Suriyelilerin kanayan yarası: Kayıplar dosyası

Şarku’l Avsat DEAŞ eliyle kaybedilenler dosyasını ele aldı

Yıllar önce DEAŞ üyeleri tarafından kaçırılan ve geriye sadece cep telefonundaki fotoğrafı kalan oğlunu arayan Rakkalı bir anne (Şarku’l Avsat)
Yıllar önce DEAŞ üyeleri tarafından kaçırılan ve geriye sadece cep telefonundaki fotoğrafı kalan oğlunu arayan Rakkalı bir anne (Şarku’l Avsat)
TT

Suriyelilerin kanayan yarası: Kayıplar dosyası

Yıllar önce DEAŞ üyeleri tarafından kaçırılan ve geriye sadece cep telefonundaki fotoğrafı kalan oğlunu arayan Rakkalı bir anne (Şarku’l Avsat)
Yıllar önce DEAŞ üyeleri tarafından kaçırılan ve geriye sadece cep telefonundaki fotoğrafı kalan oğlunu arayan Rakkalı bir anne (Şarku’l Avsat)

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kurulan Suriye'de Kayıp Kişilerin Araştırılması için Bağımsız Kuruluş'un üyeleri, Suriye'nin kuzeyinde yer alan Rakka şehrindeki kayıpların aileleriyle Zoom üzerinden iletişime geçmeye başladı. Suriye'de Kayıp Kişilerin Araştırılması için Bağımsız Kuruluş, BM Genel Kurulu'nun geçtiğimiz temmuz ayı sonlarında kabul ettiği, sivil toplum kuruluşlarının savaşın başladığı 2011 yılından bu yana sayılarının 100 binin üzerinde olduğunu tahmin ettiği kayıp Suriyelilerin akıbetini açıklığa kavuşturacak uluslararası bir kuruluşun kurulmasına yönelik kararın ardından kuruldu ve çalışmalarına başladı. Sivil toplum kuruluşları, kayıp kişilerin büyük bölümünün kaybolmasından merkezi hükümeti sorumlu tutarken aynı suçlama birçok muhalif gruba ve terör örgütüne de yapılıyor.

Bir insan hakları örgütü olan Suriye Adalet ve Sorumluluk Merkezi İcra Direktörü Muhammed el-Abdullah, DEAŞ tarafından Suriye’de kaçırılanların sayısını tam olarak bilmenin çok zor olduğunu belirterek, “Örgüt eliyle kaybedilen Suriyelilerin sayısının 8 bin ile 10 bin arasında olduğu tahmin ediliyor” dedi. Sivil toplum kuruluşları tarafından yapılan tahminlere ve yerel kaynaklara göre yalnızca Rakka’da 800'den fazla kişi kayıp.

Suriye'de Kayıp Kişilerin Araştırılması için Bağımsız Kuruluş üyelerinin iletişime geçtiği aileler arasında, tek oğlu İsa'nın 9 yıl önce 15 Nisan 2014'te DEAŞ üyeleri tarafından kaçırılan Rakkalı muhalif aktivist Halaf el-Gazi de var. DEAŞ üyeleri 9 yıl önce gece geç saatlerde kapısını çalıp, Halaf'ın tek oğlu olan 1997 doğumlu İsa'yı yanlarına alıp gittiler. İsa, genç yaşına rağmen insani yardım alanında aktif çalışıyordu ve üniversiteye hazırlanıyordu. Suriye ordusunun 2013 martında Rakka'nın kontrolünü kaybetmesinden dolayı sınavlara girmek için komşu il Haseke’ye gitmeyi planlıyor.

