Arap ve Müslüman kadınların liderliğinin bilinmeyen tarihi

Alime, hukukçu, yazar ve muhaddis

Kadınların Arap ve İslam kültürel tarihine ve bilim hareketine katkısı azımsanmayacak denli büyük.
Kadınların Arap ve İslam kültürel tarihine ve bilim hareketine katkısı azımsanmayacak denli büyük.
TT

Arap ve Müslüman kadınların liderliğinin bilinmeyen tarihi

Kadınların Arap ve İslam kültürel tarihine ve bilim hareketine katkısı azımsanmayacak denli büyük.
Kadınların Arap ve İslam kültürel tarihine ve bilim hareketine katkısı azımsanmayacak denli büyük.

Abdullah er-Raşid

İmam Şemseddin ez-Zehebi'nin fıkıh ve hadis ilminin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen, hadis râvileri ve rivayetlerin tenkidi ile ilgili ‘Mizan el-İ'tidal fi Nakd er-Rical’ (Ravilerin Eleştirisinde İtidalin Ölçüsü) adlı kitabının sonuna ‘Meçhul Kadınlar Üzerine Bir Bölüm’ başlıklı bir bölüm ayırmış ve altına şu ilginç cümleleri yazmış:

“Bu kadınlardan hangilerinin itham veya terk edildiğini bilmiyorum.”

Zehebi, burada hadis rivayet ederken uydurma, yalan ve hadis uydurmakla itham edilen veya rivayetindeki önemli bir illet nedeniyle terk edilen bir kadından haberi olmadığını kastediyor. Buradaki ironi, bu cümlenin, adı ‘Ravilerin (erkek) Eleştirisi’ olan büyük kitabının sonunda yer almasıdır. Bu kitap, uydurma ile suçlanan veya zayıf olduğu söylenenlerin bir listesini içerir. Zehebi, sanki, bu kadınlar bilinmese de temel prensibin kadınların genel olarak güvenilir olması ve hadis rivayetinde yalan söylediğinin veya hata yaptığının bilinmemesi olduğunu söylemek istiyor. Buradaki ‘meçhul’ terimi, kimliği veya durumu bilinmeyen birini ifade eder. Örneğin, varlığı kesin olarak kanıtlanmamış biri veya kendisinden başka kimseden rivayet edilmemiş biri gibi.

Ancak, burada kısa bir süre için Zehebi’nin ‘meçhul kadınlar’ ifadesini ele alalım. Bu ifadeyi hadis ilminden ödünç alıp, Arap ve İslam kültürel tarihine ve bilim hareketine götürelim. Burada, dini, edebi, dilsel ve deneysel bilginin aktarılmasında önemli bir rol oynayan ‘meçhul kadınların’, çok sayıda olduğunu göreceğiz. Ancak bu kadınların adı, kitaplar arasında kaybolup unutuldu. Bu, bu kadınların rolünün bilinmemesine ve önemsenmemesine neden oldu. Hatta birçok kişi, ilim, bilgi, fıkıh, fetva, hadis rivayeti, hatta dil ve edebiyattaki ustalık ve yaratıcılık, deneysel ve matematiksel bilimler gibi alanların sadece erkeklere özgü olduğunu düşünmüştür!

“Dini, edebi, dilsel ve deneysel bilginin aktarılmasında önemli bir rol oynayan ‘meçhul kadınların’, çok sayıda olduğunu göreceğiz. Ancak bu kadınların adı, kitaplar arasında kaybolup unutuldu.”

