Libyalı doktorlar: Derne’de sel mağdurları ağır psikolojik travma yaşıyor

Doğu Libya’yı yöneten İstikrar Hükümeti Sağlık Bakanı, Derne şehrinde sağlık durumunun ‘iyileşmeye’ yönünde ilerlediğini belirtti.

Dr. Celal Müftah Ahmed, Derne’deki hastalardan biriyle (Dr. Celal Muftah Ahmed)
Dr. Celal Müftah Ahmed, Derne’deki hastalardan biriyle (Dr. Celal Muftah Ahmed)
TT

Libyalı doktorlar: Derne’de sel mağdurları ağır psikolojik travma yaşıyor

Dr. Celal Müftah Ahmed, Derne’deki hastalardan biriyle (Dr. Celal Muftah Ahmed)
Dr. Celal Müftah Ahmed, Derne’deki hastalardan biriyle (Dr. Celal Muftah Ahmed)

Doğu Libya’yı yöneten İstikrar Hükümeti’ne bağlı Sağlık Bakanı Osman Abdulcelil, Derne kentindeki sağlık durumunun ‘iyileşme’ yolunda ilerlediğini söyledi.

Şarku’l Avsat’a konuşan doktorlar ise “Durum sakin ancak yine de göz ardı edilmesi mümkün olmayan ve sadece salgın hastalıklar ve içme suyunun kirlenme olasılığıyla sınırlı kalmayan birtakım riskleri de beraberinde getiriyor. Bunun yanı sıra kasırga felaketinin şehirde yarattığı travmaları ve psikolojik etkileri de içeriyor” ifadelerini kullandı.

Trablus Askeri Tabiplik Teşkilatı’nın gönüllü doktorlarından Dr. Celal Muftah Ahmed, “Bir günde en fazla sayıda yaralıyla ilgilenmek için zamana karşı yarışıyorduk. Çocuklarını, kardeşlerini kaybetmiş bir hastamız elimize ulaşır ulaşmaz acı acı ağlayarak isimlerini okumaya başlıyor. O zaman sessizliğe gömülüyoruz. Bazen onların önünde gözyaşı dökmemek için sessizce çekiliyoruz, saniyeler sonra psikolojik olarak ona destek olmak için geri dönüyoruz” dedi.

Ahmed “Felaketin ikinci gününde Derne’ye geldim. O zamanki tıbbi vakalar, sel ve su baskınlarından kaçmaya çalışırken yaralanan birçok kişinin, katı cisimlere çarpması sonucu kırık ya da morlukların oluşması ve suda kalma sonucu boğulma tehlikesi atlatmalarını içeriyordu” dedi. Bu konuda “Ne yazık ki o dönemde sterilizasyon cihazlarının, suni solunum için oksijenin, kırık ve felçleri teşhis edecek çeşitli radyoloji cihazlarının bulunmamasından dolayı sıkıntı çekiyorduk. Bütün bunlar, özellikle doktor ve hemşire sayısının az olması nedeniyle vatandaşlara yardım etme çabalarımızda kendimizi çok çaresiz hissetmemize neden oldu” ifadelerini sözlerine ekledi.

Dr. Muftah Ahmed “Felaketin üçüncü gününden itibaren Libya içinden ve dışından yardıma gelen doktorların sayısı arttı. Birçok kurum tarafından ilaç desteği sağlandı. Sağlık Bakanlığı hızla Trablus’tan röntgen cihazı gönderdi” dedi.

Doktor “Gönüllü doktor arkadaşlarının çalışmaları gün boyu durmadı. Çalıştığımız hastanelerde sade mobilyalarla donatılmış odalarda yaşıyorduk. Günümüz sabah saat 08.00’de vakaların alınmasıyla başlıyordu. Yaptığımız teşhis, tedavi ve ameliyatların yanı sıra çalışanlarımızın ve işçilerin bize gelen gıda ve ilaç yüklü tırları indirip yerlerine yerleştirmelerine de yardımcı olduk. Ayrıca felaketten zarar gören bazı hastaneleri temizliyor, cenazelerin kurtarılmasına yardımcı oluyor ve yardım heyetlerinin hazırladığı yemekleri şehrin yakınında dağıtıyorduk” ifadelerine de yer verdi.