Tek oğlu olan İsa'nın 9 yıl önce DEAŞ tarafından kaçırılan Suriyeli muhalif Halaf el-Gazi (Şarku’l Avsat)
Tek oğlu olan İsa'nın 9 yıl önce DEAŞ tarafından kaçırılan Suriyeli muhalif Halaf el-Gazi (Şarku’l Avsat)

Halaf el-Gazi, Şarku'l Avsat'a verdiği röportaja şöyle başladı:

“Onu uyandırdım ve kapıdaki DEAŞ üyelerinin kendisini sorduğunu söyledim. Korkmadan ve tereddüt etmeden bir kaplan gibi merdivenlerden inip onlara ‘Ne istiyorsunuz?’ diye sordu. O an araya girdim ve ‘Ben de oğlumla birlikte onu eve geri getirmek için sizinle geleceğim’ dedim. Ama buna karşı çıktılar ve ‘Sorgusu iki sorudan ibaret, ondan sonra onu size geri vereceğiz’ dediler.”

DEAŞ üyelerinin maskeli olduğunu ve Rakkalıların aksanıyla konuştuğunu söyleyen acılı baba, ancak saatler geçmesine rağmen oğlu İsa’nın geri dönmediğini belirterek, “Moralimizi bozmamaya çalıştık. Güneş doğmasıyla valilik sarayına gidip oğlumu sordum, orada olmadığını, hakkında hiçbir şey bilmediklerini söylediler” ifadelerini kullandı.

Fırat’ın doğusunda 2019 martında DEAŞ’ın askeri ve coğrafi olarak kontrolü ortadan kaldırılmış olsa da örgütün kaçırdığı binlerce kişinin akıbeti halen bilinmiyor. El-Gazi ailesi de dahil olmak üzere kayıp kişilerin aileleri, sevdiklerinin öldüğüne ya da yaşadığına dair hiçbir kanıt olmadan endişe ve şüphe sarmalı içinde yaşamlarını sürdürüyorlar.

İsa'nın yokluğunda geçen günlerin ardından baba yüreğinde oğlunu aramaya başlaması gerektiğine yönelik şüpheler uyandı. Örgütün Rakka’yı kontrol ettiği dönemde ilk olarak o dönemin en büyük gizli gözaltı merkezlerinden biri olan 11’inci noktaya gitti, ama oğlundan hiçbir iz yoktu. Daha sonra Rakka halkının tanıdığı ve örgüte çalışan Tubat el-Beriş liderliğindeki Aşiret İşleri Ofisi'ne giderek ondan İsa'nın nerede olduğunu ve akıbetini öğrenmek için tüm girişimlerde bulunacağına dair söz aldı.

Acılı baba, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ne var ki sonunda ona ne olduğunu öğrenebildik. Neyle suçlandığını bilmeden hapse atılmıştı. İsa, tutuklandıktan bir hafta sonra babasına hapishaneden, durumunun iyi olduğunu ve Mısırlı bir kişinin kendisinden sorumlu olduğunu söylediği kendi el yazısıyla yazılan bir mektup gönderdi. İkinci hafta, hapishaneye biraz giysi getirilmesini istediği ikinci bir mektup gönderdi. Mektupta üniversite sınavı tarihi ​​yaklaştığı için sınavı çok fazla düşündüğünü ve kendisini serbest bırakmaları için örgütteki isimlerle görüşmemi istedi.”

