ABD’nin Cezayir politikası değişiyor mu?

AFP
AFP
TT

ABD’nin Cezayir politikası değişiyor mu?

AFP
AFP

Rabia Haris

Cezayir-Washington hattına hızlıca baktığımızda Cezayir Dışişleri Bakanı Ahmed Attaf’ın geçen Ağustos ayında Washington’a yaptığı ziyaret ve burada ABD’li mevkidaşı Antony Blinken, Dışişleri Bakanlığı ve Ulusal Güvenlik Konseyi’ndeki üst düzey yetkililerle yaptığı toplantının da gösterdiği yoğun diplomatik hareketleri yakından göreceğiz.

Cezayir ile ABD arasındaki bu siyasi temasların çerçevesinde son olarak, Cezayir Genelkurmay Başkanı Korgeneral Said Şangariha ile CIA Direktörü William Joseph Burns arasında, iki yetkilinin ilk kez doğrudan ve aleni olarak iletişim kurduğu görüşmeler gerçekleşti.

Yoğun hareketlilik

Cezayir Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre Şangariha, William Burns ile telefon görüşmesinde bulunurken, iki tarafın ortak çıkar konularını ve iki ülke arasında güvenlik alanında koordinasyonun güçlendirilmesini ele aldı. Görüşme, her iki tarafın da özellikle terörle mücadele alanında güvenlik koordinasyonunun ulaştığı düzeyden duyduğu memnuniyeti ifade etmesi için bir fırsattı.

Bu görüşmeler, Cezayir Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Lounes Mokarman ile ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Josh Harris arasındaki toplantı ve doğrudan siyasi temastan yalnızca birkaç gün sonra gerçekleşti. Görüşme sırasında, iki ülke arasındaki stratejik diyaloğun gelecek Ekim ayında Washington’da düzenlenecek ve iki ülkenin dışişleri bakanlarının başkanlığında gerçekleştirilecek bir sonraki oturumuna hazırlık amacıyla Cezayir- ABD ilişkilerine ilişkin pek çok konu ele alındı.

Cezayir Genelkurmay Başkanı Korgeneral Said Şangariha
Cezayir Genelkurmay Başkanı Korgeneral Said Şangariha

Ağustos ortasında Cezayir diplomasisi başkanı Ahmed Attaf, Washington’u ziyaret etti. Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve aralarında Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Koordinatörü Brett McGurk ve şu anda Savunma Bakan Yardımcısı olarak görev yapmaya hazırlanan Devlet Bakanı Yardımcısı Derek Scholey'nin de bulunduğu bir dizi üst düzey ABD’li yetkiliyle görüştü.

Soru işaretleri

ABD Kongresi’nin 27 üyesinin Blinken’a ‘Cezayir’e yaptırımlar uygulama ve onu ABD’nin Düşmanları Yasası kapsamına alma’ çağrısı yapmasına rağmen Washington’un son birkaç gündür Cezayir’e dikkat çekici düzeydeki odaklanması, bunun zamanlaması ve nedenleri konusunda birden fazla soru işaretini gündeme getiriyor. Bu çağrıların gerekçesi, özellikle ülkeye Rus silahlarının tedariki için 7 milyar dolar değerinde bir anlaşma yapıldığı haberlerinin ardından Cezayir ile Rusya arasındaki artan ilişkilerin devam etmesiydi.

Gözlemciler, Cezayir-ABD temaslarının son dönemdeki yoğunluğunun, Cezayir'in diplomatik açılım arzusunu ve doğuya ve batıya doğru hareket etmek için entegre bir politika formüle ederek dönüşüm sürecine ayak uydurma istekliliğini doğruladığı konusunda hemfikir. Bu bağlamda Cezayir’in Vurkla vilayetindeki Kasdi Merbah Üniversitesi Hukuk ve Siyaset Bilimi Fakültesi’nde siyaset bilimi alanında yüksek öğrenim profesörü olan Kavi Bouhania, Majalla’ya yaptığı açıklamada “Cezayir diplomasisi, konumlandırma diplomasisi değil, daha ziyade stratejileri korurken müttefikleri çoğaltma diplomasisidir” dedi.

