Husiler 18 ayda Yemenlilere yönelik 2 bin ihlal gerçekleştirdi

İb ili, Husilerin bölge sakinlerine yönelik ihlallerinin başında geliyor (Facebook)
İb ili, Husilerin bölge sakinlerine yönelik ihlallerinin başında geliyor (Facebook)
TT

Husiler 18 ayda Yemenlilere yönelik 2 bin ihlal gerçekleştirdi

İb ili, Husilerin bölge sakinlerine yönelik ihlallerinin başında geliyor (Facebook)
İb ili, Husilerin bölge sakinlerine yönelik ihlallerinin başında geliyor (Facebook)

Yemen Haklar ve Özgürlükler Ağı, Husi milisleri bir buçuk yıl boyunca kontrol ettikleri bölgelerde sivillere karşı yaklaşık 2 bin ihlal gerçekleştirmekle suçlarken, düzinelerce kaçırılan kişinin terör suçlamalarıyla ‘göstermelik duruşmalarla’ yargılanmasını kınadı.

Yemen Haklar ve Özgürlükler Ağı tarafından dün yayınlanan insan hakları raporunda, Husilerin geçtiğimiz yıl ve bu yılın ilk yarısında gerçekleştirdiği bin 969 ‘ağır ihlaller’ belgelendi.

Kurbanların darbeye maruz kalan bölgelerde yaşayan siviller olduğunu bildiren rapora göre, bu ihlaller arasında öldürme, işkence, kaçırma, sakat bırakma, cinsel şiddet ve tecavüz yer alıyor.

FEG
Husi darbeciler tarafından kaçırılanların serbest bırakılması talebiyle yapılan bir protesto (X)

Ağın raporuna göre, Husi milislerin ihlalleri arasında ayrıca 486 yargısız infaz, 34 suikast ve 18 idamın yanı sıra 284 yaralama, 22 bin 458 hırsızlık ve 547 kalpazanlık da dahil olmak üzere 31 bin 421 farklı suç bulunuyor.

Raporda, darbeciler Marib vilayetinde yerinden edilmiş kişiler ve sivillere karşı işledikleri suçları artırmakla suçlandı.

Milislerin vahşetlerinin DEAŞ ve El Kaide gibi en büyük terör örgütlerinin suçlarını geride bıraktığına dikkat çekilen raporda, “Bu suçların artması ve yaygınlaşması, Husi grubun Yemen’i suç ve organize yolsuzluk için verimli bir ortam haline getirdiğinin bir göstergesidir” denildi.

Göstermelik duruşma

Yemen Mağdur Dernekleri Ağı (YNV) ise, Husi darbecilerin, cezaevlerinden kaçırılan 32 kişi ile başkent Sana’da gıyaben yargılanan 17 sivili içeren, Zamar, Sana ve Amran vilayetlerinden 49 sivile karşı yürüttüğü göstermelik duruşmaları kınadı.

YNV tarafından yapılan açıklamada, “Husi milisler, uluslararası ve ulusal insan hakları sözleşmelerini ve yasalarını ihlal eden geçersiz prosedürlerle bu sivilleri yargılamaya başladı ve darbeye muhalefet ettikleri için kaçırılanlardan intikam almayı amaçlıyorlar” denildi.

Açıklamaya göre, kaçırılan sivillerin hepsi, Husi milisleri tarafından üniversite konutları, evleri veya işyerlerinden alınan üniversite öğrencileri, medya aktivistleri ve işçilerdi.

Milisler, kaçırdıkları bu sivilleri, Nisan 2020’den mahkemeye çıkarıldıkları ana kadar kadar hapishaneleri ve gözaltı merkezlerinde tuttu.

YNV, bu kaçırılanların yargılandığı suçlamaların ‘geçersiz ve herhangi bir gerçek ve somut delile dayanmadığına’ vurgu yaparak, Husi darbecilerin, kaçırma suçunu meşrulaştırmak ve 3 yılı aşkın bir süredir gözaltı merkezlerinde yaşanan işkence ve taciz suçlarını meşrulaştırmak amacıyla kaçırılanlara yönelik kötü niyetli suçlamalar uydurduğunu ifade etti.

Ayrıca, kaçırılanları yargılayan Sana’daki ‘sözde’ İhtisas Ceza Mahkemesi’nin, gayrimeşru olduğunu, bağımsız olmadığını, yasal meşruiyet ve yargı yetkisinden yoksun olduğunu ve prosedürlerinde adalete ulaşmak için en basit koşulları ve gereklilikleri dikkate almadığını vurguladı.

U77
Husi hapishaneleri sokaklar veya evlerinden kaçırılan binlerce siville dolu (Facebook)

YNV, Husileri bu göstermelik yargılamaları iptal etmeye ve kaçırılan tüm kişileri herhangi bir kısıtlama veya koşul olmaksızın derhal serbest bırakmaya çağırdı.

