Arap ve Müslüman kadınların liderliğinin bilinmeyen tarihi

Alime, hukukçu, yazar ve muhaddis

Kadınların Arap ve İslam kültürel tarihine ve bilim hareketine katkısı azımsanmayacak denli büyük.
Kadınların Arap ve İslam kültürel tarihine ve bilim hareketine katkısı azımsanmayacak denli büyük.
TT

Arap ve Müslüman kadınların liderliğinin bilinmeyen tarihi

Kadınların Arap ve İslam kültürel tarihine ve bilim hareketine katkısı azımsanmayacak denli büyük.
Kadınların Arap ve İslam kültürel tarihine ve bilim hareketine katkısı azımsanmayacak denli büyük.

Abdullah er-Raşid

İmam Şemseddin ez-Zehebi'nin fıkıh ve hadis ilminin en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen, hadis râvileri ve rivayetlerin tenkidi ile ilgili ‘Mizan el-İ'tidal fi Nakd er-Rical’ (Ravilerin Eleştirisinde İtidalin Ölçüsü) adlı kitabının sonuna ‘Meçhul Kadınlar Üzerine Bir Bölüm’ başlıklı bir bölüm ayırmış ve altına şu ilginç cümleleri yazmış:

“Bu kadınlardan hangilerinin itham veya terk edildiğini bilmiyorum.”

Zehebi, burada hadis rivayet ederken uydurma, yalan ve hadis uydurmakla itham edilen veya rivayetindeki önemli bir illet nedeniyle terk edilen bir kadından haberi olmadığını kastediyor. Buradaki ironi, bu cümlenin, adı ‘Ravilerin (erkek) Eleştirisi’ olan büyük kitabının sonunda yer almasıdır. Bu kitap, uydurma ile suçlanan veya zayıf olduğu söylenenlerin bir listesini içerir. Zehebi, sanki, bu kadınlar bilinmese de temel prensibin kadınların genel olarak güvenilir olması ve hadis rivayetinde yalan söylediğinin veya hata yaptığının bilinmemesi olduğunu söylemek istiyor. Buradaki ‘meçhul’ terimi, kimliği veya durumu bilinmeyen birini ifade eder. Örneğin, varlığı kesin olarak kanıtlanmamış biri veya kendisinden başka kimseden rivayet edilmemiş biri gibi.

Ancak, burada kısa bir süre için Zehebi’nin ‘meçhul kadınlar’ ifadesini ele alalım. Bu ifadeyi hadis ilminden ödünç alıp, Arap ve İslam kültürel tarihine ve bilim hareketine götürelim. Burada, dini, edebi, dilsel ve deneysel bilginin aktarılmasında önemli bir rol oynayan ‘meçhul kadınların’, çok sayıda olduğunu göreceğiz. Ancak bu kadınların adı, kitaplar arasında kaybolup unutuldu. Bu, bu kadınların rolünün bilinmemesine ve önemsenmemesine neden oldu. Hatta birçok kişi, ilim, bilgi, fıkıh, fetva, hadis rivayeti, hatta dil ve edebiyattaki ustalık ve yaratıcılık, deneysel ve matematiksel bilimler gibi alanların sadece erkeklere özgü olduğunu düşünmüştür!

“Dini, edebi, dilsel ve deneysel bilginin aktarılmasında önemli bir rol oynayan ‘meçhul kadınların’, çok sayıda olduğunu göreceğiz. Ancak bu kadınların adı, kitaplar arasında kaybolup unutuldu.”

Oysa gerçekte, Arap ve İslam medeniyetinin bilimsel ve edebi mirasında kadının önemli bir yeri vardır. Sözleri duyulur, görüşleri yazılır. Aralarında fakihler, hadis rivayetçileri, zarif şairler ve kadın doktorlar bulunur. Tarîh ve tabakât kitapları, onların hayatlarına özel bölümler ayırmıştır. Hatta onların haberleri üzerine yazmak, başlı başına bir sanat haline gelmiştir. Kadın, en yüksek dini makama, yani Peygamberimizin hadislerini rivayet etme makamına ulaşmıştır. Bu konuda erkekler ve kadınlar arasında bir ayrım yapılmamıştır. Muhammed Ekrem en-Nedvi'nin ‘Vefa Bi-Esmai'n-Nisa’ (Kadınların Adlarına Vefa) adlı kitabı, Peygamberimizin hadislerini rivayet eden kadın âlimlerinin biyografilerini içeren büyük bir ansiklopedidir. 43 ciltten oluşan bu kitapta, ilk asırlardan modern döneme kadar hadis ilmine hizmet eden yaklaşık 10 bin kadına yer verilmiştir.

