Yemenli taraflar Riyad'ın barış girişimi konusunda iyimser

Yemen meşru hükümeti ve Husiler, Suudi Arabistan’ın barış girişimi çabalarında ilerleme kaydedildiğini belirterek geçtiğimiz nisan ayından bu yana yapılan görüşmelerin sonuçlarına dikkat çektiler.

Suudi Arabistan heyetinin Sana ziyaretinde bir araya gelen Suudi Arabistan'ın Yemen Büyükelçisi Muhammad Al Cabir (solda) ve Yemen Ulusal Kurtuluş Hükümeti Müzakere Heyeti Başkanı Muhammed Abdusselam. (The Indepdendent Arabia)
Suudi Arabistan heyetinin Sana ziyaretinde bir araya gelen Suudi Arabistan'ın Yemen Büyükelçisi Muhammad Al Cabir (solda) ve Yemen Ulusal Kurtuluş Hükümeti Müzakere Heyeti Başkanı Muhammed Abdusselam. (The Indepdendent Arabia)
TT

Yemenli taraflar Riyad'ın barış girişimi konusunda iyimser

Suudi Arabistan heyetinin Sana ziyaretinde bir araya gelen Suudi Arabistan'ın Yemen Büyükelçisi Muhammad Al Cabir (solda) ve Yemen Ulusal Kurtuluş Hükümeti Müzakere Heyeti Başkanı Muhammed Abdusselam. (The Indepdendent Arabia)
Suudi Arabistan heyetinin Sana ziyaretinde bir araya gelen Suudi Arabistan'ın Yemen Büyükelçisi Muhammad Al Cabir (solda) ve Yemen Ulusal Kurtuluş Hükümeti Müzakere Heyeti Başkanı Muhammed Abdusselam. (The Indepdendent Arabia)

Tevfik eş-Şenvah

Yemenli taraflar, Suudi Arabistan ve Umman Sultanlığı’nın ülkedeki ‘kanlı krize’ siyasi bir çözüm bulma yönünde kaydettiği ilerleme karşısında iyimser olduklarını ifade ettiler. Riyad'ın dokuz yıl önce başlayan savaşın ardından ilk kez geçtiğimiz perşembe günü bir Husi heyetiyle gerçekleştirdiği istişarelerdeki olumlu hava, çatışan taraflarca yapılan açıklamalara da yansıdı.

Yemen Şura Konseyi tarafından cumartesi günü yapılan açıklamada, istişarelerin ‘bir sonraki aşamaya geçtiği’ belirtilerek barış görüşmelerinden duyulan memnuniyet vurgulandı. Husiler, Yemen Ulusal Kurtuluş Hükümeti Sözcüsü ve Müzakere Heyeti Başkanı Muhammed Abdusselam aracılığıyla ‘barışın listedeki ilk seçenek olduğunu’ bildirdi. Abdusselam, Husilerin Riyad müzakerelerinin Yemen’de, komşu ülkelerde ve bölgede barış ve istikrarı sağlayacak şekilde tüm insani, askeri ve siyasi dosyalarda somut ilerlemeyle sonuçlanmasını umduklarını ifade etti.

Söz konusu olumlu atmosfer, başta barış ve itidal girişimlerini kabul etmeyen Husiler olmak üzere Yemenli tarafların savaşın devam etmesine verdiği tepkiyi, Suudi Arabistan’ın barış girişimi çabalarında kaydedilen ilerlemeyi ve geçtiğimiz nisan ayında yapılan görüşmelerin olumlu sonuçlarını yansıtıyor.

“Barış mümkün”

Abdusselam’ın açıklamalarının ardından Husilerin barış girişimleri sırasındaki niyetleriyle ilgili ketumluğuyla bilinen Yemen Şura Konseyi Başkanı Ahmed Ubeyd bin Dağr, ‘Husilerin, Yemen halkını, sebep oldukları ulusal krizden çıkarmak için istişarelerin sorumluluğunu üstlenmelerini umduğunu’ söyledi. Şaku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre Dağr açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Husilerin prensip olarak referans olan üç şarta uymaları ve barışı bir amaç ve hedef olarak görmeleri halinde Yemen’de adil ve kapsamlı bir barışın sağlanması mümkün. Halkımızı kurtarmak, ülkemizi cumhuriyet sistemi ve federal devlet çatısı altında bir arada tutmak, kalıcı istikrar ve güvenliği sağlamak için en iyi seçeneğin barış olduğunu hepimiz anladık.”