Oysa gerçekte, Arap ve İslam medeniyetinin bilimsel ve edebi mirasında kadının önemli bir yeri vardır. Sözleri duyulur, görüşleri yazılır. Aralarında fakihler, hadis rivayetçileri, zarif şairler ve kadın doktorlar bulunur. Tarîh ve tabakât kitapları, onların hayatlarına özel bölümler ayırmıştır. Hatta onların haberleri üzerine yazmak, başlı başına bir sanat haline gelmiştir. Kadın, en yüksek dini makama, yani Peygamberimizin hadislerini rivayet etme makamına ulaşmıştır. Bu konuda erkekler ve kadınlar arasında bir ayrım yapılmamıştır. Muhammed Ekrem en-Nedvi'nin ‘Vefa Bi-Esmai'n-Nisa’ (Kadınların Adlarına Vefa) adlı kitabı, Peygamberimizin hadislerini rivayet eden kadın âlimlerinin biyografilerini içeren büyük bir ansiklopedidir. 43 ciltten oluşan bu kitapta, ilk asırlardan modern döneme kadar hadis ilmine hizmet eden yaklaşık 10 bin kadına yer verilmiştir.

Majalla

Dil, belagat, şiir ve edebiyata gelince, bu konuda pek çok kitap ve kapsamlı çalışmalar vardır. Tarihçi Ahmed bin Tayfur'un (H. 280) ‘Kadınların Belagatleri’ adlı kitabı bunlara örnek verilebilir. İbn Tayfur, kitabın önsözünde şu ifadelere yer verir:

 “Bu kitap, kadınların cevapları, konuşmalarındaki ilgi çekici yanlar, nükteleri ve görüş sahibi kadınlarının haberleri hakkındadır. Gücün ulaşabileceği ve rivayetin gerektirdiği ölçüde, sonunda bununla sınırlı kaldık. Ayrıca, erkeklerin ve seçkin şairlerin edebi becerilerini çok aşan her türden şiirlerini de topladık."

Kitabın başında da şu ifadeyi buluyoruz:

"Kadınlar güzel kokan çiçeklerdir, bu kitap bu çiçeklerin en güzellerinden kokular sunuyor."

Celaleddin es-Suyuti ise ‘Nüzhetü'l- Cülesâ fi Eş'âri'n-Nisâ’ adlı eserini şu sözlerle açıyor:

"Bu, çağdaş kadın şairlerin şiirlerinden oluşan hoş bir bölümdür. Cahiliye döneminden, sahabe döneminden gelen ayrıca muhadram Arap şair kadınların şiirleri bu bölümde yer almamaktadır. Çünkü sayıları çok fazla saymak oldukça zor.”

Muhaddis kadınlar

İbn Hacer el-Askalânî, ‘Durarül Kâmine fî Aʿyânil-Miʾetel-Sâmine’ adlı eserinde 170 muhaddis kadından bahseder. Bunlardan 54'ü onun hocalarındandır. İmam es-Sehâvî ise ‘ed-Dav’ul-Lâmiʿ li-Ehli'l-Karni't-Tâsiʿ’ adlı eserinde yaklaşık 85 muhaddis kadından söz eder. Bu kadınlara, öncülük ettikleri alanlara göre özel unvanlar verilirdi. Örneğin, ‘altı kadın âlim’, ‘Sittu’l Fukaha’, Sittu’l Kudat, Sittu’l Ketebe, Sittu’l Vuzera ve Sittu’l Müluk’ gibi unvanlar verilirdi. Bu unvanların verildiği kişiler arasında Sittul Fukaha Emet er-Rahman bint İbrahim es-Salihiyye el-Hanbeli, Sittu’l Fukaha' bint el-Hatib Şerefeddin el-Abbasi yer alıyor. Zehebi ‘Tarihu’l İslam (İslamTarihi)’ adlı kitabında muhaddis Hulelu bint eş-Şeyh Ebi el-Mekarim Mahmud bin Muhammed bin Muhammed bin es-Seken el-Bağdadi’den bahsetti.

Fotoğraf Altı: Şam'daki Emevi Camii. (Shutterstock)
Şam'daki Emevi Camii. (Shutterstock)

Bu kadınlar, erkeklerden ve kadınlardan oluşan öğrencilerin akın ettiği açık toplantılar düzenlerdi. Hafız el-Berzâlî, hocası Emsâ bint Muhammed el-Dımaşkiyye'den hadis dinlediğini söyler. Umm Muhammed Fahrunnisa Şehde bint Ahmed el-İbrî ed-Dînûrî'nin hayatında ise hicri 6’ıncı yüzyılda büyük erkek âlimlerden bile ders aldığına dair şaşırtıcı bir bilgi vardır. Mûfîkuddin İbn Kudâme onun hakkında şöyle der:

"Bağdat'ın hadis silsilesi ona kadar uzanır. Öyle ki, küçükleri büyüklere katmıştır. Güzel bir yazıya sahipti."

