Gazzeliler için UNRWA barınaklarına giden yol karanlık ve açlığa çıkıyor

Gazze Şeridi'nde 123 bin kişi yerinden edildi. Sınırlı bir süre içinde 800 İsrail hava saldırısı yaşandı

(Independent Arabia)
(Independent Arabia)
TT

Gazzeliler için UNRWA barınaklarına giden yol karanlık ve açlığa çıkıyor

(Independent Arabia)
(Independent Arabia)

İzzeddin Ebu Ayşe 

Boşaltın... Boşaltın... Bombalamak istiyorlar.

Zamana karşı yarışan bu ses, Bilal'i derin uykusundan uyandırdı ve onu kaçmaya yönlendirdi.

İki çocuk babası olan Bilal, yatağından fırladı, iki çocuğunu omuzlarında taşıyarak evden kaçtı ve kendini Gazze sokaklarına attı.

Bilal, o anları şöyle dile getirdi:

Koşuyordum, nereye gideceğimi bilmiyordum. Sürekli gözyaşlarım akıyordu. Çünkü çocuklarım dehşet içinde çığlık atıyordu.

Sadece giysileriyle evini terk eden Bilal, temel eşyalarını ve belgelerini (kimlik), hatta çocuklarının sütünü bile yanına alamadı.

Küçük, dar Gazze'de tehdit altındaki bölgelerde yaşayan insanların sığınabileceği barınaklar yok.

Bilal dehşet içinde evinden kaçarken, İsrail baskınlarına tanık olan tüm bölge sakinleri yerlerinden edildi.

İsrail ordusu, ilan ettiği savaşın üçüncü gününde, kendi topraklarından yaklaşık 600 kilometre uzağa hücum ederek Gazze Şeridi'ni yoğun bombardımana tuttu.

Saatler süren hızlı koşunun ardından Bilal, UNRWA okullarına yerleşti ve 123 binden fazla yerinden edilmiş insanla birlikte orada kaldı.

Onlar, bir zamanlar güvenli evlerinden yerinden edilmiş, uluslararası hukukla korunan herhangi bir yer arayan büyük bir topluluktu.

Bilal moralini toparlayıp çocuklarını sakinleştirmeye çalıştı ama başaramadı.

Bilal o anları şu sözlerle dile getirdi:

İçsel olarak çöktüm. Benim durumumdaki biri nasıl olur da küçük çocuklara psikolojik destek sağlayabilir? Evini terk etmenin ne anlama geldiğini düşünün; yatağından fırlayıp kalbin hızla çarparken, çocuklarını endişeyle düşünüp nasıl toparlanacağını bilemezsin... Sokakta çıplak ayakla yürürken üstümüzde ölüm parçacıkları uçuşuyordu.

UNRWA'ya giden yolda bile aydınlatma yok

İsrail dün gece, Gazze Şeridi'ndeki hedefleri bombaladı ve 5 saatten kısa bir süre içinde 800'den fazla hava saldırısı gerçekleştirdi.

Ayrıca deniz savaş gemilerini kullanarak sayısız füze fırlattı, bunun sonucunda bölge sakinleri yerlerinden edildi.

İsrail'in şiddetli saldırıları sonucunda 91'i çocuk, 61'i kadın olmak üzere yaklaşık 493 Filistinli ölürken, 244'ü çocuk, 151'i kadın olmak üzere 2 bin 271'den fazla kişi de yaralandı.

Filistinli grupların roketlerinin ve saldırı operasyonlarının sonucunda ise en az 800 İsrailli öldü ve 2 bin 382'den fazla kişi yaralandı.

Çoğu yerinden edilme operasyonu gece saatlerinde gerçekleşti. Sokaklarda yolları aydınlatacak elektrik yoktu.

Hatta yerinden edilen bu insanların, güvende olduğuna inandıkları için seçtikleri Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı'nın (UNRWA) okullarına giden yolda bile aydınlatma bulunmuyordu.

BM İşgal Altındaki Filistin Toprakları İnsani Yardım Koordinatörü Lynn Hastings, yerinden edilenlerle ilgili şu açıklamayı yapı:

İsrail, Gazze Şeridi'nde 123 bin 538 Filistinliyi evlerinden kaçmak zorunda bıraktı ve bu sayı hızla artıyor. UNRWA'daki ortaklarımıza ait sadece 66 civarında okula ulaşabildik ve bunların barınma merkezlerine dönüştürülmesi için çalışmalar yaptık. Farklı bir savaştan bahsediyoruz. Çatışmaların başlamasından sonraki 60 saat içinde 123 bin yerinden edilmiş insan geldi. Bu başlangıçta çok büyük bir rakam ve bu sayı yerinden edilenlerin tamamını kapsamıyor, çünkü bazıları akrabalarının yanına gitti.