Suudi Arabistan ve Umman’ın çabalarını tamamlayıcı bir diyalog

Bin Dağr’ın açıklamaları, önümüzdeki günlerde ‘hiç kimsenin dışarıda bırakılmadığı, kapsamlı bir ulusal diyalog’ ile ilan edilmesi beklenen ateşkesin ardından Yemenli tüm siyasi güçler arasındaki ilişkilerin niteliğini ele alan bir gelecek vizyonun ipuçlarını verdi. Bin Dağr, söz konusu diyaloğun artık ‘Suudi Arabistan, Umman Sultanlığı ve uluslararası toplumun çabalarını tamamlayan acil bir ulusal talep’ haline geldiğini belirtti.

Suudi Arabistan Resmi Haber Ajansı’nın (SPA) aktardığına göre Riyad yönetimi geçtiğimiz perşembe günü, Yemen’de kalıcı ve kapsamlı bir ateşkese ulaşmanın yollarını görüşmek ve Yemenli taraflar için kabul edilebilir ve sürdürülebilir bir siyasi çözüm üzerinde anlaşmaya varmak amacıyla Sana'dan bir heyeti davet etti.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, davetin 2021 martında duyurulan Riyad Barış Girişimi’nin bir uzantısı ve Suudi Arabistan'ın Yemen Büyükelçisi Muhammad Al Cabir başkanlığındaki Suudi Arabistan heyetinin, Umman Sultanlığı'nın katılımıyla Sana'da 8-13 Eylül tarihlerinde gerçekleştirdiği toplantıların ve görüşmelerin devamı olduğu belirtildi.

Barış sürecine giriş

Umman Sultanlığı’nın aracılık ettiği geçmiş müzakerelerin devamı niteliğindeki görüşmelerin Husiler ile Yemen meşru hükümeti arasında geçtiğimiz ekim ayında sona eren ateşkesin yenilenmesini, 2014’ten, yani Husilerin darbesinden önce kabul edilen düzenlemelere göre maaşların ödenmesi de dahil olmak üzere çeşitli acil insani ve ekonomik iyileştirmelerin hayata geçirilmesini hedefliyor. Ayrıca , otoyolların ve sınır kapılarının açılmasını, Husilerin kontrolündeki Sana Havalimanı’ndan yeni destinasyonlara uçuşların başlatılmasını ve esir takası sürecinin tamamlanmasını içeren bir anlaşmaya varılmasını sağlaması da bekleniyor. Bu çabaların tek şartı ise Suudi Arabistan'ın Birleşmiş Milletler (BM), bölgesel ve uluslararası tarafların himayesinde Yemen'de kapsamlı bir siyasi çözüm ile ilgili vizyonuna ilişkin daha sonraki aşamalara geçmek için barış sürecine yönelik girişimlerinin tamamlanması.

Nihai çözüme yönelik aşamalar

Independent Arabia’ya konuşan Yemen meşru hükümetinden bir kaynak, biraz sessiz devam eden görüşmelerle ilgili olarak, Yemenli tarafların yakında Suudi Arabistan'ın Yemen'deki çatışmaya nihai bir çözüm getirmek amacıyla sunduğu üç aşamalı planın yer aldığı genel bir çerçevede anlaşmaya vardıklarını açıklamalarının beklendiğini doğruladı. Söz konusu üç aşamalı planın her aşamasında bölgesel ve uluslararası tarafların himayesi kapsamında çeşitli konular yer alıyor.

Kaynak, anlaşmanın maaşların ödenmesi, esir takası, Sana Havaalanı’nın açılması ve daha birçok acil insani çözümlerin hayata geçirilmesiyle uygulanmaya başlanacağını açıkladı.

