Nahda Barajı müzakerelerinin dördüncü turunda olası senaryolar neler?

Önümüzdeki Aralık ayında Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa'da yeni toplantılar düzenlenecek.

Kahire'de Nahda Barajı konulu görüşmelerde bulunan Mısır heyeti. (Mısır Su Kaynakları ve Sulama Bakanlığı)
Kahire'de Nahda Barajı konulu görüşmelerde bulunan Mısır heyeti. (Mısır Su Kaynakları ve Sulama Bakanlığı)
TT

Nahda Barajı müzakerelerinin dördüncü turunda olası senaryolar neler?

Kahire'de Nahda Barajı konulu görüşmelerde bulunan Mısır heyeti. (Mısır Su Kaynakları ve Sulama Bakanlığı)
Kahire'de Nahda Barajı konulu görüşmelerde bulunan Mısır heyeti. (Mısır Su Kaynakları ve Sulama Bakanlığı)

Kahire'de iki gün süren (pazartesi ve salı) üçüncü tur müzakerelerinin sona ermesinin ardından, Nahda Barajı'nın işletilmesine ilişkin yasal bir anlaşmaya varmak üzere önümüzdeki Aralık ayında Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa'da Mısır, Etiyopya ve Sudan arasında yeni bir müzakere turu düzenleneceği bildirildi. Addis Ababa'daki yeni toplantılar için olası senaryolar hakkında sorular sorulurken uzmanlar, dördüncü turun, mevcut anlaşmazlıkları çözmek için son şans olduğunu düşünüyor.

Mısır Su Kaynakları ve Sulama Bakanlığı tarafından salı akşamı yapılan açıklamaya göre, son iki ay içinde başlayan müzakere sürecini tamamlamak, Nahda Barajı'nın doldurulması ve işletilmesine ilişkin kurallar üzerinde ülkelerin mutabakatına dayalı derhal bir anlaşmaya varmak amacıyla bir sonraki müzakere turunun Addis Ababa'da düzenlenmesi kararlaştırıldı. Bu karar, Mısır ve Etiyopya liderlerinin geçtiğimiz Temmuz ayında gerçekleştirdikleri toplantının ardından alındı.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, geçtiğimiz Temmuz ayında Kahire'de düzenlenen Sudan'a Komşu Ülkeler Zirvesi esnasında Nahda Barajı'nın doldurulmasına yönelik anlaşmayı ve işletilmesine ilişkin kuralları sonuçlandırmak üzere derhal müzakerelere başlama konusunda mutabık kaldılar. Taraflar ayrıca, müzakerelerin dört ay içinde tamamlanması için gerekli tüm çabayı gösterme konusunda da fikir birliğine vardılar.

Geçtiğimiz ay Etiyopya'da yapılan görüşmelerde, Kahire ve Addis Ababa arasında gerçekleşen müzakerelerde herhangi bir ilerleme kaydedilmediği yönünde karşılıklı suçlamalar yöneltildi. Kahire Üniversitesi Jeoloji ve Su Kaynakları Profesörü Abbas Şiraki, “Bir sonraki müzakere turunun planlanan dört aylık süre içinde gerçekleşecek dördüncü tur olacağını ve bu nedenle bir anlaşmaya varmak için bu müzakere turunun son şans olduğunu” ifade etti. Anlaşmaya varılamayacağını öne süren Şiraki, “Mısır'ın 12 yıldır müzakerelere devam ettiğini ancak Etiyopya'nın tutumunun değişmediğini” kaydetti.

Şiraki, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Etiyopya'nın dört yılda 41 milyar metreküp su depoladığını, Nahda Barajı'nın ise 74 milyar metreküp su depolamasının planlandığını” belirtti. Şiraki, bir anlaşmaya varılamaması durumunda Etiyopya'nın önümüzdeki yıl kalan 33 milyar metreküpü depolayabileceğini, bunun da aşağı havza ülkeleri Sudan ve Mısır üzerinde etkisinin olacağını” dile getirdi.

Mısır ve Sudan yönetimi, Etiyopya'nın Mavi Nil (Nil Nehri'nin ana kolu) üzerinde inşa ettiği barajın doldurulması ve işletilmesi sürecini düzenleyen bağlayıcı yasal bir anlaşmanın imzalanmasını talep ediyor. Mısır ve Sudan yönetimi, diğer çevresel ve ekonomik zararların yanı sıra söz konusu iki ülkenin su kaynaklarının azalması tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını beyan ederken Etiyopya yönetimi ise kalkınma ve halkının ihtiyaç duyduğu elektriği üretme hakkını savunuyor.