İbn Cûzî de şöyle der: "Âlimlerle iç içe yaşadı. Yıllarca ona hadis okundu."

Bu kadınların itibarı o kadar yüksekti ki, onlara kitaplar bile rivayet ettirilirdi. Örneğin, ‘el-Emval Ebû Ubeyd’ adlı kitabı, Şehde bint Ahmed el-İbrî ed-Dînûrî'ye okunarak rivayet edilmişti. Kitabın başında şöyle yazar:

"Bu kitap, Bağdat'ta, 564 (1168) yılı Şaban ayının 11. günü, Ömer el-İbrî el-Dînûrî'nin evinde saliha yazar Umm Muhammed Şehde bint Ahmed el-İbrî el-Dînûrî'ye okundu.”

Kadın fakihler ve alimeler

Bu konuda sayısız örnek var. İbn Battuta, seyahatinde Şam'daki Emevi Camii'ni ziyaret ettiğini ve orada birkaç fakih ve muhaddis kadın hakkında duyduğunu, toplantılarına katıldığını ve onlara kitap okuduğunu anlattı. Şam'da ona icazet verenler arasında şunları da saydı: Şeyha Saliha Rihletü'd-Dünya Zeyneb bint Kemaleddin Ahmed el-Mecdusi ve Şeyha Saliha Ümmü Muhammed Aişe el-Harani. İbn Batuta’ya göre, Umm Muhammed’in caminin içinde bir ilim meclisi vardı ve geçimini terzilikle sağlıyordu.

Fotoğraf Altı: İbn Battuta (Shutterstock)
İbn Battuta (Shutterstock)

Bu nedenle Durratu’ş Şark, Zeyneb Fevvaz, ‘ed-Durru’l Mensur fi Tabakati Rabbeti’l Hudur’ kitabını yazdı. Kitabın girişinde, ilim ve bilim alanında öncü kadınların bilinmeyen tarihine duyduğunu tutkunun onu bu kitabı yazmaya teşvik ettiğini belirterek şunları söyledi:

“Tarih ilmi en iyi bilimdir, en iyi ifade ve anlayıştır. Bu nedenle, her sınıftan insanlar ve her milletin bilim adamları, her dilde edebiyat üzerine konuştular, her konuda felsefe yaptılar ve her zamanki tarih denizine daldılar. Her konuşmacı, öncekilerin tarihini kısaltmak ve öncekilerden en önemli ünlüleri seçmek için çabaladı. Bazıları bu konuda o kadar uzun eserler yazdı ki, bunlar bile kısaltılmaya ihtiyaç duydu. Ancak bu kadar çok şeyin arasında, Arapça olarak insan dünyasının diğer yarısı için bir bölüm ayıran ve içinde erdemleriyle tanınan ve kötülüklerden uzak duranları toplayan kimseyi görmedim. Oysa onlardan, en büyük bilim insanlarının eserlerine eşdeğer eserleri olan ve en büyük şairlerin şiirlerine karşı çıkan çok kadın yetişti. Bu nedenle, bana bir tür kıskançlık ve bir tür bir tutku geldi. Böylece genç hanımlar ve akıllı kadınların erdemlerinin iç yüzünü ortaya çıkaran ve mümkün olduğunca fazla topladıkları biyografileri bir araya getiren ve her zaman ve her yerden haberlerini içeren bir kitap yazmak istedim.”

“İbn Battuta, seyahatinde Şam'daki Emevi Camii'ni ziyaret ettiğini ve orada birkaç fakih ve muhaddis kadın hakkında duyduğunu, toplantılarına katıldığını ve onlara kitap okuduğunu anlattı.”

