Derne sakinleri sel felaketinin ilk anları anlattı: 'Ölümü gördük'

Derne kentinde çöken binaların kalıntıları (AFP)
Derne kentinde çöken binaların kalıntıları (AFP)
TT

Derne sakinleri sel felaketinin ilk anları anlattı: 'Ölümü gördük'

Derne kentinde çöken binaların kalıntıları (AFP)
Derne kentinde çöken binaların kalıntıları (AFP)

Abdulmunim Avad eş Şeyh, çığlıkları duyduğunda saat gece yarısını geçiyordu ve  fırtına Libya'nın doğusunu  kuvvetli bir şekilde vuruyordu, Şeyh,  bu yüzden her yerde su olduğunu ve dalgaların evlerin kapılarını uçurduğunu görmek için yatağından atladı.

Dün yüzünde hala şok izlerinin olduğu Abdulmunim (73) yıkılmış evinin merdivenlerinde oturduğu sırada AFP’ye kendisinin ve ailesinin ölüm ve kayıpla sonuçlanan bir felaketten nasıl kurtulduğunu anlattı.

Binadaki bir evin kapısının sular altında kaldığını gören Şeyh, birinci katta eşiyle birlikte oturuyordu, iki oğlu da aynı binanın iki katında aileleriyle birlikte yaşıyordu.

Şeyh ve eşi dördüncü kata çıktılar ve ona göre birkaç dakika içinde su çekilip yakındaki nehir yatağına doğru ilerlemeye başladı.

Ancak kabusun sonu bu değildi. Şeyh, yaklaşık bir saat sonra "oğlum yukarıdan bağırarak başka bir dalganın geldiğini ve ilkinden daha büyük olduğunu, yaklaşık 20 metre yüksekliğinde olduğunu söyledi” dedi.

Bir  çocuk, Derne'deki "Daniel" Kasırgası felaketinin ardından ailesinin evinde yaşanan yıkımı düşünüyor (AFP)
Bir  çocuk, Derne'deki "Daniel" Kasırgası felaketinin ardından ailesinin evinde yaşanan yıkımı düşünüyor (AFP)

Daha sonra beşinci kata çıktıklarını söyleyen Şeyh, ardından kuzeni olan komşusunun çatışına geçtiklerini bildirdi. Yaşlı adam, “Tahta bir merdiven yerleştirdik, ikinci çatıya çıktık ve şafak sökünceye kadar oturduk, ta ki gençler yanımıza gelip bize yardım etti” şeklinde konuştu. Şeyh, kendisine yardım eden gönüllülerden birinin tüm ailesini kaybettiğini bildirdi.

11 Eylül’de Libya'nın doğusundaki bölgelere yağan şiddetli yağmurlar Derne'deki iki barajın çökmesine yol açarak, suyun genellikle kuru olan nehre güçlü bir şekilde akmasına neden oldu. su, binaları ve altyapısıyla birlikte şehrin bazı kısımlarını yok etti. Bazılarının "tsunami" olarak tanımladığı su, metrelerce yükseklikten akarak, şehrin doğusunu ve batısını birbirine bağlayan köprüleri yok etti.

Diğer yandan 25 yaşındaki Muhammed ez-Zavi, su yüzeyinde tüm eşya ve mobilyalarının hareket ettiğini bildirdi.

Zavi, ilk dalganın kaldırımı aşmadığını ancak ikinci dalganın binaların ikinci ve üçüncü katlarına kadar ulaştığına değinerek, daha sonra suyun arabaları, eşyaları ve arabaların içindeki insanları sürükleyerek denize döktüğünü aktardı.

Zavi, “Bir gün önce şiddetli yağmur beklendiği ve evde kalmamız gerektiği yönünde uyarılar aldık, başka bir şey değil” dedi.

Muhammed evlerinin yakınlarında 25 ila 30 arasında ceset gördüğünü söyledi.

