Lübnan Suriye’den yeni göç dalgasıyla yüzleşmeye çalışıyor

Her gün onlarca kişi sınırı geçiyor. Şarku’l Avsat, bu süreci takip ederek, Suriyelilerle konuşuyor

Geçen yıl Lübnan’ın Bekaa Vadisi’ndeki Bar Elias’ta yerinden edilmiş Suriyeliler için kurulan kampta oynayan çocuklar (AP)
Geçen yıl Lübnan’ın Bekaa Vadisi’ndeki Bar Elias’ta yerinden edilmiş Suriyeliler için kurulan kampta oynayan çocuklar (AP)
TT

Lübnan Suriye’den yeni göç dalgasıyla yüzleşmeye çalışıyor

Geçen yıl Lübnan’ın Bekaa Vadisi’ndeki Bar Elias’ta yerinden edilmiş Suriyeliler için kurulan kampta oynayan çocuklar (AP)
Geçen yıl Lübnan’ın Bekaa Vadisi’ndeki Bar Elias’ta yerinden edilmiş Suriyeliler için kurulan kampta oynayan çocuklar (AP)

Suriyeli Fadi Ş. (24), marketten ihtiyacı olan şeyleri almak için cebinde sadece bir dolarla Lübnan’ın doğusundaki Baalbek’e geldi. Humus’tan Lübnan’ın Bekaa bölgesine doğru olan yerinden edilme yolculuğu Fadi’nin tüm gücünü tüketti. Amcasının onu Lübnan’a götürmesi için bir kaçakçıya vermek üzere gönderdiği 100 doları bitirdi. Geçen cuma günü Şarku’l Avsat’a söylediğine göre yarın sabahtan itibaren de iş bulana kadar markette en ucuz şekilde ne yiyeceğini araştırıyor.

fdr
Lübnan ve Suriye arasındaki yasadışı sınır hattı (Şarku’l Avsat)

Fadi, ülkelerindeki ekonomik koşullardan kaçmak için yeni yerinden edilme dalgalarının bir parçası olarak her gün Lübnan topraklarına geçen onlarca Suriyeliden biri. Onları yasadışı yollardan gizlice Lübnan topraklarına taşıyan kaçakçılarla iş birliği yapıyorlar. Bu durum, son haftalarda daha da kötüleşen bu olguyu önlemek için Lübnan’ın iç kesimlerinde siyasi ve güvenlik alarmı verilmesini gerektiren bir mesele.

13 saatlik yolculuk

Fadi, 13 saat süren zorlu bir yolculuğun ardından Baalbek’e ulaştı. Gece yarısından sonra bir araçla Humus’tan yola çıktığını, ardından başka bir araçla Humus kırsalındaki Şinşar’a, oradan da yasadışı geçitler ve engebeli yollardan yürüyerek geçişin gerçekleştiği Basateen’e doğru yola çıktığını söylüyor. Ancak kaçakçılar Suriye ve Lübnan güvenliğinin gözünden saklanan noktaları bildikleri için bu noktaları kolayca atlattı.

st
Kamplar, kaçakçılık yoluyla Lübnan’a yeni gelenlerin sığınağı haline geldi (Şarku’l Avsat)

Göçmenler, Lübnan’ın derinliklerine ulaşmak için bazen tarlalar ve meyve bahçeleri arasında saatlerce yürüyorlar. Fadi, çoğu iş arayan genç erkeklerden oluşan 17 Suriyeliden oluşan bir grupla birlikte, Lübnan’ın en kuzeydoğusundaki Hermel’in kuzeyindeki yasadışı bir geçişten girdi. Lübnan yataklarına girdiklerinde ise dağıldılar. Bir kısmı akrabalarının yanında kaldıkları Bekaa Vadisi’ndeki Suriyeli mülteci kamplarına sığınırken, bir kısmı da Baalbek köylerinde akrabalarının yaşadığı evlere sığındı.