Uluslararası dönüşümler konusunda ise uzman araştırmacıya göre hızla dönüşen, iç içe geçen ve örtüşen bir dünyadayız ve Cezayir de diğer ülkeler gibi mevcut dönüşümleri iyi ele almak ve gerçekleri iyi okumak zorunda. Araştırmacı, “Bugün bir belirsizlik ortamında yaşıyoruz ve bu da bir kriz yönetimi stratejisi gerektiriyor. Belirsizlik durumu, uluslararası düzeyde birden fazla şirket kurmayı gerektiren, çok karmaşık ve sıklıkla değişen bir durum. Korona salgınının ortaya çıkacağını kim beklerdi? Rusya- Ukrayna savaşının çıkacağını kim beklerdi? Bu radikal değişiklikler, Cezayir’in gerçekliği derinlemesine okumasını ve bunun ışığında şirketler kurmasını gerektirdi” dedi.

Stratejik müttefik

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla dergisinden aktardığı habere göre Laghouat Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü öğretim görevlisi Ali Bakşiş, Cezayir’in tüm eksenlerle ilişkilerde denge kurma arzusuna değindi. Majalla’ya konuşan Bakşiş, “Cezayir, Cezayir’in Doğu’ya, özellikle de Rusya’ya yönelmesi hususunda öne sürülenlerin aksine, kendi yeteneklerine yakışan bir pozisyon almak ve bu nedenle dengeli ilişkiler sürdürmek istiyor. İki ülke arasındaki stratejik ilişkiler, özellikle Ukrayna krizinde pek çok kişinin bu ülkeye karşı önyargılı olmasına neden oldu’ açıklamasında bulundu.

CIA Direktörü William Burns
CIA Direktörü William Burns

Cezayir, Rusya ve Çin arasındaki olağanüstü yakınlaşmaya ve hatta ABD Kongresi üyelerinin Cezayir’e yaptırım uygulanması ve ABD’nin Düşmanları Yasası kapsamına alınması talebiyle başlattığı sert saldırıya rağmen ABD, iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirmek için daha fazla çalışmak üzere harekete geçti.

Ali Bakşiş, konuyla ilgili olarak “ABD, Cezayir’in stratejik konumunun ve petrol piyasasındaki ağırlığının bilincindedir. Stratejik bir müttefik olmasa da, özellikle Afrika’daki çatışmalarda arabulucu rolü oynaması nedeniyle yeri doldurulamaz bir ortaktır” dedi.

ABD dış politikası, Kuzey Afrika bölgesi de dahil olmak üzere dünyadaki ekonomik ve güvenlik hedeflerini araştırmaya ve gerçekleştirmeye dayalı hale geldi. Özellikle Cezayir, eski ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin son günlerinde İsrail ile barış anlaşması karşısında Fas’ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğini aniden tanımasının ardından ABD- Cezayir arasındaki ilişkiler baltalanmış ve bir yol ayrımına girmişti. Bu bağlamda Profesör Ali Bahşiş, “ABD, Cezayir arenasını Rusya ve Çin’e bırakmayı reddediyor. Özellikle Trump’ın Fas’ın Batı Sahra üzerindeki egemenliğini tanıması ve ABD’nin otuz yıldır bölge halkının referandum yoluyla kendi kaderini tayin etme hakkına verdiği desteği göz ardı etmesi nedeniyle, iki ülke arasındaki ikili ilişkilerin ciddi bir dönüm noktasına girmesinden sonra bölgenin gelecekteki durumu hakkında Cezayir ile ilişkilerini sürdürmek istiyor” dedi.

Beyaz Saray Trump’ın kırıp döktüklerini toparlamaya çalışıyor

Uzman, “Başkan Joe Biden, Trump’ın tutumundan açıkça geri adım atmamış olsa da bu adımı desteklemiyor ve Trump'ın yönetiminin son günlerinde yaptıklarını düzeltmek için uygun fırsatı bekliyor olabilir. Çünkü Amerikalı karar alıcılar, Cezayir’in stratejik öneminin ve onu Rusya- Çin kampıyla daha fazla ittifaka itmenin tehlikesinin gayet iyi farkındalar” ifadelerini kullandı.

Cezayir de diğer ülkeler gibi mevcut dönüşümleri iyi yönetmek ve gerçekleri iyi okumak zorunda kaldı.

