Irak yerel seçimlerinde 296 parti yarışıyor 63 parti onay bekliyor

Kürtler, Kerkük'te 1957 nüfus sayımının kabul edilmesini talep ediyor.

Yerel seçimler için yapılan hazırlık toplantısından bir kare (Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu web sitesi)
Yerel seçimler için yapılan hazırlık toplantısından bir kare (Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu web sitesi)
TT

Irak yerel seçimlerinde 296 parti yarışıyor 63 parti onay bekliyor

Yerel seçimler için yapılan hazırlık toplantısından bir kare (Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu web sitesi)
Yerel seçimler için yapılan hazırlık toplantısından bir kare (Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu web sitesi)

Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu dün (cumartesi) 18 Aralık'ta yapılması planlanan yerel meclis seçimlerine katılacak ittifak ve partilerin toplam sayısını açıkladı.

Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu Medya Ekibi Başkanı İmad Cemil, Şarku’l Avsat'a “Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu Partiler Dairesi'nin onayladığı toplam parti sayısı, planlanan kayıt süresinin bitimine bir gün kala (bugün-Pazar) 296 parti ve 50 siyasi ittifaka ulaştı” dedi. Cemil, kayıt süresinin yeni bir tarihe uzatılmasını bekliyor.

Cemil, “296 partiden 198’inin 50 farklı ittifak içinde seçimlere katılacağını, 98 partinin ise tek başına seçimlere gireceğini ve halen lisans bekleyen 63 parti daha olduğunu” belirtti.

Cemil, “Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu, ittifakların tescilinin uzatılıp uzatılmayacağı konusunda nihai bir karar almak için 13 Ağustos’ta (bugün) olağanüstü toplanacak” dedi.

Cemil, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) hariç tüm il meclislerine katılacak en önemli ittifakların 5 ana ittifaktan oluştuğunu belirtti. Bu ittifaklar şunlar: Irak Ulusal İttifakı, Ulusal Nehc Grubu, Karar İttifakı, Devleti Yönetme İttifakı ve Medar.

Cemil, yerel seçimlerde belirli vilayetlerde aday çıkaracak en büyük ittifakları ise şöyle sıraladı: 12 partiden oluşan Kanun Devleti İttifakı, 10 partiden oluşan Kaim İttifakı, 9 partiden oluşan Karar İttifakı, 9 partiden oluşan Sivil Kuvvetler İttifakı ve yine 9 partiden oluşan Irak Türkmen İttifakı.

Vilayetlerdeki seçim bölgeleri arasında dağılan ittifakların niteliğine ilişkin olarak Cemil, Selahaddin Vilayeti'nde 10 ittifakla başlayıp Bağdat Vilayeti'nde 18 ittifakla bittiğini, Anbar Vilayeti'nde 17, Basra, Ninova ve Kerkük’te 16 ittifakın olduğunu belirtti.

Öte yandan Kürdistan Demokrat Partisi’nden (KDP) Temsilciler Meclisi Başkan Yardımcısı olan Şahvan Abdullah, Bağdat ile tartışmalı Kerkük vilayetinde seçmen kütüğünü kontrol etmekle görevli özel komitenin ilk toplantısına başkanlık etti.

Irak Temsilciler Meclisi medya ofisi tarafından yapılan açıklamada ise şu ifadelere yer verildi: “Denetimleri başlatmak için ön hazırlıklar ve prosedürler ile yaklaşan il meclisi seçimleri için teknik ve lojistik hazırlıkları görüşmek üzere düzenlenen toplantı, Temsilciler Meclisi Başkan Yardımcısı Şahvan Abdullah’ın başkanlığında Kerkük'ten temsilciler, Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu üyeleri, danışmanlar ve genel müdürlerin katılımıyla gerçekleşti.”

Şahvan Abdullah toplantının oturum aralarında yaptığı konuşmada “Kerkük İl Meclisi seçimlerinde, ildeki seçmenlerin geçerliliğini sağlamak için seçmen kaydında 1957 nüfus sayımı istatistikleri esas alınmalıdır” ifadelerini kullandı.

Abdullah, “1957 nüfus sayımını temel alarak Kerkük'ün asıl sakinlerinin kimler olduğunun netleştirilmesi için önemli bir madde koyduk” dedi.

Abdullah sözlerini şöyle sürdürdü: “1957 nüfus sayımı Araplaştırma politikaları öncesine dayanıyor. Bu 2003'ten sonra Kerkük'e kimlerin geldiğini göstermesi açısından önemli. 1957 nüfus sayımı belgelerinde yer almayanlar ise Kerkük vatandaşı sayılmazlar.”

