Lübnan Dışişleri Bakanı Şarku'l Avsat'a konuştu: İsrail savaşın kapsamını genişletmemeli... Hizbullah'tan İsrail'e saldırmama konusunda söz aldık

Lübnan’ın Arap ülkelerinin ‘cesurca’ tutumlarıyla uyumlu bir tutum içerisinde olduğunu vurgulayan Lübnanlı Bakan, İsrail’le sınırlar konusunda 1949 tarihli Ateşkes Anlaşması’nın altını çizdi

Lübnan Dışişleri ve Göçmenler Bakanı Abdallah Buhabib, Washington'dan Şarku’l Avsat’ın sorularını yanıtladı (Şarku’l Avsat)
Lübnan Dışişleri ve Göçmenler Bakanı Abdallah Buhabib, Washington'dan Şarku’l Avsat’ın sorularını yanıtladı (Şarku’l Avsat)
TT

Lübnan Dışişleri Bakanı Şarku'l Avsat'a konuştu: İsrail savaşın kapsamını genişletmemeli... Hizbullah'tan İsrail'e saldırmama konusunda söz aldık

Lübnan Dışişleri ve Göçmenler Bakanı Abdallah Buhabib, Washington'dan Şarku’l Avsat’ın sorularını yanıtladı (Şarku’l Avsat)
Lübnan Dışişleri ve Göçmenler Bakanı Abdallah Buhabib, Washington'dan Şarku’l Avsat’ın sorularını yanıtladı (Şarku’l Avsat)

Lübnan Dışişleri ve Göçmenler Bakanı Abdallah Buhabib, İsrail'in Gazze Şeridi ve çevresinde Hamas Hareketi ile arasındaki savaşın kapmasını genişletmemesi gerektiğini söyledi. Gazze Şeridi'nde patlak veren son olayları ‘tehlikeli’ olarak nitelendiren Lübnanlı Bakan, bu durumun İsrail'in ‘kibrinden ve Filistin halkına yönelik aralıksız devam eden düşmanlığından’ kaynaklandığını belirtti.

Hizbullah'ın pazar sabahı Suriye ve İsrail sınırlarının birleştiği Golan Tepeleri’nin dibinde bulunan Şebaa Çiftlikleri’ndeki İsrail mevzilerine saldırdığını duyurmasından önce Washington'da Şarku'l Avsat'ın sorularını yanıtlayan Bakan Buhabib, Lübnan hükümetinin İsrail Lübnan'ı ‘taciz etmedikçe’ Hizbullah'tan Gazze savaşına müdahale etmeyeceği yönünde söz aldığını söyledi.

Gazze Şeridi'nde patlak veren son olayları ‘tehlikeli’ olarak nitelendiren Lübnanlı Bakan, bu durumun İsrail'in ‘kibri ve Filistin halkına yönelik aralıksız devam eden düşmanlığından’ kaynaklandığını belirtti. Lübnan’ın gelişmeler karşısında Arap ülkelerinin ‘cesurca’ tutumlarıyla uyumlu bir tutum içerisinde olduğunu vurgulayan Buhabib, Hizbullah'ın Lübnan hükümetinin çözebileceği Lübnan’a ait bir sorun olmaktan ziyade bölgesel bir sorun olduğunu kabul ettiğini kaydetti.

Lübnan-İsrail kara sınırlarının çizilmesi meselesine değinen Buhabib, bu sınırların 1923 yılında çizildiğini ve 1949 Ateşkes Anlaşması'nda da yer aldığını hatırlatarak Lübnan hükümetinin ‘Mavi Hat’tı sınır olarak görmediğini’ sözlerine ekledi.

ABD Başkanı Joe Biden'ın Enerji ve Altyapıdan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Amos Hochstein'ın iki ülke arasındaki deniz sınırlarıyla ilgili anlaşmaya varılmasından sonra kara sınırları üzerinde anlaşma sağlama çabalarının şu an devam eden savaş sona erene kadar ‘askıya alındığını’ da sözlerine ekledi.

