Rakamlarla Irak’ta Araplarını Kürtlere karşı tutumu

Anketler bölge meselelerine karşı Iraklı Araplar ve Kürtler arasındaki bariz görüş farklılığını ortaya koydu

11 Nisan 2023’te Erbil’deki Süryani Mirası Festivali’nde el yapımı hediyelik eşyalar satan bir kadın (AFP)
11 Nisan 2023’te Erbil’deki Süryani Mirası Festivali’nde el yapımı hediyelik eşyalar satan bir kadın (AFP)
TT

Rakamlarla Irak’ta Araplarını Kürtlere karşı tutumu

11 Nisan 2023’te Erbil’deki Süryani Mirası Festivali’nde el yapımı hediyelik eşyalar satan bir kadın (AFP)
11 Nisan 2023’te Erbil’deki Süryani Mirası Festivali’nde el yapımı hediyelik eşyalar satan bir kadın (AFP)

Rüstem Mahmud

Bir araştırma/medya kuruluşunun Irak’ın Kürdistan özerk bölgesi hariç çeşitli bölgelerinde yürüttüğü bir kamuoyu yoklaması, Iraklı Arapların ekonomik, siyasi, idari, kültürel ve toplumsal olmak üzere çeşitli alanlarda Kürt yurttaşlarına ve Kürdistan bölgesi tecrübesine karşı pek çok tutumunu, görüşünü ve izlenimini ortaya çıkardı.

Londra merkezli Al Majalla dergisinin yayın haklarını aldığı anket, Kürdistan bölgesinin bölgede hâkim siyasi partilerin politikalarıyla ifade edilen meseleleri ve özellikle merkezî hükümet ile bölge hükümeti arasında iç içe geçen ikili ilişkilerle bağlantılı meseleler hakkında Arap ve Kürt Iraklılar arasındaki bariz görüş farklılığını ortaya çıkardı.

bgf
10 Mart 2023’te Bağdat’ta bir ikinci el pazarında alışveriş yapan gençler (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre anketin Iraklı Arapların, ‘Kürdistan bölgesinin kendisine ait bölgelerde petrol çıkarma ve yurtdışına ihraç etme hakkı’ konusundaki görüşlerini ortaya çıkardığı sonuç ilgi çekiciydi. Buna göre ankete katılanların yüzde 81’i buna karşı çıkıyor. Katılımcıların yüzde 57’si de Kürdistan bölgesindeki şehir ve kasabalarda bu bölgeyle diğer bölgeler arasına yerleştirilen güvenlik bariyerleri ve denetleme noktalarında gördükleri muameleden memnun olmadığını söyledi. Yüzde 61’i ise bölge hükümetinin merkezî hükümete nazaran vatandaşlarına daha iyi hizmet sunduğuna dair düşüncelerini dile getirdi.

Iraklı Arapların yüzde 75’inden fazlası Kürdistan bölgesinin Irak egemenliği altında kalması gerektiğini vurgularken, yarısından fazlası da bölgenin tümüyle dağıtılarak merkezî olarak Irak’a tekrar dahil edilmesini destekliyor. Bu görüşe karşı çıkanların oranı sadece yüzde 18

Araştırma/medya kuruluşu DRAW’daki anket biriminin yürüttüğü anket, Irak’ın 15 vilayetinde yürütüldü ve 910 Irak vatandaşını kapsadı. Süleymaniye Üniversitesi’nde profesör olan Dr. Niyaz Necmeddin’in gözetiminde anketi yürüten komisyon, örneklemin hedef bölgedeki tüm kamuoyunu yeterince temsil edebilmesi için çeşitli standartları dikkate aldı.

