Coğrafi ve tarihi kaynaklarda Derne

Derne, ABD bayrağının ‘yeni dünya’ dışında göndere çekildiği ilk şehir.

Müttefiklerin Derne’ye 1941 yılındaki girişi.
Müttefiklerin Derne’ye 1941 yılındaki girişi.
TT

Coğrafi ve tarihi kaynaklarda Derne

Müttefiklerin Derne’ye 1941 yılındaki girişi.
Müttefiklerin Derne’ye 1941 yılındaki girişi.

Teysir Halef

Libya’nın doğusundaki Derne şehri, son günlerde uluslararası basında yalnızca Afrika Kıtası’nda değil, belki de tüm dünyada son yılların en şiddetli sel felaketinin yaşandığı yer olarak karşımıza çıkıyor. Ancak kamuoyunun çoğunluğu tarafından bilinmeyen Derne, bir zamanlar küresel bir savaşa sahne olan ve ABD bayrağının ‘yeni dünya’ dışında göndere çekildiği ilk şehirdi.

Derne’nin adı milattan sonra 2’nci yüzyılda Klaudios Ptolemaios (Batlamyus) ‘Coğrafya’ adlı kitabında ‘Darnis’ olarak geçiyor. Mezhep çatışmalarının yaşandığı dönemdeki kilise belgelerinde, kilise konsillerine katılan piskoposların adları gizlendiğinden Aşağı Libya’nın dini başkenti ‘Marmarica’ haline geldikten kısa bir süre sonra adı sık sık anılmaya başladı.

İbn Abdulhakem’in (800-871) ‘Fethu’l Mısr ve’l-Mağrib’ (Mısır ve Mağrip’in [Fas] Fethi’ adlı eserinde Derne'den bahsediliyor. Kitapta, Züheyr bin Kays'ın Antipolis diyarından önce Tabarka’ya (Tunus’un kuzeyinde bir şehir) ardından Derne’ye ulaştığı ve yetmiş adamla Romalılarla karşı karşıya geldikten sonra diğerlerinin kendilerine yetişmesi için durduğu belirtiliyor. Kitapta aktarıldığına göre yanında bulunan bir genç Züheyr bin Kays'a, “Sen korkak mısın Züheyr?” diye sordu. Kays da bunun üzerine “Korkak değilim ey kardeşimin oğlu, ama hem beni ve kendini öldürdün” yanıtını verdi. Romalıların üzerine yürüyen Züheyr bin Kays ve tüm arkadaşları şehit oldu. Hicri 76 yılında ölen Züheyr bin Kays ve arkadaşlarının şehit düştükleri yerde bulunan mezarları halen duruyor. İbn Abdulhakem, kitabında ayrıca Atiye bin Yerbuu adlı Mezhic kabilesinden bir adamın Derne’de Romalıların üzerine yürüdüğünü ve onlarla savaştığını, onları mağlup ettiğini, gemilerine el koyduğunu ve diğerlerinin kaçtığını anlatıyor.

“Derne’nin adı MS 2’nci yüzyılda Batlamyus’un ‘Coğrafya’ adlı kitabında ‘Darnis’ olarak geçerken Aşağı Libya eyaletinin dini başkenti ‘Marmarica’ haline geldikten kısa bir süre sonra adından sık sık söz ettirmeye başladı.”

İlk Müslüman coğrafyacılardan Yakubi'nin (820-900) ‘Kitabu’l-Buldan’ (Ülkeler Kitabı) adlı kitabında Derne’den seyahat rotası üzerinde bir durak olarak Vadi Mihail'in Evi’ ismiyle bahsetmemesi oldukça ilginçtir. Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre Yakubi, kitabında buranın ‘mescit, su havuzları, kurulu çarşılar ve müstahkem bir kale ile içinde çeşitli milletlerden insanların yaşadığı şehir gibi bir ev’ olduğunu söylüyor. Ancak ‘Mu’cem’ul-Buldan’ (Ülkeler Sözlüğü) adlı kitabın müellifi Yakut el-Hamavi (1178-1229) Derne’nin adını olduğu gibi ansa da şehirle ilgili olarak yalnızca Zuheyr bin Kays ve arkadaşlarının mezarından bahsediyor.