Ekonomik kriz

Fadi’nin yerinden edilmesinin ardındaki tek sebep ekonomik durum. Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Ekonomik durumun cehenneminden kaçtım. Suriye’de, artık dayanılmaz hale gelen yüksek fiyat canavarı ve Suriye lirasının ciddi değer kaybı nedeniyle artık yaşamamız mümkün değil” ifadelerini kullandı. Fadi Ş. “Bir doların 14 bin Suriye lirasına çıkmasıyla Suriye’de hayat çok zorlaşırken, Suriye’de tarım ve inşaatta çalışan bir işçinin ücreti günlük 3 doları (40 bin Suriye lirası) geçmiyor. Gıda fiyatları yükselirken, bir kilogram domates, üzüm ve patatesin fiyatı 3 bin liranın üzerine, bir galon yağın fiyatı 110 bin liraya (8 dolar), bir kilogram şekerin fiyatı ise 13 bin liraya (yaklaşık bir dolar) ulaştı” dedi.

Fadi, bu koşulların kendisini Humus’taki işinden ayrılmaya ittiğini söylüyor. Kaçış masraflarını karşılayamayacağını belirten Fadi Ş., ekonomik durumunu iyileştirmek ve Lübnan’da çalışabilmek için Suriye dışında yaşayan amcasından yardım istedi ve amcası kendisine Lübnanlı ve Suriyelilerden oluşan bir kaçakçılık grubuna ödemesi için 100 dolar gönderdi. Nitekim aradığını Lübnan’da bulduğunu, buraya geldikten sonraki gün iş bulduğunu, çarşamba günü inşaatta sıva işinde çalışmaya başladığını ve kendisine günde 8 dolar maaş verildiğini belirtti.

scdefr
Lübnan - Suriye sınırında bulunan bir askerin Lübnan ordusunun internet sitesinden alınan fotoğrafı

Lübnanlı güvenlik kaynakları, Fadi’nin verdiği sayıları doğrularken, sınırdan kaçan tutuklularla yapılan soruşturmalarda rakamların daha yüksek olduğunu belirtiyor. Bekaa’da Şarku’l Avsat’a konuşan bir güvenlik kaynağı, kaçakçılık çetelerinin kişi başına talep ettiği meblağın, ister bir kafilede olsun ya da kaçakçının araçlarında olsun 100 ile 600 dolar arasında ve seyahat kurallarına göre değiştiğini dile getirdi.

dcferg
2020’de Lübnan’ın Bekaa Vadisi’ndeki Zahle şehri yakınında yerinden edilmiş Suriyeliler için kurulmuş bir kamp (EPA)

Güvenlik kaynağı, Lübnan’a gizlice girenlerden bazılarının ‘Lübnan topraklarını deniz ve havaalanı yoluyla Avrupa ülkeleri, Türkiye, Mısır veya Yunanistan’a geçiş koridoru olarak kullandıklarını söylerken, işlerinin ise onları yurtdışına göndermeden önce Lübnan’da kendilerine barınma sağlamaya çalışan çeteler tarafından üstlenildiğini vurguladı. Kaynak, Suriyelilerden bazılarının ise güvenlik hizmetlerinin eline geçtiğine dikkat çekti.

İkinci göç dalgası

Ancak ekonomik durum, Lübnan’a göçün ana nedeni olmaya devam ediyor. Samiye (32), geçen salı günü 2 yaşındaki oğlu Muhammed ile birlikte yasadışı kaçakçılık yoluyla Baalbek yakınlarındaki bir kampa geldiklerini söylüyor. Daha önce Suriye’deki ekonomik durumun Lübnan’dan daha iyi olduğu inancıyla ailesiyle birlikte yaşamak için Suriye’ye dönmüştü. Ancak Suriye’de kötüleşen ekonomik durumdan kaçmak için tekrar Lübnan’a yöneldi ve Bekaa Vadisi’ne doğru yola çıktı. Kamyon şoförü olarak çalışan ve Lübnan’dan Suriye’ye para gönderen kocasıyla yeniden birlikte yaşayacağını söylüyor.

dfrg
Lübnan ve Suriye arasındaki su kaçakçılığı geçidi (Şarku’l Avsat)

Bugün Suriye’ye göç ettiği çadırda yaşayan Samiye, 2 ay sonra aynı kaçakçılık yolu ve aynı kaçakçılarla buraya geri döndü. Samiye, “Ailemle birlikte yaşamak üzere iki ay önce kaçakçılar aracılığıyla Suriye’ye gittiğimde durum bugünden daha iyiydi. Ama şimdi durum daha da kötüleşti. Hayat dayanılmaz bir cehenneme dönmüştü ve bu beni tekrar Lübnan’a dönmeye sevk etti” dedi.

