Deyrizor’da aşiretler SDG unsurlarını idam etmekle SDG ise sert misillemede bulunmakla tehdit etti… Aşiretler 12 saat süre tanıdı

SDG, Ebu Havle’yi Deyrizor Askeri Konseyi komutanlığından azletti

SDG unsurları (arşiv - Reuters)
SDG unsurları (arşiv - Reuters)
TT

Deyrizor’da aşiretler SDG unsurlarını idam etmekle SDG ise sert misillemede bulunmakla tehdit etti… Aşiretler 12 saat süre tanıdı

SDG unsurları (arşiv - Reuters)
SDG unsurları (arşiv - Reuters)

Suriye'nin doğusundaki Deyrizor kırsalında salıyı çarşambaya bağlayan gece Deyrizor Askeri Konseyi üyeleri ile ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yoğun çatışmalar yaşandı. Bunun ardından SDG Genel Komutanlığı, Deyrizor Askeri Konseyi Komutanı Ahmed el-Habil Ebu Havle’yi görevinden azletme kararı alırken bölgedeki SDG’ye ait karargâh ve askeri noktalara yönelik bu saldırıların devam etmesi durumunda ‘sert bir misillemede’ bulunacağını açıkladı.

Deyrizor'un doğu kırsalında çeşitli bölgelerden yerel halk, bölgenin üç gündür hafif ve orta silahların kullanıldığı çatışmalara tanık olduğunu ve askeri bir gerginliğin yaşandığını aktardı. Askeri açıdan yerel ve uluslararası taraflar arasında bölünmüş olan ve DEAŞ’a bağlı terör hücrelerinin eylemlerde bulunduğu bu bölgelerdeki gerginlik daha önce görülmemiş bir gelişme olarak nitelendirildi.

Ahmed el-Habil Ebu Havle (Sosyal medya siteleri)
Ahmed el-Habil Ebu Havle (Sosyal medya siteleri)

SDG ile Deyrizor Askeri Konseyi üyeleri arasında yaşanan şiddetli çatışmalardan sonra SDG, Deyrizor Askeri Konseyi Komutanı Ahmed el-Habil Ebu Havle’yi geçtiğimiz pazar akşamı tutukladı ve ardından görevden aldı. Bu gelişmeden sonra Ebu Havle’nin kardeşi Celal el-Habil, sosyal medya platformlarında SDG’yi tehdit ettiği bir video yayımladı. Celal el-Habil videoda, SDG’nin Ebu Havle’yi Uluslararası Koalisyon güçleri ve SDG ile bir toplantı yapmak üzere Deyrizor’un batı kırsalındaki El-Vezir Askeri Üssü’ne gitmeye ikna ettikten sonra Haseke’de etrafını sarıp tutukladığını söyledi. Celal El-Habil, bölgenin en büyük aşiretlerinden el-Akidat'ın üyelerine ve diğer aşiretlere, Ebu Havle serbest bırakılıncaya kadar Deyrizor kırsalındaki SDG üyelerini ablukaya alma çağrısında bulundu.

Ertesi gün, Ebu Havle’nin diğer kardeşi Ethem el-Habil, sosyal medyadan yayımladığı bir videoda, Deyrizor kırsalında olduğunu ve SDG tarafından tutuklanan kardeşi Ebu Havle ile Deyrizor Askeri Konseyi’nin diğer üst düzey isimlerinin serbest bırakılmaması halinde ‘Kralın yeniden doğuşu ve prangaların kırılması’ başlıklı ‘büyük bir savaş’ ilan edeceklerini söyledi. Ethem el-Kabil, ellerinde esir tuttukları Kürt savaşçıları idam etmekle tehdit etti. Ardından çatışma genişledi ve bölge sakinleri başka bölgelere gitmek zorunda kaldı.