Majalla

Dil, belagat, şiir ve edebiyata gelince, bu konuda pek çok kitap ve kapsamlı çalışmalar vardır. Tarihçi Ahmed bin Tayfur'un (H. 280) ‘Kadınların Belagatleri’ adlı kitabı bunlara örnek verilebilir. İbn Tayfur, kitabın önsözünde şu ifadelere yer verir:

 “Bu kitap, kadınların cevapları, konuşmalarındaki ilgi çekici yanlar, nükteleri ve görüş sahibi kadınlarının haberleri hakkındadır. Gücün ulaşabileceği ve rivayetin gerektirdiği ölçüde, sonunda bununla sınırlı kaldık. Ayrıca, erkeklerin ve seçkin şairlerin edebi becerilerini çok aşan her türden şiirlerini de topladık."

Kitabın başında da şu ifadeyi buluyoruz:

"Kadınlar güzel kokan çiçeklerdir, bu kitap bu çiçeklerin en güzellerinden kokular sunuyor."

Celaleddin es-Suyuti ise ‘Nüzhetü'l- Cülesâ fi Eş'âri'n-Nisâ’ adlı eserini şu sözlerle açıyor:

"Bu, çağdaş kadın şairlerin şiirlerinden oluşan hoş bir bölümdür. Cahiliye döneminden, sahabe döneminden gelen ayrıca muhadram Arap şair kadınların şiirleri bu bölümde yer almamaktadır. Çünkü sayıları çok fazla saymak oldukça zor.”

Muhaddis kadınlar

İbn Hacer el-Askalânî, ‘Durarül Kâmine fî Aʿyânil-Miʾetel-Sâmine’ adlı eserinde 170 muhaddis kadından bahseder. Bunlardan 54'ü onun hocalarındandır. İmam es-Sehâvî ise ‘ed-Dav’ul-Lâmiʿ li-Ehli'l-Karni't-Tâsiʿ’ adlı eserinde yaklaşık 85 muhaddis kadından söz eder. Bu kadınlara, öncülük ettikleri alanlara göre özel unvanlar verilirdi. Örneğin, ‘altı kadın âlim’, ‘Sittu’l Fukaha’, Sittu’l Kudat, Sittu’l Ketebe, Sittu’l Vuzera ve Sittu’l Müluk’ gibi unvanlar verilirdi. Bu unvanların verildiği kişiler arasında Sittul Fukaha Emet er-Rahman bint İbrahim es-Salihiyye el-Hanbeli, Sittu’l Fukaha' bint el-Hatib Şerefeddin el-Abbasi yer alıyor. Zehebi ‘Tarihu’l İslam (İslamTarihi)’ adlı kitabında muhaddis Hulelu bint eş-Şeyh Ebi el-Mekarim Mahmud bin Muhammed bin Muhammed bin es-Seken el-Bağdadi’den bahsetti.

Fotoğraf Altı: Şam'daki Emevi Camii. (Shutterstock)
Şam'daki Emevi Camii. (Shutterstock)

Bu kadınlar, erkeklerden ve kadınlardan oluşan öğrencilerin akın ettiği açık toplantılar düzenlerdi. Hafız el-Berzâlî, hocası Emsâ bint Muhammed el-Dımaşkiyye'den hadis dinlediğini söyler. Umm Muhammed Fahrunnisa Şehde bint Ahmed el-İbrî ed-Dînûrî'nin hayatında ise hicri 6’ıncı yüzyılda büyük erkek âlimlerden bile ders aldığına dair şaşırtıcı bir bilgi vardır. Mûfîkuddin İbn Kudâme onun hakkında şöyle der:

"Bağdat'ın hadis silsilesi ona kadar uzanır. Öyle ki, küçükleri büyüklere katmıştır. Güzel bir yazıya sahipti."