Katılımcılar farklı yaşlardan ve kuşaklardan oluşmakla birlikte 26-41 yaş aralığı yüzde 28’le en geniş kesimi oluşturdu. Örneklem, farklı eğitim düzeylerini de içermekle birlikte katılımcıların yüzde 60’ı orta düzey ve üniversite eğitimine sahip olanlardan oluşuyordu. Örneklemde ayrıca, yüzde 55 oranıyla kamu ve özel sektör çalışanlarına odaklanıldı. Anketteki yoğunluk sıralamasında başkent Bağdat’tan (katılımcıların yüzde 41’i) sonra Irak’ın merkezî vilayetleri Ninova, Basra ve Kerkük (katılımcıların yüzde 31’i) yer aldı. Anketi yürüten tarafın gözünde başkent Bağdat ve ülkenin başlıca şehirlerinden, özellikle de devlet kurumlarında ve özel sektör şirketlerinde çalışanlardan oluşan orta ve yüksek öğretim seviyesine sahip gençler, kamuoyunun belkemiğini ve onu en çok ifade edip etkileyen grubunu oluşturan ve geleceği değiştirme imkânına sahip olan kesimi teşkil ediyor.

Petrol konusunda süregelen anlaşmazlık

Anket sonuçlarına göre Iraklı Arapların yüzde 75’i Kürdistan bölgesindeki petrol idaresinin Kürdistan’ın yönetimi altında olmasını asla tercih etmezken, sadece yüzde 10’luk bir kesim bunun aksini düşünüyor. Yüzde 15’i ise Kürdistan bölgesindeki petrol dosyasının petrol şirketleri gibi üçüncü tarafların denetimi altında olmasını talep ediyor.

Iraklı Arapların yüzde 61’i vatandaşlarına kamu hizmeti sunmak bakımından Kürdistan bölgesi hükümetinin merkezî hükümetten daha iyi olduğunu belirtirken sadece yüzde 6’lık bir kesim bunun tersini düşünüyor

Mesele bölgenin, petrolün idaresi üzerindeki yönetim hakkının ötesine geçerek, Irak’taki petrol meselesinin özüne kadar uzanıyor. Katılımcıların yüzde 81’i, Kürdistan bölgesinin kendi bölgelerindeki kuyulardan petrol çıkarma ve onu bağımsızca ihraç etme konusunda ne şimdi ne de gelecekte herhangi bir hakkı olmadığını söylerken, sadece yüzde 19’luk bir grup bu hakkı destekliyor.

Bu görüşler, merkezî hükümet ile bölge hükümetinin Irak anayasasının, Irak’ta petrol ve gaz çıkarılması ve bunların ihraç edilmesi mekanizmasına dair 111 ile 112’nci maddelerinin yorumuna ilişkin yaşadığı 16 yıllık anlaşmazlıktan sonra dile getirildi. Buna göre Kürdistan bölgesi, çeşitli gelirlerin kamu hazinesine gitmesi şartıyla anayasanın federal bölgelere bu hakkı verdiğini düşünüyor. Buna karşılık merkezî hükümet de petrol ve gaza ilişkin özel bir yasa çıkana kadar petrol çıkarma ve ihraç etme konusunda tek hakkın kendisine ait olduğunu düşünüyor ki bu yasayı 2007’den bu yana çıkaramadı.

zxsd
Irak’ın güneyindeki Zikar vilayetindeki Nasiriye petrol sahası; Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün ikinci büyük üreticisi olan Irak, devasa rezervlere sahip ve petrol gelirleri federal hükümet bütçesinin yüzde 90’ını besliyor (AFP)

İki taraf arasındaki petrol anlaşmazlığı, Paris’teki Uluslararası Ticari Tahkim Mahkemesi’nin Kürdistan bölgesinin merkezî hükümetin onayı olmadan petrol çıkarma ve ihraç etme hakkına sahip olmadığına hükmetmesinin ardından son aylarda daha da şiddetlendi. Bu gelişme, bölgeden petrol ihracatının durmasına ve son üç aydır 1,1 milyondan fazla çalışanının maaşlarını ödeyemeyen bölge hükümeti için mali likiditede ciddi bir sıkıntıya yol açtı. Ayrıca yerel hükümete ait işletim masraflarının yetersizliğinden ötürü pek çok proje ve hizmet durduruldu. Irak parlamentosunda genel bütçe yasasının onaylanmasına rağmen merkezî hükümetin, bölgenin merkezî bütçedeki payını harcamaması da krizi daha da kötüleştiriyor.

