Suriye’deki çeşitli askeri güçler hangi bölgeleri kontrol ediyor?

Suriye rejim güçleri (Reuters-Arşiv)
Suriye rejim güçleri (Reuters-Arşiv)
TT

Suriye’deki çeşitli askeri güçler hangi bölgeleri kontrol ediyor?

Suriye rejim güçleri (Reuters-Arşiv)
Suriye rejim güçleri (Reuters-Arşiv)

Suriye güçleri, 2011’de rejime karşı başlayan protesto hareketinin yıkıcı bir çatışmaya dönüşmesinin ardından ülkede geniş bir bölümü kaybettikten sonra, topraklarının büyük bölümünde kontrolü yeniden ele geçirdi.

Ancak ülkedeki birçok bölgede hala farklı güçler mevcut.

Peki, çoğu uluslararası ya da bölgesel desteğe sahip olan bu askeri güçler, Suriye’de hangi bölgelerde kontrol sağlıyor?

Rejim güçleri

Çatışmanın ilk yıllarında, rejim güçleri ülkenin büyük kısmını muhalif gruplara ve YPG gibi Kürt güçlere, ardından da DEAŞ’a kaptırdı.

Ancak Eylül 2015’te gerçekleşen Rusya’nın müdahalesi, sahadaki güç dengesinin yavaş yavaş rejim lehine değişmesine yardımcı oldu.

Suriye rejimi, Rusya’nın koruması, İran ve Hizbullah’ın askeri desteği ile artık Şam, Hama, Halep ve Humus gibi büyük şehirler de dahil olmak üzere ülkenin yaklaşık yüzde 70’ini kontrol ediyor.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) göre, bu şehirlerden olan Humus’ta, dün Harp Okulu’nun mezuniyet töreni sırasında silahlı insansız hava araçlarıyla (SİHA) düzenlenen saldırıda 123 kişi hayatını kaybetti.

Rejim güçleri, Şam ve kırsalının yanı sıra güneydeki Suveyda, Dera ve Kuneytra valiliklerini yönetiyor. Orta kesimdeki Humus ve Hama’yı, batıdaki Tartus ile Lazkiye’nin büyük bölümünü de bu güçler kontrol ediyor.

Aynı zamanda, kuzeyde Halep’in büyük kısmı, Rakka’nın güney kırsalının bir bölümü (kuzeyde) ve Deyr-i Zor’un (doğuda) yarısında da kontrolü elinde tutuyor.

FOTO: Suriye rejim güçleri (AFP-Arşiv)
Suriye rejim güçleri (AFP-Arşiv)

Rejim güçleri, kendilerine bağlı Ulusal Savunma Güçleri gibi yerel grupların yanı sıra Afgan, Pakistanlı, Iraklı milisler ve Hizbullah gibi İran’a yakın diğer gruplar tarafından da destekleniyor.

Esed güçleri, ağırlıklı olarak Deyr-i Zor’daki El-Verd, El-Taim, Eş-Şula ve Nişan petrol sahalarını, Rakka’daki El Sevra sahasını ve Humus'taki Cezal petrol sahasını kontrol ediyor.

Aynı zamanda en büyük doğalgaz sahası olan Şaar sahası ile Humus’taki Sadad ve Arak sahalarını da elinde bulunuyor.

Rejim kontrolündeki bölgelerde, Rus askerlerinin konuşlandığı çok sayıda nokta bulunuyor.

Moskova’ya göre, son yıllarda 63 binden fazla Rus askeri Suriye’deki askeri operasyonlara katıldı.

Şu anda, Suriye’de kaç Rus askerinin bulunduğu bilinmiyor.

Suriye’de önemli iki Rus askeri üssü var. Bunlardan ilki, sahil kenti Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü.

Bir diğer üs ise, ağırlıklı olarak bir Rus şirketinin yatırım yaptığı Tartus Limanı’nda bulunuyor.

Kürt güçler

YPG, rejim güçlerinin büyük bir kısmından çatışmasız bir şekilde çekilmesinin ardından, 2012 yılında kendi etki alanlarında Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi kurulduğunu duyurdu.

