İsrail arşivlerinde Ekim Savaşı'na ilişkin neler var?

İsrail arşivleri savaşın 50’inci yıl dönümünde açıldı.

Suriye ordusuna destek için Golan Tepeleri'ne doğru yola çıkan Ürdün tankları. (Getty İmages)
Suriye ordusuna destek için Golan Tepeleri'ne doğru yola çıkan Ürdün tankları. (Getty İmages)
TT

İsrail arşivlerinde Ekim Savaşı'na ilişkin neler var?

Suriye ordusuna destek için Golan Tepeleri'ne doğru yola çıkan Ürdün tankları. (Getty İmages)
Suriye ordusuna destek için Golan Tepeleri'ne doğru yola çıkan Ürdün tankları. (Getty İmages)

Sami Mubayyad

Uzun yıllar boyunca Arap milliyetçileri, kanıt veya delil olmaksızın, merhum Ürdün Kralı Hüseyin bin Talal'ın, 1973'teki meşhur 6 Ekim Savaşı'ndan birkaç gün önce İsrail'e oldukça doğru bilgiler verdiğini söylediler.

Bu, 1948'deki ilk Filistin Savaşı, 1956'daki Süveyş Savaşı ve 1967'deki Haziran Savaşı'ndan sonra Ortadoğu çatışma tarihindeki dördüncü savaştı. İsrail, 1967 savaşını ‘Altı Gün Savaşı’ olarak adlandırdı ve bu savaşta Golan Tepeleri, Sina Yarımadası, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'ü işgal etti. Ekim Savaşı (İsrail'de Yevm el-Gufran Savaşı veya ‘Yom Kippur’ olarak bilinen) yaklaşık 3 bin İsrail askerinin ölümüyle sonuçlandı. Arap tarafından ise 3 bin ila 3 bin 500 Suriyeli ve 5 binden fazla Mısırlı askerin öldüğü tahmin ediliyor.

Fotoğraf Altı: Ürdün Kralı Hüseyin bin Talal. (AFP)
Ürdün Kralı Hüseyin bin Talal. (AFP)

Bu savaş, Arap liderleri, Suriye Devlet Başkanı Hafız Esed ve Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat için kariyerlerinde büyük bir dönüm noktasıydı. Her ikisi de 1970'te iktidara geldi ve savaşta önemli rol oynadılar. Savaş hakkında çok şey yazıldı. Kahire'de Sedat, savaştaki başarısından dolayı ‘Barlev Hattını Aşan Kahraman’ olarak anıldı. Esed ise Şam'da ‘İki Kasım Kahramanı’ olarak anıldı. (1970 Kasım ayındaki askeri darbeyle iktidara geldi ve 1973 Ekim ayındaki savaşta önemli bir rol oynadı.)

İsrail arşivlerinde adı geçen Kral Hüseyin

Al-Jazeera kanalında ve ‘Çok Gizli’ (Sırri Lil Gaye) adlı tanınmış programında anlatılan hikâyeye göre Kral Hüseyin, 1967'deki acı deneyiminden sonra Suriye ve Mısır’ının yanında savaşa girmedi. Bu deneyim, Kral Hüseyin'e Batı Şeria ve Doğu Kudüs'ü kaybettirdi. Kanala göre Hüseyin, dönemin İsrail Başbakanı Golda Meir'e telefon ederek onu Suriye-Mısır'ın Yıpratma Savaşı'ndan sonra gerçek bir savaşa girme planı konusunda uyardı. Bazı insanlar, Kral Hüseyin ve Golda Meir arasındaki hikâyeyi, daha önce tarih kitaplarında yer alan ve kesin olarak kanıtlanmış olan bir olaya dayandırıyorlar. Kral Hüseyin'in büyükbabası Ürdün'ün kurucusu Kral I. Abdullah, 1947'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun Filistin'i taksim etme kararının ardından Golda Meir ile bir araya gelerek, İsrail'e tahsis edilen bölgelerde savaşmaktan kaçınacağını söylemişti.

6 Ekim 2023'te savaşın ellinci yıl dönümü yaklaşırken Başbakanlığa bağlı İsrail Arşiv Merkezi bugün, 1973 savaşına ilişkin binlerce belgeyi yayınladı. Aralarında bu tarihsel iddianın kanıtı, Golda Meir'in Ofis Müdürü Elie Mizrahi'nin not defteri de bulunuyor.