Erişim, iletişim, yardım operasyonlarının zorluğu ve Libya'da felaketten önce bile hüküm süren kaos göz önüne alındığında, mağdurların sayısına ilişkin çelişkili rakamlar ortaya çıkıyor. Sağlık Bakanlığı dün yaptığı açıklamada 3 bin 283 kişinin hayatını kaybettiğini aktardı. Uluslararası insani örgütler ve Libyalı yetkililer, binlerce olduğu tahmin edilen çok sayıda kayıp kişi nedeniyle nihai ölü sayısının çok daha yüksek olabileceği konusunda uyarıda bulundu.

Çok uzun yıllardır Libya’da yaşayan Lübnan 50 yaşındaki Muhammed Abdulhafız, “Ölümü gördüm ancak hayatın bir dinlenmesi var” dedi.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Dünya’nın sarsıldığı hissine uyandığını anlatan Abdulhafız, deprem olacağını sanarak kız kardeşini ve babasını sokağa inmeye çağırdı, ancak çok geçmeden evinin balkonuna çıktığı suyun üçüncü kata kadar ulaştığını gördü.

Üst katlara çıkıp su seviyesinin düşmesini beklediler.

Öte yandan Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), Libya'da yaşanan yıkıcı sel felaketlerinin ardından büyük miktarda baskıya maruz kaldıklarının bildirerek, Libya'daki diğer iki barajla ilgili endişelerini dile getirdi.



Trump'ın Körfez ziyareti: Anlamları, beklentileri ve umutları

ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)
TT

Trump'ın Körfez ziyareti: Anlamları, beklentileri ve umutları

ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)

Nebil Fehmi

ABD Başkanı Donald Trump, 13-16 Mayıs tarihleri ​​arasında Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar'ı ziyaret ederek, bu ülkelerde üst düzey yetkililer ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin bazı liderleri ile bir araya gelecek. Bu ziyaretin, başta geleneksel yakın uluslararası stratejik müttefik İngiltere ya da Ortadoğu'daki en yakın müttefik İsrail olmak üzere, diğer ülkelerden önce bu ülkelere yapılmasının birçok anlamı var. Eski Papa Francis'in ölümü dolayısıyla Vatikan'da düzenlenen törenlere katılması dışında, bu ziyaret, Trump'ın ikinci dönemindeki ilk yurtdışı ziyareti. Bu adımın, önceliklerinin ve zamanlamasının, bazı tutumların sonuçları konusunda dikkatli olmak, sunduğu fırsatlardan ve potansiyelden yararlanıp, faydalanmak için hükümetlerimiz ve halklarımız tarafından derinlemesine ve gerçekçi bir şekilde analiz edilmesi gereken önemli anlamları bulunuyor.

Kongre gibi resmi Amerikan kurumlarının Amerikan politikalarını yönlendirmede önemli bir role sahip olduğu ve başkanın yetkilerinin mutlak olmadığı doğru olsa da Körfez ziyaretinin ilk durak olarak tamamlanması, Amerikan başkanının kişiliğinin giderek Amerikan politikalarının içerik ve biçimini etkileyeceğinin önemli ve açık bir göstergesi sayılıyor. Mevcut yönetim döneminde ABD'ye yönelik yaklaşımın belirlenmesinde bu hususun dikkate alınması gerekir. Trump'ın elle tutulur, çabuk, maddi başarı peşinde olduğunun ve bunun için sürekli baskı yaptığının farkında olmalı, buna dikkat etmeli ve bundan faydalanmalıyız.

Trump'ın tarihsel ve hukuki geçmişlerle ilgilenmediğini, amacının kısa vadede anlık maddi başarı olduğunu hesaba katmalıyız. Trump'tan bir süreliğine kaçınmanın, çoğu zaman onunla kişisel ve doğrudan çatışmaya girmekten kaçınmak için manevra yapmanın mümkün olduğunu hesaba katmalıyız. Bunun en son örneği, önceden yapılan hazırlıklar sonucu, Beyaz Saray'da yeni Kanada Başbakanı ile ABD Başkanı'nın aralarındaki açıklanmış görüş ayrılığına rağmen, kameralar önünde bir polemiğin yaşanmamasıydı. Ancak ABD'nin yaygın nüfuzu göz önüne alındığında, uzun yıllar boyunca ondan tamamen uzak durulabileceğini düşünmek de mantıklı değil. Bu nedenle ve Trump’ın önerilerinin birçoğunu kabul etmenin zorluğu, dümeni çıkarlarımızın lehine olacak şekilde yönlendirmek için farklı fikir ve seçenekler önermede cesur olup inisiyatif alma gerekliliği nedeniyle, pozisyonların ve olasılıkların önceden farkında, politikalarımızda akıllı ve gerçekçi olmalıyız.

