Lübnan: ÖYH mali ademi merkeziyetçilik kartını oynuyor

Lübnan Temsilciler Meclisi Komiteleri idari ademi merkeziyet projesini 50'den fazla oturumda tartıştı (Lübnan Temsilciler Meclisi)
Lübnan Temsilciler Meclisi Komiteleri idari ademi merkeziyet projesini 50'den fazla oturumda tartıştı (Lübnan Temsilciler Meclisi)
TT

Lübnan: ÖYH mali ademi merkeziyetçilik kartını oynuyor

Lübnan Temsilciler Meclisi Komiteleri idari ademi merkeziyet projesini 50'den fazla oturumda tartıştı (Lübnan Temsilciler Meclisi)
Lübnan Temsilciler Meclisi Komiteleri idari ademi merkeziyet projesini 50'den fazla oturumda tartıştı (Lübnan Temsilciler Meclisi)

Lübnan’da (Şii) Hizbullah, (Maruni Hristiyan) Özgür Yurtsever Hareket (ÖYH) Genel Başkanı Cibran Basil'in, cumhurbaşkanlığını mali ademi merkeziyetçilik yasaları ve petrol ve gaz gelirleriyle bağlantılı güven fonu ile takas etme önerisine ilişkin henüz resmi bir tutum açıklamadı.

Lübnan’da İslamcı siyasilerin çoğu bu projeyi federalizme veya bölünmeye açılan bir kapı olarak görüyor. İslamcı çizgideki Hizbullah da ademi merkeziyetçiliği yalnızca Taif Anlaşması’nda öngörülen belediyelerde ademi merkeziyetçilik ile sınırlandırıyor. Hristiyan siyasilerin çoğu ise kapsamlı finansal ademi merkeziyetçiliği talep ediyor. 1989 yılında Lübnan iç savaşına son veren Taif Anlaşması, kapsamlı idari ademi merkeziyetçiliğin yargının daha küçük idari birimleri düzeyinde benimsenmesi gerektiğini öngörüyor.

Hizbullah idari ademi merkeziyetçiliği mali olandan ayırmak gerektiğini vurguluyor. ÖYH’ye yakın kaynaklar ise bu ayrılığın mümkün olmadığını, teklif edilen takas teklifinin mali ademi merkeziyetçiliğin üzerinden atlanamayacağını düşünüyor.

(Dürzi) İlerici Sosyalist Parti (İSP) Genel Başkanı Velid Canbolat ise geçtiğimiz Mart ayında verdiği bir röportajda, kapsamlı mali ademi merkeziyetçiliğin bölünme anlamına geldiğini ifade etmişti. Meclis Başkanı Nebih Berri'nin siyasi yardımcısı Temsilci Ali Hasan Halil ise Ocak 2022'de yaptığı bir açıklamada finansal ademi merkeziyetçilikten bahsetmenin ortak devlet mantığını baltalayan büyük bir tehlike olduğunu ifade etmişti.

Meclis’teki Kalkınma ve Kurtuluş Bloku üyesi Temsilci Kasım Haşim, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Taif'te oluşan anayasa ve milli anlayışta yer alan idari ademi merkeziyetçilik ilkesini kimse reddetmiyor. Federalizm ve bölünmüş vizyon önerilerinin ardından, böyle özel bir dönemde finansal ademi merkeziyetçilikten bahsetmek birden fazla soru işaretini gündeme getiriyor. Bu konuyu 50’den fazla oturumda tartışan bir alt komite bulunuyor. İçişleri ve Savunma Komitesi, bu belediyelerin yetkilerinin genişletilmesini öngören Belediyeler Kanununda değişiklik yapılmasını tartıştı. Mali ademi merkeziyetçilik, dengeli bir kalkınmayı sağlamaz. Bölgeler arasında mali gelirlerde bir dengesizlik vardır ve bu da uzak bölgelerle ilişkilerde adaletsizlik anlamına gelir” ifadelerini kullanıyor.

(Maruni Hristiyan) Lübnan Kuvvetleri temsilcisi Gassan Hasbani, idari bölümlerin gözden geçirilmesini sağlayan kapsamlı ademi merkeziyetçiliğin Ulusal Mutabakat Belgesi'nde öngörüldüğü söylüyor. Hasbani, bu belgenin Taif'te tüm Lübnanlılar arasında imzalandığını, dolayısıyla üzerinde Müslüman-Hristiyan görüş birliğinin olduğunu savunuyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hasbani, “Ademi merkeziyetçiliğin tek bir formülü yok, ancak anayasada öngörülen ülke toprakları boyunca birliğine veya halkının birliğine halel getirmeksizin bölgelerde esneklik yaratma açısından uygulanması gerekiyor. Bugünün sorunu mezhep kavgası değil. Aksine, bir siyasi taraf bu iddiayı Hristiyanların popülerliğini kazanmak, siyasi tarafla pazarlık kozu olarak kullanmak için kullanıyor. Dar siyasi piyasa haricinde Taif Anlaşması'nın uygulanmasında ademi merkeziyetçilik isteyen Hristiyan ve Müslüman taraflar var” ifadelerini kullandı.

Ulusal İtidal Bloku üyesi milletvekili Ahmed el-Hayr ise meselenin Hristiyanların isteği veya Müslümanların memnuniyetsizliği meselesi olduğunu düşünmüyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hayr, şöyle söyledi:

“Daha ziyade mesele, böyle bir vakitte Taif Anlaşması'nda şart koşulduğu üzere kapsamlı, idari ademi merkeziyetçiliğin uygulanması olasılığında yatıyor. Nitekim böyle bir vakitte devletin parçalandığını, cumhurbaşkanlığında ve çeşitli pozisyonlarda boşluk olduğunu görüyoruz. Bunu başarmak, güçlü bir merkezi otoriteye sahip güçlü ve tek bir devlet gerektiriyor. Eski Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman'ın eski Bakan Ziyad Barud başkanlığındaki bir komite aracılığıyla ademi merkeziyetçiliği uygulamaya yönelik çabalarına dayanan ulusal bir diyalog gerekli. Bu zor aşamada, cumhurbaşkanının seçilmesi ve Lübnan'ı yeniden ekonomik toparlanma yoluna sokmak için gerekli reformları onaylama kapasitesine sahip bir yürütme otoritesinin yeniden tesis edilmesi gibi ülkenin ihtiyaç duyduğu önceliklere odaklanmalıyız. Ülkenin anayasası haline gelen Taif Anlaşması hükümlerinin uygulanmasından yanayız, buna zarar verecek her şeye karşıyız. Bugün bu önermelerin çoğu, bazılarının bölünme gibi arzuları ışığında, yanlış olması amaçlanan hakikat önermeleri gibidir.”

Yazar ve siyasi analist Kasım Kasir ise Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “İdari yerinden yönetim fikri, Taif Anlaşması'nda mevcut ve bunda bir sorun yok. Ancak bunu daha kapsamlı hale getirme endişesi bölünmeye ya da federalizme yol açmasıdır. Hizbullah'ın ÖYH ile diyaloğu, tartışmaya açık görünüyor. Şu an Ziyad Barud Projesi üzerinden detayları tartışıyor. Bunlar üzerinde anlaşmaya varılırsa bu, siyasi çözüm için bir giriş noktası olacaktır” ifadelerine başvurdu.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.