Ürolog Dr. Müftah Ahmed, bağırsak enfeksiyonları ve deri döküntüleri tehlikesi konusunda uyararak, ‘afet kurbanlarının cesetlerinin çürümesi sonucunda içme suyunda kirlenmenin’ muhtemel olduğunu belirtti. Ayrıca, ‘çocukları, kardeşleri, anne-babaları, komşuları olsun çok sayıda akrabasının bir gecede ortadan kaybolması sonucu Derne halkının maruz kaldığı psikolojik travmalar’ konusunda da uyardı.

Ulusal Hastalık Kontrol Merkezi’nde görevli Dr. Ali Türki de birkaç gün önce Derne’de bulunan ekibiyle birlikte, ‘ishal ve deri döküntüleri vakalarındaki artışın ardından analiz için hem Derne hem de Suse’den su ve bataklık örnekleri aldığını’ belirtti. Göğüs hastalıkları uzmanı Türki, “Şehrin etkilenen kesimine hakim olan ceset kokusunun solunum yolu hastaları için tehlikeli hale geldiğini ve son günlerde bu kişilerin büyük ölçüde etkilendiğinin herkes tarafından fark edilmeye başlandığını’ söyledi. Kendisinin ve ekibinin “Halihazırda, hava kirliliği devam ederken ciddi hastalıklara yakalanmalarını önlemek için işçiler, kurtarma ekipleri ve ordu personeli dahil şehirdeki herkesi aşılamaya başladıklarını’ belirtti. Camilerde, okullarda ve evlerde, kuyudan veya başka bir kaynaktan su içilmemesi, kapalı şişelerin kullanılması konusunda halkı bilinçlendirmek için broşür dağıttıklarını da söyledi.

Türki, sel meydana geldiğinde asıl korkunun ‘su kirliliği, bataklıkların varlığı göz önüne alındığında koleranın yayılması ya da böceklerden ve hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıkların ortaya çıkması olduğunu’ belirtti.

Türki ve ekibi, ilk günlerde sayılarının yüksek olması nedeniyle çok sayıda hasta ve yaralı vakanın tedavisine de katkıda bulundu. Türki bu hususta “Felaketin hemen ardından gittiğimiz Susah şehrinde evleri ziyaret ederek vatandaşları muayene ettik ve çoğu evlerinin zarar görmesi sonucu psikolojik travmaya maruz kaldığı için ilaç yardımında bulunduk. O dönemde Beyda’dan Suse’ye günlük yolculuğumuzun zor olmasına rağmen bunları yaptık” dedi.

Felaket sonrası bir devlet hastanesinde gönüllü olarak çalışan ve mesaisi sabahtan akşam saat 23:00’e kadar süren Derneli çocuk doktoru Dr. Mona Hamza’nın anlattığı durum da pek farklı değil. Bazı vakaları evlerde ziyaret etmenin yanı sıra, genel hastane ile çeşitli bölgelerde çocuklara bakmak için açılan dispanserler arasında yolculuk yaparken günde yaklaşık 70 vakaya baktığını belirtti.

Derna’nin bazı bölgelerinde birden fazla çocuk, doğum ve cerrahi sahra hastanesinin açıldığını ve tüm özel sektör kliniklerinin kapılarını hastalara ücretsiz açarak katkı sağladığını kabul etmesine rağmen, Hamza hâlâ şehirdeki durumu ‘zor ve acı verici’ olarak tanımlıyor. Bunun hakkında “Çocuklar için antibiyotik ve vitamin gibi bazı ilaçların bulunmaması ve yeni doğanlar için ise solunum cihazının bulunmamasına dayanıyor. Bu durum onları şehir dışına sevk etmek zorunda bırakıyor ve zaman faktörü çocuğun aleyhine olabiliyor, bu da doktorun kendini çaresiz hissetmesine neden oluyor” dedi.