Samiye, yerine yolculuğun bedelinin 200 dolar olduğunu, kaçakçıların bu ücreti hem gidiş hem de dönüş için ücretlendirdiğini belirtti.

Güvenlik hareketi

Lübnanlı yetkililer yasadışı geçiş girişimlerini engellemek için harekete geçti. Lübnan Ordu Komutanlığı, yaptığı açıklamada “Kara sınırından insan kaçakçılığı ve yasa dışı sızmayla mücadele kapsamında ordu birliklerimiz, geçtiğimiz hafta farklı tarihlerde yaklaşık bin 100 Suriyelinin Lübnan- Suriye sınırına sızma girişimini engelledi” dedi.

Kaçakçılık hatları, güneyde batı Bekaa’daki es-Suveyri’den başlayarak Lübnan’ın en kuzeydoğusuna ve kuzeyde tüm sınır bölgesine kadar geniş bir alana uzanıyor. Burası, davetsiz misafirleri gizleyen bitki örtüsü göz önüne alındığında kaçakçılığın kolayca gerçekleştiği bir yer.

dcfrg
Lübnan’daki Bekaa Vadisi’ndeki Bar Elias'ta yerinden edilmiş Suriyeliler için kurulan bir kamp (AP)

Bir güvenlik kaynağı, Lübnan’ın doğusunda Şarku’l Avsat’a “Lübnan ordusu, Kara Sınır Alayı aracılığıyla ve istihbarat devriyelerinin yardımıyla yasal ve yasadışı geçişleri kontrol edebildi ve yeni yerlerinden edilmiş insan dalgalarının girişini önlemek için Bekaa’nın kuzeyinde uluslararası yollara paralel bariyerler kurdu. Geçtiğimiz haftadan sonra bir güvenlik kaosuna tanık olduk” diyerek, Lübnan’a kaçanların istisnasız tüm Suriye bölgelerinden olduğuna dikkati çekti. Kaynak ayrıca, ordunun yakaladığı kişilerin tekrar sınırdan sınır dışı edildiğini söyledi.

Siyasi baskı

Yeni yerinden edilme dalgasına son verilmesi yönünde iç siyasi baskılar artıyor. Öyle ki Lübnan Kuvvetleri, hükümete ‘mevcut mülteci krizine çözüm üretmesi ve durumun krizi daha da kötüleştirmemesi’ amacıyla Suriye’den, özellikle de kuzey ve doğudan herhangi bir sızıntının Lübnan’a girmesini önlemek için gerekli ve acil tüm önlemleri hassasiyetle alması çağrısında bulundu.

Lübnan Kuvvetleri medya departmanı tarafından yayınlanan bir açıklamada, “Bir hatırlatma olarak, Lübnan’daki Suriyeli mülteci krizinin başlangıcını sona erdirecek herhangi bir pratik adım görmedik. Gerekli olan, Suriye’den Lübnan’a sızmanın önlenmesine paralel olarak mültecilerin Lübnan’dan Suriye’ye bir an önce geri dönmesidir” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Milletvekili Sami Cemayel, Lübnanlıların 12 yıl önce Suriyelilere bir sığınak sağlamak için birçok fedakarlık yaptığını söylerken, bugün bu krizin sona ermesi, ülkelerine geri dönmeleri veya Lübnan’ın artık tek başına taşıyamayacağı bu yükü Lübnan’la paylaşan diğer ülkelere yeniden dağıtılmaları çağrısında bulundu.

Güçlü Cumhuriyet bloğunun bir üyesi olan Milletvekili Razi el-Hac ise “Suriyeli kaçakçılar, insan ve eşya kaçakçılığı operasyonlarını gerçekleştirmek için kandırmaya ve yeni yöntemler kullanmaya devam ediyor. Lübnan devletine her zaman çağrıda bulunduk ve bugün, her zamankinden daha fazla yasal ve yasadışı kara sınırlarının kontrol altına alınmasını talep ediyoruz” şeklinde konuştu.