 Endülüslüler için bir sığınak

Faslı seyyah ve fıkıh alimi Abdullah bin Muhammed bin Ebi Bekir el-Ayyaşi (1627-1679), ‘Ma’el-Maide’ (Sofraların Suyu) adlı ünlü seyahatnamesinde, Mersa el-Kebir adıyla andığı Derne’nin 1630 yılında Endülüslüler tarafından yeniden doldurana kadar nüfusu olmayan bir yer olduğunu ve buraya gelen Endülüslülerin İspanya Kral 3. Felipe’nin 1609'daki ünlü sınır dışı etme kararı sonrasında ülkelerini terk edenler olduklarını aktarıyor.

Ayyaşi, Endülüslüler ile Trablus Emiri’nin karşı karşıya gelip çatıştıklarını ve tarafların birbirlerini katlettiklerini ve Endülüslülerden yüz soylu ismin öldürdüğünü ve Endülüslülerin aşağılanarak buradan sürdüklerini bildiriyor. Derne, 1711 yılına kadar Osmanlı’nın doğrudan hakimiyeti altında kalmış, ardından 1835 yılına kadar Osmanlı adına Karamanlı Hanedanı tarafından yönetilmiştir.

ABD bayrağı

Karamanlı Hanedanlığı’nın son yıllarında ABD ile Libya hükümdarı Karamanlı Yusuf Paşa arasında ‘Birinci Berberi Seferi’ olarak bilinen savaş yaşandı. Savaşın nedeni, 1803 yılının ekim ayında Trablus limanında devriye gezerken mercan resiflerinde karaya oturan Amerikan USS Philadelphia Gemisi’ne el koyulmasıydı.

“Derne’nin yeniden işgalinden 24 saat sonra şehrin girişindeki tabelanın yanından geçen Alman ordusunun takviye kuvvetleri, Derne, Nisan 1941 (Getty Images)”
“Derne’nin yeniden işgalinden 24 saat sonra şehrin girişindeki tabelanın yanından geçen Alman ordusunun takviye kuvvetleri, Derne, Nisan 1941 (Getty Images)”

Karamanlı Yusuf Paşa, Libya karasularından geçen Amerikan gemilerinin vergi ödemesi gerektiği gerekçesiyle Amerikan gemisini, başta kaptanı William Bainbridge başta olmak üzere tüm subay ve mürettebatıyla birlikte rehin aldı. Libya ile 1804 yılının şubat ayına kadar devam eden, ancak sonuçsuz kalan müzakerelerin ardından ABD, düşman tarafından kullanılmasını önlemek amacıyla Amerikan USS Philadelphia gemisinin batırılmasına karar verdi.

Gemiyi batırma operasyonu, Karamanlı Yusuf Paşa tarafından daha önce el konulan ve adı ‘USS Intrepid’ olarak değiştirilen bir gemide bulunan Amerikan deniz piyadelerinden küçük bir müfrezenin yardımıyla Yüzbaşı Stephen Decatur tarafından yönetildi. Müfreze, USS Philadelphia gemisine gizlice girip ateşe verdi.

Bununla yetinmeyen ABD, 14 Temmuz 1804 tarihinde Trablus'a çok sayıda saldırı düzenledi. Ancak sonuç alamadı. Bunların en önemlisi, Trablus Limanı’na yapılan ve Kaptan Richard Somers tarafından yönetilen saldırıydı. Başarısız olan saldırı sonucunda hem Kaptan Somers hem de tüm mürettebatı öldü.

ABD’nin intikamı

Tüm bunlardan sonra ABD, Karamanlı Yusuf Paşa’dan intikam alma ve rehineleri kurtarmaya ant içti. Karamanlı Yusuf Paşa’nın Ahmed adında bir kardeşine ulaşan ABD, Karamanlı Ahmed’in Libya'nın meşru hükümdarı olarak Trablus'a dönmesini destekledi.

