Suveyda hareketi Suriye'nin diğer bölgelerine yayılabilir mi?

Göstericilerin yaptığı açıklamada demokratik bir ulusal devlet inşa edilmesi çağrısında bulunuldu ve Baas Partisi'nin bölge halkına kendi politikalarını dikte etmesi reddedildi

Suveyda'daki göstericiler, rejimin devrilmesini talep eden sloganlar atıyorlar (AP)
Suveyda'daki göstericiler, rejimin devrilmesini talep eden sloganlar atıyorlar (AP)
TT

Suveyda hareketi Suriye'nin diğer bölgelerine yayılabilir mi?

Suveyda'daki göstericiler, rejimin devrilmesini talep eden sloganlar atıyorlar (AP)
Suveyda'daki göstericiler, rejimin devrilmesini talep eden sloganlar atıyorlar (AP)

Sevsan Mehanna 

Suriye'nin Dürzi çoğunluğunun bulunduğu Suveyda vilayetindeki ayaklanma, kırmızı çizgilerin aşılmasıyla birlikte ikinci ayına giriyor.

İlk günlerden itibaren göstericiler, rejimin devrilmesini talep ederek "Kahrolsun Beşşar Esad", "Beşşar Esad istifa" gibi sloganlar atıp ayaklanmalarının siyasi amacını açıklamaya istekliydi. 

Protestocular, Suriye rejiminin değiştirilmesi ve Suriye'deki çatışmanın sona erdirilmesi amacıyla siyasi geçiş süreciyle ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 2254 sayılı kararının uygulanması yönündeki taleplerini birçok kez vurguladı.

Ayrıca hükümet tesislerinin sabotaj girişimlerinden korunmasının yanı sıra, protestoların barışçıllığını ve devamlılığını sağlama, halkın güvenliği, çıkarlarının ve mülklerinin korunması ihtiyacı üzerinde duruldu.

El-Kerame Meydanı'nda göstericilere ateş açıldı

13 Eylül'de Baas Partisi'nin Suveyda kentindeki şubesini kapatmaya çalışan göstericilere silahlı kişilerce ateş açılmasıyla tehlikeli bir gelişme ortaya çıktı.

Açılan ateş sonucu biri orta, diğer ikisi hafif olmak üzere 3 kişi yaralandı.

Bu durum, Şeyh el-Akil Hikmet el-Hicri ve Hammud el-Hannavi'yi rejime karşı tutumlarını sertleştirerek ateş açma olayını kınamaya sevk etti.

Şeyh el-Hannavi, Suriye rejiminin Devlet Başkanı Beşşar Esad'a seslenerek "Bu ülkedeki sorunları senden başka kimse çözemez. Herhangi bir tehlikeye maruz kalırsak geride kalmayacağız tam aksine karşınızda olacağız" dedi.

Şeyh el-Hicri de "Meydanlar bizimdir ve ülkeyi kasıp kavuranlara karşı barışçıl oturma eylemimizi sürdürüyoruz" diyerek 'haklılığını' ilan etti.

El-Hicri, "İran, Suriye'ye işgalci bir taraf olarak girmiştir. Bunu bir işgal olarak görüyoruz. Çünkü onların sahip olduğu fikirler yıkıcıdır" diyerek İranlı milislere karşı cihat çağrısında bulundu.

Rejime bağlı medya organları daha önce Suveyda Valisi Bessam Barsik'ten, vatandaşların ve halkın valilikten talep ettiklerinin "başkanlığın dikkatini çektiğini ve yakın zamanlarda yaptığı toplantıların son derece sorumlu, şeffaf ve olumlu olduğunu" doğruladığını aktardı.

"Valiliğin halkına yönelik güç kullanma tehdidiyle ilgili söylentiler asılsızdır" diyen Barsik, vatandaşları bu dönemde bazı sosyal medya sayfalarında ve web sitelerinde söylenenlere kapılmamaya çağırdı.

