Rai’den Hizbullah’a tepki: Hıristiyan bir cumhurbaşkanının yokluğuna sessiz kalmayacağız

Müftü Kablan, Maruni Patriği Rai’yi ABD’nin Lübnan’ı işgaline karşı durmaya çağırdı.

 Maruni Patriği Beşara Butros er-Rai, Sidney’de düzenlenen ayini yönetti. (Maruni Patrikhanesi’nin Facebook sayfası)
Maruni Patriği Beşara Butros er-Rai, Sidney’de düzenlenen ayini yönetti. (Maruni Patrikhanesi’nin Facebook sayfası)
TT

Rai’den Hizbullah’a tepki: Hıristiyan bir cumhurbaşkanının yokluğuna sessiz kalmayacağız

 Maruni Patriği Beşara Butros er-Rai, Sidney’de düzenlenen ayini yönetti. (Maruni Patrikhanesi’nin Facebook sayfası)
Maruni Patriği Beşara Butros er-Rai, Sidney’de düzenlenen ayini yönetti. (Maruni Patrikhanesi’nin Facebook sayfası)

Lübnan’daki cumhurbaşkanlığı seçim krizi, Maruni Patriği Beşara Butros er- Rai ile Caferi Müftüsü Abdulemir Kablan arasındaki başlıca meselelerden biri haline geldi. Diğer yandan cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda anlaşmaya varmak için diyalog çağrısında bulunanlar ile bu çağrıyı reddedenler arasındaki siyasi gerilim de artarak sürüyor.

Avustralya’yı ziyaret eden Rai, isim vermeden Hizbullah’a tepki gösterdi. Rai açıklamasında “Kilise, Lübnan’ı ve halkını kibrin kurbanı haline getirmeyecek ve Arap Birliği’nin tüm ailesi içinde tek bir Hıristiyan cumhurbaşkanının kasıtlı yokluğuna sessiz kalmayacaktır.”

Rai, Avustralya Maruni Piskoposluğunun Altın Jübile Ayini sırasında yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

Lübnan’da kanunlar ve anayasa, nüfuz sahibi kişiler tarafından ihlal ediliyor. Herhangi bir partinin herhangi bir üyesinin ihlalleri, faili koruyan aynı parti tarafından örtülüyor. Ülkede vergiler ve harçlar tüm vatandaşlardan değil, kasıtlı olarak aşırı güç korkusundan ya da ihmalden dolayı başka bir bölge yerine bir bölgeden toplanıyor. Sonuç olarak, çok az sayıda kamu hizmeti sağlanıyor.

Rai ayrıca Avustralya’daki Lübnanlılara hitaben “Kendinizi Lübnan kayıtlarına kaydedin ki varlığınızı sürdürün” dedi.

Kablan de Rai’ye şu yanıtı verdi:

 Millettin ortağı Patrik Rai’ye şunu söylüyorum; Lübnan’daki sorun bazı Hıristiyanların Hıristiyan bir cumhurbaşkanı istememesidir. Ekim 2019’dan bu yana yaşadığımız şey, çeşitli cephelerle ezici bir ABD işgalidir. İşgal ve kader savaşları anında ülkenin, tüm yapısına ihtiyacı vardır. Dayanışma, diyalog ve durumun birliği ulusal bir kurtarıcı zorunluluktur. Dolayısıyla siyasi yabancılaşmanın anayasayı ve hukuku geçersiz kıldığını, ülkeyi yok ettiğini söyledik. Bugün ülke, Lübnan’ın Washington ile onun uluslararası ve bölgesel grubunun önderliğinde bir çatışma anı yaşadığını inkâr edenlerle karşı karşıya. Zulüm uygulayan ve anayasayı ihlal eden etkili kişi, ülkeyi ezen savaşın vahşetine rağmen yalnızca diyalogla kurtuluşu ihmal ediyor.

rgthy
Caferi Müftüsü Kablan. (NNA)

Caferi Müftüsü Kablan sözlerine şöyle devam etti:

Gereken şey, kurtuluş tarihinin, zaferin, vatanseverliğin ve Lübnan için fedakarlıkların ve Washington liderliğindeki ablukanın bir sonucu olarak harç ve vergi kaçakçılığının kınanması değil, yabancılaşma kanserinin kınanmasıdır. Washington’ın ablukası, devleti etkiliyor, yeteneklerini felce uğratıyor. Vergi kaçıran bir bölge ya da mezhep değil. Herkes gerçeği biliyor. Washington ile devleti, ülkeyi ve ulusal ortaklığı yok etme projesini paylaşan bazı güçler dışında Lübnan’da güç fazlalığı yok. Diğerleri ise Lübnan’ın sınırlarını dünyadaki hiçbir gücün işgal etmeye kalkışmayacağı bir kaleye dönüştürdü. Kilisenin de caminin de yapması gereken, Lübnan’ın Washington'dan ve onun işgalci grubundan nelere maruz kaldığını haykırmaktır. Lübnan, halkı ve devleti, Amerika’nın Lübnan’ı işgaline kurban bırakılmamalıdır. Buradan Rai’ye şunu söylüyorum; Diyalog ve dayanışma, Lübnan’ı kurtarmak ve birçok felaketi önlemekle eş değerdir ve vatansever bir tada sahiptirler. Çünkü bunlar, bu kader savaşında Lübnan’ın en büyük ihtiyaçları arasındadır. Kader anında ülkenin ruhunu yok eden felaket kadar büyük bir başkana ihtiyacımız var. Bu nedenle yasa koyucu, Lübnan anayasasında, Temsilciler Meclisi başkanının takdir yetkisinin yanı sıra, ülkenin başkanlık düzeyindeki üstün çıkarlarının bilincinde olarak cumhurbaşkanını seçmek için anayasal yeter sayıya dikkat çekti. Mesele siyaset ve başkanlık meselesi değil, vatan meselesidir ve Lübnan, uğrunda feda edilmeye değer büyük bir vatandır.

