Hamas’ın kamikaze dronlarını yapan Tunuslu mühendis: Muhammed ez-Zevvari

Gölgede yaşadı, farklı başkentler arasında seyahat etti, suikasta uğradığı güne kadar Hamas'la olan bağlantısı bilinmiyordu

Albane Simon
Albane Simon
TT

Hamas’ın kamikaze dronlarını yapan Tunuslu mühendis: Muhammed ez-Zevvari

Albane Simon
Albane Simon

Kevser Zentur

Muhammed ez-Zevvari 1973 ekiminde henüz altı yaşlarında küçük bir çocukken ağır bir astım hastalığı geçirdi. Zevvari, ilk okula başlamıştı, ancak geçirdiği hastalıktan bitkin düşen bedenindeki sağlık sorunlarından dolayı annesi onu her gün okula sırtında götürüyor ve sonra Tunus’un Safaks şehrinin merkezindeki mütevazı evlerine dönmesini bekliyordu.

Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları tarafından ‘Aksa Tufanı’ saldırılarının başlatılmasından bir gün sonra yapılan yazılı açıklamada, Hamas’ın hava kuvvetlerinin Aksa Tufanı saldırılarında İsrail’e karşı tüm cephelerde, direnişçilerin işgal altındaki bölgelere geçiş yolunun açılmasına katkıda bulunan 35 adet ‘Zevvari’ tipi kamikaze insansız hava araçları (İHA) kullandığının belirtilmesi, Muhammed ez-Zevvari'nin devam eden çatışmayla ilgili gelişmeleri aktaran çeşitli basın kuruluşlarının ilgi odaklarından biri haline gelmesi için yeterli oldu.

Zevvari’yi Tunus’ta ‘1990’lı yılların çilesini çeken’ İslami hareketin gençlik çevreleri dışında tanıyan yoktu. ‘Özgürleşme Girişimi’ adıyla bilinen bu dönemde yüzlerce genç tutuklandı, bazılar ise sahte pasaportlarla yurtdışına kaçtı.

Tıpkı diğer birçok kişi gibi Tunuslular da Mühendis Muhammed ez-Zevvari’yi bundan 9 yıl önce 15 Aralık 2016'da Tunus'ta evinin önünde silahlı iki kişi tarafından suikasta uğradığında tanıdı. Zevvari, üç merminin hayati bölgelerine isabet etmesi sonucu yaşamını yitirdi. Hamas Hareketi, Zevvari’nin öldürüldüğünü açıkladığında, suikasttan İsrail gizli servisi Mossad’ı sorumlu tuttu. Açıklamada, Zevvari'nin Hamas Hareketi’nin liderlerinden ve ‘Ebabil’ adlı İHA projesinin yanı sıra uzaktan kumandalı denizaltı projesinin başındaki isimlerden biri olduğu vurgulandı.

O dönemde Tunus İçişleri Bakanlığı, suikastın arkasında yabancı bir ülkenin istihbarat teşkilatının olduğunu açıkladı. Tunus’un resmi anlatısına göre suikast 11 kişi (3 Tunuslu, 8 yabancı) ile Tunus sınırları dışında planlandı ve suikast için büyük bir bütçe ayrıldı.

Safaks’tan Sudan’a

Muhammed ez-Zevvari’yi Tunus’ta ‘1990’lı yılların çilesini çeken’ İslami hareketin gençlik çevreleri dışında tanıyan yoktu. ‘Özgürleşme Girişimi’ adıyla bilinen bu dönemde yüzlerce genç tutuklandı, bazılar ise sahte pasaportlarla yurtdışına kaçtı. Zevvari, o dönem Tunus’un güneyinde Safaks şehrinde Mühendislik Fakültesi'nde öğrenciydi. Kendi kuşağından birçok genç gibi o da siyasi düşüncenin en önemli merkezlerinden biri olan üniversitede siyasi faaliyetlere ve fikri çatışmalara dahil oldu.

