Irak’taki Şii örgütlerden ABD üslerine saldırı tehdidi

Iraklı Şii El Nuceba Hareketi üyeleri, Hamas'ın İsrail'e yönelik operasyonunu desteklemek üzere Pazar günü Bağdat'ta bir toplantıda (AFP)
Iraklı Şii El Nuceba Hareketi üyeleri, Hamas'ın İsrail'e yönelik operasyonunu desteklemek üzere Pazar günü Bağdat'ta bir toplantıda (AFP)
TT

Irak’taki Şii örgütlerden ABD üslerine saldırı tehdidi

Iraklı Şii El Nuceba Hareketi üyeleri, Hamas'ın İsrail'e yönelik operasyonunu desteklemek üzere Pazar günü Bağdat'ta bir toplantıda (AFP)
Iraklı Şii El Nuceba Hareketi üyeleri, Hamas'ın İsrail'e yönelik operasyonunu desteklemek üzere Pazar günü Bağdat'ta bir toplantıda (AFP)

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in İsrail'e silah ve mühimmat gönderilmesine ilişkin açıklaması ve ABD uçak gemisinin bölgeye gönderilmesi yoluyla Gazze'yi çevreleyen bölgelerde devam eden savaşa doğrudan müdahalede bulunacağını açıklaması üzerine Irak'ta faaliyet gösteren İran bağlantılı Şii milis örgütler peşi sıra tehdit açıklamalarında bulundu.

Seyyidu’ş-Şuheda Tugayları örgütü, Hamas ile İsrail arasında Gazze'de devam eden savaşa katılmaya hazır olduğunu açıkladı. İran bağlantılı Irak Hizbullahı da ABD'nin Gazze savaşına doğrudan müdahale etmesi halinde Washington’u Irak’ta ki ABD üslerini hedef almakla tehdit etti. (Şii) Koordinasyon Çerçevesi’nin önde gelen liderlerinden Hadi el-Amiri de ABD’nin Gazze'deki mevcut savaşa doğrudan müdahale etmesi durumunda Irak’taki silahlı grupların savaşa dahil olacağını duyurdu.

Sadr hareketinin lideri Mukteda es-Sadr Cuma günü bir milyon kişilik gösteri çağrısında bulunarak aynı zamanda Gazze'ye su gönderme isteğini dile getirdi.

Hadi el Amiri (INA)
Hadi el Amiri (INA)

Irak Hizbullahı tehdit etti

Şarku’l Avsat’ın yerel basından aktardığına göre bu bağlamda Irak Hizbullahı, Filistinli gruplarla İsrail arasındaki çatışmaya müdahale etmeleri halinde Irak ve bölgedeki ABD üslerini hedef alma tehdidinde bulundu. Irak Hizbullah Tugayları Genel Sekreteri Ebu Hüseyin El Hamidavi konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Gururlu Filistin halkını, İslam milletimizi ve Filistin'deki İslami Direniş Mücahidlerini tebrik ediyoruz. Siyonist oluşumun ve destekçilerinin daha önce kimsenin başaramadığı suçluluğuna rağmen dördüncü günde büyük zaferler elde ettiler. Suçlu Siyonistlerin gücünü kırdılar ve çatışmayı, hem varlığı hem de ülkenin diğer düşmanlarını korkutacak bir düzeye yükselttiler” ifadelerini kullandı.

Hamidavi, “Füzelerimiz, insansız hava araçlarımız ve özel kuvvetlerimiz, ABD düşmanının üslerine yönelik niteliksel saldırılar düzenlemeye ve bu savaşa müdahale etmesi halinde Siyonist yapının bilinen yerleri ve yardımcıları gerekirse ateş mermilerimizi alacak” dedi. Mukteda es Sadr’ın gösteri çağrısını desteğini açıklayan Hamidavi, “Gururlu halkımızı Bağdat ve diğer şehirlerde düzenlenen gösterilere katılarak, Filistin ve Irak bayraklarını göndere çekerek, bağış toplamanın yanı sıra Gazze'deki mücahitlere destek, destek ve yardımda bulunarak genel olarak seferber olmaya çağırıyoruz” şeklinde konuştu.