Ayrıca, Husi liderlerinin işkence yapmak ve sivillere karşı insanlığa karşı suçlar işlemekten sorumlu tutulmasını istedi.

YNV, Birleşmiş Milletler (BM) Yemen Özel Temsilcisi ve İnsan Hakları Yüksek Komiserliği ile insan haklarını savunmakla ilgili tüm insan hakları örgüt ve organlarını, hukuki meşruiyeti ve yargı yetkisi olmayan, adaletin sağlanması için en temel şart ve gereklilikleri karşılamayan bu saçma davaların durdurulması için acil müdahaleye çağırdı.

Ağ, Gazeteciler ve Öğretmenler Sendikası, Kaçırılanların Anneleri Derneği ve Sivil Oryantasyonu Koruma Örgütü dahil olmak üzere 11 sivil toplum kuruluşundan oluşuyor.

Bu birlik ve kuruluşlar, kaçırılan siviller ve tüm aileleriyle tam dayanışma içinde olduklarını ve ihlal mağdurlarını savunma ve onlar için adalet sağlanana kadar onları destekleme konusundaki taahhütlerini beyan etti.

Buna ek olarak, Yemenlilere karşı işlenen tüm insan hakları suçları ve ihlallerini izleme ve bunları belgeleme çabalarını sürdürme sözü verdi.



Hizbullah ateşkes sonrası döneme siyasi olarak hazırlanıyor

Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, 20 Kasım 2024 (Reuters)
Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, 20 Kasım 2024 (Reuters)
TT

Hizbullah ateşkes sonrası döneme siyasi olarak hazırlanıyor

Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, 20 Kasım 2024 (Reuters)
Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, 20 Kasım 2024 (Reuters)

Her türden siyasi güç, Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım'ın kendisini bir kez daha Taif Anlaşması şemsiyesi altında konumlandırdığını yinelemesiyle uğraşıyor. Çünkü Kasım, 1701 sayılı Birleşmiş Milletler (BM) kararının uygulanmasına hazırlık olarak İsrail'in girdiği bölgelerden çekilmesiyle birlikte Güney Lübnan'a sükunetin geri dönmesinden sonraki aşamaya yaklaşımında yol haritasının ana başlıklarını tanımlayarak ABD'nin ateşkese ulaşma vaatlerinin önüne geçmek istedi.

Siyasi kaynakların Şarku’l Avsat'a aktardığına göre Kasım'ın ateşkes sonrası sahneye yaklaşımında tanımladığı maddeler, Hizbullah'ın yönelimlerine Lübnanlılığı siyasi faaliyette bulunma noktasına kadar ekleme arzusuna işaret ediyor. Buna karşılık, Lübnanlılar arasında bölünmeye neden olan tek taraflı Gazze Şeridi'ni destekleme kararının yol açtığı tepkilere ilişkin değerlendirmeleri ışığında bölgede olup bitenlerle ilgilenme düzeyi azalıyor.

Kaynaklar, Hizbullah'ın Gazze Şeridi'ni destekleme kararının dayattığı gerçekleri görmezden gelemeyeceğine inanıyor. Bunların başında direniş eksenindeki müttefiklerinin desteğinden yoksun olması geliyor. Bu çatışmada Hizbullah neredeyse tek başınaydı. Hizbullah'ın Meclis Başkanı Nebih Berri'ye Amerikalı arabulucu Amos Hochstein ile müzakere yetkisi vermesi ve güneyi sükûnete kavuşturacak bir taslak üzerinde anlaşmaya varmaları, kaçınılmaz olarak Gazze Şeridi ve Güney Lübnan cephelerini birbirine bağlayacak ve Hamas'ı destekleyecek bir taslağa yer olmadığı anlamına geliyor.

Hizbullah'ın geri çekilişi

Aynı kaynaklar Hizbullah'ın taslağa itiraz etmemesinin, Litani'nin güneyindeki konuşlanma alanını boşaltmayı ve geri çekilmeyi zımnen kabul ettiği anlamına geldiğine işaret ediyor. Buna ek olarak, Ağustos 2006'da 1701 sayılı kararın kabul edilmesinden bu yana yürürlükte olan angajman kuralları ve bu kuralların uygulanmasını kontrol altında tutan terör dengesi de iptal edilmiş oldu.

Aynı kaynaklar Hizbullah'ın içe çekilmekten başka çaresi olmadığını ve şu ana kadar elde edilenlerin ABD'nin vaatlerine bağlı bir ateşkese varmakla sınırlı kaldığını söylüyor. Lübnan-Suriye sınırı, ordunun Refik Hariri Uluslararası Havaalanı'nda uyguladığı modele uygun olarak kontrol edilmesine ve Lübnan'a ve Lübnan'dan her türlü kaçakçılığın önlenmesine karar verilmesinin ardından artık Hizbullah'a silah sevkiyatına açık değil. Diğer yandan Suriye rejimi, uluslararası toplumla ilişkilerini düzeltmek ve ABD'nin Sezar Yasası kapsamında kendisine uyguladığı yaptırımların kaldırılmasını sağlamak amacıyla bu eksenden çekildiği için direniş ekseni aktif bir varlık gösteremedi.