İslam tarihindeki kadınların bilim ve ilime büyük katkılarına dair bu kısa örnekler, sadece kadının bilimsel katkısını göstermekle kalmaz, aynı zamanda o erken İslam toplumlarının kadına bakış açısını ve toplumsal konumunu farklı bir şekilde sunar. Bu kadınlar, erkeklere bile ders veriyordu. Bu, yakın zamanlarda Arap toplumlarında kadınların yaşadığı gerçeklikten tamamen farklı bir resim. O dönemlerde, yabancı düşüncelerin topluma sızmasıyla kadınlar eğitim, yazma, konuşma ve fikir beyan etme haklarından mahrum kaldılar. Daha da kötüsü, Taliban ve benzeri gruplar gibi aşırıcı eğilimlerin yeniden ortaya çıkması ve eğitim ve öğrenim hakkında ‘Şer’ Allah (Allah'ın kanunu)’ adı altında yasaklamalar getirdi. Gerçekte, bu sloganlar gerici ve yabancıdır. Arap ve İslam mirasıyla uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



Refah Sınır Kapısı ve cephe hattı Gazze meselesini körüklüyor

2023 yılının Kasım ayında Refah Sınır Kapısı’nın Gazze Şeridi tarafındaki Filistinliler (AFP)
2023 yılının Kasım ayında Refah Sınır Kapısı’nın Gazze Şeridi tarafındaki Filistinliler (AFP)
TT

Refah Sınır Kapısı ve cephe hattı Gazze meselesini körüklüyor

2023 yılının Kasım ayında Refah Sınır Kapısı’nın Gazze Şeridi tarafındaki Filistinliler (AFP)
2023 yılının Kasım ayında Refah Sınır Kapısı’nın Gazze Şeridi tarafındaki Filistinliler (AFP)

Refah Sınır Kapısı’nın açılması konusunda Mısır ile İsrail arasında çıkan anlaşmazlık ve aynı cephede Hamas üyesi olduğu sanılan unsurların İsrail güçlerine düzenlediği saldırı, Gazze'de gerginliği yeniden alevlendirdi.

Mısır dün, İsrail'in ‘Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafından sadece çıkış için açılması konusunda bir anlaşmaya varıldığı’ iddiasını yalanladı. Mısırlı bir yetkili, “Sınır kapısı, eğer anlaşma sağlanırsa, geçiş noktası ABD Başkanı Donald Trump'ın barış planına çerçevesinde her iki yönde de giriş ve çıkış için açılacak” dedi. İsrail hükümetinin Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü, sınır kapısının ‘önümüzdeki günlerde, yalnızca Gazze sakinlerinin Mısır'a çıkması için’ açılacağını bildirdi.

Öte yandan sahada silahlı unsurlar, Refah Sınır Kapısı’nda konuşlu İsrail güçlerine tanksavar füzeleriyle saldırdı.

Bir diğer gelişmede, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu liderliğindeki iktidar koalisyonu, Filistin devleti kurulmasını öngören Trump’ın Gazze’deki savaşı sona erdirme planını desteklemekten kaçınmak için, muhalefetin dün İsrail parlamentosu Knesset'te önerdiği oylamayı boykot etti.


Petrol zengini Babnusa'dan sonra HDK’nin yeni hedefi Kadugli mi, el-Ubeyd mi?

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Kordofan eyaletindeki el-Ubeyd şehrine düzenlediği saldırının yol açtığı yıkım (Sosyal medya)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Kordofan eyaletindeki el-Ubeyd şehrine düzenlediği saldırının yol açtığı yıkım (Sosyal medya)
TT

Petrol zengini Babnusa'dan sonra HDK’nin yeni hedefi Kadugli mi, el-Ubeyd mi?

