Coğrafi ve tarihi kaynaklarda Derne

Derne, ABD bayrağının ‘yeni dünya’ dışında göndere çekildiği ilk şehir.

Müttefiklerin Derne’ye 1941 yılındaki girişi.
Müttefiklerin Derne’ye 1941 yılındaki girişi.
TT

Coğrafi ve tarihi kaynaklarda Derne

Müttefiklerin Derne’ye 1941 yılındaki girişi.
Müttefiklerin Derne’ye 1941 yılındaki girişi.

Teysir Halef

Libya’nın doğusundaki Derne şehri, son günlerde uluslararası basında yalnızca Afrika Kıtası’nda değil, belki de tüm dünyada son yılların en şiddetli sel felaketinin yaşandığı yer olarak karşımıza çıkıyor. Ancak kamuoyunun çoğunluğu tarafından bilinmeyen Derne, bir zamanlar küresel bir savaşa sahne olan ve ABD bayrağının ‘yeni dünya’ dışında göndere çekildiği ilk şehirdi.

Derne’nin adı milattan sonra 2’nci yüzyılda Klaudios Ptolemaios (Batlamyus) ‘Coğrafya’ adlı kitabında ‘Darnis’ olarak geçiyor. Mezhep çatışmalarının yaşandığı dönemdeki kilise belgelerinde, kilise konsillerine katılan piskoposların adları gizlendiğinden Aşağı Libya’nın dini başkenti ‘Marmarica’ haline geldikten kısa bir süre sonra adı sık sık anılmaya başladı.

İbn Abdulhakem’in (800-871) ‘Fethu’l Mısr ve’l-Mağrib’ (Mısır ve Mağrip’in [Fas] Fethi’ adlı eserinde Derne'den bahsediliyor. Kitapta, Züheyr bin Kays'ın Antipolis diyarından önce Tabarka’ya (Tunus’un kuzeyinde bir şehir) ardından Derne’ye ulaştığı ve yetmiş adamla Romalılarla karşı karşıya geldikten sonra diğerlerinin kendilerine yetişmesi için durduğu belirtiliyor. Kitapta aktarıldığına göre yanında bulunan bir genç Züheyr bin Kays'a, “Sen korkak mısın Züheyr?” diye sordu. Kays da bunun üzerine “Korkak değilim ey kardeşimin oğlu, ama hem beni ve kendini öldürdün” yanıtını verdi. Romalıların üzerine yürüyen Züheyr bin Kays ve tüm arkadaşları şehit oldu. Hicri 76 yılında ölen Züheyr bin Kays ve arkadaşlarının şehit düştükleri yerde bulunan mezarları halen duruyor. İbn Abdulhakem, kitabında ayrıca Atiye bin Yerbuu adlı Mezhic kabilesinden bir adamın Derne’de Romalıların üzerine yürüdüğünü ve onlarla savaştığını, onları mağlup ettiğini, gemilerine el koyduğunu ve diğerlerinin kaçtığını anlatıyor.

“Derne’nin adı MS 2’nci yüzyılda Batlamyus’un ‘Coğrafya’ adlı kitabında ‘Darnis’ olarak geçerken Aşağı Libya eyaletinin dini başkenti ‘Marmarica’ haline geldikten kısa bir süre sonra adından sık sık söz ettirmeye başladı.”

İlk Müslüman coğrafyacılardan Yakubi'nin (820-900) ‘Kitabu’l-Buldan’ (Ülkeler Kitabı) adlı kitabında Derne’den seyahat rotası üzerinde bir durak olarak Vadi Mihail'in Evi’ ismiyle bahsetmemesi oldukça ilginçtir. Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre Yakubi, kitabında buranın ‘mescit, su havuzları, kurulu çarşılar ve müstahkem bir kale ile içinde çeşitli milletlerden insanların yaşadığı şehir gibi bir ev’ olduğunu söylüyor. Ancak ‘Mu’cem’ul-Buldan’ (Ülkeler Sözlüğü) adlı kitabın müellifi Yakut el-Hamavi (1178-1229) Derne’nin adını olduğu gibi ansa da şehirle ilgili olarak yalnızca Zuheyr bin Kays ve arkadaşlarının mezarından bahsediyor.

