Nijer, Afrika'da seri darbeler çağını açacak mı?

Bölge ülkeleri krizler, demografik özellikler, başkanlık sistemleri, orduların yapısı ve hâkim olan toplumsal değerler açısından benzerlikler gösteriyor

Nijer darbesinin komşu ülkeleri etkileyecek güvenlik ve ekonomik yansımaları var / Fotoğraf: AFP
Nijer darbesinin komşu ülkeleri etkileyecek güvenlik ve ekonomik yansımaları var / Fotoğraf: AFP
TT

Nijer, Afrika'da seri darbeler çağını açacak mı?

Nijer darbesinin komşu ülkeleri etkileyecek güvenlik ve ekonomik yansımaları var / Fotoğraf: AFP
Nijer darbesinin komşu ülkeleri etkileyecek güvenlik ve ekonomik yansımaları var / Fotoğraf: AFP

Hatice et-Tayyib 

Nijerya Devlet Başkanı Muhammed Bazoum'un iktidarını deviren askeri darbenin siyasi, güvenlik, ekonomik ve sosyal birçok faktör açısından Batı ve Orta Afrika bölgesi ülkelerini etkileyeceğinden şüphe yok.

Son yıllarda hararetli çatışmaların yaşandığı ve ilginin arttığı Batı Afrika'da, doğrudan çıkarları olan ve güç dengelerini doğrudan etkileyecek olan ülkeler de yaşanan son olaylardan etkilenecek. 

Tek bir zorluk

Bu durum bir yandan Batı ve Orta Afrika'daki diğer ülkelerdeki darbe olasılığını artıracaktır çünkü bu ülkeler birbirleriyle etkileşim içinde olup benzer koşullara, sorunlara ve nüfus yapılarına sahip.

Ayrıca, bu ülkeler benzer başkanlık sistemlerine, ordu yapılarına ve egemen toplumsal ve düşünsel değerlere sahip.

Bu nedenle, özellikle Nijer'in çevresindeki diğer istikrarsız ülkelerde Nijer'deki darbe senaryosunun tekrarlanma olasılığı oldukça yüksek.

Çünkü Nijer, bölgedeki diğer ülkelerin aksine, bağımsızlığını 1960 yılında Fransa'dan kazandıktan sonra sadece dört askeri darbe görmüştür ve bu, bölgedeki diğer ülkelere kıyasla en az darbe sayısı.

Ayrıca, darbe, bölgede çıkarları olan ülkeler arasındaki dengeyi değiştirecektir. Göstergelere göre darbe, Fransa'nın bölgedeki etkisini azaltacaktır.

Geçmişte bölgede yaşanan darbeler sonrasında Mali, Burkina Faso, Gine ve Idriss Déby'nin ölümüyle Çad'da değişen durum, Fransa'nın bölgedeki etkisini azaltarak Rus etkisine ve Wagner milislerine yönelik hoşgörüye yol açtı.

Fransa, bölgedeki müttefiklerinin çoğunu kaybederek çıkarlarını Nijer'e odakladı. Fransız kuvvetleri, Mali'de terörle mücadele eden Barkhane gücü içinde faaliyet gösteriyordu.

Fransa müttefikini kaybediyor

Bu konuda Senegalli araştırmacı Abdou Ndayeh şu değerlendirmelerde bulundu:

Fransa son iki yılda Sahel bölgesindeki gücünü ve etkisini, terörle mücadeledeki başarısızlığı ve bölgedeki Rus etkisinin artışı gibi çeşitli nedenlerle kaybetti. Bu nedenle Nijer'deki darbe, Fransa'nın gözde bölgesindeki nüfuzunu sona erdirecek son darbe olarak değerlendiriliyor. Fransa'nın Nijer'deki iş birlikçisi Muhammed Bazoum'u askeri darbe öncesinde niçin uyarmadığı sorusuna gelince, Fransız istihbaratının bu darbe girişimini tespit edememesi ve Bazoum'u önceden uyaramaması, Fransa'nın artık eskisi gibi müttefiklerine önem vermediğini ve iç sorunlarının müttefiklerle iyi ilişkiler kurma konusunda onu engellediğini gösteriyor. Diğer yandan, darbenin başarısı, Wagner grubunun da yardımıyla darbe planını başarıyla gerçekleştiren Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na yönelik bir başarı olarak değerlendiriliyor. Sahel bölgesindeki ülkeler birbirlerini etkiliyor, bu nedenle bir siyasi değişiklik diğer ülkelere de etki edecektir. Nijer'de olanlar gelecekte Çad ve Fildişi Sahili'nde de olabilir. Bu iki ülke de çoklu krizlerle karşı karşıya ve orduları terörist saldırılara maruz kalıyor. Bu durum, diğer Sahel ülkelerinde olduğu gibi darbe girişimlerinin gerçekleştirilmesi için bir bahane olarak kullanılabilir.