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Kordofan eyaletindeki el-Ubeyd şehrine düzenlediği saldırının yol açtığı yıkım (Sosyal medya)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Kordofan eyaletindeki el-Ubeyd şehrine düzenlediği saldırının yol açtığı yıkım (Sosyal medya)

İki yılı aşkın süredir devam eden şiddetli çatışmaların ardından Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) geçtiğimiz pazartesi günü, Orta Sudan’daki Batı Kordofan eyaletinin merkezi Babnusa şehrinde, Sudan ordusunun son kalesi olan 22. Piyade Tugayı üzerinde ‘tam kontrol’ sağladığını duyurdu. Bu arada bazı askeri uzmanlar, petrol zenginliği ve süt ürünleri üretimi ile tanınan stratejik şehrin düşmesinin, kuzey ve güneydeki diğer bölgelere yönelik yeni saha kazanımları için bir sıçrama noktası haline gelebileceğini öngörüyor. Olayın üzerinden iki gün geçmesine rağmen Sudan ordusundan resmi bir açıklama gelmezken, orduya yakın platformlarda, şehirdeki birliklerin aynı eyaletteki Heglig bölgesine çekildiği iddiaları paylaşıldı.

Kordofan şehirleri sallantıda

Kordofan’daki büyük şehirler, HDK’nin baskılarının artmasıyla sallantıda. Sudan ordusunun elinde sadece, Batı Kordofan’da Nuhud ve Babnusa’nın düşmesinin ardından Kuzey Kordofan eyaletinin el-Ubeyd ve Um Ruvabe şehirleri ile Batı Kordofan’daki petrol zengini Heglig kaldı. Güney Kordofan eyaletinde ise ordu Kadugli ve Deleng’i kontrol ederken, HDK ed-Dubeybat’ta hakimiyet kurmuş durumda. Diğer yandan HDK’nin müttefiki olan Sudan Halk Kurtuluş Hareketi’nin Abdulaziz el-Hilu kanadı, Güney Kordofan’daki Nuba Dağları’ndaki Kauda şehrini kontrol ediyor.

Babnusa’nın önemi

Batı Kordofan eyaletinde, Doğu Darfur sınırına yakın konumda bulunan Babnusa, başkent Hartum’a yaklaşık 600 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Sudan demiryolu ağının en önemli kavşaklarından biri olan şehir, ülkenin batısı ile doğusu ve kuzeyini birbirine bağlıyor. Babnusa, Sudan’ın önde gelen süt fabrikalarına ev sahipliği yapmasının yanı sıra petrol zenginliği ile ekonomik açıdan stratejik bir şehir olarak kabul ediliyor.

dfvg
El-Faşir'in Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) eline geçmesinin ardından şehirden kaçmak zorunda kalan yerlerinden edilmiş Sudanlılar, 26 Ekim 2025 (AFP)

HDK, Babnusa’nın düşüşünün ardından izleyeceği net stratejiyi henüz açıklamamış olsa da, eski Sudan ordusu askerleri olası senaryolar üzerinde değerlendirmelerde bulundu. İsminin açıklanmasını istemeyen eski bir Sudan ordusu subayı, Babnusa’nın hem askeri hem de coğrafi açıdan büyük öneme sahip olduğunu, düşmesinin savaşın gidişatında kritik bir dönüm noktası oluşturabileceğini ve bunun, Güney Kordofan’ın başkenti Kadugli, Deleng ve ordunun hâlâ kontrolünde tuttuğu diğer bölgelerin ele geçirilmesine kapı açabileceğini belirtti. Subay, “HDK, Kuzey Kordofan eyaletinin başkenti el-Ubeyd’i öncelikli askeri hedefleri arasına almış ve sürekli saldırılar düzenlemeye devam etmiştir. Kuvvetlerini stratejik noktalara yaymaları, şehre yönelik bir saldırının her an gerçekleşebileceğini gösteriyor” dedi.

HDK ateşkese uymadı

Kaynak, HDK’nin tek taraflı bir ateşkes ilan etmiş olmasına rağmen buna uymadığını ve 22. Piyade Tugayı’na bağlı askerlerin mevzilerine yönelik saldırılarına devam ederek şehri ele geçirdiğini belirtti. Bu durum, grubun askeri hedeflerinin henüz tamamlanmadığını ortaya koyuyor.

