Gazze'deki siviller için Paris’te düzenlenen uluslararası konferans ve üç hedefi!

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, dün Fransa'nın en eski Mason locasının kuruluşunun kutlanması vesilesiyle konuştu (AFP)
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, dün Fransa'nın en eski Mason locasının kuruluşunun kutlanması vesilesiyle konuştu (AFP)
TT

Gazze'deki siviller için Paris’te düzenlenen uluslararası konferans ve üç hedefi!

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, dün Fransa'nın en eski Mason locasının kuruluşunun kutlanması vesilesiyle konuştu (AFP)
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, dün Fransa'nın en eski Mason locasının kuruluşunun kutlanması vesilesiyle konuştu (AFP)

Fransa'nın Gazze'deki siviller için düzenleyeceği uluslararası konferans, Elysee Sarayı'nda gerçekleştirilecek. İsrail, İran ve Rusya'nın yokluğunda ABD ise Sivil Savunma Bakan Yardımcısı Uzra Zeya tarafından temsil edilecek. Toplantıya Avrupa Konseyi Başkanı ve Avrupa Komisyonu Başkanı'nın yanı sıra Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı, Yunanistan, İrlanda ve Lüksemburg hükümet başkanları da katılacak. Etkinliğe, Filistin Başbakanı haricinde hiçbir Arap ülkesinden katılım olmayacak.

Elysee Sarayı, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un başkanlık edeceği konferansın sabah sunumunda, Macron'un İsrail Başbakanı, Mısır Cumhurbaşkanı ve Katar Emiri'nin de aralarında bulunduğu önde gelen kişilerle temaslar kurarak toplantıyı önceden planladığını bildirdi. Konferansın ulaşacağı sonuçlar hakkında bilgi vermek için Netanyahu ile tekrar temasa geçileceği de ifade edildi.  

Fransa cumhurbaşkanlığının sunumu sırasında önemli bir sorunun ortaya çıktığı görüldü. Konferans, bugüne kadar dünya çapında yapılan insani ateşkes çağrılarının İsrail tarafından kesin bir dille olarak reddedildiği bir dönemde gerçekleştirilecek. Dolayısıyla, konferansa katılanlar yardımın nasıl ulaştırılacağı konusunda zorluklar ile karşılaşacak.

Paris'in konferansı siyasi yönlerden uzak tutmak istediği açık. Cumhurbaşkanlığından bir kaynak, bu yönde nihai bir açıklama veya duyuru yayınlamayı reddetti. AFP’nin haberine göre başka bir kaynak ise Fransa'nın konferansın İsrail'i kınayacak bir platforma dönüşmesini istemediğini aktardı.

Nitekim Paris, bu yöndeki tartışmaları üç hedefe ulaşmaya odaklamak istiyor. Bunlardan ilki, uluslararası kuruluşların raporlarına dayanarak Gazze Şeridi'nin ihtiyaçlarının değerlendirilmesi. Bugünkü insani ihtiyaçların bu yıl sonu itibariyle 1,2 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. İkinci hedef, başta sağlık, beslenme, su ve enerji sektörleri olmak üzere sektöre insani erişimin artırılması için çalışılması. Üçüncü ise uluslararası kuruluşlara, Gazze’de çalışan kuruluşlara ve sivil toplum kuruluşlarına destek sağlanarak Gazzeli siviller adına seferberliğin pekiştirilmesi.

31 gündür hava, kara ve deniz bombardımanlarına maruz kalan, en az 10 bin kişinin hayatını kaybettiği, iki katı sayıda kişinin ise yaralandığı Gazze’deki durum göz önüne alındığında Cumhurbaşkanlığı kaynağı ise konferansın amacını hızlı bir şekilde somut sonuçlara ulaşmak olarak özetliyor. Nitekim buradaki yıkım daha önce görülmemiş bir boyuta ulaştı. Paris ise söz konusu toplantının tüm katılımcılara bu bağlamda ne sağlamak istediklerini ifade etme fırsatı vereceğini umuyor.