Paris’teki Uluslararası Ticari Tahkim Mahkemesi’nin Kürdistan bölgesinin merkezî hükümetin onayı olmadan petrol çıkarma ve ihraç etme hakkına sahip olmadığına karar vermesinin ardından Bağdat ve Erbil hükümetleri arasındaki petrol anlaşmazlığı son aylarda tırmandı. Bu gelişme, bölgeden petrol ihracatının durmasına ve bölge hükümeti için ciddi bir mali likidite sıkıntısına yol açtı

Bunun yanı sıra bölge hükümetinin çalışanların maaşı da dahil olmak üzere mali taleplerinin yerine getirilmesinden sorumlu taraf konusunda da görüşler farklılık gösterdi. Şöyle ki katılımcıların yüzde 46’sı bunun merkezî hükümetin görevi olduğunu söylerken, bunların yüzde 22’si bunun bölge hükümetinin görevi olduğunu belirtti. Yüzde 32’si de bunun iki tarafın ortak sorumluluğu olduğunu düşünüyor.

Bölge tecrübesine dair olumlu bir görüş

Iraklı Araplarda Kürdistan özerk bölgesinin ekonomik anlamda ‘hâkimiyet altına alınması’ yönünde genel bir eğilim bulunmasına rağmen çoğunluğu, bölgenin deneyimlediği şeyi ‘takdir etme’ ve nispeten de olsa Irak’ın diğer bölgelerinin tecrübelerine ‘üstün tutma’ eğilimine sahip. Bu bağlamda katılımcıların sadece yüzde 9’u bölge hükümetinin, merkezî hükümete nazaran daha fazla yolsuzluk yaptığını ve kamu malını israf ettiğini düşünürken yüzde 31, bunun tam tersini düşünüyor. Katılımcıların yüzde 56’sına göre ise her iki hükümet de aynı düzeyde yolsuzluk yapıp kamu malını boşa harcıyor.

cdfe
Irak’ın Kürt şehri Erbil’in 10 km güneyinde bulunan Hurmala petrol sahasında günlük 40 bin varil petrol pompalanması bekleniyor (AFP)

Iraklı Arapların yüzde 61’ine göre Kürdistan bölgesi hükümeti, vatandaşlarına kamu hizmeti sunma konusunda merkezî hükümetten daha iyi. Bunun tersini düşünenlerin oranı ise yalnızca yüzde 6. Devletin kamu kurumlarında ve merkezî yönetimlerindeki Kürt bakanlar, yetkililer ve memurların performansına ilişkin olarak katılımcıların yüzde 21’i onların performanslarının Arap mevkidaşlarına göre ‘çok iyi veya çok daha iyi’ olduğunu söylerken, sadece yüzde 14’lük bir kesim ‘daha kötü’ olduklarını söyledi. Geri kalanlar ise vazifeyi yerine getirmedeki profesyonellik konusunda farklı çalışanların eşit olduğunu savundu.

Iraklı Araplarda Kürdistan bölgesinin ekonomik anlamda ‘hâkimiyet altına alınması’ yönünde genel bir eğilim bulunmasına rağmen çoğunluğu, bölgenin deneyimlediği şeyi ‘takdir etme’ ve nispeten de olsa Irak’ın diğer bölgelerinin tecrübelerine ‘üstün tutma’ eğilimine sahip. Bu bağlamda katılımcıların sadece yüzde 9’u bölge hükümetinin, merkezî hükümete nazaran daha fazla yolsuzluk yaptığını ve kamu malını israf ettiğini düşünüyor

Anketin en öne çıkan sonucu, Arap vatandaşlar ile Kürdistan bölgesindeki Kürt vatandaşlar arasındaki içe içe geçmişliğin ve canlı etkileşimin ortaya koymasıydı. Şöyle ki Iraklı Arapların yüzde 84’ü daha önce bölgeyi ziyaret ettiğini ifade etti ki bu, tüm beklentilerin üzerinde ve Irak’ın diğer bölgelerini ziyaret eden bölge vatandaşlarının oranından çok daha yüksek. Bu birçok sebepten kaynaklanmakla birlikte bölgedeki turizm, eğitim kalitesi ve güvenlik istikrarı bu sebeplerin başında geliyor.