“Artık bu tedbirleri hayata geçirmenin ve bu alanda ciddi adımlar atmanın zamanı gelmiştir. Kaçakçılık operasyonları, devletin görevini yerine getirirken dağıldığının en belirgin işaretlerinden biridir” diyen Hac, “Bu konunun sorumsuzca ele alınması daha ne kadar devam edecek? Lübnan’ın bu Suriyeli akınına artık tahammülü kalmadı ve bizim yıllardır burada çürüyen yüzbinlerce insanın geri dönüşüne şiddetle ihtiyacımız var” dedi.

Suriye: Ekonomiye benzemeyen bir ekonomi ve hayata benzemeyen bir hayat

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, askeri operasyonların durdurulduğu bölgelere Suriyeli mültecilerin dönüşünde karşılaşılan zorluklara ilişkin bir soruya “Bir mülteci suyu, elektriği, çocuklarına okul ve tedavi için sağlık hizmeti olmadan nasıl geri dönebilir?” sorusuyla yanıt verdi. Esed, ekonomik ve yaşam koşullarını, Suriye bölgesinin en büyük bölümünü oluşturan, Rusya ve İran müttefiklerinin desteğiyle hükümetinin yeniden kontrol altına aldığı bölgelere indirgedi. Her ne kadar bu bölgelerde savaş durmuş olsa da orada hayat hala zor, hatta durum savaş zamanlarına göre çok daha zor.

vtju
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed (EPA)

Suriye hükümeti, ülkedeki ekonomik çöküşten ve yeniden inşanın engellenmesinden ABD’yi ve Batılı ülkeleri sorumlu tutuyor. Bu ülkeler, Suriye hükümetine ve onunla ilgilenenlere yönelik boğucu ekonomik yaptırımlar uyguluyor.

Geçen Mart ayında Dünya Bankası, Suriye’nin gayri safi hasılasındaki daralmanın 2,3 puan artarak 2023’te yüzde 5,5’e ulaşmasını bekliyordu. Yeniden yapılanma çalışmalarındaki yavaşlama devam ederse, bu durum ekonomik büyümenin daha da daralmasına yol açacak.

Öte yandan enflasyonun, ekonomik çöküşün ve yerel para biriminin değerinin Şam hükümeti açısından benzeri görülmemiş seviyelere (1 dolar 14 bin lira) kadar bozulmasının ve kriz yönetiminde ekonomi politikalarının bocalamasının sorumluluğunun büyük bir kısmı yerel iktisatçılara aittir. Bu ekonomi, devletin kaynaklarını kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde yönlendirdiğinde tarımı, sanayiyi ve geleneksel ticareti ortadan kaldırmayı başardı.

Şamlı bir ekonomist, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Geçtiğimiz Ağustos ayında açıklanan yüzde 100’lük artıştan sonra çalışan maaşı 25 doları geçmiyor. Bu miktar, elektrik, su ve akaryakıt fiyatlarındaki artıştan kaynaklanan yüksek fiyatlar dikkate alındığında küçük bir ailenin bir günlük masrafını dahi karşılamıyor. Peki devlet çalışanları, ayın geri kalan masraflarını nereden karşılıyor? Bu noktada başka kaynaklar da var. Bunların başında ise rüşvet, ikinci bir iş veya yasa dışı kazanç geliyor” ifadelerini kullandı. “Bu, piramidin tabanında gerçekleşir. Yolsuzluğun yukarıya doğru sızmayı artırdığını, tekel, büyük anlaşmalar yapmak ve kaçakçılık ve şaibeli ticaret operasyonlarına dolaylı sponsorluk ile temsil edildiğini söylersek abartmış olmayız” diyen ekonomist, “Bütün eklemleri çürümüş ve ekonomi çökmüş olmasına rağmen devleti ayakta tutan, yolsuzluk ve yasadışı kazançtır” şeklinde konuştu. Ekonomiste göre bu durum da küçük bir varlıklı sınıf ile işlerini dış yardım ve işçi dövizleri yoluyla yöneten orta sınıfın küçük bir kalıntısı arasındaki uçurumu artırıyor. Ezici bir çoğunluk ise göç etmeyi ve kendilerini kabul eden herhangi bir ülkeye sığınmayı hayal ediyor.

dsf
Suriye’nin güneyindeki Süveyda şehrinde gerçekleşen halk protestolarından bir görüntü (EPA)