Filistin’de 1980’li yılların sonlarında başlayan Birinci İntifada, Tunus'taki İslami hareketin gençlerine ilham veren olaylardan biri oldu. Bu da Zevvari’nin de aralarında olduğu gençlerden bazılarının önce Tunus'tan Libya'ya kaçmalarını ve sonra yeni kurulan Hamas Hareketi’ne katılmanın bir yolunu bulmaya çalışmalarını açıklıyor.

Ağabeyi Rıdvan’ın Majalla’ya anlattıklarına göre ‘çocuksu yüz hatlarına’ sahip, yeşil gözlü, küçük ve muhafazakâr bir ailenin en küçük ve en çok şımartılan oğlu olan Zevvari, 1967 doğdu. Geçirdiği ağır astım hastalığı nedeniyle eğitimini zorlukla tamamladı. Ağabeyi, küçük Muhammed'in okula tek başına zar zor gidebildiğini, bedeni güçlenene ve derslerdeki parlak başarısı artana kadar annesinin, kendisinin de sağlık sorunları olmasına rağmen yıllarca her gün oğluna eşlik ettiğini söyledi.

Zevvari’nin 1991 yılında güvenlik güçlerinden kaçmaya başladığı dönemde aylarca kendisiyle aynı evi paylaşan ev arkadaşlarından biri olan Kerim Abdusselam’a göre ise Muhammed, dahi, utangaç ve yardımsever bir gençti. Abdusselam, Zevvari’nin o dönem, Tunus emniyeti tarafından, Tunusluların hafızasında yer edinen Bab Suveyka olayının ‘planlayıcısı’ olarak takip edildiğini ve ‘çok tehlikeli biri’ olarak sınıflandırıldığını söyledi. Bab Suveyka olayında Tunus’un dönemin iktidar partisi Anayasal Demokratik Birlik partisinin Bab Suveyka Mahallesi’ndeki genel merkez binası hedef alınmış, bina içindekilerle birlikte ateşe verilmişti. Olayda iki kişi hayatını kaybederken, Zevvari, İslami çizgideki Nahda Hareketi üyesi olması ve iktidarla yaşanan çatışmalar sırasında okullardaki ve üniversitelerdeki şiddet olaylarına karışması nedeniyle arananlar listesine alındı.

Safaks’ın Zeyt ilçesine bağlı küçük bir evde, çeşitli şehirlerden İslami harekete mensup 15 genç bir araya geldi. Ayrı ayrı hepsinin bir hikayesi, bir davası, bir hayali vardı. Hepsi, 1991 yılında ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Hamas Hareketi’nin kurucusu Şeyh Ahmed Yasin'den etkilenmişti. Filistin’de 1980’li yılların sonlarında başlayan Birinci İntifada, Tunus'taki İslami hareketin gençlerine ilham veren olaylardan biri oldu. Bu, Zevvari’nin de aralarında olduğu bu gençlerden bazılarının önce Tunus'tan Libya'ya kaçmalarını ve sonra yeni kurulan Hamas Hareketi’ne katılmanın bir yolunu bulmaya çalışmalarını açıklıyor.

Nahda Hareketi’nin Müslüman Kardeşler’den (İhvan-ı Müslimin) uzaklaşmasını kabul etmeyen Zevvari, bazı kaynakların tanıklığına göre Nahda Hareketi içinde hesap verilebilirliğin olması talebinde bulunması ve mali yolsuzluk ve göçmenlere verilen hibelerdeki dengesizlikle ilgili eleştirileri nedeniyle ağır bir bedel ödedi.

Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığı habere göre gençler Hamas Hareketi’ne katılmak için hazırlıklara başladığında güvenlik güçleri daha hızlı davranarak grubun tüm üyelerini tutuklayıp hapse attı. Arkadaşı Kerim Abdusselam'ın Majalla’ya anlattığına göre daha sonra Zevvari’nin de aralarında olduğu üç genç kaçmayı başardı.  Abdusselam, “Muhammed'in bir güvenlik görevlisine saldırıp hapishaneden kaçması, ardından gizlenmesi ve Libya'ya gitmesi arkadaşları da dahil herkesi şaşırttı” ifadelerini kullandı.

