Hizbullah'ın Beyrut saldırısının üzerinden 40 yıl geçti… Nöbet tutan askerin intihar bombacısı hakkında hatırladığı şuydu: “Bana baktı ve gülümsedi”

Hizbullah’ın Beyrut'taki ABD Deniz Kuvvetleri karargâhına düzenlediği bombalı saldırının üzerinden kırk yıl geçti.

Al Majalla / Ajanslar
Al Majalla / Ajanslar
TT

Hizbullah'ın Beyrut saldırısının üzerinden 40 yıl geçti… Nöbet tutan askerin intihar bombacısı hakkında hatırladığı şuydu: “Bana baktı ve gülümsedi”

Al Majalla / Ajanslar
Al Majalla / Ajanslar

Sami Moubayed

23 Ekim, Hizbullah'ın Beyrut'taki ABD Deniz Kuvvetleri karargâhına düzenlediği bombalı saldırının 40’ıncı yıl dönümü...

Hizbullah'ın Beyrut'taki ABD Deniz Kuvvetleri karargâhına düzenlediği bombalı saldırının 40’ıncı yıldönümü, Hizbullah ile İsrail arasında gerilimin tırmandığı ve Gazze'nin bombalandığı döneme denk geliyor. ABD Ordusu, Hizbullah'a baskı yapmak ve İsrail ordusunun Gazze'ye karadan müdahale etmesi halinde Hizbullah'ın İsrail'in kuzeyine saldırmaması için Akdeniz'de Lübnan açıklarına devasa donanma gemileri konuşlandırdı.

Bu tarih, Hizbullah ile İsrail arasında gerilimin arttığı ve Gazze'nin bombalandığı döneme denk geliyor. ABD Ordusu, Hizbullah'a baskı yapmak ve İsrail ordusunun Gazze'ye karadan müdahale etmesi halinde Hizbullah'ın İsrail'in kuzeyine saldırmaması için Akdeniz'de Lübnan açıklarına devasa donanma gemileri konuşlandırdı.

23 Ekim 1983 tarihinde 241 ABD deniz piyadesinin ölümüne yol açan bu eylem, 11 Eylül 2001'e kadar ABD’lilere yönelik en ölümcül terör saldırısıydı. Nitekim bugüne kadar El Kaide dışında hiçbir terör örgütü o saldırıdakinden daha fazla asker öldürmedi.

Lübnan'da çok uluslu Amerikan-Fransız barışı koruma gücünün bir parçası olarak konuşlandırılan ABD kuvvetlerinin öldürülmesi kırk yıl önce gerçekleşmiş olmasına rağmen, bu İran'ın vekil gücünün oluşturduğu tehlikenin sürekli bir hatırlatıcısı olarak ön plana çıkıyor. Hizbullah'ın ABD’lileri en son hedef aldığı yıl, örgütün Suudi Arabistan'ın Dahran kentinde 19 ABD Hava Kuvvetleri mensubunun ölümüne yol açan el-Huber Kuleleri saldırısını gerçekleştirdiği 1996’ydı…

“Bana baktı ve gülümsedi…”

Lübnan'daki çokuluslu güçler karargâhındaki nöbetçi askerin, 23 Ekim 1983'te patlayıcı yüklü sarı Mercedes kamyonunu binaya sürerek 241 ABD deniz piyadesini öldüren intihar bombacısıyla ilgili hatırladığı tek şey buydu. Çok sayıda ABD askerinin öldüğü saldırıda 28 kişi ağır yaralandı ve bunlardan 13'ü birkaç gün içinde yaşamını yitirdi. On dakika sonra ikinci bir intihar bombacısı, Fransız kuvvetlerinin Remle el-Beyda bölgesindeki karargahına benzer bir saldırı düzenleyerek 58 Fransız askerini öldürdü.