Öte yandan ülkesinde cumhurbaşkanlığına aday olmayı düşünmediğini belirten Buhabib, ‘er ya da geç’ cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağını kaydetti. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'ni (UNHCR) ‘imparatorluk’ olarak nitelendiren Buhabibi UNHCR’nin Suriyeli mültecilerin Lübnan'a akınıyla ilgili tutumunu şiddetle eleştirdi. Lübnan’daki Suriyeli mülteci sayısının yaklaşık iki milyona, yani Lübnanlıların sayısının yüzde 50'sine ulaştığını ifade eden Buhabibi, Lübnan'ın aynı zamanda yaklaşık yarım milyon Filistinli mülteciye de ev sahipliği yaptığını hatırlatarak, Batı’nın, Arap ülkelerinin Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed yönetimindeki Suriye hükümetine yönelik açılımını durdurmak amacıyla ‘yoğun baskı uyguladığına’ işaret etti.

ABD'den Lübnan'a dönmek üzereyken Washington’daki bir kafede Şarku’l Avsat’a alelacele röportaj veren Lübnan Dışişleri Bakanı’nın açıklamaları sık sık bazı üst düzey yetkililerle yaptığı telefon görüşmeleri nedeniyle kesintiye uğradı.

Şarku’l Avsat’ın Lübnan Dışişleri ve Göçmenler Bakanı Abdallah Buhabib ile yaptığı röportajın tamamı:

- Artık herkes Gazze'de olup bitenleri izliyor. Bir savaş ilan edildi. Lübnan’ın yanı sıra tüm bölgede, 50 yıl önce olduğu gibi geniş çaplı bir savaşa sürüklenme endişesi hakim. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

- Tüm bu olanlar son derece tehlikeli. Olaylar İsrail'in kibrinin bir sonucu. Çünkü İsrail, Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta 2002'de düzenlenen Arap Birliği Zirvesi’nde kabul edilen ‘1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin kurulması, Filistinli mültecilerin sorununa adil çözüm bulunması, İsrail'in, Suriye'de Golan Tepeleri ile Lübnan'ın güneyinde işgal ettiği topraklardan çekilmesi, karşılığında da Arap ülkelerinin İsrail'i tanıması ve ilişkilerini normalleştirmesini’ öngören iki devletli barış planını reddediyor. Şu an İsrail ve özellikle mevcut hükümeti, uzlaşmazlık, kibir, küçük görme ve Filistin halkına ve hem Hıristiyanların hem de Müslümanların Kudüs'teki kutsal mekanlarına karşı hız kesmeden sürdürdüğü saldırılarıyla öne çıkıyor. Tüm bunların sonucu şu an tanık olduklarımız dışında olamazdı. Elbette hiçbirimiz Gazze Şeridi’nden böyle bir tepkinin gelmesini beklemiyorduk ama gözlemciler bir noktada olayların patlak vermesinden korkuyordu ve korkulan oldu.

- Lübnan'ın ve özellikle Hizbullah'ın bu savaşa sürüklenmesinden korkmuyor musunuz?

- Bugün yurt dışında olsam da Hizbullah'ın olan bitene müdahale etmeyeceğine dair söz verdiği  Başbakan ile iletişim halindeyim. Hizbullah, İsrail bizi taciz etmediği sürece olaylara müdahale etmeyecek. Bugün İsrail, kendini savunuyor, ancak savaşın kapsamını büyütmemeli ve genişletmemeli. Eğer savaşın kapsamı genişlerse o zaman ne olacağını ancak Allah bilir.

- Bu durum, halihazırda oldukça kırılgan bir halde olan Lübnan için tehlike oluşturmuyor mu?