XCVFDBGH
Refah Sınır Kapısı’nda yiyecek almak için mücadele eden Filistinliler (AP)

Bu yönde sunulan en önemli tekliflerden birinde Güney Kıbrıs, denizden Gazze Şeridi'ne yardım ulaştıracak bir insani koridoru açılmasını önermişti. Bugün Refah Sınır Kapısı’ndan yavaş bir şekilde geçen yardım sevkiyatları, İsrail'in incelemesine tabi tutuluyor. Dolayısıyla konferans genel olarak, ciddi şekilde yaralanan kişilerin nakledilmesinin yanı sıra mali kaynakların harekete geçirilmesi ve Gazze’ye yardım ulaştırılmasının yollarını bulmayı amaçlıyor.

Toplantıya katılan Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı, ülkesinin bu yöndeki teklifini sunma fırsatını elde edecek. Güney Kıbrıs'ın Gazze kıyısına coğrafi yakınlığı göz önüne alındığında, deniz koridorunun benimsenmesi, Gazze’ye gönderilen yardımın iki katına çıkarılmasına olanak tanıyacak. Ancak bu yönde öncelikle siyasi ve lojistik açıdan aşılması gereken bir takım zorluklar mevcut. Öncelikle bu öneri, Refah Sınır Kapısı’nda olduğu gibi Gazze Şeridi'ne girip çıkanların izlenmesi dahil olmak üzere kendi koşullarını dayatmaktan çekinmeyecek olan İsrail’in onayını almadıkça uygulanamaz. Gazze'de büyük ve uygun bir liman bulunmadığı için teknelerin yanaşması açısından lojistik zorluk çekilebilir. Bu nedenle yüzen bir limanın inşa edilmesi gerekecek. Nitekim tüm bunlar, Gazze'ye insani yardım akışının yarın veya ertesi gün olmayacağını gösteriyor. Yaralılar konusunda ise İsrail bu kişilerin kimliklerini doğrulama zorunluluğu getirecek. Bu nedenle ağır idari prosedürler gerekecek.

Paris, Cumhurbaşkanı Macron'un Gazze'ye yapılan insani yardımın değerini yükseltme niyetini dile getirdi. Cumhurbaşkanlığı kaynağı, Gazze kıyısına yanaşacak gemilere hasta ve yaralı Filistinlileri alabilmek için ulusal düzeyde ve Avrupa ülkeleri düzeyinde çalışıldığını doğruladı.

Gazze’ye La Tonnerre adlı bir hastane gemisi gönderen Paris, insani yardımı artırmak için çalışmanın İsrail dahil herkesin çıkarına olacağına inanıyor. İtalya bir hastane gemisi göndermeye hazır olduğunu duyurdu. Cumhurbaşkanlığı kaynağı, önemli noktanın pratik çözümlere ulaşmak, insani destek sağlama bağlamındaki çoklu girişimleri uygulanabilir hale getirmek için çalışmak ve bunlara erişimde İsrail'in yarattığı zorlukların üstesinden gelmek olduğunu söyledi. Bu nedenle Paris, yardımın anahtarını elinde bulunduran İsrail dahil olmak üzere tüm taraflarla birlikte çalışılması gerektiğine inanıyor.

Fransa'nın insani konferans çağrısının ardında başka bir amaç yatıyor olabilir. Yakın zamana kadar İsrail'e karşı önyargı gibi görünen Paris'in Gazze savaşındaki tutumuna bir tür denge kazandırma başlığı taşıyor. Medyada çıkan haberlere göre bu konu diplomatik çevrelerde şaşkınlık yaratacak ve tartışmalara neden olacak gibi görünüyor. Nitekim İsrail'in meşru müdafaa hakkına sahip olduğunu söyleyen Macron, Hamas'a yönelik savaşın hareketi yok etme amacı taşıması gerektiğini vurgulamıştı. Ayrıca geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada “Terörle mücadele, sivillerin kurban edilmesini haklı göstermez” ifadelerini kullanmıştı. Ateşkes hususunda ise Paris, Dışişleri Bakanı Catherine Colonna’nın ifade ettiği üzere ateşkese yol açabilecek insani bir ateşkes istiyor.



Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
TT

Kürt heyeti başkanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Şam’daki toplantıda parlamentoya katılım sağlamayı teklif ettik… Ayrıca anayasal bildirgeye yönelik çekincemizi gündeme getirdik

Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)
Şam’a giden Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetinin baş müzakerecisi Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)

Suriye'nin başkenti Şam'da bu ayın başında uzun zamandır beklenen ve tarihi olarak nitelenen bir toplantı yapıldı. Bu toplantı, Suriye hükümetinden yetkililer ile Fevze Yusuf başkanlığındaki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi heyetini bir araya getirdi. Toplantıda, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi arasında, Amerikan himayesinde imzalanan anlaşmanın uygulanması için alt komitelerin oluşturulması ve ihtilaflı meselelerin çözümüne yönelik müzakereler için ortak bir zemin bulunması konuları ele alındı.

Fevze Yusuf Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, görüşmelerin olumlu geçtiğini ve DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK), ABD ve bölgesel güçlerin bilgisi ve desteğiyle yapıldığını belirtti. Ayrıca Kurban Bayramı tatilinden sonra alt komitelerin kurulmasına karar verildiğini ifade etti.

Yusuf, “Her iki taraf arasında, merkezi komite denetiminde tüm alanlarda uzmanlaşmış komitelerin oluşturulması konusunda bir uzlaşı sağlandı. Zira birçok konu ve dosya, her iki tarafın uzmanlarına ihtiyaç duyuyor. Böylece Özerk Yönetim’in Suriye devlet yapılarıyla bütünleştirilmesi için ortak bir vizyona ulaşmak hedefleniyor” ifadelerini kullandı.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, geçtiğimiz mart ayında Şam’da hükümet ile SDG arasında yapılan anlaşmayı imzalarken (Arşiv – SANA)

Birleşmeye dair farklı yaklaşımlar

Geçtiğimiz mart ayında Şara ile Mazlum Abdi arasında imzalanan anlaşma, kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askerî kurumların yeni devlet yapısına dâhil edilmesini öngörüyor. Bu kurumlar arasında sınır kapıları, havaalanları, petrol ve gaz sahaları da yer alıyor. Anlaşma kapsamında kurulması planlanan komitelerden biri, Özerk Yönetim’deki kurumların ve bu kurumlarda çalışan personelin devletin resmî kurum ve dairelerine nasıl entegre edileceğini ele alacak ‘idari komite’ olacak. Bir diğer komite, öğrencilerin, okulların ve eğitim kurumlarının Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanması ile diplomalarının ve eğitim kademelerinin tanınmasını sağlayacak. Ayrıca güvenlik ve askerî güçlerle ilgili bir komite de oluşturulacak ve bu komite, söz konusu güçlerin Savunma ve İçişleri Bakanlığı yapısına nasıl entegre edileceğini belirleyecek. İhtiyaca göre daha sonra başka komiteler de kurulacak.

Özerk Yönetim bölgeleri, Suriye’nin kuzeydoğusunda yer alan dört vilayete dağılmış durumda: Halep’in doğu kırsalı, Deyrizor’un kuzey ve doğu kırsalı, Rakka şehir merkezi ve Tabka. Bunlara ilave olarak Haseke vilayeti ve Kamışlı şehri. Bu bölgeler, yedi sivil yerel meclis tarafından yönetiliyor.

Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)Suriye hükümetinden resmî bir heyet ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ni bir araya getiren tarihi toplantıdan (sosyal medyada paylaşıldı)

Söz konusu kurumların ve çalışanlarının geleceği hakkında konuşan Fevze Yusuf, bu yapıların birleşme süreci boyunca geçiş dönemini yöneteceğini açıkladı. Yusuf, “Anlaşılan o ki, bizim birleşme ve bütünleşme anlayışımız Şam’ın bakış açısından farklılık gösteriyor. Hükümet, birleşme meselesini Özerk Yönetim’in lağvedilmesi ve askerî güçlerinin tasfiyesi olarak anlıyor. Oysa biz, bütünleşmeyi mevcut kurumlarımızın bu aşamayı yönetmeye devam etmesi ve ileride devletin bir parçası hâline gelmesi olarak görüyoruz” şeklinde konuştu.

Yerel yönetimlerin, onları yöneten halkın bir parçası olan kişiler aracılığıyla yürütülen bir yönetişim sistemi olduğunu vurgulayan Yusuf, bu kişilerin bölgenin sorunlarını çok iyi bildiklerini belirtti. Yusuf, “Başka bir ifadeyle, bu yönetimlerin gelişme ve Şam’la anayasal düzenlemelere dayalı olarak koordinasyon kurma hakkını korumak ve varlıklarını hukuken ve meşru biçimde sürdürmelerini teminat altına almak istiyoruz” dedi.

Askerî ve güvenlik güçlerinin, Savunma Bakanlığı bünyesinde tek bir yapı olarak birleştirilmesi, ancak özgünlüklerinin ve coğrafi dağılımlarının korunması hakkında ise Yusuf şu yorumu yaptı: “SDG’yi diğer silahlı gruplarla sayı, nitelik, silah ve savaş tecrübesi bakımından karşılaştırmak mümkün değil. SDG güçleri, ABD öncülüğündeki DMUK güçleri tarafından eğitildi. Bu güçler, geleceğin Suriye ordusunun çekirdeğini oluşturacak. Çünkü bu güçler disiplinli, örgütlü ve yıllar boyunca bölgelerini ve Suriye sınırlarını koruma noktasında yeterliliklerini ispatladılar.”

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgelerini gösteren bir trafik levhası (Şarku’l Avsat)

Yusuf, hükümet tarafının anlaşma maddelerini uygulama konusunda ciddiyet gösterdiğini ve askerî seçenekler ile güvenlikçi çözümleri dışladığını belirtti. Her iki taraf da Savunma Bakanlığı’na bağlı güçlerle SDG arasında askerî bir çatışma yaşanmamasının, uzlaşıların ve tüm Suriye topraklarında egemen ve güçlü bir devlet inşasının önünü açacak stratejik bir tercih olduğunu ve bu tercihin korunması gerektiğini vurguladı.

Zaman çizelgesine dair anlaşmazlık noktası

Ancak Şara ile Abdi arasında imzalanan anlaşma, yıl sonuna kadar uygulanması gereken bir takvim öngörüyor. Peki, bu takvim hakkında durum ne? Yusuf, birçok mesele ve dosyanın hâlâ karmaşık olduğunu ve daha fazla zamana ihtiyaç duyulduğunu, örneğin, askerî ve güvenlik güçlerinin nasıl entegre edileceği meselesinin zamana yayıldığını kaydetti. Yusuf'a göre bu güçler, Suriye topraklarının üçte biri büyüklüğündeki bir alana dağılmış durumda. Hapishanelerin boşaltılması ve kampların tasfiye edilmesi meseleleri ise daha da uzun bir zamana ihtiyaç duyuyor.

Şarku'l Avsat'a konuşan Yusuf, Şara ile Abdi’nin anlaşmayı ilan etmesinin ardından Özerk Yönetim’in hükümet heyetiyle ilk toplantısını Haseke’de gerçekleştirdiğini, burada görüş alışverişinde bulunulduğunu aktardı. En acil çözüm gerektiren meselelerden birinin ortaokul ve lise diplomalarına ilişkin bitirme sınavları meselesi olduğunu ve hükümet heyetinin bunu çözmeye istekli olduğunu, ancak bugüne kadar, yani üç ay geçmesine rağmen, sınav sürecinin Özerk Yönetim bölgelerinde nasıl yürütüleceğine dair hiçbir resmî kararın çıkmadığını ve binlerce öğrencinin geleceğinin tehlikede olduğunu söyledi.