Trump döneminde iki ülke arasındaki diplomatik iletişim zayıftı. Ekim 2020’de Cezayir’e ilk ziyaretini gerçekleştiren ABD Savunma Bakanı Mark Esper’in ziyareti dışında, güvenlik ve ekonomik iş birliği gibi ortak çıkarlar veya bugün olduğu gibi karşılıklı ziyaretler konusunda herhangi bir görüşme yapılmadı. Esper’in ziyareti, 15 yıldır bir ABD Savunma Bakanı’nın Cezayir’e ilk ziyaretiydi.

Cezayir’deki Biskra Üniversitesi’nde siyaset bilimi alanında yüksek öğretim profesörü olan Dr. Nur es-Sabah Aknuş da Cezayir’in ‘Amerika'nın müttefiki’ olarak kaldığına inanıyor. Aknuş, yaptığı açıklamada “Çünkü Cezayir- ABD ilişkileri iki asırdan fazla bir geçmişe sahip özgün ilişkilerdir. Bu çok özel ilişkinin niteliğini, derinliği, birikimi, şimdiki ve gelecekteki gelişimi açısından analiz ederken üzerine inşa edilmesi gereken bir unsurdur. Mevcut diplomatik dinamik ışığında iki ülke arasında, Cezayir’in dış politikasının dengeli olduğunu ve büyük güçlerle aynı mesafede, ülkenin temel çıkarlarını dikkate alan pragmatizmle ilgilendiğini teyit eden stratejik bir ortaklığa varılması bekleniyor” dedi.

Siyasi analiste göre Cezayir’in ABD açısından stratejik önemini artıracak yeni faktörlerden de söz edilebilir. Bu faktörler, terörle mücadele ve silahlı grupların Kızıldeniz’den Atlantik Okyanusu’na kadar uzanan Afrika kıyılarında yayılması öncelikleriyle ilgili ve unların hepsi Washington için endişe kaynağı. Bu nedenle ABD, Cezayir’i bölgesel bir güç ve askeri ve teknik yetenekleri sayesinde bölgeyi yeni sınır ötesi tehditlere karşı güvence altına alacak hayati bir güvenlik ortağı olarak görüyor. Aynı zamanda Sahra Çölü’nde olup biten her şeyin tamamen farkında olması Cezayir’i, uzun vadede ABD’deki karar alma kurumları ve düşünce kuruluşları için bir güven ve itibar kaynağı haline getiriyor.

* Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.



Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
TT

Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki ateşkes anlaşmasının “ikinci aşamasının değiştirileceği” yönündeki kısa ve belirsiz açıklaması, bu değişikliğin ne anlama geldiğine ilişkin soruları gündeme taşıdı.

Uzmanlara göre Trump’ın işaret ettiği değişiklik, anlaşmanın uygulanma biçiminde bir revizyon anlamına geliyor. Buna göre, İsrail’in hâlihazırda yüzde 55’ini kontrol ettiği Gazze’den çekilmesi ve Hamas’ın silahsızlandırılmasına geçilmesi yerine, 17. maddenin devreye alınması söz konusu olabilir. Bu madde, barış planının taraflardan biri kabul etmese bile tek taraflı olarak ilerletilmesine imkân tanıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasındaki 17. madde, Hamas’ın öneriyi geciktirmesi veya reddetmesi halinde, “yardımların genişletilmesi dahil, planın belirtilen unsurlarının, İsrail ordusunun terörden arındırılmış olarak uluslararası istikrar gücüne devrettiği bölgelerde uygulanacağını” düzenliyor.

Geçen ekim ayında Hamas ile İsrail arasında imzalanan “barış belgesi” sadece birinci aşamayla ilgili maddeleri içeriyordu. Bu aşama; ilk ateşkes, İsrail güçlerinin geri çekilmesi, esir takası ve insani yardım girişlerinin kolaylaştırılmasını kapsıyor. Ancak savaş sonrası Gazze’nin yönetimine ilişkin “ikinci aşama” konusunda resmî bir mutabakat sağlanmış değil.

Perşembe günü yaptığı açıklamada Trump, planın ikinci aşamasının “çok yakında değiştirileceğini” söyledi. Açıklama, sürecin tıkanması ve sahadaki ilerlemenin sınırlı kalması nedeniyle endişelerin arttığı bir döneme denk geldi; ancak Trump değişikliğin içeriğine dair ayrıntı vermedi.