Ancak bölgeyi ziyaret edenlerin yüzde 57’si bölgenin şehirlerinde ve kasabalarındaki kontrol noktalarında uygulanan güvenlik işlemlerinden memnun olmadıklarını dile getirirken, sadece yüzde 30’luk bir kesim, bölgede ‘siyasi güvenlik’ hissetmediğini belirtti. Bununla birlikte yüzde 62’si bölge halkının kendilerine yönelik muamelesini ‘iyi ve çok iyi’ olarak nitelerken, yüzde 6’sı ‘kötü’ şeklinde değerlendirdi.

Iraklı Arapların yüzde 22’sine göre Irak’ın diğer bölgelerinde ifade özgürlüğü Kürdistan bölgesine göre daha iyi iken, yüzde 14’üne göre durum tam tersi. Yüzde 54’ü ise ifade özgürlüğünün ihlali konusunda merkezî hükümet ile bölge hükümeti arasında bir fark görmüyor

İfade özgürlüğü konusunda durum farklılık gösteriyor. Nitekim Iraklı Arapların yüzde 22’sine göre Irak’ın diğer bölgelerinde ifade özgürlüğü Kürdistan bölgesine göre daha iyi iken, yüzde 14’üne göre durum tam tersi. Yüzde 54’ü ise ifade özgürlüğünün ihlali konusunda merkezî hükümet ile bölge hükümeti arasında bir fark görmüyor.

Kopyalama ve çözüm arasında

Irak’taki Arap kamuoyunun yönelimlerine göre Iraklı Arapların yüzde 75’inden fazlası Kürdistan bölgesinin Irak egemenliği altında kalması gerektiğini vurguluyor. Yarısından çoğu ise bölgenin tümüyle dağıtılıp, merkezî bir şekilde Irak’a tekrar dahil edilmesini destekliyor. Buna karşı çıkanların oranı ise sadece yüzde 18.

dfgrt
Kerkük’ün kuzeyindeki Kürt Peşmerge güçlerine mensup savaşçılar (AFP)

Bu arada katılımcıların yüzde 45’i, Kürdistan bölgesi tecrübesinin Irak’ın diğer bölgelerine de taşınmasını talep etti ki bu, Irak kamuoyunun bölgenin tecrübesine yönelik birkaç yıl önceki görüşüne bakılırsa oldukça yüksek bir oran.

Ayrıca katılımcıların yüzde 44’ü bölgede ikamet etme ve yaşama arzusunu teyit ederken, yalnızca yüzde 27’si Irak’ın diğer bölgelerinde yaşamayı tercih ettiğini dile getirdi.

Kürdistan bölgesinin idari ve ekonomik tecrübesinin kalitesini ‘itiraf etme’ ile onun ‘merkezî egemenlik’ kapsamında kalmasını ve hatta dağıtılmasını talep etme arasındaki bu görüş farklılığı, Kürdistan bölgesi tecrübesine yaklaşımda ideolojik/milliyetçi ve belki de ‘popülist’ siyasi boyutu gözler önüne seriyor. Nitekim bölgedeki yaşam koşullarının ve kamu hizmetlerinin Irak’ın diğer bölgelerine kıyasla daha iyi olduğu teyit edilirken aynı zamanda ne pahasına olursa olsun bölgenin dağıtılıp merkezî otoriteye dahil edilmesini isteyen Iraklı Arapların oranı da yüksek.

*Bu çeviri Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden yapılmıştır.

 



Lübnan açıkladı: Hamas İsrail'e roketli saldırı düzenleyenleri teslim etmeye hazır

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan açıkladı: Hamas İsrail'e roketli saldırı düzenleyenleri teslim etmeye hazır

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn cuma günü gerçekleşen Yüksek Savunma Konseyi toplantısına başkanlık etti (Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan’ın Hamas’a topraklarını ulusal güvenliğini etkileyecek ve egemenliğini ihlal edecek eylemler için kullanmaması yönünde yaptığı resmi uyarı, Lübnan-Filistin ilişkilerinin Kahire Anlaşması'nın iptaline yol açacak yeni bir aşamaya girmek üzere olduğu anlamına geliyor. Kahire Anlaşması 1987 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Selim el-Hus hükümeti tarafından iptal edilmiş, ancak Filistin koalisyonu güçlerini kucaklayan eski Suriye rejiminin, dönemin Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'a karşı savaşındaki baskısıyla yeniden yürürlüğe girmişti.