Libya’da birkaç ay kalan Zevvari, o dönem İslami hareket üyelerinin hoş karşılandığı Sudan'a gitti. Sudan, Zevvari’nin hayatında bir dönüm noktasıydı. Hatta hayatını alt üst etmişti. Zevvari burada kendisini, Nahda Hareketi'nin daha sonra reddettiği Özgürleşme Girişimi sürecine katıldıkları gerekçesiyle güvenlik güçlerinin işkence ettiği bir grup genç arasında buldu. Yaşları 15 ile 26 arasında değişen binlerce genç, haklarında verilen ağır cezaların ardından cezaevine gönderildi ve arkalarında ‘terörist aileleri’ olarak etiketlenen ve zulüm gören aileler bıraktı.

Zevvari’nin Nahda Hareketi ile anlaşmazlığı

Nahda Hareketi’nin Müslüman Kardeşler’den (İhvan-ı Müslimin) uzaklaşmasını kabul etmeyen Zevvari, bazı kaynakların tanıklığına göre Nahda Hareketi içinde hesap verilebilirliğin olması talebinde bulunması ve mali yolsuzluk ve göçmenlere verilen hibelerdeki dengesizlikle ilgili eleştirileri nedeniyle ağır bir bedel ödedi. Aynı kaynaklar, Zevvari’nin Tunus dışında olduğu dönemde verilen mücadelenin sahte ve bunun bir ulusal meseleden çok gençlerin yakıt olarak kullanıldığı bir iktidar mücadelesi olduğunu anlamış gibi göründüğünü söylediler.

Çok az konuşan ve sesi neredeyse hiç duyulmayan biri olduğundan ailesinin, Hamas Hareketi’yle olan ilişkisini ancak suikasta uğradığı gün öğreneceği kadar gizemli bir insan olan Zevvari’nin hayatına dair tüm detayları öğrenmek son derece güç.

Zevvari'nin Nahda Hareketi ve genel olarak siyasetle ilişkisi sona erdi. Bu ‘kopuş’ ketum bir kişiliğe sahip olan ve insanların kalplerinde ve akıllarında derin izler bırakan Muhammed'i tanıyan herkesin cezalandırılmasına neden oldu. Muhammed de tacize ve şiddete maruz kaldı, Sudan'ın ‘ara sokaklarında’ yaşadı. İçinde bulunduğu aşırı yoksulluk, özellikle makine mühendisi olarak mezun olmak üzereyken okulu bırakan Zevvari’nin dehası ve akademik başarısı sayesinde kendisini bekleyen gelecekten uzak atölyelerde çalışmaya zorladı.

‘İzzeddin el-Kassam Tugayları Mühendisi’ Muhammed ez-Zevvari iki öğrencisiyle birlikte bir dron üzerinde çalışırken
‘İzzeddin el-Kassam Tugayları Mühendisi’ Muhammed ez-Zevvari iki öğrencisiyle birlikte bir dron üzerinde çalışırken

O dönemin tanıkları kendilerini ‘Özgürleşme Girişimi döneminin kurbanları’ olarak adlandırdıklarını söylüyorlar. Muhammed ez-Zevvari de baskılara ve adam kayırmacılığa uğradığı, şahsi ve mali hesaplar adına hareket etmeye karşı çıkıp kalbinde bir dava taşıdığı ve gönülsüz işler yapmayı kabul etmediği için siyasetten koptu. Anlayışlı ve kendinden emin bakışları, her seferinde farklı adlarla yaptığı seyahat yıllarının izlerini taşıyordu. Parlak akademik başarılar elde etse ve bir dahi olsa da gerçek adını taşıyan bir diploması hiç olmadı. Abdusselam’ın söylediğine göre Zevvari’nin en çok bilinen takma adı ‘Murad et-Tunusi’ydi.