Dünya Gıda Programı verilerine göre Suriye, dünyada gıda güvensizliğinin en fazla yaşandığı altı ülkeden biri. Suriye’de yaklaşık 12,1 milyon insan, yani nüfusun yarısından fazlası gıda güvensizliği yaşıyor. Suriye’de ortalama aylık ücret, şu anda ailenin gıda ihtiyacının yalnızca dörtte birini karşılıyor. Dünya Gıda Programı’ndan elde edilen veriler aynı zamanda yetersiz beslenmenin arttığını, çocuklarda bodurluk oranlarının ve anneler arasında yetersiz beslenmenin benzeri görülmemiş seviyelere ulaştığını gösteriyor. Açlık insanları tehdit ederken, ufukta ise Suriye hükümetinin enflasyonla mücadele ve yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik net bir planı yok, aksine tam tersi yaşanıyor. Enerji, su, gıda ve ilaç gibi en temel yaşam ihtiyaçlarından yoksun olan Suriyelilerin dramı derinleşirken, bu da Suriye’nin güneyindeki Süveyda vilayetinde günlerdir yoğunlaşan halk protestolarının patlak vermesinin nedenlerinden birine dönüştü.



Irak'taki Şii Koordinasyon Çerçevesi çöküşün eşiğinde

Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin daha önceki toplantısından bir kare (Irak Haber Ajansı)
Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin daha önceki toplantısından bir kare (Irak Haber Ajansı)
TT

Irak'taki Şii Koordinasyon Çerçevesi çöküşün eşiğinde

Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin daha önceki toplantısından bir kare (Irak Haber Ajansı)
Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin daha önceki toplantısından bir kare (Irak Haber Ajansı)

Şii Koordinasyon Çerçevesi çevresindeki siyaset kulislerinde, son aylarda meydana gelen değişikliklerle bu güçlerin dağılmanın eşiğinde olduğu konuşuluyor.

Koordinasyon Çerçevesi’ne yakın kaynaklar, ‘ittifakın birliğini zayıflatmaya’ katkıda bulunan birkaç faktöre işaret etti. Bunların başında şu anda çoğu ana gücün neredeyse bağımsız olarak yarışmayı tercih ettiği ve Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin ikinci dönem için aday olmayı istemesinden kaynaklanan fikir ayrılığıyla, önümüzdeki kasım ayında yapılması planlanan genel seçimler geliyor. Diğer faktörler arasında ise İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) komutanları aracılığıyla Irak'taki Şii güçler arasındaki ilişkilerin yol gösterici pusulası olan İran'ın, İsrail'in saldırıları ve ABD ile uluslararası baskılar sonucunda yaşadığı bölgesel değişimler ve zorlu koşullar yer alıyor.


Doha Zirvesi Bildirisi’nde Katar'la koşulsuz dayanışma ve saldırının yaygın olarak kınanması vurgusu

Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan bir kare (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan bir kare (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
TT

Doha Zirvesi Bildirisi’nde Katar'la koşulsuz dayanışma ve saldırının yaygın olarak kınanması vurgusu

Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan bir kare (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan bir kare (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)

Kaynaklar, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda tartıştıkları taslak nihai bildirinin, İsrail'in geçtiğimiz salı günü Katar'a düzenlediği saldırılarını şiddetle kınadığını söyledi.

Kaynaklara göre taslak bildiri, bir araya gelen devletlerin Katar’la sarsılmaz dayanışma içinde olduklarını teyit ederken Katar topraklarındaki bir yerleşim bölgesini hedef alan saldırıyı, ‘açık bir saldırganlık eylemi ve uluslararası hukukun ciddi bir ihlali’ olarak değerlendirerek kınadı. Bildiride ayrıca, İsrail’in düzenlediği saldırıların bölgesel ve uluslararası barışı ve güvenliği tehdit eden bir tırmanış oluşturduğu ve bunun tüm Arap ve İslam ülkelerine yönelik bir saldırı olduğu vurgulandı.

Bildiri, bu ülkelerin Doha'nın egemenliğini ve güvenliğini savunmak için aldığı tüm önlemlere koşulsuz destek verdiklerini yeniden teyit etti.

