Mısır, Nahda Barajı’nın dördüncü dolum aşamasından ne kadar etkileniyor?

Nahda Barajı (Reuters)
Nahda Barajı (Reuters)
TT

Mısır, Nahda Barajı’nın dördüncü dolum aşamasından ne kadar etkileniyor?

Nahda Barajı (Reuters)
Nahda Barajı (Reuters)

Etiyopya, Nil Nehri havzasındaki iki ülke Mısır ve Sudan’a zarar vermemeyi taahhüt etse de dört yıldır Nahda (Hedasi) Barajı rezervuarını doldurmaya devam ediyor. Şarku'l Avsat'a konuşan uzmanlara göre, dolum ve işletim süreçlerini düzenleyen bir anlaşmanın olmaması, Mısır'ın yıllık su payının dörtte birine yakın bir kesintiye neden olabilecek olumsuz sonuçlar doğurabilir. Uzmanlar, ilgili üç ülke tarafından paylaşılması gereken veriler olan sel, dolum miktarı ve işletim sistemi hakkında Etiyopya'nın elindeki bilgilerin verilmemesi ve şeffaflık eksikliği nedeniyle tahminlerdeki tutarsızlığı vurguluyor.

Addis Ababa, 2011 yılından bu yana inşaatını sürdürdüğü dev hidroelektrik barajın dördüncü dolumuna geçtiğimiz temmuz ayı ortasında başlamıştı. Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed parlamentoda yaptığı açıklamada “Nahda Barajı'nın dördüncü dolumu, aşağı kıyıdaki iki ülkeye zarar verilmemesi için önümüzdeki Eylül ayına kadar uzatılacak” ifadelerini kullanmıştı.

Etiyopya, 2020, 2021 ve 2023 yıllarındaki sel sezonunda baraj dolum sürecinin üç aşamasını tamamladı. Barajın orta geçiş yüksekliğine göre dördüncü depolama miktarının 20 ila 24 milyar metreküp arasında olması bekleniyor.

Mısır'ın eski Su Kaynakları Bakanı Muhammed Nasreddin Allam, Şarku'l-Avsat'a verdiği demeçte, “Etiyopya'nın harekete geçirmeyi başardığı miktar, Mısır'ın su payından yapılan kesinti miktarıdır. Bilhassa Sudan, topraklarından su geçtikçe elbette payın tamamını alacaktır” ifadelerini kullandı.

Mısır'ın payının yıllık 55,5 milyar metreküp olduğu tahmin edilirken su ihtiyacının karşılanmasında yüzde 97'den fazlası bu nehre bağlı. Allam, “Barajın aldığı suyun bir kısmı elektrik türbinlerinin devreye girmesiyle Nil Nehri'ne yeniden akacak olsa da, ilgili üç ülke arasında sel miktarı, su tutuş ve işletim programlarına ilişkin temel bilgiler konusundaki şeffaflık ve koordinasyon eksikliği aşağı kıyıdaş ülkeler üzerindeki olumsuz etkilerin yoğunlaşmasına yol açabilir. Bu konuda uluslararası hukuka ve ortak nehir kurallarına göre net Etiyopya verilerine ihtiyaç var” ifadelerine başvuruyor.

Mısır ve Sudan, barajın doldurulması ve işletilmesini düzenleyen bağlayıcı bir yasal anlaşmanın imzalanmasını talep ediyor. Nil'in ana kolunda başlatılan bu baraj, iki ülkenin su kaynaklarını azaltmanın yanı sıra başka çevresel ve ekonomik zararlara yol açma tehdidinde bulunuyor. Etiyopya ise kalkınma ve halkının ihtiyaç duyduğu elektriği üretme hakkını vurguluyor.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Temmuz ayında Etiyopya Başbakanı Ahmed Abiy ile yaptığı görüşmede (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Temmuz ayında Etiyopya Başbakanı Ahmed Abiy ile yaptığı görüşmede (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Temmuz ayında Mısır ve Etiyopya liderleri, barajın dolum ve işletimi ile ilgili kurallar konusundaki anlaşmayı dört ay içinde sonuçlandırma hususunda ‘acil’ müzakerelere başlamak için anlaşmıştı. Bu yönde herhangi bir adım atılacağı ya da müzakerelerin yeniden başlayacağı resmi olarak açıklanmadı. Mısır, barajın dolum sürecinin selin yüksek olduğu dönemde gerçekleşmesi gerektiğine inanıyor.

