerden bazıları direniş ekseni ile ilişkilerini açıkça beyan ediyor ve sadece medyatik açıklamalardan ibaret olsa bile, İsrail'e karşı savaşa girmeye hazır olduklarını deklare ediyor.

Öte yandan, gözlemciler ve Koordinasyon Çerçevesi güçleri ve hükümetine muhalif olanlar, Irak Meclisi “İsrail oluşumu” ile normalleşmeyi suç sayan bir yasa çıkarmışken, İsrail'i bir “devlet” olarak tanımayı gerektiren iki devletli çözüme dayalı bir barış anlaşması konusundaki tutumu ile ilgili hükümete sorular yöneltiyorlar.

Siyasi güçlerin seçim kampanyaları, sloganlarında ve söylemlerinde yeni Ortadoğu'ya yönelim konusunda net ve açık bir duruş sergilemiyor. Çoğu “Güçlü Irak” ve “Muktedir Irak” sloganlarını benimsese de, Irak'ın yeni Ortadoğu'ya yönelik pozisyonunun ne olması gerektiğine dair bir vizyon veya pozisyon bugünlerde tartışılmıyor.

Bu noktada belirli hipotezler ortaya çıkıyor. Bazı siyasi aktörler, bölgesel dinamikleri ve Irak'ın bunlarda nasıl bir rol oynayabileceğini veya bunların kendi topraklarına nasıl yansıyabileceğini anlama öngörüsünden belki de yoksunlar. Bazıları da, seçim sonuçlarına bağlı olan siyasi ortamdaki güçlü varlıklarının, devlete paralel silahlı, onun gölgesinde faaliyet gösteren oluşumları ortadan kaldırmayı amaçlayan yeni Ortadoğu tufanından korunmalarının bir yolu olabileceğine inanıyor olabilirler. Yahut dikkatleri Ortadoğu’dan başka yerlere kaydırabilecek değişkenleri beraberinde getirebilecek zaman faktörüne güveniyor olabilirler.

 Ancak, 7 Ekim'den iki yıl sonra, çatışma haritasının ana hatları artık İran'ın yirmi yılı aşkın süredir planladığı caydırıcılık dengesine dayanmıyor. İsrail de eskisi gibi coğrafi sınırlarını güvence altına alarak güvenliğini sağlamaya çalışmıyor. Aksine, aşırı güç kullanarak, savaşta birden fazla cephe açarak, varlığını ve mevcudiyetini tehdit edebilecek her türlü silaha karşı koyarak İsrail'in güvenliğini sağlamaya dönük yeni bir vizyona yönelerek, caydırıcılığı sağlama oyunu, yeni Ortadoğu jandarması rolünü oynayan Binyamin Netanyahu'ya cazip gelmeye başlamış görünüyor.

Buna karşılık İran Lübnan, Irak ve Yemen'de kalan nüfuz alanlarını korumak istiyor. Bu nedenle, bu ülkelerdeki varlığını tekit ediyor. Ancak bu seferki tonu, ortak ilişkilere ve çıkarlara atıfta bulunuyor. Daha önce arenalar birliğini deklare eden ve kararların İran'da alınıp direniş ekseni başkentlerinde duyurulduğunu söyleyen yüksek sesten uzaklaştı.

Bu bölgesel dinamikler karşısında, Irak'taki siyasi aktörler, net adımlarla gerçekçi bir politika formüle etmek ile ilgili bir yol haritasından yoksun duruyorlar. Bazı siyasetçiler, 7 Ekim'den sonraki dönemin İran liderliğindeki direniş ekseninin ölüm fermanını yazdığına, bunun da İran'ın sınırları içine çekilmesi ve bölgede nüfuzunu dayatmak için kullandığı önceki stratejilerden vazgeçmesi ile sonuçlanacağına bahse girebilir. Onlara göre bu değişimler, İran'dan uzaklaşmak ve yeni Ortadoğu düzenlemelerine uyum sağlamak için yeni bir strateji belirlemek amacıyla kullanılabilir.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan akatardığı analize göre İran'ın yeni Ortadoğu düzenlemelerinin şekillendirilmesinde yeri yok. Ortadoğu'da faaliyet gösteren uluslararası ve bölgesel güçlerin üzerinde anlaştığı nokta bu gibi görünüyor. Zira güç ve nüfuz haritalarını belirleyen ve yeni Ortadoğu'yu şekillendirme vizyonlarını dayatmak için yarışan üç eksen bulunuyor.