6 Ekim 2023'te, savaşın 50’inci yıl dönümü yaklaşırken Başbakanlığa bağlı İsrail Arşiv Merkezi bugün, 1973 savaşına ilişkin binlerce belgeyi yayınladı.

Mizrahi'nin evraklarında, Hüseyin'in 25 Eylül 1973'te Meir ile acil bir randevu talep ettiği ve bunun için İsrail'e geldiği yazıyor. İsrail İstihbarat Servisi (Mossad), Kral Hüseyin'e ‘LIFT’ veya ‘Kaldırmak’ olarak kodlanmış bir takma ad veriyordu. Buluşma, Tel Aviv yakınlarındaki bir Mossad merkezinde düzenlendi. Hüseyin, konuşmasına Suriye'nin askeri hazırlıklarından bahsederek başladı, Mısır'dan hiç bahsetmedi. Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre Mizrahi'nin defterinde şu ifadelere yer veriliyor:

"(LIFT) bize, çok hassas kaynaklardan öğrendiğine göre Suriye'nin hazırlıklarının tamamlandığını ve Suriye kuvvetlerinin hava kuvvetleri de dahil olmak üzere, iki gündür tam teçhizatla hazır olduklarını söyledi."

Meir, Suriyelilerin Mısır ordusunun aktif katılımı olmadan savaşa girip giremeyeceğini sordu. Kral, buna şüpheyle baktığını ve tarafların iş birliği yapacağını söyledi. O sırada İsrail Askeri İstihbaratının Başkanı olan Eli Zeira, Kral Hüseyin'in bilgilerinin ‘yetersiz’ olduğunu ve bu değerlendirme nedeniyle ciddiye alınamayacağını belirtti.

Cemal Abdunnasır'ın damadının rolü

7 Eylül 2023'te yayınlanan belgelere göre İsrail'e ikinci bir uyarı, bu kez Mısır'ın Eski Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır'ın damadı olan Eşref Mervan'dan geldi. Eşref Mervan hakkında uzun zamandır şüpheler vardı ve birçok Mısırlı yazar, onun gerçekte Mossad ile çalıştığını ancak aynı zamanda kendi istihbarat teşkilatı lehine iki taraf için çalışan ajan olduğunu belirtti. Eşref Mervan, 1973'te Cumhurbaşkanı Enver Sedat'ın ofisinde çalışıyordu ve ona en yakın isimlerden biriydi. Birkaç yıl önce ‘Melek/ The Angel’ (İsrail'in onunla olan ilişkilerinde kullandığı takma ad) adlı bir kitap yayınlandı ve daha sonra Netflix tarafından aynı isimle filme dönüştürüldü.

Fotoğraf Altı: Eşref Mervan. (Getty Images)
Eşref Mervan. (Getty Images)

Yeni belgeler, Melek’in Yom Kippur Savaşı'ndan saatler önce Mossad Başkanı Zvi Zamir ile buluştuğunu ve "Savaş yüzde 99 ihtimalle yarın başlayacak" dediğini ortaya koyuyor. Zamir, askeri istihbarat başkanından daha bilinçli görünüyordu ve Eşref Mervan'ın sözlerini ciddiye aldı. Savaşın başlamasından altı saat önce, Golda Meir'e şifreli bir telgraf göndererek savaşın ‘saatler içinde’ başlayacağını söyledi. Bilindiği üzere Eşref Mervan, 27 Haziran 2007'de Londra'daki evinin balkonundan düşerek gizemli bir şekilde öldü. Bazıları intihar ettiğini, diğerleri ise öldürüldüğünü iddia etti.

Elie Mizrahi'nin not defteri

Araştırmacılar, yayınlanan belgeleri tasnif ve analiz etmeyi henüz tamamlayamadı. Arap okuyucular, belgeler İbranice olduğu için henüz okuyamadılar. Meir'in ofis müdürü ve özel sekreteri olan Eli Mizrahi'nin not defteri bin sayfadan oluşuyor. Okuyucu, sahibinin yazısının belirgin şekilde kötüleşmesi ile yorulduğunu ve bazen farklı bir renkte yeni bir kaleme geçmesiyle mürekkebinin ne zaman kuruduğunu anlayabiliyor.