ABD Deniz Kuvvetleri karargahına yapılan saldırı Lübnan iç savaşında önemli bir dönüm noktasıydı. Dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan bunu ‘aşağılık bir davranış’ olarak nitelendirirken, Fransız mevkidaşı François Mitterrand bombalanan alanı ziyaret etmek için Beyrut'a gitti. ABD Başkan Yardımcısı George Herbert Walker Bush, 26 Ekim 1983'te Lübnan'ın başkentine gelerek şunu söyledi: “Teröristler bizi korkutamayacak.”

ABD Deniz piyadeleri, İsrail'in Haziran ve Eylül 1982 arasında Lübnan'ı işgal etmesinden kısa bir süre sonra Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Başkanı Yaser Arafat'ın isteği üzerine Filistin birliklerinin Batı Beyrut'tan çekilmesini denetlemek için çokuluslu güçlerin parçası olarak Lübnan'a gelmişlerdi. Arafat, İsraillilerin Lübnan başkentinden geriye kalan bölgeyi işgal etmesini yalnızca ABD korumasının engelleyebileceğini düşünüyordu. Zira İsrail, FKÖ ile İsrail’i birbirinden ayıracak 40 km derinliğinde bir tampon bölge oluşturmak amacıyla Lübnan'ı işgal etmişti. Açıklanmayan hedef, FKÖ'yü ezmek ve tamamen ortadan kaldırmaktı.

ABD Elçisi Philip Habib, Filistin güçlerinin geri çekilmesini izlemek üzere 800 ABD askerinin Beyrut'a gönderilmesini denetledi. 25 Ağustos 1982'de geldiler ve görevlerini tamamlamaları için 30 günlük bir süre verildi. Ancak Filistinlilerin geri çekilmesi Eylül ayının ilk haftasında sona erdi ve aynı ayın 10’unda Reagan güçlerine ülkelerine dönme emri verdi.

Dört gün sonra Lübnan'daki güvenlik durumu, 14 Eylül'de Cumhurbaşkanı Beşir Cemayel'in suikasta uğramasıyla daha da kötüleşti. Elie Hubeyka liderliğindeki Falanjist Lübnan Güçleri’nin, Cemayel'in öldürülmesine misilleme olarak Sabra ve Şatilla kamplarına saldırarak orada katliamlar gerçekleştirdi ve geriye binlerce masum Filistinli kurban kaldı.

(foto altı) ABD Deniz piyadeleri, patlamadan bir hafta sonra yıkılan karargahlarının enkazı altında ölüleri arıyor. (AFP)
ABD Deniz piyadeleri, patlamadan bir hafta sonra yıkılan karargahlarının enkazı altında ölüleri arıyor. (AFP)

Başkan Reagan, 18-20 Eylül tarihleri ​​arasında Beyaz Saray'da bir dizi toplantı yaptı. Toplantılar sonucunda ABD kuvvetlerinin “Lübnan hükümetinin başkenti üzerinde tam egemenliğini yeniden kazanmasına olanak sağlamak” misyonuyla Beyrut'a dönmesi kararlaştırıldı.

Ünlü ABD’li gazeteci Thomas Friedman o gün New York Times muhabiri olarak Beyrut'taydı. Başkan Reagan'ın kararını kendi deyimiyle ‘Amerikan suçu’ olarak değerlendiren Friedman’a göre eğer ABD’liler Beyrut'tan bu kadar çabuk çekilmeseydi Beşir Cemayel öldürülmeyecekti ve belki de Sabra ve Şatilla katliamı yaşanmayacaktı.

Bin 500 Amerikan askeri Lübnan'a döndü ve kardeşinin yerine cumhurbaşkanı seçilen Emin Cemayel onları Lübnan ordusunu eğitmeye davet etti. Eğitimin 1982 yılının sonlarında başlaması, Dürzi lider Velid Canbolat ve Şii Emel Hareketi'ndeki müttefiki Nebih Berri de dahil olmak üzere Cemayel kardeşlere karşı olan geniş bir yelpazedeki Lübnanlı siyasetçileri rahatsız etti.