İbn Cûzî de şöyle der: "Âlimlerle iç içe yaşadı. Yıllarca ona hadis okundu."

Bu kadınların itibarı o kadar yüksekti ki, onlara kitaplar bile rivayet ettirilirdi. Örneğin, ‘el-Emval Ebû Ubeyd’ adlı kitabı, Şehde bint Ahmed el-İbrî ed-Dînûrî'ye okunarak rivayet edilmişti. Kitabın başında şöyle yazar:

"Bu kitap, Bağdat'ta, 564 (1168) yılı Şaban ayının 11. günü, Ömer el-İbrî el-Dînûrî'nin evinde saliha yazar Umm Muhammed Şehde bint Ahmed el-İbrî el-Dînûrî'ye okundu.”

Kadın fakihler ve alimeler

Bu konuda sayısız örnek var. İbn Battuta, seyahatinde Şam'daki Emevi Camii'ni ziyaret ettiğini ve orada birkaç fakih ve muhaddis kadın hakkında duyduğunu, toplantılarına katıldığını ve onlara kitap okuduğunu anlattı. Şam'da ona icazet verenler arasında şunları da saydı: Şeyha Saliha Rihletü'd-Dünya Zeyneb bint Kemaleddin Ahmed el-Mecdusi ve Şeyha Saliha Ümmü Muhammed Aişe el-Harani. İbn Batuta’ya göre, Umm Muhammed’in caminin içinde bir ilim meclisi vardı ve geçimini terzilikle sağlıyordu.

Fotoğraf Altı: İbn Battuta (Shutterstock)
İbn Battuta (Shutterstock)

Bu nedenle Durratu’ş Şark, Zeyneb Fevvaz, ‘ed-Durru’l Mensur fi Tabakati Rabbeti’l Hudur’ kitabını yazdı. Kitabın girişinde, ilim ve bilim alanında öncü kadınların bilinmeyen tarihine duyduğunu tutkunun onu bu kitabı yazmaya teşvik ettiğini belirterek şunları söyledi:

“Tarih ilmi en iyi bilimdir, en iyi ifade ve anlayıştır. Bu nedenle, her sınıftan insanlar ve her milletin bilim adamları, her dilde edebiyat üzerine konuştular, her konuda felsefe yaptılar ve her zamanki tarih denizine daldılar. Her konuşmacı, öncekilerin tarihini kısaltmak ve öncekilerden en önemli ünlüleri seçmek için çabaladı. Bazıları bu konuda o kadar uzun eserler yazdı ki, bunlar bile kısaltılmaya ihtiyaç duydu. Ancak bu kadar çok şeyin arasında, Arapça olarak insan dünyasının diğer yarısı için bir bölüm ayıran ve içinde erdemleriyle tanınan ve kötülüklerden uzak duranları toplayan kimseyi görmedim. Oysa onlardan, en büyük bilim insanlarının eserlerine eşdeğer eserleri olan ve en büyük şairlerin şiirlerine karşı çıkan çok kadın yetişti. Bu nedenle, bana bir tür kıskançlık ve bir tür bir tutku geldi. Böylece genç hanımlar ve akıllı kadınların erdemlerinin iç yüzünü ortaya çıkaran ve mümkün olduğunca fazla topladıkları biyografileri bir araya getiren ve her zaman ve her yerden haberlerini içeren bir kitap yazmak istedim.”

“İbn Battuta, seyahatinde Şam'daki Emevi Camii'ni ziyaret ettiğini ve orada birkaç fakih ve muhaddis kadın hakkında duyduğunu, toplantılarına katıldığını ve onlara kitap okuduğunu anlattı.”

