Süveyde’de protestocular Baas Partisi’ne ait binanın önünü yeniden kapattı

Eylem, ‘kışkırtıcı ve düşmanca politikanın devam etmesine’ tepki olarak geldi.

Süveyde’deki Baas Merkezi önünde lastikler yakıldı.
Süveyde’deki Baas Merkezi önünde lastikler yakıldı.
TT

Süveyde’de protestocular Baas Partisi’ne ait binanın önünü yeniden kapattı

Süveyde’deki Baas Merkezi önünde lastikler yakıldı.
Süveyde’deki Baas Merkezi önünde lastikler yakıldı.

Suriye’nin güneyindeki Süveyde şehrinde protestocular dün, Arap Sosyalist Baas Partisi’ne (iktidar partisi) ait binanın önünü yanan lastiklerle kapattı. Süveyde 24 ağının haberine göre, binanın önünün kapatılması, üç ay önce şehirde Suriye rejimi karşıtı protestoların başlamasının ardından ikinci kez gerçekleşti. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre bazı protestocular, söz konusu protestonun parti liderlerinin vatandaşlara yönelik devam eden kışkırtmaları ve düşmanlıkları nedeniyle yapıldığını vurguladı.

Süveyde’den yerel kaynaklar, halkın üç aydır her gün gerçekleştirdiği protestoya onlarca kişinin katıldığını bildirdi. Protestocular, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in görevden ayrılmasını, tutukluların serbest bırakılmasını ve Suriye’de siyasi iktidarın devredilmesini ön gören 2254 sayılı uluslararası kararın uygulanması da dahil olmak üzere birçok talepte bulundu. Sloganlar atarak güvenlikten ve ekonomik durumdan Suriye’deki mevcut hükümeti sorumlu tuttu.

Dürzi cemaati Salı günü Ruhani Başkanlığı’nın resmi sayfasında yayınlanan uzun bir açıklamada, Şeyh Hikmet el-Hicri, Süveyde’deki protestocuların tutumuna destek verdiğini belirtti. Hicri açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Bu protestoları destekliyoruz. En önemli amaçlarından biri zulmün ve baskının tezahürlerini ortadan kaldırmak, ayrıca farkındalık, kardeşlik, diyalog ve başkalarının fikrini kabul etme fikrini yaymaktır.”

Hicri, hareketin hizmetlerin iyileştirilmesi ve haksızlığın reddedilmesi ile ilgili taleplerle başladığını, yetkililerin halkın taleplerini görmezden gelmesinin sloganların kapsamlı taleplere dönüşmesine yol açtığını belirterek ‘yetkililerin halkın taleplerini görmezden gelmesine’ şaşırdığını kaydetti. Taleplerin ve hedeflerin, ilgili uluslararası alanlara aktarılmaları ve belki de ilgili kararlar üzerinden, mevcut duruma göre yapılması gerekenlere cevap alınması için daha fazla netleştirilmesi gerektiğine dikkat çekti.

Hicri, açıklamasında ‘siyasi çoğulculuğu ve Suriye vatanının birliğini’ vurguladı. Hepsi tek bir bayrak altında olan çeşitli akımların, grupların ve çalışma komitelerinin oluşturulduğuna dikkat çekerek, bunun ‘hak talep etmeyi, devleti, ekonomiyi yeniden yapılandırmayı ve insana yakışır yaşamı sağlamayı’ amaçladığını belirtti.

Suriye halkının, Filistin davası için canlarını feda ettiğini ve cömertçe verdiğini söyleyen Hicri sivillerin öldürülmesini ve ‘vatandaşlara karşı tüm suç eylemlerini ve masum sivillere saldırıları’ kınadı. “Hakkını ve toprağını savunan herkes korunmayı hak eder” diyen Hicri, “Filistinli Arap halkı tüm haklarını almalı ve bağımsız, özgür devletlerini kurmalıdır” ifadelerini kullandı. Ayrıca işgal altındaki Suriye Golan Tepeleri’nin anavatanı Suriye’ye dönmesi için çaba gösterilmesi gerektiğini de vurguladı.

Dış ve iç güçlerin uyguladığı yıkım, öldürme, yağma, demografik değişim çabaları nedeniyle Suriye halkının çektiği acılara işaret eden Hicri, reform müdahaleleri olmaksızın, haksız açlık ve vergilendirme politikalarının yanı sıra hükümetin bazı güvenlik ve idari kurumları aracılığıyla halkını yıkıcı kararlarla, kınanacak tedbirlerle, ihmallerle ve yolsuzluklarla karşı karşıya getirmeye hazırlandığını belirtti.