Bağdat’taki Irak güvenlik güçleri (Arşiv- Reuters)
Bağdat’taki Irak güvenlik güçleri (Arşiv- Reuters)

Yardım çağrıları

Seyyid eş-Şuheda Tugayları ise Gazze'ye girebilecekleri yöntem veya mekanizmayı belirtmeden, Iraklı grupların Gazze'ye girme olasılığı ile İsrail'e karşı savaşa katılmaya hazır olduklarını duyurdu. Seyyid eş- Şuheda Tugayları Sözcüsü Kazım el-Fartusi, “Filistin meselesi tüm Arap ve İslam dünyasını ilgilendiren temel bir mesele. Bir yardım çağrısı olması durumunda bu çağrıya ilk yanıt verenler Irak'taki tüm gruplar olacak. Grupların Gazze savaşına ne zaman ve nasıl müdahale edeceklerini belirleyecek olan biziz” dedi.

Müdahalelerinin doğrudan ABD müdahalesine bağlı olduğuna değinen Fartusi, “Filistin savaşına herhangi bir ABD müdahalesi durumunda, Irak ve bölgedeki ABD üsleri ve çıkarları hedef alınacak. Iraklı gruplar aynı zamanda Gazze'deki savaş cephelerine doğrudan ulaşma kabiliyetine ve yeteneğine de sahip. Bu mesele kolaylıkla mümkün, bu mesele hizipler için de mümkün ve biz Filistin direnişinden bu kaçınılmaz savaşa girmek için herhangi bir işaret bekliyoruz” şeklinde konuştu.

Asaib-i Ehli Hak örgütü Genel Sekreteri Kays el-Hazali, “Iraklı direniş grupları, kendi koordinasyon birimleri içinde, Kudüs'ü kurtarmak ve Filistin halkını desteklemek için kendilerinden beklenen her türlü eyleme tamamen hazır. Irak halkı, hükümeti ve direnişi, Filistin davasını destekleme konusunda kararlı bir duruş sergilemeye kararlı” ifadelerini kullandı.



Irak Cumhurbaşkanı Reşid, Gelecek Partisi lideri Davutoğlu görüştü

Fotoğraf: X
Fotoğraf: X
TT

Irak Cumhurbaşkanı Reşid, Gelecek Partisi lideri Davutoğlu görüştü

Fotoğraf: X
Fotoğraf: X

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, IKBY’ye bağlı Süleymaniye kentinde ilk kez düzenlenen Delphi Ekonomi Forumu’na katılmak üzere Irak’a gitti. Davutoğlu’na ziyareti sırasında genel başkan yardımcıları, milletvekilleri, parti yöneticileri ve gazeteciler eşlik etti.

Forum vesilesiyle Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid ile bir araya gelen Davutoğlu, görüşmenin oldukça verimli geçtiğini belirtti. Görüşmede son siyasi gelişmeler kapsamlı şekilde ele alındı. Davutoğlu, Türkiye ve Irak arasındaki kardeşlik ile stratejik iş birliğinin daha da güçlenmesi gerektiği konusunda mutabık kalındığını ifade etti.

Davutoğlu, ayrıca IKBY Başbakan Yardımcısı Kubad Talabani ile de kapsamlı bir istişare gerçekleştirdi. Terörle mücadeleden enerji koridorlarına, insani diplomasiden kültürel ortaklığa uzanan bu bütüncül diyalogun, Türkiye-Irak ilişkilerinin vizyoner boyutunu bir kez daha ortaya koyduğunu vurgulayan Davutoğlu, Kubad Talabani ile terörden arındırılmış bu kadim coğrafyada bir kez daha buluşmak üzere sözleştiklerini ifade etti.

Nevzat Çiçek: Irak Cumhurbaşkanı, Davutoğlu ile görüşmesinde Türkiye’deki yeni açılım sürecini desteklediklerini ve ellerinden geleni yapacaklarını söyledi

Irak’taki Delphi Forumu’na katılan Independent Türkçe Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek, TV100 canlı yayınında değerlendirmelerde bulundu.

Irak Cumhurbaşkanı Sayın Abdullatif Reşid’in Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu ile görüştüğünü söyleyen Çiçek, “O görüşmede Irak Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin bu sürecini desteklediklerini ve ellerinden geleni yapacaklarını ifade etti” dedi.