Bu alanlar, YPG unsurlarının, ABD’nin desteğiyle DEAŞ ile mücadele amacıyla şiddetli çatışmalara girmesinin ardından yavaş yavaş genişledi.

2015 yılında ise, Kürt ve Arapların yanı sıra Süryani ve Ermeni Hristiyanları da içeren YPG’nin omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kuruldu.

DEAŞ’a karşı mücadelenin öncülüğünü yapan SDG, bugün Suriye topraklarının yaklaşık yüzde 30’unu kontrol ediyor ve Suriye ordusundan sonra en fazla toprağı kontrol eden ikinci askeri güç olarak kabul ediliyor.

Bugün bu güçler, Kamışlı ve Haseke şehirlerindeki kurumlar aracılığıyla, rejim güçlerinin birkaç mahallede bulunduğu Haseke’yi (kuzeydoğu) kontrol ediyor.

Aynı zamanda, yıllarca DEAŞ’ın kalesi olarak bilinen Rakka’nın büyük bir kısmını ve ayrıca Halep’in kuzeydoğu kırsalının bir bölümünü ve Deyr-i Zor’un yarısını da kontrol altında tutuyor.

SDG, ülkenin en büyüğü olan Ömer, Deyr-i Zor’daki Tanak ve Cafra’nın yanı sıra Haseke ve Rakka’daki daha küçük petrol sahaları da dahil olmak üzere Suriye’nin en önemli petrol sahalarını kontrol ediyor.

Buna ek olarak, Deyr-i Zor’da Conico gaz sahaları ve Haseke’de İsveç gaz sahaları da var.

ABD güçleri, DEAŞ’a karşı oluşturulan Uluslararası Koalisyon içinde, SDG’nin kontrolündeki bölgelerde bulunan çeşitli üslerde konuşlu durumda.

Ayrıca, Suriye’nin güneyinde 2016 yılında kurulan El-Tanf üssünde de ABD güçleri bulunuyor.

Bu üs, Ürdün-Irak sınırına yakın bir konumda olup, Bağdat-Şam yolu üzerinde bulunması nedeniyle stratejik öneme sahip.

Türkiye ve ona yakın bazı muhalif gruplar

Türkiye, 2016 yılından bu yana, kendisine yakın olan bazı Suriyeli muhalif gruplarla birlikte, ülkenin kuzeyinde özellikle de YPG’yi hedef alarak, örgütü sınırlarından uzaklaştırmak amacıyla birçok askeri harekat düzenledi.

Türk güçleri ve ona yakın bu gruplar, Halep’in kuzeydoğu kırsalındaki Cerablus’tan batı kırsalındaki Afrin’e kadar uzanan, El Bab ve Azez gibi büyük şehirlerin içinden geçen bir sınır şeridini kontrol ediyor.

türk

Ayrıca, sınır şehirleri Rasulayn ve Tel Abyad arasında 120 kilometre uzunluğunda ayrı bir sınır bölgesi de kontrolleri altında.

Ankara’nın desteklediği ‘Suriye Milli Ordusu’ olarak bilinen gruba bağlı güçler arasında, Şam yakınlarındaki en önde gelen muhalif olarak kabul edilen ‘Ceyşu’l İslam’ gibi muhalif unsurlar da yer alıyor.

Bu gruplar arasında, ağırlıklı olarak ülkenin kuzeyinde faaliyet gösteren Sultan Murad Tümeni, Hamza Tümeni ve Süleyman Şah Tümeni gibi gruplar bulunuyor.

Heyetu Tahriru’ş Şam

Heyetu Tahriru’ş Şam (eski adıyla El Nusra Cephesi), rejim güçlerinin Rusya’nın desteğiyle yürüttüğü askeri operasyonlar nedeniyle yavaş yavaş birçok bölgeyi kaybetti.

Şu anda, İdlib’in (kuzeybatı) yaklaşık yarısı ile komşu Halep, Hama ve Lazkiye vilayetlerinin sınırlı bir kısmını kontrol ediyor.

