İsrail, ABD'nin Irak'taki hatalarını tekrarlayacak mı?

Eski yetkililer benzerlikler ve farklılıklar hakkında Şarku'l Avsat'a açıklamalarda bulundu.

İsrail, ABD'nin Irak'taki hatalarını tekrarlayacak mı?
TT

İsrail, ABD'nin Irak'taki hatalarını tekrarlayacak mı?

İsrail, ABD'nin Irak'taki hatalarını tekrarlayacak mı?

Gazze savaşı ikinci ayına girerken İsrail gerilimi artırmayı sürdürüyor. ABD'nin Irak senaryosunun Gazze'de tekrarlanmasına karşı uyarıları da artıyor.

11 Eylül Saldırıları’ndan sonra ABD'nin yaptığı hataları kabul eden ABD Başkanı Joe Biden'ın Tel Aviv ziyareti sırasındaki dolaylı açıklamalar, İsrail'i intikam arzusuna kapılmaması konusunda uyarması, giderek artan sayıda askeri ve siyasi yetkilinin aynı uyarıyı, farklı derecelerde tekrar etmesine yol açtı. Irak ve Afganistan'da ABD birliklerine komuta eden General David Petraeus şunları söyledi:

“11 Eylül sonrası ABD deneyimlerinin birçokları için bir ders olması gerektiğini’ belirterek "Şimdi bazı attığımız adımları farklı bir şekilde görüyoruz... İsrail'in bugün attığı adımları da aynı şekilde göreceği bir zaman gelecek" dedi.

scdfer
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ülkesinin Bağdat'taki büyükelçiliğinde ABD güçlerini ziyaret etti, 5 Kasım 2023. (AP)

Demokrat Senatör Tim Kaine’nin açıklamaları daha netti. ABD'nin İsrail Büyükelçisi Jack Lew'i onaylamak için yapılan Kongre duruşmasında Irak deneyiminden açıkça bahsetti. Kaine, İsrail'i, Irak Savaşı'nda olduğu gibi, Gazze Savaşı'nda da ‘uluslararası itibar ve desteği kaybetme’ konusunda uyardı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Kaine şunları söyledi:

Müttefikimiz İsrail'i, suçluları hedef almak yerine suçlu olmayanlara karşı savaşmaktan caydırmak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. Burada, ABD'de, 11 Eylül'den sonra çatışmanın kapsamını daha geniş bir savaşı, Irak'a karşı savaşı da kapsayacak şekilde genişlettiğimizde acı dersler aldık. Güvenilirliği ve uluslararası desteği kaybettik ve bunu yapmasaydık önlenebilecek sonuçlar yarattık.

dfrg
ABD'den İsrail'e, Irak savaşındaki hataların tekrarlanmaması yönünde uyarı yapıldı. (Reuters)

Farklı stratejiler, benzer koşullar

ABD eski Merkez Kuvvetler Komutanı General Joseph Votel, İsrail ve ABD'nin Gazze ve Irak'taki stratejilerinin farklı olduğunu ancak koşulların benzer olduğunu düşünüyor. Votel, Şarku'l Avsat’a verdiği röportajda, ABD'nin DEAŞ'la mücadele stratejisinin ‘sivillerin askeri operasyonlara yakın olduğu yerleşim bölgelerinde benzer deneyimlere sahip ABD'nin sahadaki ortaklarını desteklemeye dayandığını’ söyledi. Ancak Votel dikkate değer bir farktan bahsederek “ABD, harekatın siviller üzerindeki etkisini sınırlandırmak için mümkün olan her şeyi yaptığımızdan emin olmak amacıyla harekatın uygulanmasını erteledi. Deneyimlerimizi İsrail ordusu ve hükümetiyle paylaşmamız önemli” dedi.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın eski askeri danışmanlarından Abbas Dahuk, yerleşim bölgelerinde yürütülen operasyonların karmaşıklığında benzerlikler olduğunu ve bu tür operasyonların en zor savaş türleri arasında bulunduğunu vurguladı. Dahuk, Şarku'l Avsat’a verdiği demeçte "Felluce, ABD için en zor sınavdı ve burada kanlı bir şekilde acı dersler aldık" dedi. Dahuk, bazı ABD Kongre üyelerinin Irak Savaşı'na girmenin bir hata olduğunu söylediğini belirterek, "Bazı senatörler Irak'a müdahalemizin bir hata olduğuna inanıyor, ancak İsrail Gazze'ye müdahalenin varoluşsal bir mesele olduğunu düşünüyor" ifadesini kullandı.

dfrgregty56u
Kuveyt Uluslararası Havalimanı'nda Gazze'ye gönderilen insani yardımlar. (AFP)

Beyaz Saray'ın Ortadoğu ve İran Ofisi'nin Eski Müdürü Mike Singh, bu bağlamda ABD ile İsrail'i karşılaştırma fikrine karşı çıktı ve bunun uygun olmadığını söyledi. Ancak sözlerine şöyle devam etti:

İsrail'in ABD'nin deneyimlerinden bazı dersler alabileceği doğrudur. Ancak daha uygunları, Gazze, Batı Şeria ve Güney Lübnan'daki deneyimlerinden aldıkları derslerdir.

Strateji ve insani yardımın değerlendirilmesi

Votel, İsrail'in askeri stratejisinin ‘Hamas liderliğini izole etmeye, hava saldırıları ve saha operasyonları yoluyla hareketin İsrail'e yönelik ek saldırılar başlatma kabiliyetini zayıflatmaya odaklandığını’ belirtirken, Dahuk stratejiyi intikam saldırısı olarak eleştirerek şunları söyledi:

Askeri stratejiler, operasyonları yönlendirmek için istihbarat ve bilgi kaynaklarına dayanır, ancak İsrail'in operasyonlarını yönetmek için intikama başvurduğu görülüyor.