"Hiçbir yer güvenli değil; okulumuz saldırıya uğradı"

UNRWA'dan ajansın medya danışmanı Adnan Ebu Hasna, acil durumları kabul etmek ve barınma merkezleri olarak kullanmak üzere sadece 56 okul hazırladıklarını, başka okulların da olduğunu ancak bu okulların evlerinden kaçanları kabul edecek şekilde donatılmadığını dile getirdi.

Hasna, sözlerine şunları ekledi:

Yerinden edilenler okullarımızın evlerinden daha güvenli olduğunu düşünüyorlar, ancak gerçek şu ki, hiçbir şey güvenli değil. Bizim yönettiğimiz 14 tesisten 12'si okul. Ve bu okullardan biri doğrudan saldırıya uğrayarak zarar gördü ve ciddi yaralanmalar ortaya çıktı. Bu okul, 225 yerinden edileni barındırıyordu. İnsanlar okullarımıza sığınıyor çünkü bunlar BM'ye ait ve bayrağı üzerinde dalgalanıyor, bu da çatışma taraflarını yönettiğimiz tesislere hiçbir zaman saldırmamaları gerektiği konusunda yükümlü kılıyor, çünkü herhangi bir hata ile bile hedeflenmesi, özellikle barınma okullarında büyük bir felakete yol açar.

UNRWA danışmanına göre, yerinden edilenler evlerinde her şeyi bıraktılar ve sadece normal giysileriyle geldiler.

UNRWA ve ortaklarından gıda, su, yatak, battaniye ve elektrik temin etmeleri bekleniyor, ancak danışman, kurumun sadece belirli bir süre için (iki haftayı geçmeyecek şekilde) bunları temin edebileceğini belirtti.

Siviller gıdaya erişimde giderek artan zorluklarla karşı karşıya

Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP), İsrail ile Hamas arasındaki çatışmadan etkilenen bölgelerde temel gıda maddelerine erişimde yaşanan zorluklardan derin endişe duyulduğunu belirtti.

WFP yetkilisi Samer Abdulcabir, şöyle konuştu:

Çatışmalar yoğunlaştıkça siviller temel gıda kaynaklarına erişimde giderek artan zorluklarla karşı karşıya kalıyor. Dağıtım ağları da sekteye uğradı ve gıda üretimi çatışmalardan ciddi şekilde etkilendi. Yerinden edilmişlere ve barınaklara dağıtılmaya hazır gıda stoklarımız var, ancak etkilenen bölgelere güvenli ve engelsiz insani erişimin sağlanması gerekiyor çünkü stok sıkıntısı yaşanacağı korkusu var. Elektrik kesintilerinin neden olduğu israfın yanı sıra üretim ve dağıtım zincirlerinin durması riski bulunmaktadır.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Irak Cumhurbaşkanı Reşid, Gelecek Partisi lideri Davutoğlu görüştü

Fotoğraf: X
Fotoğraf: X
TT

Irak Cumhurbaşkanı Reşid, Gelecek Partisi lideri Davutoğlu görüştü

Fotoğraf: X
Fotoğraf: X

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, IKBY’ye bağlı Süleymaniye kentinde ilk kez düzenlenen Delphi Ekonomi Forumu’na katılmak üzere Irak’a gitti. Davutoğlu’na ziyareti sırasında genel başkan yardımcıları, milletvekilleri, parti yöneticileri ve gazeteciler eşlik etti.

Forum vesilesiyle Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid ile bir araya gelen Davutoğlu, görüşmenin oldukça verimli geçtiğini belirtti. Görüşmede son siyasi gelişmeler kapsamlı şekilde ele alındı. Davutoğlu, Türkiye ve Irak arasındaki kardeşlik ile stratejik iş birliğinin daha da güçlenmesi gerektiği konusunda mutabık kalındığını ifade etti.

Davutoğlu, ayrıca IKBY Başbakan Yardımcısı Kubad Talabani ile de kapsamlı bir istişare gerçekleştirdi. Terörle mücadeleden enerji koridorlarına, insani diplomasiden kültürel ortaklığa uzanan bu bütüncül diyalogun, Türkiye-Irak ilişkilerinin vizyoner boyutunu bir kez daha ortaya koyduğunu vurgulayan Davutoğlu, Kubad Talabani ile terörden arındırılmış bu kadim coğrafyada bir kez daha buluşmak üzere sözleştiklerini ifade etti.