DEAŞ’ın Rakka kontrol ettiği dönemde binlerce kişi kayboldu

İsa'nın ortadan kaybolmasından tam bir yıl sonra babası, örgüte bağlı hastanelerden birinde çalışan Ürdünlü bir doktorla tanıştı. Ürdünlü doktor, Gazi'ye, örgüt üyelerinin ‘hilafet devleti’ kurulduğu yalanıyla kendisini nasıl aldattığını ve ailesini ve akademik hayatını bırakıp nasıl buraya geldiğini anlattı. Ürdünlü doktorun, kendisinden oğlunun hikayesini öğrendikten sonra ona yardım etmeye karar verdiğini söyleyen Gazi, “Hemen ertesi gün evime gelip oğlumun gözlük taktığını söyledi. Oğlumun özelliklerini sıraladı. Ben de onun doğru söylediğinden emindim” dedi. Gazi, daha sonra oğlunun ‘Peder Paolo Grubu’ adıyla anılan Peder Paolo Dall'Oglio ve Suriyeli 50 aktivistle birlikte yeri gizlenen bir hapishanede tutulduğu bilgisine ulaştığını belirtti. Peder Paolo, hayatının yarısını Suriye’de, başkent Şam’ın kırsal kesimlerinde yer alan eski kiliselerde hizmet ederek geçiren tanınmış bir İtalyan Cizvit rahiptir. Peder Paolo rejim karşıtı protestoların patlak vermesi, DEAŞ terör örgütünün ortaya çıkması ve barışçıl gösterilere öncülük eden onlarca Suriyeli aktivistin kaçırılmasının ardından 2013 yılının temmuz ayı sonlarında Rakka’ya geldi. Aynı ay, tutuklu aktivistlerin serbest bırakılması için DEAŞ liderleriyle pazarlık yapma umuduyla valilik binasına gitti. Fakat o günden beri kayıp olan Peder Paolo’ya ne olduğu hakkında hiçbir bilgi yok.

DEAŞ terör örgütünün eski kalesi Suriye'nin kuzeyinde yer alan Rakka şehri (Şarku'l Avsat)
DEAŞ terör örgütünün eski kalesi Suriye'nin kuzeyinde yer alan Rakka şehri (Şarku'l Avsat)

Umudunu kaybetmeden 2019 yılında Bağuz’da DEAŞ’a karşı verilen son savaşa kadar oğlu İsa'yı arayan baba Gazi, “Ürdünlü doktorun sözlerinden sonra içimdeki umut tazelendi. Bağuz Savaşı'nın bitmesinden sonra umudum yeniden arttı” şeklinde konuştu.

BM çatısı altında Suriye'de Kayıp Kişilerin Araştırılması için Bağımsız Kuruluş'un kurulmasıyla ilgili olarak Gazi, “Umudumuz yeşerdi. Eğer umudumu kaybedersem oğlumu da kaybederim” ifadelerini kullandı. Acılı baba, hüzünlü bir ifadeyle “Annesi ve ben, İsa'nın evimizin kapısını çalıp ‘İşte geldim baba’ demesini bekliyoruz. Onun her zaman bizimle birlikte olduğunu ve yanımızdan bir an olsun ayrılmadığını hissediyoruz” diye konuştu.

Sözleri boğazında düğümlenen baba konuşmayı bıraktı. Evin avlusunda uzun zamandır çalmasını beklediği kapıya bakarak gözyaşlarına boğulan İsa'nın annesine bakan babanın da gözleri yaşlarla doldu.

DEAŞ 8 binden fazla Suriyeliyi kaçırmakla suçlanıyor

Suriye Adalet ve Sorumluluk Merkezi İcra Direktörü avukat Muhammed el-Abdullah, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, DEAŞ üyeleri tarafından kaçırılanların tam sayısını bilmenin çok zor olduğunu belirterek, “DEAŞ’ın Suriye’de bazı bölgelerin kontrolünü ele geçirdiği yıllarda, yalnızca Suriye'nin kuzeydoğusunda kaybolan Suriyelilerin sayısı 8 bin ile 10 bin arasında değişiyor” dedi.

Suriye Adalet ve Sorumluluk Merkezi’nin DEAŞ’ın eliyle kaybolanlar dosyasıyla ilgili çalışmalarına 2019 yılında başlayan, başlarda Rakka Sivil Konseyi'ne bağlı İlk Müdahale Ekibi ile çalışan daha sonra da Rakka'da Suriye Kayıp ve Adli Tıp Ekibi'nin kurulmasına katkıda bulunan Suriyeli bağımsız bir insan hakları kuruluşu olduğunu söyleyen Abdullah, DEAŞ’ın eliyle kaybolanların aileleriyle, 400’den fazla belgelenmiş görüşme gerçekleştirdiklerini söyledi.