Görsel kaldırıldı.
Filistinli bir kadın, İsrail'in Han Yunus'ta düzenlediği bir baskın sonucu akrabalarından birinin öldürülmesine tepki gösteriyor (AFP)

Ahram Siyaset ve Strateji Merkezi İsrail Çalışmaları uzmanı Dr. Said Okaşa, (Saeed Okasha) Trump’ın sözünü ettiği değişikliğin büyük olasılıkla 17. maddeye dayanacağını belirtiyor. Okaşa’ya göre bu adım, “eski Gazze” ve “yeni Gazze” ayrımını güçlendirecek bir fiili bölünmeye kapı aralayabilir. Bu yaklaşımı geçen ay ABD’nin bölge özel temsilcisi Steve Witkoff’un da çeşitli görüşmelerde dile getirdiğini hatırlattı.

Okkaşa, anlaşmanın geçen ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylandığını anımsatarak, Hamas’ın silahsızlanma sürecine yanıt vermemesi gibi gerekçelerle 17. maddenin yeniden devreye sokulmasının mümkün olduğunu söyledi. Uzman, böyle bir senaryonun Gazze’de “ne savaş ne barış” şeklinde sürecek bir çıkmaz yaratabileceğini ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Filistinliler, Cebaliye'de yıkılan binaların enkazı arasında sokaklara kurulmuş çadırların yanından geçiyor (AFP)

Filistinli siyaset analisti Dr. Ayman el-Rakkab da, Trump’ın değişiklik açıklamasının içeriğinin belirsizliğine işaret ederek, “İsrail’in bölgede kalma isteğiyle birleştiğinde, Gazze’nin fiilen ikiye bölünmesi ihtimali güçleniyor” değerlendirmesinde bulundu.

Bu belirsizlik sürerken, Axios haber sitesi Trump’ın 25 Aralık’tan önce Gazze’de barış sürecinin ikinci aşamasına geçileceğini açıklamayı planladığını duyurdu. Habere göre Washington, Gazze’de oluşturulacak yeni yönetim yapısı ve uluslararası istikrar gücünün son hazırlıklarını tamamlıyor. ABD Başkanı’nın, bu adımları görüşmek üzere İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ay sonundan önce bir araya gelmesi bekleniyor.

İkinci aşamanın önünde ciddi engellerin olduğunu ifade eden Rakkab: “Barış Konseyi ile teknokrat hükümet henüz kurulmadı. Güvenliği devralacak polis gücü ve uluslararası istikrar kuvveti oluşturulmadı. Bu nedenle somut bir hareketin en erken ocak ayında mümkün olabileceğini düşünüyorum” dedi.

Okaşa, yakın vadede İsrail’in kontrolde tuttuğu bölgeyi yüzde 60 seviyesine çıkarmaya çalışabileceğini, ancak anlaşmanın genel çerçevesinde büyük bir tırmanış beklemediğini belirtti.

Geçtiğimiz günlerde Yedioth Ahronoth, İsrail’in yaklaşık iki milyon Filistinliyi sarı çizginin doğusunda İsrail kontrolündeki yeni bölgelere yeniden yerleştirmeyi, Hamas kontrolündeki bölgeleri tamamen sivillerden boşaltmayı ve Hamas unsurlarını bu bölgelerde aşamalı şekilde takip etmeyi içeren bir plan hazırladığını yazmıştı. Şarku’l Avsat’ın  Telegraph gazetesinin Batılı diplomatlara dayandırdığı haberinden aktardığı bilgilere göre ABD planının Gazze’nin kalıcı biçimde ikiye ayrılması riskini barındırdığını bildirmişti.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise geçtiğimiz günlerde Barselona’da AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile yaptığı görüşmede, Gazze ile Batı Şeria’nın birliğinin korunması gerektiğini vurgulayarak, ayrıntıları tartışılan hiçbir adımın “bölünmeyi pekiştirmesine” izin verilemeyeceğini söyledi. Abdulati, çarşamba günü yaptığı başka bir açıklamada da, “Gazze’nin bölünmesini konuşmak dahi mümkün değildir. Gazze, Doğu Kudüs dâhil olmak üzere, kurulacak Filistin devletinin ayrılmaz bir parçasıdır” dedi.