Bakın, Lübnan’ın resmî kurumlarının zayıfladığına şüphe yok fakat güvenlik istikrarlı, ordumuz görevinin başında, iç ve dış politika devam ediyor. Hükümet çalışmalarını sürdürüyor ve görevlerini yerine getiriyor. Elbette birtakım sorunlarımız var ama Lübnan hükümetinin tutumları tüm Lübnan'ı temsil ediyor.

Arap ülkelerinin cesurca tutumu

- Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve diğer Arap ülkeleri, bir an önce ateşkes yapılması ve Filistinlilerin haklarını garanti eden barış anlaşması görüşmelerine dönüş çağrısında bulunmaya başladılar. Lübnan Arap ülkelerinin çağrıda bulundukları talepleri açıkça destekliyor mu?

Lübnan'ın ve diğer Arap ülkelerinin taleplerinin aynı olduğuna şüphe yok, ancak bunlar en başta Lübnan'ın talepleridir. Çünkü kendi varlığına ve kendi gücüne sahip, bağımsız bir Filistin devletinin kurulması bizim de çıkarımızadır. Bölgedeki her barış Lübnan’ın yararınadır. Bu yüzden Arapların bu cesurca tutumunu destekliyoruz. Ayrıca BM’yi barış sürecini yeniden başlatmaya ve iki devletli çözümün yeniden masaya yatırılması konusunda cesur bir karar almaya çağırıyoruz.

- Lübnan, deniz sınırlarının çizilmesiyle ilgili İsrail'le bir anlaşma yaptı. Kara sınırıyla ilgili başka bir anlaşmaya varılması konusunda da hareketlik başladı. Ancak Gazze'deki son gelişmeler bu hareketliliği etkiledi. Sizce bundan sonra ne olur?

Meselenin Lübnan ile İsrail arasındaki sınırların tanınması ya da netleştirilmesiyle ilgili olduğuna şüphe yok. Zira sınırlar 1923 yılında çizildi. Ancak uluslararası toplumun zamanı olmayacağı için sınır meselesiyle ilgili görüşmeler ertelenecektir. Şu an bunun sırası değil, çünkü önemli olan ateşkesin sağlanması ve barış sürecinin başlaması.

- Amos Hochstein’ın (görüşmelerle ilgili) son icraatı ne oldu?

Sınırların çizilmesine ilişkin görüşmeler bir süre önce başladı. Bu görüşmelere İsrail katılmadı. Biz de onlarca yıldır sıkıntı içinde olan Güney Lübnan'daki sorunların hafifletilmesiyle ilgileniyoruz. Bu sebeple BM’den ve ABD'den 1923 yılında Filistin ile Lübnan arasında çizilen ve 1949 yılında BM himayesinde Yunanistan'ın Rodos adasında imzalanan Ateşkes Anlaşması'nda yer alan sınırların netleştirilmesi konusunda bize ve İsrail'e yardım etmelerini istedik.

Lübnan’ın sınırları nerede başlayıp nerede bitiyor?

Lübnan, bu sınırlar üzerinde ısrarcı mı? Zira bazı noktalarda net görüş ayrılıkları var.

Biz Mavi Hat'tı bir sınır olarak görmüyoruz, daha ziyade İsrail’in 2000 yılında geri çekildiği çizgi olarak görüyoruz. Bu nedenle ateşkes anlaşmasıyla çizilen sınır üzerinde ısrar ediyoruz. BM’nin arabuluculuğunda İsrail’le bazı noktalarda anlaştık. Bu yüzden Güney Lübnan’a biraz olsun huzur getirmek için çalışmaları tamamlamaya çabalıyoruz.

- Peki, ABD, Lübnan'ın bu görüşü ya da yaklaşımına karşı anlayışlı mı?

Amos Hochstein bunu dile getirdi ama sonuçta karar verecek olan İsrail'dir. Eğer İsrail istemezse onu buna zorlayamayacaklarını söylüyorlar. Artık Gazze'de ve çevresindeki çatışmalar duruncaya kadar her şey ertelenmiş durumda.