BM tarafından Suriye'deki kayıp kişilerin akıbetini aydınlatmaya yönelik, onların nerede olduğunu ortaya çıkarmaya çalışan ve mağdurlara ve ailelerine destek vermeyi amaçlayan bağımsız bir kuruluş kurulması kararından duyduğu memnuniyeti ifade eden Abdullah, kararı ‘tarihi’ olarak nitelendirdi.

Abdullah sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kararın kendisi bile bu karmaşık ve çetrefilli dosyayı çözmek için atılmış büyük bir adım, ancak en önemli soru, ‘Bu kuruluş, Suriye hükümeti aracılığıyla ve onun onayıyla mı Suriye'ye girecek?’ sorudur.”

Kuruluşun üyelerinin yurt dışından çalışmaya devam etmeleri, halkın tanıklıklarını dinlemek ve periyodik raporlar sunmakla yetinmeleri halinde işlerin yürümeyeceğini vurgulayan Abdullah, saha ziyaretleri yapılması ve sahadaki gerçeklerin ortaya çıkarılması gerektiğinin altını çizdi.

Yıllar önce DEAŞ üyeleri tarafından kaçırılan ve geriye sadece cep telefonundaki fotoğrafı kalan oğlunu arayan Rakkalı bir anne (Şarku’l Avsat)
Yıllar önce DEAŞ üyeleri tarafından kaçırılan ve geriye sadece cep telefonundaki fotoğrafı kalan oğlunu arayan Rakkalı bir anne (Şarku’l Avsat)

Gerçek adını kullanmaktan kaçınan Rakkalı genç kadın Mehasin (30), bir zamanlar kadınlar bölümünü yönettiği bir internet kafede çalışan kız kardeşi (1994 Rakka doğumlu) Abir'in hikayesinin Şarku’l Avsat’a anlattı. Kendi iş yerine yaklaşık 500 metre uzaklıktaki bir dükkanda çalıştığını söylediği kız kardeşinin DEAŞ’ın o dönem internet kafe sahiplerine getirdiği şartlardan biri olan kadınlarla erkeklerin bir araya gelmesini önlemek amacıyla kadınlar bölümü yöneticisinin erkekler bölümü yöneticisinin eşi, kız kardeşi ya da annesi tarafından yönetilmesi şartı nedeniyle kafe sahibinin eşi olarak işe başladığını, ancak kız kardeşinin böyle kafe sahibinin eşi olmadığını iddia ettiğini söyledi.

Mehasin, 16 Aralık 2017 günü öğleden sonra saat 15.00 sularında DEAŞ’a bağlı ahlak polisi Hisbah üyelerinin kafeye gelerek kafe sahibini ve Abir’i gözünün önünde gözaltına alarak kadınlar bölümünü kimin yönettiğini sorduklarını aktardı. Kafe sahibinin Hisbah üyelerine Abir’i kız kardeşi olduğunu söylediğini, Abir’in ise onun karısı olduğunu belirttiğini söyleyen Mehasin, iki yanıtın birbiriyle çelişmesi sonucu Hisbah üyelerinin onları tutuklayıp kafeyi kapattıklarını belirtti.

Olayı haber vermek için hemen ailesini yanına gittiğini söyleyen Mehasin, Abir’in neden tutuklandığını öğrenmek amacıyla Hisbah’ın soruşturma departmanına gittiklerini, oradaki görevlilerin Abir’in tutuklanma gerekçesinin yalan söylemesi olduğunu ve cezasını çekeceğini söylediklerini aktardı. Mehasin, Hisbah’ın internet kafe sahibinin erkek kardeşinin evine baskın düzenlediğini, onu ve eşini büyük miktarda para almak ve Uluslararası Koalisyon ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile iş birliği yapmak suçlamasıyla tutukladığını da sözlerine ekledi.

