ABD’nin Cezayir politikası değişiyor mu?

AFP
AFP
TT

ABD’nin Cezayir politikası değişiyor mu?

AFP
AFP

Rabia Haris

Cezayir-Washington hattına hızlıca baktığımızda Cezayir Dışişleri Bakanı Ahmed Attaf’ın geçen Ağustos ayında Washington’a yaptığı ziyaret ve burada ABD’li mevkidaşı Antony Blinken, Dışişleri Bakanlığı ve Ulusal Güvenlik Konseyi’ndeki üst düzey yetkililerle yaptığı toplantının da gösterdiği yoğun diplomatik hareketleri yakından göreceğiz.

Cezayir ile ABD arasındaki bu siyasi temasların çerçevesinde son olarak, Cezayir Genelkurmay Başkanı Korgeneral Said Şangariha ile CIA Direktörü William Joseph Burns arasında, iki yetkilinin ilk kez doğrudan ve aleni olarak iletişim kurduğu görüşmeler gerçekleşti.

Yoğun hareketlilik

Cezayir Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre Şangariha, William Burns ile telefon görüşmesinde bulunurken, iki tarafın ortak çıkar konularını ve iki ülke arasında güvenlik alanında koordinasyonun güçlendirilmesini ele aldı. Görüşme, her iki tarafın da özellikle terörle mücadele alanında güvenlik koordinasyonunun ulaştığı düzeyden duyduğu memnuniyeti ifade etmesi için bir fırsattı.

Bu görüşmeler, Cezayir Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Lounes Mokarman ile ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Josh Harris arasındaki toplantı ve doğrudan siyasi temastan yalnızca birkaç gün sonra gerçekleşti. Görüşme sırasında, iki ülke arasındaki stratejik diyaloğun gelecek Ekim ayında Washington’da düzenlenecek ve iki ülkenin dışişleri bakanlarının başkanlığında gerçekleştirilecek bir sonraki oturumuna hazırlık amacıyla Cezayir- ABD ilişkilerine ilişkin pek çok konu ele alındı.

Cezayir Genelkurmay Başkanı Korgeneral Said Şangariha
Cezayir Genelkurmay Başkanı Korgeneral Said Şangariha

Ağustos ortasında Cezayir diplomasisi başkanı Ahmed Attaf, Washington’u ziyaret etti. Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve aralarında Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Koordinatörü Brett McGurk ve şu anda Savunma Bakan Yardımcısı olarak görev yapmaya hazırlanan Devlet Bakanı Yardımcısı Derek Scholey'nin de bulunduğu bir dizi üst düzey ABD’li yetkiliyle görüştü.

Soru işaretleri

ABD Kongresi’nin 27 üyesinin Blinken’a ‘Cezayir’e yaptırımlar uygulama ve onu ABD’nin Düşmanları Yasası kapsamına alma’ çağrısı yapmasına rağmen Washington’un son birkaç gündür Cezayir’e dikkat çekici düzeydeki odaklanması, bunun zamanlaması ve nedenleri konusunda birden fazla soru işaretini gündeme getiriyor. Bu çağrıların gerekçesi, özellikle ülkeye Rus silahlarının tedariki için 7 milyar dolar değerinde bir anlaşma yapıldığı haberlerinin ardından Cezayir ile Rusya arasındaki artan ilişkilerin devam etmesiydi.

Gözlemciler, Cezayir-ABD temaslarının son dönemdeki yoğunluğunun, Cezayir'in diplomatik açılım arzusunu ve doğuya ve batıya doğru hareket etmek için entegre bir politika formüle ederek dönüşüm sürecine ayak uydurma istekliliğini doğruladığı konusunda hemfikir. Bu bağlamda Cezayir’in Vurkla vilayetindeki Kasdi Merbah Üniversitesi Hukuk ve Siyaset Bilimi Fakültesi’nde siyaset bilimi alanında yüksek öğrenim profesörü olan Kavi Bouhania, Majalla’ya yaptığı açıklamada “Cezayir diplomasisi, konumlandırma diplomasisi değil, daha ziyade stratejileri korurken müttefikleri çoğaltma diplomasisidir” dedi.