- ABD de dahil olmak üzere Lübnan devletinin Hizbullah’ın elinde olduğunu, dolayısıyla kararın Lübnan devleti tarafından değil, Hizbullah tarafından alındığını söyleyenler var. Bu konuda söyleyeceksiniz?

Bu söylemin temel bir dayanağı yok. Çünkü deniz sınırlarının çizilmesine ilişkin anlaşma mevcut Lübnan hükümetiyle yapıldı. O dönem cumhurbaşkanımız vardı. Şu an bir cumhurbaşkanımız yok ama er ya da geç bir cumhurbaşkanı seçeceğiz.

- Ne zaman?

Bilmiyorum. Bununla ilgili bir fikrim de yok. Ben milletvekili değilim ve bu konuyla ilgilenmiyorum.

“Cumhurbaşkanlığına aday değilim”

- Lübnan'daki her Maruni Hıristiyan, doğuştan cumhurbaşkanlığına adaydır. Siz de aday mısınız?

Asla. Ben aday değilim. Emekli olmayı ve son günlerimin tadını çıkarmak için cumhurbaşkanının seçilmesini ve hükümetin kurulmasını bekliyorum.

- Lübnan, yalnızca güney sınırı nedeniyle değil, aynı zamanda Suriye savaşı nedeniyle de kırılgan bir durumda. Son dönemde on binlerce, belki de yüzbinlerce Suriyeli mülteci Lübnan'a akın etti. Bu yoğun mülteci akışı ülkede büyük bir gerginliğe neden oldu. Bu akım neden birden yaşandı?

FOTO: Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib Washington'da röportaj verdiği sırada açıklamaları sık sık gelen telefon görüşmeleriyle bölündü (Ali Barada)
Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib Washington'da röportaj verdiği sırada açıklamaları sık sık gelen telefon görüşmeleriyle bölündü (Ali Barada)

Batılı ülkelerin uygulanan yaptırımlar nedeniyle Suriye ekonomisi çok kötü bir halde. Bundan dolayı köyünde işsiz yaşayan herkes göç etmek ister. Biz Lübnanlılar  bu durumu herkesten çok daha iyi biliriz. Çünkü siyasi ya da güvenlik nedenlerinden ziyade ekonomik nedenler yüzünden yurtdışına göç eden milyonlarca insanımız var. Neden geldiklerini anlıyoruz ama artık dayanamıyoruz. Lübnan’da iki milyon Suriyeli mülteci var. Bu sayı Lübnan'ın şu an beş milyon olan, ancak bir milyonu yurtdışında bulunan nüfusunun neredeyse yarısına denk geliyor. Şu an Lübnan’da 4 milyon Lübnanlı, 2 milyon Suriyeli ve yarım milyon da Filistinli var. Lübnan bunu kaldıramaz. Yaşanan sorunların aslında yaşanmaması gerekiyor. Çünkü uluslararası bir anlayış olmalı. BM, UNHCR'nin Lübnan'daki mültecilere para vermesi konusunda ısrar ettiği sürece, bu kişiler Lübnan'da kalacak ve ödemeler az da olsa geri dönmeyecekler. UNHCR ve Batılı ülkeler, bu kişileri siyasi mülteci olarak görüyor, ancak esasında öyle değiller.

“UNHCR imparatorluğu”

- Yani UNHCR’nin Lübnan için tehdit oluşturduğunu mu söylüyorsunuz?