Ebu Havle’nin mensubu olduğu el-Bukeyyir aşireti, Uluslararası Koalisyona SDG tarafından tutuklananların serbest bırakılmasında arabuluculuk yapması ve daha fazla kan dökülmemesi çağrısında bulundu. Aşiret, taleplerinin en fazla 12 saat içinde yerine getirilmemesi halinde genel seferberlik ilan etme ve SDG’yi hedef alma tehdidinde bulundu. Bu arada SDG Genel Komutanlığı, silahlı gruplara silahlarını bırakmaları ve teslim olmaları için 48 saat süre verdi.

ABD askerleri ve SDG güçleri arasındaki ortak tatbikattan bir kare (Şarku’l Avsat)
ABD askerleri ve SDG güçleri arasındaki ortak tatbikattan bir kare (Şarku’l Avsat)

Yerel sayfalara ve haber sitelerine göre iki gün süren çatışmalarda, biri kadın üç sivilin de aralarında olduğu en az 28 kişinin ölümüne neden oldu. SDG’nin resmi internet sitesinde yayınlanan açıklamaya göre onlarca kişi de ağır yaralandı.

SDG  tarafından çarşamba günü yazılı olarak yapılan açıklamada, Ebu Havle'nin görevinden alındığı bildirildi. Genel Komutanlığın resmi internet sitesi üzerinden de Ebu Havle ile birlikte Deyrizor Askeri Konseyi’nin üstü düzey dört isminin görevlerine son verildiği kararın metni yayınladı. Metinde “Genel Komutanlık, Ebu Havle’nin, devrime düşman olan dış mihraklarla iş birliği yaparak birçok görev ihlali yaptığı, bölge halkına karşı suç işlediği uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı, şahsi nüfuz elde etmek  adına askeri makamını kullandığı, güvenlik sorumluluğunu yerine getiremediği, olumsuz rol oynayarak DEAŞ’a bağlı terör hücrelerinin eylemlerini artırmalarının önünü açtığı ve makamını şahsının ve ailesinin çıkarları için kötüye kullandığı için iç tüzük gereği görevden alınmasına karar verdi” denildi.

Yerel kaynakların aktardığına göre bölge aşiretlerinin üyeleri ve özellikle Ebu Havle’nin mensubu olduğu bölgenin en büyük aşiretlerinden el-Akidat'a bağlı el-Bukeyyir aşiretinin üyeleri, aralarında evlilik bağı bulunan akrabalarıyla birlikte eş-Şuheyl ilçesi, Ziban beldesi, Ebrehiye ve el-Rubeyda köyleri ile Deyrizor'un kuzeyindeki el-Hüseyin ve el-İzba ilçelerindeki askeri noktalara yoğun saldırılar düzenlediler ve sabahın ilk ışıklarıyla birlikte çekilmeye başlamadan önce Fırat Nehri'nin kuzeyde yer alan SDG’ye ait askeri noktaları kontrol altına almayı başardılar.

SDG ve Uluslararası Koalisyon'un Haseke kırsalında DEAŞ’a karşı ortak tatbikatı (Arşiv - AFP)
SDG ve Uluslararası Koalisyon'un Haseke kırsalında DEAŞ’a karşı ortak tatbikatı (Arşiv - AFP)

SDG Genel Komutanlığı, ‘güvenlik operasyonlarını engellemeye ve suç faaliyetlerine karışanları tutuklamaya yönelik her türlü girişime sert misillemede bulunacağını’ açıkladı. SDG Medya Merkezi Müdürü Ferhad Şami, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, SDG Genel Komutanlığı’nın Deyrizor'daki suçlularla sıkı bir şekilde mücadele edildiğini söyledi. Şami, SDG’nin bu hafta başında duyurduğu ‘güvenliği artırma operasyonu’ kapsamında,

Deyrizor'un kuzey kırsalındaki el-İzba beldesinde uyuşturucu ve silah kaçakçılarının tutuklandığını açıkladı.