Siyasi tavır

Diğer yandan özellikle de Meclis Başkanı Nebih Berri’nin çoğu Hıristiyan güç tarafından reddedilen diyalog daveti konusunda cumhurbaşkanlığı krizine ilişkin siyasi tavırlar aynı şekilde devam ediyor.

Bu çerçevede Lübnan Kuvvetleri Milletvekili George Akis, bir kanala şu açıklamada bulundu:

Lübnanlıların, yeni normlar oluşturmaktan uzak, her türlü yetkilendirmenin yolunu ve kökenlerini belirleyen anayasaya başvurmaları gerektiği bir dönemde, iç yetkilerin dışarıdan yerine getirilmesini beklemesi utanç vericidir.

Diyalog çağrısına yanıt vermediği için özür dilediğini yineleyen Akis, diyalogu isterlerse Lübnan Kuvvetleri olmadan sürdürmek isteyenlere de çağrıda bulundu:

Diyalog hilesi bizi yanıltmaz, umarız kimseyi de yanıltmaz. Anayasa, cumhurbaşkanının seçilmesinden önce herhangi bir diyalogdan bahsetmiyor. Bu durum, örneğin başbakan için parlamento istişarelerinin belirlenmesinde açıkça görülüyor. Diyalog zaman kaybıdır ve cumhurbaşkanlığını daha da engeller.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Akis, Ordu Komutanı General Joseph Avn’un cumhurbaşkanlığını kabul etmesiyle ilgili “Onun adını ilk ortaya koyan güçler oldu ve onun anayasayı değiştirme olasılığı olan, rızaya dayalı bir aday olmasına aldırış etmiyorlar” dedi.

Diğer yandan Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri başkanlığındaki Kalkınma ve Kurtuluş Bloğu Milletvekili Hani Kubeysi, diyaloğu reddedenleri mezhepçilikle suçlad:

 Ne yazık ki bazıları diyalogu reddediyor. Bir politikacı kürsüye çıkıyor ve inatçılığının ve mezhepçiliğinin arkasına saklanarak, ‘Başka bir Lübnanlıyla diyalog kurmayı reddediyorum’ diyor. Ülkedeki ortaklarıyla diyalogu kabul etmiyorlar. Belki de birçok ülkeyle müzakere ediyor ve dış kararları bekliyor. Hatta bu ülkelerden para bile bekliyor olabilir. Diyalogu reddetmek bölünme ve mezhepçiliği sürdürmek demektir.

Diğer yandan Hizbullah milletvekili Hasan Fadlallah, dışarısının bir cumhurbaşkanı empoze edemeyeceğini vurguladığı açıklamasında iu ifadeleri kullandı:

 Cumhurbaşkanlığı meselesiyle ilgili dışarıdan bir hareket var. Gelip fikir sunan heyetler var. Ama sonuçta kimi seçeceklerini parlamento blokları belirliyor. İrade her zaman yerli ve milli olmalıdır. Dışarıdan kim olursa olsun, halka bir başkan empoze edemez. Bazen bazılarının beş üyeli komitedekilerin halktan birini istediklerini söylediklerini duyuyoruz. ABD yönetiminin başka bir ismi reddederek veya destekleyerek uyguladığı bir baskı var, bazı bloklara baskı yapabiliyorlar. Yerel bazı araçlarla engelleme kabiliyetleri olabilir ama cumhurbaşkanını dayatamazlar.

Hizbullah’taki Özgür Meslekler Birimi’nin düzenlediği toplantıda ise Fadlallah sözlerine şöyle devam etti:

Hiçbir siyasi blok, anayasal çoğunluğa sahip değil. 12 oturum yaptık ama başkan seçilemedi. Ülkede farklı ve bölünmüş durumdayız. Cumhurbaşkanlığı için siyasi güçler oturup belirli bir isim üzerinde ortak paydada uzlaşmaya varmazlarsa, bir cumhurbaşkanı seçilmeden konu tekrarlanacak. Hiçbir seçim deneyimi bir sonuç vermedi. Açık oturum talep edenlerin kendilerine, açık oturumun ne anlama geldiğini, bu konuda nelerin değişeceğini soruyoruz. 12 oturum boyunca bir cumhurbaşkanı çıkaramadığımızı unutmayın. Çünkü meclisin ve ülkenin yapısı biliniyor. Hiç kimse kendi fikrini diğerine dayatamaz. Kendi fikrimizi başkalarına empoze edebileceğimizi iddia etmiyoruz. Kimsenin de kendi fikrini bize empoze etmesini kabul etmiyoruz.



İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.