İslam tarihindeki kadınların bilim ve ilime büyük katkılarına dair bu kısa örnekler, sadece kadının bilimsel katkısını göstermekle kalmaz, aynı zamanda o erken İslam toplumlarının kadına bakış açısını ve toplumsal konumunu farklı bir şekilde sunar. Bu kadınlar, erkeklere bile ders veriyordu. Bu, yakın zamanlarda Arap toplumlarında kadınların yaşadığı gerçeklikten tamamen farklı bir resim. O dönemlerde, yabancı düşüncelerin topluma sızmasıyla kadınlar eğitim, yazma, konuşma ve fikir beyan etme haklarından mahrum kaldılar. Daha da kötüsü, Taliban ve benzeri gruplar gibi aşırıcı eğilimlerin yeniden ortaya çıkması ve eğitim ve öğrenim hakkında ‘Şer’ Allah (Allah'ın kanunu)’ adı altında yasaklamalar getirdi. Gerçekte, bu sloganlar gerici ve yabancıdır. Arap ve İslam mirasıyla uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



Lübnan'daki Birleşmiş Milletler gücü, askerlerinden birinin İsrail ateşiyle yaralandığını duyurdu

Lübnan-İsrail sınırına yakın bir noktada UNIFIL askerleri ve Lübnan askerleri (Reuters)
Lübnan-İsrail sınırına yakın bir noktada UNIFIL askerleri ve Lübnan askerleri (Reuters)
TT

Lübnan'daki Birleşmiş Milletler gücü, askerlerinden birinin İsrail ateşiyle yaralandığını duyurdu

Lübnan-İsrail sınırına yakın bir noktada UNIFIL askerleri ve Lübnan askerleri (Reuters)
Lübnan-İsrail sınırına yakın bir noktada UNIFIL askerleri ve Lübnan askerleri (Reuters)

Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü (UNIFIL), dün güney Lübnan'daki mevzilerinden birinin yakınında İsrail'in düzenlediği saldırıda bir askerinin yaralandığını duyurdu ve İsrail'e "saldırgan davranışlarına son vermesi" çağrısını yineledi.

Bu, İsrail ve Lübnan arasında tampon güç olarak görev yapan ve İsrail ile Hizbullah arasındaki bir yıllık ateşkesi desteklemek için Lübnan ordusuyla iş birliği yapan UNIFIL'in güney Lübnan'da bildirdiği son olaydır.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre UNIFIL açıklamasında, "Bu sabah, Mavi Hat'ın güneyinde, Bastra köyünde yoldaki bir engeli inceleyen UNIFIL devriyesinin yakınlarına İsrail ordusunun mevzilerinden ağır makineli tüfek ateşi açıldı. Ateş, yakınlarda bir el bombasının patlamasının ardından başladı" ifadeleri yer aldı.

UNIFIL şöyle devam etti: "UNIFIL mülkünde herhangi bir hasar meydana gelmese de silah sesleri ve patlama nedeniyle barış gücü mensuplarından biri hafif bir beyin sarsıntısı geçirdi."

UNIFIL ayrıca dün, Lübnan'ın güneyindeki Kfarşuba kasabasında başka bir olayın yaşandığını bildirdi ve rutin operasyonel görev yürüten bir başka barış gücü devriyesinin, mevzilerinin yakınlarında İsrail tarafından ateş açıldığını belirtti.

Bu ayın başlarında UNIFIL, İsrail güçlerinin Lübnan'ın güneyinde barış güçlerine ateş açtığını bildirmişti.

UNIFIL, geçtiğimiz ay İsrail askerlerinin Güney Lübnan'daki güçlerine ateş açtığını bildirirken, İsrail ordusu barış güçlerini yanlışlıkla "şüpheli" olarak algıladığını ve onlara uyarı ateşi açtığını belirtti.

Ekim ayında UNIFIL, personelinden birinin Güney Lübnan'daki BM mevzisinin yakınlarına atılan bir İsrail el bombası nedeniyle yaralandığını bildirdi; bu, bir ay içinde yaşanan üçüncü benzer olaydı.

UNIFIL, barış güçlerine yönelik veya yakınlarında yapılan saldırıların, Kasım 2024 ateşkesinin temelini oluşturan BM Güvenlik Konseyi Kararı 1701'in "ciddi ihlalleri" olduğunu belirtti.

İsrail ordusuna, "Mavi Hat boyunca veya yakınında barış ve istikrar için çalışan barış güçlerine yönelik saldırgan davranışlarını ve saldırılarını durdurması" çağrısını yineledi.

