Mısır, Nahda Barajı’nın dördüncü dolum aşamasından ne kadar etkileniyor?

Nahda Barajı (Reuters)
Nahda Barajı (Reuters)
TT

Mısır, Nahda Barajı’nın dördüncü dolum aşamasından ne kadar etkileniyor?

Nahda Barajı (Reuters)
Nahda Barajı (Reuters)

Etiyopya, Nil Nehri havzasındaki iki ülke Mısır ve Sudan’a zarar vermemeyi taahhüt etse de dört yıldır Nahda (Hedasi) Barajı rezervuarını doldurmaya devam ediyor. Şarku'l Avsat'a konuşan uzmanlara göre, dolum ve işletim süreçlerini düzenleyen bir anlaşmanın olmaması, Mısır'ın yıllık su payının dörtte birine yakın bir kesintiye neden olabilecek olumsuz sonuçlar doğurabilir. Uzmanlar, ilgili üç ülke tarafından paylaşılması gereken veriler olan sel, dolum miktarı ve işletim sistemi hakkında Etiyopya'nın elindeki bilgilerin verilmemesi ve şeffaflık eksikliği nedeniyle tahminlerdeki tutarsızlığı vurguluyor.

Addis Ababa, 2011 yılından bu yana inşaatını sürdürdüğü dev hidroelektrik barajın dördüncü dolumuna geçtiğimiz temmuz ayı ortasında başlamıştı. Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed parlamentoda yaptığı açıklamada “Nahda Barajı'nın dördüncü dolumu, aşağı kıyıdaki iki ülkeye zarar verilmemesi için önümüzdeki Eylül ayına kadar uzatılacak” ifadelerini kullanmıştı.

Etiyopya, 2020, 2021 ve 2023 yıllarındaki sel sezonunda baraj dolum sürecinin üç aşamasını tamamladı. Barajın orta geçiş yüksekliğine göre dördüncü depolama miktarının 20 ila 24 milyar metreküp arasında olması bekleniyor.

Mısır'ın eski Su Kaynakları Bakanı Muhammed Nasreddin Allam, Şarku'l-Avsat'a verdiği demeçte, “Etiyopya'nın harekete geçirmeyi başardığı miktar, Mısır'ın su payından yapılan kesinti miktarıdır. Bilhassa Sudan, topraklarından su geçtikçe elbette payın tamamını alacaktır” ifadelerini kullandı.

Mısır'ın payının yıllık 55,5 milyar metreküp olduğu tahmin edilirken su ihtiyacının karşılanmasında yüzde 97'den fazlası bu nehre bağlı. Allam, “Barajın aldığı suyun bir kısmı elektrik türbinlerinin devreye girmesiyle Nil Nehri'ne yeniden akacak olsa da, ilgili üç ülke arasında sel miktarı, su tutuş ve işletim programlarına ilişkin temel bilgiler konusundaki şeffaflık ve koordinasyon eksikliği aşağı kıyıdaş ülkeler üzerindeki olumsuz etkilerin yoğunlaşmasına yol açabilir. Bu konuda uluslararası hukuka ve ortak nehir kurallarına göre net Etiyopya verilerine ihtiyaç var” ifadelerine başvuruyor.

Mısır ve Sudan, barajın doldurulması ve işletilmesini düzenleyen bağlayıcı bir yasal anlaşmanın imzalanmasını talep ediyor. Nil'in ana kolunda başlatılan bu baraj, iki ülkenin su kaynaklarını azaltmanın yanı sıra başka çevresel ve ekonomik zararlara yol açma tehdidinde bulunuyor. Etiyopya ise kalkınma ve halkının ihtiyaç duyduğu elektriği üretme hakkını vurguluyor.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Temmuz ayında Etiyopya Başbakanı Ahmed Abiy ile yaptığı görüşmede (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Temmuz ayında Etiyopya Başbakanı Ahmed Abiy ile yaptığı görüşmede (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Temmuz ayında Mısır ve Etiyopya liderleri, barajın dolum ve işletimi ile ilgili kurallar konusundaki anlaşmayı dört ay içinde sonuçlandırma hususunda ‘acil’ müzakerelere başlamak için anlaşmıştı. Bu yönde herhangi bir adım atılacağı ya da müzakerelerin yeniden başlayacağı resmi olarak açıklanmadı. Mısır, barajın dolum sürecinin selin yüksek olduğu dönemde gerçekleşmesi gerektiğine inanıyor.