Öte yandan SDG, Haseke’den Deyrizor'un kuzey kırsalına aralarında ağır silahların da olduğu askeri takviyede bulundu. DEAŞ’a bağlı terör hücrelerine karşı Uluslararası Koalisyon güçlerinin hava desteğiyle askeri operasyon sürdürürken, Deyrizor kırsalındaki bölgeler taranıyor.

Deyrizor'da devriye gezen ABD kuvvetlerine ait ili askeri araç (Arşiv - ABD ordusu)
Deyrizor'da devriye gezen ABD kuvvetlerine ait ili askeri araç (Arşiv - ABD ordusu)

SDG’ye bağlı Deyrizor Askeri Konseyi’nde Deyrizor’un doğu kırsalındaki beldelerin ve köylerin sakinlerinden yaklaşık 5 bin yerel unsur görev yapıyor. 2017 yılı sonunda oluşturulan Deyrizor Askeri Konseyi ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon’dan askeri ve lojistik destek alıyor. Deyrizor Askeri Konseyi, DEAŞ terör örgütünün 2019 martında askeri olarak mağlup edilmesinden sonra bölgelerin güvenliğini ve yönetimini devraldı. Deyrizor Askeri Konseyi unsurları Deyrizor’u ikiye bölen Fırat Nehri'nin doğu ve kuzey kıyılarında konuşlanırken karşı tarafta Suriye rejimi güçleri ile İranlı ve Iraklı milisler konuşlu.

SDG unsurları (Şarku’l Avsat)
SDG unsurları (Şarku’l Avsat)

Suriye'deki ABD askerleri ve Uluslararası Koalisyon güçleri, DEAŞ terör örgütüne karşı yürütülen savaşta SDG'ye ve onun askeri kolu olan ve Kürtlerden oluşan Halk Koruma Birlikleri’ni (YPG) destekliyorlar. 2015 yılından bu yana DEAŞ’ın yenilgiye uğratılması ve Fırat Nehri'nin doğusundaki askeri ve coğrafi kontrolüne son verilmesi için mücadele veriliyor. Irak'la sınırında yer alan Baguz DEAŞ’tan temizlenirken SDG’nin kontrolü altındaki bölgelerde, aşiretlerin liderliğindeki yerel ve askeri konseyler aracılığıyla çoğunluğu Arap olan bir sivil yönetim oluşturuldu.



Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
TT

Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)

Mustafa Rüstem

Sonunda ilk kez, birbiri ile savaşan eller tokalaştı. Rusya'nın siyasi karar alma süreçlerinin mutfağı olan Moskova Dışişleri Bakanlığı'nın lüks salonundaki beyaz masanın etrafında, on yıldır birbirine hasım olan gözler buluştu. Bu, Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani’nin, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mahir eş-Şara'nın da aralarında bulunduğu üst düzey bir heyetin eşlik ettiği ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile bir araya geldiği bu türden ilk ziyaretiydi.

Bu ziyaret, on yıllardır ittifak dilinin baskın olduğu iki ülke arasındaki diplomatik kartların yeniden karılması açısından son derece önemli görünüyor. İttifak, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin akabinde Moskova'ya kaçmasının ardından değişti. Ancak Kremlin’in kapıları, Esed iktidarını devirme hareketinin başlamasıyla birlikte katıldığı Suriyeli muhalif güçlerin saflarındaki siyasi ve askeri mücadelesinin başlangıcından bu yana, “Ebu Ayşe” lakaplı Bakan Şeybani'ye açıldı.

Yeni bir beyaz sayfa

Siyaset dünyasının en meşhur sözü olan “bugünün düşmanı yarının dostu olabilir” doğrudur. Mutlak anlamda ne düşmanlık ne de dostluk vardır. Ancak görüşmelerdeki beden dili söyleyeceğini söyledi ve Rus diplomasisinin, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı 15 Ekim'de Moskova'da yapılması planlanan Rus-Arap zirvesine davet ederek de olsa, Suriye topraklarına ve Akdeniz'e erişimini koruma konusundaki “aceleci” tavrını özetledi.

 Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)

Suriyeliler, Lavrov ve Şeybani arasındaki görüşmede genel bir diplomatik denklik tablosuna ulaşmadan önce, Esed Suriyesi döneminde alışılan itaatkarlıktan uzak olduklarını açıklayan bir beden dili benimsemeye çalıştılar. Suriye Dışişleri Bakanı, ülkesinin Moskova'nın Esed rejimiyle ekonomik, güvenlik ve askeri alanlarda imzaladığı tüm önceki anlaşmaları kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirmeye çalıştığını gizlemedi. Bu yeniden değerlendirme, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini şekillendirmeyi amaçlıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise ülkesinin, Suriye halkının tercihlerine saygı duyduğunu ve Moskova'nın Şam'daki yeni yönetimle iş birliği yapma isteğini dile getirdi. Hatta yaptırımların kaldırılması çağrısında bulundu.

Şantaj mı yoksa oyunun kuralları mı?

GSM Merkezi Direktörü Dr. Asıf Melhem, The Independent Arabia'ya verdiği röportajda, “sözlü destek” sınırları içinde kalan Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılması ve benzeri konularla ilgili özel görüşmelere rağmen, mevcut Suriye hükümetinin ABD ve Batılı ülkelere her zaman kesin olarak güvenmenin imkânsız olduğunu anladığını söyledi.

Melhem, iki yönetim arasındaki gergin tutumlarda gözle görülür bir değişim olduğunu ve Şam'ın Esed rejimine verdiği destek sebebiyle Moskova'ya şantaj yapmaya çalışırken, Rusların bir miktar esneklik gösterdiğini belirtiyor. Melhem, “Yeni hükümet, ‘sizin yardımınız olmasaydı Esed çoktan devrilmişti’ demek istedi ve bu nedenle Rus yönetiminden tazminat ödemesini ve Esed'i teslim etmesini talep etmeye başladı” diye devam etti.

Ciddi Suriyeli yetkililer, Suriye'deki askeri üslerin Rusya için acil bir ihtiyaç ve Moskova tarihinde bir dönüm noktası olduğuna inanıyor. Ama durum böyle değil. Rusya'nın ihtiyacı olduğu doğru, ancak beklendiği kadar acil ve kaçınılmaz değil.

Rus GSM Merkezi’nin Direktörü, siyasette her pozisyonun bir bedeli olduğuna inanıyor. Rusya, Suriye'deki üslerini elinde tutmakla ilgileniyor ve bunları korumanın yanı sıra, Esed iktidarından önce bile Suriye ile iyi olan ilişkilerini sürdürmek istiyor.

Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)

Direktör şu açıklamada da bulundu: “Her halükarda, üsler Moskova için bir ölüm kalım meselesi değil. Örneğin Suriye kıyılarını ele alırsak, Ruslar açısından Akdeniz'e erişimin tek yolu Karadeniz, Cebelitarık Boğazı veya Süveyş Kanalı’dır. Bu koridorlar ise belirli anlaşmalara tabi. Bu nedenle, özellikle Rusya, herhangi bir bölgede yaşanabilecek beklenmedik gelişme korkusuyla askeri varlığını çeşitlendirmeye başladı. Sudan, Libya ve Eritre'de askeri üsler kurma girişiminde bulundu. Zira üslerinin bulunduğu ülkelerde bazı siyasi değişiklikler yaşanabileceğinin ve bu durumda üslerini korumanın zorlaşabileceğinin farkında.”

