Suriye Demokratik Konseyi Başkanı İlham Ahmed, Şarku'l Avsat'a konuştu: Gazze savaşı tüm bölgeyi etkileyecek

SDK Başkanı: Türkiye Suriye'deki Amerikan varlığı pahasına kartları karıştırıyor.

SDK Başkanı İlham Ahmed (Şarku'l Avsat)
SDK Başkanı İlham Ahmed (Şarku'l Avsat)
TT

Suriye Demokratik Konseyi Başkanı İlham Ahmed, Şarku'l Avsat'a konuştu: Gazze savaşı tüm bölgeyi etkileyecek

SDK Başkanı İlham Ahmed (Şarku'l Avsat)
SDK Başkanı İlham Ahmed (Şarku'l Avsat)

Suriye Demokratik Konseyi (SDK) Başkanı Kürt lider İlham Ahmed, İsrail ile Gazze Şeridi'ndeki Filistinli gruplar arasındaki savaşın genişlemesinin Suriye dahil tüm bölgeye, Suriye haritasına ve Ortadoğu ve ülkelerine etki edeceğini söyledi.

Savaşın başladığı 7 Ekim'den bu yana hayatını kaybeden tüm kurbanlarla dayanışma içinde olduğunu ifade eden İlham Ahmed, Şarku'l Avsat'a verdiği röportajda, “Her iki taraftaki sivil kayıplarından üzüntü duyuyoruz. Askeri güvenlik çözümüne başvurmadan ve sonu olmayan bir savaşa girmeden siyasi çözümleri öne çıkarmak mümkündü.” değerlendirmesinde bulundu.

Ahmed, savaşın kızışarak yerel ve uluslararası boyut kazanması ihtimaline ilişkin ise şunları söyledi: “İsrail ile çatışma halinde olan Lübnan Hizbullahı ve Filistin Haması gibi aşırı hareketlerin ve onları destekleyen ülkelerin varlığı göz önüne alındığında hiçbir şey ihtimal dışı değil. Bu durum Suriye dahil tüm bölgeye etki edecek.”

İlham Ahmed, Kuzeydoğu Suriye'deki durum ve Türkiye'nin "Suriye Demokratik Güçleri"ne (SDG) yönelik saldırılarına ilişkin ise; "Türkiye her zaman bir kara operasyonu gerçekleştirmeye hazırlanıyor ve bu talebe desteği NATO'daki ortakları Amerika'dan yeşil ışık alması için şart koşuyor. Rusya ise ülkenin Türk nüfuzu altındaki (kuzeybatı) diğer Suriye bölgelerinin vurulması karşılığında Kuzeydoğu'nun vurulması için izin Astana hattında müzakere yürütüyor.”

Türkiye, 5-11 Ekim tarihleri arasında Özerk Yönetim bölgelerine insansız hava araçları ve savaş uçaklarıyla hava saldırıları düzenledi. Olay, 29'u İç Güvenlik Güçleri (Asayiş) mensubu olmak üzere 44 kişinin ölümüyle sonuçlandı. Saldırılar özellikle Suriye-Türkiye sınırı yakınındaki geniş sahalardaki büyük petrol ve benzin istasyonlarına ve elektrik üretimi ve su pompalama istasyonlarına odaklandı. Bu durum yıllardır devam eden savaş nedeniyle altyapısı zaten hassas olan bir bölgede ciddi maddi hasara neden oldu.

Rusya, Türkiye ve İran arasındaki üçlü Astana zirvesinde Suriye dosyasının yer aldığını ve ABD ile koalisyon güçlerinin Suriye topraklarından çıkarılması yönünde bu ülkelerin çıkarlarının kesiştiğini vurgulayan Suriye Demokratik Konseyi (SDK) Başkanı İlham Ahmed şöyle konuştu: “Astana zirvesi tüm periyodik toplantılarında ve açıklamalarında, Kürt projesi inşa edilmesini, Amerika'nın desteği ve himayesi ile ayrı bir oluşum kurulmasını kınıyor. Bu açıkça Türkiye'yi kışkırtmaktır. Kaldı ki ülkemizde yerleşim genişletme projesinin sahibi olduğu için kimsenin Türkiye’yi kışkırtmasına da ihtiyaç yoktur.”