Uluslararası dönüşümler konusunda ise uzman araştırmacıya göre hızla dönüşen, iç içe geçen ve örtüşen bir dünyadayız ve Cezayir de diğer ülkeler gibi mevcut dönüşümleri iyi ele almak ve gerçekleri iyi okumak zorunda. Araştırmacı, “Bugün bir belirsizlik ortamında yaşıyoruz ve bu da bir kriz yönetimi stratejisi gerektiriyor. Belirsizlik durumu, uluslararası düzeyde birden fazla şirket kurmayı gerektiren, çok karmaşık ve sıklıkla değişen bir durum. Korona salgınının ortaya çıkacağını kim beklerdi? Rusya- Ukrayna savaşının çıkacağını kim beklerdi? Bu radikal değişiklikler, Cezayir’in gerçekliği derinlemesine okumasını ve bunun ışığında şirketler kurmasını gerektirdi” dedi.

Stratejik müttefik

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla dergisinden aktardığı habere göre Laghouat Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü öğretim görevlisi Ali Bakşiş, Cezayir’in tüm eksenlerle ilişkilerde denge kurma arzusuna değindi. Majalla’ya konuşan Bakşiş, “Cezayir, Cezayir’in Doğu’ya, özellikle de Rusya’ya yönelmesi hususunda öne sürülenlerin aksine, kendi yeteneklerine yakışan bir pozisyon almak ve bu nedenle dengeli ilişkiler sürdürmek istiyor. İki ülke arasındaki stratejik ilişkiler, özellikle Ukrayna krizinde pek çok kişinin bu ülkeye karşı önyargılı olmasına neden oldu’ açıklamasında bulundu.

CIA Direktörü William Burns
CIA Direktörü William Burns

Cezayir, Rusya ve Çin arasındaki olağanüstü yakınlaşmaya ve hatta ABD Kongresi üyelerinin Cezayir’e yaptırım uygulanması ve ABD’nin Düşmanları Yasası kapsamına alınması talebiyle başlattığı sert saldırıya rağmen ABD, iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirmek için daha fazla çalışmak üzere harekete geçti.

Ali Bakşiş, konuyla ilgili olarak “ABD, Cezayir’in stratejik konumunun ve petrol piyasasındaki ağırlığının bilincindedir. Stratejik bir müttefik olmasa da, özellikle Afrika’daki çatışmalarda arabulucu rolü oynaması nedeniyle yeri doldurulamaz bir ortaktır” dedi.

ABD dış politikası, Kuzey Afrika bölgesi de dahil olmak üzere dünyadaki ekonomik ve güvenlik hedeflerini araştırmaya ve gerçekleştirmeye dayalı hale geldi. Özellikle Cezayir, eski ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin son günlerinde İsrail ile barış anlaşması karşısında Fas’ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğini aniden tanımasının ardından ABD- Cezayir arasındaki ilişkiler baltalanmış ve bir yol ayrımına girmişti. Bu bağlamda Profesör Ali Bahşiş, “ABD, Cezayir arenasını Rusya ve Çin’e bırakmayı reddediyor. Özellikle Trump’ın Fas’ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğini tanıması ve ABD’nin otuz yıldır bölge halkının referandum yoluyla kendi kaderini tayin etme hakkına verdiği desteği göz ardı etmesi nedeniyle, iki ülke arasındaki ikili ilişkilerin ciddi bir dönüm noktasına girmesinden sonra bölgenin gelecekteki durumu hakkında Cezayir ile ilişkilerini sürdürmek istiyor” dedi.

Beyaz Saray Trump’ın kırıp döktüklerini toparlamaya çalışıyor

Uzman, “Başkan Joe Biden, Trump’ın tutumundan açıkça geri adım atmamış olsa da bu adımı desteklemiyor ve Trump'ın yönetiminin son günlerinde yaptıklarını düzeltmek için uygun fırsatı bekliyor olabilir. Çünkü Amerikalı karar alıcılar, Cezayir’in stratejik öneminin ve onu Rusya- Çin kampıyla daha fazla ittifaka itmenin tehlikesinin gayet iyi farkındalar” ifadelerini kullandı.

Cezayir de diğer ülkeler gibi mevcut dönüşümleri iyi yönetmek ve gerçekleri iyi okumak zorunda kaldı.

Trump döneminde iki ülke arasındaki diplomatik iletişim zayıftı. Ekim 2020’de Cezayir’e ilk ziyaretini gerçekleştiren ABD Savunma Bakanı Mark Esper’in ziyareti dışında, güvenlik ve ekonomik iş birliği gibi ortak çıkarlar veya bugün olduğu gibi karşılıklı ziyaretler konusunda herhangi bir görüşme yapılmadı. Esper’in ziyareti, 15 yıldır bir ABD Savunma Bakanı’nın Cezayir’e ilk ziyaretiydi.