Meşru hükümet, 2014 yılına ait sivil ve askeri hizmet veri tabanına göre devlet memurlarının maaşlarının doğrudan Husi milislerin kontrolündeki bölgelerdeki hak sahiplerine verilmesini önermiş ancak Husiler bu öneriyi reddetmişti. Husiler, maaşların kendisi aracılığıyla dağıtılmasını ve güncel verilere göre ödenmesini, yani hükümetin kontrolündeki bölgelere kaçan memurların ya da kendi yetkilileriyle çalışmayı reddedenlerin yerine on binlerce savaşçının konmasını istiyor.

Husiler ayrıca petrol ihracatından elde edilen gelirlerden de kpayın doğrudan kendilerine verilmesini istiyorlar. Bu da çözüme ulaşılmasının önünde engel oluşturdu ve halk protestolarında seslerin yükselmesine yol açtı. Protestocular, Husilerin protestolardan çekindiklerini ve kendilerini baskı ve tacizle tehdit ettiklerini vurguladılar.

Barış girişimleri, Suudi Arabistan ve Umman Sultanlığı’nın tüm çabalarına rağmen ancak Suudi Arabistan ve İran'ın 10 Mart'ta Çin'in arabuluculuğunda ilişkilerini sürdürme konusunda anlaşmaya varmasından sonra ivme kazanırken anlaşmanın, Yemen'de kalıcı bir ateşkesin önünü açması umuluyor.

Umut ve beklenti

Riyad ile Tahran arasında son dönemde başlayan yakınlaşmanın yanı sıra Suudi Arabistan heyetinin Sana ziyareti, dünyanın en büyük insani krizlerinden birini yaşayan Yemen’de kanlı çatışmaya siyasi çözüm bulunması umutlarını yeniden canlandırdı.

Diğer yandan aralarında BM organlarının da olduğu 98 uluslararası ve yerel kuruluş, geçtiğimiz perşembe günü, 21,6 milyondan fazla insana, yani Yemen nüfusunun yüzde 75'ine insani yardımların sürdürülmesi için bağışların artırılması çağrısında bulundu.



Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
TT

Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)

İsrail medyasında, Binyamin Netanyahu hükümetinin Gazze Şeridi’ndeki uygulamaları nedeniyle Mısır ile İsrail arasındaki gerilimin son dönemde arttığına dair haberler yer alırken, Mısırlı üst düzey bir yetkili Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Mısır makamları İsrail’in Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nı ihlal eden uygulamalarını tespit etti, bunlara ilişkin bir dosya hazırladı ve Washington’ı bilgilendirdi” dedi.

Mısır’da görev yapmış bazı eski askeri yetkililere göre ise Kahire, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki adımlarını, üzerinde uzlaşılan Trump planından kaçınma girişimi ve sarı hat olarak bilinen bölgede kalıcı bir İsrail askeri varlığı tesis etme çabası olarak değerlendiriyor. Bu durumun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit ettiği ifade ediliyor.

Sarı hat, 10 Ekim’de Şarm eş-Şeyh’te ABD Başkanı Donald Trump’ın katılımıyla imzalanan ve Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan barış planı kapsamında, Gazze Şeridi’ni iki bölüme ayıran bir ayrım hattı olarak tanımlanıyor. Buna göre hat, Filistinlilerin kontrolündeki batı bölgesindeki toprakların yüzde 47’sini, İsrail’in kontrolü altındaki Gazze’nin yüzde 53’ünden ayırıyor. Gazze’deki Filistinlilerin neredeyse tamamının, bu hattın batısındaki bölgeye göç etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.

xsdf
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Gazze barış planını görüşmek üzere bu ayın sonlarında bir zirve yapılması bekleniyor. (AFP)

İsrail Kanal 14 televizyonunun yayımladığı bir raporda, İsrail ordusunun sarı hat olarak bilinen bölgede faaliyet yürüttüğü ve Gazze Şeridi’nin coğrafi yapısını değiştirdiği öne sürüldü. Kanalın aktardığına göre Kahire, bu durumu ‘bölgesel çıkarlarına yönelik doğrudan bir tehdit’ olarak değerlendiriyor. Raporda, söz konusu faaliyetlerin Mısır’ı öfkelendirdiği ve Kahire’nin, Gazze Şeridi’ni ikiye bölmeye, bölgenin demografik ve coğrafi yapısını değiştirmeye çalıştığı gerekçesiyle İsrail’i ABD’ye şikâyet ettiği belirtildi.