Çiçek ayrıca şunları söyledi:

"Aynı şekilde biraz önce Irak Bölgesi ve Kültürel Yönetim Başkanı, Başbakan Yardımcısı Kubat Talabani'yle bir görüşmemiz oldu. O da aynı şekilde sürecin desteklendiğini ifade etti. Ve Türkiye'nin yetkililerinin buraya gelip gittiklerini, görüştüklerini ifade etti. Önce şunu söyleyeyim, ben buraya gelmeden önce Ankara'nın kendi içindeki denkleme okuma biçimini bugün yazdım. Onlar süreci nasıl okuyorlar, nasıl olacak diye. Belki de süreçle ilgili en önemli şey şu, buradan bir mekanizmanın varlığından bahsediliyor. O mekanizmanın çok öteden beri devam ettiği PKK’nın silahsızlanmayla ilgili her ülkenin kendi içerisinde bir denklem oluşturacağı ifade ediyor. Irak'ın şartlarına göre bir silah bırakma, Suriye'nin kendi şartlarına göre, Türkiye'nin kendi şartlarına göre bir silah bırakma olgusundan bahsediliyor. Bu süreçle ilgili olarak bir 4 aylık süreç içerisinde bunun bir kısmının tamamlanmasının öngörüldüğü belirtiliyor.

Aynı şekilde özellikle “Diyarbakır anneleri”. PKK’ya katılan çocuklarının geri getirilmesinin çok önemli olduğu ifade ediliyor. Aynı şekilde suça karışmamış bine yakın PKK'lının varlığından bahsediliyor. Dolayısıyla aslında benim hem Ankara'da hem Süleymaniye'de, Kerkük'te buradaki yetkililerden edindiğim izlenim aslında mekanizmanın çok öteden beri devam ettiği ve bu mekanizmayla birlikte aslında süreci normal geliştiği.

Özellikle Milli İstihbarat Başkanı Sayın İbrahim Kalın başta olmak üzere Türkiye'de güvenlik provokasyonun yöneticilerinin bölge ülkeleriyle temaslarının çok ciddi ve yoğun olduğunu biliyoruz. Aslında buzdağının üzerinde normal bir akış devam ediyor. Bu süreçler tabi çok zorlu süreçler ve dolayısıyla sürekli tetikte olmayı gerektiriyor. Ama Türkiye'nin ana hedefini koruduğu ana hedefin gerçekleşme noktasında şöyle bir öngörü var. Sadece PKK'nın silah bırakma meselesi değil, aslında büyük bir inşaat sürecinden bahsediliyor.

Yani PKK silahı bıraktığı andan itibaren bölgedeki Kürtlerin yönünü Türkiye'ye dönmesi, Türkiye'nin yeniden bir inşaat sürecine gitmesi ve dolayısıyla aslında bu inşaat sürecinin uzun süre içerisine devam etmesi öngörülüyor."

Bu süreçte Kandil tepkisinin olup olmadığı ve İran etkisinin ne olduğu ile ilgili soruya Çiçek şu yanıtı verdi:

"Ben güvenlik kaynaklarına bu soruyu sorduğumuzda süreci en çok ne baltalayabilir diye, İsrail ve İran etkisinden çok söz veriliyor. Hatta şöyle bir ifade kullanılıyor. İsrail'in Kürt güçlerini vekalet gücü olarak elde etmeye çalışmasının Türkiye sınırına getirmesinin Türkiye açısından savaş sebebi olduğunun bile İsrail'e ifade edildiği söyleniyor ki bu çok önemli. Türkiye'nin kırmızı çizgileri anlamında son derece önemli. Aynı şekilde İran'ın yaklaşımı üzerinde İran'la gerekli temaslarının yapıldığını biliyoruz. Yakın zaman içerisinde Türkiye'den yetkililerin Irak, Suriye ve İran'da tekrar bir temas trafiğini yürütecekleri çok net ve dolayısıyla da aslında bölge ülkeleri açısından da Türkiye kendi kırmızı çizgilerinin nelerin yapılıp yapılmayacağını ve nelerin beklendiğini çok net bir ifade ediyor.