Mısır Su Kaynakları Bakanı Dr. Hani Suveylem, geçmişte yaptığı basın açıklamalarında “Etiyopya barajın inşaat aşamalarında bocaladığı için dolum sürecinde hedeflenen miktarlara ulaşamadı. Geçtiğimiz yıllarda su baskınlarının çok fazla olması ve Mısır devletinin aldığı önlemler, geçtiğimiz yıllarda barajın dolumundaki gecikmenin nedeniydi. Nahda Barajı'nın dördüncü ve beşinci dolumunun geçmişte olduğu gibi güvenli bir şekilde geçeceğini kimse garanti edemez. Etiyopya su yılı sonunda 25 milyar metreküp suyun sadece bir kısmını depoladı. Haziran ve Temmuz aylarında sahada gördüklerimiz bu yılki su baskınlarının ortalamanın üzerinde olduğunu gösteriyor. Eylül ve Ekim aylarında ne olacağını kimse kesin olarak söyleyemez” ifadelerini kullanmıştı.

Kahire Üniversitesi Jeoloji ve Su Kaynakları Bölümü’nden Prof. Dr. Abbas Şeraki Mısır'ın bu yıl yaklaşık 12 milyar metreküp Nil suyunu kaybedeceğini öngörüyor. Bunun su payının dörtte birine yakın olduğuna değinen Şeraki, “Bu, ancak su yılı sonuna kadar doğrulanacak” ifadelerine başvuruyor. Güney Mısır’daki Asvan Barajı’nın bu su farkını geçici olarak telafi edebileceğini açıklayan Şeraki, “Yüksek Baraj stoğu önümüzdeki aylarda dördüncü depolama miktarı kadar azalacak. 2023-2024 su yılı boyunca bu depolamanın en az yüzde 50'sini (yaklaşık 10-15 milyar metreküp) iki drenaj yoluyla ve herhangi bir türbinin çalışmasından elde edecek” ifadelerine başvuruyor.

Aynı zamanda Nahda Barajı seviyesinin dördüncü dolumda yaklaşık 14 milyar metreküp depolandıktan sonra iki gün önce deniz seviyesinden 616 metre yüksekliğe ulaştığını, toplam dolumun yaklaşık 31 milyar metreküp olduğunu söylüyor. Projeden sorumlu Etiyopya hükümet kurumuna göre inşaatın yüzde 90'ı tamamlanmış durumda.

Mısırlı Afrika Uzmanı Dr. Necla Merı, Etiyopya barajının Mısır'a vereceği zararın bir kısmını takip ettiğini söylüyor. Şarku’l Avsat’a konuşan Merı, “Dev baraj gölü tamamlandığında 74 milyar metreküp su depolayacak. Bu durum Mısır'ın payının yılda 9 ila 12 milyar metreküp azalmasına, ayrıca Asvan Barajı’ndan elektrik üretiminin yüzde 20 ila yüzde 30 arasında değişen oranlarda azalmasına neden olacak. 600 megavatlık bir artışla bu rakam iklim değişikliğiyle birlikte bin 200 megavata çıkacak. Açık yüzde 75'e kadar derinleşecek. Şuan toplam ihtiyacımızın yaklaşık yüzde 55'ini oluşturuyor” ifadelerini kullanıyor.