İsrail, ateşkes anlaşmasına rağmen Lübnan topraklarına düzenli saldırılar düzenlemeye devam ediyor ve Hizbullah mevzilerini ve personelini hedef aldığını, onları yeniden silahlandıklarını iddia ederek suçluyor. İsrail ayrıca Güney Lübnan'ın stratejik açıdan önemli beş bölgesinde askeri varlığını sürdürüyor.


Mısır, Gazze anlaşmasının engellenmesine ve yeniden inşa çabalarının parçalanmasına karşı uyarıda bulundu

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
TT

Mısır, Gazze anlaşmasının engellenmesine ve yeniden inşa çabalarının parçalanmasına karşı uyarıda bulundu

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)

Arabulucuların, Gazze Şeridi’nde ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasının hayata geçirilmesi için yürüttüğü çabalar sürerken, Mısır’dan bu sürecin önümüzdeki ocak ayında yürürlüğe girmesinin engellenebileceğine dair endişe ve uyarılar geliyor.

Uzmanlara göre, Gazze Şeridi’nin yeniden inşa çabalarının parçalanmasına, bölgenin bölünmesine ya da İsrail’in Gazze Şeridi’nde konuşlandırılacak istikrar güçlerine ilişkin şartlar dayatmasına karşı çıkan Mısır’ın bu tutumu, 29 Aralık’ta ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında yapılması planlanan görüşme öncesinde İsrail üzerinde baskı oluşturmayı amaçlayan önemli mesajlar içeriyor. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, Mısır’ın söz konusu mesajları ışığında Washington’un ikinci aşamanın başlatılması yönünde baskı yapmasını beklediklerini dile getirdi.

Diğer yandan Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul dün yaptığı açıklamada, Almanya’nın Gazze için öngörülen barış planı kapsamında gelecek ay konuşlandırılması beklenen uluslararası istikrar gücüne, öngörülebilir gelecekte katılmayacağını duyurdu.

Bu gelişme, Mısır’ın endişelerini daha da güçlendirdi. Mısır Cumhurbaşkanlığı Devlet Enformasyon Servisi Başkanı Ziya Raşvan, Netanyahu’yu, ‘anlaşmada yer almamasına rağmen ikinci aşamayı direnişin silahsızlandırılması şartına indirgemeye çalışmakla’ suçladı. Raşvan, İsrail’in, istikrar gücünü, silahsızlandırma gibi yetki alanı dışındaki rollerle sürece dahil etmeye çalıştığını, buna da katılımcı ülkelerin onay vermeyeceğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Kahire el-İhbariyye televizyonundan aktardığına göre Raşvan, perşembe günü yaptığı açıklamada, “Netanyahu’nun girişimleri uygulamanın ertelenmesine ya da yavaşlatılmasına yol açabilir, ancak ikinci aşamayı durdurmayı başaramaz” dedi. Netanyahu’nun, Gazze’de ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesini engellemek ve Washington’u Tahran’la bir çatışmaya sürüklemek için her yolu denediğini ifade eden Raşvan, bunun Gazze Şeridi’nin yeniden alevlenmesine ve anlaşmanın ikinci aşamasının başarısız olmasına yol açabileceği uyarısında bulundu.

Öte yandan perşembe günü İsrail’in Ynet haber sitesi, bir askeri kaynağa dayandırdığı haberinde, Netanyahu’nun yıl bitmeden Trump ile yapacağı görüşmede, İran’ın balistik füze tehdidine ilişkin istihbarat bilgilerini paylaşacağını aktardı. Haberde, ABD’nin İran’ın balistik füze programını sınırlayacak bir anlaşmaya varamaması halinde İsrail’in İran’la karşı karşıya gelmek zorunda kalabileceği ifade edildi.

Farabi Siyasi Araştırmalar Merkezi Genel Sekreteri Dr. Muhtar Gubaşi, Mısır’dan gelen açıklamaların açık ve net olduğunu, İsrail ve Washington’a yönelik güçlü mesajlar içerdiğini söyledi. Gubaşi, Mısır’ın bu düzeyde doğrudan mesajlar vermesinin, Washington’un Kahire ile Tel Aviv arasında bir yakınlaşma noktası bulma arayışını gündemine almasına yol açtığını belirtti.