Laricani

Bu bağlamda kaynaklar, İran Dini Lideri’nin kıdemli danışmanı Ali Laricani'nin Beyrut ziyareti sırasında kendisiyle görüşen direniş ekseninden bir heyete söyledikleri üzerinde duruyor: “İran Lübnan'a yardım ulaştırmak istiyor, ancak kara, deniz ve havadan bize uygulanan abluka yardım göndermemizi engelliyor. Yeniden inşada ortak olduğumuzu vurgulamaktan başka çaremiz yok.”

Hizbullah'ın Lübnan'ı güvenli bir liman haline getiren Taif Anlaşması'na katılmasının, direniş ekseninin yanında yer alması nedeniyle bozulan Lübnan-Arap ilişkilerinin düzeltilmesi ve Lübnan'ın bölgede yaşanan çatışmalardan uzak tutulması yerine mesajların verildiği bir platform haline getirilmesi bağlamında eleştirel bir gözden geçirme olup olmadığı soruluyor. İsrail geniş alanları tahrip etmeye devam ederken ateşkesi kabul etmekteki isteksizliğine rağmen ateşkese varmaktan başka çaresi olmadığına mı ikna oldu? Bu da Amerikan vaatlerinin akıbeti sorusuna kapı açıyor. Peki savaşın sona erdiğini ilan etmek için doğru zamanı seçmek Tel Aviv'in mi elinde?

Taif Anlaşması çatısı altında konumlanma

Kaynaklar, Berri'nin Hizbullah’a, içe dönmesi ve kendisini Taif Anlaşması çatısı altında konumlandırması tavsiyesinde bulunma rolünü de göz ardı etmedi. Özellikle de uluslararası toplum tüm bileşenleriyle muhalefete Lübnan'ın birikmiş krizlerinden kurtulması için iş birliği yapması yönünde el uzatmasını tavsiye ederken…

Hizbullah'ın Gazze Şeridi'ne verdiği destekle aynı döneme denk gelen gelişmelere karşı temkinli olduğunu söyleyen kaynaklar, Hizbullah’ın İran'ın müdahalesine oynadığı bahsin yanlış olduğu gerçeği ışığında hesaplarını yeniden gözden geçirmeye karar verip vermediğini soruyor. İran, bölgedeki konumunun zayıflaması ihtimalini göz önünde bulundurarak rejimi korumak ve muhafaza etmekle ilgileniyor.

Dolayısıyla Hizbullah'ın Taif Anlaşması’nı restore etme kararı, kaynaklara göre sahip olduğu artı gücün siyasi denklemde harcanmayacağını anladıktan sonra Lübnan'ı kurtarmak için çözüm arayışında siyasi harekete katılmaya istekli olduğu anlamına geliyor. Ateşkes sağlanır sağlanmaz ülkenin yeni bir siyasi aşamaya girmeye hazır olmasıyla birlikte, 1701 sayılı kararın uygulanması için üzerinde anlaşmaya varılanları hayata geçirmeyi üstlenecek cumhurbaşkanının seçilmesine öncelik verecek şekilde, başta muhalefet olmak üzere ülkedeki ortaklarıyla iletişime geçecek kanalların aranmasına ihtiyaç var.

Bu nedenle, Kasım'ın Hizbullah'ı yeni bir siyasi aşamaya taşımaya hazırlanırken çizdiği yol haritasına muhalefetten ya da merkezcilerden gelebilecek tepkilere yer açmak için sabırlı olmak gerekiyor. Bunun için de muhaliflerine kabadayılık taslamaması, cumhurbaşkanının seçimini durgunluktan çıkarmak ve Taif Anlaşması’nın uygulanmasını tamamlamak için açık, esnek ve gerçekçi olması gerekiyor. Bunun karşılığında da kendisine aynı şekilde davranılmalı ve Gazze Şeridi'ni destekleme tekelinden önceki gücünün artık geçmişteki gibi olmadığı bahanesiyle ülkenin kurumlarını restore etme konusunda kendisini zayıflatmak istediklerini düşündürecek şekilde hareket edilmemelidir. Öyle ki İran'ın etkisinin azalması, direniş ekseninin vurucu gücünü oluşturan ve bölgedeki en güçlü kolu olduğu için Hizbullah'a destek sağlamada mütevazı sınırlarda bile olsa bir rol oynamayan arenaların birliğinin etkisizliği ile bağlantılı olarak ortaya çıktı. Dolayısıyla, devlet projesine yeniden kazandırmak için İran'ı kucaklamaya ihtiyaç var.