Tehlike oluşturduğunu söylemiyorum ama çalışma şekli Lübnan'daki Suriyeli mültecilerin sayısını artırıyor. BM, kimin ekonomik mülteci, kimin siyasi mülteci olduğunu anlamak için Lübnan devleti ve hatta Suriyeli yetkililerle iş birliği yapsa UNHCR’ye fazla iş kalmayacak. UNHCR, bugün bir imparatorluk. Lübnan'daki durumu anlamalarını önemsiyoruz. Biz hükümet olarak, cumhurbaşkanından dışişleri ve içişleri bakanına kadar bu yıl ve geçtiğimiz yıl mültecilerle ilgili yaptığımız tüm toplantılarda BM’yi bu şekilde devam edemeyeceğimiz konusunda uyardık. Ancak Batı ülkeleri aynı tutumlarını sürdürmekte ısrarcılar.

Batı’nın baskısı

- Arap ülkeleri Lübnan'ın sorunlarının çözümüne nasıl katkıda bulunabilir? Lübnan'ın yaşadığı bu sorunların çözümü için önde gelen Arap ülkeleriyle iletişim halinde misiniz?

Suriye ile Arap İrtibat Komitesi, Arap Birliği (AL) ve AL Genel Sekreteri ile birlikte beş ülkeden oluşuyor. Lübnan da bu ülkelerden biri. Komite çalışmaları başlarda coşkuyla başladı ama Batı ülkeleri, Suriye rejimine hiçbir taviz verilmemesi ve Suriye’nin AL üyeliğine geri dönmesiyle yetinilmesi konusunda komiteye yoğun bir baskı uyguladı.

Hizbullah

- Lübnan hükümetinin Arap ülkeleriyle arasını düzeltmeye yönelik girişimleriniz var mı?

Arap ülkeleriyle ilişkilerimiz iyi. Aramızda kesintisiz bir iletişim ve kalıcı iş birliği var. Biz Hizbullah'ı, Lübnan hükümetinin çözebileceği sadece Lübnan’a ait bir sorun olarak değil, bölgesel bir sorun olarak görüyoruz. Dolayısıyla bu konuda daha iyi bir anlayış olduğunu söylemek istiyorum. Buna karşın birlikte nasıl yaşayacağımız konusunda da mutabakatın sağlanması amacıyla daha fazla çalışma yapılması gerekiyor. Arap ülkeleri, özellikle de Körfez ülkeleri, Lübnan'ın eski haline dönmesini umuyorlar. Umarım bir cumhurbaşkanımız, bir hükümetimiz olur ve bir barış anlaşmamız olur ve hiçbir güvenlik sorunu yaşanmaz. Ama bugün Filistin'de yaşananlardan sonra başarılı bir barış süreci olursa, bunun Lübnan'a da faydası olacaktır.



Irak'taki büyük bir doğalgaz sahasındaki çalışmalar İHA saldırısının ardından askıya alındı

Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
TT

Irak'taki büyük bir doğalgaz sahasındaki çalışmalar İHA saldırısının ardından askıya alındı

Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)

Irak Kürdistanı'ndaki Kormor gaz sahasındaki mühendisler, dün yaptıkları açıklamada, insansız hava aracı (İHA) saldırısının sahadaki faaliyetlerin askıya alınmasına neden olduğunu duyurdular.

Kürdistan Bölgesi Doğal Kaynaklar ve Elektrik Bakanlıkları ortak bir açıklamada, saldırının ardından bölgedeki tüm elektrik santrallerine gaz arzının durdurulduğunu açıkladı. Güvenlik kaynakları, sahadaki depolama tanklarını vuran saldırının yangına yol açtığını ve bazı işçilerin yaralandığını bildirdi.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre bir işçi, çalışanların daha fazla saldırı korkusuyla sığındıkları sahadaki sığınağın içinden, "Bir İHA, sahadaki büyük bir gaz depolama tesisine saldırarak büyük hasara yol açtı ve yangın hala devam ediyor" dedi. Rudaw'ın X internet sitesinde yayınladığı bir videoda, saldırının ardından bölgeden dumanların yükseldiği görülüyor

Ortak açıklamada, iki bakanlıktan ve sahayı işleten BAE merkezli şirket Dana Gas'tan ekiplerin şu anda olay yerinde inceleme yaptığı belirtildi. Saldırının faillerinin kimliği henüz belirlenemedi.