Trump'ın özellikle Suudi Arabistan, BAE ve Katar'a yönelik hızlı ve öncelikli ziyaretlerinin açık anlamlarından biri de kendisinin bu ülkelerin liderleriyle ilişkilerinde kişisel olarak kendini rahat hissettiği, ABD'nin bu ülkelerle ilişkilerinde hızlı ve elle tutulur maddi ve siyasi kazanımlar gördüğüdür. Bunların ikili ve bölgesel olarak kullanılması gerekiyor. Trump'ın hızlı kararlar alınmasını ve bu ülkelerle anlaşmalar veya siyasi anlaşmalar şeklinde hızlı anlaşmalara varmayı beklediği ve arzuladığı da bilinmeli. Bu, Körfez ve Arap dünyasında dikkate alınması ve aynı zamanda kendisinden yararlanılması gereken bir husus.

Trump'ın pek çok politikası ve uygulaması konusunda çekincelerim olmakla birlikte, Körfez'e olan ilgisini ve ilk ziyaretini bu bölgeye yapmasını olumlu ve faydalı bir gelişme olarak görüyorum ve değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu, dostlarının tutum ve taleplerini dikkate almadan onlardan belirli tutumlar benimsemelerini talep etmenin zor olduğuna dair kişisel kanaatini yansıtıyor.  Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre bu noktada Barack Obama yönetiminin, doğrudan ilgili olmasına rağmen, Körfez ülkeleri de dahil olmak üzere Arap dostlarına danışmadan ve hatta onları bilgilendirmeden, İran ile nükleer program konusunda müzakereler yürüttüğünü ve bir anlaşmaya vardığını hatırlatmakta fayda var.

Ziyarette Çin ile ilişkiler, Ukrayna'daki durum ve Körfez ülkelerinin olası katkıları gibi çeşitli uluslararası konular da ele alınacak ama üç ülkeyle ABD'nin ikili ilişkileri, ABD Başkanı'nın ilgilendiği konuların başında yer alacak. Trump Körfez ülkelerinin ABD'ye yapacağı yatırımları veya özellikle silah ve yapay zekâ alanlarındaki büyük anlaşmaları duyurmak ve bunlarla övünmek istiyor. Ev sahibi Arap ülkelerinin ise bu isteğe, Trump'ın seçilmesinden bu yana ABD ile yaptıkları tüm anlaşmaları ve yatırımları hatırlatarak, ayrıca bazı yeni yatırım sözleri vererek, niyetlerini ve geleceğe yönelik hedeflerini açıklayarak karşılık vereceklerini düşünüyorum. Böylece iş birliğinin kapsamı ve maddi getirileri, Trump'ı memnun edecek ve onun bunları siyasi açıdan kişisel başarılar olarak kullanabilmesini sağlayacak şekilde daha geniş, daha kapsamlı ve daha büyük bir çerçeveye oturtulacaktır.

Görüşmelerde ayrıca, İsrail'i şaşırtan ve Umman'ın himayesinde ve arabuluculuğunda gerçekleşen, Trump’ın ilerleme sağlamayı amaçladığı İran ile müzakereler başta olmak üzere, çok sayıda bölgesel siyasi konu da ele alınacak. Trump’ın bu isteği, ilerleme sağlanabileceğinden söz eden ve bir baskı aracı olarak başarısızlığın sonuçları ve tehlikeleri konusunda uyarıda bulunan Özel Temsilci Witkoff'un açıklamalarına da yansıdı.