Mehasin, daha sonra ailesinin Abir’in akıbetini öğrenmek için DEAŞ’ın kontrol ettiği hapishanelerin gizli karargahlarından birine gittiğini, orada kendilerine Abir’in, DEAŞ’ın karargahının koordinatlarını Uluslararası Koalisyon güçlerine verdiği suçlamasıyla Hasekeli 7 genç kızla birlikte idam edildiğinin söylendiğini aktardı.

Mehasin, sözlerini şöyle sürdürdü:

“DEAŞ, genellikle bir şüpheliyi infaz ettiğinde kişisel eşyalarını ailesine teslim ediyordu. Kız kardeşimin de bir telefonu ve altın bilezikleri vardı. Kardeşimin kişisel eşyalarının nerede olduğunu sorduğumuzda, mürtet olduğu (dinden çıktığı) ve Uluslararası Koalisyonla iş birliği yaptığı için bu eşyalara el konulduğunu söylediler.”

DEAŞ’ın birçok zulmüne sahne olan Rakka şehir merkezi (Şarku’l Avsat)
DEAŞ’ın birçok zulmüne sahne olan Rakka şehir merkezi (Şarku’l Avsat)

Ancak ne Mehasin ne de ailesi, DEAŞ’ın kendilerine anlattıklarından tatmin oldular. Aradan 20 gün geçtikten sonra bir kız evlerinin sabit hattını arayarak Abir'in hayatta olduğunu, hapse atıldığını, yazlık kıyafet ve ihtiyacı olan bir şey parça eşya istediğini söyledi. Eşyaların kız kardeşine gönderilmesi için aynı gizli ofise gittiklerini ve bu eşyaları onlara teslim ettiklerini söyleyen Mehasin, bundan bir ay sonra Abir’ni evlerinin sabit hattını arayıp annesiyle kısabir görüşme yaptığını belirtti. Abir’in annesine iyi olduğunu söylediğini aktaran Mehasin, “Annem nerede olduğunu ve yakında dönüpdönmeyeceğini sorduğunda, kız kardeşim anneme ‘Dönebilirim de dönmeyebilirimde’ deyip bazı kişisel eşyalarını istemiş” diye anlattı.

Olaydan iki yıl sonra 2019 eylülünde Türkiye'de ikamet eden bir akrabalarının Mehasin’in ailesiyle iletişime geçip daha önce DEAŞ saflarında görev yapan üst düzey bir güvenlik görevlisiyle tesadüfen tanıştığını, onun Deyrizor kırsalında örgütün kontrol ettiği bir hapishanenin müdürlüğünü yaptığını ve Abir’in özelliklerine sahip bir mahkumun bir internet kafede çalışırken yalan söylediği için tutuklandığını söylediğini aktardı. Akrabalarının söylediğine göre söz konusu kişinin bahsettiği özellikler kız kardeşiminkiyle aynı olduğunu ifade eden Mehasin, “Akrabam daha fazlasını öğrenmek istediyse de ama o kişi konuyla ilgili daha fazla konuşmaktan kaçındı ve Almanya'ya gitti” dedi. Mehasin ve ailesi, o günden beri 6 yıldır kayıp olan Abir'in hayatta olup olmadığı hakkında hiçbir şey bilmeden Abir’e ne olduğunu öğrenmeyi bekliyorlar.



