Fransa'nın Cezayir çölünde yaptığı nükleer denemeler sessizliğe gömüldü

Radyoaktif bir bulut Nijer'in başkentine ulaştı ve güney Portekiz'e kara yağmur yağdı

Cezayir çölünde Fransız nükleer patlamalarının yaşandığı yerlerden biri (Sosyal medya)
Cezayir çölünde Fransız nükleer patlamalarının yaşandığı yerlerden biri (Sosyal medya)
TT

Fransa'nın Cezayir çölünde yaptığı nükleer denemeler sessizliğe gömüldü

Cezayir çölünde Fransız nükleer patlamalarının yaşandığı yerlerden biri (Sosyal medya)
Cezayir çölünde Fransız nükleer patlamalarının yaşandığı yerlerden biri (Sosyal medya)

Ali Yahi

Yeni nesilden Cezayirli gençlerin büyük bir kısmı, ülkelerinin Fransız nükleer testleri için bir açık hava laboratuvarı olduğunun farkında değil.

Herkes Hiroşima bombası hakkında çok şey bilse de gücü ABD'nin Japonlara yönelik saldırısından yaklaşık dört kat daha fazla olmasına rağmen, 'mezar' bombalarının ve Cezayir çölünde gerçekleşen onlarca deneyin ortaya koydukları gizli kaldı.

Ortada, Paris'in bu nükleer operasyonlarla ilgili her şeyi açıklamayı reddetmesinden başka bir şey mevcut değil. 

Nükleer testlerin başlamasından önce 'deney fareleri' olarak kullanılan Cezayirliler (Sosyal medya)
Nükleer testlerin başlamasından önce 'deney fareleri' olarak kullanılan Cezayirliler (Sosyal medya)

57 nükleer test

13 Şubat 1960 sabahı Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle, Savunma Bakanı Pierre Messmer'e bir mesaj göndererek, ülkesinin önemli bir tarihi olaya imza attığını duyurdu.

Fransa, ülkesinin Cezayir çölündeki ilk nükleer denemedeki başarısından sonra dünyanın dördüncü nükleer ülkesi sayılıyor.

Ancak Fransa ne kadar mutlu olsa da Cezayir, tarihinin en büyük radyoaktif kirliliğine maruz kaldığı karanlık bir döneme girdi ve sonuçları bugün hala yaşıyor. 

Cezayir'in Fransız işgalinden bağımsızlığını kazanmasının üzerinden 60 yıl geçmesine rağmen, hafıza dosyaları iki ülke arasında sıkışıp kalmış durumda.

Bu dosyalar, tüm ilerlemenin ve sömürge mirasıyla ilgili çeşitli konuların önünde bir engel olarak duruyor.

Nükleer test konusu, insan ve çevre üzerindeki devam eden etkileri nedeniyle en önemli ve tehlikeli konulardan biri olmaya devam ediyor.

Her şey 10 Mayıs 1957'de Fransa Resmi Gazetesi'nde yayımlanan bir kararnameyle başladı.

O zamanlar Cezayir çölünün diğer bölgelerine genişlemeden önce, Fransa Denizaşırı Bölgeler Topluluğu'nun bir parçası olan Reggane şehrine 40 kilometre uzaklıktaki 108 bin kilometrekarelik bir alanın, çöl askeri merkezinin kurulması için tahsis edileceği açıklandı.

Gerçek testler, 13 Şubat 1960'ta başlatıldı. Fransız ordusu, ABD'nin Japonya'nın Hiroşima kentine attığı bombadan dört kat daha güçlü olan 'Gerboise Bleue' (Mavi Çöl Faresi) isimli ilk nükleer bombayı patlattı.

O yıl havada dört bombanın patlamasına tanık olundu. Bunlar, daha sonra 1966'ya kadar artarak devam edecek olan 'Yeşil Çöl Faresi', 'Beyaz Çöl Faresi' ve 'Kırmızı Çöl Faresi' idi.