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal da Mısır’ın açıklamalarının, İsrail’in durumu siyasi değil güvenlik merkezli bir bakış açısıyla kalıcı hale getirme çabasına dair gerçek kaygılar barındırdığını vurgulayarak, Washington’un bu duruma son vermek için daha ciddi adımlar atması umudunun dile getirildiğini ifade etti.

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki yıkılmış evlerin genel görünümü (AFP)Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki yıkılmış evlerin genel görünümü (AFP)

Mısır’ın tutumu yalnızca endişelerle sınırlı kalmıyor, aynı zamanda açık uyarılar da içeriyor. Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, perşembe günü Mısır televizyonuna verdiği demeçte, Gazze konusunda iki ‘kırmızı çizgi’ bulunduğunu belirterek, “Birinci kırmızı çizgi, Batı Şeria ile Gazze Şeridi’nin birbirinden ayrılmamasıdır. Bu kesinlikle mümkün değildir. İki bölge, kurulacak Filistin devletinin bölünmez bir bütünüdür. İkinci kırmızı çizgi ise Gazze Şeridi’nin bölünmemesidir” dedi.

Abdulati, Gazze’nin kırmızı ve yeşil bölgelere ayrılmasına ya da İsrail’in doğrudan kontrolü altındaki bölgelerde yeniden imar sağlanırken, nüfusun yüzde 90’ının bulunduğu diğer bölgelerde Hamas gerekçesiyle insanların aç ve susuz bırakılmasına ilişkin söylemleri ‘saçmalık’ olarak nitelendirdi. Abdulati, “Bu tür senaryolar ne gerçekleşir ne de üzerinde uzlaşı sağlanır” ifadesini kullandı.

Bu çerçevede değerlendirmelerde bulunan Gubaşi, Mısır’ın kırmızı çizgiler ilan etmesinin net bir sınır anlamına geldiğini ve sahadaki bazı uygulamaların Kahire açısından kabul edilemez olduğunu vurguladı. Gubaşi, Mısır’ın bu mesajları özellikle bu dönemde vermesinin, arabulucuların ikinci aşamanın yakın zamanda başlatılması yönündeki çabalarını güçlendirmeyi amaçladığını belirterek, “Washington isterse istediğini yapar; özellikle de anlaşmayı baltalayan İsrail adımlarını durdurma konusunda baskı söz konusuysa” dedi.

Öte yandan Israel Hayom gazetesi perşembe günü yayımladığı haberinde, Netanyahu ile Trump arasında yapılması beklenen görüşmenin, Gazze’de ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik kaydedilen ilerlemeye ilişkin bir açıklamayla sonuçlanacağını yazdı.

Ziya Raşvan da mevcut göstergelerin, ABD yönetiminin ocak ayının başında ikinci aşamanın başlatılması yönünde kararını verdiğini ortaya koyduğunu söyledi. Raşvan, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı’nı kabul etmesinin, ikinci aşamanın fiilen başlatılmasına dair net bir işaret olmasının muhtemel olduğunu ifade etti.

Nizar Nazzal ise Netanyahu’nun Trump ile görüşmesinde, İsrail’in sarı hatta kalmasını, Gazze’nin bölünmesini ve İsrail kontrolündeki alanlarda yeniden imarın başlatılmasını savunan bir anlatıyı öne çıkarmaya çalışacağını öngördü. Nazzal, “Mısır’dan gelen bu uyarı niteliğindeki mesajlar, anlaşma sürecini aksatabilecek yeni engelleri ya da ABD-İsrail uyumunu önlemeye yönelik ön alıcı bir adım niteliği taşıyor” değerlendirmesinde bulundu.


Halep'te SDG ve hükümet güçleri arasında çatışmalar yaşandı

Suriye polisi, Halep'te bir DEAŞ hücresine karşı düzenlenen güvenlik operasyonunda (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi, Halep'te bir DEAŞ hücresine karşı düzenlenen güvenlik operasyonunda (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Halep'te SDG ve hükümet güçleri arasında çatışmalar yaşandı

Suriye polisi, Halep'te bir DEAŞ hücresine karşı düzenlenen güvenlik operasyonunda (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi, Halep'te bir DEAŞ hücresine karşı düzenlenen güvenlik operasyonunda (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye devlet televizyonu dün, Halep'teki bir güvenlik kontrol noktasında Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından açılan keskin nişancı ateşi sonucu İç Güvenlik Güçleri mensubunun yaralandığını bildirdi. Bu arada, Suriye Arap Haber Ajansı (SANA), ordunun Halep kırsalındaki Tişrin Barajı'ndaki mevzilerine doğru SDG tarafından fırlatılan insansız hava araçlarını düşürdüğünü bildirdi.