İsrail’in saldırısının Gazze'deki savaşı sona erdirmek ve tutukluları serbest bırakmak için Katar'ın arabuluculuk çabalarını baltalamayı amaçladığı vurgulanan bildiride barış için yapılan diplomatik çabaların başarısızlığından İsrail'in tam olarak sorumlu tutulduğu belirtildi. İsrail'in saldırısının ‘mevcut ve gelecekteki anlaşmaları tehdit ettiği’ ifade edilen bildiride, uluslararası topluma saldırıyı durdurmak için acil önlemler alması çağrısında bulunulurken, Arap Barış Girişimi'ne bağlı kalınmasını vurgulandı. Bununla birlikte Katar, Mısır ve ABD'nin arabuluculuk çabalarındaki rolünü ve Suudi Arabistan ile Fransa'nın ‘iki devletli çözümü’ destekleyen çabaları övüldü.

Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al-i Sani'nin dün gerçekleşen zirvede yaptığı konuşmadan, Doha'nın kendi topraklarına yönelik saldırıyı kınamak, uluslararası toplumu İsrail'i Gazze Şeridi'nde yürüttüğü savaşı durdurmaya zorlamak ve Filistin devletinin kurulmasını desteklemek amacıyla ‘gerçekçi’ bir yanıt hazırlamaya çalıştığı anlaşıldı. Katarlı yetkili, ülkesinin Gazze Şeridi'nde ateşkesin sağlanması için Mısır ve ABD ile arabuluculuk rolünü sürdüreceğini de duyurdu.


Doha Zirvesi: İsrail'e karşı ortak adımların görüşüleceği bakanlar toplantısı

Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)
Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)
TT

Doha Zirvesi: İsrail'e karşı ortak adımların görüşüleceği bakanlar toplantısı

Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)
Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)

Arap ve İslam ülkelerinin dışişleri bakanları bugün Katar'ın başkenti Doha'da bir araya gelerek İsrail'in Doha'ya yönelik saldırısı hakkında bir karar taslağını görüştü. Karar, yarın Katar'ın ev sahipliğinde düzenlenecek olağanüstü Arap Birliği – İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesinde liderlere sunulacak.

Bu gelişme, zirveye katılan ülkelerin dışişleri bakanları arasında, resmi toplantılar başlamadan önce bölgesel ve uluslararası gelişmelerle ilgili tutumları koordine etmek için iletişimin devam ettiği bir dönemde gerçekleşti.

Geçtiğimiz salı günü Katar'ın başkentinde Hamas liderlerini hedef alan İsrail saldırıları, hareketin beş üyesinin ve Katar güvenlik güçlerinden bir üyenin ölümüne yol açtı.

Zirvenin taslak sonuç bildirgesinin tartışılması

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan dün Doha'ya geldi. Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Macid el-Ensari, olağanüstü zirvede ‘bugün yapılacak dışişleri bakanları hazırlık toplantısında sunulan, İsrail'in Katar devletine yönelik saldırısı hakkında bir taslak bildirgenin tartışılacağını’ doğruladı.

Katar Haber Ajansı'na (QNA) yaptığı açıklamada el-Ensari, zirvenin toplanmasının, ‘İsrail'in bir dizi Hamas liderinin konutlarını hedef alan alçakça saldırısı karşısında İslam dünyasının Katar ile dayanışma içinde olduğunu yansıttığını’ vurguladı.

Dışişleri bakanlarının gündeminde Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani'nin konuşması ve Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt'ın benzer bir konuşması yer alıyor. Dışişleri bakanları, önerilerini, resmi olarak kabul edilmesi için olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesine sunacak.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanlığı Devlet Bakanı Halife bin Şahin el-Merar, Bangladeş Geçici Hükümeti Dışişleri Bakanlığı Danışmanı Muhammed Tevhid Huseyin, Brunei Darussalam Cumhuriyeti Dışişleri İkinci Bakanı Dato Erron Behin Yusuf, Kazakistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Alibek Bakayev, İİT Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha ve Gambiya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Mohamed Jallow olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesine katılmak üzere Katar’ın başkenti Doha’ya geldi.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, İİT dışişleri bakanları toplantısına katılmak üzere bugün Tahran'dan Doha'ya gitti. İran Devrim Muhafızları Ordusu'na yakın (DMO) Tesnim haber ajansı, Arakçi'nin İİT dışişleri bakanları olağanüstü toplantısına katılmak üzere bu sabah Katar'ın başkentine gittiğini bildirdi. Söz konusu toplantı, yarın yapılacak olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesi hazırlıkları kapsamında, İsrail'in Katar'a yönelik ‘askeri saldırganlığını’ görüşmek üzere Katar'ın talebi üzerine düzenlendi. Tesnim, İran'ın olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesinde İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan tarafından temsil edileceğini bildirdi.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ise İsrail'in ‘kardeş ülke Katar'a yönelik acımasız saldırısının uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve Arap, bölgesel ve uluslararası güvenlik ve istikrarı tehdit eden tehlikeli bir adım olduğunu’ söyledi.