Hamza, burada son zamanlarda alınan vakaların “Deri döküntüleri ve bağırsak enfeksiyonları arasında değiştiğini, suya maruz kalma ve yaralardan kaynaklanan soğuk algınlığı vakalarının ilk günlerde çok olduğunu’ belirtti. Doktor ayrıca “Hayırsever insanların çabaları ve Libya’nın her yerinden ve dışından sağlanan yardımlar, acıların boyutunun azaltılmasına katkıda bulundu” ifadelerini de sözlerine ekledi.



İsrail ordusu Gazze şehrine saldırıyor

TT

İsrail ordusu Gazze şehrine saldırıyor

İsrail ordusu Gazze şehrine saldırıyor

İsrail Ordu Sözcüsü Effie Defrin dün yaptığı açıklamada, ordunun Han Yunus'un güneyinde Hamas mensuplarıyla yaşanan çatışmanın ardından Gazze şehrinin kontrolünü ele geçirmek için planlanan operasyonun ilk adımlarını attığını duyurdu.

Defrin, dünkü çatışmanın ardından “Terör örgütünün hükümet ve askeri kalesi olan Gazze şehrinde Hamas'a yönelik saldırımızı yoğunlaştıracağız” dedi.

İsrail güçlerinin Gazze şehrinin çevresini kuşatmaya başladığını belirten Defrin, “Hamas artık bitkin ve tükenmiş bir gerilla gücü haline geldi… Ön hazırlık operasyonlarına ve saldırının ilk aşamalarına başladık. İsrail ordusu şu anda Gazze şehrinin çevresini kontrol altında tutuyor” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre İsrail Başbakanlık Ofisi dün, Binyamin Netanyahu'nun Hamas'ın kalelerini ele geçirme ve yok etme süresinin kısaltılması emri verdiğini duyurdu.

Netanyahu ayrıca, Gazze Şeridi'nde yerleşim yerleri inşa etme niyetinde olmadığını da vurguladı. İsrail basını, Netanyahu'nun Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ile Gazze Şeridi'nde yerleşim yerleri inşa edilmesi konusunda aynı fikirde olmadığını, ancak bunun ‘meşru’ bir görüş olduğunu söylediğini belirtti.

cdfgrt
İsrail-Gazze sınırına yakın bir bölgede hareket eden İsrail tankı (AP)

Reuters'a göre, İsrail Ordu Sözcüsü’nün açıklaması, uluslararası eleştirilere rağmen İsrail'in Gazze Şeridi'nin en büyük kentsel merkezini kontrol altına alma planını sürdürdüğünü gösteriyor. Bu operasyon, daha fazla Filistinlinin yerinden edilmesine neden olacak gibi görünüyor.

Ancak bir askeri yetkili yaptığı basın açıklamasında, yedek askerlerin önümüzdeki aya kadar göreve başlamayacağını söyledi. Bu gelişme, arabuluculara Hamas ve İsrail arasında ateşkes koşulları konusunda görüşleri yakınlaştırmak için biraz zaman kazandıracak.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Gazze şehrini işgal etmek için ayrıntılı bir plan onayladı ve İsrail ordusu, şehrin güney ve kuzeyindeki bölgelere yönelik hava ve topçu saldırılarını genişletti.