Televizyon haberinde ayrıca, Halep'in Eşrefiye mahallesinde konuşlanmış SDG savaşçılarının Şihane kavşağı kontrol noktasında İç Güvenlik Güçleri personeline ateş açtığı da belirtildi.

Halep’teki iç güvenlikten sorumlu Albay Muhammed Abdülgani, “anlaşmaların yeni bir ihlali olarak, Halep'in Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerinde konuşlanmış SDG milislerine bağlı keskin nişancılar, sivillerin giriş çıkışlarını denetleyen kontrol noktası personelinin görevini yerine getirdiği sırada İçişleri Bakanlığı kontrol noktalarından birini hedef aldı” açıklamasını yaptı.

Suriye İçişleri Bakanlığı'na göre Gani, “Bu saldırı sonucunda personelimizden biri yaralandı, kendisine hemen ilk yardım yapıldı ve tedavi için bir sağlık merkezine sevk edildi. Ateş kaynakları, belirlenmiş prosedürlere göre etkisiz hale getirildi ve susturuldu” ifadelerini kullandı.

SDG ise “Şam hükümetine bağlı grupların güçlerine iki roket attığını” belirtti.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) yaptığı açıklamada, “Bu saldırıya karşılık olarak güçlerimiz, meşru öz savunma hakkı çerçevesinde sınırlı bir şekilde karşılık verdi” derken, aynı zamanda “durumu kontrol altına almak ve herhangi bir tırmanmayı önlemek için ilgili taraflarla sürekli iletişim halinde olma ve itidale bağlı kalma taahhüdünü” de teyit etti.

, Suriye devlet televizyonu, dün erken saatlerde Halep-Rakka yolunda gümrük devriyesine yönelik kimliği belirsiz saldırganlar tarafından düzenlenen saldırıda birkaç personelin yaralandığını bildirmişti.

Suriye televizyonu ayrıca, İç Güvenlik Güçlerinden bir askerin "Halep şehrindeki bir güvenlik kontrol noktasında SDG'ye ait keskin nişancı ateşiyle yaralandığını" da duyurdu.

Halep vilayetindeki iç güvenlikten sorumlu Muhammed Abdulgani, perşembe günü yaptığı açıklamada, güçlerinin Genel İstihbarat Müdürlüğü ile iş birliği içinde, "son dönemde üyelerinin yakından izlenmesinin ardından" vilayette "DEAŞ'a bağlı terör hücresine" karşı hedefli bir operasyon gerçekleştirdiğini duyurdu.

Abdulgani, operasyon sonucunda hücrenin tamamen dağıtıldığını, üç üyesinin tutuklandığını ve vatandaşların ve vilayetin güvenliğini istikrarsızlaştırmayı amaçlayan "terörist" eylemlerde kullanılmak üzere tasarlanmış silah, mühimmat ve malzemelerin ele geçirildiğini belirtti.

Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab ise bakanlık güçlerinin Genel İstihbarat Müdürlüğü ve uluslararası ortaklarla "iyi planlanmış bir taktik ve üst düzey koordinasyon" sayesinde, DEAŞ terör örgütünün bir liderini tutuklamayı ve bir diğerini de 24 saatten kısa bir sürede "etkisiz hale getirmeyi" başardığını söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Suriye Arap Haber Ajansı’ndan (SANA) aktardığına göre İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Muhammed Şahade adlı DEAŞ liderinin "bölgenin güvenliğine ve halkının emniyetine doğrudan tehdit oluşturduğunu" belirtti.

Suriye İçişleri Bakanlığı'ndan bir kaynak çarşamba günü devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, bir güvenlik operasyonu sonucunda DEAŞ'ın "Şam valisi" olarak adlandırılan bir üyesinin tutuklandığını söyledi.