Rapora göre Kahire, özellikle İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in sarı hata ilişkin açıklamalarının ardından Gazze’de yaşananları büyük bir endişeyle izliyor. Zamir’in bu hattı yeni bir savunma ve saldırı hattı olarak nitelemesine dikkat çekilirken, İsrail ordusunun kontrolü altında bulunan bölgede tünel altyapısını tahrip etme ve evleri yıkma gibi faaliyetlerinin, Kahire’de Gazze’de uzun vadeli bir askeri varlık tesis edilmesine yönelik hazırlık olarak yorumlandığı ifade edildi. Bu durumun, Mısır’ı Washington nezdinde acil diplomatik girişimlerde bulunmaya sevk ettiği kaydedildi.

Mısır Askerî İstihbaratı eski Başkan Yardımcısı ve İstihbarat Dairesi eski Başkanı Korgeneral Ahmed Kâmil ise Mısır’ın İsrail’in üzerinde uzlaşılan barış planından kaçınma girişimlerine karşı büyük bir öfke duyduğunu belirtti. Kâmil, İsrail’in sarı hattaki hamlelerinin Gazze’de ve Mısır sınırına yakın bölgelerde kalıcı bir askeri varlık oluşturma niyetine işaret ettiğini, bunun da Mısır’ın ulusal güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.

uı
Kaynaklar, Mısır'ın Sisi ve Netanyahu arasında bir zirve düzenlenmesi için şartlar belirlediğini bildiriyor. (İsrail medyası)

Kâmil, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır’ın tutumunun ulusal güvenliği ilgilendiren bir dizi temel konuda açık, net ve değişmez olduğunu söyledi. Kâmil, bu tutumun, barışın Mısır dış politikasının temel ve stratejik hedefi olması, Kahire’nin İsrail tarafıyla imzalanan anlaşmalara bağlılığı ve İsrail’in iki taraf arasında imzalanan anlaşmalara saygı göstermesi gerekliliğine dayandığını ifade etti.

Kâmil, Mısır’ın İsrail ile gerilimin düşürülmesine yönelik şartlarının, Gazze anlaşmasının ABD Başkanı Donald Trump’ın girişimi doğrultusunda tüm aşamalarıyla uygulanmasını kapsadığını belirtti. Buna göre, herhangi bir engelleme ya da geçersiz gerekçeler olmaksızın ikinci aşamaya derhal geçilmesi, kalıcı ateşkesin tesis edilmesi ve barış sürecine geçilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca İsrail’in anlaşmayı eksiksiz uygulaması, mutabık kalınan miktarlarda insani yardımların girişine izin vermesi ve Refah Sınır Kapısı’nın iki yönde açılması şartlarını sıraladı.

Kâmil’e göre diğer şartlar arasında, Mısır’ın Gazze Şeridi sakinlerinin zorla ya da gönüllü göçe zorlanmasını kesin olarak reddetmesi, İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim kurulmasına ve bölgenin İsrail’e ilhakına yönelik adımlarına karşı çıkılması, İsrail ordusunun Philadelphia Koridoru da dahil olmak üzere Gazze Şeridi’nin tamamından çekilmesi ve 7 Ekim 2023 sınırlarına dönülmesi yer alıyor. Kâmil, mevcut İsrail varlığının, anlaşmanın aşamalarının uygulanmasına bağlı geçici bir durum olduğunu, sarı hat da dahil olmak üzere tüm hatların fiili ve hukuki geçerliliği olmayan, varsayımsal çizgiler olduğunu ifade etti.