Emin Cemayel'in ABD’lilerle iş birliğine ilk yanıt, 18 Nisan 1983'te, küçük bir Chevrolet kamyonunun Beyrut'taki ABD Büyükelçiliği karargâhına saldırıp 60'tan fazla insanı öldürdüğü gün geldi. Söz konusu saldırı, Cemayel’i projesinden caydırmadı ve 17 Mayıs 1983'te Lübnan ile İsrail arasında barış anlaşması imzalandı. Bu anlaşma, Müslüman ve Suriye yanlısı Lübnanlı politikacıları Cemayel’e karşı cephe almaya yöneltti. Dönemin başbakanı Şefik el-Vezzan, Batılı bir diplomatla yaptığı görüşmede bunu şöyle dile getirdi: “Bilmenizi isterim ki bugün hayatımdaki en üzücü gün. Bu anlaşma onurlu bir anlaşma değil.”

Lübnan İslami Cihad Hareketi

Lübnan İslami Cihad Hareketi (kendisiyle aynı adı taşıyan Filistinli örgütün ortaya çıkışından önce faaliyet gösteren Şii hareket), 23 Ekim 1983'te ABD Deniz Kuvvetleri karargahına yapılan saldırının sorumluluğunu üstlendi. Bu örgüt, o dönemde Lübnan'da faaliyet gösteren Şii milis gruplarından biriydi. Bazıları onu Hizbullah'ın doğuşunu hazırlayan örgüt olarak tanımladı ve 1983'ün başlarında kurulduğunu söyledi. Bazıları ise kurucusunun Hizbullah'ın lideri İmad Muğniye olduğunu iddia etti. Ancak Hizbullah daha sonraki yıllarda bunu yalanladı. Yapılan incelemelerde ABD Deniz Kuvvetleri karargahına çarpan kamyonun sürücüsünün İsmail Askeri isimli İran vatandaşı olduğu belirlendi. ABD’ye göre, İslami Cihad Hareketi’nin Genel Merkezi’nin Baalbek'te olduğu ve Tahran'daki devrimin başarısından dört yıl sonra İsrail ve ABD'yi Lübnan'dan çıkarmak için İran tarafından kurulduğu belirtildi.

“Ünlü ABD’li gazeteci Thomas Friedman o gün New York Times muhabiri olarak Beyrut'taydı. Başkan Reagan'ın kararını kendi deyimiyle ‘Amerikan suçu’ olarak değerlendiren Friedman’a göre eğer ABD’liler Beyrut'tan bu kadar çabuk çekilmeseydi Beşir Cemayel öldürülmeyecekti ve belki de Sabra ve Şatilla katliamı yaşanmayacaktı.”

İslami Cihad Hareketi, saldırıdan sonra AFP'nin Beyrut'taki ofisine şu bildiriyi gönderdi: “Bizler Allah'ın askerleriyiz. Bizler ne İranlı, ne Suriyeli, ne de Filistinliyiz; Kur’an-ı Kerim’in öğretisine uyan Müslümanlarız. Nisan ayındaki büyükelçilik bombalamasından sonra daha şiddetli vuracağımızı söylemiştik. Artık neyle karşı karşıya olduklarını anlıyorlar. Şiddet tek yolumuz olmaya devam edecek.”

(foto altı) Dönemin ABD Başkan Yardımcısı George Herbert Walker Bush, 26 Ekim 1983'teki patlamanın olduğu alanı incelerken. (AFP)
Dönemin ABD Başkan Yardımcısı George Herbert Walker Bush, 26 Ekim 1983'teki patlamanın olduğu alanı incelerken. (AFP)

İran, İslami Cihad Hareketi’yle herhangi bir bağlantısı olduğunu reddetti. New York Times ise şunu yazarak örgütün varlığını sorguladı: “Lübnan polis kaynakları, Batılı istihbarat kaynakları, İsrail hükümeti kaynakları ve Beyrut'taki üst düzey Şii dini liderlerin hepsi İslami Cihad Hareketi diye bir örgütün olmadığına inanıyor.” Ancak hareket, Aralık 1983'te Kuveyt'teki büyükelçiliğin bombalanması ve 18 Ocak 1984'te Beyrut Amerikan Üniversitesi Rektörü Malcolm Kerr'in öldürülmesi de dahil olmak üzere Lübnan ve diğer ülkelerdeki birçok terörist operasyonun sorumluluğunu üstlendi. Hareketin üstlendiği son operasyon, ABD Deniz Kuvvetleri karargahı operasyonundan dokuz yıl sonra, Mart 1992'de Arjantin’in başkenti Buenos Aires'teki İsrail Büyükelçiliği’nin bombalanmasıydı.