Suveyda hareketinin beklentileri

Suriye savaşı boyunca Suveyda'daki Dürzi halkı ve şeyhleri, dini bir azınlık olarak varlıklarını korumak amacıyla rejime karşı tarafsız kaldılar (Dürziler Suriye nüfusunun yüzde üçünü oluşturuyor).

Dürzi mezhebine mensup gençler, dini otoritelerin 'Suriyelinin kanı bir başka Suriyeliye haramdır' yönündeki tutumlarını gerekçe göstererek zorunlu askerliği ve Suriye rejimi ordusunda hizmet etmeyi reddetti.

Ayrıca Dürzi gençler bazı münferit durumlar dışında rejim muhalefetine katılmadı. Ancak bugün gösteriler Suriye devrimi bayrağı altında yapılıyor.

Washington'da yaşayan Suriyeli eski diplomat Bessam Barabandi, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada, Suveyda kentinin Suriye devriminden ya da Suriye'nin kaygılarından uzak olmadığının ve hatta vilayetteki avukatların devrimin başlamasından aylar önce Suriye yargı sisteminin keyfiliğini protesto etmek için el-Kerame Meydanı'nda oturma eylemi ve halk grevi düzenleyen ilk kişiler olduğunun unutulmaması gerektiğini söyledi.

Ancak Barabandi'ye göre rejim, Suriye halkının adalet ve özgürlük toplumu taleplerini, Suriye halkının geneliyle hiçbir ilgisi olmayan gündemlerle bağlantılı İslami taleplere dönüştürmek için mezhep ve tarikat gerilimlerine oynadı.

Rejim, devrimin başlangıcında birçok aklı başında sivil Suriyeli sesi öldürdü.

Şam'daki Suriyeli gazeteci Refik Lutf, Independent Arabia'ya Suveyda'daki olayların kuzeyden güneye bir savaş ve çekişme planına dayandığını söyledi.

Zira Suriye'nin yaşadığı çok zor yaşam koşullarından ve ekonomik kuşatmadan yararlanan gruplar var.

Lutf, özellikle 10 Ağustos hareketi de dahil olmak üzere gösterilerin Suveyda'da gerçekleşmesi nedeniyle karşı medyanın sokağı alevlendirmeye çalıştığını ve bunun da olup bitenlerin yayılmasına yardımcı olduğunu ifade etti.

10 Ağustos hareketinin kendisini şu ifadelerle duyurduğunu belirtmekte fayda var:

Biz, evdeki Suriyeli genç kadın ve erkekler olarak, ülke işlerinin kötü yönetilmesinden ve devletin halkın geleceğini ihmal etmesinden kaynaklanan acılarımıza son vermek için '10 Ağustos' hareketinin kurulduğunu duyuruyoruz.

Devrim barışçıl bir şekilde devam ettikçe rejim üzerindeki iç ve dış baskılar da artacaktır. Fotoğraf, göstericilerin ellerinde Dürzi mezhebinin bayrağını salladığı el-Kerame Meydanı'ndan (Reuters)
Devrim barışçıl bir şekilde devam ettikçe rejim üzerindeki iç ve dış baskılar da artacaktır. Fotoğraf, göstericilerin ellerinde Dürzi mezhebinin bayrağını salladığı el-Kerame Meydanı'ndan (Reuters)

Lutf, planın amacının bölünme olduğunu, göstericilerin bunu federalizm ya da özerklik gibi farklı başlıklar altında dile getirdiğini ve rejimin bunu ortaya çıkarmayı başardığını ifade ediyor.

Bu durum, Suriye lirasının durumunu kontrol altına alan ve vatandaşın yararına bazı mali ücretleri düşüren kararlar sonrasında insanların tamamen içine kapanmasına ve sakinleşmesine yol açtı.

Suveyda hareketi Baas Partisi'nin kendi politikalarını dikte etmesini reddediyor

AFP'nin gösteriye katılanlardan birinden aktardığına göre 15 Eylül Cuma günü 3 bin 500 ila 4 bin kişi gösterilere katıldı.