İsrail ordusu, Gazze şehrinin güneyindeki ez-Zeytun ve es-Sabra mahallelerinde hava saldırılarını yoğunlaştırırken, şehrin kuzeyindeki Cibaliye ve Cibaliye en-Nezle kasabalarına da benzer saldırılar düzenledi. İnsansız hava araçları (İHA), bu iki kasabaya geri dönen sakinlere yeniden tahliye olup Gazze Şeridi'nin güneyindeki el-Mevasi'ye göç etmeleri çağrısında bulunan broşürler attı.

sdfr
İsrail'in gece yarısı bir çadırı bombalaması sonucu annesi, babası ve erkek kardeşini kaybeden Filistinli bir kız, Şifa Hastanesi'nde düzenlenen cenaze töreninde ağlıyor. (Reuters)

İsrail ordusu dün sabah 60 bin yedek asker çağırırken, 20 bin askerin yedeklik süresi de uzatıldı. Operasyona hava kuvvetlerinin desteğiyle beş veya altı askeri birlik katılacak; operasyonun dört ila altı ay sürmesi bekleniyor.

Yeni operasyona ‘Gideon’un Savaş Arabaları 2’ adı verildi. Bu, ordunun birkaç hafta önce ilk bölümünün sona erdiğini duyurduğu bir operasyondu.

Filistinliler İsrail'in kararlarını kınadı

Filistin Dışişleri Bakanlığı, İsrail'in Gazze şehrini işgalini tamamlama ve Batı Şeria'da yerleşim yerleri inşa etme kararını kınadı ve bunları ‘soykırım, sürgün ve ilhakın iki yüzü’ olarak nitelendirdi.

Bakanlık yaptığı açıklamada, bu kararların ‘uluslararası toplumun işgalci devleti suçlarını durdurmaya zorlamak ve ona iki seçenek (Ya şimdi harekete geçip halkımızı kurtarmak ve iki devletli çözümü sağlamak ya da bu suçlarla birlikte yaşamaya mahkûm olmak) sunmak konusunda tereddüt etmesine veya başarısız olmasına yer bırakmadığını’ belirtti.

Bakanlık, bu kararların, ‘tüm dünya ülkelerini Filistin devletini ve onun Birleşmiş Milletler'e (BM) tam üyeliğini tanımaya itmesi ve soykırımı ve açlığı derhal durdurmak için 7. maddeye başvurmaya teşvik etmesi’ gerektiğini bildirdi.

Kızılhaç uyarıyor

Diğer taraftan İsrail ve Filistin topraklarındaki Kızılhaç misyonunun direktörü Julien Lerisson yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki askeri operasyonlarını yoğunlaştırmasının, zaten kötüleşen insani durumu daha da kötüleştirdiğini ve Hamas'ın elinde tutulan rehinelerin hayatını tehlikeye attığını ifade etti.

Lerisson, “Herhangi bir gerilim, insani acıları daha da derinleştirecek, daha fazla aileyi parçalayacak ve rehinelerin hayatını tehlikeye atacak” dedi.

Lerisson, Gazze Şeridi nüfusunun yüzde 80'inden fazlasının tahliye emirlerinden etkilendiğini belirterek, mevcut koşullar altında yeni bir göç dalgasının kabul edilemez olduğunu vurguladı ve özellikle Gazze şehrinde yapılacak herhangi bir geniş çaplı tahliye operasyonunun siviller için riskleri iki katına çıkaracağını ifade etti.

Kızılhaç yetkilisi, uluslararası insani hukukun sivillerin evlerini terk etseler de etmeseler de korunmasını garanti ettiğini vurguladı. Gazze halkının bugün ihtiyaç duyduğu şeyin daha fazla baskı değil yardım, korku değil güven olduğunu belirten yetkili, gıda, ilaç, temiz su ve barınak dahil olmak üzere insani yardımların acil ve sınırsız bir şekilde girişine izin verilmesini talep etti.

İsrail, 7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail'in güney yerleşimlerine düzenlediği ani saldırının ardından Gazze Şeridi'nde geniş çaplı bir savaş başlattı.

Filistin verilerine göre o zamandan bu yana, İsrail'in askeri operasyonları 62 bin 122 Filistinlinin hayatını kaybetmesine, 156 bin 758 kişinin yaralanmasına ve binalar ile altyapıda büyük hasara yol açtı.