Lübnan hükümeti, yeni bir Suriyeli göç dalgasından endişeli

Ekonomik ve güvenlik açısından riskler endişeye neden oluyor.

Cumhurbaşkanı Necib Mikati, Göçmen Bakanı İsam Şerefuddin, Kamu Güvenliği Genel Müdür Vekili Tümgeneral Elias al-Bisari ve Yüksek Savunma Konseyi Genel Sekreteri Tümgeneral Muhammed Mustafa ile görüştü. (Dalati & Nohra)
Cumhurbaşkanı Necib Mikati, Göçmen Bakanı İsam Şerefuddin, Kamu Güvenliği Genel Müdür Vekili Tümgeneral Elias al-Bisari ve Yüksek Savunma Konseyi Genel Sekreteri Tümgeneral Muhammed Mustafa ile görüştü. (Dalati & Nohra)
TT

Lübnan hükümeti, yeni bir Suriyeli göç dalgasından endişeli

Cumhurbaşkanı Necib Mikati, Göçmen Bakanı İsam Şerefuddin, Kamu Güvenliği Genel Müdür Vekili Tümgeneral Elias al-Bisari ve Yüksek Savunma Konseyi Genel Sekreteri Tümgeneral Muhammed Mustafa ile görüştü. (Dalati & Nohra)
Cumhurbaşkanı Necib Mikati, Göçmen Bakanı İsam Şerefuddin, Kamu Güvenliği Genel Müdür Vekili Tümgeneral Elias al-Bisari ve Yüksek Savunma Konseyi Genel Sekreteri Tümgeneral Muhammed Mustafa ile görüştü. (Dalati & Nohra)

Lübnan hükümeti, Suriye'den Lübnan'a yeni bir göç dalgası konusunda endişeli. Bu dalga, devletin Suriyelileri ülkelerine geri gönderme arzusuyla çelişiyor. Ayrıca ekonomik ve sosyal yüklerin bununla birlikte güvenlik tehlikesinin artması ile tehdit ediyor. Güvenlik güçleri ve askeri teşkilatlar ile belediyeler bunları kontrol edemiyor. Hem Lübnan hem de Suriye tarafındaki çetelerin faaliyet gösterdiği yüzlerce kaçakçılık geçişini engelleyemiyor gibi görünüyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Suriye'den Lübnan'a yönelik bu yeni hareketlenme, 2012'de Suriye'deki halk ayaklanmalarının silahlı çatışmaya dönüşmesinden sonra yüz binlerce Suriyelinin Lübnan'a kaçmasından bu yana en büyük göç dalgası olarak görülüyor. Bu durum, Lübnan Başbakanı Necib Mikati'nin, İçişleri Bakanı İsam Şerefuddin, Güvenlik Genel Müdürü Elyas el-Basiri ve Savunma Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Muhammed Mustafa'yı kapsayan acil bir toplantı düzenlemesine yol açtı. Toplantıda, Suriye'den yeni göç dalgası konusu görüşüldü.

Şerefuddin, üç haftadır devam eden yeni göç dalgasının ‘çok tehlikeli bir durum’ olduğunu belirterek, "Göçmenler, yasa dışı yollardan ülkeye giriyor" dedi. Yeni göç dalgasını durdurmak için bir caydırıcılık mekanizması önerdi. Bu mekanizmanın, sınırı izlemek, Suriye'deki yetkililerle koordinasyon kurmak, ordu, istihbarat ve güvenlik güçlerine talimat vermek, kaymakamlar ve belediyelerle koordinasyon kurmak yoluyla işletilmesi öngörülüyor. Mekanizmanın, yasadışı göçmenleri barındıran herhangi bir kişinin sorumluluğunu üstlenmesini sağlaması bekleniyor. Şerefuddin, yeni göçmenlerin Beyrut'un kuzeyindeki Arida ve Vadi Halid gibi yasadışı sınır kapılarından girdiğini söyledi. Ayrıca her iki tarafta da düzenli olarak çalışan insan kaçakçılığı ağları olduğuna dikkat çekerek yerel halktan yeni göçmenleri barındıranların cezalandırılacağını da sözlerine ekledi.