Cezayir’deki Biskra Üniversitesi’nde siyaset bilimi alanında yüksek öğretim profesörü olan Dr. Nur es-Sabah Aknuş da Cezayir’in ‘Amerika'nın müttefiki’ olarak kaldığına inanıyor. Aknuş, yaptığı açıklamada “Çünkü Cezayir- ABD ilişkileri iki asırdan fazla bir geçmişe sahip özgün ilişkilerdir. Bu çok özel ilişkinin niteliğini, derinliği, birikimi, şimdiki ve gelecekteki gelişimi açısından analiz ederken üzerine inşa edilmesi gereken bir unsurdur. Mevcut diplomatik dinamik ışığında iki ülke arasında, Cezayir’in dış politikasının dengeli olduğunu ve büyük güçlerle aynı mesafede, ülkenin temel çıkarlarını dikkate alan pragmatizmle ilgilendiğini teyit eden stratejik bir ortaklığa varılması bekleniyor” dedi.

Siyasi analiste göre Cezayir’in ABD açısından stratejik önemini artıracak yeni faktörlerden de söz edilebilir. Bu faktörler, terörle mücadele ve silahlı grupların Kızıldeniz’den Atlantik Okyanusu’na kadar uzanan Afrika kıyılarında yayılması öncelikleriyle ilgili ve unların hepsi Washington için endişe kaynağı. Bu nedenle ABD, Cezayir’i bölgesel bir güç ve askeri ve teknik yetenekleri sayesinde bölgeyi yeni sınır ötesi tehditlere karşı güvence altına alacak hayati bir güvenlik ortağı olarak görüyor. Aynı zamanda Sahra Çölü’nde olup biten her şeyin tamamen farkında olması Cezayir’i, uzun vadede ABD’deki karar alma kurumları ve düşünce kuruluşları için bir güven ve itibar kaynağı haline getiriyor.

* Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.



Sadr, Irak’ta iki ilde askeri kanadını dondurdu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Sadr, Irak’ta iki ilde askeri kanadını dondurdu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Irak’ta Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, Salı günü yaptığı açıklamada, hareketin askeri kanadı olarak bilinen “Seraya es-Selam”ın Basra ve Vasıt (Kût) vilayetlerinde faaliyetlerinin dondurulmasına karar verdiğini duyurdu. Açıklama, hareket mensuplarının bir kamu görevlisini darp ettiği görüntülerin sosyal medyada yayılmasının ardından geldi.

Irak makamları zaman zaman, belediye mevzuatına aykırı biçimde inşa edilen yapıları yıkım kararıyla kaldırıyor. Yerel halk arasında “tecevüz” olarak bilinen bu kaçak yapılar sorunu, çoğu zaman siyasi ve toplumsal gerilimlere neden oluyor.

Son olarak, sosyal medyada paylaşılan videoda Sadr Hareketi’ne bağlı kişiler olduğu belirtilen bir grup, Basra’nın merkezinde kaçak yapıların yıkımından sorumlu Makal Belediyesi Müdürü Esir el-Ubeydi’yi darbediyor. Görüntülerde, Ubeydi’nin, hareket mensuplarına ait olduğu öne sürülen kaçak bir evi yıktığı için hedef alındığı belirtiliyor. Video ülkede geniş yankı uyandırdı ve tepkiye yol açtı.

Basra’daki kaynaklara göre, yıkılan ev Sadr Hareketi’ne bağlı din adamı Şeyh Kusay el-Esedi’ye ait. El-Esedi’nin dinî eğitim gören, cuma imamı ve Seraya es-Selam’da görevli bir isim olduğu aktarılıyor. Ev, kentin en değerli bölgelerinden birinde izinsiz olarak kullanılıyordu.

Sadr’a yakınlığıyla bilinen ve X platformunda açıklama yapan “Salih Muhammed el-Iraki” isimli hesap, Seraya es-Selam’ın Basra ve Vasıt’ta altı ay süreyle “dondurulması ve tüm merkezlerin kapatılması” talimatını duyurdu. Açıklamada, kararın, “Seraya es-Selam’ın adını kirleten ihlallerin ve hakaretlerin önüne geçmek amacıyla” alındığı belirtildi.

Iraki mesajında, söz konusu davranışların “harekete karşı dış çevreler tarafından kasıtlı olarak yapılmış olabileceğini” öne sürerek “Seraya es-Selam’ın itibarı benim için varlıklarından daha önemlidir” ifadelerini kullandı.