Araştırmacılar, yayımlanan belgeleri tasnif ve analiz etmeyi henüz tamamlamadı ve Arap okuyucular, İbranice oldukları için bunları okuyamadı.

Örneğin, Mizrahi, 7 Ekim 1973'te Golda Meir'in Suriye cephesindeki durumun ne kadar tehlikeli olduğunu tam olarak anladığını ve 1967'den beri işgal altındaki Golan köylerinden çekilmeye karar verdiğini söylüyor. Ayrıca Meir’in komutanların görüşünü almak için 6:15'te askeri harekat odasına girdiği ve 8:05'e kadar ofisine dönmediğini belirtiyor. Yirmi dakika sonra İsrail ordusunun savaşın ilk günündeki kayıplarını telafi etmek için ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger'ı aradı ve askeri komutanların raporunu ondan sakladı ve kendisine çekilme niyeti hakkında hiçbir şey söylemedi, böylece bu durum Başkan Richard Nixon yönetiminin askeri takviye gönderme kararını etkilemeyecekti.

2017'de yayımlanan belgelerle karşılaştırma

İsrail Ulusal Arşivi, 400 milyon belgeden oluşuyor. Bu belgeleri kopyalamak, analiz etmek ve tasnif etmek için 17 araştırmacı görev yapıyor. Bu araştırmacılar, hepsi Başbakanlık'a bağlı olan memurlar. Şimdiye kadar sadece 30 bin belge kopyalandı. Bunların arasında, 3 bin 500 sayfadan oluşan (bin 400 dosya, bin fotoğraf, 750 ses kaydı ve sekiz video) Ekim 1973 Savaşı ile ilgili belgeler de var. ‘Gizli’ olarak sınıflandırılan bazı belgeler, Ekim 1973 Savaşı'nın 90’ıncı yıl dönümü olan 2063 yılına kadar açılmayacak. Dünyanın çoğu ülkesi, hükümet belgelerini 30 ila 50 yıl arasında saklar. İsrail, yıllar önce Filistin'in Birinci Savaşı ile ilgili belgeleri yayınlamıştı, ancak deneyimli tarihçiler, Benny Morris, Avi Shlaim ve Ilan Pappé tarafından incelendikten sonra bunları hızla geri çekilp tekrar gizledi. Çünkü bu belgeler, o günlerde Filistin halkına karşı işlenen suçların boyutunu ortaya koyuyordu. Bu suçlar arasında, infazlar, Arapların evlerinden zorla tahliye edilmesi ve evlerinin dinamitle yıkılması yer alıyordu.

Fotoğraf Altı: Mısır’ın eski Cumhurbaşkanı Enver Sedat. (Shutterstock)
Mısır’ın eski Cumhurbaşkanı Enver Sedat. (Shutterstock)

Binyamin Netanyahu yönetimi, o gün hükümet belgelerinin gizlilik süresini 70 yıla çıkarmaya karar verdi. Bu, Nekbe’nin (Filistinlilerin 1948'de evlerinden sürülmesi) tam dosyalarının ancak 2038'de ve Nekse’nin (1973 Arap-İsrail Savaşı) dosyalarının 2057'ye kadar açılmayacağı anlamına geliyor. Bu nedenle, Ekim 1973 Savaşı arşivlerinin açılması, bir gelenek değil, bir kuralın ihlali olarak kabul edilebilir.

İsrail, 2017 yılında da benzer bir adım atmıştı. İsrail, o zaman 1967 Altı Gün Savaşı'nın 50. yıldönümünde 150 bin belge yayınladı. Bu belgelerde, İsrail'i suçlayacak herhangi bir yeni bilgi veya ayrıntı yoktu. Sadece Başbakan Levi Eşkol hükümetinin 36 oturumunun tutanaklarından oluşuyordu. Bu tutanaklara göre bu kapalı oturumlardan birinde, Eşkol, Mısır ordusu tarafından askerler üzerinde ‘gerçek bir katliam’ yapılabileceğinden endişesini dile getirdi. İsrail Genelkurmay Başkanı İzak Rabin, İsrail'in ilk ateşi açması gerektiğini söyleyerek sözünü kesti. Savunma Bakanı Moşe Dayan da ona katıldı ve "Saatler içinde Beyrut'ta olacağız" dedi. Ancak Dışişleri Bakanı Abba Eban, bunun ülkeyi ‘dinamit fıçısına’ çevireceğini söyleyerek karşı çıktı. Eşkol gülümseyerek "Bana kalsa, tüm Arapları Brezilya'ya gönderirdim" ifadelerini kullandı.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