Bu, 17 nükleer bombayı patlatma başarısı gösteren 57 deney ve test anlamına geliyor.

Fransa Savunma Bakanlığı'nın 2010 yılında yaptığı açıklamaya göre Haziran 1967'de tesislerin sökülmesinin ardından bu alanlar Cezayir yetkililerine iade edildi.

Mavi Çöl Faresi

Fransa Savunma Bakanı Pierre Mesmer, bu nükleer testlere çeşitli düzeylerde eşlik eden tehlikeli etkilerden kaçınmak amacıyla, testlerin yakın veya uzak şehirler için tehdit oluşturmadığını açıkladı.

Ancak dosya ortaya çıktıktan sonra Fransız Senatosu, 1998 yılında yayınladığı bir raporda, Mavi Çöl Faresi yüzey deneyinin 70 kiloton kuvvetle plütonyum kullanılarak yapıldığını açıkladı.

Rapora göre bu, Cezayir çölündeki Reggane bölgesinin doğusunda radyoaktif serpintilerin oluşmasına, ardından da Çad'ın başkenti Encemine'ye ve diğer Afrika başkentlerine kadar uzanan bir nükleer bulutun dolaşımına, daha sonra ise sekizinci gün başkent Cezayir'e ulaşmasına yol açtı. 

Fransız raporları, en ciddi nükleer kazanın 2 Mayıs 1962'de ezoterik bir deney olduğu düşünülen, Arak Dağı'nda 'Peryl' adlı bombanın patlatılması sırasında meydana geldiğini söylüyor.

O sırada bölgede düzgün kapatılmayan bir yeraltı deliğinin varlığı nedeniyle atmosfere radyoaktif madde salındı.

Bir patlama çevredeki şehirleri sarstı ve dağda nükleer atıkların sızdığı bir yarığa neden oldu. Kaza, 'nükleer kış' veya 'mantar' adı verilen büyük bir bulut üretti.

Bunlar, Cezayir'in çöl bölgelerini geçerek Libya sınırına ulaştı.

Cezayirli deney fareleri

Cezayir İnsan Hakları Savunma Birliği, bu radyasyonlar nedeniyle sorunlara maruz kalan kişilerin sayısının, ülkenin batısındaki Sidi Belabbas hapishanesinden serbest bırakılan 150 Cezayirli mahkûm da dahil olmak üzere yaklaşık 42 bin kişi olduğunu tahmin ediyor.

Ülkenin batısında, maruz kaldıkları büyük miktarda nükleer radyasyona karşı davranışlarını incelemek için patlama alanının yakınına bağlandıktan sonra  deney fareleri gibi kullanılarak davranışları incelendi.

Birlik, radyoaktivitenin neden olduğu hastalıklara maruz kalan mağdur sayısının en az 30 bin kişiye ulaştığını açıkladı.

Cezayirli uluslararası hukuk araştırmacısı Fadela Melhak, Fransız nükleer denemelerinin insani ve çevresel felaketlere yol açtığına dikkat çekti.

Melhak'ın belirttiğine göre bölge, hâlâ nükleer radyasyondan kaynaklanan hava kirliliği, su kirliliği, yeni doğanlarda doğum kusurları, kanserli hastalıkların yayılması ve sakatlıklardan mustarip.

Test ayrıca, hayvan ve bitki türlerinin de yok olmasına neden oldu.

Melhak, "Bu patlamalar, halen patlama alanları ve çevresinde mağdur bırakıyor. Ancak bu operasyonlar, Avrupa'nın en güneyine doğru hareket eden ve Cezayir'in komşu bölgelerine nüfuz eden radyoaktif maddelerle dolu bulutları geride bıraktığı için etkilerinin sınırları bilinmiyor" dedi. 

Fransa'nın itirafları

Fransız belgeleri, atom bombası testinin gerçekleştirileceği Reggane bölgesinin seçiminin Haziran 1957'de gerçekleştiğini kabul ediyor.