Katar'ın yarın ev sahipliği yapacağı olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesi öncesinde QNA'ya verdiği özel röportajda Abbas, “Doha Zirvesi'ne katılmanın mesajı ve amacı açık; Katar'ın güvenliği, Arap ve İslam ülkelerinin güvenliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Hepimiz bu saldırılar karşısında birleşmiş durumdayız” ifadelerini kullandı.

Abbas, İsrail'in Arap ve İslam ülkelerinin güvenliğine yönelik saldırısının yansımalarıyla ilgili olarak, bunun ‘Arap ve İslam ülkelerinin güvenliğini zayıflatmaya ve bölgenin istikrarını bozmaya yönelik tehlikeli bir gösterge olduğunu’ belirtti. Abbas, ‘kolektif güvenliği korumak için Arap ve İslam dünyasının ortak bir tepki vermesi gerektiğini’ vurguladı.

Abbas ayrıca, İsrail'in Katar, Filistin ve diğer Arap ülkelerine karşı sürdürdüğü ihlallerden sorumlu tutulması gerektiğini bildirdi.

QNA’nın bugün yayınladığı röportajda Abbas, insani yardımın ulaştırılmasının hızlandırılması, işgal güçlerinin Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmesi, Batı Şeria ve Kudüs'teki yerleşim faaliyetlerinin ve yerleşimci terörünün durdurulması, ele geçirilen Filistin fonlarının iadesi ve uluslararası meşruiyet kararları ve Arap Barış Girişimi uyarınca, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin tüm topraklarının işgalinin sona erdirilmesi ve yeniden inşanın ilerletilmesi gerektiğini vurguladı.

Filistin Devlet Başkanı ayrıca, Filistin davasını destekleme konusunda Katar'ın kararlı rolünü övdü ve bu durumun, hakikat ve adaleti savunan halkların ve devletlerin, saldırganların planlarını bozabileceğini kanıtladığını belirtti.

Diğer yandan Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, “Zirvenin toplanması, Katar'ın yalnız olmadığı ve Arap ve İslam ülkelerinin onun yanında olduğu mesajını veriyor” dedi.

Ebu Gayt, Şarku'l Avsat'a yaptığı özel açıklamada, “İsrail saldırıları, ne yazık ki, uluslararası toplumun iki yıldır Gazze Şeridi'ndeki soykırım suçuna sessiz kalmasından ve işgalci liderlerin istedikleri her şeyi yapıp paçayı sıyırabilecekleri hissine kapılmalarından kaynaklanıyor. Bu talihsiz durumun sona erdirilmesi gerekiyor. Zira böyle devam ederse uluslararası hukukun çöküşünün bedelini hepimiz ödeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

sdfr
Kahire'deki Arap Birliği Genel Merkezi (Şarku'l Avsat)

Geçtiğimiz perşembe günü Katar, İsrail Hava Kuvvetleri’nin salı günü Hamas liderlerinin konutlarına düzenlediği ve Körfez, Arap ve uluslararası ülkeler ve kuruluşlar tarafından kınanan saldırıyı görüşmek üzere acil bir Arap Birliği – İİT zirvesi düzenleneceğini duyurdu.

Zirvede, durumun yansımaları ve bölgenin daha fazla çatışmaya sürüklenmesini önlemek için atılması gereken adımlar tartışılacak. İran, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın zirveye katılacağını doğrularken, Irak da Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin katılacağını doğruladı. Türkiye Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yarın Doha'yı ziyaret edeceğini açıkladı.