Her hafta cuma günü el-Kerame Meydanı'nda merkezi bir gösteri düzenlendi. Gösterilere katılan kişilerden Independent Arabia'ya konuşan bazıları, özellikle ulaşım masrafları çok yüksek olduğu ve Suriye'nin köy ve kasabalarından geldikleri için ailelerinin geçimini sağlamak üzere çalışmaya ihtiyaç duyduklarını söyledi.

Katılımcılar; el-Kureyya, Şahba, el-Cüneyna, Umm er-Rumman, Rasas, Amtan, Kanavat, Umm ez-Zeytun ve diğer şehirlerden Suveyda şehrine otobüsle ulaşmak için kendi masraflarıyla birlikte yaklaşık 25 bin Suriye lirası ödediklerini belirtti. (1 ABD doları yaklaşık olarak 14 bin Suriye lirasına eşittir.)

Bu arada bir Suriye vatandaşı için belirtilen asgari maaşın 200 bin ila 300 bin Suriye lirası arasında değiştiğine dikkat çektiler.

Göstericilerden biri tarafından okunan ve Şeyh Hikmet el-Hicri ile koordineli olarak yayınlanan bildiride, demokratik bir ulusal devlet inşa edilmesi çağrısında bulunuldu ve Baas Partisi'nin bölge halkına kendi politikalarını dikte etmesi reddedildi.

Suveyda gösterilerinde devrim ruhu yeniden canlandırılıyor

Bessam Barabandi şu ifadeleri kullandı:

Her türlü ekonomik kaynak açısından fakir olan Suveyda, çok sayıda Dera sakinini ağırladı ve onlarla yetersiz olan geçim kaynaklarını paylaştı. Rejimin tüm çabalarına rağmen mezhep ve bölge ayrımı yapılmadı. Suveyda halkı rejimin Suriyelilere karşı savaşına katılmayı reddetti. Ayrıca Suveydalı 50 binden fazla genç de rejimin ordusuna katılmayı reddetti.

Barabandi bugün Suveyda'da yaşananların, "Suriye ulusal talepleriyle devrim ruhunun yeniden canlandırılması ve rejimin vilayet halkına ve genel olarak Suriye'ye yönelik zihniyet ve politikasında herhangi bir değişiklik yapılmasına yönelik umudun yitirilmesi" olduğunu sözlerine ekledi.

Refik Lutf ise "Mesele feci şekilde başarısızlığa uğradı ve bu durumu alevlendirmeye çalışan eller bu çöküşü hissetti. Suveyda halkı da büyük bir farkındalığa sahip. Dera'da yaşananlarla Suveyda'da yaşananlar arasında fark var. Suveyda'da teröristler bulunmadığı için orduyla herhangi bir çatışma yaşanmadı. Suveyda'da hiç kimse bir terör dalgasına girişmeye hazır değil, çünkü bu durumda bunun bedeli bölge halkı için yüksek olur" ifadelerini kullandı.

Yaşananlar rejimi devirmeye yetecek mi?

Barabandi, "Şeyh el-Hicri, Suriye ulusal lideri olarak ortaya çıktı ve talepleri tüm Suriyeliler tarafından memnuniyetle karşılandı. Ancak rejimin kontrolündeki halklar ve Suriye'nin geri kalan bölgeleri, Suveyda halkıyla dayanışma içinde barışçıl hareketler ve grevlerle ona katılmazlarsa köklü bir gelişmenin gerçekleşmesi zor olacaktır. Bu nedenle Suveyda'yı korumak ve hareketini desteklemek gerekiyor" dedi.

Bunda asıl etkenin zaman olduğuna dikkat çeken Barabandi, bu barışçıl devrim ne kadar uzun sürerse, rejim üzerindeki iç ve dış baskıların da o kadar artacağını ifade etti.

Bu da uluslararası toplumu Suriye halkına yönelik olumsuz politikasını ve taleplerini değiştirmeye itecek ve Suriye rejiminin alternatifinin İslamcılar olduğu teorisini durduracaktır.