Bu, son günlerde sahaya yapılan ikinci İHA saldırısı. Pazar akşamı, Irak Kürt güvenlik güçleri, sahaya ulaşmasını engellemek için bir İHA’yı düşürdü.


Lübnan, İran'ın Hizbullah'ın silahlarına ilişkin ısrarını reddetti

Meclis Başkanı Nebih Berri, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'yi kabul etti, (Temsilciler Meclisi Başkanlığı)
Meclis Başkanı Nebih Berri, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'yi kabul etti, (Temsilciler Meclisi Başkanlığı)
TT

Lübnan, İran'ın Hizbullah'ın silahlarına ilişkin ısrarını reddetti

Meclis Başkanı Nebih Berri, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'yi kabul etti, (Temsilciler Meclisi Başkanlığı)
Meclis Başkanı Nebih Berri, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'yi kabul etti, (Temsilciler Meclisi Başkanlığı)

Lübnan dün, İran'ın Hizbullah'ın silahlarına verdiği sürekli desteği reddettiğini yineledi. Dışişleri Bakanı Yusuf Recci, "Bizim için su ve ekmekten daha önemli olan, egemenliğimiz, özgürlüğümüz ve ülkemizi mahveden ve bizi yıkıma sürüklemeye devam eden ideolojik sloganlardan ve sınır ötesi bölgesel gündemlerden uzak, iç karar alma mekanizmalarımızın bağımsızlığıdır." dedi.

Lübnan'dan gelen bu ret cevabı, İran Dini Lideri'nin uluslararası ilişkiler danışmanı Ali Ekber Velayeti'nin, "Hizbullah'ın bugünkü varlığı Lübnan için vazgeçilmezdir" demesinin ardından geldi. Velayeti, "Siyonist oluşumun Lübnan'a karşı işlediği devam eden saldırılar ve suçlar, (Hizbullah'ın) varlığının Lübnan için günlük ekmekten daha önemli hale geldiğini gösteriyor" dedi.

Benzer bir bağlamda, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, iki ülke arasındaki deniz sınırı belirleme çalışmalarının tamamlandığını duyurarak, anlaşmanın ikili ve bölgesel iş birliğinde yeni aşamaya kapı açan stratejik bir dönüm noktası teşkil ettiğini vurguladılar.

Aynı zamanda İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, "İsrail'in güvenliği garanti altına alınmazsa Lübnan'ın barışa kavuşamayacağı" uyarısında bulunarak, Lübnan ile deniz sınırı belirleme anlaşmasından çekilme tehdidinde bulundu.


Hamas: İsrail'in Refah tünellerinde mahsur kalanların peşine düşmesi Gazze Anlaşmasını ihlal ediyor

Cibaliye, Kuzey Gazze Şeridi, 25 Kasım 2025 (AFP)
Cibaliye, Kuzey Gazze Şeridi, 25 Kasım 2025 (AFP)
TT

Hamas: İsrail'in Refah tünellerinde mahsur kalanların peşine düşmesi Gazze Anlaşmasını ihlal ediyor

Cibaliye, Kuzey Gazze Şeridi, 25 Kasım 2025 (AFP)
Cibaliye, Kuzey Gazze Şeridi, 25 Kasım 2025 (AFP)

Hamas hareketi yaptığı açıklamada, İsrail'in Refah tünellerinde mahsur kalanların peşine düşme, öldürme ve tutuklama konusundaki ısrarının Gazze ateşkes anlaşmasının açık bir ihlali olduğunu belirtti. Hamas yaptığı açıklamada, “İşgalin Refah tünellerinde mahsur kalan direnişçilerin peşine düşme, öldürme ve tutuklama yoluyla işlediği vahşi suç, Gazze ateşkes anlaşmasının açık bir ihlali ve anlaşmayı baltalama ve çökertme yönündeki devam eden girişimlerin kesin kanıtıdır” ifadelerini kullandı.