Çok az konuşan ve sesi neredeyse hiç duyulmayan biri olduğundan ailesinin, Hamas Hareketi’yle olan ilişkisini ancak suikasta uğradığı gün öğreneceği kadar gizemli bir insan olan Zevvari’nin hayatına dair tüm detayları öğrenmek son derece güç. Sakin doğası ona zarar veriyordu. Bazen yeni tanıştığı kişiler ona güvenip güvenmemekte tereddüt ediyorlardı. Ancak arkadaşları onu ‘saf ve temiz biri’ olarak nitelendiriyorlar.

İzzeddin el-Kassam Tugayları tarafından yapılan açıklamaya göre Muhammed ez-Zevvari, Sudan'da kaldığı süre boyunca makine mühendisliği, bilgisayar teknolojileri ve askeri endüstriye yönelik muazzam yeteneklerinin farkına vardıktan sonra 2006 yılında Kassam Tugayları’na katıldı.

Zevvari, Sudan'dayken Bosna-Hersek'te 1992-1995 yılları arasında yaşanan savaşta Müslümanları desteklemek için Bosna’ya gitti ve orada birkaç ay kaldı. Daha sonra Sudan'a döndü ve 1996 yılına kadar burada kaldı. Sudan vatandaşlığı aldı ve camilerden başlayarak Filistinliler de dahil olmak üzere farklı milletlerden İslami hareketlerle bağlantılar kurdu. Hamas'la olan hikayesi de buradan başladı.

Gölgede yaşadı

Zevvari, 1990’lı yıllar bitip 2000’li yıllara gelindiğinde Murad et-Tunusi adına aldığı pasaportla birçok başkente seyahat etmeye başladı. O sıralarda Hamas'ın askeri kanadı İzeddin el-Kassam Tugayları içindeki yeni çalışmaları nedeniyle kimliğini gizli tutmak zorundaydı. Bu yüzden gizlendiği süre zarfında gizemlerle örtülen karakterini çözmek hiç de kolay değildi. Onu tanıyanlardan birinin anlattıklarına göre olağanüstü yeteneklere sahip bir mühendis olarak edindiği deneyimlerden en dikkate değer olanı Sudan'da askeri sanayide çalışmış olması olabilir.

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah şehrinde Muhammed ez-Zevvari’yi anma töreni düzenleyen İzzeddin el-Kassam Tugayları üyeleri, 31 Ocak 2017 (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah şehrinde Muhammed ez-Zevvari’yi anma töreni düzenleyen İzzeddin el-Kassam Tugayları üyeleri, 31 Ocak 2017 (AFP)

İzzeddin el-Kassam Tugayları tarafından yapılan açıklamaya göre Muhammed ez-Zevvari, Sudan'da kaldığı süre boyunca makine mühendisliği, bilgisayar teknolojileri ve askeri endüstriye yönelik muazzam yeteneklerinin farkına vardıktan sonra 2006 yılında Kassam Tugayları’na katıldı. Zevvari, Kassam Tugayları'nın askeri sanayi birimine katıldı. Kendisine Suriye'de ve özellikle İran'da yoğun eğitim kurslarına katılarak becerilerini daha da geliştirme fırsatı verildi. Yaklaşık yarım yıllık bir eğitim sürecinin ardından Kassam Tugayları ekibiyle testlerini tamamladı. İran'dan Gazze'ye taşınan Zevvari, burada drone endüstrisinin geliştirilmesi çalışmalarına katıldı. Dron projesine ‘Ebabil-1’ adını verdi. Zevvari’nin doktora tezi ise uzaktan kumandalı denizaltı geliştirilmesi üzerineydi. Ancak suikasta uğraması projenin tamamlanmasını engelledi. Suikasttan aylar sonra saygı göstergesi olarak tez savunması yapıldı.

