Lübnan: Siyasi partiler Cumhurbaşkanı adayı için müzakerelere devam ediyor

Dürzi Demokratik Buluşma Bloğu anlaşma sağlanamadığı takdirde Azur’un adaylığını destekleyeceğini açıkladı

Cemayel’in Canbolat ile görüşmesine dair X uygulaması üzerinden yayınladığı fotoğraf
Cemayel’in Canbolat ile görüşmesine dair X uygulaması üzerinden yayınladığı fotoğraf
TT

Lübnan: Siyasi partiler Cumhurbaşkanı adayı için müzakerelere devam ediyor

Cemayel’in Canbolat ile görüşmesine dair X uygulaması üzerinden yayınladığı fotoğraf
Cemayel’in Canbolat ile görüşmesine dair X uygulaması üzerinden yayınladığı fotoğraf

Lübnanlı muhalif güçler, (Maruni Hristiyan) Özgür Yurtsever Hareket (ÖYH) ve Teymur Velid Canbolat başkanlığındaki (Dürzi) Demokratik Buluşma Bloğunu da içeren müzakerelerde, Cihad Azur’un cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin ortak tutumda uzlaştı. Ortak tutum kararı, Meclis Başkanı Nebih Berri’nin başlattığı diyalog çağrısı konusunda çelişkilerin devam etmesine ve diyaloğun Lübnan Kuvvetleri Partisi, Ketaib ve Değişim Güçleri’ne mensup bazı milletvekilleri tarafından reddedilmesine rağmen alındı.

FOTO: Lübnan Katolik Doğu Kilisesi Maruni Patriği Beşara Butros er-Rai (Reuters)
Lübnan Katolik Doğu Kilisesi Maruni Patriği Beşara Butros er-Rai (Reuters)

Söz konusu tarafların Azur’un adaylığını destekleme yönündeki ortak kararı, Berri’nin ‘diyaloğun başlaması için tarih belirleyip bir süre beklemek’ şeklinde atacağı bir sonraki adımın başlangıcı olarak görülüyor. Ancak özellikle diyaloğu destekleyen Lübnan Katolik Doğu Kilisesi Maruni Patriği Beşara Butros er-Rai’nin tutumunun muhalefetten tamamen farklı olduğunu öne sürmek doğru değil. Maruni Piskoposlar Konseyi’nin aylık toplantısında yayınlanan bildiride, diyalog konusundan herhangi bir şekilde bahsedilmezken, yalnızca bir cumhurbaşkanı seçilmesi çağrısı yapıldı.

Lübnan cumhurbaşkanı adayı Cihad Azur (Reuters)
Lübnan cumhurbaşkanı adayı Cihad Azur (Reuters)

Şarku’l Avsat’a konuşan muhalefetteki kaynaklara göre Piskoposlar Konseyi’nin diyaloğa değinmemesi, ‘Rai’nin muhalefetten farklı duruşunun, kaçınılmaz olarak Bkerki ile Lübnan Kuvvetleri lideri Samir Caca arasında bir anlaşmazlığa yol açacağına’ dair bahse girenlerin yolunu tıkadı. Bu durum, Canbolat’ın da katılımıyla Demokratik Buluşma ile yaptıkları toplantıda Ketaib ve Lübnan Kuvvetleri temsilcileri tarafından dile getirilen memnuniyet durumu oluşturdu.

Ketaib Partisi Genel Başkanı Sami Cemayel ile Teymur Canbolat arasında başlayan ve daha sonra Lübnan Kuvvetleri Partisi, Yenilenme Bloğu ve Değişim Bloğu temsilcisinin katıldığı genişletilmiş bir toplantıya dönüşen toplantı, ‘Demokratik Buluşma tarafından desteklenmesi ve cumhurbaşkanlığı seçim oturumlarının ya da gerekli mevzuatla ilgili oturumların boykot edilmesine destek verilmesi’ nedeniyle Berri’nin diyalog çağrısını farklı bir açıdan ele aldı.

Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri, diyalog çağrısında bulunduğu konuşmasında (Reuters)
Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri, diyalog çağrısında bulunduğu konuşmasında (Reuters)

Bu çerçevede Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre parlamento kaynakları, Teymur Canbolat’ın muhalif güçler ile Demokratik Buluşma arasında türünün ilk örneği olan toplantıya, ‘Eğer cumhurbaşkanını seçmek için bir oturuma çağrılırsak, Azur’u aday göstererek tavrımızı sürdüreceğiz’ ifadeleriyle başladığını belirtti.