Bölgede daha az etkili olan grupların yanı sıra Uygur unsurları da içeren Türkistan İslam Partisi gibi güçleri giderek azalan diğer gruplar da bulunuyor.

DEAŞ

2014 yılında Suriye ve Irak’ta geniş alanları kontrol altına alan radikal örgüt, 2019 yılında tüm kontrol alanlarını kaybedene kadar, her iki ülkede de art arda yenilgiler yaşadı.

FOTO: DEAŞ unsurları (AFP-Arşiv)
DEAŞ unsurları (AFP-Arşiv)

O tarihten bu yana DEAŞ’ın 4 lideri öldürüldü, ancak örgütün uyuyan hücrelerinin üyeleri sınırlı da olsa, hala çeşitli taraflara saldırılar gerçekleştirebiliyor.

DEAŞ, geniş yüzölçümüne sahip ve çoğunluğu ıssız olan Suriye çöl bölgesindeki rejim güçlerine yönelik saldırıları sıklıkla üstleniyor.

Örgüt unsurları, Deyr-i Zor’da halen faaliyet gösteriyor ve rejim güçleri ile SDG’ye karşı saldırılar düzenliyor.



Sudan'da iki hükümet... Çözüm mü, bölünme mi?

Geçtiğimiz temmuz ayında Omdurman'daki bir çarşı (AFP)
Geçtiğimiz temmuz ayında Omdurman'daki bir çarşı (AFP)
TT

Sudan'da iki hükümet... Çözüm mü, bölünme mi?

Geçtiğimiz temmuz ayında Omdurman'daki bir çarşı (AFP)
Geçtiğimiz temmuz ayında Omdurman'daki bir çarşı (AFP)

Sudan'da iki hükümetin varlığı, iç ve dış çevrelerde akıllardan uzak bir ihtimal değildi. Bu senaryo, Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında savaşın patlak vermesinden yaklaşık bir yıl sonra, barışçıl bir çözüm için herhangi bir vizyon veya işaretin ufukta görünmemesi nedeniyle, olası birkaç senaryodan biri olarak ortaya atıldı.

ABD Barış Enstitüsü (USIP) Nisan 2024'te, Kenya'nın başkenti Nairobi'de, savaşa karşı olan geniş bir yelpazedeki siyasi ve sivil güçlerin katılımıyla bir çalıştay düzenledi. Çalıştayda savaşın gidişatı ve nereye varacağı değerlendirildi ve olası senaryolar incelendi.

Çalıştayda 3 senaryo ortaya kondu; İlki, savaşın, çatışmanın iki tarafından biri olan Sudan ordusu veya HDK’nin askeri zaferiyle sona ermesi idi. Ancak bu seçenek, savaşın niteliği ve dış müdahalelerin açıkça ortaya çıkması nedeniyle dışlandı.

frgty6u7
Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında Hartum'da yaşanan çatışmalarda ağır hasar gören bina (AFP)

İkinci senaryo, müzakere ve savaştı. Bu senaryoda, sahadaki güç dengesinde radikal bir değişiklik ya da ‘zayıf denge’ meydana gelir ve müzakere masasında savaşın durdurulması yönünde bir adım atılır. Her iki taraf da çatışmalardan yorgun düşmüş olsa da, ordu ve İslamcı müttefiklerinin, düşmanlıkları durdurmayı ve sivilleri koruyarak insani yardım ulaştırmayı amaçlayan Cidde Platformu’na defalarca ret cevabı vermeleri nedeniyle, bu seçenek o dönemde mümkün olmadı.

Çalıştayda yapılan uzun tartışmaların ardından odaklanılan üçüncü senaryo, Sudan'da iki hükümetin varlığıdır. Bu senaryo en olası olanıdır ve ülkedeki çatışmaların şiddetini azaltabilir ve taraflar arasında müzakere masasına oturmak için yollar açabilir.