Gecikmeli ve zayıf tepkiler

Fransızlar, Ekim 1983'teki saldırılara yanıt olarak, Bekaa Vadisi'ndeki İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) mevzilerine çok sayıda füze ateşledi. ABD Başkanı Ronald Reagan, Başkan Yardımcısı George Herbert Walker Bush, Dışişleri Bakanı George P. Shultz ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert MacFarlane'nin tavsiyesi üzerine aynı şeyi Baalbek'te yapmak istedi. Zikredilen isimlerin hepsi, ABD deniz piyadelerinin bombalanmasından yalnızca İran'ın sorumlu olduğuna inanıyordu. Ancak ABD Savunma Bakanı Caspar Weinberger, Tahran'ın operasyona dahil olup olmadığından emin olmadığını söyleyerek aynı fikirde olmadığını belirtmişti. Weinberger, yıllar sonra Eylül 2001'de Frontline’a verdiği röportajda şöyle dedi: “Halen Beyrut'taki ABD Deniz Kuvvetleri karargâhını kimin bombaladığına dair gerçek bilgimiz yok ve o zaman da kesinlikle bilmiyorduk.”

“İslami Cihad Hareketi, 23 Ekim 1983'te ABD Deniz Kuvvetleri karargahına yapılan saldırının sorumluluğunu üstlendi. Bu örgüt, o dönemde Lübnan'da faaliyet gösteren Şii milis gruplarından biriydi.”

Weinberger, ABD'nin gecikmeli ve zayıf tepkisinin ardındaki nedenin bu belirsizlik olduğunu iddia etti. USS New Jersey savaş gemisi, Eylül 1983'te Beyrut kıyılarına ulaşmıştı, ancak Beyrut'un dış mahallelerindeki Dürzi ve Şii hedeflerine 11 füze ateşlediği 14 Aralık 1983'e kadar herhangi bir misillemede bulunmadı. Daha sonra USS John F. Kennedy'e ait uçaklar geldi ve USS New Jersey dokuz saatlik bir süre boyunca Bekaa Vadisi'ndeki hedeflere 300 mermi atmadan önce Lübnan'daki Suriye hedeflerine saldırdı.

ABD'nin tepkisi bu nispeten çekingen noktada durdu ve Şubat 1984'e gelindiğinde Amerikan kuvvetleri, misyonlarına yönelik kongre desteğinin azalması nedeniyle Lübnan'dan çekilmeye başladı. İslami Cihad Hareketi, bundan kısa bir süre önce Amerikalılar ve Fransızlar 1984 yılbaşına kadar Lübnan'ı terk etmezlerse ‘dünya sarsılacak’ tehdidinde bulunmuştu. ABD’nin geri çekilmesi, Lübnan İslami Cihad Hareketi’nin verdiği mühletin dolmasından iki ay sonra, 26 Şubat 1984'te tamamlandı.

* Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden tercüme edilmiştir.