Barabandi, "Şu anda Şeyh el-Hicri'nin talep ettiği şekilde temsil edilen, yeni Suriye'ye fayda sağlayan rasyonel bir sivil toplum var. Yurtdışındaki Suriyeli topluluklar Suveyda halkını desteklemeli, onların önünde değil, onlarla birlikte yürümeli, onları rejimin devamına hizmet edecek irrasyonel pozisyonlara itmemelidir" ifadelerini kullandı.

Refik Lütf de gösterilerin uzaktan da yakından da hiçbir etkisinin olmadığını, çünkü Suveyda'nın Suriye'nin bir parçası olduğunu ve insanların bu grupları yargılayarak onları felaketlere sürüklediğini düşünüyor.

Lutf'a göre, halkın toplanıp olup biteni kontrol altına almaya çalışmasının ardından Suveyda'da işler çok kısa sürede normale dönecek. Çünkü ekonomik durumun gelişmesiyle birlikte Suriye'de işler daha iyiye gidiyor.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Ben-Gvir, itfaiye aracı bağışı ve 17 gencin eğitimiyle Suveyda sakinlerinin gönlünü kazanmaya çalışıyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, çarşamba günü üst düzey savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde Suriye sınırındaki tampon bölgeyi gezdi. (İsrail Hükümeti Basın Ofisi)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, çarşamba günü üst düzey savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde Suriye sınırındaki tampon bölgeyi gezdi. (İsrail Hükümeti Basın Ofisi)
TT

Ben-Gvir, itfaiye aracı bağışı ve 17 gencin eğitimiyle Suveyda sakinlerinin gönlünü kazanmaya çalışıyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, çarşamba günü üst düzey savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde Suriye sınırındaki tampon bölgeyi gezdi. (İsrail Hükümeti Basın Ofisi)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, çarşamba günü üst düzey savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde Suriye sınırındaki tampon bölgeyi gezdi. (İsrail Hükümeti Basın Ofisi)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun yaklaşık bir yıldır İsrail’in işgali altında bulunan Suriye’nin güney bölgelerine yaptığı provokatif turdan ve aynı anda Suriye’den yürütülen silah kaçakçılığı ağının ortaya çıkarılmasından bir gün sonra, İsrail makamları dikkat çeken bir açıklama yaptı. Açıklamaya göre İsrail, Suveyda’dan 17 Dürzi gencine profesyonel yangın söndürme eğitimi vermeyi ve vilayete bir itfaiye aracı hediye etmeyi planlıyor.

Bu açıklama, sosyal medyada geniş yankı uyandırdı. Paylaşımların çoğunda, İsrail’in niyetlerine yönelik eleştiriler ve uyarılar öne çıktı. Sosyal medya kullanıcıları, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden bu yana İsrail’in 450 kilometrekareyi aşan Suriye toprağını işgal ettiğine (1967’den beri işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri’ne ek olarak) ve Şam’dan ülkenin güney ve güneybatı sınırlarına uzanan bölgede güvenlik kontrolünü dayattığına dikkat çekti.

İsrail güçlerinin Suriye topraklarına ilk adım attığı günden bu yana bölgede gerilim yarattığı, toplumsal çatışmaları körüklemeye çalıştığı, hava saldırıları ve topçu bombardımanları düzenlediği, hatta Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı hedef aldığı belirtildi. Bu adımların, Şam yönetimine baskı kurmak ve onu güvenlik anlaşmalarına zorlamak amacı taşıdığı ifade edildi.

Gelen son bilgilere göre, Arap karşıtı söylemleri, aşırı sağcı tutumu ve ırkçı görüşleriyle bilinen İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir bakanlığına bağlı İtfaiye Kurumu’na Suveyda’ya bir itfaiye aracı gönderilmesi yönünde talimat verdi. Ben-Gvir bu adımı ‘üst düzey insani bir girişim’ olarak tanımladı. Ancak bölge kamuoyu, özellikle Araplarla ilgili politikaları göz önüne alındığında, Ben-Gvir’in bu girişiminin insani amaçlar taşıdığına pek ihtimal vermiyor. Bu nedenle söz konusu adımın gerçekten Suveyda’da çıkabilecek yangınlara destek olmayı mı hedeflediği, yoksa bölgede yeni fitneler ve çatışma alanları yaratmayı mı amaçladığı yönünde soru işaretleri doğmuş durumda.