Türkiye'nin bu kararlı duruşun karşısında şöyle bir yola doğru girilmiş.  Mesela şimdi ben Süleymaniye'deyim. Süleymaniye'de Süleymaniye Havaalanı kapalı. Süleymaniye havaalanının kapanmasının temel sebebi Türkiye ile Süleymaniye arasındaki ilişkilerin PKK'dan dolayı, SDG'den dolayı bozulmuş olması. Mesela dün Duhok valisi bir açıklama yaptı."

Dedi ki, “Eğer bu süreç tamamlanırsa, Türkiye'nin başlatır bu süreç tamamlanırsa bizim de PKK işgalinde olan 45 Eylül köyümüzü tekrar geri alma umudumuz var. Mesela Süleymaniye'de de eğer bu ilişki normalleşirse bizim havaalanımız açılır, ticaretimiz tekrar devam eder”.

Dolayısıyla aslında herkes süreci Yani Süleymaniye'nin aslında. Pratik bir gerçekliğinin olduğunu söyleyebiliriz biz. Özellikle burada tabii SDG üzerinden daha önce PKK yöneticilerinin bir kısmının burada olması asabiyle.

Özellikle ama Irak merkezi hükümetin PKK'yı Türkiye'nin baskısıyla terör örgütü ilan etmesinden sonra Süleymaniye'de birçok misyonun kapatıldığını biliyoruz. Yani siyasi faaliyetlerin yasaklandığını biliyoruz. O anlamda eğer normalleşme sağlanırsa mesela Süleymaniye'de bunun en büyük iz düşümü Süleymaniye Havaalanı'nın açılması ki olacak ki onların dünyaya bağlantı noktasında en önemli merkezlerden bir tanesi.

Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bu sürece ne kadar dahil olduğu ile ilgili ise Çiçek şunları söyledi:

Ankara'dan edindiğimiz yerinde, bölgeden edindiğimiz yerinde Türkiye bu süreci kendi başına yürütüyor. Yani kendi başına yürütüyorlar kastım. Aslında bunu milli bir proje olarak yürütüyor. Ama paydaş olarak Suriye yönetimi, Irak yönetimi paydaş. Paydaşın olma sebeplerinden bir tanesi her iki ülkede PKK unsurlarının bulunması.

Dolayısıyla da bir silahsızlanma durumunda silahların nereye bırakılacağı konusunda bu ülkelerle iş birliği yapıldı. Aynı şekilde PKK'nın 35-40 yöneticisi Irak'ta yaşamak istiyorlarsa işte Iraklı yetkililerin bir şekilde buna bir cevaz vermesi.

Türkiye kendi sorununu çözerken bölge ülkeleriyle özellikle İran'dan Irak'tan ve Suriye'den PKK unsurlarıyla birlikte bir mücadele süreci işin kolaylaştırılması süreci ve süreci de aktif olması gerektiği ifade ediyor.

Türkiye'nin kendilerine ilgili talepleri olduğunu söylüyorlar ve dolayısıyla da bu talepleri içerisinde Türkiye'nin taleplerinin yerine getirme noktasında çalıştıklarını ve şunu çok net ifadeyle onu söyleyerek bitireyim. Yani buranın PKK ile ilgili olarak sürekli Türkiye ile bir şekilde karşı karşıya gelmelerinin temel sebebi olarak PKK'yı gösteriyorlar ve bu sorunun bitmesi durumunda Türkiye ile normalleşme sürecinin kendileri açısından başlayacağını özellikle Süleyman Yönetim için söylüyorum. Ve bunun da kendileri açısından kazanç olacağını söylüyorlar. O nedenle süreci baltalamaya yönelik değil de sürecin bir şekilde başarıya ulaşmasının da kendileri açısından önemli olduğunu ifade ediyorlar. Zaten Ankara'nın da temel görüşlerinden bir tanesi de o. Bölgeye, Irak'a, Türkiye'ye, Irak'a ve Suriye'ye de aynı zamanda huzuru getirebilir deniyor. Sanırım bu algı bölge ülkeleri açısından son derece satın alınmış durumda.

Independent Türkçe