Parlamento kaynaklarının belirttiğine göre Canbolat, “Hiçbir partiye meydan okumayan, Lübnanlıları bir araya getirme yeteneğine sahip bir cumhurbaşkanının seçilmesini gerektiren bir çözüme varılamadığı sürece adayımız Azur’dan vazgeçmeyeceğiz. Çünkü hiçbir taraf, adayını liderliğe ulaştırabilecek durumda değil. Ulaştırsa bile dikey bölünme nedeniyle ülke işlerini yönetmekte zorluk yaşayacak” açıklamasında bulundu.

Kaynaklar, Demokratik Buluşma’nın belirli bir siyasi gruba mensup bir başkan lehine tutumunu değiştirme niyetinde olmadığını vurgularken, toplantının Marada Hareketi lideri eski milletvekili Süleyman Franciyye’yi seçme konusundaki isteksizliğine atıfta bulundu ve “Diyaloğun başlaması için bir tarih belirlenirse bu tavrı sergileyeceğiz” dedi.

Havayı temizlemek

Kaynaklar, muhalefet ve Demokratik Buluşma’nın diyalog çağrısındaki tutarsızlıklara rağmen havanın temizlenmesine katkı sağladığına dikkat çekti. Kaynaklar ayrıca, oğul Canbolat’ın muhalefetin Berri’nin diyalog çağrısına daha az sert davranacağını umduğunu ve diyalogla ilgili bazı soruların açıklığa kavuşturulmasını herhangi bir şeyin engellemediğini söyledi. Parlamento kaynakları, bu soruların ise ‘Diyalogun sponsorluğunu kim üstleniyor ve oturumları ne kadar sürecek? Her taraf, kendi adayına sadık kaldığı sürece oturumları kısaltma imkânı var mı?’ olduğunu söylerken, “Bu durumda, rızaya dayalı bir başkan adayı üzerinde anlaşmaya varmadığımız sürece, birbirini takip eden seçim oturumlarında mevcut olacak tavırların kaydedilmesi yeterlidir” dedi.

Aynı kaynakların belirttiğine göre bazı milletvekilleri, diyalog için herhangi bir önkoşulun olmadığını söyledi. Milletvekilleri, “Biz de kendi açımızdan başkanlık seçeneklerimizi değiştirmeyeceğiz. Bu durum, Azur’un adaylığını destekleme konusundaki kesişmemizi açıklıyor” şeklinde konuştu. Milletvekilleri ayrıca, anayasanın ihlali olarak kabul edildiği ve gündeminin ‘Franciyye’nin nasıl cumhurbaşkanı olacağı’ ile sınırlanacağı için diyaloğun, cumhurbaşkanını seçmeye giriş noktası olmasını kabul etmediler.

Milletvekilleri, diyalog çağrısının siyasi ittifakın dışından bir cumhurbaşkanı arayışının arka planında gelip gelmediğini sorgularken, “Hizbullah bizimle yarı yolda buluşmaya hazır mı? Ya da Franciyye’yi seçmek için gereken sayıda milletvekilinin güvencesini almazsa seçimini kolaylaştırma niyetinde değil mi?” sorularını dile getirdi.

Söz konusu milletvekilleri, diyaloğun en fazla sayıda milletvekilini bir araya getirmeye dönüşmemesi için ikili diyaloğa itiraz etmezken, hiçbir ilerleme sağlanamayacağının bilincinde olduklarını da vurguladılar.

Bu nedenle milletvekillerinin söylediği gibi diyalog toplanırsa, Azur’un destekçileri ‘diyaloğa kimin katılmadığına bakmaksızın, pozisyonlarını değiştirmedikleri ve adaylarının, Franciyye karşısında avantaj elde edeceğine inandıkları sürece’ bu durum, pozisyon değişikliğine yol açmayacak.

Öte yandan aday olmamasına rağmen ordu komutanı General Joseph Avn’a verilen bölgesel ve uluslararası destek göz önüne alındığında, cumhurbaşkanlığı yarışını sadece Franciyye ve Azur ile sınırlamak doğru değil. Öyle ki Avn, geçtiğimiz günlerde Direnişe Sadakat bloğunun lideri Milletvekili Muhammed Raad ile görüşmede bulundu.