Fotoğraf Altı: Derne’nin Asrun köyü, 2021 yılında geleneksel bir kültür festivaline ev sahipliği yaptı. (AFP)
Derne’nin Asrun köyü, 2021 yılında geleneksel bir kültür festivaline ev sahipliği yaptı. (AFP)

Karamanlı Yusuf Paşa’nın iktidardan düşürülüp yerine Karamanlı Ahmed’in getirilmesi görevi, eski bir ABD Ordusu subayı olan Tunus'taki eski Konsolos William Eaton (1764 –1811) ve Deniz Piyadeleri Birinci Teğmen Presley O’Bannon’a (1776-1850) verildi. ABD Deniz Piyadelerinden oluşan bir kuvvet ile Arap, Yunan ve Berberi paralı askerlerden oluşan beş yüz savaşçıdan oluşan bir ordu kuruldu. Eaton liderliğindeki misyon, Mısır’ın kuzeyindeki İskenderiye'den yola çıkıp çölde yaklaşık 800 kilometrelik bir mesafe kat ettikten sonra 27 Nisan 1805 tarihinde Derne’yi ele geçirdi.

“Derne yakınlarındaki bir tepeye mevzilendik. Karamanlı Yusuf Paşa ile görüşen önde gelen bazı isimlerden şehrin bölünmüş halde olduğunu, şehir sakinlerinin üçte ikisinin Karamanlı Yusuf Paşa’ya üçte birinin ise Karamanlı Ahmed’e biat ettiklerini öğrendim.”

Eaton, Derne’nin işgalini, şehrin valisine karşı kazandığı zaferden sadece iki gün sonra ABD Donanması'ndan Yüzbaşı Samuel Barron'a (1765–1810) yazdığı bir mektupta anlatırken ailelerinin ve sürülerinin eşlik ettiği paralı askerlerin yavaş hareket etmesi de dahil olmak üzere İskenderiye'den ayrılışlarından bu yana karşılaştıkları tüm zorluklardan bahsediyor. Eaton, mektubunda paralı askerleri kontrol etmeyi zorlaştıran moral bozukluğu, yetersiz gıda ve çelişkili bilgilerden de söz ediyor. USS Argos gemisinin ortaya çıkışından övgüyle bahseden Eaton, geminin kendilerine yiyecek ve lojistik destek sağladığını ve böylece morallerin düzeldiğini de ekliyor.

Saldırıyla ilgili detaylar                              

Eaton, Derne saldırısını mektupta şöyle anlatıyor:

“25 Nisan sabahı, Derne yakınlarındaki bir tepeye mevzilendik. Karamanlı Yusuf Paşa ile görüşen önde gelen bazı isimlerden şehrin bölünmüş halde olduğunu, şehir sakinlerinin üçte ikisinin Karamanlı Yusuf Paşa’ya üçte birinin ise Karamanlı Ahmed’e biat ettiklerini öğrendim. Karamanlı Ahmed’e biat edenler sayıca az olsalar da konum, erzak ve savunma açısından diğerlerinden daha üstündüler. 26 Nisan sabahı şehrin valisine görevde kalması karşılığında teslim olması teklifinde bulunduk. Ama o bu teklife ‘Ya benim kellem ya senin kellen’ karşılığını verdi.”