Ahmed, Türkiye'nin Arap kamuoyunu ‘özyönetime karşı harekete geçmeye ve yönetimi Suriye gruplarına yakınlaştıracak siyasi girişim ve çözümleri baltalamaya’ ikna için çalıştığını vurguladı. Suriye'deki Rus kuvvetlerinin komutanlarıyla doğrudan temas halinde olduklarını bildiren SDC Başkanı, “Bize gerilimin tırmanmasına karşı oldukları, Türkiye'nin bölgelerimize kara harekâtı başlatmasını kabul etmedikleri, bölgenin güvenlik ve istikrarının bozulmasını reddettikleri söylendi. Ancak bize Ankara’nın istediğini yaptığı da söylendi.” Kürt liderliği, ateşkes anlaşmalarının önemli bir tarafı olan Moskova'yı istikrarın korunmasından sorumlu tutuyor.



İsrail Genelkurmay Başkanı: Gazze'de ateşkes yok, savaş bitmedi

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanının yol açtığı yıkımdan (EPA)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanının yol açtığı yıkımdan (EPA)
TT

İsrail Genelkurmay Başkanı: Gazze'de ateşkes yok, savaş bitmedi

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanının yol açtığı yıkımdan (EPA)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanının yol açtığı yıkımdan (EPA)

İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, dün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'ndeki çatışmanın bitmediğini ve ateşkesin olmadığını söyledi. Zamir, oradaki askerlere her an çatışmaya yeniden başlamaya hazır olmaları çağrısında bulundu.

Zamir, Gazze Şeridi'ndeki Netzarim sınır kapısında bir dizi komutanla yaptığı görüşmede, Gazze'deki tutukluların serbest bırakılmasının büyük bir başarı ve savaşın amacına ulaşılması anlamına geleceğini belirtti. Ancak, siyasi çabalar bu amaca ulaşmada başarısız olursa güçlerinin tekrar çatışmaya döneceğini vurguladı.

Zamir, "Başka askeri hedeflerimiz olduğunu unutmayalım. Hamas'ın Gazze'de siyasi ve askeri olarak varlığını sürdürmesine izin vermeyeceğiz. Gerekirse, bunu başarmak için mücadele edeceğiz. Bir anlaşmaya varılırsa, tam operasyonel esneklik ve istenilen herhangi bir yere geri dönebilme imkânı sağlayan ileri kontrol bölgeleri hazırlayıp sürdüreceğiz" şeklinde konuştu.

Başbakan Binyamin Netanyahu dün, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze ateşkes planının hiçbir maddesinin, canlı veya ölü tüm rehineler serbest bırakılmadan uygulanmayacağını vurguladı. Netanyahu, Hamas'ın rehineleri belirtilen süre içinde serbest bırakmaması halinde, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına yeniden başlayacağını vurguladı.

Hamas heyeti, İsrail ile dolaylı müzakerelere hazırlık amacıyla dün Mısır'ın başkenti Kahire'ye geldi. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre Mısır, Katar ve ABD'nin katılımıyla bugün başlayacak müzakereler, Başkan Trump'ın Gazze savaşını durdurma planının ayrıntıları konusunda anlaşmaya varmayı hedefliyor.


Doğu Akdeniz bir kavşakta: Artan gerilimler mi yoksa yenilenen nüfuz mu?

Tek taraflı deklare edilmiş Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Girne semalarındaki Türk helikopterleri ve savaş gemileri  (AFP)
Tek taraflı deklare edilmiş Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Girne semalarındaki Türk helikopterleri ve savaş gemileri  (AFP)
TT

Doğu Akdeniz bir kavşakta: Artan gerilimler mi yoksa yenilenen nüfuz mu?

Tek taraflı deklare edilmiş Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Girne semalarındaki Türk helikopterleri ve savaş gemileri  (AFP)
Tek taraflı deklare edilmiş Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Girne semalarındaki Türk helikopterleri ve savaş gemileri  (AFP)

Michael Harari

Doğu Akdeniz'de son 15 yılda yapılan doğal gaz keşifleri, bölgede bir dizi önemli siyasi gelişmeye yol açtı ve benzersiz bir bölgesel yapının oluşmasına katkıda bulundu. Bu yapının özü, İsrail-Yunanistan-Kıbrıs üçgeni arasındaki yakın iş birliğinin yanı sıra, Ocak 2019'da Mısır'ın öncü rol oynadığı Doğu Akdeniz Gaz Forumu'nun kurulmasıdır.