Dördüncü şartın ise Netanyahu ve hükümetinin, Arap Barış Girişimi kapsamında yer alan açık Arap taleplerine ne ölçüde yanıt verdiğiyle ilgili olduğunu belirten Kâmil, bunun; işgal altındaki Arap topraklarından çekilme, iki devletli çözüme onay verilmesi ve Filistinlilerin Gazze ya da Batı Şeria’dan zorla yerinden edilmesinin reddedilmesi gibi başlıkları içerdiğini söyledi. Ayrıca İsrail’in iyi komşuluk ve saldırmazlık yönünde iyi niyet göstermesi, nükleer silah tehdidinden arındırılmış bir bölge oluşturulmasına ilişkin uluslararası taleplerle uyumlu adımlar atması ve bu alandaki uluslararası anlaşmalara katılması gerektiğini vurguladı.

d
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Arşiv – Reuters)

Mısır’ın, ABD ve İsrail’in Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında bir görüşme düzenleme girişimlerine, İsrail’in barış ve bölgesel istikrara dair açık ve uygulanabilir bir girişimde bulunmadan yanıt vermeyeceği değerlendiriliyor.

İsrail medyasının aktardığına göre ABD, Sisi, Netanyahu ve Trump’ın katılımıyla Washington’da üçlü bir zirve düzenlemeyi denedi. Ancak bu girişim, Mısır’ın şartları nedeniyle İsrail açısından ‘kabul edilemez’ bulundu. Aynı raporlarda, Kahire’nin, Trump’ın bu ay sonunda Florida’da Netanyahu ile yapacağı görüşmede İsrail’e yönelik baskı yaparak Gazze’deki adımlarını sınırlaması yönünde rol oynayacağını beklediği kaydedildi.

Mısırlı strateji uzmanı Tümgeneral Semir Ferec, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına büyük önem atfedildiğini ve Trump’ın, adını taşıyan Gazze Barış Planı’nın uygulanması konusunda Netanyahu üzerinde kesinlikle baskı kuracağını söyledi.

Ferec, Mısır’ın pozisyonunun, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına bağlı olarak değerlendirileceğini, ancak aynı zamanda İsrail’in sarı hat ya da Gazze’nin herhangi bir bölgesinde kalıcı askeri varlık tesis etmesini asla kabul etmeyeceğinin açık ve net olduğunu vurguladı. Ferec’e göre Mısır, Netanyahu hükümetinin tüm hareketlerinin, İsrail ordusunun Gazze’nin tamamından çekilmesini öngören barış planını engellemeye yönelik girişimler olduğunun farkında.

 


Irak hükümeti, Hizbullah ve Husileri terör örgütleri listesine dahil etmekten sorumlu yetkilileri görevden aldı

Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
TT

Irak hükümeti, Hizbullah ve Husileri terör örgütleri listesine dahil etmekten sorumlu yetkilileri görevden aldı

Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)
Irak Bakanlar Kurulu toplantısından (INA)

Irak hükümeti dün yaptığı açıklamada, yaklaşık iki hafta önce Yemen’deki Husiler ile Lübnan’daki Hizbullah’ı ‘terör örgütü’ olarak sınıflandıran bir kararın yayımlanmasına ilişkin olarak bazı yetkililerin görevden alınmasını içeren yaptırımların onaylandığını duyurdu.

Irak Bakanlar Kurulu, resmî gazetede yayımlanmasının ardından özellikle hükümeti oluşturan ve söz konusu gruplara yakınlığıyla bilinen siyasi çevreler arasında geniş tartışmalara yol açan kararla ilgili kurulan soruşturma komisyonunun tavsiyelerini kabul etti.

Söz konusu sınıflandırmanın, iki grubun mal varlıklarının dondurulmasını da içermesi üzerine hükümet, kararın ‘yanlışlıkla’ yayımlandığını belirtmişti. Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani, karardaki hataya ilişkin acil soruşturma başlatılması, sorumluların tespit edilmesi ve ihmali bulunanların hesap vermesi talimatını vermişti.

Hükümetin dün yayımladığı açıklamada, Bakanlar Kurulu’nun, Irak Resmi Gazetesi’nin 17 Kasım 2025 tarihli 4848 sayısında yer alan ve Teröristlerin Mallarının Dondurulması Komisyonu’nun 2025/61 sayılı kararına ilişkin soruşturma komisyonu tavsiyelerini onayladığı belirtildi. Tavsiyeler kapsamında, ilgili bazı yetkililerin görevden alınması ve bazılarının ise başka görevlere atanması gibi idari yaptırımların yer aldığı kaydedildi.