Gazze halkı, savaşın neden olduğu yıkımın ardından kültürel mirasını korumak için zamanla yarışıyor

Gazze şehrinde yaşanan savaş sırasında İsrail bombardımanı sonucu hasar gören Büyük Ömer Camii'nin iç restorasyon çalışmaları sırasında çekilmiş bir fotoğraf, 17 Kasım 2025 (Reuters)
Gazze şehrinde yaşanan savaş sırasında İsrail bombardımanı sonucu hasar gören Büyük Ömer Camii'nin iç restorasyon çalışmaları sırasında çekilmiş bir fotoğraf, 17 Kasım 2025 (Reuters)
TT

Gazze halkı, savaşın neden olduğu yıkımın ardından kültürel mirasını korumak için zamanla yarışıyor

Gazze şehrinde yaşanan savaş sırasında İsrail bombardımanı sonucu hasar gören Büyük Ömer Camii'nin iç restorasyon çalışmaları sırasında çekilmiş bir fotoğraf, 17 Kasım 2025 (Reuters)
Gazze şehrinde yaşanan savaş sırasında İsrail bombardımanı sonucu hasar gören Büyük Ömer Camii'nin iç restorasyon çalışmaları sırasında çekilmiş bir fotoğraf, 17 Kasım 2025 (Reuters)

Gazze Şeridi’nde 70 bin kişinin hayatını kaybetmesi, çok sayıda kişinin yaralanması, yüz binlerce insanın yerinden edilmesi ve neredeyse bütün mahallelerin yok olmasının ardından, yeniden inşa artık hayal gücünü zorlayan, neredeyse tasavvur edilemez bir görev haline geldi.

Buna rağmen, bölgede en değerli tarihi yapılar arasında yer alıp ağır hasar gören az sayıdaki noktada, işçiler şimdiden çalışmaya başladı. Amaç, geçmişten geriye kalan az sayıdaki kalıntıyı toprak altından çıkarmak.

Bu alanlar arasında, Gazze’nin eski kent merkezinde bulunan ve savaş sırasında İsrail güçlerinin hedef aldığı en önemli kültürel miras olan Büyük Ömer Camii de bulunuyor. İsrail ordusu, avlularının altında savaşçılar tarafından kullanılan bir tünel bulunduğunu öne sürerek yapıyı bombaladığını açıklamıştı. Filistinliler ise böyle bir tünelin varlığını reddediyor ve saldırının Gazze’nin dini ve kültürel mirasını yok etmeye yönelik olduğunu savunuyor.

dfrgt
Gazze şehrinde bulunan Büyük Ömer Camii'nin içindeki enkazı temizleyen bir işçi, 17 Kasım 2025 (Reuters)

Batı Şeria’daki Beytüllahim’de bulunan Miras Koruma Merkezi’nde mimar ve kültürel miras uzmanı olarak görev yapan ve şu anda savaşta zarar gören alanları kurtarmak için Gazze’de çalışan Hammude ed-Dehdar, İsrail’in bu yapıların yıkımının Filistin tarihini silebileceğini düşünerek ‘yanıldığını’ söyledi.

Dehdar, Gazze’de Reuters’a yaptığı açıklamada, bu yapıların kadim bir halkın ortak hafızasını temsil ettiğini belirterek, “Bu miras, korunması ve savunulması için ortak çaba gerektiren bir bellektir” dedi.

İsrail ordusu ise Hamas hedeflerine yönelik her saldırının, bu tür alanları tehlikeye atabilecek olması nedeniyle sıkı bir onay sürecinden geçtiğini açıkladı.

fgt
Gazze şehrinde savaş sırasında hasar gören tarihi Paşa Sarayı'nda restorasyon çalışmaları yürüten işçiler, 11 Kasım 2025 (Reuters)

İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada, “İsrail ordusu, kültürel miras alanları ile tarihi ve kültürel önemi bulunan mekânlara azami hassasiyetle yaklaşmaktadır. Bu alanlar ve sivillerin zarar görmesini en aza indirmek, saldırı planlamasında temel bir önceliktir” ifadeleri yer aldı.

Zamansız hikayeler

Nüfusunun büyük bölümü, bugün İsrail sınırları içinde kalan şehir ve köylerden zorla göç ettirilmiş mülteciler ya da onların çocuklarından oluşan Gazze Şeridi’nde, Büyük Ömer Camii, Gazze halkını kendi kültürel mirasına ve Ortadoğu’nun zengin mimari tarihine bağlayan temel unsurlardan biriydi.