Askeri uzmanlara göre HDK’nin bu bölgeyi ele geçirmesi, ona daha fazla askeri operasyon için iyi bir üs sağlıyor. Uzmanlar, kuvvetlerin müttefiki olan Abdulaziz el-Hilu liderliğindeki Halk Kurtuluş Hareketi’ni destekleyerek, Güney Kordofan eyaletinin başkenti Kadugli’yi ele geçirmeye çalışmasının muhtemel olduğunu belirtiyor. Bu, ordunun eyaletteki önemli bazı kasabaları ele geçirmesinin ardından gelen stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor.

Sudan ordusunun eski Genelkurmay Başkan Yardımcısı ve sözcüsü Tümgeneral Muhammed Beşir Süleyman, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Babnusa’nın HDK’nin eline geçmesinin beklenen bir gelişme olduğunu ve kenti kontrol eden tarafın operasyonel manevra alanını büyük ölçüde genişleteceğini söyledi. Süleyman, “Babnusa, petrol zenginliğiyle ekonomik açıdan önemli bir eyalette yer alıyor. Ayrıca demografik yapısı, HDK’nin sosyal tabanlarını oluşturuyor. Bu durum, onlara siyasi bir boyut kazandırıyor; özellikle Darfur bölgesi ile bağlantılı olarak kontrol alanlarını genişletmek ve Kordofan’da savaşçılar için lojistik destek sağlamak amacıyla bir tür geçici yönetim oluşturma stratejisi izliyorlar” ifadelerini kullandı.

efrf
El-Faşir'den gelen Sudanlı mülteciler, Tine Mülteci Kampı (Reuters)

Süleyman, HDK’nin Babnusa’yı ele geçirmesinin, ordunun Kuzey Kordofan eyaletindeki operasyonel ilerleyişine karşı onu daha avantajlı bir askeri konuma getirdiğini, buna rağmen ordunun el-Ubeyd’in batısı ve Nuba Dağları’nda elde ettiği zaferlerin önemini koruduğunu belirtti.

Ordu neye ihtiyaç duyuyor?

Süleyman, ordunun Kuzey ve Batı Kordofan’daki tüm cephelerde operasyonları yönetebilmesi için doğru planlamaya ihtiyaç duyduğunu vurguladı. Bunun, kuvvetler, lojistik destek ve yedeklerin sağlanması gibi büyük askeri kaynakları gerektirdiğini ifade ederek, “Operasyonel başarısızlığa yer yok. Stratejik hedef, Darfur’un yeniden kontrolünü sağlamak” dedi.

Eski asker, HDK’nin Babnusa’yı ele geçirerek başarmayı hedeflediği askeri amaçların başında, Sudan ordusunu Batı Kordofan’daki sosyal tabanlarından uzaklaştırmak olduğunu söyledi.

Süleyman, “Bu bölgeyi kontrol etmek HDK’ye, operasyonlarında asker ve teçhizat tedarikini sürdürme imkânı sunuyor, böylece daha fazla toprak kazanabiliyor, aynı zamanda Darfur’u güvence altına alıyor ve stratejik öneme sahip el-Ubeyd şehrine yönelik operasyonlarını geliştirebiliyor” dedi.

Süleyman ayrıca, HDK’nin kenti ele geçirme çabasının, askeri ve siyasi olarak konumunu güçlendirme, kara hakimiyetini genişletme ve böylece daha güçlü bir müzakere pozisyonu elde etme amacı taşıdığını vurguladı. Bu çerçevede, ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır’ın dahil olduğu Dörtlü’nün Sudan’da üç aylık bir insani ateşkes sağlama çabaları da devam ediyor.