Hizbullah Tel Aviv'e yönelik füzeli saldırılarını yoğunlaştırdı

TT

Hizbullah Tel Aviv'e yönelik füzeli saldırılarını yoğunlaştırdı

Hizbullah Tel Aviv'e yönelik füzeli saldırılarını yoğunlaştırdı

Hizbullah, İsrail'in Beyrut'un şehir merkezindeki el-Basta bölgesinde gerçekleştirdiği katliama misilleme olarak Tel Aviv’in şehir merkezini hedef alarak sık sık tekrarlanan ‘Beyrut Tel Aviv'e karşı’ denklemini yeniden canlandırdı. İki taraf arasında Güney Lübnan'ın doğu kesiminde, İsrail ordusunun henüz kontrol altına alamadığı Hiyam beldesinde şiddetli çatışmalar yaşanırken çatışmalar batı kesiminde Şemaa ve Tayr Harfa beldeleri ekseninde yoğunlaştı.

axscdvfgr
Hizbullah askeri medyası tarafından dağıtılan ‘Beyrut Tel Aviv'e karşı’ denklemine dair bir fotoğraf

İsrail savaş uçakları dün öğleden sonra, tahliye uyarısının yapılmasının üzerinden yaklaşık bir saat geçmesinin ardından Beyrut'un güney banliyösündeki el-Kefaat bölgesine iki hava saldırısı düzenledi. Lübnan resmi haber ajansı NNA, el-Kefaat bölgesine düzenlenen iki saldırının Mehdi Okulları yakınlarındaki binalardan başlayarak Ammu el-Camus Caddesi’ne doğru devam eden geniş bir alanda büyük bir yıkıma neden olduğunu bildirdi. NNA, bölgede havayı yoğun duman bulutlarının kapladığını ve bölgeden kötü kokuların yayıldığını aktardı.

Hiyam’daki operasyon hız kazandı

İsrail'in Hiyam'a yönelik kara harekâtı, İsrail'in hava saldırıları ve bombardımanları arasında hız kazanırken, Lübnan’ın güneydeki köyleri hedef alan bombardımanlar da devam ediyor. İsrail’in tüm bu saldırıları, daha fazla insanın ölmesine ve yaralanmasına neden oluyor.

Hiyam beldesinin İsrail’in kara işgaline başlamasından bu yana en zor ve şiddetli gecelerden birine tanık olduğunu bildiren NNA’ya göre İsrail ordusu, ağır ateş altında beldeye girmeye devam ederken, çeşitli mahalleleri topçu bombardımanına tuttu. Savaş uçakları, mahallelerde ve mülklerde büyük yıkıma neden olan hava saldırıları düzenledi. Ayrıca evlere ve dükkanlara bubi tuzakları kurdu ve beldenin batı yakasındaki bir mahallenin tamamını havaya uçurdu.

Bu çatışmaların ardından bazı bölge sakinlerinin telefonları İsrail ordusu tarafından telesekreterler aracılığıyla arandı. Bu kişiler, mahallelerine bakan bölgelerde görünmemeleri konusunda uyarıldı ve çekim yapan herkesin hedef olarak kabul edileceği tehdidinde bulunuldu.

Deyr Mimas

İsrail ordusu Hiyam'a doğru geçtiği Deyr Mimas'ta, Mar Mimas Manastırı'nın altında birkaç bomba patlattı. İsrail savaş uçakları Deyr Mimas’ın çevresini saran vadiye ve dağlara, Şakif Kalesi'nin altına ve Litani Nehri kıyılarına baskın düzenledi. Deyr Mimas Belediye Başkanı George Nakad, İsrail ordusunun Kefer Kila tarafından el-Kulayaa ve Deyr Mimas arasında bulunan Lubya tepesine ulaştığını açıkladı. Belediye Başkanı’nın aktardığına göre beldede aralarında doğum yapmak üzere olan hamile bir kadının da bulunduğu yaklaşık 20 kişi bulunuyor ve kadının Beyrut'a nakledilmesi için Uluslararası Kızılhaç Örgütü ile temasa geçildi.

İsrail ordusu, Nebatiye'yi Mercayun'a bağlayan Hardali yoluna hava saldırısı düzenleyerek ve büyük bir çukur açarak araçların geçişini engellemişti.

Şemaa ve Tayr Harfa

Lübnan’ın batısına gelince NNA, direniş unsurları ve düşman İsrail arasındaki çatışmaların Şemaa ve Tayr Harfa beldeleri ekseninde hız kazandığını, düşmanın söz konusu beldeleri bombaladığını ve savaş alanı üzerinde keşif uçuşlarının yoğunlaştığını bildirdi.