Trump'ın Mısır ve Ürdün'den Filistinlileri kabul etmeleri talebi ve anlamlarına dair bir okuma

Yerinden edilmiş Filistinliler, Gazze Şeridi'nin kuzey kesimlerine doğru yol alıyor, 29 Ocak 2025 (AFP)
Yerinden edilmiş Filistinliler, Gazze Şeridi'nin kuzey kesimlerine doğru yol alıyor, 29 Ocak 2025 (AFP)
TT

Trump'ın Mısır ve Ürdün'den Filistinlileri kabul etmeleri talebi ve anlamlarına dair bir okuma

Yerinden edilmiş Filistinliler, Gazze Şeridi'nin kuzey kesimlerine doğru yol alıyor, 29 Ocak 2025 (AFP)
Yerinden edilmiş Filistinliler, Gazze Şeridi'nin kuzey kesimlerine doğru yol alıyor, 29 Ocak 2025 (AFP)

Nebil Fehmi

Donald Trump, Gazze'nin yeniden inşası kapsamında Ürdün ve Mısır'a daha fazla Filistinliyi kabul etmeleri çağrısında bulundu, ardından da Gazze'nin küçük bir yüzölçümüne sahip olması nedeniyle Filistinlilerin bu ülkelerdeki ikametinin daha uzun süreli olabileceğini açıkladı.

Açıklama Ürdün ve Mısır kamuoyunda çok olumsuz tepkilere yol açtı. Ek olarak, resmi hükümet açıklamaları da öneriye ilişkin derin bir rahatsızlığı yansıttı. Trump’ın bu açıklamasına getirilen en iyimser yorum, Trump'ın davanın detaylarına aşina olmadığı ve açıklamasının onun kaba ve sert alışılmışın dışındaki uygulamaları bağlamında yapıldığı yönündeydi. Kendisi gerçekten de davanın kökeninden ve hassasiyetinden habersiz bir zorba ama bu açıklama kendiliğinden ortaya çıkmış bir açıklama olmayıp birçok tehlikeyi de içinde barındırmaktadır. Bunu geçici bir açıklama olarak düşünenler yanılıyor, ciddiyetini ve sonuçlarını küçümseyenler ise suçlu sayılmalılar. Çünkü amacı kötü niyetli ve sonuçları varoluşsaldır ve bu önerinin Büyük İsrail'in Yahudilere ait olduğu konusunda ısrar eden İsrail ile ABD'deki Yahudi ve Hristiyan sağı arasında, açık ve büyüyen bir siyasi arka planı bulunmaktadır. Bu düşünce, geçmişte İsrail hükümetindeki bakanlar tarafından ve yeni yönetimdeki Ortadoğu’dan sorumlu ve kendisini benimseyen yetkililerin çoğu tarafından da defalarca tekrarlandı.

Dolayısıyla meselenin çok ciddiye alınması gerekiyor. Zira bu, Filistin kimliğini sulandırmaya ve sorunu çeşitli yöntemlerle ortadan kaldırmaya yönelik kötü niyetli ve tamamlanmış bir planın parçası ve yeni yönetimin ilk atışıdır. ABD’deki “realist”, İsrail ve siyasi arenanın sağındaki destekçileri arasındaki ideolojik perspektifle, İsrail ve Amerikan yönetiminin siyasi söyleminde bu plan benimsenecek ve pazarlanacaktır. Konunun maddi ve rakamsal olarak ele alınması, hak ve haksızlık ayrımı gözetmeksizin, her davanın bir maliyeti ve her tarafın bir bedeli olduğu düşüncesiyle, her meselenin pratik çözümleri olduğuna inanan iş adamı Trump'ın düşünce tarzıyla örtüşüyor.

Arap tarafların olumlu karşılamamasına rağmen Trump'ın öneriye bağlı kalacağını vurgulaması şaşırtmadı. Önümüzdeki haftalarda ABD'nin Ürdün ve Mısır ile yoğun temaslarda bulunarak bu öneriyi kabul etmeleri için teşvikler sunması yahut reddetmeleri halinde onları açıkça karşı adımlar ve Amerikan yardımının azaltılması ile tehdit etmesi bekleniyor. Öneriyi kabul etmemeleri halinde, onlara ABD'nin uluslararası finans kuruluşlarındaki etkisinin hatırlatılması ve uyarıda bulunulması da bekleniyor. Bunlar sert ve açık diplomasinin hakim olduğu bir çağda yaşadığımızı yansıtan yeni uygulamalardır.