Nevzat Çiçek: Irak Cumhurbaşkanı, Davutoğlu ile görüşmesinde Türkiye’deki yeni açılım sürecini desteklediklerini ve ellerinden geleni yapacaklarını söyledi

Irak’taki Delphi Forumu’na katılan Independent Türkçe Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek, TV100 canlı yayınında değerlendirmelerde bulundu.

Irak Cumhurbaşkanı Sayın Abdullatif Reşid’in Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu ile görüştüğünü söyleyen Çiçek, “O görüşmede Irak Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin bu sürecini desteklediklerini ve ellerinden geleni yapacaklarını ifade etti” dedi.

Çiçek ayrıca şunları söyledi:

"Aynı şekilde biraz önce Irak Bölgesi ve Kültürel Yönetim Başkanı, Başbakan Yardımcısı Kubat Talabani'yle bir görüşmemiz oldu. O da aynı şekilde sürecin desteklendiğini ifade etti. Ve Türkiye'nin yetkililerinin buraya gelip gittiklerini, görüştüklerini ifade etti. Önce şunu söyleyeyim, ben buraya gelmeden önce Ankara'nın kendi içindeki denkleme okuma biçimini bugün yazdım. Onlar süreci nasıl okuyorlar, nasıl olacak diye. Belki de süreçle ilgili en önemli şey şu, buradan bir mekanizmanın varlığından bahsediliyor. O mekanizmanın çok öteden beri devam ettiği PKK’nın silahsızlanmayla ilgili her ülkenin kendi içerisinde bir denklem oluşturacağı ifade ediyor. Irak'ın şartlarına göre bir silah bırakma, Suriye'nin kendi şartlarına göre, Türkiye'nin kendi şartlarına göre bir silah bırakma olgusundan bahsediliyor. Bu süreçle ilgili olarak bir 4 aylık süreç içerisinde bunun bir kısmının tamamlanmasının öngörüldüğü belirtiliyor.

Aynı şekilde özellikle “Diyarbakır anneleri”. PKK’ya katılan çocuklarının geri getirilmesinin çok önemli olduğu ifade ediliyor. Aynı şekilde suça karışmamış bine yakın PKK'lının varlığından bahsediliyor. Dolayısıyla aslında benim hem Ankara'da hem Süleymaniye'de, Kerkük'te buradaki yetkililerden edindiğim izlenim aslında mekanizmanın çok öteden beri devam ettiği ve bu mekanizmayla birlikte aslında süreci normal geliştiği.

Özellikle Milli İstihbarat Başkanı Sayın İbrahim Kalın başta olmak üzere Türkiye'de güvenlik provokasyonun yöneticilerinin bölge ülkeleriyle temaslarının çok ciddi ve yoğun olduğunu biliyoruz. Aslında buzdağının üzerinde normal bir akış devam ediyor. Bu süreçler tabi çok zorlu süreçler ve dolayısıyla sürekli tetikte olmayı gerektiriyor. Ama Türkiye'nin ana hedefini koruduğu ana hedefin gerçekleşme noktasında şöyle bir öngörü var. Sadece PKK'nın silah bırakma meselesi değil, aslında büyük bir inşaat sürecinden bahsediliyor.

Yani PKK silahı bıraktığı andan itibaren bölgedeki Kürtlerin yönünü Türkiye'ye dönmesi, Türkiye'nin yeniden bir inşaat sürecine gitmesi ve dolayısıyla aslında bu inşaat sürecinin uzun süre içerisine devam etmesi öngörülüyor."

Bu süreçte Kandil tepkisinin olup olmadığı ve İran etkisinin ne olduğu ile ilgili soruya Çiçek şu yanıtı verdi:

"Ben güvenlik kaynaklarına bu soruyu sorduğumuzda süreci en çok ne baltalayabilir diye, İsrail ve İran etkisinden çok söz veriliyor. Hatta şöyle bir ifade kullanılıyor. İsrail'in Kürt güçlerini vekalet gücü olarak elde etmeye çalışmasının Türkiye sınırına getirmesinin Türkiye açısından savaş sebebi olduğunun bile İsrail'e ifade edildiği söyleniyor ki bu çok önemli. Türkiye'nin kırmızı çizgileri anlamında son derece önemli. Aynı şekilde İran'ın yaklaşımı üzerinde İran'la gerekli temaslarının yapıldığını biliyoruz. Yakın zaman içerisinde Türkiye'den yetkililerin Irak, Suriye ve İran'da tekrar bir temas trafiğini yürütecekleri çok net ve dolayısıyla da aslında bölge ülkeleri açısından da Türkiye kendi kırmızı çizgilerinin nelerin yapılıp yapılmayacağını ve nelerin beklendiğini çok net bir ifade ediyor.