Toplantı, iki subayın ölümü dolayısıyla taziye amaçlı mı gerçekleşecek? Yoksa Milletvekili Cibran Basil’e, Franciyye’nin destekçilerinin arasına katılarak, Hizbullah ile arasındaki meseleyi çözmesi yönünde çağrıda bulunan bir mesaj iletmek için mi düzenleniyor? General Avn da Şii İkili ile ilişkilerinde olumlu bir normalleşme aşamasına girdi. Bu durum ise önceliği, onun cumhurbaşkanlığına ulaşmasını engellemek olan Basil’i endişelendiren bir mesele.

Kim, hangi adayı destekliyor?

Lübnan'da anayasaya göre cumhurbaşkanı Maruni Hristiyan, başbakan Sünni, meclis başkanı ise Şiilerden seçiliyor.

Ülkedeki üç büyük Hristiyan parti Lübnan Kuvvetleri Partisi, Özgür Yurtseverler Hareketi ve Ketaib Partisi, cumhurbaşkanı seçiminde Azur'u destekleyeceklerini açıkladı.

Hristiyan partilerin yanı sıra Sünni ve muhalif bağımsız bazı milletvekilleri ile Dürzi İlerlemeci Sosyalist Partisi de Azur'u destekleyen cephede yer alıyor.

Şii blokun iki önemli partisi, İran destekli Hizbullah ve seküler Emel Hareketi ile onların diğer müttefikleri ise Franciyye'yi aday gösterdi.

128 sandalyeli Lübnan Meclisinde seçim oturumunun yapılabilmesi için 3'te 2 oranında yani en az 86 milletvekilinin hazır bulunması gerekiyor. Bir adayın seçimi kazanması içinse salt çoğunluğu sağlaması gerekli.

Azur'un adaylığına karşı çıkan Hizbullah ve müttefikleri, Mecliste seçim oturumu için aranan toplantı yeter sayısını bloke edebilecek milletvekiline sahip.

Hizbullah: Çatışmacı ve meydan okuyucu aday istemiyor

Seçimde tek adaylarının Franciyye olduğunu ilan eden Hizbullah ve Emel Hareketi, başka bir aday çıkarmayı düşünmediklerini ve adaylarını da çekmeyeceklerini sıklıkla dile getiriyor.

Silahlı milisleri bulunan ve son olarak 21 Mayıs'ta Lübnan'ın güney bölgesinde askeri tatbikat düzenleyen Hizbullah, müstakbel cumhurbaşkanının kendileri ile çatışmama şartı koşuyor.

Hizbullah'a göre Hristiyan partilerin aday gösterdiği Azur çatışmacı bir aday. Azur, Hizbullah ile 2008'de ciddi çekişme içine giren dönemin Başbakanı Fuad Sinyora'nın kabinesinde yer alan bir isim.

O dönem Hizbullah ve hükümet arasında güç paylaşımı nedeniyle kısa süreli çatışma yaşanmış, Hizbullah Beyrut'un bazı bölgelerini silahla ele geçirmişti. Bunun ardından Sinyora görevinden istifa etmek zorunda kalmıştı.

Paris, Riyad ve Washington'un yaklaşımı

Lübnan'daki cumhurbaşkanı seçimine ilişkin şubat ayında Paris'te ABD, Fransa, Suudi Arabistan, Katar ve Mısır'ın katılımıyla bir toplantı gerçekleştirilmişti.

Taraflar arasında herhangi bir uzlaşıya varılmadığı için toplantının ardından ortak açıklama yapılmamıştı.

Fransa, Suudi Arabistan ve ABD'den de herhangi bir adaya henüz doğrudan veya dolaylı destek açıklaması gelmedi.

Şii partilerin desteğini alan Franciyye, 1-2 Nisan'da Paris'te Fransa Cumhurbaşkanı Emmannuel Macron'un Kuzey Afrika ve Orta Doğu Danışmanı Patrick Dorell ile görüşmüştü.

Arap ve Lübnan basınında yer alan haberlerde, Fransız yetkilinin görüşmede Franciyye'nin adaylığını desteklemek için bazı taahhütler istediği ileri sürülmüştü.

Ancak Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna, 8 Haziran'da Lübnan Dışişleri Bakanı Abdallah Buhabib ile Riyad'da yaptığı görüşmede, cumhurbaşkanı seçiminde Paris'in desteklediği bir aday bulunmadığını açık bir şekilde belirtti.