Seraya es-Selam mensupları, 2014’ten bu yana özellikle Samarra kentinde yoğun şekilde konuşlanmış durumda. Kentte, 2006’da El Kaide tarafından bombalanan İmam Ali el-Hadi ve İmam Hasan el-Askeri türbeleri bulunuyor ve saldırının ardından bölgede mezhepsel çatışmalar patlak vermişti.

Örgütün ayrıca Bağdat ve Şii nüfusun çoğunlukta olduğu orta ve güney vilayetlerinde yaygın merkezleri bulunuyor. Hareket mensupları geçmişte de sosyal medyada Sadr’a yönelik sert eleştiriler yapan kişilere saldırmakla gündeme gelmişti.

sdvfg
Irak'ın güneyindeki Basra kentinde bulunan Şatt el-Arab sahil şeridinin önünden araçlar geçiyor (AFP)

Sadr hareketi, son hükümette ve parlamentoda temsil gücünü kaybetmiş olsa da, Seraya es-Selam ve hareket tabanı pek çok bölgede hâlâ ciddi nüfuza sahip.

Basra Valisi Esad el-İydani, saldırı sonrasında Sadr ile iletişime geçtiğini açıklayarak, “Sadr bu ihlali reddetti ve sorumluların cezalandırılacağını söyledi” dedi.

‘Mutsuz bir durumdayım’

Saldırıya uğrayan belediye yetkilisi Esir el-Ubeydi, yaşananları “mutsuz ve trajik bir durum” olarak tanımladı. Basra valisine gönderdiği ses kaydında, “Bu muameleyi hak edecek ne yaptığımı bilmiyorum” ifadelerini kullanarak korunma talep etti.

Ubeydi, görevini güvenlik güçleri ve yıkım ekipleri eşliğinde yürüttüğünü belirterek, evinin iki gündür akrabaları tarafından korunmak zorunda kaldığını anlattı. Yaptığı açıklamada, “Dört gündür uyuyamıyorum. Şikâyet için karakola gittiğimde bile hareket mensupları benden önce oradaydı” dedi.

Basra’da kaçak yapıların sayısına ilişkin net veri bulunmasa da, kentte nüfus artışı ve çarpık kentleşme nedeniyle sorun giderek büyüyor. Yerel yönetim son dönemde çok sayıda kaçak yapıyı yıktı ancak bu operasyonlar çoğu zaman bölgede gerginliklere yol açıyor.


Gazze’de hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk 17 Filistinli hayatını kaybetti

32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
TT

Gazze’de hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk 17 Filistinli hayatını kaybetti

32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal, bölgede etkili olan şiddetli yağışların başlamasından bu yana 17’den fazla binanın tamamen çöktüğünü açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Filistin Safa Haber Ajansı’ndan aktardığına göre Basal, hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk olmak üzere 17 kişinin aşırı soğuktan hayatını kaybettiğini, diğer can kayıplarının ise bina çökmeleri sonucu meydana geldiğini belirtti.

erf
Gazze şehrinde yağmurlu bir günün ardından su basmış bir çadırda ağlayan yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)

Basal, 90’dan fazla konut binasında tehlikeli düzeyde kısmi çökmeler yaşandığını, bunun da binlerce kişinin hayatı için doğrudan tehdit oluşturduğunu söyledi. Basal ayrıca, Gazze Şeridi’ndeki barınma merkezlerinin yaklaşık yüzde 90’ının, sel suları ve yağmur nedeniyle tamamen sular altında kaldığını ifade etti.

Tüm bölgelerde vatandaşlara ait çadırların zarar gördüğünü ve su bastığını kaydeden Basal, bunun binlerce ailenin geçici barınaklarını kaybetmesine yol açtığını; giysi, yatak, döşek ve battaniyelerin zarar görerek halkın insani sıkıntılarını daha da artırdığını vurguladı.

sd
Gazze şehrindeki sahilde kurulan geçici mülteci kampında, annesi çamaşır yıkarken, bir Filistinli çocuk annesinin yanında duruyor. (AP)

Basal, alçak basınç sistemlerinin başlamasından bu yana sivil savunma ekiplerinin vatandaşlardan 5 binden fazla yardım ve imdat çağrısı aldığını aktardı.

sdv
Yoğun yağışlar nedeniyle Gazze'nin merkezindeki ez-Zevayide mahallesinde kısmen suya batmış bir araba (AP)

Uluslararası topluma bir kez daha acil çağrıda bulunan Basal, vatandaşlara yardım ulaştırılması ve acil insani ihtiyaçların karşılanması için derhal harekete geçilmesi gerektiğini söyledi. Çadırların yetersiz kaldığını belirten Basal, ilgili kurum ve uluslararası kuruluşlardan çadır gönderilmemesini talep ederek, derhal ve acil şekilde yeniden imar sürecinin başlatılması, insan onurunu koruyan ve hayatı güvence altına alan kalıcı ve güvenli konutların sağlanması çağrısında bulundu.


Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
TT

Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)

İsrail medyasında, Binyamin Netanyahu hükümetinin Gazze Şeridi’ndeki uygulamaları nedeniyle Mısır ile İsrail arasındaki gerilimin son dönemde arttığına dair haberler yer alırken, Mısırlı üst düzey bir yetkili Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Mısır makamları İsrail’in Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nı ihlal eden uygulamalarını tespit etti, bunlara ilişkin bir dosya hazırladı ve Washington’ı bilgilendirdi” dedi.

Mısır’da görev yapmış bazı eski askeri yetkililere göre ise Kahire, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki adımlarını, üzerinde uzlaşılan Trump planından kaçınma girişimi ve sarı hat olarak bilinen bölgede kalıcı bir İsrail askeri varlığı tesis etme çabası olarak değerlendiriyor. Bu durumun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit ettiği ifade ediliyor.

Sarı hat, 10 Ekim’de Şarm eş-Şeyh’te ABD Başkanı Donald Trump’ın katılımıyla imzalanan ve Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan barış planı kapsamında, Gazze Şeridi’ni iki bölüme ayıran bir ayrım hattı olarak tanımlanıyor. Buna göre hat, Filistinlilerin kontrolündeki batı bölgesindeki toprakların yüzde 47’sini, İsrail’in kontrolü altındaki Gazze’nin yüzde 53’ünden ayırıyor. Gazze’deki Filistinlilerin neredeyse tamamının, bu hattın batısındaki bölgeye göç etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.

xsdf
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Gazze barış planını görüşmek üzere bu ayın sonlarında bir zirve yapılması bekleniyor. (AFP)

İsrail Kanal 14 televizyonunun yayımladığı bir raporda, İsrail ordusunun sarı hat olarak bilinen bölgede faaliyet yürüttüğü ve Gazze Şeridi’nin coğrafi yapısını değiştirdiği öne sürüldü. Kanalın aktardığına göre Kahire, bu durumu ‘bölgesel çıkarlarına yönelik doğrudan bir tehdit’ olarak değerlendiriyor. Raporda, söz konusu faaliyetlerin Mısır’ı öfkelendirdiği ve Kahire’nin, Gazze Şeridi’ni ikiye bölmeye, bölgenin demografik ve coğrafi yapısını değiştirmeye çalıştığı gerekçesiyle İsrail’i ABD’ye şikâyet ettiği belirtildi.

Rapora göre Kahire, özellikle İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in sarı hata ilişkin açıklamalarının ardından Gazze’de yaşananları büyük bir endişeyle izliyor. Zamir’in bu hattı yeni bir savunma ve saldırı hattı olarak nitelemesine dikkat çekilirken, İsrail ordusunun kontrolü altında bulunan bölgede tünel altyapısını tahrip etme ve evleri yıkma gibi faaliyetlerinin, Kahire’de Gazze’de uzun vadeli bir askeri varlık tesis edilmesine yönelik hazırlık olarak yorumlandığı ifade edildi. Bu durumun, Mısır’ı Washington nezdinde acil diplomatik girişimlerde bulunmaya sevk ettiği kaydedildi.

Mısır Askerî İstihbaratı eski Başkan Yardımcısı ve İstihbarat Dairesi eski Başkanı Korgeneral Ahmed Kâmil ise Mısır’ın İsrail’in üzerinde uzlaşılan barış planından kaçınma girişimlerine karşı büyük bir öfke duyduğunu belirtti. Kâmil, İsrail’in sarı hattaki hamlelerinin Gazze’de ve Mısır sınırına yakın bölgelerde kalıcı bir askeri varlık oluşturma niyetine işaret ettiğini, bunun da Mısır’ın ulusal güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.

uı
Kaynaklar, Mısır'ın Sisi ve Netanyahu arasında bir zirve düzenlenmesi için şartlar belirlediğini bildiriyor. (İsrail medyası)

Kâmil, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır’ın tutumunun ulusal güvenliği ilgilendiren bir dizi temel konuda açık, net ve değişmez olduğunu söyledi. Kâmil, bu tutumun, barışın Mısır dış politikasının temel ve stratejik hedefi olması, Kahire’nin İsrail tarafıyla imzalanan anlaşmalara bağlılığı ve İsrail’in iki taraf arasında imzalanan anlaşmalara saygı göstermesi gerekliliğine dayandığını ifade etti.