Araştırmacı ayrıca, Batı ve Orta Afrika bölgesinin, Mali'deki Ağustos 2020 darbesiyle başlayarak köklü değişiklikler yaşadığını, ardından birbiri ardına darbe ve karşı darbelerin gerçekleştiğini ve bu nedenle bölgedeki askeri darbeler dalgasının devam ettiğini vurguladı.

Çad ve Fildişi Sahili

Nijer, Batı ve Orta Afrika'daki diğer ülkelere göre daha istikrarlı kabul ediliyor. Nijer'de yapılan darbelerin sayısı dördü geçmedi ve 2010'dan itibaren geçen çarşamba günkü darbe öncesine kadar altın bir on yıl yaşadı. Ülke tarihinde ilk kez iki seçilmiş başkan arasında barışçıl bir güç devri yaşandı.

Ancak, ülke hala darbelere karşı tam bir direnç kazanamadı. Cumhurbaşkanı Muhammed Bazoum, göreve gelmesinin üzerinden yalnızca iki yıl üç ay geçmişken, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı tarafından devrildi.

Bu durum, Batı Afrika'daki diğer ülkelerde de bir istisna olmadığını gösteriyor. Her ülke, benzer koşullara ve yönetim sistemlerine sahip olduğu için darbe tehdidi altında.

Ayrıca, bu bölgedeki altın, bakır, uranyum gibi zenginliklerin yeterince değerlendirilemediği ve dış müdahalelerin kontrol arzusu ile motive edildiği unutulmamalı.

Afrika'nın zenginliği

Sahra Altı Afrika'nın güney bölgesi, özellikle Nijer, Mali, Burkina Faso ve Sudan gibi ülkeler uranyum açısından zengindir.

Bu da Rusya'nın bu ülkeler üzerinde odaklanmasını ve onlarla anlaşmalar imzalamasını, Wagner grubunun siyaset ve güvenlik konularında bu ülkelerde etkin olmasını açıklıyor.

Bu duruma karşın Fransa, Batı ve Orta Afrika'da stratejik müttefiklerini kaybediyor.

Gözlemciler, son iki yıl içinde bölgedeki yedinci darbenin başarılı olmasının, bu ülkelerin istikrarsız olduğunu ve gelecek yıllarda kaos, keyfi yönetim ve askeri hükümetler altında yaşayabileceğini gösterdiğini düşünüyorlar.

Bu nedenle bu ülkelerin zenginlikleri, siyasi değişimin rüzgarında savrulup gidebilir. Batılı ülkelerin bu zenginliklere olan ilgisinin artması, denetimsizlik ve şüpheli anlaşmaların yaygınlaşması, bu ülkelerin çıkarlarının göz ardı edilmesine ve Batılı ülkelerin büyük ayrıcalıklar elde etmesine yol açabilir.

Nijer'deki darbenin, Batı Afrika'nın merkezinde yer alan ve yedi ülke ile kara sınırları olan stratejik konumu nedeniyle bölgedeki terörle mücadeleye etkisi olacaktır.

Özellikle Nijer'in Mali ve Burkina Faso ile komşu olması, Batı Afrika'da El-Kaide ile ilişkili aşırılık yanlısı grupların üssü olarak bilinen bölgelerle sınır oluşturması nedeniyle önemlidir.

Gözlemciler, darbenin Nijer ordusunun sınırları gözlemlemesini ve militanları takip etmesini etkileyeceğini ve bu durumun terör gruplarının güçlendiği ve tekrar aktif hale geldiği alanları oluşturabileceğini tahmin ediyor.

Nijer ordusu, diğer bölge ülkeleri orduları gibi, silahlanma eksikliği, askeri teçhizatın yetersizliği ve sınırlı destek nedeniyle, Mali ve Burkina Faso ile Nijer arasındaki sınır bölgesinde terörist grupların hareketini kontrol etmekte zorlanıyor.

 

Independent Arabia - Independent Türkçe



BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye konulu oturumunda delegeler karşılıklı suçlamalarda bulundu

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, BM Güvenlik Konseyi'ne hitap ediyor. (AFP)
Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, BM Güvenlik Konseyi'ne hitap ediyor. (AFP)
TT

BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye konulu oturumunda delegeler karşılıklı suçlamalarda bulundu

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, BM Güvenlik Konseyi'ne hitap ediyor. (AFP)
Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, BM Güvenlik Konseyi'ne hitap ediyor. (AFP)

Türkiye'nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilciliği Geçici Maslahatgüzarı Ceren Hande Özgür dün (Salı) yaptığı açıklamada, Suriye'de gerilimin azaltılması gerektiğini vurguladı ve Şam'ı siyasi sürece katılmaya çağırdı.

BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye konulu oturumunda konuşan Özgür, Suriye'de çatışmaların yeniden canlanmasının çözümlenmemiş sorunları yansıttığını ifade etti. “Suriye, gerçek bir ulusal uzlaşı süreci olmaksızın şiddet döngüsü içinde kalmaya devam edecektir” diyen Özgür, Suriye'deki ‘terörist’ örgütlerin varlığının Türkiye'nin güvenliğine zarar verdiğini ve Türkiye'nin ‘topraklarını ve çıkarlarını korumak için gerekli tüm tedbirleri almaya devam edeceğini’ belirtti.

Cezayir'in BM Daimî Temsilcisi Ammar bin Cami ise Suriye krizinin askeri bir çözümü olmadığını vurgulayarak, Suriye'nin birliğini ve egemenliğini koruyan siyasi bir çözüm çağrısında bulundu. Cami, Suriye'deki gerilimin ‘oradaki durumun kırılganlığını hatırlattığını ve terörle mücadele için koordinasyon ihtiyacını vurguladığını’ belirtti. ‘Ülkede terörizmin geri dönmesi’ tehlikesine karşı uyarıda bulunan Cezayir temsilcisi, krizden çıkmanın tek yolu olarak uluslararası toplumun desteğiyle Suriyeliler arasında kapsayıcı bir diyaloğun benimsenmesi çağrısında bulundu.

İran'ın BM Daimî Temsilcisi Emir Said İrvani, son günlerde İdlib ve Halep'te yaşananların ‘terörizm ve aşırıcılığın ortaya çıkışına ilişkin bir uyarı zili’ olduğu uyarısında bulundu. İrvani, İsrail'in Suriye ve Lübnan arasındaki sınır kapılarına düzenlediği saldırıların insani yardımların ulaştırılmasını sekteye uğrattığını söyledi.

Lübnan’ın BM Daimî Temsilcisi Hadi Haşim, Suriye'de devam eden gelişmelerin bölgesel ve uluslararası barış ve güvenlik açısından ‘vahim sonuçlar’ doğuracağını vurguladı. Lübnanlı delege, Arap grubunun İdlib ve Halep'teki olaylardan duyduğu ‘derin endişeyi’ dile getirdi.

Suriye'nin BM Daimî Temsilcisi Kusay ed-Dahhak yaptığı konuşmada, suçu İsrail ve Türkiye'ye atarak silahlı grupların saldırısına ‘İsrail'in Suriye'ye yönelik tekrarlanan saldırılarının zemin hazırladığını’ söyledi. Dahhak, “Kuzey Suriye'ye yönelik saldırı, Türkiye-İsrail ortak operasyon emri olmadan gerçekleştirilemezdi. Halep'e yönelik terör saldırısı, teröristlerin kuzey sınırından akın etmeleri ve savaş malzemeleri, ağır silahlar, araçlar, insansız hava araçları (İHA), modern iletişim teknolojileri ve askeri ve lojistik ikmal hatlarının güvence altına alınması dahil olmak üzere onlara yönelik dış desteğin yoğunlaşmasıyla aynı zamana denk geldi” ifadelerini kullandı.

Dahhak, saldırıların Halep'teki binlerce aileyi rejim kontrolündeki bölgelere kaçmaya zorladığını, kaçmayanların ise zor insani koşullardan mustarip olduğunu belirtti. Suriyeli diplomat, BM Güvenlik Konseyi'ni saldırıyı kınamaya ve ‘söz konusu grupları yöneten ülkeleri’ politikalarını değiştirmeye zorlamaya çağırdı.

Dahhak silahlı grupların saldırısının ‘BM kararlarının ve Astana sürecinde onaylanan, Suriye'nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü ile terörle mücadelenin sürdürülmesi taahhüdünü vurgulayan çatışmasızlık anlaşmalarının açık bir ihlali olduğunu ve Türkiye'nin garantörlüğünün taahhütlerini yerine getirmediğini’ ifade etti.

Suriye'nin ‘egemenlik hakkını ve terörle mücadele konusundaki anayasal görevini tüm güç ve kararlılıkla uygulamaya” devam edeceğini ve vatandaşlarını savunmak için gerekli tüm tedbirleri alacağını belirten Dahhak sözlerine şöyle devam etti: “BM Güvenlik Konseyi’nin terör listelerinde yer alan grupların sorunun bir parçası olduğunu vurguluyoruz. Hiç kimse DEAŞ ve Nusra Cephesi ile siyasi bir süreç hayal edemez.”