Mısır Su Kaynakları Bakanı Dr. Hani Suveylem, geçmişte yaptığı basın açıklamalarında “Etiyopya barajın inşaat aşamalarında bocaladığı için dolum sürecinde hedeflenen miktarlara ulaşamadı. Geçtiğimiz yıllarda su baskınlarının çok fazla olması ve Mısır devletinin aldığı önlemler, geçtiğimiz yıllarda barajın dolumundaki gecikmenin nedeniydi. Nahda Barajı'nın dördüncü ve beşinci dolumunun geçmişte olduğu gibi güvenli bir şekilde geçeceğini kimse garanti edemez. Etiyopya su yılı sonunda 25 milyar metreküp suyun sadece bir kısmını depoladı. Haziran ve Temmuz aylarında sahada gördüklerimiz bu yılki su baskınlarının ortalamanın üzerinde olduğunu gösteriyor. Eylül ve Ekim aylarında ne olacağını kimse kesin olarak söyleyemez” ifadelerini kullanmıştı.

Kahire Üniversitesi Jeoloji ve Su Kaynakları Bölümü’nden Prof. Dr. Abbas Şeraki Mısır'ın bu yıl yaklaşık 12 milyar metreküp Nil suyunu kaybedeceğini öngörüyor. Bunun su payının dörtte birine yakın olduğuna değinen Şeraki, “Bu, ancak su yılı sonuna kadar doğrulanacak” ifadelerine başvuruyor. Güney Mısır’daki Asvan Barajı’nın bu su farkını geçici olarak telafi edebileceğini açıklayan Şeraki, “Yüksek Baraj stoğu önümüzdeki aylarda dördüncü depolama miktarı kadar azalacak. 2023-2024 su yılı boyunca bu depolamanın en az yüzde 50'sini (yaklaşık 10-15 milyar metreküp) iki drenaj yoluyla ve herhangi bir türbinin çalışmasından elde edecek” ifadelerine başvuruyor.

Aynı zamanda Nahda Barajı seviyesinin dördüncü dolumda yaklaşık 14 milyar metreküp depolandıktan sonra iki gün önce deniz seviyesinden 616 metre yüksekliğe ulaştığını, toplam dolumun yaklaşık 31 milyar metreküp olduğunu söylüyor. Projeden sorumlu Etiyopya hükümet kurumuna göre inşaatın yüzde 90'ı tamamlanmış durumda.

Mısırlı Afrika Uzmanı Dr. Necla Merı, Etiyopya barajının Mısır'a vereceği zararın bir kısmını takip ettiğini söylüyor. Şarku’l Avsat’a konuşan Merı, “Dev baraj gölü tamamlandığında 74 milyar metreküp su depolayacak. Bu durum Mısır'ın payının yılda 9 ila 12 milyar metreküp azalmasına, ayrıca Asvan Barajı’ndan elektrik üretiminin yüzde 20 ila yüzde 30 arasında değişen oranlarda azalmasına neden olacak. 600 megavatlık bir artışla bu rakam iklim değişikliğiyle birlikte bin 200 megavata çıkacak. Açık yüzde 75'e kadar derinleşecek. Şuan toplam ihtiyacımızın yaklaşık yüzde 55'ini oluşturuyor” ifadelerini kullanıyor.

Merı’nın ifade ettiğine göre, barajın dolum ve işletimine ilişkin kuralları düzenleyen bir anlaşmanın bulunmaması durumunda bu proje Mısır'da yaklaşık 120 milyar metreküp su açığı oluşmasına neden olabilir. Bu durum temiz içme suyuna erişimin azalmasına, tarım sektöründeki milyonlarca işçinin topraklarını sulamak için ihtiyaç duyduğu sudan mahrum kalmasına, binlerce dönüm tarım arazisinin yok olmasına sebep olacak.

Mısır, Etiyopya ve Sudan arasındaki son müzakere oturumu, Afrika Birliği (AfB) himayesinde Nisan 2021'de Kongo'nun başkenti Kinşasa'da gerçekleştirilmişti. Daha sonra üç ülke anlaşmaya varamadıklarını açıkladı.



Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
TT

Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)

Tevfik eş-Şenvah

Yemen’in meşru hükümeti ve Husiler, on yılı aşkın bir süredir Yemen'in başına bela olan yıkımın sorumlusu olarak birbirlerini suçlamaya devam ediyor. Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-Eryani dün yaptığı açıklamada, İran destekli Husilerin 2014 yılındaki darbeden bu yana ‘Yemen'in altyapısı ve ekonomisindeki yıkımın başlıca nedeni olmakla’ suçladı.

Aynı zamanda uluslararası meşruiyete sahip Yemen hükümetinin sözcüsü olan Eryani, Husilerin kurtarılmış bölgelerdeki hayati tesislere sistematik saldırılar düzenlediğini, örneğin 30 Aralık 2020 tarihinde Aden Uluslararası Havalimanı'na İran yapımı balistik füzelerle düzenledikleri saldırıda 25 kişinin öldüğünü, 110 kişinin de yaralandığını ve havalimanının altyapısının zarar gördüğünü söyledi. Husilerin 2022 yılında da Hadramut ve Şebva'daki petrol ihracat edilen limanlara yönelik saldırılarda bulunduklarını belirten Eryani, bunlar arasında insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzeler kullanılarak ed-Debba ve Neşime limanlarına yönelik saldırıların da olduğunu ifade etti.