Kâmil, Mısır’ın İsrail ile gerilimin düşürülmesine yönelik şartlarının, Gazze anlaşmasının ABD Başkanı Donald Trump’ın girişimi doğrultusunda tüm aşamalarıyla uygulanmasını kapsadığını belirtti. Buna göre, herhangi bir engelleme ya da geçersiz gerekçeler olmaksızın ikinci aşamaya derhal geçilmesi, kalıcı ateşkesin tesis edilmesi ve barış sürecine geçilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca İsrail’in anlaşmayı eksiksiz uygulaması, mutabık kalınan miktarlarda insani yardımların girişine izin vermesi ve Refah Sınır Kapısı’nın iki yönde açılması şartlarını sıraladı.

Kâmil’e göre diğer şartlar arasında, Mısır’ın Gazze Şeridi sakinlerinin zorla ya da gönüllü göçe zorlanmasını kesin olarak reddetmesi, İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim kurulmasına ve bölgenin İsrail’e ilhakına yönelik adımlarına karşı çıkılması, İsrail ordusunun Philadelphia Koridoru da dahil olmak üzere Gazze Şeridi’nin tamamından çekilmesi ve 7 Ekim 2023 sınırlarına dönülmesi yer alıyor. Kâmil, mevcut İsrail varlığının, anlaşmanın aşamalarının uygulanmasına bağlı geçici bir durum olduğunu, sarı hat da dahil olmak üzere tüm hatların fiili ve hukuki geçerliliği olmayan, varsayımsal çizgiler olduğunu ifade etti.

Dördüncü şartın ise Netanyahu ve hükümetinin, Arap Barış Girişimi kapsamında yer alan açık Arap taleplerine ne ölçüde yanıt verdiğiyle ilgili olduğunu belirten Kâmil, bunun; işgal altındaki Arap topraklarından çekilme, iki devletli çözüme onay verilmesi ve Filistinlilerin Gazze ya da Batı Şeria’dan zorla yerinden edilmesinin reddedilmesi gibi başlıkları içerdiğini söyledi. Ayrıca İsrail’in iyi komşuluk ve saldırmazlık yönünde iyi niyet göstermesi, nükleer silah tehdidinden arındırılmış bir bölge oluşturulmasına ilişkin uluslararası taleplerle uyumlu adımlar atması ve bu alandaki uluslararası anlaşmalara katılması gerektiğini vurguladı.

d
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Arşiv – Reuters)

Mısır’ın, ABD ve İsrail’in Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında bir görüşme düzenleme girişimlerine, İsrail’in barış ve bölgesel istikrara dair açık ve uygulanabilir bir girişimde bulunmadan yanıt vermeyeceği değerlendiriliyor.

İsrail medyasının aktardığına göre ABD, Sisi, Netanyahu ve Trump’ın katılımıyla Washington’da üçlü bir zirve düzenlemeyi denedi. Ancak bu girişim, Mısır’ın şartları nedeniyle İsrail açısından ‘kabul edilemez’ bulundu. Aynı raporlarda, Kahire’nin, Trump’ın bu ay sonunda Florida’da Netanyahu ile yapacağı görüşmede İsrail’e yönelik baskı yaparak Gazze’deki adımlarını sınırlaması yönünde rol oynayacağını beklediği kaydedildi.

Mısırlı strateji uzmanı Tümgeneral Semir Ferec, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına büyük önem atfedildiğini ve Trump’ın, adını taşıyan Gazze Barış Planı’nın uygulanması konusunda Netanyahu üzerinde kesinlikle baskı kuracağını söyledi.

Ferec, Mısır’ın pozisyonunun, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına bağlı olarak değerlendirileceğini, ancak aynı zamanda İsrail’in sarı hat ya da Gazze’nin herhangi bir bölgesinde kalıcı askeri varlık tesis etmesini asla kabul etmeyeceğinin açık ve net olduğunu vurguladı. Ferec’e göre Mısır, Netanyahu hükümetinin tüm hareketlerinin, İsrail ordusunun Gazze’nin tamamından çekilmesini öngören barış planını engellemeye yönelik girişimler olduğunun farkında.