Lübnan hükümeti ile Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) arasında 1969 yılında Mısır'ın himayesinde imzalanan Kahire Anlaşması, Filistinli grupların her türlü silaha sahip olmasına izin verdiği için Lübnan’ın egemenliğinin ihlali anlamına geliyordu. Bu durum daha sonra 1975 baharında patlak veren iç savaşta Filistinli grupların Hıristiyan gruplara karşı ulusal hareketin yanında yer almasına izin vererek Lübnanlılar arasındaki uçurumu derinleştirdi.

Ancak Suudi Arabistan'ın himayesinde Taif Anlaşması'nın imzalanmasıyla siyasi koşullar değişti. Taif Anlaşması savaşın sona ermesinin bir sonucu olarak silahların meşru otoritenin elinde toplanmasını öngörüyordu. Bunu takiben, 2006 baharında Meclis Başkanı Nebih Berri'nin daveti üzerine düzenlenen ilk Ulusal Diyalog Konferansı'nda siyasi partiler Filistinlilere ait silahların kampların içinde ve dışında toplanması konusunda anlaştılar, ancak Suriye rejimi bu anlaşmanın uygulanmasını engelledi.

Yasadışı silahların toplanması ve bu silahların sadece devletin elinde bulunmasına ilişkin aynı tutum Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) 1701 sayılı kararının tüm hükümleri için de geçerli. Hizbullah'ın Gazze Şeridi’ne verdiği tek taraflı destek ve İsrail’in tepkisini yanlış hesaplaması sonucu ortaya çıkan daha önce eşi ve benzeri görülmemiş yıkımın ardından Lübnan ve İsrail arasında ateşkesin uygulanması için ABD ve Fransa tarafından desteklenen anlaşmaya verilecek bir yanıt olarak da uygulanmalı. Hizbullah'ın, Lübnan ordusunun Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü’nün (UNIFIL) desteğiyle uluslararası sınıra konuşlanmasının önünü açmak için Litani Nehri’nin güneyinden çekilme talebinin yanı sıra İsrail de ele geçirdiği birçok mevkiyi koruyarak bu konuşlanmayı engelledi.

Dolayısıyla Hamas dosyası durup dururken yeniden açılmadı. Aksine, Gazze'nin Lübnan'ın egemenliğini ihlal etmesine verdiği destek, son olarak Litani Nehri’nin kuzeyinden İsrail’in Metulla ve Kiryat Shmona yerleşim birimlerine roketli saldırı düzenlenmesi ve Lübnan ordusu tarafından basılan ve çok sayıda roket ve bunları fırlatmak için kullanılan rampalar bulunan deponun arkasında Hamas'ın olması nedeniyle ortaya çıktı.

Lübnan hükümetinin, Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın başkanlığında, Başbakan Nevvaf Selam'ın da katıldığı Yüksek Savunma Konseyi toplantısının tavsiyesine dayanarak Hamas'a yaptığı uyarı, istisnasız tüm Filistinli gruplar için geçerli bir uyarıydı. Uyarı, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın (Ebu Mazen) 21 Mayıs'ta Beyrut’a yapacağı ve Filistinlilere ait ağır ve daha hafif silahları kamplardan toplamayı amaçlayan ziyaretinin de önünü açıyor. Çünkü artık Hamas’ın Lübnan'ın güneyde istikrarı yeniden tesis etmek için savaşı sona erdirme çabalarıyla çelişen kendi gündemi çerçevesinde Lübnan’ın güneyini roket fırlatmak için kullanmasına artık izin verilmiyor.

Şarku’l Avsat'ın edindiği bilgiye göre Lübnan Devlet Güvenliği Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Hasan Şakir, Hamas'ın Lübnan'daki temsilcisi Ahmed Abdulhadi'yi beraberinde Hamas yetkililerinden Eymen Şanaa ile birlikte Devlet Güvenliği Başkanlığı’ndaki ofisinde kabul etti. Tuğgeneral Şakir, Lübnan Askeri İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Toni Kahveci’nin de hazır bulunduğu görüşmede, Abdulhadi'den Lübnan hükümeti tarafından Yüksek Savunma Konseyi’nin cuma günü yapılan toplantıdan çıkan tavsiyesi üzerine alınan kararları Hamas yönetimine bildirmesini istedi.