Merı’nın ifade ettiğine göre, barajın dolum ve işletimine ilişkin kuralları düzenleyen bir anlaşmanın bulunmaması durumunda bu proje Mısır'da yaklaşık 120 milyar metreküp su açığı oluşmasına neden olabilir. Bu durum temiz içme suyuna erişimin azalmasına, tarım sektöründeki milyonlarca işçinin topraklarını sulamak için ihtiyaç duyduğu sudan mahrum kalmasına, binlerce dönüm tarım arazisinin yok olmasına sebep olacak.

Mısır, Etiyopya ve Sudan arasındaki son müzakere oturumu, Afrika Birliği (AfB) himayesinde Nisan 2021'de Kongo'nun başkenti Kinşasa'da gerçekleştirilmişti. Daha sonra üç ülke anlaşmaya varamadıklarını açıkladı.



Lübnan Genelkurmay Başkanı: Ordunun temel amacı istikrarı sağlamaktır

Lübnan Genelkurmay Başkanı General Rudolf Heykel, 15 Aralık 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Tire şehrinde bulunan Güney Litani Komutanlığı'nda, ordunun Güney Litani bölgesindeki planının ilk aşamasının uygulanmasını incelemek üzere düzenlenen saha gezisi sırasında büyükelçiler, maslahatgüzarlar ve askeri ataşeler arasında duruyor (Lübnan ordusunun X sayfası)
Lübnan Genelkurmay Başkanı General Rudolf Heykel, 15 Aralık 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Tire şehrinde bulunan Güney Litani Komutanlığı'nda, ordunun Güney Litani bölgesindeki planının ilk aşamasının uygulanmasını incelemek üzere düzenlenen saha gezisi sırasında büyükelçiler, maslahatgüzarlar ve askeri ataşeler arasında duruyor (Lübnan ordusunun X sayfası)
TT

Lübnan Genelkurmay Başkanı: Ordunun temel amacı istikrarı sağlamaktır

Lübnan Genelkurmay Başkanı General Rudolf Heykel, 15 Aralık 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Tire şehrinde bulunan Güney Litani Komutanlığı'nda, ordunun Güney Litani bölgesindeki planının ilk aşamasının uygulanmasını incelemek üzere düzenlenen saha gezisi sırasında büyükelçiler, maslahatgüzarlar ve askeri ataşeler arasında duruyor (Lübnan ordusunun X sayfası)
Lübnan Genelkurmay Başkanı General Rudolf Heykel, 15 Aralık 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Tire şehrinde bulunan Güney Litani Komutanlığı'nda, ordunun Güney Litani bölgesindeki planının ilk aşamasının uygulanmasını incelemek üzere düzenlenen saha gezisi sırasında büyükelçiler, maslahatgüzarlar ve askeri ataşeler arasında duruyor (Lübnan ordusunun X sayfası)

Lübnan Genelkurmay Başkanlığı tarafından dün, Güney Litani bölgesinde ordunun planının ilk aşamasının uygulanmasını incelemek üzere büyükelçiler, maslahatgüzarlar ve askeri ataşeler için düzenlenen saha gezisi sırasında, Lübnan Genelkurmay Başkanı General Rudolf Heykel, ordunun temel amacının istikrarı sağlamak olduğunu vurguladı.

Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre General Heykel, ‘ordunun birincil hedefinin istikrarı sağlamak olduğunu, ancak İsrail'in Lübnan topraklarını işgalinin devam ettiğini ve saldırıların sürdüğünü’ belirtti.

General Heykel, ‘gezinin amacının, ordunun Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1701 sayılı kararı ve ateşkes anlaşmasını uygulamaya ve sınırlı imkanlarına rağmen kendisine verilen görevleri yerine getirmeye kararlı olduğunu teyit etmesi olduğunu’ belirtti.

Katılımcıları bizzat karşılayarak, ‘Lübnan’a gösterdikleri ilgi nedeniyle temsil ettikleri kardeş ve dost ülkelere minnettarlığını’ dile getiren General Heykel, ‘halkın, Lübnan toplumunun tüm bileşenleri gibi orduya güvendiğini’ belirtti.