Gazze halkı, savaşın neden olduğu yıkımın ardından kültürel mirasını korumak için zamanla yarışıyor

Gazze şehrinde yaşanan savaş sırasında İsrail bombardımanı sonucu hasar gören Büyük Ömer Camii'nin iç restorasyon çalışmaları sırasında çekilmiş bir fotoğraf, 17 Kasım 2025 (Reuters)
Gazze şehrinde yaşanan savaş sırasında İsrail bombardımanı sonucu hasar gören Büyük Ömer Camii'nin iç restorasyon çalışmaları sırasında çekilmiş bir fotoğraf, 17 Kasım 2025 (Reuters)
TT

Gazze halkı, savaşın neden olduğu yıkımın ardından kültürel mirasını korumak için zamanla yarışıyor

Gazze şehrinde yaşanan savaş sırasında İsrail bombardımanı sonucu hasar gören Büyük Ömer Camii'nin iç restorasyon çalışmaları sırasında çekilmiş bir fotoğraf, 17 Kasım 2025 (Reuters)
Gazze şehrinde yaşanan savaş sırasında İsrail bombardımanı sonucu hasar gören Büyük Ömer Camii'nin iç restorasyon çalışmaları sırasında çekilmiş bir fotoğraf, 17 Kasım 2025 (Reuters)

Gazze Şeridi’nde 70 bin kişinin hayatını kaybetmesi, çok sayıda kişinin yaralanması, yüz binlerce insanın yerinden edilmesi ve neredeyse bütün mahallelerin yok olmasının ardından, yeniden inşa artık hayal gücünü zorlayan, neredeyse tasavvur edilemez bir görev haline geldi.

Buna rağmen, bölgede en değerli tarihi yapılar arasında yer alıp ağır hasar gören az sayıdaki noktada, işçiler şimdiden çalışmaya başladı. Amaç, geçmişten geriye kalan az sayıdaki kalıntıyı toprak altından çıkarmak.

Bu alanlar arasında, Gazze’nin eski kent merkezinde bulunan ve savaş sırasında İsrail güçlerinin hedef aldığı en önemli kültürel miras olan Büyük Ömer Camii de bulunuyor. İsrail ordusu, avlularının altında savaşçılar tarafından kullanılan bir tünel bulunduğunu öne sürerek yapıyı bombaladığını açıklamıştı. Filistinliler ise böyle bir tünelin varlığını reddediyor ve saldırının Gazze’nin dini ve kültürel mirasını yok etmeye yönelik olduğunu savunuyor.

dfrgt
Gazze şehrinde bulunan Büyük Ömer Camii'nin içindeki enkazı temizleyen bir işçi, 17 Kasım 2025 (Reuters)

Batı Şeria’daki Beytüllahim’de bulunan Miras Koruma Merkezi’nde mimar ve kültürel miras uzmanı olarak görev yapan ve şu anda savaşta zarar gören alanları kurtarmak için Gazze’de çalışan Hammude ed-Dehdar, İsrail’in bu yapıların yıkımının Filistin tarihini silebileceğini düşünerek ‘yanıldığını’ söyledi.

Dehdar, Gazze’de Reuters’a yaptığı açıklamada, bu yapıların kadim bir halkın ortak hafızasını temsil ettiğini belirterek, “Bu miras, korunması ve savunulması için ortak çaba gerektiren bir bellektir” dedi.

İsrail ordusu ise Hamas hedeflerine yönelik her saldırının, bu tür alanları tehlikeye atabilecek olması nedeniyle sıkı bir onay sürecinden geçtiğini açıkladı.

fgt
Gazze şehrinde savaş sırasında hasar gören tarihi Paşa Sarayı'nda restorasyon çalışmaları yürüten işçiler, 11 Kasım 2025 (Reuters)

İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada, “İsrail ordusu, kültürel miras alanları ile tarihi ve kültürel önemi bulunan mekânlara azami hassasiyetle yaklaşmaktadır. Bu alanlar ve sivillerin zarar görmesini en aza indirmek, saldırı planlamasında temel bir önceliktir” ifadeleri yer aldı.

Zamansız hikayeler

Nüfusunun büyük bölümü, bugün İsrail sınırları içinde kalan şehir ve köylerden zorla göç ettirilmiş mülteciler ya da onların çocuklarından oluşan Gazze Şeridi’nde, Büyük Ömer Camii, Gazze halkını kendi kültürel mirasına ve Ortadoğu’nun zengin mimari tarihine bağlayan temel unsurlardan biriydi.