NNA, Lübnan Risala İslami İzcilik Derneği’ne ve Hizbullah'ın İslam Sağlık Kurumu’na bağlı sivil savunma ekipleri, İsrail’in düzenlediği bombardıman sonucu yıkılan binaların molozlarını kaldırmak için büyük vinçlere ihtiyaç duyulduğunu ve mevcut araçların yetersiz olduğunu bildirdi.

Öğleden sonra Dahur el-Beyyade'de konuşlu bir İsrail tankının el-Beyyade, es-Siyad ve el-Mansuri’deki evleri bombaladığını ve el-Mansuri ovasını taradığını bildiren NNA, Dahur el-Beyyade'nin güney tarafında, Sur ve Nakura ovalarına hakim stratejik bir bölge olması nedeniyle beldeyi kuşatmak için el-Beyyade ana yoluna doğru ilerlemeye çalışan bir İsrail gücü ile direniş unsurları arasında çatışmalar yaşandığı aktardı. NNA, direniş unsurlarının düşman İsrail’e makineli tüfekler ve roketatarlarla ateş açtığını ve kayıplar verdirdiğini, bunun üzerine düşmanın el-Beyyade, es-Siyad ve el-Mansuri’deki evleri bombaladığını, ardından Hizbullah’ın el-Beyyade beldesinin doğu eteklerinde İsrail yapımı bir Merkava tankını imha ettiğini duyurdu.

Hizbullah’ın açıklamaları

Hizbullah ayrı ayrı yaptığı açıklamalarda düşman İsrail’in Lübnan'ın güneyindeki sınır bölgelerine sızma girişimlerini püskürttüklerini, direniş unsurlarının Hiyam'ın doğusunda bir araya gelen İsrail güçlerini dört kez roketle hedef aldığını duyurdu. Hizbullah tarafından yapılan bir açıklamada, “Matula yerleşiminde toplanan İsrail güçleri roket yağmuruna tutuldu, ardından bir insansız hava aracı (İHA) filosu Matula yerleşiminde işgal için oluşturulan bir operasyon odasına hava saldırısı düzenledi ve hedeflerini tam isabetle vurdu” denildi.

Hizbullah ayrıca Kiryat Shmona yerleşim biriminde ve Manara yerleşim biriminde birimine İsrail güçlerinin toplandığı noktaları roketlerle hedef aldığını duyurdu.

Hizbullah'tan yapılan açıklamada, savaş uçaklarının Bekaa’nın batısındaki hava sahasında İsrail'e ait Hermes 450 tipi bir İHA'nın karadan havaya füzeyle hedef alınarak bölgeyi terk etmeye zorladığı bildirildi.

Beyrut katliamına misilleme

Hizbullah, İsrail'in Beyrut'un el-Basta mahallesindeki katliamına misilleme olarak Tel Aviv'in şehir merkezini roketlerle hedef aldı. Böylece Hizbullah'ın İsrail’e düzenlediği saldırı sayısı, dün öğleden sonra itibariyle 36'ya ulaştı.

xscdfvgb
Hizbullah roketlerinin isabet ettiği ve bir eve zarar verdiği bölgeyi inceleyen İsrail güvenlik güçleri (EPA)

Bir güvenlik kaynağı, Hizbullah'ın Tel Aviv'e düzenlediği saldırıların, daha önce Hizbullah'ın eski Genel Sekreteri Hasan Nasrallah tarafından açıklanan ve yeni Genel Sekreter Naim Kasım tarafından teyit edilen ‘Beyrut Tel Aviv'e karşı’ denkleminin yeniden canlandırıldığının bir işareti olduğunu söyledi. Kaynak, ağır darbeler alan Hizbullah'ın füze gücünün devam ettiğini kanıtlamaya ve İsrail savunma sistemlerini şaşırtmaya çalıştığına dikkati çekti.