Ekim 2011'de Moskova, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak, eski Suriye devlet başkanı Beşşar Esed'in istifasını isteyen Batı destekli kararlara karşı veto yetkisini kullanmaya başladı. Bu veto, 8 Aralık 2024'e kadar süren Suriye savaşı boyunca tekraren devam etti. Eylül 2015’te de askeri müdahalede bulundu. O dönemde Rus güçleri, DEAŞ ve terör örgütü olarak tanımladığı el-Kaide'nin Suriye kolu Nusra Cephesi de dahil olmak üzere muhalif grupları hedef aldıklarını kabul ettiler.

Bununla birlikte haberler, özellikle Kuzey Suriye'de Rus bombardımanları sebebiyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koydu. Bu durum, milyonlarca insanın Türkiye yakınlarındaki veya sınırındaki kamplara göç etmesine yol açtı. Bu arada, Ekim 2016'da Moskova, BM İnsan Hakları Konseyi'ndeki koltuğunu kaybetti.

Rusya-Suriye ilişkileri, Suriye'nin bağımsızlığını tanıyan ilk rejim olan eski Sovyetler Birliği dönemine kadar uzanıyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre iki ülke arasında kurulan diplomatik ilişkiler ve stratejik ittifak, Hafız Esed'in Suriye'de iktidara gelmesiyle (1970'ten 2000'e) zirveye ulaştı.

Ekonomik ilişkiler

Tüm bunların bir uzantısı olarak Moskova, Şam ile ilişkilerini korumaya çalışıyor. Son görüşme de yeni bir koordinasyon aşamasının başlangıcı sayıldı. Rusya yalnızca siyasi ve askeri düzeylerde değil, ayrıca Suriye'nin yeniden inşası ve istikrarının sağlanması konusunda da kapsamlı yardım sunma isteğini dile getirdi.

Gözlemciler, bu görüşmenin kanlı bir dönemin ardından açık oynamaya ve yeni bir sayfa açmaya yönelik daha geniş bir çabanın parçası olduğuna inanıyor. Bu adımlar, sivillerin ölümüne ve geniş bir bölgede köy ve kasabalarda hâlâ görülebilen yıkıma yol açan bombardımanlar sebebiyle Rusya'nın kendileriyle karanlık bir geçmişe sahip olduğunu düşünen Suriyelilerin kızgınlığına rağmen atılıyor. Rusya'nın yeniden inşaya katılması yakıp yıktıklarını telafi etmenin, diğer yandan da yatırım ve çok sayıda anlaşmanın değerlendirilmesi yoluyla sıcak sulara dönüşün bir yolu olabilir.

 Dr. Asıf Melhem ise, Suriye ile Rusya arasında fosfat, petrol, doğalgaz ve Tartus Limanı alanındaki yatırımlar için imzalanan sözleşmelerin rejimin devrilmesinden çok önce iptal edildiğini vurguluyor. Bu sözleşmeler kapsamında Suriyeli şirketler ile ortak olan Rus şirketlerinin, hisselerini ortaklarına devrettiklerinin, dolayısıyla ziyaretin, bu anlaşma ve sözleşmelerin yeniden değerlendirilmesi bağlamında yapıldığının altını çiziyor.

Buna ilave olarak Rusya, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi ve uluslararası alanda önemli bir varlığa sahip. Dünyanın en büyük ikinci gücü. Melhem bunun önemli olduğuna inanıyor, zira bu sebeple Rusya’nın görüşleri dikkate alınıyor. Dolayısıyla Rusya ile ilişkiler sürdürülmeli, bu durum şüphesiz Suriye'ye fayda sağlayacaktır.

Öte yandan Şam, Rusya'nın Suriye'ye ihtiyacı olduğunu iddia ederek durumu abartmaya çalışıyor. Melhem’e göre bu doğru değil, çünkü Suriye'nin toplam yüzölçümü Moskova ve kırsalının yüzölçümünü aşmıyor ve Rusya, eğer zorunda kalırsa ve bölgede kalmasının bedelinin elde edeceği faydadan daha büyük olduğunu görürse, sonunda bu üslerden vazgeçebilir.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.