Forum, yukarıda belirtilen ülkelere ek olarak Ürdün, İtalya ve Filistin'i de içeriyor ve merkezi Kahire'de bulunuyor. Türkiye'nin bu çerçevedeki yokluğu tesadüf değil, zira bu bölgesel blok, birçok açıdan, bölgedeki çoğu ülkenin ve kendi çıkarlarıyla uyuşmadığını düşündüğü Türk politikalarına bir tepki olarak ortaya çıktı. Lübnan'ın foruma katılma daveti aldığını, fakat (açıkça duyurulmadığı gibi) gözlemci olarak bile foruma katılamamasının şaşırtıcı olmadığını belirtmek gerekir. O zamandan beri bölgenin sahne olduğu çalkantılara rağmen, bu bölgesel mutabakat büyük ölçüde bir arada kaldı; bu, özellikle Gazze Savaşı'nın tetiklediği derin gerilimler göz önüne alındığında dikkat çekicidir.

Son birkaç yıl boyunca Türkiye, bu bölgesel gerçekliğe meydan okumaya çalıştı. Son zamanlarda da Mısır ve Körfez ülkeleriyle, özellikle Suudi Arabistan ve BAE ile ilişkilerini yeniden kurmayı başardı. Ankara ve Atina arasındaki ilişkilerde de belirgin bir iyileşme görüldü. Bilhassa Esed rejiminin çöküşü ve Ahmed eş-Şara'nın Şam'da iktidara gelmesi, Başkan Trump'ın ikinci bir dönem için Beyaz Saray'a dönmesi de dahil olmak üzere, bölgesel ve uluslararası gelişmeler Türkiye'nin yeni bir güven kazanmasını sağladı.

Türkiye, 2019'da Libya ile münhasır ekonomik bölgeyi belirleyen bir anlaşma imzalayarak yeni bölgesel düzenlemelere daha erken bir dönemde yanıt vermeye çalıştı. 2011'de Kaddafi'nin devrilmesinden bu yana Libya, uluslararası alanda tanınan Trablus'taki ile General Halife Hafter liderliğinde Tobruk'taki iki rakip otorite arasında bir iç savaş ve siyasi bölünmenin pençesinde. Trablus hükümetiyle imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşması, Girit Adası'nı göz ardı ederek Akdeniz'in büyük bir bölümünü Türkiye ve Libya arasında bölüyordu. Dolayısıyla diğer bölge ülkeleri ve daha geniş ölçüde uluslararası toplumun bu anlaşmayı tanımayı reddetmesi şaşırtıcı değildi.

Son aylarda Ankara, 2019 anlaşmasını onaylamaya her zamankinden daha yakın görünen Tobruk hükümetiyle ilişkilerinde önemli ilerleme kaydetti. Yunanistan, bu hamleyi hemen engellemeye çalıştı ve Dışişleri Bakanı yakın zamanda iki kez Libya'yı ziyaret ederek, Türkiye-Libya deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasını zaten reddeden Kahire'yi ikna etmeye çalıştı. Ancak bu çabaları şimdiye kadar pek başarılı olamadı. Hesaplı bir politika izleyen Türkiye, henüz deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasını resmen onaylamamış olmasına rağmen, General Hafter ile temaslarını güçlendirdi. Ankara, Libya geleneksel olarak Mısır'ın ulusal güvenlik hesaplarında en önemli önceliklerden biri olmasına rağmen, halihazırda nispeten alt sıralara gerilemiş olmasından faydalandı. Türkiye-Mısır ilişkileri son yıllarda iyileşmiş olduğu için de Kahire bu olumlu gidişatı şu anda tersine çevirme riskine girmeye istekli gibi görünmüyor.

Türkiye, 2019 yılında Libya ile münhasır ekonomik bölgeyi belirleyen bir anlaşma imzalayarak yeni bölgesel düzenlemelere daha erken bir dönemde yanıt vermeye çalıştı

Aynı zamanda, son aylarda Yunanistan ve Türkiye arasındaki gerginlikte bir yükseliş yaşandı. Ankara, Yunanistan ve Kıbrıs arasındaki elektrik bağlantısı projesine, güzergahının kendi ekonomik sınırları içindeki bölgelerden geçtiğini iddia ederek itiraz etti. Bu anlaşmazlık, Atina'nın Türkiye'ye kısıtlamalar getirmesi için Avrupa Birliği'nden (AB) destek almaya çalışmasıyla Brüksel'de bir dizi diplomatik hamleye yol açtı.