Dahuk ayrıca İsrail ordusunun hava operasyonunun Kuzey Gazze'yi kadınlar, çocuklar ve yaşlılar için bir mezarlığa dönüştürdüğüne dikkat çekti.

Votel, Gazze'ye insani yardımların ulaşımını engelleyen koşullarda bu yardımların teslim edilmesinin önemini vurguladı ve bunun ‘stratejik bir gereklilik’ olduğunu belirtti. Votel sözlerinin devamında "İsrail ordusu ile insani yardım çabalarını destekleyen uluslararası toplum arasında yakın işbirliği ve planlama yapılması çok önemlidir. Bunu Musul'daki (DEAŞ'ı püskürtme) harekatta iyi bir şekilde yaptık" dedi. Dahuk ise insani yardımların ‘sadece stratejik bir gereklilik değil, aynı zamanda ahlaki bir görev ve her savaşın gerekli parçası’ olduğunu vurgulayarak. "İsrail'in bu yardımların ulaşımı için uygun koşulları sağlama konusunda ne yaptığını veya yapmadığını dünya izliyor" diye uyardı.

Singh ise insani yardımın bir değer ve prensip meselesi olmadığını, Batı'nın İsrail'e verdiği desteğin devam etmesi ve Hamas'ı Filistin halkından ayırmak için önemli olduğunu vurguladı.

‘Hamas'ı yok etmek zor bir iş’

İsrail'in Gazze savaşının amacının ‘Hamas'ı yok etmek’ olduğunu açıklamasının ardından Votel, İsrail'in ‘yok etmek’ kelimesini nasıl anladığını anlamanın önemli olduğunu belirterek şunları söyledi:

“Eğer bu, Hamas'ın saldırılar düzenleme ve savaş başlatma yeteneğini ortadan kaldırmayı kastediyorsa, bence bu başarılabilir. Ancak çok zaman ve kaynak gerektirecektir. Ancak amaç, Hamas'ın her liderini ve savaşçısını öldürmek veya tutuklamak ise bunun zor olacağını düşünüyorum. Ek olarak, terör örgütleriyle mücadelede en zor görev ideolojiye hitap etmektir. Bu askeri olarak başarılamaz ve büyük ekonomik, siyasi, diplomatik ve istihbarat kaynakları gerektirir."

Abbas Dahuk’un açıklaması da şöyle oldu:

Hamas hareketi İsrail işgaline direnme fikri etrafında şekillendi. Bu aynı zamanda Filistin siyasetinin de bir parçasıdır. İnsanları öldürmek kolaydır, ancak fikirleri öldürmek kolay değildir. Uzun vadede İsrail-Filistin çatışmasına sürdürülebilir bir çözüm, Hamas'ı siyasi olarak izole edebilir ve davalarına son verebilir. Kısa vadede rehine kartı Hamas'ın elinde. Bu, Netanyahu hükümetini onunla müzakereye zorlayabilir.

veh
ABD, 3 Kasım 2023'te Akdeniz'e uçak gemileri gönderdi. (AFP)

ABD ‘savaşın bir parçası’

Gazze çatışması sırasında, bölgedeki ABD güçlerine yönelik saldırılar arttı. Bu durum, ABD'nin çatışmaya çekileceği yönündeki uyarıların artmasına neden oldu. General Votel ABD yönetimini, "ABD'nin bölgesel ordularına, kurumlarına, diplomatik ve ticari tesislerine yönelik hiçbir saldırıya müsamaha göstermeyeceğini açıkça belirtmesi" çağrısında bulundu. Votel şu ifadeleri kullandı:

"Bunu yapmanın en iyi yolu, bu saldırıları gerçekleştiren milisleri doğrudan vurmaktır. Bu saldırıların cezasız kalmasına izin vermek, İran destekli bu milislerin misillemeden kurtulabileceği izlenimini yaratır. Bu tereddüdü ortadan kaldırmalı ve bu saldırılara hızlı ve doğrudan bir şekilde yanıt vermeliyiz."

Ancak Dahuk, ABD'nin çatışmanın bir parçası haline geldiğini vurguladı:

ABD, İsrail'e, devletlerin ve grupların çatışmaya girmesini durdurmak için gerekli askeri ve siyasi caydırıcılığı sağlıyor. Ortadoğu'da askeri teçhizat ve güç projeksiyonu yoluyla askeri caydırıcılık sağlıyoruz ve Birleşmiş Milletler'e veto yetkisi ve Dışişleri Bakanı'nın diplomatik katılımı yoluyla siyasi destek veriyoruz.

fddhtr
Eski ABD’li yetkililer Hamas'ı yok etmenin ‘mümkün olmadığı’ görüşünde. (AFP)

Diğer yandan Singh, ABD'nin İran destekli grupların saldırılarına, ‘itme yoluyla caydırıcılık’ (güçlü hava ve füze savunması ve insansız hava araçlarına karşı önlemler) ve ‘ceza yoluyla caydırıcılık’ (ABD kuvvetlerine yönelik saldırılara karşı sert yanıt verme) yöntemlerini birleştirerek karşılık vermesi gerektiğini vurguladı. “Eğer ABD caydırıcılık politikasından kaçınırsa bu daha fazla saldırıya davetiye çıkarmak anlamına gelir” dedi.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.