250 adet roket

Öte yandan Hizbullah'ın İsrail'e attığı roketlerin sayısının önceki günlere kıyasla arttığı ve hedef aldığı alanın genişlediği görüldü. İsrail televizyonu Kanal 14, Hizbullah'ın dün İsrail'e 250'den fazla roket fırlattığını bildirdi. İsrail ordusu tarafından dün öğleden sonra yapılan açıklamada, Hizbullah'ın Lübnan'dan İsrail'in kuzey ve orta kesimlerine doğru yaklaşık 160 roket fırlattığı ve bunun sonucunda birkaç kişinin yaralanıp, bazı binaların ve araçların hasar gördüğü bildirildi.

Ben Gurion Havaalanı'nın kısa bir süre askıya alındığı bildirilirken, İsrail basını, ‘Lübnan topraklarından fırlatılan roketlerle ikinci kez hedef alınan Tel Aviv'de şiddetli patlamaların duyulduğunu’ aktardı. Nehariye, Akka ve Yukarı Celile'de roketlerin neden olduğu büyük patlamalar nedeniyle siren sesleri duyulurken, roketlerin Hayfa ve Nehariye'de hasara yol açtı.

İsrail basını, İsrail'in orta kesimlerinde Hizbullah tarafından atılan bir roketten fırlayan şarapnel parçaları nedeniyle beş kişinin yaralandığını bildirdi.

İsrail ordusu, kuzeyde ve orta kesimlerde sirenlerin çaldığını bildirdiği açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Pazar günü saat 15.00 itibariyle Lübnan'dan Hizbullah terör örgütü tarafından ateşlenen yaklaşık 160 roket İsrail topraklarına düştü.”

İsrail Kızıl Davud Yıldızı ise bir kişinin ağır yaralandığını bildirdi.

Hizbullah tarafından dün yapılan bir diğer açıklamalarda Tel Aviv kentindeki bir ‘askeri hedefin’ yakınlarındaki bir askeri istihbarat üssünü ve İsrail'in güneyindeki bir deniz üssünü vurduğunu duyurdu.

Lübnan Sağlık Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada ise İsrail'in Lübnan'ın başkenti Beyrut'un şehir merkezine düzenlediği şiddetli hava saldırısında son bilançoya göre 29 kişi öldü, 66 kişi yaralandı.

Hizbullah bir başka açıklamasında, dün sabah Lübnan sınırına 150 kilometre uzaklıktaki Aşdod Deniz Üssü’ne ‘ilk kez bir İHA filosuyla hava saldırısı’ düzenlediğini, ayrıca ‘Tel Aviv’deki bir askeri hedefe, roketlerle ve İHA’larla karmaşık bir operasyon’ gerçekleştirdiğini bildirdi.

Hizbullah üçüncü bir açıklamada ise Lübnan-Filistin sınırından 110 kilometre uzaklıkta, Tel Aviv'in eteklerindeki 8200 askeri istihbarat biriminin karargahı olan Galilut Üssü’nü çok sayıda roketle hedef aldığını belirtti.

Hizbullah ayrıca Palmachim Hava Üssü’ne roket saldırısı düzenlediğini açıkladı. Lübnan-Filistin sınırından Tel Aviv'in 140 kilometre güneyinde yer alan Palmachim Hava Üssü, İHA ve askeri helikopter filoları, bir askeri araştırma merkezi ve Arrow Hava ve Füze Savunma Sistemi’nin konuşlu olduğu İsrail Hava Kuvvetleri için önemli bir üs.

t8uk
Hizbullah tarafından fırlatılan roketlerin Tel Aviv çevresine isabet ederek evlere ve arabalara zarar verdiği bir bölgeyi inceleyen İsrailliler (AFP)

Hizbullah'ın açıklamasına göre Hatzor HaGlilit, Ma'alot-Tarshiha, Kefer Blum ve Kiryat Shmona yerleşim birimleri, Manara yerleşim biriminde İsrail ordusunun toplandığı nokta ve ‘Lübnan’da halkı ve köyleri hedef alan’ Di'Shon yerleşim birimindeki topçu mevzileri roketlerle hedef alındı.