Tuğgeneral Şakir’in Abdulhadi'nin şahsında Hamas yönetimine iletilmesini istediği mesaj, Hamas'ı, Lübnan topraklarından egemenliği ve ulusal güvenliği ihlal eden herhangi bir saldırı gerçekleştirmekten kaçınması, mültecilerin ikamet koşullarına uyması, Lübnan yasalarına saygı göstermesi ve halen saklanmakta olan dört şüpheliyi teslim etmesi konusunda uyarı niteliğindeydi.

Öte yandan Hamas’ın mesaja yanıt verdiğini ve aranan dört kişiyi teslim etmeye hazır olduğunu ifade eden Abdulhadi, Hamas'ın Yüksek Savunma Konseyi'nin tavsiyelerine, hükümetin kararlarına ve ateşkes anlaşmasına atıfta bulunarak yaptığı tüm anlaşmalara uyduğunu ve Lübnan'ın ulusal güvenliğine zarar verecek eylemlerden kaçındığını söyledi.

Lübnan topraklarından gerçekleşen roketli saldırıların Hamas'ın merkezi bir kararı değil, bireysel bir eylemin sonucu olduğunu ve amaçlarının Lübnan'da onurlu bir şekilde yaşamak, geri dönüş hakkına sahip olmak, Lübnan yasalarına uymak ve ülkenin güvenlik ve istikrarını zayıflatacak herhangi bir eylemden kaçınmak olduğunu vurgulayan Abdulhadi, Hamas'ın roketli saldırılardan eyleme karışanların tutuklanmasından sonra haberdar olduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre aranan dört kişi de Filistin uyruklu ve bunlardan bazılarının Sayda yakınlarındaki Ayn el-Helva ve Miye Miye kamplarında saklanıyorlar. Gözaltına alınan ve iki Filistinli, birinin ise annesi Filistinli olan Lübnanlı üç kişiyle ilgili soruşturmalar ise devam ediyor.

Silah toplama kararının alındığını ve bundan geri dönülmeyeceğini vurgulayan kaynaklar, Lübnan güvenlik güçlerinin Filistinlilerin kampların dışına dağılma girişimlerine karşı koyacağını ve roket saklamak için bir sığınağa dönüştürüldüğünden şüphelenilen her yere baskın düzenleyeceğini aktardılar.

Kaynaklar, Filistinli mültecilerin yaşadığı kampların güvenliğinin Lübnan güvenlik güçlerine emanet edileceğini ve özellikle İran liderliğindeki direniş ekseninin gerilemesi ve içe kapanmasıyla birlikte bölgedeki rollerini kaybetmelerinin ardından silahların artık çatışmalarda kullanılmak ve komşu ülkelerin güvenlik ve istikrarına zarar vermekten başka bir işlevi kalmadığını belirttiler.

Hizbullah’ın silahlarının toplanması meselesinin Yüksek Savunma Konseyi toplantısında gündeme gelmediğini, ancak bunun tartışılmadığını düşünenlerin yanıldıklarını belirten kaynaklar, Filistinlilere ait silahların Hizbullah'ın silahlarıyla hiçbir bağlantısı olmadığına dikkati çekerek, Hizbullah’ın Litani Nehri’nin güneyinden çekilmeyi kabul ettiği sürece Cumhurbaşkanı Avn'ın silahların devletle sınırlandırılması konusundaki ısrarına olumlu yaklaşması, ateşkesi ihlal etmemesi, BMGK’nın 1701 sayılı kararının uygulanmasını desteklemesi ve karşılık vermekten kaçınması gerektiğini ifade ettiler. Tüm bunların İsrail'i geri çekilmeye zorlamak için devlet tarafından benimsenen diplomatik seçeneği desteklemek üzere Hizbullah’ın silahlarını müzakere masasına koymayı gerçekten istediğinin bir göstergesi olduğunu vurgulayan kaynaklar, bu yüzden Hizbullah'ın terör kartını ve angajman kurallarını kaybettikten sonra silahlarını elinde tutmaya çalışmasının yersiz olacağını söylediler.