Hamas, savaşçılar ve evlerine dönüş sorununu çözmek için geçtiğimiz ay boyunca çeşitli siyasi liderler ve arabulucularla temaslarda bulunarak önemli çabalar sarf ettiğini belirtti ve “Ancak İşgal, öldürme, kovalama ve tutuklama söylemlerine öncelik vererek tüm bu çabaları engelledi” ifadelerini kullandı.

 İsrail, bu ayın başlarında Teğmen Hadar Goldin'in naaşını teslim almasının ardından, tünellerden güvenle çıkabileceklerine dair verdiği sözü görmezden gelerek, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde tünellerde saklanan Hamas'ın silahlı kanadı Kassam Tugayları'nın peşine düştü, onlara yönelik operasyonlarını yoğunlaştırdı.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, salı sabahı ordu güçlerinin, Gazze'nin güneyindeki Refah kentinde, bölgedeki bir tünelden çıktıklarına inanılan altı militanı hedef aldığını söyledi.

İsrail ordusu, hava kuvvetlerinin militanlara ateş açtığını belirtti. Daha sonra bölgede bir ceset bulunurken, yakınlardaki bir çatışmada üç silahlı adamın daha öldürüldüğünü, askerlerin ayrıca bir binada bulunan iki militanı tutukladığını açıkladı.

İsrail medyası, ateşkes anlaşmasına göre İsrail kontrolü altında olan Refah bölgesinde onlarca silahlı adamın bir yeraltı tüneline sığındığını bildirdi. Bu kişilere güvenli koridor sağlama taleplerine ilişkin müzakereler başarısızlıkla sonuçlandı.

İsrail Kamu Yayın Kurumu’na göre “Tutuklananlar, kendilerini sorgulamak üzere götüren askerlere ateş açmadan Nahal Tugayı'na teslim oldular. Askerler sorguda Refah'ın doğusundaki el-Cüneyne semtinde devam eden operasyona yakın tünellerde ve bölgelerde kalan militan sayısı hakkında yeni bilgiler edinmeye çalıştılar.”

İsrail ordusundan yapılan açıklamaya göre geçen hafta 20 militan etkisiz hale getirildi, 8 militan ise bölgeden kaçmaya çalışırken tutuklandı.

İsrail askeri kaynakları, bölgede yaklaşık 40 militan olduğunu tahmin ediyor. Bu sayı, son günlerde 60 ila 80’di. Kaynaklar, Refah'taki Doğu Bölgesi Tabur komutanı veya yardımcısının da bu militanlar arasında olduğunu tahmin ediyor.

Artan baskı

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin en güneyinde bulunan kentte son kalan tünellere yönelik operasyonlar başlatarak, Hamas militanları üzerindeki baskısını artırmaya başladı. İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, bu savaşçılara güvenli geçiş sağlayacak her türlü çözümü reddederek, sert bir tutum benimsedi. Onları öldürmenin veya teslim olmaya zorlamanın önemini vurguladı. Kuvvetlerine bu doğrultuda talimat verdi ve yaklaşık iki hafta önce onların peşine düşüp yakalamak için askeri harekâtlarını yoğunlaştırdı.

Hamas, arabulucularla koordinasyon halinde, savaşçılarının güvenli bir şekilde bölgeden çıkışını garanti eden bir çözüm karşılığında, 2014’teki savaşta esir alınan Teğmen Hadar Goldin'in naaşının iadesi konusunda mutabakata varmıştı.

 İsrailli Teğmen Hadar Goldin'in naaşı 2014'ten beri Hamas'ın elindeydi (İsrail medyası).

İsrailli Teğmen Hadar Goldin'in naaşı 2014'ten beri Hamas'ın elindeydi (İsrail medyası).