Türkiye'nin temel amacının, son 15 yıldır dışlandığı bölgesel yapıyı zayıflatmak olduğu aşikar. Ankara'nın stratejik konumunun, özellikle Suriye'deki dönüşümler, Başkan Trump'ın iktidara dönüşü, ABD'nin kıtaya ve NATO'ya olan bağlılığındaki gerileme ile birlikte Avrupa’nın artan güvenlik ihtiyaçları gibi bir dizi radikal gelişme sayesinde son iki yılda iyileştiği göze çarpıyor. Ankara ayrıca, bölgesel konumunu güçlendirmek için göç kartını da kullanıyor ve Libya'dan artan düzensiz göç dalgaları ile ilgili Avrupa'nın ve özellikle de İtalya'nın endişelerinden yararlanıyor.

6u7ı8
ABD Başkanı Donald Trump, 25 Eylül 2025'te Washington D.C.'deki Beyaz Saray'ın Oval Ofisi'nde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile el sıkışıyor (AFP)

Buna ek olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Washington'a yaptığı başarılı ziyaret ve Başkan Trump ile arasındaki kişisel uyum, Ankara'nın Doğu Akdeniz'deki rolünü yeniden kazanma gücüne olan güvenini artırdı. Ziyaret, Türkiye'nin 2045 yılına kadar ABD'den sıvılaştırılmış doğal gaz ithal etmeye devam etmesi ve 225 adet Boeing yolcu uçağı satın alınması konusunda bir anlaşmaya varmasıyla sonuçlandı. F-35 meselesi henüz çözüme kavuşmamış olsa da Başkan Trump, sorunun çözülebileceğini ima ederek, “Ama önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bizim için bir şey yapması gerekiyor” dedi. İki taraf, İsrail ile Suriye'deki Kürtler konusunda da anlaşmazlıkları aşmayı başardı.

Bu hamlelerin, özellikle Ankara ve Atina arasındaki bölgesel gerginlikleri daha da kötüleştirebileceği endişesi devam ediyor. Bu durum, esas olarak Akdeniz ve özellikle de Girit adası yakınlarındaki tartışmalı sularda arama ruhsatları konusundaki anlaşmazlıklara ek olarak, AB için hayati önem taşıyan ve 670 milyon avroluk finansman sözü verdiği elektrik bağlantısı projesi konusundaki anlaşmazlıklardan kaynaklanıyor. Bu bağlamda, Türkiye birkaç hafta önce, planlanan bağlantı için deniz tabanı araştırmaları yapan Cebelitarık bandıralı bir araştırma gemisini durdurdu ve gemiyi geri dönmeye zorladı.

Suriye ve Lübnan arasındaki sınırların belirlenmesi

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Suriye ve Lübnan'da yaşanan köklü dönüşümler, bölgesel rekabeti de etkileyecektir. Şam'da Şara rejiminin istikrara kavuşmasıyla birlikte, iki ülkenin yakında kara ve deniz sınırlarını belirlemek için anlaşmalar imzalamaya çalışması bekleniyor. Akdeniz'deki bu deniz sınırları büyük ekonomik ve stratejik öneme sahip. Ankara'nın Şara ile yakın bağları ve artan özgüveni, Doğu Akdeniz'deki rolünü güçlendirmek için bu müzakerelerin gidişatını etkilemeye çalışacağını gösteriyor. Bu gelişmelerin, başta İsrail, Yunanistan, Kıbrıs ve Mısır olmak üzere bölgedeki çeşitli ülkeler ve Avrupa üzerinde doğrudan etkileri olacaktır.

Filistin tarafının ve özellikle de Gazze Deniz Gaz Sahası'nın bölge enerji sektöründeki rolüne de işaret etmek önemlidir

Bu taraflar arasında Kıbrıs ve Lübnan, 2007 yılında imzalanan ve henüz onaylanmamış olan deniz anlaşmasının tamamlanması için yakın zamanda müzakerelere yeniden başladı. İki taraf da büyük engeller oluşturması beklenmeyen nihai bir anlaşmaya varmayı hedefliyor ve bu anlaşma her iki ülke için de büyük önem taşıyor.