cdft
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, 28 Ocak 2024 tarihinde Gazze Şeridi ve Batı Şeria'nın kuzeyinde yerleşim yerlerinin yeniden inşası için çağrıda bulunan bir konferansta konuşuyor. (Reuters)

Gelen bilgiler, söz konusu girişimin İsrail’in güney Suriye’deki nüfuzunu ‘insani yardım’ görünümü altında genişletmeyi hedefleyen daha kapsamlı bir planın parçası olabileceği yönünde. Bu çerçevede İsrail’in, Suriye toplumunda ayrışma yaratmak amacıyla Dürzi topluluğu ile ‘özel bağlara’ sahip olduğu iddiasını öne çıkardığı değerlendiriliyor.

Şarku’l Avsat’ın Yediot Aharonot’tan aktardığına göre Dürzi topluluğundan 17 genç, üç hafta sürecek yoğun bir itfaiyeci eğitimine tabi tutulacak. Programın ardından her bir katılımcı, tam teçhizatlı şekilde Suriye’ye dönecek. Ayrıca Suveyda’da yeni bir itfaiye istasyonu kurulacağı ve bölgeye bir itfaiye aracı gönderileceği bildirildi.

Haberde, Ben-Gvir’in “Suriye’deki itfaiye istasyonu acil durumlarda kurtarma kapasitesi sağlayacak” dediği aktarıldı. Haberin devamında, İsrail’in, güney Suriye’deki Dürzilerle ilişkisini ‘derin bir stratejik bağ’ olarak nitelendirdiği ve sınırın ötesinde yaşayan Dürzi aileleri de bu çerçevede değerlendirdiği ifade edildi.

Ben-Gvir’in ayrıca şu sözlerine yer verildi: “İsrail’deki Dürzi topluluğuyla ilişkileri güçlendirmeyi sürdüreceğiz. Bunu hem ulusal güvenlik kurumlarında Dürzi subayların üst görevlere getirilmesiyle hem de ihtiyaç duyulan her alanda destek ve yardım sağlayarak yapacağız.”

xsd
İşgal altındaki Golan Tepeleri'nden İsrail ile Suriye sınırında kaçakçılık faaliyetlerinin artması, bu bölgeyi ‘Ekim 2023'ten bu yana silah ve uyuşturucu kaçakçılığının aktif bir merkezi’ haline getirdi. (İsrail Ordusu)

Söz konusu haber, çarşamba günü ortaya çıkarılan Suriye kaynaklı silah kaçakçılığı ağına ilişkin polis tarafından yayımlanan yeni detaylarla aynı dönemde gündeme geldi. Tel Aviv tarafından ‘Dürzi ağı’ olarak adlandırılan yapılanmanın tüm üyelerinin (18 kişi) Dürzi kökenli olduğu açıklandı.

Ağda yer aldığı belirtilen bazı isimler kamuoyuyla paylaşıldı. Buna göre Şefa Amr kentinde yaşayan 49 yaşındaki Rami Ebu Şah, yapılanmanın lideri olarak gösteriliyor. Diğer üyeler arasında Suriye’nin Hadr köyünden Yaser Burcas (29), Revad el-Bassar (25) ve Selman Ebu Kays (51) bulunuyor.

İsrail tarafında gözaltına alınanlar arasında ise Rami Ebu Şah’ın yanı sıra Yarka köyünden Emir Selman (25) ve Munir Ebu Davud (26) yer alıyor. Ayrıca İsrail ordusuna mensup askerler arasında İyad Halebi (45), Emel Selim (26), Suheyl Meadi (21) ve Şefa Amr’dan Salih Hanayfis’in (23) tutuklandığı bildirildi. Kimliklerinin açıklanmasına izin verilmeyen sekiz kişinin daha gözaltında olduğu ifade edildi.

xsdf
Suriye'den İsrail'e silah kaçakçılığı… Tel Aviv, düzenli ve yedek askerler dahil olmak üzere beş kişinin olayla ilgisi olduğunu açıkladı. (Polis Sözcüsü)