Şiraki, Addis Ababa'daki dördüncü turun bir anlaşma olmadan sona ereceğini tahmin ediyor. Bunun ardından gerçekleşecek olası senaryo dahilinde ilgili teknik komitelerin çıkmaza girdiklerini duyuracaklarını iddia eden Şiraki, böylece meselenin çözümüne dair gerekenin yapılması için iki ülke liderleri arasında bir toplantı yapılacağına inanıyor.

Şiraki, son müzakere turunda bir anlaşmaya varılamaması halinde bir başka senaryonun daha olduğunu belirtti. Mısır ve Sudan’ın yeniden Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) dönmesi gerektiğini savunan Şiraki; bu dönüşün, baraj meselesinin bir su sorunu olduğunu gündeme getirme gerekçesiyle değil, çökmesi halinde Mısır ve Sudan için bir tehlike oluşturacak olan Nahda Barajı çerçevesinde olması gerektiğini ifade etti.



İki ziyaret arasında Şam

İki ziyaret arasında Şam
TT

İki ziyaret arasında Şam

İki ziyaret arasında Şam

İbrahim Hamidi

Şam günlükleri bir borsa gibi. Kalp atışları yükseliyor ve düşüyor. Şantiye işe başladı. Yeniden inşa mücadelesi başladı. Göstergelerin istikrar kazanması zaman alacak ama ilerleme var. Şehir, hayallere ve beklentilere yer açmak için sabrı benimsiyor.

Birkaç gün önce ziyaret ettiğim Şam, rejimin devrilmesinden sonra ziyaret ettiğim şehir değildi. Çok şey değişti, bazıları ise aynı kaldı. Suriyeliler gerek geçen yılın sonlarındaki gerekse ateş ve savaş yıllarındaki geniş beklentilerinin yörüngesinde dönmeye devam ediyorlar.

Geçtiğimiz yılın sonlarında şehir karanlıkta uyuyordu ama halkı uyumuyordu. Şam’da şenlik havası vardı. Rejimin devrilişinin mutluluğu, yıllarca veya on yıllarca süren sürgünden sonra birçok kişinin şehirlerine ve ailelerine dönüşünün sevinci yaşanıyordu. O zamanlar danslar Barada Nehri kıyılarına taşıyor ve yasemin şehrinin ağaçlarına yuva yapıyordu. Şarkılar arasında bir ses, “Başını kaldır, sen özgür bir Suriyelisin” şarkısını söyleyerek sürgünden dönen birini selamlıyordu. Bu şarkıyı ancak ülkesine dönen başka birini selamlayan bir başka şarkı ve sarılma bölüyordu.

Geceyle gündüz bir olmuştu. Bir kutlama karmaşası vardı. Duygular coşkuluydu. Şehir geri dönenlerle anlaşıp onları bağrına basıyordu. Zamanlamalara vakit yoktu, gözyaşları sel olmuş akıyordu. Trafik ışıkları ve onlara uyan yoktu, polis arabaları yoktu, trafik kuralları yoktu. Geç saatlere kadar ayakta kalınıyordu. Gecelerin elektriksiz olmasını, karanlıkta dans etmeyi herkes kabullenmişti. 

Yaşlı şehre kur yapılıyordu. Sokaklardaki ve binalardaki çatlaklara övgüler düzülüyordu. Gri gazlara kucak açılıyordu. Ne hesap sormaya vakit ne de hesap sorma niyeti vardı. Şehrin sokaklarında tezgahların ve kokuların yarattığı karmaşa kabullenilmişti. Tek şey, önemli tek husus, rejimin devrilmesine sevinmekti. Bunlar pek çok kişinin 54 veya 61 yıldır beklediği anlardı. Tarihi anların gücü karşısında her şey kabul edilebilirdi.