Geçtiğimiz hafta, Sudan Kurucu İttifakı, HDK Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) başkanlığında, ülkenin batısındaki Güney Darfur eyaletinin başkenti Nyala'yı merkez alan paralel bir hükümet kurduğunu duyurdu. Ancak, ülkeyi bölünmeye maruz bırakma korkusuyla, resmi devlet kurumları dışında herhangi bir otorite kurulmasına bölgede önceden karşı çıkılmıştı.

Siyasi analist Mahir Ebu’l Cuh, Port Sudan ve Nyala'da meşruiyet için çekişen iki hükümetin varlığının artık bir gerçek olduğunu ve her ikisinin de meşru olmadığını, bu nedenle herhangi bir yasal tanıma olmaksızın ele alınacağını söyledi.

dfrgty6
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, askerleriyle birlikte daha önceki bir Hartum ziyareti sırasında (Arşiv – Sudan ordusu sayfası)

Ebu’l Cuh, “Arap ve Afrika ülkeleri Sudan'ın bölünmesini istemiyor ve bölünmeye izin vermeyecek. Böylece bölgede parçalanmanın önü açılmayacak” ifadelerini kullandı.

Ebu’l Cuh, “Port Sudan'da ordunun liderliğindeki fiili hükümetin para birimi ve kimlik belgelerinin değiştirilmesi ve kontrol ettiği bölgelerde lise sınavlarının yapılmasıyla ilgili olarak attığı adımlar, HDK’yi bir ittifak kurmak ve paralel bir otorite oluşturmak için gerekçeler ve mazeretler bulmaya itti” dedi.

Siyasi analist Ebu’l Cuh, uluslararası toplumun ‘Sudan'da iki hükümetin varlığının çatışmanın sonucu olduğunu; nedeni olmadığını, çözümün her iki tarafın da varlığında yattığını ve bunun bölgesel ve uluslararası tarafların çıkarlarına uygun olduğunu anladığını, bu nedenle her iki hükümetle de muhatap olunmasının muhtemel olduğunu’ belirtti.

Ebu’l Cuh, ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır'dan oluşan dörtlünün ertelenen toplantısının amacının ‘bölge ülkelerinin endişelerini ve çıkarlarını uzlaşma formülüyle ele almak, bunları krizin çözümüne katkıları çerçevesinde değerlendirmek ve ateşkesle başlayıp Sudan'da demokratik federal sivil yönetimin yeniden tesis edilmesiyle devam etmek’ olduğunu bildirdi.

Ebu’l Cuh, HDK’nin ‘taktiksel’ bir çerçeve içinde ‘iki hükümetin varlığı’ senaryosunu hedeflediğini ve bunun amacının ‘müzakerelerin (eğer gerçekleşirse) fiili durum olarak iki otorite arasında veya her iki tarafın askeri liderleri arasında yapılması’ olduğunu söyledi.

Siyasi ve askeri analist Hüsameddin Bedevi ise Sudan'da iki hükümetin varlığının, uluslararası toplumun barışçıl çözüm şansını artıracağını düşündüğü bir senaryo olduğunu, ancak aynı zamanda düşmanlığın ileri aşamalarına ve çatışmanın uzamasına yol açabilecek olumsuz sonuçlar doğurabileceğini ifade etti.

Bedevi, “Silahlı çatışmanın devam etmesi ve uluslararası aktörlerin çekişmeleri, tarafları kontrol haritasını genişletmeye ve kendi sosyal çevrelerini temsil eden bölgelerde askeri varlık göstermeye itti” dedi.

Bedevi, “Her iki taraf da uluslararası meşruiyet arıyor ve kontrolündeki bölgelerde sivilleri koruduğu mesajını dünyaya iletmeye çalışıyor” diye konuştu.

Diğer yandan Darfur Bölgesi Valisi ve Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi, HDK tarafından ilan edilen paralel hükümetin bir veya iki yıl devam etmesi halinde fiili bir hükümet haline geleceğini ve uluslararası alanda tanınacağını, insani yardımların ulaştırılmasını kolaylaştırmak için ateşkesin dayatılacağını söylemişti.