Muhammed ez-Zevvari, ilk gençlik yıllarındaki aksiliklerden sonra tam da istediği gibi gölgede yaşadı. Arkadaşlarının anlattıklarına göre şu ya da bu şekilde zulüm görmeye devam ettiğinden, Tunus'a dönmek onun için hiçte kolay olmadı.

Tunus’ta eski Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali iktidarının düşmesinin ardından, başarılı olduğu üniversitede akademik kariyerine devam etmek için Tunus'a dönen Zevvari, kısa sürede mühendislik diplomasını aldı. Bu kısa süre zarfında bir de kapıları güneyden gelen yetenekli gençlere açılan ‘Güney Havacılık Kulübü’nü kurdu. Kulübün hiçbir üyesi, Zevvari’nin Hamas Hareketi’nin temel taşlarından biri olduğunu bilmiyordu. Onu tanıyanlara göre Zevvari, başarılarıyla övünen ya da şöhret peşinde koşanlar biri değildi.

Muhammed ez-Zevvari, ilk gençlik yıllarındaki aksiliklerden sonra tam da istediği gibi gölgede yaşadı. Arkadaşlarının anlattıklarına göre şu ya da bu şekilde zulüm görmeye devam ettiğinden Tunus'a dönmek onun için hiçte kolay olmadı. Bazıları Majalla’ya Zevvari’nin suikasttan bir yıl önce Safaks'taki güvenlik birimlerinin kendisini takip etmelerinden şikayetçi olduğunu ve Malezya'ya yerleşmeyi planladığını söylediler.

Zevvari, Suriyeli eşinin ikametini yenilemek için her altı ayda bir Tunus'u terk etmeye zorlayan idari tacize de maruz kaldı. Eşi, suikastın ardından Tunus vatandaşlığı alabilmek için bir Tunusluyla evlendi. Ancak kaynaklar, en üst makamlardan yetkililerin verdiği sözlere rağmen yine de vatandaşlık alamadığını aktardılar.

Zevvari’nin eşine Tunus vatandaşlığı verilmemesi ve mühendislik diplomasını da zorlukla almış olması, dönemin Nida Tunus Partisi ve Nahda Hareketi koalisyonunun iktidarı için zorlu bir meydan okumaya dönüşmüştü. Tunus hükümeti, Zevvari suikastı karşısında sessiz kaldı. Halkın baskısı sonucunda ve sert eleştirilerin ardından suikasttan birkaç gün sonra dönemin Tunus Başbakanı Yusuf Şahid, bir açıklama yaparak, ‘Tunus'un şehit Muhammed ez-Zevvari’nin hakkını ödeyemeyeceğini’ söylemek zorunda kaldı.

Muhammed Ez-Zevvari'nin, öldürülmesinden yıllar sonra Majalla’ya konuşan ağabeyi, şunları söyledi:

“Nüfuzlu siyasi partiler bu suça ortak oldular. Faillerin ve Mossad ajanlarının bu suçu evinin önünde tereyağından kıl çeker gibi kolayca işlemelerine yardım ettiler.”

Kardeşinin avukatlarının dava dosyası üzerinde çalıştığını söyleyen ağabey, Zevvari’nin Mossad’ın suikast düzenlemeye hazırlandığı kişiler listesinde yer aldığına dair bilgiler edindiklerini ve bu listenin ‘uzaktan kumandalı denizaltı’ projesindeki başarısının hemen ardından İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun talimatıyla hazırlandığına dair bilgiler edindiklerini belirtti.

*Bu çeviri Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden yapılmıştır.