Filistin tarafının ve özellikle de Gazze Şeridi'ne yaklaşık 35 kilometre uzaklıkta bulunan Gazze Deniz Gaz Sahası'nın bölge enerji sektöründeki rolüne de işaret etmek önemlidir. Bu saha, ticarileştirilmesi için uygun koşullar sağlandığı takdirde Filistin için büyük bir potansiyel taşımaktadır.

dfrg
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Mısır Petrol Bakanı Tarık el-Molla, İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz ve ABD Enerji Bakanı Rick Perry, 25 Temmuz 2019'da Kahire'de düzenlenen Doğu Akdeniz Gaz Forumu'nda (EMGF) bir araya geldi (AFP)

İsrail, bölgesel sahneyi stratejik bir bakış açısıyla yorumladığını kanıtladı. Türkiye ile yaşadığı anlaşmazlık ve medyada Arap Baharı olarak adlandırılan olayların yansımalarının ardından, hızla inisiyatif alarak Doğu Akdeniz'de ortaya çıkan bölgesel yapıya entegre oldu. Bu strateji hem siyasi hem de ekonomik düzeyde etkinliğini kanıtladı; Mısır ve Ürdün ile ilişkilerinde mevcut gerginliklere rağmen, şimdiye kadar önemli bir kopuş yaşanmadı. Benzer şekilde, Yunanistan ve Kıbrıs, Brüksel'de İsrail'i desteklemeye devam ediyor. Buna ilaveten İsrail, Mısır ve Ürdün için kritik bir doğal gaz kaynağı.

Bölgenin geleceğinin, Gazze'de devam eden savaşın kaderinden ve yakın gelecekte sona erme ihtimalinden büyük ölçüde etkileneceği aşikar. Trump'ın Gazze planı, bölgenin tamamı için yeni ufuklar açabilir. Son 15 yılda Doğu Akdeniz, uluslararası alanda geniş ilgi gören kritik bir alt bölge haline geldi. Ancak, bu ilgiye rağmen gerilimin artması ve bir çatışmanın patlak vermesi riski hâlâ devam ediyor.


Suriyeli yetkililer, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden sonra ilk meclisi oluşturdu

Suriye Halk Meclisi seçimlerini denetleyen alt komite üyelerinin seçimi sırasında anayasadaki yemin metnini okuyan bir adam (Reuters)
Suriye Halk Meclisi seçimlerini denetleyen alt komite üyelerinin seçimi sırasında anayasadaki yemin metnini okuyan bir adam (Reuters)
TT

Suriyeli yetkililer, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden sonra ilk meclisi oluşturdu

Suriye Halk Meclisi seçimlerini denetleyen alt komite üyelerinin seçimi sırasında anayasadaki yemin metnini okuyan bir adam (Reuters)
Suriye Halk Meclisi seçimlerini denetleyen alt komite üyelerinin seçimi sırasında anayasadaki yemin metnini okuyan bir adam (Reuters)

Suriye'deki geçiş dönemi yönetimi, Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra ilk meclisi kurmak için bugün de hazırlıklarını sürdürdü. Ancak hazırlıklar devam ederken Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'ya Halk Meclisi’nin üçte birini atama yetkisi veren mekanizma eleştiriliyor. Bu mekanizmaya göre ‘güvenlik’ gerekçesiyle üç ilin Halk Meclisi’nde temsil edilmesi engellendi.

Suriye Şura Konseyi, Esed rejiminin geçtiğimiz yılın sonlarında düşmesinin ardından Halk Meclisi'ni feshetmek ve geçiş dönemini beş yıl olarak belirleyen bir anayasa bildirisi imzalamak dahil olmak üzere geçiş dönemini yönetmek için bazı adımlar attı. Bildiri, ülke için kalıcı bir anayasa hazırlanana ve bu temelde seçimler yapılana kadar yetkilerini kullanacak bir konsey seçmek için bir mekanizmanın kurulmasını öngörüyordu.

Halk Meclisi, halkın doğrudan seçimleriyle değil, anayasal bildirgede belirtilen bir mekanizma temelinde 30 aylık yenilenebilir bir dönem için oluşturulacak. Bu mekanizmaya göre üyeleri Şura Konseyi tarafından atanan bir yüksek komite tarafından oluşturulan bölgesel yapılar, Halk Meclisi’nin 210 üyesinin üçte ikisini seçecek, geri kalan üçte biri ise cumhurbaşkanı tarafından atanacak.