Türkiye'nin bu kararlı duruşun karşısında şöyle bir yola doğru girilmiş.  Mesela şimdi ben Süleymaniye'deyim. Süleymaniye'de Süleymaniye Havaalanı kapalı. Süleymaniye havaalanının kapanmasının temel sebebi Türkiye ile Süleymaniye arasındaki ilişkilerin PKK'dan dolayı, SDG'den dolayı bozulmuş olması. Mesela dün Duhok valisi bir açıklama yaptı."

Dedi ki, “Eğer bu süreç tamamlanırsa, Türkiye'nin başlatır bu süreç tamamlanırsa bizim de PKK işgalinde olan 45 Eylül köyümüzü tekrar geri alma umudumuz var. Mesela Süleymaniye'de de eğer bu ilişki normalleşirse bizim havaalanımız açılır, ticaretimiz tekrar devam eder”.

Dolayısıyla aslında herkes süreci Yani Süleymaniye'nin aslında. Pratik bir gerçekliğinin olduğunu söyleyebiliriz biz. Özellikle burada tabii SDG üzerinden daha önce PKK yöneticilerinin bir kısmının burada olması asabiyle.

Özellikle ama Irak merkezi hükümetin PKK'yı Türkiye'nin baskısıyla terör örgütü ilan etmesinden sonra Süleymaniye'de birçok misyonun kapatıldığını biliyoruz. Yani siyasi faaliyetlerin yasaklandığını biliyoruz. O anlamda eğer normalleşme sağlanırsa mesela Süleymaniye'de bunun en büyük iz düşümü Süleymaniye Havaalanı'nın açılması ki olacak ki onların dünyaya bağlantı noktasında en önemli merkezlerden bir tanesi.

Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bu sürece ne kadar dahil olduğu ile ilgili ise Çiçek şunları söyledi:

Ankara'dan edindiğimiz yerinde, bölgeden edindiğimiz yerinde Türkiye bu süreci kendi başına yürütüyor. Yani kendi başına yürütüyorlar kastım. Aslında bunu milli bir proje olarak yürütüyor. Ama paydaş olarak Suriye yönetimi, Irak yönetimi paydaş. Paydaşın olma sebeplerinden bir tanesi her iki ülkede PKK unsurlarının bulunması.

Dolayısıyla da bir silahsızlanma durumunda silahların nereye bırakılacağı konusunda bu ülkelerle iş birliği yapıldı. Aynı şekilde PKK'nın 35-40 yöneticisi Irak'ta yaşamak istiyorlarsa işte Iraklı yetkililerin bir şekilde buna bir cevaz vermesi.

Türkiye kendi sorununu çözerken bölge ülkeleriyle özellikle İran'dan Irak'tan ve Suriye'den PKK unsurlarıyla birlikte bir mücadele süreci işin kolaylaştırılması süreci ve süreci de aktif olması gerektiği ifade ediyor.

Türkiye'nin kendilerine ilgili talepleri olduğunu söylüyorlar ve dolayısıyla da bu talepleri içerisinde Türkiye'nin taleplerinin yerine getirme noktasında çalıştıklarını ve şunu çok net ifadeyle onu söyleyerek bitireyim. Yani buranın PKK ile ilgili olarak sürekli Türkiye ile bir şekilde karşı karşıya gelmelerinin temel sebebi olarak PKK'yı gösteriyorlar ve bu sorunun bitmesi durumunda Türkiye ile normalleşme sürecinin kendileri açısından başlayacağını özellikle Süleyman Yönetim için söylüyorum. Ve bunun da kendileri açısından kazanç olacağını söylüyorlar. O nedenle süreci baltalamaya yönelik değil de sürecin bir şekilde başarıya ulaşmasının da kendileri açısından önemli olduğunu ifade ediyorlar. Zaten Ankara'nın da temel görüşlerinden bir tanesi de o. Bölgeye, Irak'a, Türkiye'ye, Irak'a ve Suriye'ye de aynı zamanda huzuru getirebilir deniyor. Sanırım bu algı bölge ülkeleri açısından son derece satın alınmış durumda.

Independent Türkçe