İsrail basınında yer alan sızıntılara göre, silah kaçakçılığında kullanılan araçların orduya ait kamyon ve askeri taşıtlar olduğu iddia edildi. Silahları ülkeye getirenlerin ise Bedevi aşiretlerin saldırısı sırasında Suveyda’yı savunmak için Suriye’ye geçtiklerini öne süren İsrailli Dürziler olduğu belirtildi. Bu kişilerin bölgede çok büyük miktarda silah buldukları ve bunları son derece düşük fiyatlara satın aldıkları ifade edildi. Aktarılan bilgilere göre bir tabanca bin şekel (yaklaşık 300 dolar), bir makineli tüfek 3 bin şekel, bir RPG roketatar ise 4 bin şekele alınmış; bu silahların İsrail’de beş ila on katı fiyatlarla satıldığı kaydedildi. Ayrıca, Suveyda’ya gönderileceği duyurulan itfaiye aracına ilişkin haberin, silah ticareti skandalının üzerini örtmeye yönelik bir girişim olabileceği ihtimali de gündeme geldi.


Menfi, Dibeybe ve Takala, çatışmada ‘yeni bir cephe’ açarak Başkanlar Konseyi’ni kurdu

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) İletişim ve Siyasal İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı Velid el-Lafi, UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Muhammed Takala (Libya Başkanlık Konseyi)
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) İletişim ve Siyasal İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı Velid el-Lafi, UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Muhammed Takala (Libya Başkanlık Konseyi)
TT

Menfi, Dibeybe ve Takala, çatışmada ‘yeni bir cephe’ açarak Başkanlar Konseyi’ni kurdu

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) İletişim ve Siyasal İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı Velid el-Lafi, UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Muhammed Takala (Libya Başkanlık Konseyi)
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) İletişim ve Siyasal İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı Velid el-Lafi, UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Muhammed Takala (Libya Başkanlık Konseyi)

Libya’nın başkenti Trablus’ta, ‘üst düzey liderlerin tutumlarını birleştirmeyi’ amaçlayan Başkanlar Konseyi’nin kurulduğu duyurulurken, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’in oğulları Saddam ve Belkasım’ın Türkiye ve Rusya’da ortak iş birliği ve ‘yeniden inşa’ dosyasıyla ilgili görüşmeler yürüttüğü bildirildi.

d
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, LUO Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Saddam Hafter'i karşıladı. (LUO Genel Komutanlığı)

Libya’daki üç üst makam, dün Trablus’ta düzenlenen üst düzey bir toplantıda Başkanlar Konseyi’nin kurulduğunu açıkladı. ‘Egemen en üst otorite’ olarak tanımlanan bu yapı; Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Muhammed Takala’yı bir araya getiriyor.

Bu adımın, ‘ulusal karar birliğini sağlamak’ ve kurumlar arası uyumu güçlendirmek amacıyla oluşturulan ‘ortak ulusal yaklaşım’ çerçevesinde atıldığı belirtildi.

Libya Başkanlık Konseyi’ne göre yeni heyet, ulusal karar alma süreci için ortak bir yöntem geliştirmek, siyaset, ekonomi ve güvenlik başlıklarında resmi tutumları uyumlaştırmak, Libya’nın egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve siyasi, toplumsal ve ekonomik istikrarını koruyacak ortak politikalar üretmekle görevlendirildi. Açıklamada, bunun için yeni bir kurum kurulmayacağı ve ek idari yük oluşturulmayacağı vurgulandı.

fgt
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) İletişim ve Siyasal İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı Velid el-Lafi, UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Muhammed Takala (Libya Başkanlık Konseyi)

Üç üst Libyalı makam, yeni yapının mevcut dönemin gerekliliklerine yanıt niteliği taşıdığını vurgulayarak, bu adımın ‘bölünmelerin aşılması ve ulusal sorumluluk ruhuyla çalışma’ yönündeki taahhüdü yansıttığını bildirdi. Açıklamada, diğer egemen kurumlara da ‘bu koordinasyon sürecine katılarak istikrarın güçlendirilmesine ve Libya devletinin yüksek çıkarlarının korunmasına katkı sunma’ çağrısı yapıldı. Ayrıca güçlü, birleşik, egemenliğini ve halkının kaynaklarını koruyabilen bir devlet inşa etme hedefi vurgulandı.