Çalışmalar ise 1958 yılında başladı. Üç yıldan kısa bir süre içerisinde 6 bin 500 Fransız ve 3 bin 500 Sahra vatandaşının yaşadığı gerçek bir şehir kuruldu.

Hepsi, nükleer testin belirlenen süreler içerisinde gerçekleştirilmesinin başarısını sağlamak için gece gündüz çalıştı.

İlk Fransız atom bombasının maliyetinin, Fransa ile İsrail arasında nükleer alanda yapılan anlaşma sonrasında İsrail fonlarından elde edildiği belirtilirken, Cezayir çölünde meydana gelen toplam patlama sayısının çeşitli ölçeklerde 117 nükleer patlama olduğunu açıklandı.

Aynı şekilde Fransa Atom Enerjisi Dairesi eski müdürü Yves Rocard, "13 Şubat 1960'da Mavi Çöl Faresi adı verilen bombayla ilgili sıfır anında uygulamayı umduğumuz tüm prosedürler başarısızlıkla sonuçlandı. Bu ilk deney sonucunda ortaya çıkan radyoaktif elementlerle yüklü bir bulut, Nijer'in başkenti Niamey'e ulaştı. Radyoaktivitesi ortalamanın 100 bin katından fazlaydı. 16 Şubat'ta Portekiz'in güneyinde ve ertesi gün Japonya'da kara yağmur kaydedildi. Bu yağmurlar ortalamalarından 29 kat daha fazla radyoaktivite taşıyordu" dedi. 

Baskının ardından… "Tuzak yasa"

Fransız ve Cezayirli kurbanların baskısı, Paris'i harekete geçirdi. Öyle ki Paris, Fransa'nın 1960- 1996 yılları arasında Cezayir çölünde ve Pasifik'teki Polinezya bölgesinde gerçekleştirdiği nükleer denemelerin kurbanlarına tazminat ödenmesini içeren yasa tasarısını parlamentoda onayladı.

Bu yasa, o sırada nükleer test alanlarında bulunmaları nedeniyle hastalıklara yakalanan mağdurlara maddi tazminat verilmesini de içeriyor.

Dosyaların incelenmesi, mağdurların bağlı olduğu derneklerinin katılımı olmaksızın bazı bakanlıkların temsilcileriyle sınırlıydı.

5 Ocak 2010'da 'Moran Kanunu' adlı kararname çıkarıldı. Ancak tazminat talebinde bulunacak kişilerin deneylerin gerçekleştiği dönemde bölgede ikamet eden kişiler olması gerektiği ve yalnızca belirli hastalıkların tanındığı belirtilmiş, ayrıca ilgili coğrafi bölgeler ve enfekte olanların tazminat talep edebilecekleri hastalıkların listesi belirlenmişti.

Cezayir, bu durumu kaçış amaçlı bir 'tuzak yasa' olarak nitelendiriyor. 

Talep ile ret arasında acı devam ediyor

Fransa'nın itirafta bulunma ve tazminat ödemeyi yok sayması karşısında Cezayir, halkın çektiği acının devam etmesini önlemek amacıyla nükleer atıkların gömüldüğü yerleri radyoaktif maddelerden arındırmaya başlamak için topografik haritalar talep etme yoluna başvurdu.

Ancak Paris'in bu talebi reddetmesi, Cezayir Devlet Başkanı Abdulmecid Tebbun'un Cezayir'in nükleer test mağdurları için tazminat talep etmeye devam ettiğini açıklamasına neden oldu.

Ülkesinin, Fransa'dan yağmalanan ulusal arşivin kurtarılması talebiyle ilgili tarihi haklarından asla vazgeçmeyeceğini vurgulayan Tebbun, Fransız sömürgeciliğinin suçlarının zamanaşımına tabi olmayacağına dikkat çekti.