Lübnan sınır muhafızlarının dört alayı, Suriye sınırına komşu olan kuzey ve doğu bölgelerine dağılmış durumda. Ancak bu birlikler, tüm geçiş noktalarını kontrol etmekte yetersiz kalıyor. Bu da her iki tarafta da rahatça hareket edebilen insan kaçakçılığı ağlarının faaliyetlerini kolaylaştırıyor. Bir güvenlik kaynağı, Lübnan ordusunun geçtiğimiz ağustos ayı boyunca, hem sınırda hem de Vadi Halid, Şadra, Akrum, Hermel, el-Kasr gibi sınır kasabalarında konuşlanmış kontrol noktalarında 850 Suriyeliyi gözaltına aldığını açıkladı.

Kaynak, Lübnan ordusunun Suriye sınırının kuzey ve doğusundaki 4 bin askeri, dört alay halinde dağıttığını ancak 370 kilometrelik (Suriye sınırının kara uzunluğu) sınırı kontrol etmenin zor ve karmaşık olduğunu söyledi. Bunun asker sayısı, ekipman ve araç eksikliği ve dağlık ve engebeli arazilerde geçiş noktalarını kapatmanın zorluğundan kaynaklandığını ifade etti. Kaynak, ordunun son haftalarda barikatlar ve pusular kurarak onlarca ana geçiş noktasını kapattığını, ancak motosiklet veya yaya olarak gerçekleşen sızıntıların devam ettiğini kaydetti. Ayrıca, her iki tarafta da faaliyet gösteren ve maddi çıkar karşılığında insan kaçakçılığı operasyonlarını kolaylaştıran çetelerin olduğunu vurguladı.

Güvenlik kaynağı, yeni göç dalgasının arkasında çok çeşitli nedenler olduğunu aktardı. Kaynağa göre nedenler arasında, Suriye'deki zorlu sosyal durum ve gençlerin yeniden askere alınıp yeni savaş cephelerine gönderilme korkusu yer alıyor. Kaynak, insan kaçakçılarına karşı daha sert cezalar uygulanması gerektiğini savundu. Güvenlik güçlerinin insan kaçakçılarını tutukladıktan sonra birkaç gün içinde serbest bırakılmalarının kabul edilemez olduğunu söyledi. İnsan kaçakçılığının bir suç değil, bir kabahat olarak kabul edildiğine işaret etti.

Lübnan Göçmen Bakanı’nın, belediyelerin yasa dışı göçmenleri barındırmaktan sorumlu olduğunu söylemesi üzerine, Vadi Halid bölgesindeki Amayre Belediye Başkanı Ahmed eş-Şeyh, belediyelerin sınırı kontrol etme veya yasadışı girişleri önleme yetkisine sahip olmadığını söyledi.

Şeyh, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

Yasa dışı göçmenleri barındıran aktivistler var. İşsiz Lübnanlı veya Suriyeliler, bu fenomeni istismar etmeye ve kaçakçılıkta aktif rol oynamaya başladılar.

Şeyh, yeni göç dalgasının, özellikle Tartus, Lazkiye, Halep ve Hama gibi rejimin kontrolündeki bölgelerden geldiğini belirterek "İlk kez Alevilik mezhebine mensup kişilerin ve Hıristiyanların Sünnilerden daha fazla göç tanık oluyoruz” dedi.



Yeraltında kritik toplantı: İsrail, Hasan Nasrallah'ı nasıl öldürdü?

Analistlere göre Hasan Nasrallah'ın öldürülmesi İran’ı gerilimi azaltmaya zorlayarak bölgede önemli bir dönüm noktası olabilir (AFP)
Analistlere göre Hasan Nasrallah'ın öldürülmesi İran’ı gerilimi azaltmaya zorlayarak bölgede önemli bir dönüm noktası olabilir (AFP)
TT

Yeraltında kritik toplantı: İsrail, Hasan Nasrallah'ı nasıl öldürdü?