ABD, bu süreci tamamlamak için başta Türkiye olmak üzere arabulucularla çalıştı. Hamas, savaşçılarının güvenli bir şekilde çıkışı için çalışılacağına dair güvence aldıktan sonra naaşı teslim etti. Ancak Trump yönetiminin temsilcileri İsrail'i bu konuda ikna edemedi ve mesele çözümsüz kaldı.

Üst düzey bir Hamas heyeti, geçtiğimiz günlerde Mısır İstihbarat Şefi Hasan Reşad ile Refah tünellerindeki savaşçılar konusunu görüştü. Hamas heyeti, Mısır tarafının savaşçıların güvenli bir şekilde bölgeden çıkışı ve can güvenliklerinin sağlanması için tüm arabulucular ve taraflarla yoğun bir şekilde çalışmasını talep etti.

Hamas kaynakları Şarkul Avsat'a, İsrail'in uzlaşmaz tutumu ve işgalcilerin herhangi bir çözümü reddetmesi nedeniyle sorunun çözümsüz kaldığını söyledi.

Devam eden ihlaller

İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki ihlalleri de devam etti. Bir İsrail tankından ateşlenen top mermisi, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Magazi Mülteci Kampı’nın doğusunda odun toplayan bir Filistinliyi öldürdü. Bir Filistinli de Gazze Şeridi'nin güneyinde bulunan Han Yunus'un doğusundaki Beni Süheyla beldesine düzenlenen İHA saldırısında hayatını kaybetti. Bir diğer Filistinli ise iki gün önce beldeye düzenlenen saldırıda aldığı yaralar nedeniyle hayatını kaybetti.

İsrail güçleri, Sarı Hat'ın doğusunda kontrolü altındaki bölgelerde ve Hamas kontrolündeki çevre bölgelerde Filistinlilerin evlerini ve altyapıyı büyük çapta yıkmaya devam ediyor. Bu bölgelerde hava saldırıları, topçu bombardımanı ve silahlı çatışmalar yaşanıyor.

Trump (Beyaz Saray) planına göre Gazze'den çekilişin aşamalarını gösteren haritaTrump (Beyaz Saray) planına göre Gazze'den çekilişin aşamalarını gösteren harita

Gazze Sağlık Bakanlığı günlük raporunda, son 24 saatte (Salı öğleden sonra ve dün arasında) Gazze Şeridi'ndeki hastanelere iki yeni ölü ve sekiz yeni ulaşılan naaş olmak üzere 10 cenaze geldiğini duyurdu. Böylece ateşkesten bu yana toplam ölü sayısı 347'ye (dünkü yeni kayıplar hariç), yaralı sayısı 889’a ulaştı. Savaş sırasında ve daha önceki dönemlerde düzenlenen hava saldırılarında hayatını kaybedenlerin 596'sının cenazesine ulaşıldı.

7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 69 bin785'e, yaralıların sayısı ise 170 bin 965 kişiye yükseldi.

Bakanlık ayrıca, İsrail tarafından Uluslararası Kızılhaç Komitesi aracılığıyla teslim edilen 15 Filistinlinin naaşının teslim alındığını duyurdu. Böylece teslim alınan toplam naaş sayısı 345'e ulaştı ve bunlardan 99'unun kimliği belirlendi. Bakanlık, ekiplerinin naaşları muayene, kaydetme ve ailelerine teslim hazırlıkları kapsamında, yerleşik tıbbi prosedür ve protokollere göre incelemeye devam ettiğini belirtti.

Son cenazeleri teslim etme operasyonu, Hamas ile İsrail arasında gerçekleşen ve İsrail'in bir başka rehinenin cenazesini teslim aldığı takasın bir parçasıydı. Böylece Gazze Şeridi'nde biri İsrailli işçiye, diğeri ise Taylandlı bir işçiye ait iki cenaze kaldı.