UBH İletişim ve Siyasal İşlerden Sorumlu Devlet Bakanı Velid el-Lafi, Başkanlar Konseyi’nin kuruluş bildirisini kamuoyuna duyurdu.

Kuruluş bildirisinde el-Lafi, söz konusu konseyin yeni bir kurum oluşturmadığını ve devlete herhangi bir idari yük getirmediğini belirtti. Konseyin, düzenli ve acil toplantılar yoluyla makamlar arasındaki koordinasyonu artırmayı, siyaset, ekonomi ve güvenlik alanlarındaki zorlukları ele almayı ve Libya devletinin resmi mesaj ve tutumlarında birlik sağlamayı amaçladığını ifade etti.

El-Lafi, konseyin kurulmasının mevcut ulusal koşullara bir yanıt olduğunu, istikrar sürecini desteklediğini ve egemenliğin korunması ile devletin yüksek çıkarlarının savunulmasına yönelik çabaları birleştirdiğini söyledi. Ayrıca diğer egemen kurumların da bu konseye katılması çağrısında bulundu.

Yeni heyet, Bingazi’deki otoriteyle yeni bir gerilim hattı yaratacak bir adım olarak değerlendirilirken, bu hamlenin ‘LUO’nun artan nüfuzuna karşı bir denge arayışı’ olduğu yorumları yapıldı.

Konseyin ilanının ardından, LUO’ya yakın isimler yapı hakkında sert eleştiriler yöneltti. Bu kişiler, yeni oluşumu ‘Trablus yönetiminin daralan etkisine verilmiş bir tepki’ olarak nitelendirdi. Bu değerlendirmeyi dile getirenler arasında Libyalı diplomat Hasan es-Sağir de yer aldı.

xsdfrg
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, LUO Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Saddam Hafter'i kabul etti. (LUO Genel Komutanlığı)

Bu arada LUO Genel Komutanlığı, dış faaliyetleri genişletme kapsamında dün, LUO Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Saddam Hafter’in resmi bir ziyaret için Türkiye’ye gittiğini ve burada Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüştüğünü açıkladı.

LUO Genel Komutanlığı tarafından yapılan kısa açıklamada, iki tarafın ‘ortak ilgi alanlarına ilişkin çeşitli dosyaları ele aldığı, bölgesel gelişmeleri değerlendirdiği ve ikili iş birliği perspektiflerini tartıştığı’ bildirildi.

Saddam Hafter, başkent Ankara’daki Savunma Bakanlığı’nda Savunma Bakanı Yaşar Güler ile de bir araya geldi. LUO Genel Komutanlığı, görüşmede uluslararası gelişmelerin değerlendirildiğini ve ‘iki ülke arasında ortak askeri iş birliğinin güçlendirilmesine, güvenlik zorluklarıyla başa çıkılmasına ve bölgedeki güvenlik ve istikrar çabalarının desteklenmesine yönelik yolların tartışıldığını’ aktardı.

Saddam Hafter’in geçtiğimiz ağustos ayında babasının yardımcısı olarak yemin etmesinin ardından ilk görevlerinden biri, Bingazi Limanı’nda bir Türk askeri heyetiyle görüşmek olmuş, görüşmede taraflar deniz ve askeri iş birliğinin güçlendirilmesi konusunu ele almıştı.