Suriye Yüksek Seçim Komisyonu'na göre yüzde 14'ü kadın olan bin 578 aday Halk Meclisi’nde yer almak için yarışıyor. Fransız Haber Ajansı AFP’ye göre bu kişiler arasında 1990'lı yıllarda Suriye'yi terk eden son hahamın oğlu olan ABD vatandaşlığı da bulunan Henry Hamra da var. Hamra, yaklaşık yetmiş yıldır Suriye’de milletvekilliği için aday olan ilk Yahudi oldu.

Suriyeliler yeni parlamentonun oluşum sürecini açıkça eleştiriyorlar.

Adalet Bakanlığı’ndan emekli Luay el-Urfi (77) “Mevcut yönetimi destekliyorum ve onu savunmaya hazırım, ancak bu seçimler gerçek seçimler değil” ifadelerini kullandı.

Urfi, Şam'ın orta kesimlerindeki er-Ravda Kafe’de arkadaşlarıyla otururken yaptığı değerlendirmede, “Bu geçiş döneminin bir gerekliliği, ancak bu dönem biter bitmez seçimlerin yapılmasını istiyoruz” dedi.

Ülke genelinde güvenlik ve siyasi gücünü pekiştirmek için çalışan Cumhurbaşkanı Şara, dolaylı seçim mekanizmasının benimsenmesini “Geçiş aşamasındayız ve doğrudan genel seçimler yapabilecek durumda değiliz” diyerek gerekçelendirdi.

“Yenilenen Özgürlük”

Suriye’deki bazı insan hakları örgütleri, yasaların önerilmesi ve değiştirilmesi, uluslararası anlaşmaların onaylanması ve genel bütçenin kabul edilmesi gibi geniş görevleri üstlenecek olan Halk Meclisi'nin oluşturulmasında Şura Konseyi'ne verilen yetkileri eleştirdiler.

Toplam 14 insanlar hakları örgütü, eylül ayı ortalarında ortak bir bildiri yayınlayarak, bu mekanizmanın cumhurbaşkanına ‘kendisinin seçtiği veya sadakatini garanti edebileceği kişilerden oluşan bir meclis çoğunluğu oluşturma’ imkanı verdiğini ve bunun da Halk Meclisi’ni tek siyasi renkten oluşan bir organ haline getirerek çoğulculuk ilkesini zedeleyebileceğini belirtti.

AFP'ye göre bildiride genel düzenlemelerin seçimleri ‘sadece bir formalite’ haline getirdiği belirtildi.

Paris merkezli Suriye Hakikat ve Adalet Derneği'nin yönetici direktörü Bessam el-Ahmed, “Bu süreci seçimden başka her şey olarak adlandırabiliriz; bu bir atamadır” yorumunda bulundu.

Ahmed, Halk Meclisi’nin tek bir siyasi rengin ezici çoğunluğuyla kurulacağını öngördü.

“Marjinalleşme”

Meclis oluşturulma mekanizması, özellikle ülkenin kuzeydoğusunda, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin (KDSÖY) etki alanlarının, yetki paylaşımı ve kurumların entegrasyonu konusunda Şam’daki yetkililerle çatıştığı bölgelerde eleştirilere neden oldu. Aynı durum, Dürzi azınlığın kalesi olan, ülkenin güneyindeki Suveyda ilinde de geçerli.

Eylül ayında, KDSÖY’ün Rakka ve Haseke'de kontrol ettiği bazı bölgelerde alt seçim komiteleri oluşturuldu.

Geçici seçim sistemi, adayların ‘eski rejimin destekçileri veya bölünme ya da ayrılma savunucuları’ olmamalarını şart koşuyor.

Suriye geçici yönetimi, KDSÖY’e Şam’a bağlanması için baskı uygularken, Suveyda'daki Dürzilerin Ruhani lideri Şeyh Hikmet el-Hicri, Şam’a bağlı güvenlik güçleriyle yaşanan şiddet olaylarının yol açtığı büyük kopuşun ardından Dürzileri korumak için İsrail'e müdahale etmesi çağrısında bulundu.