İlk vizyon, bölge ülkelerinin Doğu ve Batı'yı birbirine bağlayan bir ekonomik bütünleşme ekseni, Ortadoğu'da Çin ile ABD arasında etkili bir ortaklık modeli haline gelmelerini hedefliyor. 7 Ekim 2023 olaylarından önce ve Yeni Delhi'deki G20 zirvesi sırasında Suudi Arabistan, Hindistan'ı Ortadoğu ve Akdeniz'e bağlayan yeni bir deniz ve demiryolu koridoru geliştirme planını açıklamıştı.

gh
Hizbullah destekçileri, Beyrut'un güney banliyösünde İsrail'in Hasan Nasrallah'ı öldürmesinin birinci yıldönümünü anma töreninde Hizbullah, İran ve Irak bayrakları sallıyor, 27 Eylül 2025 (AFP)

İkinci vizyon kapsamında Türkiye müttefiki Katar ile birlikte yeni Ortadoğu haritasının şekillenmesinde aktif bir varlık göstermeye çalışıyor. Türkiye, Suriye'deki boşluğu doldurmaya çalışıyor ve İsrail ile Hamas arasındaki ilişkileri düzenleme projesine de katılacak. Dahası bu eksen, Türkiye'nin Arap çevresinde uygulamak istediği ajanda doğrultusunda etkili ve nüfuzlu bir ortak olmayı hedefliyor.

Üçüncü vizyon ise ABD ve İsrail tarafından önerilecek. Bu vizyon, Tel Aviv ile bölge ülkeleri arasında barış anlaşmalarının genişletilmesini içeriyor. İbrahim Anlaşmaları, Ortadoğu'da barışa ulaşmanın yolu olarak yeniden pazarlanacak ve ardından ABD ve İsrail'in de yer aldığı ekonomik ortaklıklara geçiş süreci başlayacak.

“Şii Hilali”, “arenalar birliği” ve “direniş ekseni”, tüm bu başlıkların yeni Ortadoğu düzenlemelerinde hiçbir yeri olmayacak. Bu nedenle, Iraklı siyasetçiler, Irak'ın bağımlı değil, etkin bir devlet olarak varlığını yeniden tesis edecek, bölgede dinî-mezhepsel ideolojilere dayalı nüfuz mücadelesi veren eksenlerin politikalarına boyun eğmeyecek ekonomik ortaklık projelerini ciddiye almalıdır.

Şii Hilali, arenalar birliği ve direniş ekseni, tüm bu başlıkların yeni Ortadoğu düzenlemelerinde hiçbir yeri olmayacak

Irak'ın dış politika ilişkileri ve yönelimleri konusunda birçok siyasi figürün çelişkili tutumlar sergilemesi ve bunların onları olumsuz etkilemesi şaşırtıcı değil. Zira bu figürlerin çoğu, Irak toplumuna silah zoruyla veya siyasi nüfuz yoluyla dayattıkları tutumlarını tanımayı, bazı bölge ülkelerinin reddettiğine inanıyorlar. Dahası bu sorun hükümetin dış politika yönelimlerini etkiliyor ve ekonomik ve hatta güvenlik alanlarında dış ilişkilerin ve iş birliği anlaşmalarının gelişimini engelleyen kısıtlamalara dönüşüyor.

dfrg
Şarm el-Şeyh'teki barış zirvesinde liderler, 13 Ekim 2025 (AFP)