Bununla birlikte Lübnan'ın bir an önce bu krizi aşmasını önemsediklerini kaydeden Colonna, Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un, eski Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian'u Lübnan'a "cumhurbaşkanlığı seçimleri" için özel elçi olarak atadığını aktardı.

Fransa gibi Suudi Arabistan da Lübnan'daki seçim maratonunda herhangi bir adaya açık bir şekilde desteklediklerini ilan etmedi.

Cumhurbaşkanı adayı Franciyye, 18 Nisan'da yaptığı açıklamada, adaylığına yönelik Suudi Arabistan ve müttefiklerinden itiraz gelmediğini belirtse de kendisine destek niteliğinde bir açıklama da yapılmadı.

ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf, 25 Mart'taki Beyrut ziyaretinde, Lübnan'da müstakbel cumhurbaşkanının kim olacağı hususunda görüş belirtmek istemediğini ancak ABD'nin Lübnanlıların seçeceği herhangi birini memnuniyetle karşılayacağını söylemişti.

Leaf, 31 Mayıs'ta yaptığı açıklamada ise Lübnan'da cumhurbaşkanının seçilmemesi ve Mecliste oturumun yapılmasının engellenmesi halinde ülkesinin bazı Lübnanlı siyasetçilere yaptırımlar getireceği tehdidinde bulunmuştu.

Eski Bakan ve finans uzmanı Azur

Mecliste yapılacak seçimin başlıca adaylarından Cihad Azur, Lübnan'ın kıyı kenti Biblos'ta 1966'da doğdu.

Azur, ekonomi alanında önce Lübnan'da, ardından Fransa ve ABD'de eğitim aldı.

Tamamen finans ve siyaset ekonomisi alanında kariyer yapan Azur, Başbakan Sinyora hükümetinde 2000-2004 yıllarında finans danışmanı, 2005-2008'de de Maliye Bakanı görevinde bulundu.

Hükümetteki görevinden sonra çeşitli uluslararası finans şirketlerinde yönetici pozisyonunda görevler alan Azur, 2017'den beri Uluslararası Para Fonu (IMF) Orta Doğu ve Orta Asya Direktörü olarak çalışıyor.

Cumhurbaşkanı Adayı Azur, 10 Haziran'da Lübnan diasporası için düzenlenen bir programda yaptığı açıklamada, ekonomik krizdeki Lübnan'a yabancı yatırımcı çekmek için finans uzmanlığı ve bağlantılarıyla ülkeye yardımda bulunabileceğini söylemişti.

Azur, Hizbullah'ın ve diğer partilerin kendisi hakkındaki "çatışması aday" ifadelerine karşılık 12 Haziran'da yaptığı açıklamada ise, "Adaylığım ile kimseye meydan okumuyorum. Aksine cepheleri kaldırıp birleştirici olmaya çalışacağım." ifadelerini kullanmıştı.

Suriye ve İran'a yakın Franciyye

Seçimin öne çıkan diğer adayı Süleyman Franciyye, Lübnan'da 1970-1976 yıllarında cumhurbaşkanlığı yapan dedesinin ismini taşıyor.

Hizbullah ve müttefiklerinin desteklediği Franciyye, ülkenin kuzeyindeki Zgarta bölgesinde 1965'te doğdu.

Babası Tony Franciyye, Lübnan iç savaşında Şam'a yakın bir politika izleyerek Marada Tugaylarını kurdu. Tony Franciyye 1978'de Hristiyan Ketaib milisleri tarafından öldürüldü. Bunun üzerine Süleyman Franciyye'e Şam'a taşındı.

Franciyye, 1982'den 1991'ye kadar Marada milislerin komutanı olarak görev yaptı.

Şam'daki Esed ailesiyle bu vesileyle ilişkilerini geliştiren Franciyye, Suriye'ye ve dolayısıyla İran'a yakın bir isim olarak biliniyor.

Cumhurbaşkanı adaylığını ilan etmesinden sonra Franciyye, birkaç defa ülkenin önemli sorunları arasında yer alan Suriyeli mültecilerin ülkelerine gönderilmesi hususunda elini taşın altına koyabilecek bir isim olduğunu, bunu da Şam'la iyi ilişkileri sayesinde yapabileceğini belirtmişti.



Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Burhan: Hükümet savaşı sona erdirmeye yönelik tüm çabalara açık

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan (Reuters)
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan (Reuters)
TT

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Burhan: Hükümet savaşı sona erdirmeye yönelik tüm çabalara açık

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan (Reuters)
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan (Reuters)

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, dün yaptığı açıklamada hükümetin HDK ile ordu arasında yaşanan ‘yıkıcı savaşı sona erdirmeyi amaçlayan tüm yapıcı çabalara açık’ olduğunu söyledi.

Reuters'ın haberine göre Orgeneral Burhan, ABD Başkanı Joe Biden'ın çatışan taraflara müzakerelere yeniden başlamaları için yaptığı çağrıya verdiği yanıtta “Halkımızın acılarını hafifletecek ve Sudan'ı güvenlik, istikrar, hukukun üstünlüğü ve demokratik güç devri yoluna sokacak barışçıl bir çözüm aramak için tüm uluslararası ortaklarla birlikte çalışmaya hazırız” ifadelerini kullandı.

Başkan Biden dün çatışan tarafları, 2023 nisanından bu yana devam eden ve on binlerce insanın ölümüne ve ülkenin kıtlığın eşiğine gelmesine neden olan savaşı sona erdirmek üzere müzakerelere yeniden başlamaya çağırdı. Biden, Sudan’ın batısındaki Darfur’da ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında şiddetli çatışmaların yeniden başlamasından günler sonra yaptığı açıklamada, “Sudanlıların çektiği acıların sorumluluğunu taşıyan çatışan tarafları (Sudan ordusu ve HDK) güçlerini geri çekmeye, insani yardımların ulaştırılmasını kolaylaştırmaya ve bu savaşı sona erdirmek için müzakerelere yeniden katılmaya çağırıyorum” dedi.

Cumartesi günü, HDK'nın ülkenin güneybatısındaki el-Faşir’in kontrolünü ele geçirmek için saldırı başlatmasıyla şehirde şiddetli çatışmalar yeniden başladı.

El-Faşir, geçtiğimiz mayıs ayından bu yana kuşatma altına almış olmasına rağmen HDK’nın ele geçiremediği Darfur eyaletinin beş şehrinden sadece biri.

Biden yaptığı açıklamada kuşatmanın son zamanlarda ‘yoğunlaştırılmış bir saldırıya’ dönüşmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) haberine göre Biden, savaşın başlamasından bu yana sivillere yönelik zulümlere atıfta bulundu.

Darfur Valisi Minni Minawi, geçtiğimiz hafta ordunun HDK tarafından el-Faşir'e yapılan ‘büyük bir saldırıyı’ püskürttüğünü ve HDK'nın ilerleyerek kentteki askeri mevzileri ele geçirdiğini açıkladı. Sudan, geçtiğimiz yıl nisan ayından bu yana Orgeneral Abdulfettah el-Burhan komutasındaki ordu ile eski yardımcısı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu liderliğindeki HDK arasında devam eden bir savaşa sahne oluyor.

ABD Başkanı, salı günü yaptığı açıklamada, Sudan’daki savaşın ‘dünyanın en kötü insani krizlerinden birini’ yarattığı uyarısında bulunarak yaklaşık ‘10 milyon insanın’ yerinden edildiğini söyledi.

ABD, 14 Ağustos'ta Sudan’a insani yardımların ulaştırılmasının kolaylaştırılması ve ateşkesin sağlanması için İsviçre'de müzakereler başlattı.

Müzakereler, başladıktan yaklaşık on gün sonra ateşkes konusunda bir anlaşma sağlanamadan sona erdi. Ancak çatışan taraflar iki önemli koridor üzerinden güvenli ve hiçbir engelleme olmadan insani yardımların ulaştırılmasını sağlamayı taahhüt etti.

ABD'nin Sudanlı sivillere iki yıl içinde toplam 1,6 milyar dolarlık yardımda bulunduğunu hatırlatan Biden, “Açıkça söylemeliyim ki ABD, özgürlük, barış ve adaleti hak eden Sudan halkına olan bağlılığından vazgeçmeyecek. Çatışmanın tüm taraflarına şiddete son vermeleri çağrısında bulunuyoruz” ifadelerini kullandı. ABD Başkanı, her iki tarafın da Sudan'ın tüm bölgelerine insani yardımların herhangi bir engelleme olmadan ulaştırılmasına derhal izin vermesi gerektiğinin altını çizdi.