Fotoğraf Altı: İkinci Dünya Savaşı sırasında Derne'de yol tabelalarını okumaya çalışan Alman ve İtalyan müttefik kuvvetler, Libya, 1939-1945 (Getty Images)
İkinci Dünya Savaşı sırasında Derne'de yol tabelalarını okumaya çalışan Alman ve İtalyan müttefik kuvvetler, Libya, 1939-1945 (Getty Images)

Eaton, mektubunda şöyle devam ediyor:

“Öğleden sonra saat ikide USS Nautilus gemisini gördüm. Akşam saat altıda geminin kaptanıyla konuştum ve 27 Nisan sabahı USS Argos ve USS Hornet gemileri çıkagelip şehrin karşısında demirlediler. Bunun üzerine hemen orduyu harekete geçirip oldukça engebeli kayalık bir yokuştan şehre doğru ilerledim. Gemilerinin topçu desteğiyle şehrin güneybatısına hakim eski bir kaleyi ele geçirdik. Düşmanın son ve tek sığınağına saldırdık. Rasgele etrafa kaçışıyorlardı. Geri çekilirken bir yandan da ateş ediyorlardı. Bu esnada sol bileğime bir kurşun isabet etti. Aldığım yara tüfeğimi kullanmama engel oldu. Denizciler, Yunanlar ve diğer paralı askerler ilerleyerek kaleyi ele geçirip surlarının üstüne ABD bayrağını diktiler ve tüfeklerini şehrin dışına kaçan düşman askerlerine doğrulttular. Üçü ABD Deniz Kuvvetleri askeri ve çoğunluğu Yunan olmak üzere on dört unsuru kaybettik. Yaralılar da vardı.”

Fotoğraf Altı: Libya’nın doğusundaki Derne şehrini vuran sel büyük bir felakete neden oldu, 16 Eylül 2023 (AFP)
Libya’nın doğusundaki Derne şehrini vuran sel büyük bir felakete neden oldu, 16 Eylül 2023 (AFP)

Bu zafere rağmen Karamanlı Yusuf Paşa'nın askerleri işgalci güçleri kuşatmak için geri döndü. Bu yüzden ABD hükümeti, 10 Haziran 1805 tarihinde ‘Trablus Antlaşması’ olarak bilinen ve savaşı sona erdiren anlaşmayı imzalamak zorunda kaldı. Karamanlı Yusuf Paşa, ABD'den üç milyon dolara eş değer altın tutarında tazminat ve yıllık 20 bin dolar vergi talep etti. ABD, 1812 yılına kadar gemilerini korumak için bu vergiyi ödemeye devam etti. Osmanlı döneminde Libya’daki Amerikan konsolosu 62 bin dolara eş değer altın ile son vergiyi ödedi.

ABD’de bir köye Derne adı verildi

Savaş nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, ABD Kongresi'nde toplanan senatörler ve Temsilciler Meclisi üyeleri, William Eaton ve Presley O’Bannon’ın onurlandırılması kararı aldılar. Cesaretleri ve Karamanlı Yusuf Paşa'ya ait bir kalenin surlarına ABD bayrağını dikerek Afrika'da ilk kez bayraklarını dalgalandırmaları nedeniyle Eaton, O’Bannon ve George Washington Mann’a madalya takıldı. Çünkü bu başarı, ABD’li 300 esirin serbest bırakılmasına katkıda bulunmuştu.

“Karamanlı Yusuf Paşa, ABD'den 3 milyon dolara eş değer altın tutarında tazminat ve yıllık 20 bin dolar vergi talep etti. ABD, 1812 yılına kadar gemilerini korumak için bu vergiyi ödemeye devam etti.”

ABD Kongresi, ülkelerinin kendilerine duyduğu minnettarlığın bir başka nişanesi olarak ABD Başkanı’ndan şu an satışa açık olan kamu arazilerinin sınırları içinde William Eaton’ın zaferinin sonsuza kadar yaşatılması için bir kasabaya Derne adını vermesini talep etme kararı aldı. Ayrıca kasabadan William Eaton, Presley O’Bannon ve George Washington Mann’a biner dönümlük arazi bağışlandı. Savaşa katılan ve gönüllü olarak görev yapan deniz piyadeleri Arthur Campbell, Bernard O'Brien, David Thomas ve James Owen'a ise sonsuza kadar mirasçılarında kalmak üzere 320’şer dönümlük arazi verildi.