Hedefler ve beklentiler büyüktü, hayaller engindi, duygular coşkuluydu. Kasiyun Dağı’nın zirvesi randevu ve buluşma yeriydi, kafelerde seminerler düzenleniyordu. Siyasetçiler geri dönmüştü, aktivistler geri dönmüştü, devrimciler geri dönmüştü. Esed rejimi muhalifleri, Esed sonrası rejimi kurmak için geri dönmüşlerdi. Herkesin ülkenin geleceğine dair kendi vizyonu ve yeni Suriye'nin inşasındaki rolüne dair kendi düşüncesi vardı. Herkesin, kanlı on yılların, ağır on yılların saniyelerinde, birçoğunun kanıyla, yarasıyla çizdiği bir ülke haritası vardı. Herkesin “sessizlik cumhuriyeti”ndeki hücrelerinin tavanlarına, göç dalgaları ile yerinden edilenlerin çadırlarının deliklerine bakarak kurduğu kendine özgü hayalleri vardı. Ölüm botlarında boğulmaktan kurtulan herkesin, Suriye'nin bir kıyısından diğerine geçmekte kullanacağı bir botu vardı.

Şimdi Şam farklı. Şehir daha düzenli. Hizmetler daha ulaşılabilir. Polis ve güvenlik var. Kurumlar ve bakanlıklar çalışıyor. Şehir eski adetlerine döndü. Ve halkı ritmini yeniden buldu. Kafelerde, sokaklarda ne bir kutlama ne de bir şarkı var. Devrim marşları kayboldu. Şehrin göğünde ve pencerelerinde daha fazla ışık ve elektrik var. Adetler Şam sokaklarına sızdı.

Hizmetler daha iyi. Kurumlar çalışıyor. Elektrik artık evleri ve lambaları daha uzun süre ziyaret ediyor. Şehir arabalarla dolu. Trafik memurları trafiği organize ediyor. Trafik ışıkları yeniden yanıyor. Sürücüler ve yayalar onların komutlarına uyuyor.

Maaş ve döviz bürolarının önünde kuyruk var. Açlara ve yoksullara hizmet veren fırınların önünde bir sıra uzanıyor. Geçen yılın sonunda olduğu gibi güvenlik açısından durumları belirsiz olup bir çözüm arayanların oluşturduğu kuyruklar artık yok.

İnsanların kaygıları ve dertleri geri döndü. Hayat pahalılığı var. Emeklilerin maaşları kesildi, kamu çalışanları işten çıkarıldı. Şam çevresinde ve Suriye'nin batı ve güneyindeki güvenlik durumuyla ilgili endişeler yeniden gündemde. Beklentiler potansiyelin üzerindeydi. Rüyalar zamandan daha hızlıdır. Son haftalardaki birkaç sınavla insanlar dünyaya geri döndü. Tükenmiş, çökmüş, kuşatılmış bir ülke aylar içinde toparlanamaz. Şam Kılıcı’nın önünde çekilen bir fotoğraf, Amerikan “yaptırım kılıcı”nın darbelerinden kurtulmaya yetmiyor.

Şam aşağıdan böyle görünüyordu. Yukarıdan bakıldığında ise artık çehresi belirgin. Anayasal Beyanname yayımlandı. Siyasi sistem netleşti; beş yıllık geçiş süreci ile bir başkanlık sistemi. Hükümet kuruldu. Heyet Tahrir eş-Şam önemli bakanlıkları elinde tutarken, diğer bakanlıkları siyasi nüfuzu olmayan teknokratlara bıraktı. Mezhepsel kota olmaksızın etnik, dinsel ve mezhepsel tüm bileşenlerden bakanlar hükümette yer aldı. Tablo, yasama organının oluşturulmasıyla tamamlanacak.

Siyasetçilere ve siyaset yapmak isteyenlere mesaj ise açıktı. 29 Ocak Zafer Günü’nde verilen bu mesaj, askeri, siyasi ve sivil bütün devrimci örgütleri ve oluşumları feshediyordu. Yani siyasi partilere, siyasi bloklara yer yok.

Yukarının önceliği güvenliğin sağlanması ve ekonominin iyileştirilmesidir. Diyalog veya silahlı çatışma ya da uzlaşmalar yoluyla örgütlerin dağıtılması ve yeni Savunma Bakanlığı'na entegre edilmesi yoluyla güvenliğin sağlanmasıdır. Nitekim böyle de oldu. Hristiyanlar, Dürziler ve Kürtler artık “devlet şemsiyesi” altında kendi bölgelerini koruyorlar. Kıyı kesimindeki Alevilerin durumu ise ayrı bir konu. Rejim kalıntılarının isyanı yeni rejim için dahili ve İran'ın arkasında olduğu harici bir sınavdı. Güvenlik mensuplarının öldürüldüğü planlı bir askeri ayaklanmayla başladı ve yaraları hâlâ açık olan kanlı katliamlarla sona erdi.

Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığı analize göre hükümetin yapısı ve bakan tercihleri, ekonominin iyileştirilmesinin bir öncelik olduğunu ve yaptırımların kaldırılmasının anahtarı olduğunu gösteriyor. Arap, bölge ve Avrupa ülkeleri Şam'a el uzattı. Şam'ın müttefiki olan bütün ülkeler, çarkın hızla dönmesi için seferber olmuş durumda. ABD yaptırımları ekonomiyi canlandırmaya yönelik katkıları sınırlandırıyor. Washington bu konuda ikiye bölünmüş durumda; bir grup, yeni Suriye hükümetini “el-Kaide benzeri” olarak görüyor. İkincisi, yeni hükümetle adım adım etkileşime geçmeye hazır.

İkinci grubun taraftarları Şam'a, Şam'ın bazılarını kabul etmenin zor, hatta imkânsız gördüğü sekiz maddelik bir talep listesi sundular. Bu zor talepler, Filistinli fraksiyonların siyasi faaliyetleri ve Suriye'deki bazı kişilerin sınır dışı edilmesiyle ilgiliydi. ABD'nin taleplerine yazılı bir mektupla yanıt veren Şam, Birleşmiş Milletler'de yeni Suriye bayrağını çekmek üzere New York'a, ardından Dünya Bankası toplantılarına katılmak üzere Washington'a bakan düzeyinde yapacağı ziyarete güveniyor.

Şam sokaklarındaki durum, kiliselerde, camilerde, kafelerde sosyal medyadaki paylaşımlara göre daha rahatlatıcı. Övgü şairlerinin şiirlerinde yüzeyde göründüğünden ise daha rahatsız edici

Zaman kılıç gibidir, halk “kurtuluş mucizesini” takdir eder, boş cepler ise mucizeler bekler. Alarm zili çalıyor. İş adamları ve bakanlar, yurtdışındaki işlerini ve kazanımlarını bırakarak kurumlara yerleştirilen bombaların imha edilmesine, kuruluşlardaki düğümlerin çözümüne katkıda bulunmak, “yaptırım kılıcı” altında yaşamanın alternatif yollarını aramak üzere ülkelerine dönmeye karar verdiler. Rejimin devlet kurumlarında işlediği katliamların boyutları geniş çaplı bir çalışmayla ortaya çıkarıldı.

Bakanlıkların başında teknokratlar ve uzmanlar var. Ama çok sayıda memurun bu bakanlıklar ve kurumlarla ilişiği kesildi. Yerlerine İdlib ve diğer güvenli bölgelerde kurulan eski otoritenin memurları getirildi. Eski memurların işten çıkarılması ile yerlerine gelen geçici ziyaretçi memurlar arasında çalışma saatleri kısa, tamamlanan işlerse az. Yaptırımları delme mücadelesi için gereken cephane yetersiz.

Gerileyen veya iyileşmeyen ekonomik durum ile güvenlik durumuna yönelik tehditler karışımı, içeride ve dışarıda yeni bir sınav için pusuda bekleyen gizli güçlerin beklediği bir fırsat. Karar vericiler ise bu bombayı etkisiz hale getirmek için çaba harcıyor.

Şam sokaklarındaki durum kiliselerde, camilerde, kafelerde, sosyal medyadaki paylaşımlara göre daha rahatlatıcı. Övgü şairlerinin şiirlerinde yüzeyde göründüğünden ise daha rahatsız edici. Şam'daki Hristiyan bayramlarının Genel Güvenlik unsurları tarafından korunması ve üst düzey siyasi ziyaretler rahatlama yaratan bir hamleydi. Başkentte kaçırma eylemlerine dair yayılan haberler ve söylentiler yahut ABD ve İngiltere'nin yaptığı seyahat uyarıları ya da Batılı başkentlerin diplomatlarının Şam'da uyumalarını engellemeleri ise korku yayıyor.

Bir haber yerinden edilmişleri ve mültecileri geri dönmeye teşvik ederken, bir diğeri gençleri göç etmeyi düşünmeye itiyor. Suriyelilerin yüreği her gün bir şeyler arasında gidip geliyor. Zorluklar çok. Şantiye kuruldu, yeniden inşa planı başladı, mayınları temizleme ve hayalleri gerçekleştirme mücadelesi başladı.