Hizbullah'ın askeri cephaneliği, Güney Lübnan'dan çekilmesiyle birlikte azalıyor

Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)
Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)
TT

Hizbullah'ın askeri cephaneliği, Güney Lübnan'dan çekilmesiyle birlikte azalıyor

Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)
Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)

Lübnan hükümetinin önümüzdeki salı günü ‘silahların devletin elinde toplanmasını’ onaylamak için yaptığı çağrı, uzmanların, Ekim 2023 ile Kasım 2024 arasında İsrail ile yaşanan savaşın yanı sıra İsrail'in sürekli saldırıları ve Güney Litani bölgesindeki Hizbullah tesislerinin yıkılması nedeniyle aşındığını söylediği Hizbullah’a ait askeri cephanelik hakkında sorular gündeme getirdi.

Lübnan hükümeti, Hizbullah'ın Litani Nehri'nin güneyindeki askeri mevzilerinin çoğundan çekildiğini, tesislerinin ve fırlatma merkezlerinin yüzde 90'ından fazlasının yoğun İsrail saldırılarına maruz kaldığını ve Lübnan ordusunun diğer tesisleri de yıktığını söylüyor. Bu arada Hizbullah, askeri yeteneklerini tanıtmaya ve gerektiğinde savaşı genişletme tehdidinde bulunmaya devam ediyor.

Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında roketatarların önünde duran Hizbullah mensupları (AP)Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında roketatarların önünde duran Hizbullah mensupları (AP)

Şarku’l Avsat’a konuşan askeri uzmanlar, bu söylemin arkasında ‘Hizbullah’ın muharebe yapısındaki derin boşlukların ortaya çıktığına’ inanıyor. Uzmanlar, ‘Hizbullah'ın lojistik avantajlarını kaybettiği ve stratejik derinliğinin zedelendiği, İsrail'in gözetleme kabiliyetlerinin ise eşi benzeri görülmemiş seviyelere ulaştığı’ konusunda hemfikir.

Saha gerilemesine rağmen Hizbullah, İsrail'in derinlerine ulaşabilecek orta ve uzun menzilli füzelere sahip olduğunu vurgulamaya devam ediyor. Ancak saha gelişmeleri ciddi şüpheler uyandırıyor: Bu cephanelik halen etkili mi? Hava kontrolünün sıkı olduğu bir ortamda kullanılabilir mi?

Açıkta bulunan ve etkisiz hale getirilebilen füzeler

Uzmanların değerlendirmesine göre, bu füzeler fiilen hizmet dışı kalmış durumda. Emekli Tuğgeneral Halil el-Halu, ‘Hizbullah’ın kışkırtıcı söyleminin operasyonel kapasitesindeki büyük gerilemeyi gösterdiğini’ düşünüyor. Şarku’l Avsat’a konuşan el-Halu, “Bu tür füzeler, zaman ayarlı ekipmanlar ve sabit veya yarı sabit platformlar gerektirir; bu da onları İsrail hava gözetleme sistemleri için kolay hedefler haline getirir” dedi.

İsrail teknolojisinin üstünlüğü

El-Halu sözlerini şöyle sürdürdü: “Güney Lübnan artık fırlatma için güvenli bir ortam değil ve Bekaa Vadisi’nin kuzeyi de hassas vuruşlar aldı. Dolayısıyla, bu silahın ciddi bir saldırı görevi yerine getiremeyeceği kesinleşmiştir. Bu füzelerin bir kısmı kalmış olsa bile, yoğun hava gözetimi altında çalıştırılması, anında tespit edilmeden veya önleyici bir saldırıya maruz kalmadan ateşlenmesi imkânsız.”

İsrail hava savunma sistemi, Ağustos 2024'te İsrail'in kuzeyinde Hizbullah'a ait bir insansız hava aracını (İHA) etkisiz hale getirdi. (AFP)İsrail hava savunma sistemi, Ağustos 2024'te İsrail'in kuzeyinde Hizbullah'a ait bir insansız hava aracını (İHA) etkisiz hale getirdi. (AFP)

‘Tel Aviv'in insansız hava araçları (İHA), uydular ve biyometrik sensörlere dayanan, görsel ve termal sinyalleri analiz edebilen yapay zekâ sistemleriyle desteklenen üstün bir gözetim ağı geliştirdiğini’ belirten el-Halu, “Bu ağ, herhangi bir füze hareketi, fırlatıcıların nakliyesi veya platformların donatılması gibi adımları riskli hale getiriyor” dedi.