Yusuf ayrıca, Özerk Yönetim’in adem-i merkeziyet talebinin ayrılıkçılık ve bölünme anlamına geldiği yönündeki suçlamalara yanıt vererek, ‘Özerk Yönetim’in Şam’da bulunmasının ve Özerk Yönetim heyetinin orada yer almasının, Suriye devletine bağlılığın en büyük kanıtı ve delili olduğunu’ belirtti.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim liderleri, Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kentinde yer alan yönetim binası önünde düzenlenen basın açıklaması sırasında (Şarku’l Avsat)

Yusuf, “Biz Suriye’nin bir parçasıyız ve bu bizim için ilkesel bir duruş. Adem-i merkeziyetçilik birlikle çelişmez. Hepimiz Suriyeliyiz. Ancak her bölgenin kendine has etnik ve dini çeşitliliğe dayalı özellikleri var” dedi. Yusuf, bu farklılıkların göz önünde bulundurulması gerektiğini, birçok gelişmiş ülkede adem-i merkeziyetçi sistemlerin uygulandığını ve bu ülkelerin güçlü devletler olduğunu söyledi. Adem-i merkeziyetçilik kavramının, sanki bölünme ve ayrılık anlamına geliyormuş gibi çarpıtıldığını ifade etti.

Askerî ve idarî dosyaların yanı sıra bu komiteler, ekonomik meseleleri ve petrol ile enerji sahalarının devrini de ele alacak. SDG, ülkenin petrol zenginliğinin yaklaşık yüzde 85’ini, ayrıca doğal gaz sahalarının ve üretiminin yüzde 45’ini kontrol ediyor. Bu sahalar arasında doğu Suriye’de Deyrizor kırsalında yer alan el-Ömer ve et-Tank sahaları da bulunuyor.

Yusuf, hükümet tarafıyla, hazırlanmakta olan Suriye parlamentosunun yapısına katılımları konusunu görüştüklerini açıkladı. Görüşmelerin, Kurban Bayramı tatilinden sonra başlamasının muhtemel olduğunu belirten Yusuf, Özerk Yönetim heyetinin anayasal bildiri konusundaki çekincelerini hükümet tarafına ilettiğini söyledi.

Yusuf, “Adem-i merkeziyetçilik, parlamentoya katılım ve anayasal bildiri meselelerine bazı satırlarda değindik. Ancak bu toplantı türünün ilkiydi. Bu nedenle genel çerçeveyi ele aldık. Bu oturum bir hazırlık niteliğindeydi. Sonraki toplantılarda daha derin tartışmalara gireceğiz” ifadelerini kullandı.

 Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)Özerk Yönetim ve askeri güçlerinin kontrolü altındaki başlıca kentlerden biri olan Kamışlı'nın girişi (Şarku’l Avsat)

Fevze Yusuf, Özerk Yönetim’in, sunulan anayasal bildiri taslağından memnun olmadığını ve bu konuda itirazları olduğunu söyledi. Zira Özerk Yönetim bu bildirinin, merkeziyetçi bir yönetimi dayattığını düşünüyor. Onlara göre anayasa, yetki ve sorumlulukların adil biçimde paylaşılmasını sağlamalı, farklı siyasi görüşlerin özgürce ifade edilmesine izin vermeli, Suriye’deki tüm etnik ve dini toplulukların haklarını tanımalı ve demokratik, adem-i merkeziyetçi bir yönetim sistemini benimsemeli.

Yusuf sözlerini şöyle tamamladı: “Biz diyaloğa hazırız. Hükümet tarafının müzakerelerin yeniden başlatılması için yeni bir tarih belirlemesini ve komitelerin çalışmalara başlamasını bekliyoruz.”