 Endülüslüler için bir sığınak

Faslı seyyah ve fıkıh alimi Abdullah bin Muhammed bin Ebi Bekir el-Ayyaşi (1627-1679), ‘Ma’el-Maide’ (Sofraların Suyu) adlı ünlü seyahatnamesinde, Mersa el-Kebir adıyla andığı Derne’nin 1630 yılında Endülüslüler tarafından yeniden doldurana kadar nüfusu olmayan bir yer olduğunu ve buraya gelen Endülüslülerin İspanya Kral 3. Felipe’nin 1609'daki ünlü sınır dışı etme kararı sonrasında ülkelerini terk edenler olduklarını aktarıyor.

Ayyaşi, Endülüslüler ile Trablus Emiri’nin karşı karşıya gelip çatıştıklarını ve tarafların birbirlerini katlettiklerini ve Endülüslülerden yüz soylu ismin öldürdüğünü ve Endülüslülerin aşağılanarak buradan sürdüklerini bildiriyor. Derne, 1711 yılına kadar Osmanlı’nın doğrudan hakimiyeti altında kalmış, ardından 1835 yılına kadar Osmanlı adına Karamanlı Hanedanı tarafından yönetilmiştir.

ABD bayrağı

Karamanlı Hanedanlığı’nın son yıllarında ABD ile Libya hükümdarı Karamanlı Yusuf Paşa arasında ‘Birinci Berberi Seferi’ olarak bilinen savaş yaşandı. Savaşın nedeni, 1803 yılının ekim ayında Trablus limanında devriye gezerken mercan resiflerinde karaya oturan Amerikan USS Philadelphia Gemisi’ne el koyulmasıydı.

“Derne’nin yeniden işgalinden 24 saat sonra şehrin girişindeki tabelanın yanından geçen Alman ordusunun takviye kuvvetleri, Derne, Nisan 1941 (Getty Images)”
“Derne’nin yeniden işgalinden 24 saat sonra şehrin girişindeki tabelanın yanından geçen Alman ordusunun takviye kuvvetleri, Derne, Nisan 1941 (Getty Images)”

Karamanlı Yusuf Paşa, Libya karasularından geçen Amerikan gemilerinin vergi ödemesi gerektiği gerekçesiyle Amerikan gemisini, başta kaptanı William Bainbridge başta olmak üzere tüm subay ve mürettebatıyla birlikte rehin aldı. Libya ile 1804 yılının şubat ayına kadar devam eden, ancak sonuçsuz kalan müzakerelerin ardından ABD, düşman tarafından kullanılmasını önlemek amacıyla Amerikan USS Philadelphia gemisinin batırılmasına karar verdi.

Gemiyi batırma operasyonu, Karamanlı Yusuf Paşa tarafından daha önce el konulan ve adı ‘USS Intrepid’ olarak değiştirilen bir gemide bulunan Amerikan deniz piyadelerinden küçük bir müfrezenin yardımıyla Yüzbaşı Stephen Decatur tarafından yönetildi. Müfreze, USS Philadelphia gemisine gizlice girip ateşe verdi.

Bununla yetinmeyen ABD, 14 Temmuz 1804 tarihinde Trablus'a çok sayıda saldırı düzenledi. Ancak sonuç alamadı. Bunların en önemlisi, Trablus Limanı’na yapılan ve Kaptan Richard Somers tarafından yönetilen saldırıydı. Başarısız olan saldırı sonucunda hem Kaptan Somers hem de tüm mürettebatı öldü.

ABD’nin intikamı

Tüm bunlardan sonra ABD, Karamanlı Yusuf Paşa’dan intikam alma ve rehineleri kurtarmaya ant içti. Karamanlı Yusuf Paşa’nın Ahmed adında bir kardeşine ulaşan ABD, Karamanlı Ahmed’in Libya'nın meşru hükümdarı olarak Trablus'a dönmesini destekledi.