Gezi sırasında, ordunun Lübnan’ın çeşitli bölgelerindeki görevleri, Güney Litani bölgesindeki genel durum ve BM Lübnan Geçici Gücü (UNIFIL) ile iş birliği ilişkilerinin yanı sıra Düşmanlıkların Durdurulması Anlaşması İzleme Komitesi (Mekanizma) ile koordineli olarak ordunun bu bölgedeki planının ilk aşamasının uygulanması hakkında da bilgi verildi.


İsrail güçleri Batı Şeria'da Filistinli bir çocuğu öldürdü

Batı Şeria'da askeri operasyon sırasında İsrail askerleri (AFP)
Batı Şeria'da askeri operasyon sırasında İsrail askerleri (AFP)
TT

İsrail güçleri Batı Şeria'da Filistinli bir çocuğu öldürdü

Batı Şeria'da askeri operasyon sırasında İsrail askerleri (AFP)
Batı Şeria'da askeri operasyon sırasında İsrail askerleri (AFP)

Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail ordusunun dün Beytüllahim'in güneydoğusundaki Tuqu' kasabasında düzenlediği bir baskın sırasında 16 yaşındaki bir Filistinli çocuğu vurarak öldürdüğünü açıkladı. Bu olay, İsrail işgali altındaki Batı Şeria'da son dönemde yaşanan şiddet dalgasındaki son olaylardan biri oldu.

Resmi Filistin haber ajansı WAFA, Tuqu' kasaba meclisi başkanının, İsrail güçlerinin dün gece kasaba merkezinde toplanıp "ayrım gözetmeksizin" ateş açmasının ardından çocuğun vurulduğunu söylediğini belirtti.

Ajans, ordunun Ammar Yasir Sabah adlı çocuğu göğsünden gerçek mermiyle vurduğunu ve çocuğun hastaneye kaldırıldığını, ancak hayatını kaybettiğini ifade etti.

Batı Şeria'da şiddet bu yıl ve Ekim 2023'te başlayan iki yıllık Gazze Şeridi savaşından bu yana tırmanmıştır. İsrail yerleşimcilerinin Filistinlilere yönelik saldırıları keskin bir şekilde artarken, ordu hareket özgürlüğüne yönelik kısıtlamaları sıkılaştırdı ve birçok şehirde büyük çaplı baskınlar düzenledi. Birleşmiş Milletler'e göre 7 Ekim 2023 ile 14 Kasım 2025 tarihleri ​​arasında Batı Şeria'da 1000'den fazla Filistinli öldürüldü.

 İsrail askerleri, Batı Şeria'daki Ramallah yakınlarındaki el-Amari mülteci kampına düzenlenen askeri baskın sırasında mevzi alıyor (AFP)İsrail askerleri, Batı Şeria'daki Ramallah yakınlarındaki el-Amari mülteci kampına düzenlenen askeri baskın sırasında mevzi alıyor (AFP)

Aynı dönemde Batı Şeria'da 59 İsrailli öldürüldü. Şarku’l Avsat’ın Resmi Filistin verilerinden aktardığına  göre bu yıl Batı Şeria'da, İsrail güçleri tarafından öldürülenler arasında 53 Filistinli çocuk da bulunuyor.

Batı Şeria'da yaklaşık 2,7 milyon Filistinli, İsrail askeri işgali altında sınırlı bir özerklik içinde yaşıyor. Yüz binlerce İsrailli de buraya yerleşmiş durumda.

Uluslararası toplumun büyük çoğunluğu, İsrail'in 1967 savaşında ele geçirdiği topraklara inşa edilen yerleşimleri yasadışı olarak kabul ediyor ve BM Güvenlik Konseyi'nin çeşitli kararları, İsrail'i tüm yerleşim faaliyetlerini durdurmaya çağırdı. İsrail, yerleşimlerin yasadışı olduğunu reddediyor ve toprakla olan dini ve tarihi bağlarını gerekçe gösteriyor. İsrail güçleri mülteci kamplarını boşaltarak binlerce Filistinliyi evlerinden zorla çıkardı ve Batı Şeria'daki bazı şehirlerde on yıllardır varlığını sürdürüyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü, geçen kasım ayında İsrail'i Batı Şeria'daki zorla tahliyeler olarak nitelendirdiği eylemler nedeniyle savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlemekle suçladı.


Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
TT

Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)

İsrail basınında yer alan haberlerde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack ile pazartesi günü Kudüs’te yaptığı görüşmede, Trump yönetiminden “sert ve özel mesajlar” aldığı belirtildi. Görüşmenin, ay sonunda Florida’da yapılması planlanan ABD-İsrail zirvesi öncesinde gerçekleştiği aktarıldı. Barrack-Netanyahu görüşmesinin ana gündem maddelerinin Gazze, Suriye ve Trump’la yapılacak buluşma olduğu kaydedildi.

Gazze’de “kabul edilemez” açıklamalar

Gazze dosyasında, Ekim ayında başlayan kırılgan ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesi ele alınırken, Yedioth Ahronoth gazetesi Barrack’ın, Netanyahu’nun Türkiye’nin rolüne ilişkin kaygılarını gidermeye çalıştığını ve Türkiye’nin Gazze’de kurulması öngörülen uluslararası güce katılmasına ikna etmeye çalıştığını yazdı. Haberde, Barrack’ın Türkiye’nin Hamas üzerinde en fazla etkiye sahip ülke olduğunu ve silahsızlanma konusunda Hamas’ı ikna edebilecek en güçlü aktör konumunda bulunduğunu vurguladığı belirtildi.

frt
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şarm el-Şeyh Ortadoğu Barış Bildirgesi'ni imzalarken (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth’tan aktardığı habere göre Barrack, Türkiye’nin Trump planını imzaladığını ve Hamas adına silahların teslimini içeren maddeye taahhüt verdiğini Netanyahu’ya hatırlattı. Türkiye’nin katılımının, şu aşamada çekimser olan birçok ülkeyi de uluslararası güce katılmaya teşvik edeceğini savundu.

Haberde, Barrack’ın “Türkiye’nin dışlanmasının diğer ülkelerin de geri adım atmasına yol açtığını, Başkan Trump’ın bu planın başarısız olmasına izin vermeyeceğini” söylediği aktarıldı. Ayrıca Netanyahu’nun “Hamas’ın silah bırakacağına güvenmediği” yönündeki açıklamalarının ve İsrail’in bunu zorla sağlayabileceğine dair ifadelerinin “kabul edilemez” olduğu ve planı tehdit ettiği uyarısında bulunduğu kaydedildi.

Bu bilgiler, İsrail Kanal 12 televizyonunun aktardıklarıyla da örtüştü. Kanal 12, Beyaz Saray’ın Netanyahu’ya “özel ve sert” bir mesaj gönderdiğini ve Hamas’ın üst düzey askeri isimlerinden Raid Saad’ın öldürülmesinin, Trump arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasının ihlali olarak görüldüğünü bildirdi.

Kanal ayrıca, Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan anlaşmanın ikinci aşamasına geçiş konusundaki görüş ayrılıkları ve İsrail’in bölgedeki genel politikaları nedeniyle Trump yönetimi ile Netanyahu hükümeti arasında artan bir gerilim yaşandığını aktardı.

ABD’li iki yetkili, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Beyaz Saray Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Başkan Trump’ın damadı Jared Kushner’in Netanyahu’nun tutumundan “son derece rahatsız” olduğunu söyledi. Üst düzey bir ABD’li yetkiliye göre Netanyahu’ya verilen net mesajda şu ifadelere yer verildi: “Eğer itibarını zedelemek ve anlaşmalara uymayan bir lider olarak görünmek istiyorsan bu senin tercihin. Ancak Trump’ın arabuluculuğunda sağlanan Gazze anlaşmasının itibarını zedelemene izin vermeyiz.”