Başta Kerkük vilayetinde yaşayanlar olmak üzere çoğu Kürt, merhum Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin rejiminin, mali teşvikler karşılığında eyaletlerin geri kalanından birçok Arap aileyi Kerkük'te yaşamaya ittiği bir demografik değişim politikası benimsediğine inanıyor.

Araplar ve Türkmenler ise Kürtlerin, Bağdat hükümetine idari bağlılığına rağmen Kerkük’ün Kürdistan bölgesinin bir parçası olduğunu iddia ediyor. IKBY Kerkük üzerinde egemenlik kurma çabasıyla demografiyi değiştirmek için 2003'ten sonra çok sayıda Kürt vatandaşını Kerkük’e nakletmekle suçluyor.

Kürtlerin 1957 nüfus sayımı kütüğünün kabul edilmesi talebine karşılık Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu herhangi bir açıklama yapmadı.



Tahran Şam'daki yeni yönetimle ilişkileri derhal kurmak istiyor

Ortada İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ve sağında DMO Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami (Mehr)
Ortada İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ve sağında DMO Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami (Mehr)
TT

Tahran Şam'daki yeni yönetimle ilişkileri derhal kurmak istiyor

Ortada İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ve sağında DMO Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami (Mehr)
Ortada İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ve sağında DMO Genel Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami (Mehr)

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin çöküşünün ardından Şam'daki ani güç kaybının şokunu yaşayan İran yönetimi, Suriye’nin yeni liderlerinin nezdinde nüfuzunun bir kısmını yeniden kazanmaya çalışıyor. İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, ekonomik kriz ve ülkesinin nükleer programıyla ilgili gerilim başta olmak üzere birçok iç ve dış sorunla karşı karşıya. İngiltere merkezli The Guardian gazetesine göre İranlı yetkilileri en çok endişelendiren, Esed'in devrilmesinin ardından Suriye'de silahlı muhalif gruplar lehine yaşanan ani nüfuz kaybı.

Tahran kısa vadede Şam'ın yeni yöneticilerinin nezdinde nüfuzunu yeniden kazanmaya çalışırken İranlı diplomatlar, Esed'le yakın ilişki içinde olmadıklarını vurguladılar. Esed'in uzlaşmayı reddetmesi onları hayal kırıklığına uğratmıştı.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi kısa bir süre önce verdiği bir röportajda “Uzun zaman önce Suriye'de yönetimin iktidarda kalmaya devam etmesinin zor olacağı sonucuna vardık. Hükümet yetkililerinin muhalefetin iktidarı paylaşmasına izin verme konusunda esneklik göstermesi bekleniyordu, ancak bu gerçekleşmedi. Tahran her zaman Suriye muhalefetiyle doğrudan temas halinde oldu. Şam’a 2011 yılından bu yana terörizmle bağlantısı olmayan muhalif gruplarla siyasi görüşmelere başlaması gerektiğini telkin ediyoruz” ifadelerini kullandı.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü yaptığı açıklamada, İran'ın 2012 yılında Suriye'ye Esed'in isteği üzerine ve sadece DEAŞ'ın yenilgiye uğratılmasına yardımcı olmak için girdiğini savundu. Sözcü açıklamasında, “Suriye’deki varlığımız danışmanlık düzeyindeydi. Suriye'de hiçbir zaman belirli bir grubu ya da bireyi savunmak için bulunmadık. Bizim için en önemlisi Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve istikrarının korunmasına yardımcı olmaktı” ifadelerini kullandı. Ancak bu açıklamalar Şam'da pek karşılık bulmadı. İran, Heyet Tahrir Şam (HTŞ) lideri Ahmed eş-Şera tarafından eleştirilen birkaç ülkeden biri olmaya devam ediyor.

Kısa süreli balayı

İranlı birçok yetkili Türkiye'nin şu an Suriye'de elde ettiği kazanımların kısa ömürlü olabileceğini ve Ankara'nın çıkarlarının HTŞ liderliğindeki hükümetle farklılaşmaya başlayacağını iddia ediyor. İran'ın önde gelen dini otoritelerinden Ayetullah Nasır Mekarim Şirazi, “Suriye meselesini umutla takip etmek zorundayız. Bu durumun devam etmeyeceğini biliyoruz, çünkü Suriye'deki mevcut yöneticiler birbirleriyle birlik içinde kalmayacaklar” değerlendirmesinde bulundu. İran’ın katı muhafazakâr çizgideki gazetesi Civan ise “Suriye'deki mevcut balayı dönemi, grupların çeşitliliği, ekonomik sorunlar, güvensizlik ve aktörlerin çeşitliliği nedeniyle sona erecek” öngörüsünde bulundu.

dfbg
Türkiye ve İran cumhurbaşkanları Suriye'deki durumu görüşmek üzere G8 Zirvesi çerçevesinde Kahire'de bir araya geldi (Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı)

İran, yetkililerin yaptığı açıklamalarla, Esed rejiminin çöküşünden ABD’yi ve İsrail'i sorumlu tutsa da Ankara'nın rolüne öfke duyduğu çok açık. İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney, Esed rejiminin düşüşünün ardından yaptığı konuşmada ‘Suriye’ye komşu bir ülkenin, olayların şekillenmesinde açıkça rol oynadığını ve şimdi de bunu yapmaya devam ettiğini’ söyledi.