Diğer yandan Irak Ulusal Güvenlik Servisi dün yaptığı açıklamada, komşu bir ülkeden geldiği belirtilen ve DEAŞ terör örgütü bünyesindeki ‘en tehlikeli bomba uzmanlarından biri’ olarak tanımlanan bir kişinin yakalandığını duyurdu.

Irak Ulusal Güvenlik Servisi, Irak Haber Ajansı’na (INA) yaptığı açıklamada, 10 aydan uzun süren takip ve hassas izleme faaliyetlerini içeren nitelikli bir istihbarat operasyonu sonucunda, komşu ülkelerden birinden dönüşünün ardından DEAŞ’ın üst düzey isimlerinden birinin gözaltına alındığını bildirdi. Açıklamada, yakalanan kişinin yüksek derecede tehlikeli unsurlar arasında yer aldığı, adının terör örgütü lider kadrolarına ait listelerde bulunduğu ve 2004 yılından itibaren Bağdat’ta El Kaide unsurları içinde faaliyet göstermeye başladığı belirtildi. Ebu İlya lakabını kullanan şüphelinin, patlayıcı düzeneklerin hazırlanmasında uzmanlaştığı, beş kişiden oluşan bir hücreye liderlik ederek saldırıların gerçekleştirilmesinde rol aldığı kaydedildi.

Soruşturmalarda, söz konusu kişinin patlayıcıların cep telefonlarıyla irtibatlandırılması ve hazırlanmasından sorumlu olduğu, Bağdat’ta faaliyet gösterdiği dönem boyunca 100’den fazla patlayıcı düzeneği teslim ettiği ve başkentin farklı bölgelerini hedef alan terör eylemlerinin doğrudan uygulanmasına katkı sağladığı tespit edildi.


Eski rejimin kalıntıları Yeni Suriye’nin inşasını zorlaştırıyor

Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
TT

Eski rejimin kalıntıları Yeni Suriye’nin inşasını zorlaştırıyor

Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)
Şair ve aktivist Enver Fevzat, pazar günü Suveyda ilinin doğusundaki Busan köyünde evinin önünde öldürüldü (SANA)

Suriye’deki yeni yönetim, büyük şehirlerin kalabalık sokakları ile kırılgan, yoksul kırsal kesimler ve Suriye genelindeki yaygın yıkım arasında, önceki dönemin karmaşıklığından kaynaklanan muazzam zorluklarla karşı karşıya.

Beşşar Esed rejiminin düşüşünü günlerce kutlayan mahallelerin göz alıcı görüntüsünün ardında, daha az gürültülü ve daha karmaşık başka bir mücadele sürüyor. Bir güvenlik kaynağına göre bu mücadelede DEaŞ ve göçmenler (yabancı savaşçılar) en önemli zorlukları oluşturuyor.

Ancak bazıları DEAŞ’ı ve genel olarak aşırılığı güvenlik yaklaşımıyla çözülebilecek ‘teknik bir sorun’ olarak görürken, diğerleri ‘asıl sorunun, eğitim veya aile sistemi ya da herhangi bir örgütlü yaşam biçimi olmaksızın, birkaç yıldır normal sosyal bağlamın dışında gelişen devasa bir insan kitlesini absorbe edecek planlar yapmakta yattığını’ düşünüyor.

Zorluk, yıkıma uğrayan bölgeleri yeniden inşa etmek ve geçim kaynakları yaratmak, özellikle de siyasi ve sosyal kimliklerin radikal grupların mirasıyla iç içe geçmiş olduğu ve bu yüzden potansiyel çatışmalar için verimli bir zemin oluşturan İdlib gibi kırsal bölgelerde yatıyor.

ABD, Irak'tan çekilmeden önce Sünni aşiretlerinden oluşan ve el-Kaide'ye karşı savaşan Sahva Silahlı Güçleri deneyimi, radikalizmden etkilenenleri siyasi ve güvenlik yapılarına dönüştürerek Suriye için olası bir model sunarken, militarizasyondan siyasete ve hizipçilikten devletçiliğe geçiş, yeni Suriye'nin karşı karşıya olduğu en büyük zorluk olmaya devam ediyor.