Batı Şeria ve bölgesel gerilim

Batı Şeria konusunda da Beyaz Saray’ın, Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddetinden ve “Arap dünyasında provokasyon olarak algılanan” İsrail adımlarından giderek daha fazla endişe duyduğu belirtildi. ABD’li bir yetkili, Washington’un Netanyahu’dan İsrail’in güvenliğini tehlikeye atmasını değil, İbrahim (Abraham) Anlaşmaları’nın genişletilmesine zarar verecek adımlardan kaçınmasını istediğini söyledi.

Aynı yetkili, Netanyahu’nun son iki yılda uluslararası alanda giderek yalnızlaştığını savunarak, “Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin neden onunla görüşmeyi reddettiğini ve Abraham Anlaşmaları’nın üzerinden beş yıl geçmesine rağmen neden BAE’ye davet edilmediğini kendisine sorması gerekir” dedi. Yetkili, Netanyahu’nun tansiyonu düşürmeye hazır olmaması halinde Washington’un Abraham Anlaşmaları’nı genişletme çabalarına zaman ayırmayacağını da ifade etti.

Beyaz Saray’da Netanyahu’ya öfke

Trump’ın, son dönemde Netanyahu’nun sert eleştirilerine maruz kalan Barrack’ı Kudüs’e göndermesi dikkat çekti. Netanyahu, Barrack için “Amerika’daki Türk büyükelçisi gibi davranıyor” ifadesini kullanmıştı. Barrack’ın İsrail demokrasisine ilişkin sözleri de Netanyahu’nun tepkisini çekmiş, Barrack bu açıklamalar için özür dilemişti.

Yedioth Ahronoth yazarı Nahum Barnea, ABD’li kaynaklara dayandırdığı yazısında, Washington’un Netanyahu’nun Trump’ın barış planını hayata geçirme konusunda samimi olmadığı ve İsrail’in sürekli savaş halinde kalması için çaba gösterdiği kanaatine vardığını yazdı. Barnea, Beyaz Saray’da Netanyahu’ya yönelik sert ve ağır ifadeler kullanıldığını, bunların bir kısmının doğrudan Netanyahu’ya da iletilmiş olabileceğini belirtti.

Suriye’de “kırmızı çizgiler”

İsrail basınına göre Barrack, Netanyahu’ya Suriye konusunda da “kırmızı çizgiler” iletti. Trump yönetiminin, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’yı Washington’un bir müttefiki olarak gördüğü ve ülkenin istikrarı için desteklenmesi gerektiği görüşünde olduğu aktarıldı. ABD’nin, İsrail’in yoğun askeri operasyonlarının Suriye’de yönetimin çökmesine yol açmasından endişe duyduğu ve güvenlik anlaşmasına varılmasını istediği belirtildi.

Lübnan konusunda ise Trump’ın, İsrail’in Hizbullah’a karşı sınırlı baskıyı sürdürmesini desteklediği, ancak geniş çaplı bir savaşa onay vermediği ifade edildi.

İsrailli analistler, Netanyahu’nun Barrack’ın tüm taleplerini reddetmeyeceğini, ancak kesin taahhütlerden kaçınarak Trump’la 29 Aralık’ta Florida’da yapacağı görüşmenin önünü açmaya çalıştığını öne sürdü. Buna karşın Netanyahu’nun, Barrack’ın ofisine ulaşmasından hemen önce Suriye’ye hava saldırısı düzenlenmesi talimatı vererek bağımsız hareket ettiği mesajını da vermekten geri durmadığı kaydedildi.

vgt
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Pazartesi günü bir araya geldi (İsrail hükümeti)

Türkiye’ye mesaj olarak yorumlanan bir adımda ise Netanyahu’nun, Yunanistan Başbakanı ve Kıbrıs Rum Yönetimi lideriyle üçlü bir zirve düzenleme kararı aldığı belirtildi. İsrail’de bu toplantı, Türkiye’ye yönelik doğrudan siyasi mesaj olarak değerlendirildi. Barrack ise görüşme sonrasında, temasların “bölgesel barış ve istikrarı hedefleyen yapıcı bir diyalog” olduğunu söyledi.