Fotoğraf Altı: Derne’nin Asrun köyü, 2021 yılında geleneksel bir kültür festivaline ev sahipliği yaptı. (AFP)
Derne’nin Asrun köyü, 2021 yılında geleneksel bir kültür festivaline ev sahipliği yaptı. (AFP)

Karamanlı Yusuf Paşa’nın iktidardan düşürülüp yerine Karamanlı Ahmed’in getirilmesi görevi, eski bir ABD Ordusu subayı olan Tunus'taki eski Konsolos William Eaton (1764 –1811) ve Deniz Piyadeleri Birinci Teğmen Presley O’Bannon’a (1776-1850) verildi. ABD Deniz Piyadelerinden oluşan bir kuvvet ile Arap, Yunan ve Berberi paralı askerlerden oluşan beş yüz savaşçıdan oluşan bir ordu kuruldu. Eaton liderliğindeki misyon, Mısır’ın kuzeyindeki İskenderiye'den yola çıkıp çölde yaklaşık 800 kilometrelik bir mesafe kat ettikten sonra 27 Nisan 1805 tarihinde Derne’yi ele geçirdi.

“Derne yakınlarındaki bir tepeye mevzilendik. Karamanlı Yusuf Paşa ile görüşen önde gelen bazı isimlerden şehrin bölünmüş halde olduğunu, şehir sakinlerinin üçte ikisinin Karamanlı Yusuf Paşa’ya üçte birinin ise Karamanlı Ahmed’e biat ettiklerini öğrendim.”

Eaton, Derne’nin işgalini, şehrin valisine karşı kazandığı zaferden sadece iki gün sonra ABD Donanması'ndan Yüzbaşı Samuel Barron'a (1765–1810) yazdığı bir mektupta anlatırken ailelerinin ve sürülerinin eşlik ettiği paralı askerlerin yavaş hareket etmesi de dahil olmak üzere İskenderiye'den ayrılışlarından bu yana karşılaştıkları tüm zorluklardan bahsediyor. Eaton, mektubunda paralı askerleri kontrol etmeyi zorlaştıran moral bozukluğu, yetersiz gıda ve çelişkili bilgilerden de söz ediyor. USS Argos gemisinin ortaya çıkışından övgüyle bahseden Eaton, geminin kendilerine yiyecek ve lojistik destek sağladığını ve böylece morallerin düzeldiğini de ekliyor.

Saldırıyla ilgili detaylar                              

Eaton, Derne saldırısını mektupta şöyle anlatıyor:

“25 Nisan sabahı, Derne yakınlarındaki bir tepeye mevzilendik. Karamanlı Yusuf Paşa ile görüşen önde gelen bazı isimlerden şehrin bölünmüş halde olduğunu, şehir sakinlerinin üçte ikisinin Karamanlı Yusuf Paşa’ya üçte birinin ise Karamanlı Ahmed’e biat ettiklerini öğrendim. Karamanlı Ahmed’e biat edenler sayıca az olsalar da konum, erzak ve savunma açısından diğerlerinden daha üstündüler. 26 Nisan sabahı şehrin valisine görevde kalması karşılığında teslim olması teklifinde bulunduk. Ama o bu teklife ‘Ya benim kellem ya senin kellen’ karşılığını verdi.”

Fotoğraf Altı: İkinci Dünya Savaşı sırasında Derne'de yol tabelalarını okumaya çalışan Alman ve İtalyan müttefik kuvvetler, Libya, 1939-1945 (Getty Images)
İkinci Dünya Savaşı sırasında Derne'de yol tabelalarını okumaya çalışan Alman ve İtalyan müttefik kuvvetler, Libya, 1939-1945 (Getty Images)

Eaton, mektubunda şöyle devam ediyor:

“Öğleden sonra saat ikide USS Nautilus gemisini gördüm. Akşam saat altıda geminin kaptanıyla konuştum ve 27 Nisan sabahı USS Argos ve USS Hornet gemileri çıkagelip şehrin karşısında demirlediler. Bunun üzerine hemen orduyu harekete geçirip oldukça engebeli kayalık bir yokuştan şehre doğru ilerledim. Gemilerinin topçu desteğiyle şehrin güneybatısına hakim eski bir kaleyi ele geçirdik. Düşmanın son ve tek sığınağına saldırdık. Rasgele etrafa kaçışıyorlardı. Geri çekilirken bir yandan da ateş ediyorlardı. Bu esnada sol bileğime bir kurşun isabet etti. Aldığım yara tüfeğimi kullanmama engel oldu. Denizciler, Yunanlar ve diğer paralı askerler ilerleyerek kaleyi ele geçirip surlarının üstüne ABD bayrağını diktiler ve tüfeklerini şehrin dışına kaçan düşman askerlerine doğrulttular. Üçü ABD Deniz Kuvvetleri askeri ve çoğunluğu Yunan olmak üzere on dört unsuru kaybettik. Yaralılar da vardı.”

Fotoğraf Altı: Libya’nın doğusundaki Derne şehrini vuran sel büyük bir felakete neden oldu, 16 Eylül 2023 (AFP)
Libya’nın doğusundaki Derne şehrini vuran sel büyük bir felakete neden oldu, 16 Eylül 2023 (AFP)

Bu zafere rağmen Karamanlı Yusuf Paşa'nın askerleri işgalci güçleri kuşatmak için geri döndü. Bu yüzden ABD hükümeti, 10 Haziran 1805 tarihinde ‘Trablus Antlaşması’ olarak bilinen ve savaşı sona erdiren anlaşmayı imzalamak zorunda kaldı. Karamanlı Yusuf Paşa, ABD'den üç milyon dolara eş değer altın tutarında tazminat ve yıllık 20 bin dolar vergi talep etti. ABD, 1812 yılına kadar gemilerini korumak için bu vergiyi ödemeye devam etti. Osmanlı döneminde Libya’daki Amerikan konsolosu 62 bin dolara eş değer altın ile son vergiyi ödedi.

ABD’de bir köye Derne adı verildi

Savaş nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, ABD Kongresi'nde toplanan senatörler ve Temsilciler Meclisi üyeleri, William Eaton ve Presley O’Bannon’ın onurlandırılması kararı aldılar. Cesaretleri ve Karamanlı Yusuf Paşa'ya ait bir kalenin surlarına ABD bayrağını dikerek Afrika'da ilk kez bayraklarını dalgalandırmaları nedeniyle Eaton, O’Bannon ve George Washington Mann’a madalya takıldı. Çünkü bu başarı, ABD’li 300 esirin serbest bırakılmasına katkıda bulunmuştu.

“Karamanlı Yusuf Paşa, ABD'den 3 milyon dolara eş değer altın tutarında tazminat ve yıllık 20 bin dolar vergi talep etti. ABD, 1812 yılına kadar gemilerini korumak için bu vergiyi ödemeye devam etti.”

ABD Kongresi, ülkelerinin kendilerine duyduğu minnettarlığın bir başka nişanesi olarak ABD Başkanı’ndan şu an satışa açık olan kamu arazilerinin sınırları içinde William Eaton’ın zaferinin sonsuza kadar yaşatılması için bir kasabaya Derne adını vermesini talep etme kararı aldı. Ayrıca kasabadan William Eaton, Presley O’Bannon ve George Washington Mann’a biner dönümlük arazi bağışlandı. Savaşa katılan ve gönüllü olarak görev yapan deniz piyadeleri Arthur Campbell, Bernard O'Brien, David Thomas ve James Owen'a ise sonsuza kadar mirasçılarında kalmak üzere 320’şer dönümlük arazi verildi.

Hazin son

Savaşın ardından Derne, Suriyeli eski bakan Muhammad Said ez-Zaim (1905-1963) tarafından 1957 yılında ziyaret edilip, modern dünyaya açılan bir kapı olarak tanımlayana kadar tarih kitaplarının tozlu sayfalarında bir kez daha kayboldu.