El-Halu, “İsrail, Demir Kubbe ile birlikte lazerle önleme teknolojilerini kullanmaya başladı. Bu da Hizbullah'ın kalan füze kapasitesinin etkinliğini azaltıyor ve silahlarını caydırıcı olmaktan çok bir yük haline getiriyor” ifadelerini kullandı.

Suriye artık güvenli bir geçit değil

Emekli Tuğgeneral Nizar Abdulkadir, Hizbullah'ın askeri gerçekliğini inkâr ettiğini ve uzun menzilli füze fırlatma tehditlerinin sahadaki gerçekliği yansıtmadığını vurguladı.

Abdulkadir, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte şunları söyledi: “Hizbullah’ın füzelerini fırlatmak için Litani'nin güneyinde konuşlanmasına gerek olmadığını düşünüyordum. Bekaa'ya yönelik İsrail saldırıları bu yeteneğin ciddi şekilde kısıtlı olduğunu kanıtladı. Artık füzelerini açığa çıkmadan veya hedef alınmadan fırlatma esnekliği kalmadı.”

İsrail ordusu, kasım ayında Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'a ait tanksavar füzeler de dahil olmak üzere pek çok mühimmat ele geçirdi. (AP)İsrail ordusu, kasım ayında Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'a ait tanksavar füzeler de dahil olmak üzere pek çok mühimmat ele geçirdi. (AP)

Abdulkadir, “Suriye üzerinden kaçakçılık yolları felç oldu, kara geçişleri ve deniz limanları sıkı denetim altına alındı. Bu da füzelerin veya bunların üretim ekipmanlarının İsrail saldırılarına maruz kalmadan ülkeye sokulmasını neredeyse imkânsız hale getiriyor” şeklinde konuştu.

Abdulkadir, Hizbullah'ın bugün ağır silahlarına sarılmasının ‘askeri yararından değil, siyasi sembolizminden kaynaklandığını’ düşünüyor ve “Cephaneliğin geri kalanı askeri amaçlarla kullanılmıyor, iç ve dış baskı aracı olarak kullanılıyor” diyor.

Cephanelikten geriye ne kaldı?

Birkaç gün önce İsrail Kuzey Komutanlığı'ndan gelen bir açıklama da dahil olmak üzere, birbiriyle kesişen askeri tahminler, füze cephaneliğinden geriye kalanların son savaşın patlak vermesinden önceki boyutunun yüzde 30'unu geçmediğini gösteriyor.

El-Halu, “Hizbullah artık herhangi bir saldırıyı püskürtmeyi amaçlayan yerel bir strateji kapsamında, önleyici saldırılar gerçekleştirmek yerine, hafif taşınabilir silahlar ve savunma zırhlarına karşı silahlar kullanıyor” dedi.

Caydırıcılıktan yük haline

Hizbullah’ın medyadaki söylemi değişmemiş olsa da güç dengeleri değişti. El-Halu ve Abdulkadir’e göre ‘on yıl önce Tel Aviv'i tehdit eden füze, bugün yapay zekanın merceği altında.’

Bu bağlamda el-Halu şu ifadeleri kullandı: “Hizbullah’ın Litani Nehri'nin güneyinden çekilme ve Lübnan'ın iç kesimlerinde askerî açıdan açık hale gelmesiyle birlikte saldırı başlatma kabiliyeti azaldı. Uzun menzilli füzeleri, artık bir enkaz gibidir. Ağır caydırıcı silahlara duyulan güven ise eskisi gibi bir güç kartı olmaktan çıkıp siyasi ve askeri bir yük haline geldi.”