Hazin son

Savaşın ardından Derne, Suriyeli eski bakan Muhammad Said ez-Zaim (1905-1963) tarafından 1957 yılında ziyaret edilip, modern dünyaya açılan bir kapı olarak tanımlayana kadar tarih kitaplarının tozlu sayfalarında bir kez daha kayboldu.

Suriyeli bakan ziyaretini şöyle anlatıyor:

“Tobruk'tan akşam 2,5 saat yürüyerek 170 kilometre yol kat ettikten sonra Derne'ye ulaştık, çölden dik bir şekilde inerek sahil şeridine vardık. Burada İtalyanlar tarafından inşa edilen ve adını Libya’nın güzel bahçesi Cebel-i Ahdar’dan alan bir otele yerleştik. O gün toplam 850 kilometre yol kat etmiştik. Sabah erkenden uyandık. Türkler, Berkaviler ve İtalyanlar arasındaki Trablus ve Sirenayka savaşlarında sıklıkla sözü edilen ve modern hayatın izlerini taşıyan şehrin simge yapılarından birini gördük. İçinde bir grup İtalyan vardı. Aynı zamanda Araplara ait dükkanlar, mağazalar ve kütüphaneler yer alıyordu. Derne, dağın yamacında, çölden gelen özgür Arap savunucularının saldırılarını engellemek için İtalyanlar tarafından inşa edilen modern bir surun kalıntılarıyla çevriliydi.”

Derne, Kaddafi'nin uzun süren iktidarı sırasında halkın bir kısmının iktidara karşı ayaklanması sonucunda savaş uçaklarıyla bombalandı ve onlarca kişi gözaltı merkezlerine götürüldü. Bu olanlar, Libya’da 2011 yılının şubat ayında başlayan devrimin fitilini ateşleyen kıvılcımlardan biriydi. Ancak geçtiğimiz günlerde yaşanan sel felaketine kadar tüm dünyadan izole halde olan ve sakinlerine türlü eziyetlerde bulunan radikal grupların eline geçen Derne, sel felaketi nedeniyle bir kez daha dünyanın gündemine oturdu.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
TT

Rusya, yeniden yapılanmanın başlamasıyla birlikte Suriye arenasına geri dönüyor

Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)
Şeybani, Moskova'da Lavrov ile görüşmesinde güçlü bir diplomatik beden dili sergiledi (AFP)

Mustafa Rüstem

Sonunda ilk kez, birbiri ile savaşan eller tokalaştı. Rusya'nın siyasi karar alma süreçlerinin mutfağı olan Moskova Dışişleri Bakanlığı'nın lüks salonundaki beyaz masanın etrafında, on yıldır birbirine hasım olan gözler buluştu. Bu, Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani’nin, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mahir eş-Şara'nın da aralarında bulunduğu üst düzey bir heyetin eşlik ettiği ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile bir araya geldiği bu türden ilk ziyaretiydi.

Bu ziyaret, on yıllardır ittifak dilinin baskın olduğu iki ülke arasındaki diplomatik kartların yeniden karılması açısından son derece önemli görünüyor. İttifak, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin akabinde Moskova'ya kaçmasının ardından değişti. Ancak Kremlin’in kapıları, Esed iktidarını devirme hareketinin başlamasıyla birlikte katıldığı Suriyeli muhalif güçlerin saflarındaki siyasi ve askeri mücadelesinin başlangıcından bu yana, “Ebu Ayşe” lakaplı Bakan Şeybani'ye açıldı.

Yeni bir beyaz sayfa

Siyaset dünyasının en meşhur sözü olan “bugünün düşmanı yarının dostu olabilir” doğrudur. Mutlak anlamda ne düşmanlık ne de dostluk vardır. Ancak görüşmelerdeki beden dili söyleyeceğini söyledi ve Rus diplomasisinin, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı 15 Ekim'de Moskova'da yapılması planlanan Rus-Arap zirvesine davet ederek de olsa, Suriye topraklarına ve Akdeniz'e erişimini koruma konusundaki “aceleci” tavrını özetledi.

 Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)Rusya, Esed'in devrilmesinden bu yana Moskova'ya yaptığı ilk ziyarette Şeybani'yi ağırladı (AFP)

Suriyeliler, Lavrov ve Şeybani arasındaki görüşmede genel bir diplomatik denklik tablosuna ulaşmadan önce, Esed Suriyesi döneminde alışılan itaatkarlıktan uzak olduklarını açıklayan bir beden dili benimsemeye çalıştılar. Suriye Dışişleri Bakanı, ülkesinin Moskova'nın Esed rejimiyle ekonomik, güvenlik ve askeri alanlarda imzaladığı tüm önceki anlaşmaları kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirmeye çalıştığını gizlemedi. Bu yeniden değerlendirme, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceğini şekillendirmeyi amaçlıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise ülkesinin, Suriye halkının tercihlerine saygı duyduğunu ve Moskova'nın Şam'daki yeni yönetimle iş birliği yapma isteğini dile getirdi. Hatta yaptırımların kaldırılması çağrısında bulundu.

Şantaj mı yoksa oyunun kuralları mı?

GSM Merkezi Direktörü Dr. Asıf Melhem, The Independent Arabia'ya verdiği röportajda, “sözlü destek” sınırları içinde kalan Suriye'ye yönelik yaptırımların kaldırılması ve benzeri konularla ilgili özel görüşmelere rağmen, mevcut Suriye hükümetinin ABD ve Batılı ülkelere her zaman kesin olarak güvenmenin imkânsız olduğunu anladığını söyledi.

Melhem, iki yönetim arasındaki gergin tutumlarda gözle görülür bir değişim olduğunu ve Şam'ın Esed rejimine verdiği destek sebebiyle Moskova'ya şantaj yapmaya çalışırken, Rusların bir miktar esneklik gösterdiğini belirtiyor. Melhem, “Yeni hükümet, ‘sizin yardımınız olmasaydı Esed çoktan devrilmişti’ demek istedi ve bu nedenle Rus yönetiminden tazminat ödemesini ve Esed'i teslim etmesini talep etmeye başladı” diye devam etti.

Ciddi Suriyeli yetkililer, Suriye'deki askeri üslerin Rusya için acil bir ihtiyaç ve Moskova tarihinde bir dönüm noktası olduğuna inanıyor. Ama durum böyle değil. Rusya'nın ihtiyacı olduğu doğru, ancak beklendiği kadar acil ve kaçınılmaz değil.

Rus GSM Merkezi’nin Direktörü, siyasette her pozisyonun bir bedeli olduğuna inanıyor. Rusya, Suriye'deki üslerini elinde tutmakla ilgileniyor ve bunları korumanın yanı sıra, Esed iktidarından önce bile Suriye ile iyi olan ilişkilerini sürdürmek istiyor.

Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)Haberler, Rus bombardımanı nedeniyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koyuyor (AFP)

Direktör şu açıklamada da bulundu: “Her halükarda, üsler Moskova için bir ölüm kalım meselesi değil. Örneğin Suriye kıyılarını ele alırsak, Ruslar açısından Akdeniz'e erişimin tek yolu Karadeniz, Cebelitarık Boğazı veya Süveyş Kanalı’dır. Bu koridorlar ise belirli anlaşmalara tabi. Bu nedenle, özellikle Rusya, herhangi bir bölgede yaşanabilecek beklenmedik gelişme korkusuyla askeri varlığını çeşitlendirmeye başladı. Sudan, Libya ve Eritre'de askeri üsler kurma girişiminde bulundu. Zira üslerinin bulunduğu ülkelerde bazı siyasi değişiklikler yaşanabileceğinin ve bu durumda üslerini korumanın zorlaşabileceğinin farkında.”