Halk arasında anlatılan geleneksel hikâyelere göre Samson’un onu esir alanların üzerine tapınağı yıktığı yer olduğu söylenen bu alan, İslam’ın 7. yüzyılda Halife Ömer bin Hattab döneminde Akdeniz’e ulaşmasından önce bir Bizans kilisesine de ev sahipliği yapıyordu. Bölge İslam hâkimiyetine girdikten sonra yapı camiye dönüştürüldü.

Sonraki yüzyıllar boyunca yapı; Memlükler, Haçlılar ve Osmanlılar tarafından pek çok kez yeniden şekillendirildi ve Orta Çağ’da bölgenin mimari harikalarından biri olarak ün kazandı.

Caminin minaresi, Gazze siluetinin en belirgin unsurlarından biriydi. Cemaat, kubbeli tavanlar altında ve cilalı taşlarla döşeli avlularda ibadet eder; namazın ardından caminin görkemli cephesinin önünden geçerek kapılarından dışarı çıkar ve eski kentin çevresindeki çarşı sokaklarına doğru akardı.

frgt
Gazze şehrinde savaş sırasında hasar gören tarihi Paşa Sarayı'nda restorasyon çalışmaları yürüten işçiler, 11 Kasım 2025 (Reuters)

Yakındaki Kayseriyye Çarşısı, dükkânlarıyla ünlüydü; esnafı ve komşuları, âşıkların düğün takılarından kıskanç kayınvalidelerin hikâyelerine uzanan unutulmaz öyküler anlatırdı. Bugün bunlardan geriye neredeyse hiçbir iz kalmadı.

Ağır hasar gören bir diğer yapı da 13. yüzyıla uzanan tarihi Paşa Sarayı oldu. Bir müzeye ev sahipliği yapan yapının sergilediği eserler artık kayıp.

Dehdar, kültür ve miras söz konusu olduğunda bunun yalnızca eski bir bina ya da tarihi taşlardan ibaret olmadığını vurgulayarak, “Her taş bir hikâye anlatır” dedi.

Filistin’in Batı Şeria merkezli Turizm ve Eski Eserler Bakanlığı Müsteşarı Cihad Yasin ise Filistinli yetkililer ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) tarihi alanların restorasyonu için üç aşamalı bir plan hazırladığını, ilk maliyetin 133 milyon dolar olarak öngörüldüğünü belirtti.

Yasin, önceliğin çökme riski taşıyan yapıların hızlı müdahaleyle desteklenmesi olduğunu söyledi. Ancak beyaz çimento ve alçı sıkıntısı yaşandığını, Gazze’deki kaynakların sınırlı olduğunu ve restorasyon malzemelerinin fiyatlarının ciddi şekilde arttığını ifade etti.

sdfgt
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta İsrail hava saldırıları sırasında hasar gören, kısmen yıkılmış Berkuk Kalesi, 16 Kasım 2025 (Reuters)

Gazze Şeridi’nde kültürel mirasın yıkımı, evlerini ve geçim kaynaklarını kaybetmiş yaslı aileler arasında bile ayrı bir acı yaratmaya devam ediyor.

Münzir Ebu Asi, küçük kızı Kenzi’nin Büyük Ömer Camii’nin vurulduğunu duyunca hissettiği derin üzüntü nedeniyle onu teselli etmek zorunda kaldığını söyledi.

Ebu Asi, “Küçük kızım Kenzi çok üzüldü. Camiye saldırı haberini duyduğumuzda biz de şaşırdık; neden böyle bir şey yapıldı?” dedi.

Sözlerini sürdüren Ebu Asi, Paşa Sarayı’nın da bombalanmasının ardından artık kesin bir kanaate vardıklarını belirterek, “Bu işgalin, Filistin kimliğini yok etmek, her türlü Filistin eserini silmek istediği artık bizim için kesinleşti” ifadesini kullandı.