Suriyeli bakan ziyaretini şöyle anlatıyor:

“Tobruk'tan akşam 2,5 saat yürüyerek 170 kilometre yol kat ettikten sonra Derne'ye ulaştık, çölden dik bir şekilde inerek sahil şeridine vardık. Burada İtalyanlar tarafından inşa edilen ve adını Libya’nın güzel bahçesi Cebel-i Ahdar’dan alan bir otele yerleştik. O gün toplam 850 kilometre yol kat etmiştik. Sabah erkenden uyandık. Türkler, Berkaviler ve İtalyanlar arasındaki Trablus ve Sirenayka savaşlarında sıklıkla sözü edilen ve modern hayatın izlerini taşıyan şehrin simge yapılarından birini gördük. İçinde bir grup İtalyan vardı. Aynı zamanda Araplara ait dükkanlar, mağazalar ve kütüphaneler yer alıyordu. Derne, dağın yamacında, çölden gelen özgür Arap savunucularının saldırılarını engellemek için İtalyanlar tarafından inşa edilen modern bir surun kalıntılarıyla çevriliydi.”

Derne, Kaddafi'nin uzun süren iktidarı sırasında halkın bir kısmının iktidara karşı ayaklanması sonucunda savaş uçaklarıyla bombalandı ve onlarca kişi gözaltı merkezlerine götürüldü. Bu olanlar, Libya’da 2011 yılının şubat ayında başlayan devrimin fitilini ateşleyen kıvılcımlardan biriydi. Ancak geçtiğimiz günlerde yaşanan sel felaketine kadar tüm dünyadan izole halde olan ve sakinlerine türlü eziyetlerde bulunan radikal grupların eline geçen Derne, sel felaketi nedeniyle bir kez daha dünyanın gündemine oturdu.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



İsrail'in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Ben-Gvir bin kişi ile Mescid-i Aksa'ya baskın düzenledi

Ben-Gvir yerleşimcilerle birlikte Mescid-i Aksa çevresinde (WAFA)
Ben-Gvir yerleşimcilerle birlikte Mescid-i Aksa çevresinde (WAFA)
TT

İsrail'in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Ben-Gvir bin kişi ile Mescid-i Aksa'ya baskın düzenledi

Ben-Gvir yerleşimcilerle birlikte Mescid-i Aksa çevresinde (WAFA)
Ben-Gvir yerleşimcilerle birlikte Mescid-i Aksa çevresinde (WAFA)

Kudüs'teki İslami Vakıflar Dairesi, İsrail'in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir liderliğindeki bin 251 yerleşimcinin bu sabah (Pazar) Mescid-i Aksa'ya baskın düzenlediğini bildirdi.

Vakıflar Dairesi'ne göre: bu sabah Ben-Gvir, İsrail Likud partisinden bir Knesset üyesi olan Amit Halevi birlikte bin 251 yerleşimci ile bir provokatif bir yürüyüşe öncülük etti.

İsrail basınında yer alan video görüntülere göre, Ben Gvir, baskını Filistin topraklarını gasbeden bir grup İsrailliyle birlikte gerçekleştirdi.

Baskında Yahudilik inancına göre Tapınak'ın yıkılış dönümünü (Tişa BeAv) anma gerekçesiyle Mescid-i Aksa'nın avlusunda Talmud ayinleri gerçekleştirildi..

frtgbftr
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir geçtiğimiz Mayıs ayında Kudüs'ün Eski Şehrindeki Şam Kapısını ziyaret etmek üzere yürürken (Reuters)

Ben-Gvir, Ortadoğu'daki en hassas bölgenin kurallarına karşı gelerek Tapınak Tepesi'nde dua ettiğini söyledi. Müslüman yetkililerle on yıllardır süren hassas “statüko” düzenlemeleri uyarınca Tapınak Tepesi Ürdünlü bir dini kurum tarafından yönetiliyor ve Yahudiler burayı ziyaret edebiliyor ancak dua edemiyor.