Trump'ın seçimi kazanmasının ardından birçok ülke onunla iyi ilişkiler kurmaya, ya da en azından onunla çatışmaktan kaçınmaya çalışıyor. Bunların arasında Rusya, Çin ve Avrupalı müttefikler gibi bazı büyük ülkeler de yer alıyor. Ancak Trump'ın çatışmacı tutumlarını sürdürmesi, ulusal sınırları aştığını hissettiklerinde Danimarka, Panama, Meksika ve Kanada'nın verdiğini gördüğümüz tepki gibi, dostları ve müttefikleri arasında bile pek çok doğrudan ve olumsuz tepkiye yol açtı. Katılmak ve son derece ciddi bir konuyu görmezden gelmek kabul edilemez olduğu için, doğal olarak yeni Amerikan başkanıyla doğrudan çatışmayı tercih etmeseler de Ürdün ve Mısır'ın verdiği tepki, güçlü ve açık olma arasında bir dengeyi yansıttı. Ürdün'den yapılan açıklama Ürdün’ün Ürdünlülerin, Filistin'in de Filistinlilerin olduğunu vurguladı. Mısır, iki devletli çözüm ve Filistin devletinin kurulması dışındaki tüm önerileri reddettiğinin altını çizdi. Bunlar Filistin davasına en fazla destek veren ve İsrail-Filistin gerginliğinden, İsrail'in bu kahraman halka karşı aşikar adaletsizliklerinden doğrudan etkilenen iki ülkenin sabit ve istikrarlı pozisyonlarıdır. İki ülkenin pozisyonları, zorla göç ettirmenin milli güvenlikleri üzerindeki etkilerinin ciddiyetinin derinlemesine anlaşılmasından kaynaklanan derin tarihi köklere sahiptir. Burada amaç, zorla göç ettirilecek Filistinlilerin uygulamalarının iki ülkenin milli güvenliklerine etkisine karşı korkutmak değil, aksine bunun İsrail'in diğer yayılmacı politikalarını yansıtan geniş çaplı bir uygulama olması nedeniyle taşıdığı tehdide karşı uyarmaktır.

Trump ile hızlı bir çatışmadan kaçınmak mantıklı görünebilir ve bazıları bunu taktiksel olarak doğru görebilir; ancak bu, meseleyi temelden çözmüyor ve kaçınılmaz bir sonraki çatışma olasılıklarını ortadan kaldırmıyor. Çünkü Trump'ın en başından önerdiği şeyin yeni bir siyasi çatışma olduğunu ve bazı Arap ülkelerinin buna karşı çıkmasıyla bu çatışmanın sona ermeyeceğini düşünüyorum. İsrail ve ABD tarafından daha fazla baskı ve tırmandırmaya, aynı amaca ulaşmak için yapılacak talep veya manevraların tekrarlanmasına tanık olacağımızı tahmin ediyorum. Bunların çoğunun birçok ülkenin kendisiyle şahsen bir çatışma yaşamamaya önem vermesinden yararlanmaya çalışacak olan Trump’ın kendisi tarafından ortaya atılmasını bekliyorum. Söylediğim gibi, ilk adım daha fazla ekonomik baskı olacak, bunu Gazze Anlaşması tam olarak uygulanana kadarki geçiş dönemi boyunca veya geçici bir süre mültecilerin kabul edilmesi veya başka ülkelere gönderilmesi önerisinin geliştirilmesi aşaması takip edecek ya da eşlik edecek. Bilindiği üzere İsrail'in mültecilerin geri dönüşüne izin verdiğine dair hiçbir emsal bulunmuyor, ama Mısır ve Ürdün bunu hoş karşılamadı diye bu fikirden vazgeçilmesi de pek mümkün görünmüyor. Çünkü zorla göç ettirme, Filistin davasının içeriğini boşaltmak ve İsrail devletinin Yahudiliğine yönelik en büyük tehlikeyi azaltmak için temel bir adımdır. Önerinin, Gazze'nin yeniden inşası ve Filistinlilerin zorla göç ettirilmesinin maliyetinin büyük bir yüzdesini Arapların üstlenmesinin yanı sıra, daha fazla sayıda Filistinlinin Mısır ve Ürdün dışında çeşitli Arap ülkelerine gönderilmesini kapsayacak şekilde geliştirilmesi olasılığını dışlamıyorum.

Bu ve benzeri sebeplerden dolayı, Arap ülkelerinin büyük çoğunluğunun bu konuya özel bir önem vermesi ve bu konuyla ciddi ve neredeyse kolektif bir şekilde etkileşimde bulunması gerekmektedir.  Zira amacı Filistinliler ile Arap dünyasının milli hayalini ortadan kaldırmaktır ve Ürdün ile Mısır tek başlarına bunun gerçekleştirileceği alanlar ve hedeflenen mekanizmalar değildir. Filistinliler, Ürdün ve Mısır ile sınırlı kalmayıp, birçoğunun çıkarlarını etkileyebilecek bu tehlikeli gelişme karşısında kolektif pozisyonlarının birbirine daha yakın ve sağlam olduğu göz önüne alındığında, tamamen olmasa bile Arapların topluca harekete geçmesi, Amerikan baskısının her birine olan etkisini azaltacaktır. Gerilimin tırmanmasını ve keskin çatışmayı önlemenin en iyi yolu, Arap dünyasının öneriyi hızla, açıkça ve alenen reddetmesidir. Öneriyi erkenden ve net bir şekilde reddedip iki devletli çözüme bağlı olduğunu açıklayarak, kökünden söküp atmasıdır. Gazze'de ateşkes sonrası dönemde iş birliği için siyasi bir uzlaşının mevcudiyetinin ve zorla göç ettirme planlarının durdurulmasının şart koşulmasıdır. Zorla göç ettirme, uluslararası hukuk kurumlarına sunulduğu gibi insanlığa karşı bir suç ve soykırım aracı olduğundan, Arapların da zorla göç ettirilme sorununa karşı çabalarını uluslararası platformlarda aktif hale getirmeleri gerekmektedir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan  çevrilmiştir.