Saddam Hafter, temmuz ayında İstanbul’daki IDEF 2025 Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’na resmi davet üzerine katılmış ve burada üst düzey Türk askeri liderlerle bir araya gelmişti. Görüşmelerde, ‘ortak askeri iş birliğinin güçlendirilmesi ve savunma alanındaki deneyimlerin paylaşılması’ üzerinde durulmuştu.

sdf
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov dün Moskova'da Libya Kalkınma ve Yeniden Yapılanma Fonu Genel Direktörü Belkasım Hafter ile görüştü. (Libya Kalkınma ve Yeniden Yapılanma Fonu)

Diğer yandan Libya Kalkınma ve Yeniden Yapılanma Fonu Genel Direktörü Belkasım Hafter, Rusya’nın başkenti Moskova’yı ziyaret etti. Libya Kalkınma ve Yeniden Yapılanma Fonu tarafından yapılan açıklamaya göre Belkasım Hafter, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile ‘yeniden inşa ve kalkınma alanlarında ortak iş birliği yollarını’ görüştü. Açıklamada, Rusya’nın Libya’nın doğusundaki otoritelerle güvenlik, ekonomi ve teknoloji alanlarında dikkat çeken ilişkiler geliştirdiği vurgulandı.

Libya-ABD ilişkileri çerçevesinde ise UBH, Washington’daki Atlantik Konseyi’nin Ulusal Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Konseyi ile ortaklaşa düzenlediği üst düzey yuvarlak masa toplantısına ev sahipliği yaptığını duyurdu.

UBH’nin dün yaptığı açıklamaya göre, ‘Libya-ABD İlişkilerinde Yeni Ufuklar’ başlığıyla düzenlenen toplantıya üst düzey Libyalı yetkililer ile Kongre, yönetim ve düşünce kuruluşlarından Amerikalı temsilciler katıldı. Toplantı, iki ülke arasındaki siyasi, ekonomik ve güvenlik iş birliğini güçlendirmeyi amaçlıyor.

Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre yuvarlak masa toplantısında üç ana konu ele alındı: Demokratik sürecin ve ulusal seçimler için yol haritasının desteklenmesi, enerji ve altyapı sektörlerindeki yatırım fırsatlarının değerlendirilmesi, bölgesel güvenlik zorlukları ve dış müdahalelere karşı alınacak önlemler.

UBH, Libyalı heyetin ‘yönetişim ve şeffaflığı güçlendirme, ABD ile kapsamlı stratejik ortaklık geliştirme taahhüdünde bulunduğunu’ ve bunun istikrarı destekleyerek iki ülke ve bölge arasındaki iş birliğine yeni ufuklar açmayı hedeflediğini belirtti.


İsrail, Han Yunus'ta bir Hamas lideri ve tünel görevlisinin hedef alındığını duyurdu

İsrail, Han Yunus'ta bir Hamas lideri ve tünel görevlisinin hedef alındığını duyurdu
TT

İsrail, Han Yunus'ta bir Hamas lideri ve tünel görevlisinin hedef alındığını duyurdu

İsrail, Han Yunus'ta bir Hamas lideri ve tünel görevlisinin hedef alındığını duyurdu

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ndeki Hamas hedeflerine saldırı düzenlediğini duyurdu ve saldırının "Gazze Şeridi'ndeki Hamas Deniz Kuvvetleri Komutanı Abdullah Ebu Şemela'yı" hedef aldığını belirtti.

İsrail ordusunun Arap medyası sözcüsü Avichay Adraee, "X" platformu aracılığıyla yaptığı açıklamada, Ebu Şamala'nın "hareketin en önde gelen üyelerinden biri olduğunu, yıllar boyunca deniz kuvvetlerinde çeşitli görevlerde bulunduğunu, Zikim üssündeki deniz kuvvetlerine baskın girişiminde yer aldığını ve 7 Ekim'deki deniz saldırısı için sistemin eğitimini ve planlamasını denetlediğini" belirtti. Şamala ayrıca savaş sırasında deniz hedeflerine odaklanarak, orduya karşı birçok terör operasyonu düzenledi.

ser4
İsrail askerleri, Hamas'ın Gazze Şeridi'nin kuzeyinde tasarladığı demir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters) 

Adraee açıklamasında, "Hamas hareketine ait Han Yunus bölgesindeki taburlardan birinin tünel sorumlusu olan ve rehine alma olayına katılan Fadi Ebu Mustafa hedef alındı" ifadelerine yer verildi.