Tapınak Tepesi İdaresi (TMA) adlı küçük bir Yahudi kuruluşu tarafından yayınlanan videolarda Ben-Gvir'in Tapınak Tepesi'nde ibadet eden bir gruba liderlik ettiği görülüyor. İnternette dolaşan diğer videolarda ise dua ederken görülüyor.

Ben-Gvir daha önce bölgeyi ziyaret etmiş ve burada Yahudilerin ibadet etmesine izin verilmesi çağrısında bulunmuş, Başbakan Binyamin Netanyahu da bunun İsrail'in politikası olmadığı yönünde açıklamalar yapmıştı. Ben-Gvir yaptığı açıklamada İsrail'in Gazze savaşında Hamas'a karşı zafer kazanması ve orada silahlı gruplar tarafından tutulan İsrailli rehinelerin geri dönmesi için dua ettiğini söyledi. İsrail'in Gazze Şeridi'nin tamamının kontrolünü ele geçirmesi çağrısını yineledi.

İsrail'in Tapınak Tepesi'ndeki kuralları değiştirdiği yönündeki iddialar Müslüman dünyasında öfke yaratacak ve geçmişte şiddet olayları patlak vermişti. Bugün herhangi bir şiddet olayı yaşanmamıştır.

fghyu
Bir İsrailli sertlik yanlısı 23 Haziran 2025 tarihinde Kudüs'teki Mescid-i Aksa'nın Batı Duvarı önünde yürürken (AFP)

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın sözcüsü Nebil Ebu Rudeyne, Ben-Gvir'in Tapınak Tepesi'ne yaptığı ziyareti kınayarak bunun “tüm kırmızı çizgileri aştığını” söyledi.

Sözcü Rudeyne yaptığı açıklamada, uluslararası toplumun, özellikle de ABD yönetiminin, yerleşimcilerin suçlarına ve aşırı sağcı hükümetin Mescid-i Aksa'daki provokasyonlarına son vermek, Gazze Şeridi'ndeki savaşı durdurmak ve insani yardım getirmek için derhal müdahale etmesi gerektiğini söyledi.

Ürdün Dışişleri Bakanlığı da yaptığı açıklamada İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı'nın Mescid-i Aksa'ya saldırısını kınayarak kabul edilemez bir provokasyon  olarak nitelendirdi.

Filistin Haber ve Bilgi Ajansı'na WAFA göre aşırılık yanlısı sömürgeci Tapınak Tepesi örgütleri, İncil'de ‘Tapınağın yıkılışının yıldönümü’ olarak bilinen güne denk gelen bugün Mescid-i Aksa'ya geniş çaplı bir baskın düzenlenmesi çağrısında bulundu.

Kudüs Valiliğine göre bu yılki yıldönümü Mescid-i Aksa için en tehlikeli günlerden biri olarak görülüyor çünkü Tapınak Tepesi grupları, hükümetin aşırılık yanlısı gündemlerinin arkasında tam bir uyum içinde olmasından yararlanarak dini ve yasal kırmızı çizgileri aşmak için niteliksel bir girişimle üç Ağustos'u en büyük saldırı günü haline getirmeyi planlıyor.

fghyju
Kudüs (DPA)

WAFA, Ben-Gvir'in polis memurlarına İsrailli yerleşimcilerin Mescid-i Aksa'da dans etmelerine ve şarkı söylemelerine izin vermeleri yönünde talimat vermesinden sadece birkaç hafta sonra, özellikle de geçtiğimiz Mayıs ayında camiye düzenlediği baskın sırasında Tapınak Tepesi'nde dua ve secdenin mümkün hale geldiğini ve mevcut statükonun açık ve tehlikeli bir şekilde ihlal edildiğini açıklamasının ardından, yeni gerçeklikleri zorla dayatmanın önünü açan bir adım olarak bu tırmanışa eşi benzeri görülmemiş bir kışkırtma ortamının eşlik ettiğine dikkat çekti.