Bugün, Irak için bölgesel ve uluslararası toplantı ve forumlarda dile getirilen, Irak'ın çıkarları ilkesinin uygulanmasının gerekliliğini dillendiren, siyasi ve dış çevre ile ilişkilerin “Önce Irak” sloganı temelinde olmasını talep eden birçok siyasi sloganı gerçeğe dönüştürme fırsatı her zamankinden daha uygun görünüyor. Ancak bunun gerçekleşmesi, hükümetin biçimi veya arkasındaki siyasi güçler kim olursa olsun, etkili güçlerin Irak'ın gerçekliğiyle olumlu bir arada yaşama kavramına yatırım yapma vizyon ve politikalarına bağlı olmaya devam ediyor. Bölgesel güçler, Irak'ı dışlamanın veya başarısız bir devlet olarak kalmasına izin vermenin, bölgesel çevresinin arzularına aykırı olasılıklara yol açacağını ve ülkeyi çıkarlarını tehdit eden bir arenaya dönüştüreceğini kabul etmeliler.

Irak da artık, bölgesel çevresi ile ilişkilerinde, etkileşime yönelik adımlarında netsizlik ve belirsizliği yansıtan, herhangi bir stratejik boyuttan veya genişletilmiş ortaklık ihtimalinden yoksun, tepkisel yaklaşımlarla davranmamalıdır. Zira Irak, entegrasyon ve ekonomik ortaklığın temelini oluşturabilecek birçok bileşene sahip ve Arap bölgesel güçler yakın geçmiştekinden farklı bir Irak görmek istiyorlar.

Ne var ki Irak'taki iktidar güçlerinin ne istediğini henüz bilmiyoruz. Uluslararası ve bölgesel çevresiyle aktif ve etkileşim içinde bir Irak mı istiyorlar, yoksa bölgesel güçlerin hegemonik nüfuzunu sergileyeceği bir arena olarak kalmasını mı istiyorlar? Bu sorunun cevabı, Irak'ın bölgesel ve uluslararası çevreye yönelik dış politikasının yönünü belirleyen pusula olmalıdır.


Hamas: Rehinelerin cesetlerini aramak için bugün Gazze'de yeni bölgelere gireceğiz

TT

Hamas: Rehinelerin cesetlerini aramak için bugün Gazze'de yeni bölgelere gireceğiz

Hamas: Rehinelerin cesetlerini aramak için bugün Gazze'de yeni bölgelere gireceğiz

Hamas'ın üst düzey liderlerinden Halil el-Hayye dün akşam yaptığı açıklamada, “Bugün Gazze Şeridi'nde yeni bölgelere girilerek rehinelerin cesetleri aranacak” dedi.

El-Hayye, Hamas'ın ‘Gazze Şeridi'ndeki tüm idari yetkilerini, güvenlik dahil olmak üzere geçici komiteye devredeceğini’ bildirdi.

Hamas daha önce Gazze Şeridi'nin yönetimini siyasi bağlantıları olmayan bağımsız Filistinlilerden oluşan geçici bir komiteye devretmeye hazır olduğunu açıklamıştı. Henüz böyle bir komite kurulmadı.

Hamas, ateşkes anlaşması kapsamında şu ana kadar 15 rehinenin cesedini teslim etti.

İsrail'de on binlerce kişi dün geç saatlerde, cesetleri halen Gazze Şeridi'nde bulunan 13 rehinenin naaşının iadesini talep etmek için gösteri düzenledi.

Diğer yandan Mısır'a ait ekipman ve araçlar, dün gece Refah Sınır Kapısı’ndan Gazze'ye girerek rehinelerin cesetlerini aramaya başladı.

zxcdfg
Mısır komitesinin gözetimindeki ekipman ve ekipler, rehinelerin cesetlerini arama çalışmaları kapsamında Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'a giderken Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan geçti. (EPA)

ABD Başkanı Donald Trump, Hamas'a cesetleri bir an önce teslim etmesi için baskılarını artırdı. Dün sosyal medya platformu Truth Social üzerinden paylaşım yapan Trump, Hamas hakkında “Önümüzdeki 48 saatte ne yapacaklarını görelim” dedi.

Hamas'ın rehinelerin cesetlerini iade etmemesi halinde barış sürecine dahil olan diğer ülkelerin harekete geçeceğini ifade eden Trump, bazı cesetlere ulaşmanın zor olduğunu, ancak diğerlerinin ‘şimdi iade edilebileceğini’ belirtti.