Ekim 2011'de Moskova, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olarak, eski Suriye devlet başkanı Beşşar Esed'in istifasını isteyen Batı destekli kararlara karşı veto yetkisini kullanmaya başladı. Bu veto, 8 Aralık 2024'e kadar süren Suriye savaşı boyunca tekraren devam etti. Eylül 2015’te de askeri müdahalede bulundu. O dönemde Rus güçleri, DEAŞ ve terör örgütü olarak tanımladığı el-Kaide'nin Suriye kolu Nusra Cephesi de dahil olmak üzere muhalif grupları hedef aldıklarını kabul ettiler.

Bununla birlikte haberler, özellikle Kuzey Suriye'de Rus bombardımanları sebebiyle sivillerin zarar gördüğü olaylarda artış olduğunu ortaya koydu. Bu durum, milyonlarca insanın Türkiye yakınlarındaki veya sınırındaki kamplara göç etmesine yol açtı. Bu arada, Ekim 2016'da Moskova, BM İnsan Hakları Konseyi'ndeki koltuğunu kaybetti.

Rusya-Suriye ilişkileri, Suriye'nin bağımsızlığını tanıyan ilk rejim olan eski Sovyetler Birliği dönemine kadar uzanıyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre iki ülke arasında kurulan diplomatik ilişkiler ve stratejik ittifak, Hafız Esed'in Suriye'de iktidara gelmesiyle (1970'ten 2000'e) zirveye ulaştı.

Ekonomik ilişkiler

Tüm bunların bir uzantısı olarak Moskova, Şam ile ilişkilerini korumaya çalışıyor. Son görüşme de yeni bir koordinasyon aşamasının başlangıcı sayıldı. Rusya yalnızca siyasi ve askeri düzeylerde değil, ayrıca Suriye'nin yeniden inşası ve istikrarının sağlanması konusunda da kapsamlı yardım sunma isteğini dile getirdi.

Gözlemciler, bu görüşmenin kanlı bir dönemin ardından açık oynamaya ve yeni bir sayfa açmaya yönelik daha geniş bir çabanın parçası olduğuna inanıyor. Bu adımlar, sivillerin ölümüne ve geniş bir bölgede köy ve kasabalarda hâlâ görülebilen yıkıma yol açan bombardımanlar sebebiyle Rusya'nın kendileriyle karanlık bir geçmişe sahip olduğunu düşünen Suriyelilerin kızgınlığına rağmen atılıyor. Rusya'nın yeniden inşaya katılması yakıp yıktıklarını telafi etmenin, diğer yandan da yatırım ve çok sayıda anlaşmanın değerlendirilmesi yoluyla sıcak sulara dönüşün bir yolu olabilir.

 Dr. Asıf Melhem ise, Suriye ile Rusya arasında fosfat, petrol, doğalgaz ve Tartus Limanı alanındaki yatırımlar için imzalanan sözleşmelerin rejimin devrilmesinden çok önce iptal edildiğini vurguluyor. Bu sözleşmeler kapsamında Suriyeli şirketler ile ortak olan Rus şirketlerinin, hisselerini ortaklarına devrettiklerinin, dolayısıyla ziyaretin, bu anlaşma ve sözleşmelerin yeniden değerlendirilmesi bağlamında yapıldığının altını çiziyor.

Buna ilave olarak Rusya, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi ve uluslararası alanda önemli bir varlığa sahip. Dünyanın en büyük ikinci gücü. Melhem bunun önemli olduğuna inanıyor, zira bu sebeple Rusya’nın görüşleri dikkate alınıyor. Dolayısıyla Rusya ile ilişkiler sürdürülmeli, bu durum şüphesiz Suriye'ye fayda sağlayacaktır.

Öte yandan Şam, Rusya'nın Suriye'ye ihtiyacı olduğunu iddia ederek durumu abartmaya çalışıyor. Melhem’e göre bu doğru değil, çünkü Suriye'nin toplam yüzölçümü Moskova ve kırsalının yüzölçümünü aşmıyor ve Rusya, eğer zorunda kalırsa ve bölgede kalmasının bedelinin elde edeceği faydadan daha büyük olduğunu görürse, sonunda bu üslerden vazgeçebilir.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.