Yine Umman'ın arabuluculuğunda gerçekleşen ABD-Husi temasları ve Doğu Afrika kıyılarındaki durum da görüşme ve müzakere konusu olacak. Bu vesileyle Umman'ı bu çaba ve bilgeliğinden dolayı kutlamalıyız. Bu konuda da ateşkes duyurusu İsrail için bir başka tatsız sürpriz oldu. Bununla bağlantılı olarak Sudan'daki durum da gündeme gelebilir. Arap Maşrık (Levant) bölgesinin Trump'ın üç durakta da kişisel öncelikleri arasında olmasını beklemiyorum. Suriye ve Lübnan'daki durum, İran nüfuzunun geri dönmemesinin sağlanması ve İsrail ile bölgesel ilişkilerin nasıl kontrol altına alınacağı konusunda istişarelerin yapılması doğal, fakat bu noktaların çoğuna Trump'tan daha alt düzeydeki bazı Amerikalı yetkililerin değinmesi daha muhtemel. Aşırılıkçı hareketlerin güçlenme olasılığı ile Irak'taki durumun istikrarı da ele alınabilir.

Gazze'deki koşullar ve rehinelerin serbest bırakılması konusu ise ele alınacak bölgesel meselelerin başında yer alacak ve bir zirve düzeyinde olacak. Bununla olan bağlantısı ve Trump’ın ilk döneminde başarılanların üzerine yenilerini eklemeye yönelik Amerikan çabalarının bitmediği göz önüne alındığında, Filistin-İsrail barışı konusu da doğal olarak ele alınacak. Trump ve ABD'nin yeni tutumlarına ilişkin, kesin olmayan ve hatta bazıları pek olası görünmeyen çok sayıda haber sızdırıldı. Bunlar Trump’ın Netanyahu'nun davranışlarından rahatsız olduğu ve hatta bu nedenle İsrail başbakanıyla doğrudan temastan dahi kaçındığını ima ediyorlar.

İsrail'den sızan haberler arasında ise Trump'ın Filistin devletini tanıyacağını duyurması da var. Bu bizim temenni ettiğimiz bir şey ama ilk dönemindeki önerisi örtük olarak ekonomik eksenli bir Filistin devleti kurulmasını içerse de ben şimdilik böyle bir ihtimali dışlıyorum. ABD'nin Gazze'ye insani yardım sağlama ve yeniden inşa etme konusunda bir plan geliştirdiği ve bunun İsrail'in kabul etmediği siyasi sonuçlar içerdiği yönünde bilgiler de sızdırıldı. Bunlar arasında şunları sayabiliriz; ateşkes sağlanması ve savaşın sona ermesiyle birlikte İsrail'in aşamalı olarak tamamen çekilmesi, Hamas'ın Gazze'deki idari varlığını sürdürmesine onay verilmesi, yetkililerinin İsrail saldırılarından ve hedef almalarından korunması ama aynı zamanda Gazze’de kademeli bir uluslararası, Arap ve Amerikan idaresinin bulunması. Bunlar İsrail politikalarıyla çelişen ve Arap desteği ve katılım isteği gerektiren konular. BAE'nin, mevcut gergin siyasi iklim nedeniyle ABD'ye Gazze'nin yeniden inşası için mali yardımda bulunmayacağını veya Gazze’nin yönetimine katılmayacağını bildirdiğine dair doğrulanmamış haberler de var.

Üç ev sahibi ülke, çıkarlarını ve ABD ile ilişkilerini meşru bir şekilde ilerletmek için eşsiz bir fırsata sahipler ve bu fırsatın değerlendirilmesi ve kullanılması gerekiyor. Bölgesel stratejik boyutları dikkate alarak ve aynı zamanda kısa vadeli taktiksel ikili çıkarları da gözeterek, bilinçli ve sağlam bir stratejik yaklaşımla bundan yararlanılmasını umuyor ve bekliyorum.

*Bu analiz Şarkul Avsat tarından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.