Uzman Okaşa’ya göre Mısır, hem Gazze’nin bölünmesini hem de anlaşmayı zayıflatacak her türlü değişikliği engellemek için diplomatik çabalarını sürdürecek. Buna karşın, Trump’ın planı etrafındaki belirsizlik nedeniyle önümüzdeki döneme ilişkin tüm senaryolar hâlâ masada.


Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
TT

Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)

Lübnan Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın bugün ülkede bulunan Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle bir araya geldiğini açıkladı. Görüşmede Avn, Lübnan ordusunun görevini tamamlaması için destek çağrısında bulunarak, İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilmesi için baskı yapılmasını talep etti.

Cumhurbaşkanlığı, heyetin ‘uluslararası kararların uygulanması yoluyla Lübnan’da istikrarı destekleme ve ülkelerin Lübnan ordusuna yardım ederek birliklerini tamamlamaya ve silah tekelini sağlamaya hazır olduklarını’ belirttiğini duyurdu.

Açıklamada Avn’ın, Lübnan’ın uluslararası kararları uygulama taahhüdünü yinelediği ve “İsrail tarafını ateşkesi uygulamaya ve çekilmeye zorlamamız gerekiyor; bu konuda sizden destek bekliyoruz” ifadelerini kullandığı kaydedildi.

Geçen yıl kasım ayında, ABD arabuluculuğunda İsrail ile Hizbullah arasında bir ateşkes sağlanmıştı. Bu ateşkese rağmen, İsrail hâlâ Güney Lübnan’daki bazı noktalarda kontrolünü sürdürüyor ve ülkenin doğusu ile güneyine yönelik saldırılarını devam ettiriyor.


Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
TT

Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)

Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiga, dün Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na (AGİT) yaptığı açıklamada, Ukrayna'nın Rusya ile "taviz değil, gerçek barış" istediğini söyledi.

Güvenlik ve insan haklarına odaklanan bir kuruluş olan AGİT, savaş sonrası Ukrayna'da rol oynamayı hedefliyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD elçileri arasında "oldukça iyi" olarak nitelendirdiği görüşmelerin ardından çarşamba günü yaptığı açıklamada, barış görüşmelerine giden yolun şu anda belirsiz olduğunu söyledi.

Sibiga, örgütün yıllık bakanlar kurulu toplantısından önce, "Münih'te gelecek nesillere ihanet edenlerin isimlerini hâlâ hatırlıyoruz" diyerek, "Bu bir daha asla olmamalı. İlkelerden taviz verilmemeli ve uzlaşmaya değil, gerçek barışa ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

devfdr
Rus askerleri Kursk bölgesindeki Sudzha’da devriye geziyor (Arşiv- AP)

Bakan, görünüşe göre İngiltere, Fransa ve İtalya'nın Adolf Hitler'in o dönem Çekoslovakya olan toprakları ilhak etmesini kabul ettiği 1938 tarihli Nazi Almanyası anlaşmasına atıfta bulunuyordu. Bu anlaşma, tehditkâr bir güçle yüzleşmemenin işareti olarak yaygın olarak kullanılıyor.

Sibiga, ABD'ye barışı sağlama çabalarından dolayı teşekkür etti ve Ukrayna'nın "bu savaşı sona erdirmek için mümkün olan her fırsatı değerlendireceğine" söz verdi. "Avrupa geçmişte çok fazla adaletsiz barış anlaşması imzaladı. Hepsi yeni felaketlere yol açtı" diye ekledi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy dün, ekibinin Amerika Birleşik Devletleri'ndeki toplantılara hazırlandığını ve Trump'ın temsilcileriyle diyaloğun devam edeceğini söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Rusya ve Avrupa ile Orta Asya'nın büyük bir bölümünü içeren 57 üye ülkeyi kapsayan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Soğuk Savaş döneminde Doğu-Batı diyaloğu için kilit bir forum olarak ortaya çıktı.

Örgüt son yıllarda, Rusya'nın kilit kararların uygulanmasını engellemesi ve örgütü Batı kontrolü altında olmakla suçlamasıyla sık sık çıkmaza giriyor. Rusya, açıklamasında Ukrayna'nın AGİT gündemine "tamamen hakim olmasından" şikayet etti.