Analistlere göre Hasan Nasrallah'ın öldürülmesi İran’ı gerilimi azaltmaya zorlayarak bölgede önemli bir dönüm noktası olabilir (AFP)
Analistlere göre Hasan Nasrallah'ın öldürülmesi İran’ı gerilimi azaltmaya zorlayarak bölgede önemli bir dönüm noktası olabilir (AFP)

Tony Bouloss

İsrail ordusunun Hizbullah'ın komuta merkezi olarak tanımladığı yeri hedef almasının ardından Hizbullah'ın kalesi olan Lübnan'ın başkenti Beyrut'un güney banliyölerinde çalkantılı bir gece yaşandı. Bunu İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee tarafından stratejik füze depoları olarak tanımlanan Hizbullah hedeflerine yönelik büyük bir hava saldırısı izledi. Birkaç saat sonra, milyonların beklediği haber bizzat Adraee'den geldi ve Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın saldırıda öldürüldüğü açıklandı.

Ancak herkesin cevabını aradığı şu önemli sorular belirdi: Nasrallah ve Hizbullah liderlerini bu kritik dönemde bir araya getiren toplantı neden yapıldı? Saldırı nasıl ve hangi silahlarla gerçekleşti? Yeraltında neler oluyordu? İsrail tarafından Hizbullah'ın komuta merkezine bağlanan bir tünele düzenlenen şiddetli saldırıdan sonra Hizbullah'ı ne bekliyor?

Tüm bu gizem ve katı sessizlik devam ederken İsrail basınında yer alan haberlerde İsrail ordusunun Hasan Nasrallah'ın tam yerini ve Hizbullah'ın ed-Dahiye bölgesinin merkezindeki ve yerin birkaç kat altındaki komuta merkezine girdiği anı tespit etmesini sağlayan ‘altın an’ diye tanımladığı zamanlamaya değinildi.

sxcdf
İsrail uçakları Nasrallah'a suikast düzenlemek için bir tonluk 85 adet nüfuz edici bomba attı (Alma Research and Education Center)

İsrail ve Batı basınında yer alan haberlere göre söz konusu toplantıda Lübnan'ın güney sınırındaki son gelişmeler ve sahadaki durum değerlendirildi ve İsrail'in tırmandırdığı gerilime karşı nasıl mücadele edileceğinin yolları ve İsrail'in daha geniş çaplı askeri operasyonlar düzenleyebileceği endişesiyle Hizbullah'ın taktiksel hareketlerini ve askeri hazırlıklarını arttırma olasılığı tartışıldı. Tüm bunlar toplantının mevcut gerilime karşı bir plan geliştirmeye yönelik olduğu varsayımını güçlendirdi.

Nüfuz edici bombalar

Basında yer alan bilgilere göre saldırı F-35 uçakları tarafından, her biri 2 bin kilo ağırlığında olan ve yerin 50 ila 70 metre altındaki tahkimatlara nüfuz edebilen yaklaşık 10 adet MK84 nüfuz edici bomba kullanılarak gerçekleştirildi. İsrail televizyonu Kanal 13, bu bombaların yeraltındaki hedef noktadaki yaşam ortamını yok edebilecek sarsıntılara da neden olduğunu aktardı. Hizbullah'ın genel merkezi yerin altındaki 14’üncü katta yer alıyor. Nasrallah'ın saldırı sırasında hangi katta bulunduğu ise teyit edilmedi.

Görüntüler yeraltında birkaç katın varlığını teyit ederken, bazılarında yeraltında büyük bir yıkım ve bombalanan binaların altından yükselen alevler görülüyor.

Öte yandan İsrail basını, ed-Dahiye'ye yönelik hava saldırılarının İsrail Hava Kuvvetleri'nin 119’uncu birimi tarafından gerçekleştirildiğini bildirdi.