ABD'nin BM Daimî Temsilci Yardımcısı Robert Wood, Suriye rejimini Rusya'nın desteğiyle İdlib ve Halep'teki hastane ve okullara saldırmakla suçladı ve silahlı grupların saldırılarıyla ABD'nin herhangi bir bağlantısı olduğunu reddetti. BM Güvenlik Konseyi oturumu sırasında konuşan Wood, sivillerin ve altyapının korunması ve ihtiyaç sahiplerine engelsiz insani erişim sağlanmasının yanı sıra ‘rejimin hava saldırılarına son vermesi ve insani hukuka bağlı kalması’ çağrısında bulundu. Suriye rejimine ‘geçmişte yaptığı gibi kimyasal silah saldırıları düzenlememesi’ çağrısında bulunan ABD temsilcisi, “Washington, DEAŞ'ın yeniden ortaya çıkmaması için Suriye'nin kuzeydoğusundaki askeri mevzilerini savunacaktır” dedi.

Rusya'nın BM Daimî Temsilcisi Vassily Nebenzia, Suriye'nin kuzeybatısında Heyetu Tahriru’ş-Şam (HTŞ) öncülüğündeki saldırının başlamasından bu yana 400 militanın öldürüldüğünü ve 600 militanın da yaralandığını söyledi. ABD'yi Suriye'de ‘terörist örgütleri’ desteklemek ve petrol zengini bölgeleri işgal etmekle suçlayan Nebenzia, Suriye'de istikrarın sağlanması için ‘yasadışı yabancı askeri varlığa’ son verilmesi çağrısında bulundu. Rus diplomat, Suriye'deki durumu ‘eşi benzeri görülmemiş ve kritik’ olarak tanımladı ve gelişmelerin siviller için ciddi riskler oluşturduğu ve bölgesel barış ve güvenliği tehdit ettiği uyarısında bulundu.

İngiltere'nin BM Daimî Temsilcisi James Kariuki, ülkesinin Suriye'de daha fazla yerinden edilmeye yol açacak bir gerilimden duyduğu endişeyi dile getirdi. Kariuki, İngiltere'nin ‘Suriye rejimi ya da Rusya'nın sivillere yönelik geniş çaplı saldırılar başlatabileceğinden’ endişe duyduğunu belirtti.

BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, Suriye'deki durumun ‘tehlikeli ve değişken’ olduğu uyarısında bulunarak, ülkenin büyük bölümünün devlet dışı aktörlerin kontrolünde olduğunu ve bu durumun DEAŞ'ın yeniden canlanmasına yol açabileceğini söyledi. BM Özel Temsilcisi, HTŞ ve diğer muhalif grupların ilerleme kaydettiğini ve Hama şehrine çok yaklaştıklarını da bildirdi.

Pedersen, Suriye'nin diğer bölgelerinde çatışma ve büyük çaplı yerinden edilme potansiyeli konusunda uyarıda bulunarak, tüm tarafları sivilleri korumak için çalışmaya ve şiddetten kaçanların güvenli geçişine izin vermeye çağırdı. Pedersen ayrıca, ‘Suriye'nin birliği ve toprak bütünlüğüne yönelik tehdidi önlemek için gerilimi azaltma’ çağrısında bulundu ve Suriyeli ve uluslararası tarafları krizi sona erdirmek için müzakerelere katılmaya davet etti. Pedersen, siyasi sürecin ilerletilmesine yönelik görüşmeler için yakında bölgeye döneceğini söyledi ve Suriye halkına güvenilir siyasi beklentiler sunmak için gerilimin düşürülmesi çağrısında bulundu.

Suriye Sivil Savunma Örgütü (Beyaz Baretliler) Genel Müdürü Raid Salih BM Güvenlik Konseyi'ne yaptığı açıklamada, Suriye'nin kuzeybatısında çatışmaların başlamasından bu yana en az 100 sivilin öldüğünü ve 360 sivilin de yaralandığını ifade etti. Salih ayrıca, Rusya'nın İdlib'e düzenlediği saldırılar nedeniyle dört hastanenin hizmet dışı kaldığını kaydetti.

Son birkaç gün içinde Suriye'nin kuzeybatısında HTŞ liderliğindeki muhalif gruplar askeri saldırı düzenleyerek Halep'in kontrolünü ele geçirdi ve Hama şehrine doğru ilerlemeye devam etti.