Aynı şekilde Cezayir Genelkurmay Başkanı Said Şangariha da Cezayir'in bugüne kadar keşfedilmemiş kirli, radyoaktif veya kimyasal atıkların gömüleceği alanların belirlenmesi için topografik haritaların teslim edilmesi yönündeki taleplerini yineledi.

Ayrıca Fransa'nın nükleer test alanlarını temizlemesi ve kurbanlarının dosyalarıyla ilgilenmesi gerektiği çağrısı yaptı. 

Öte yandan Cezayir Mücahitler Bakanlığı, insan hakları aktivistleri ve bu testlerin mağdurlarının bağlı olduğu derneklerin birçok girişimine rağmen nükleer testler meselesini sıkı bir gizlilik içinde tutmakta ısrar eden Fransa'yı eleştirdi.

Bu aktivist ve dernekler, en azından deneylerin yerlerini, kapsamını ve gerçek patlayıcı enerjilerini belirlemek için iki ülkeye ait arşivleri açmaya çalışıyor.

Fransa ise nükleer test arşivini teslim etmeyi reddediyor. 24 Mart 2009'da Fransız nükleer denemelerinin mağdurlarına tazminat ödenmesine yönelik bir yasa tasarısının sunulması gibi bazı sembolik adımlara rağmen söz konusu dosya, 1950'li yıllardan günümüze kadar hala açık.

Independent Türkçe - Independent Arabia



Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
TT

Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)

Filistin Enformasyon Merkezi, Gazze Şeridi'ndeki İç Güvenlik Teşkilatı yetkililerinden Yarbay Ahmed Zemzem’in bu sabah Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Megazi Mülteci Kampı’nda silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldüğünü bildirdi.

Gazze İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan kısa basın açıklamasında, ilgili makamların Yarbay Ahmed Zemzem suikastıyla ilgili ‘derhal soruşturma başlattığı’ ve suikasta karışan şüphelilerden birini tutukladığı, diğer şüphelilerin izini sürme çabalarının ise devam ettiği belirtildi. Açıklamada olayın arkasındaki koşulları ve nedenleri ortaya çıkarmak için çalışmaların sürdürüldüğü ifade edildi.

Olay, İsrail ordusunun dün akşam Gazze şehrinin batısındaki er-Raşid Caddesi’nde bir araca düzenlenen baskında Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları liderlerinden Raid Saad'ı öldürdüğünü açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden meydana geldi. İsrail, Saad'ın öldürüldüğü saldırıyla, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti.


Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
TT

Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)

Cezayir’de Kabiliye bölgesi, ayrılıkçı “MAK” hareketinin Fransa’da ilan etmeyi planladığı “bağımsız Kabiliye devleti” girişimine karşı dikkat çekici bir toplumsal mobilizasyona sahne oldu. Cezayir yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef almakla suçladığı bu girişime karşı bölgede çeşitli protesto ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirildi.

Başkent Cezayir’in yaklaşık 250 kilometre doğusunda bulunan ve Kabiliye’nin en büyük kentlerinden biri olan Becaia (Bejaia) vilayetinde, vatandaşlar ve yerel aktörler ulusal birliğe zarar verecek her türlü projeye karşı olduklarını ortaya koyan çok sayıda inisiyatif gerçekleştirdi. Kent genelinde çok sayıda ev ve iş yerinin cephelerine Cezayir bayraklarının asıldığı gözlemlendi.

Becaia Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından “Cezayir tek ve bölünmezdir” sloganıyla düzenlenen, ulusal bayraklarla süslenmiş araçlardan oluşan bir konvoy, kent merkezinden hareket ederek çeşitli cadde ve köyleri dolaştı. Öte yandan Becaia Üniversitesi öğrencileri yayımladıkları bildiride, ayrılıkçı MAK hareketinin projesini reddettiklerini belirterek, “Cezayir’in birliği ve egemenliğine” olan bağlılıklarını vurguladı.


HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.