Etiyopya, Mısır'ı Afrika Boynuzu'nda ‘istikrarsızlaştırma kampanyası’ yürütmekle suçluyor

Rönesans Barajı (Reuters)
Rönesans Barajı (Reuters)
TT

Etiyopya, Mısır'ı Afrika Boynuzu'nda ‘istikrarsızlaştırma kampanyası’ yürütmekle suçluyor

Rönesans Barajı (Reuters)
Rönesans Barajı (Reuters)

Etiyopya Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır’ı Afrika Boynuzu bölgesinde ‘Etiyopya’yı hedef alan bir istikrarsızlaştırma kampanyası yürütmekle’ ve ‘gerilimi artırmaya zemin hazırlamakla’ suçladı.

İki ülke arasında Mavi Nil üzerindeki Rönesans Barajı konusunda süren anlaşmazlığa atıfta bulunan bakanlık, açıklamasında Mısır’ın ‘Afrika Boynuzu’nda Etiyopya’yı merkeze alan, ancak onunla sınırlı olmayan bir istikrarsızlaştırma kampanyası yürüttüğünü’ savundu.

Bakanlık, Mısır’ın ‘diyaloğu reddettiğini ve gerilimi artırma niyetini açıkça ortaya koyan düşmanca söylemini yoğunlaştırdığını’ iddia etti.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise dün yaptığı açıklamada, ülkesinin Etiyopya’nın Rönesans Barajı’na ilişkin tek taraflı adımlarını reddettiğini yineleyerek, “Etiyopya’nın uygulamaları tüm Afrika kıtasının istikrarını tehdit eden ciddi bir tehlike oluşturuyor” dedi.

Mısır Su Kaynakları ve Sulama Bakanlığı da geçen ay yaptığı açıklamada, Etiyopya’nın baraj yönetiminde ‘tek taraflı ve kontrolsüz uygulamalarını’ sürdürdüğünü, bunun ‘havza ülkelerinin hak ve çıkarlarını tehdit eden ciddi riskler barındırdığını’ vurguladı.

Etiyopya, milyarlarca dolara mâl olan dev Rönesans Barajı’nın inşasına Nil Nehri üzerinde 2011 yılında başladı. Mısır ise projeyi, Afrika’nın en uzun nehrindeki tarihi su haklarını tehdit eden bir girişim olarak görüyor.

Afrika Birliği (AfB) arabuluculuğunda Mısır ile Etiyopya arasında yürütülen müzakereler Nisan 2021’de sonuçsuz kalmış; bunun üzerine Kahire, Addis Ababa’ya baskı uygulanması için konuyu Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’ne taşımıştı.


İsrail, Gazze’nin güneyine düzenlediği hava saldırılarında 2’si çocuk 6 Filistinli hayatını kaybetti

İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)
TT

İsrail, Gazze’nin güneyine düzenlediği hava saldırılarında 2’si çocuk 6 Filistinli hayatını kaybetti

İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)

Filistin merkezli Ma'an haber ajansının bildirdiğine göre, dün akşam (Çarşamba) Gazze Şeridi’nin güneyine düzenlenen İsrail hava saldırılarında 6 Filistinli hayatını kaybetti, çok sayıda kişi de yaralandı.

Ajans, İsrail ordusunun Han Yunus kentinin batı bölgelerini en az dört füzeyle vurduğunu aktardı.

Filistinli sağlık kaynakları, “aralarında iki çocuğun da bulunduğu 6 kişinin İsrail bombardımanında yaşamını yitirdiğini” bildirdi.

Saldırının, Han Yunus’un batısındaki Mevasi bölgesinde bulunan bir çadırı hedef aldığı belirtilirken, gelişmenin İsrail ordusunun gün içinde Refah’ın güneyinde yaşanan çatışmalarda 5 askerinin yaralandığını duyurmasının ardından geldiği ifade edildi.