Gözlemciler İsrail'in bu saldırıyla sadece Hizbullah'a değil aynı zamanda İran'a da birçok mesaj verdiğini düşünüyorlar. Gözlemcilere göre Nasrallah'ın hedef alınması ve öldürülmesi, Nasrallah'ın 32 yıl boyunca liderliğini yaptığı Hizbullah’a vurulan en güçlü darbe değilse bile, en güçlü darbelerden biri ve bu, Ortadoğu'da önemli bir dönüm noktası. Dolayısıyla onlarca yıldır geçerli olan angajman kurallarında büyük bir değişiklik olabilir.

İran'ın geri çekilmesi

Washington Enstitüsü'nden analist Hanin Ghaddar, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“Bölgedeki gerilimi azaltma ya da tırmandırma yolları İsrail saldırısından sonra Nasrallah'ın akıbetine bağlıydı. Şimdi (Nasrallah’ın) ölümü doğrulandığına göre Hizbullah liderliğini kaybetti ve İran'ın ABD-Fransa ateşkes şartlarını kabul etmekten başka seçeneği kalmadı. Nasrallah ateşkes girişimini reddeden tek kişiydi ve onun yokluğunda İran uzlaşmaya zorlanacaktır.”

ABD'nin mevcut gelişmelerle ilgili endişelerine değinen Ghaddar, ABD'nin önünde ‘iki senaryo’ olduğunu, bunlardan ilkinin ‘tehlikeli’, ikincisinin ise ‘daha az riskli’ olduğunu söyledi. Washington’ın Tahran'ın gerilimi azaltma seçeneğini tercih edeceğini umduğunu söyleyen Ghaddar, “Çünkü gerilimin tırmanması ABD ve İsrail'i topyekun bir savaşa sürükleyecektir” dedi. Tahran'ın tutumunda ısrar etmesi halinde gerilimin tırmanması olasılığıyla ilgili olarak ise Ghaddar, bunun Husiler ve Iraklı milislerin eylemlerini yoğunlaştırması ve Hizbullah'ın Golan Tepeleri’nde silahlı çatışmalara başlaması gibi İsrail'e karşı birkaç yeni cephenin açılmasına yol açacağını söyledi.

Misilleme operasyonu

Bu gelişmelerin ortasında, Hizbullah'ın İsrail'e karşı büyük bir misilleme operasyonu düzenlemesi olasılığına ilişkin birçok soru gündeme geldi.

Iraklı ulusal güvenlik ve İran araştırmaları uzmanı Firas İlyas’a göre son saatlerde ortaya çıkan tüm veriler, İsrail'in savaş kararı aldığını şüpheye yer bırakmayacak şekilde gösteriyor. İlyas, İran'ın İsrail'le savaştan ve gerilimi tırmandırmaktan kaçınma seçeneğine bağlı kalmasının, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu Tahran'ın lojistik destek ve kınamadan başka bir şey yapmayacağına ikna ettiğini vurguladı.

sdvcsdv
Son saatlerdeki tüm veriler, İsrail'in savaşa girme kararı aldığına işaret ediyor (AFP)

Washington merkezli Middle East Institute (Ortadoğu Enstitüsü) Suriye Terörle Mücadele Programları Direktörü Charles Lister, Hizbullah'ın misilleme yapma kabiliyetini büyük ölçüde kaybettiğini düşünüyor. Lister, Lübnan'daki çatışma tırmanırken tüm gözlerin Suriye'ye çevrildiğini söyledi.