Husi medyası: ABD'nin Saada'daki göçmen gözaltı merkezini bombaladığı saldırıda 68 kişi öldü

Bir Yemenli, ABD'nin Sanaa'ya düzenlediği saldırının ardından oluşan yıkımın izlerini inceliyor, Yemen, 27 Nisan 2025 (AFP)
Bir Yemenli, ABD'nin Sanaa'ya düzenlediği saldırının ardından oluşan yıkımın izlerini inceliyor, Yemen, 27 Nisan 2025 (AFP)
TT

Husi medyası: ABD'nin Saada'daki göçmen gözaltı merkezini bombaladığı saldırıda 68 kişi öldü

Bir Yemenli, ABD'nin Sanaa'ya düzenlediği saldırının ardından oluşan yıkımın izlerini inceliyor, Yemen, 27 Nisan 2025 (AFP)
Bir Yemenli, ABD'nin Sanaa'ya düzenlediği saldırının ardından oluşan yıkımın izlerini inceliyor, Yemen, 27 Nisan 2025 (AFP)

Husi medyasına göre Yemen sivil savunması Pazartesi günü yaptığı açıklamada, Saada kentinde yasadışı göçmenlerin barındığı bir sığınağı hedef alan ABD bombardımanında 68 Afrikalı göçmenin öldüğünü ve 47'sinin de yaralandığını duyurdu.

Husilere bağlı Al- Masirah TV daha önce yaptığı açıklamada çoğu ağır olmak üzere 50'den fazla yaralının Cumhuriyet Hastanesine kaldırıldığını duyurdu.

Televizyon, enkaz altında kaybolan yaklaşık 30 kişiyi arama çalışmalarının sürdüğünü ve bölgede patlamamış bir füzenin bulunması nedeniyle ilgili makamların son derece dikkatli davrandığını da belirtti.

Husilere bağlı İçişleri Bakanlığı ise “Dün gece ABD bombardımanı, tamamı Afrika uyruklu 115 göçmenin barındığı bir merkezi hedef aldı ve çok sayıda kişinin ölümüne ve onlarcasının da yaralanmasına neden oldu” açıklamasını yaptı.

Saldırı Yemen'de Husilerin kalesi olan Saada vilayetinde gerçekleşti. Al-Masirah TV tarafından yayınlanan görüntülerde olay yerinde meydana gelen bir patlama sonucunda ölü ve yaralıların cesetlerinin olduğu görülüyor.

15 Mart'ta ABD Başkanı Donald Trump, Washington'un grubun Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nde seyrüsefere yönelik tehditlerini durdurma ve İsrail'i hedef alan tekrarlanan saldırıları caydırma çabalarının bir parçası olarak, Husi grubuna karşı askeri bir operasyon başlatılması emrini verdi ve grubu “ölümcül güç” ve yeteneklerinin “tamamen ortadan kaldırılması” ile tehdit etti.

ABD Merkez Komutanlığı dün yaptığı açıklamada 15 Mart'tan bu yana Yemen vilayetlerinde 800'den fazla Husi hedefini bombalayarak yüzlerce Husi savaşçısını ve liderlerinin çoğunu öldürdüğünü duyurdu.

Komutanlıktan yapılan açıklamada, ABD saldırılarının Yemen'in Ras İsa limanının yakıt alma kabiliyetini yok ettiği, bunun da Husilerin saldırı düzenleme ve para kazanma kabiliyetini etkilediği belirtildi. Komutanlık, güçlerinin Husilere yönelik operasyonlarının balistik füze fırlatma sıklığını yüzde 69, insansız hava aracı saldırılarını ise yüzde 55 oranında azalttığını da sözlerine ekledi.

İran'la müttefik olan ve Yemen'in büyük bölümünü kontrol eden Husi grubu Kasım 2023'ten bu yana Gazze'deki Filistinlilere destek amacıyla Kızıldeniz'deki gemilere saldırılar düzenliyor.