Yemenli Bakan, söz konusu saldırıların Husilerin iddia ettiği gibi Yemen'i ya da Gazze'yi savunmak için değil, Yemen'i yok etmeyi, halkını yoksullaştırmayı ve bölgenin güvenliğini baltalamayı amaçlayan İran gündemini uygulama stratejisinin bir parçası olduğunu söyledi.

Husilerin Kızıldeniz'deki uluslararası gemilere yönelik saldırıları da dâhil olmak üzere çeşitli maceraperestliklerinin, ABD ve İngiltere tarafından ‘Refahın Muhafızı Operasyonu’ kapsamında geçtiğimiz yıl ocak ayında başlayan askeri saldırılarını tetiklediğini söyleyen Eryani, bu saldırıların yıkımın birincil nedeni olmadığını, daha ziyade Husilerin saldırılarına karşı bir yanıt olduğunu vurguladı.

Öte yandan Husiler, Yemen halkının çektiği acılardan başta Yemen’in meşru hükümeti olmak üzere ABD ve müttefiklerinin sorumlu olduğunu söyledi. ABD merkezli haber kanalı NBC tarafından aktarılan Husilere bağlı medya organlarının haberlerine göre Husiler, 17 Mart 2025 tarihinde 53 kişinin ölümüne ve 98 kişinin yaralanmasına neden olan ABD’nin son saldırılarını ‘suç teşkil eden saldırganlık’ olarak nitelendirdi. Kızıldeniz’deki gemilere ve askeri hedeflere yönelik saldırılarının dış müdahaleye ve Gazze'ye uygulanan kuşatmaya karşı savunma amaçlı bir yanıt olduğunu vurgulayan Husiler, Filistinlilerle dayanışma içinde olduklarını açıkladılar.

Medyada yer alan haberlere göre Husilerin Kızıldeniz’de uluslararası gemilere yönelik saldırıları ülke içindeki popülariteleri ve saflarına savaşçı çekme hızını arttırdı. Uluslararası toplumu kendileriyle etkileşime girmeye zorladılar ve Yemen'in resmi hükümeti olarak tanınmamalarına rağmen popüler bir yankı uyandırdılar. Nüfuzları zayıf olmasına rağmen İsrail'e füze atmalarının ardındaki gizli amaçlarından biri de buydu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği habere göre Yemen hükümeti, İran'ı, ‘Birleşmiş Milletler (BM) silah ambargosunu ihlal ederek Husileri İHA ve balistik füzeler gibi çeşitli silahlarla desteklemekle’ suçluyor. Buna karşın İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Genel Komutanı Hüseyin Selami, İran medyasına yaptığı açıklamada, Tahran'ın Husilerin kararlarını doğrudan kontrol ettiği iddialarını reddederek Husilerin kararlarını bağımsız bir şekilde aldıklarını vurguladı. Ancak Yemen hükümeti çevreleri İran'ın desteğinin Husilerin eylemlerinin ana kaynağı olduğunda ısrar ediyor.

Yemen hükümeti, ABD'nin hava saldırıları sonucunda Husilerin kontrolündeki limanlarda meydana gelen ağır kayıpların ardından ‘Husiler Yemen'e yıkım getiriyor’ etiketiyle (hashtag) bir sosyal medya kampanyası başlattı. Kampanyanın amacının ‘Husilerin suçlarını ifşa etmek ve ülke kaynaklarına verdikleri zararın boyutlarını ortaya koymak, altyapı ile ekonomik ve sivil tesislerin tahrip edilmesinden ve bunların savaş amacıyla kullanılmasından onları tamamen sorumlu tutmak’ olduğu belirtildi.

Husiler cuma günü, ABD'nin Yemen'in batısındaki Hudeyde ilinde bir petrol ihracatı limanına gece boyunca düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısının 80'e yükseldiğini ve bu sayının Washington'ın bir ay önce başlattığı yoğun hava saldırılarının en ölümcülü olduğunu açıkladılar.

Bu arada saldırılar şiddetlenmeye devam ederken, ABD ile İran arasındaki müzakereler Umman’ın başkenti Maskat'ın ardından Roma'da tüm hızıyla devam ediyor. Basında yer alan haberlerde, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'la bölgedeki birçok karmaşık meseleyi görüşmek üzere bir araya gelmesinin ardından gerilimin azalacağına dair umutlar ifade edildi.