Topyekûn savaş

Hizbullah'a yakınlığıyla bilinen Lübnanlı yazar ve siyasi analist Ali Haydar, direniş ekseninin, İsrail ve ABD’nin Lübnan’a savaş açma kararlılığı karşısında kaçınmaya çalıştığı seçeneklere doğru yöneldiğini belirtti. İsrail'in Lübnan köylerini ve şehirlerini aralıksız şekilde vurarak büyük bir hata yaptığını söyleyen Haydar, “İsrail, Hizbullah'a geri çekilmesi için baskı yaptığını düşünüyor, ama gerçek şu ki Hizbullah’ın şu an kendi kitlesinden Tel Aviv, Hayfa ve diğer şehirlerin roket yağmuruna tutulması için baskıya uğradığını vurguladı. Hizbullah'ın gerilimi tırmandırmamasının Netanyahu tarafından Lübnanlılara karşı daha fazla saldırı düzenlemek için kullanılabileceğini ifade eden Lübnanlı yazar ve siyasi analist, mevcut gelişmeleri ‘askeri ve siyasi anlamlarıyla büyük bir gelişme’ olarak nitelendirdi. Haydar, mevcut gelişmelerin angajman kurallarını değiştirebileceğini ve İsrail'in derinliklerinde dramatik gelişmelere yol açabileceğini sözlerine ekledi.

Öte yandan İsrail ilişkileri uzmanı Mahmud Yazbek, Netanyahu'nun bölgede İran’ı ve ABD'yi de içine çekecek topyekun bir savaş istediğini ve bir yıl önce planladığı büyük savaşa dönüşeceğini söyledi. Şimdiye kadar Hizbullah'ın bir süre önce başlayan angajman düzeyini koruduğunu ve füzelerini askeri anlamda sınırlı ve belirli alanlara yönlendirmeye devam ettiğini vurgulayan Yazbek, bu durumun şimdi yeni bir gerçekliğe dönüşebileceğini ve Netanyahu'nun da bunu istediğini ifade etti. Yazbek, İsrail'deki siyasi ve askeri analistlerin Nasrallah'ın öldürülmesi ve devam eden İsrail saldırılarına karşılık olarak Hizbullah'ın her an Tel Aviv'e roket yağdırmasını beklediklerini aktardı.

Yeni aşama

Şarku’l Avsat’ın Indepedent Arabia’dan aktardığı habere göre Askeri ve strateji uzmanı Tuğgeneral Elias Hanna, İsrail'in Beyrut'un güney banliyölerinde Hizbullah'ın komuta merkezine düzenlediği geniş çaplı hava saldırısının ve Hizbullah Genel Sekreteri Nasrallah’ın öldürülmesinin tehlikeli bir hamle ve devam eden çatışmada önemli bir dönüm noktası olduğuna inanıyor. Bomba başına bin 800 kilograma kadar patlayıcı yükü olabilecek sofistike ve ağır silahların kullanıldığına işaret eden Tuğgeneral Hanna, “Bu da İsrail'in ulaşmak istediği hedefin önemini yansıtıyor” dedi.

dscvdf
Saldırı F-35 savaş uçakları tarafından yaklaşık 10 nüfuz edici bomba kullanılarak gerçekleştirildi (AFP)

Bu tırmanışın İsrail’in Hizbullah'ın askeri yeteneklerinin ve lider kadrosunu zayıflatmayı amaçlayan daha geniş çaplı bir stratejisi çerçevesinde gerçekleştiğini belirten Tuğgeneral Hanna, İsrail’in bu saldırıdan önce Hizbullah'ın saha komutanlarını hedef alan saldırılar düzenlendiğini ve Lübnan ile Suriye arasındaki ikmal hatlarını kesmeye çalıştığını hatırlattı. İsrail'in operasyonlarında yeni bir aşamaya geçerek Hizbullah’ın ‘çekirdek lider kadrosu’ olarak adlandırdığı kesimi hedef alıyor olabileceğinin altını çizdi. Nasrallah'ın öldürüldüğünün teyit edilmesinin tüm bölge için ciddi yansımaları olacağı uyarısında bulunan Tuğgeneral Hanna, bu tırmanışın İsrail'in Lübnan sınırında aldığı askeri tedbirlerle aynı zamana denk geldiğin altını çizerek yedek mühimmat depolarının açıldığını ve birliklere teçhizat dağıtıldığını söyledi. Tuğgeneral Hanna, İsrail’in kuzeyinde altı askeri birliğin harekete geçirilmesinin de olası bir kara harekâtı endişelerini arttırdığına işaret etti.