Fars Haber Ajansı, HTŞ lideri Ahmed eş-Şera’yı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve ABD Başkanı Joe Biden ile müttefik gösteren bir poster yayınladı. İran Dış İlişkiler Stratejik Konseyi de HTŞ'nin uzun süre Türkiye'nin müttefiki olarak kalıp kalmayacağını sorguladı.

Fars Haber Ajansı’nın haberinde şu ifadeler yer aldı:

“Her ne kadar Türkiye kısa vadede Beşşar Esed rejiminin düşmesinin başlıca kazananlarından biri olsa da HTŞ, istikrarlı bir hükümet kurmaya çalışsa bile Ankara asla Suriye'de kendisiyle müttefik bir hükümeti iktidara getiremez. Bu imkansız. Bu durum, orta vadede Suriye ile 830 kilometrelik bir sınırı paylaşan Türkiye için büyük bir tehdit haline gelecek.”

Türkiye'ye güvenmek

İran’ın eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhan ise yaptığı değerlendirmede, Suriye ve Türkiye için kasvetli bir gelecek öngördü. Ruhani, değerlendirmesinde “Son haftalarda Suriye'nin tüm askeri kabiliyetleri İsrail tarafından yok edildi ve ne yazık ki silahlı gruplar ve Türkiye, İsrail'e uygun şekilde karşılık vermedi. Suriye ordusunu yeniden inşa etmek yıllar sürecek” ifadelerini kullandı.

xcdv
Türkiye sınırında Ayn el-Arab’a bakan noktada teyakkuzda bir Türk topçusu (Türk basını)

İran'ın eski Londra Büyükelçisi Muhsin Baharvend, Şam’daki yeni hükümetin Türkiye'ye aşırı bağımlı hale gelebileceğini söyledi.

Baharvend, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Eğer Suriye'deki merkezi hükümet, otoritesini ve egemenliğini askeri müdahaleyle ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu yabancı ülkelerden yardım alarak güçlendirmeye çalışırsa Suriye ya da Suriye'nin büyük bir bölümü, Türkiye tarafından kontrol edilecek ve Türkiye ağır insani ve ekonomik maliyetlere katlanacağı bir bataklığa girecek.”

Türkiye ile HTŞ arasında, özellikle de Suriyeli Kürtlerin ülkenin kuzeydoğusunda özerklik talepleriyle nasıl başa çıkılacağı konusunda gerilim yaşanacağını öngören Baharvend, “Türkiye destekli Suriye Mülli Ordusu (SMO), Türkiye'nin kuzey sınırında Kürt nüfusun yoğun olduğu bir Suriye beldesi olan Ayn el-Arab'ta (Kobani) Kürtlerin ağırlıkta olduğu ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) karşı bir saldırı başlatmaya hazır” diye ekledi.

Öte yandan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, geçtiğimiz çarşamba günü yaptığı açıklamada, “Şam’da yeni bir yönetim var ve bence bu artık öncelikle onları ilgilendirir. Eğer bu konuyu doğru düzgün ele alırlarsa bizim müdahale etmemize gerek kalmaz” dedi.

Daha geniş anlamda, Suriye'deki değişim İran'ın dış politikasını bir an önce yeniden gözden geçirmesini gerektiriyor. Bu gözden geçirme, 'direniş ekseni' olarak adlandırılan yapının zayıflamasının İran'ın bölgede daha iyi ilişkiler kurarak nükleer bir devlet olmasını gerektirip gerektirmediği üzerinde yoğunlaşıyor. İranlı yetkililer yıllardır, ‘İran'ın savunmasının kendi sınırları dışında başlaması gerektiğini’ söylüyor. Ancak bazı Batılı diplomatlar, bu maliyetli stratejinin artık büyük ölçüde geçerliliğini yitirdiğini ve İran'ın Suriye'deki geri çekilişini nasıl açıklayacağının, bu stratejinin yerini neyin alacağını belirlemede çok önemli olacağını savunuyor.