Halk arasında anlatılan geleneksel hikâyelere göre Samson’un onu esir alanların üzerine tapınağı yıktığı yer olduğu söylenen bu alan, İslam’ın 7. yüzyılda Halife Ömer bin Hattab döneminde Akdeniz’e ulaşmasından önce bir Bizans kilisesine de ev sahipliği yapıyordu. Bölge İslam hâkimiyetine girdikten sonra yapı camiye dönüştürüldü.

Sonraki yüzyıllar boyunca yapı; Memlükler, Haçlılar ve Osmanlılar tarafından pek çok kez yeniden şekillendirildi ve Orta Çağ’da bölgenin mimari harikalarından biri olarak ün kazandı.

Caminin minaresi, Gazze siluetinin en belirgin unsurlarından biriydi. Cemaat, kubbeli tavanlar altında ve cilalı taşlarla döşeli avlularda ibadet eder; namazın ardından caminin görkemli cephesinin önünden geçerek kapılarından dışarı çıkar ve eski kentin çevresindeki çarşı sokaklarına doğru akardı.

frgt
Gazze şehrinde savaş sırasında hasar gören tarihi Paşa Sarayı'nda restorasyon çalışmaları yürüten işçiler, 11 Kasım 2025 (Reuters)

Yakındaki Kayseriyye Çarşısı, dükkânlarıyla ünlüydü; esnafı ve komşuları, âşıkların düğün takılarından kıskanç kayınvalidelerin hikâyelerine uzanan unutulmaz öyküler anlatırdı. Bugün bunlardan geriye neredeyse hiçbir iz kalmadı.

Ağır hasar gören bir diğer yapı da 13. yüzyıla uzanan tarihi Paşa Sarayı oldu. Bir müzeye ev sahipliği yapan yapının sergilediği eserler artık kayıp.

Dehdar, kültür ve miras söz konusu olduğunda bunun yalnızca eski bir bina ya da tarihi taşlardan ibaret olmadığını vurgulayarak, “Her taş bir hikâye anlatır” dedi.

Filistin’in Batı Şeria merkezli Turizm ve Eski Eserler Bakanlığı Müsteşarı Cihad Yasin ise Filistinli yetkililer ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) tarihi alanların restorasyonu için üç aşamalı bir plan hazırladığını, ilk maliyetin 133 milyon dolar olarak öngörüldüğünü belirtti.

Yasin, önceliğin çökme riski taşıyan yapıların hızlı müdahaleyle desteklenmesi olduğunu söyledi. Ancak beyaz çimento ve alçı sıkıntısı yaşandığını, Gazze’deki kaynakların sınırlı olduğunu ve restorasyon malzemelerinin fiyatlarının ciddi şekilde arttığını ifade etti.

sdfgt
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta İsrail hava saldırıları sırasında hasar gören, kısmen yıkılmış Berkuk Kalesi, 16 Kasım 2025 (Reuters)

Gazze Şeridi’nde kültürel mirasın yıkımı, evlerini ve geçim kaynaklarını kaybetmiş yaslı aileler arasında bile ayrı bir acı yaratmaya devam ediyor.

Münzir Ebu Asi, küçük kızı Kenzi’nin Büyük Ömer Camii’nin vurulduğunu duyunca hissettiği derin üzüntü nedeniyle onu teselli etmek zorunda kaldığını söyledi.

Ebu Asi, “Küçük kızım Kenzi çok üzüldü. Camiye saldırı haberini duyduğumuzda biz de şaşırdık; neden böyle bir şey yapıldı?” dedi.

Sözlerini sürdüren Ebu Asi, Paşa Sarayı’nın da bombalanmasının ardından artık kesin bir kanaate vardıklarını belirterek, “Bu işgalin, Filistin kimliğini yok etmek, her türlü Filistin eserini silmek istediği artık bizim için kesinleşti” ifadesini kullandı.