2006 yılındaki Hizbullah ile 2023 yılındaki Hizbullah arasındaki fark

Hizbullah’ın performansına ve siyasi hedeflerine dair tartışmalar sürüyor. (Görsel: Chantal Jahchan)
Hizbullah’ın performansına ve siyasi hedeflerine dair tartışmalar sürüyor. (Görsel: Chantal Jahchan)
TT

2006 yılındaki Hizbullah ile 2023 yılındaki Hizbullah arasındaki fark

Hizbullah’ın performansına ve siyasi hedeflerine dair tartışmalar sürüyor. (Görsel: Chantal Jahchan)
Hizbullah’ın performansına ve siyasi hedeflerine dair tartışmalar sürüyor. (Görsel: Chantal Jahchan)

Halid Hamade

Hamas’ın 7 Ekim’de düzenlediği Aksa Tufanı operasyonuyla Gazze duvarını aşarak İsrail yerleşimlerine saldırması üzerine gözler, Hizbullah gruplarının işgal altındaki Celile’ye doğru bir sınır ihlali yapacağı beklentisiyle Güney Lübnan’a çevrildi.

Gazze savaşçılarının ve Lübnan ile diğer ülkelerdeki Hizbullah tabanının Hizbullah’ın Gazze’deki savaşa müdahalesinin kaçınılmaz olduğuna dair kanaati, Direniş Ekseni gruplarının defalarca dile getirdiği ‘meydanların birliği’ ilkesine dayanıyordu. Dayanaklardan bir diğeri de Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın birçok kez Hizbullah’ın savaşı İsrail içlerine doğru taşıyabileceğini belirtmesiydi.

Düzensiz çatışmalar, Şeb’a Çiftlikleri’nde başladı ve sonrasında tüm sınırlara yayıldı. Ancak bunlar, özellikle ABD’nin Tahran’ın Aksa Tufanı operasyonuna müdahalesine dair herhangi bir delilin olmadığını belirtmesinin ardından Tahran’ın Gazze’deki savaşa dair gerçek tutumunun ne olduğu yönündeki sorulara cevap bulmak için yeterli olmadı. Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan tarafından Beyrut’a ve sonrasında birçok başkente yapılan ziyaretlerde sergilenen İranlı tutumu, ABD tutumuyla karşı karşıya geldi. Bu tutum ayrıca, Gazze’de olup bitenlere verilecek tepkinin düzeyini belirlemekten sorumlu Hizbullah liderliğindeki Direniş Ekseni gruplarına desteğini de vurguladı.  

Her ne kadar Gazze’de şiddetin tırmanacağı konusunda uyarsa ve bir bölge patlaması olabileceğine işaret etse de İran’ın tutumları, İsrail’in Gazze’yi yakıp yıkması karşısında herhangi bir İranlı tepki göstermeden devam etti.

Ekim’de Gazze’deki operasyonların başlangıcından itibaren Hizbullah ile İsrail ordusu arasında her gün çıkan sınır çatışmalarının son derece koordineli ve disiplinli saha kısıtlamalarıyla yönetildiği görüldü. Bu, her iki tarafça da hedef alınan bölgelerin iki kilometreyi aşmayan sınırlı derinliğine bakılınca açıkça görülüyor. Sadece doğrudan askerî noktaların hedef alınmasına ve uygun mermi ve mühimmat kullanımında kontrollü olunmasına dair ortak bir sınır ötesi taahhüt de bunu ortaya koyuyor. Bu da operasyonların ritminin, İran ve ABD tarafından ABD’nin Tahran’a ve İran’ın da Gazze’ye yönelik tutumuyla örtüşecek şekilde yürütülen siyasi angajman kurallarının saha uygulamasından başka bir şey olmadığı sonucunu veriyor.  

2006 yılındaki savaş ile mevcut sınır ötesi çatışmalar arasında bir karşılaştırma, 23 günlük çatışmalardan sonra verilen kayıplar bakımından yerinde olabilir. Ancak 2006 yılında her iki tarafın ilan ettiği hedefler başta olmak üzere iki savaşın koşulları arasındaki büyük farka bakıldığında bu kıyaslama, saha gerçekliği bakımından uygun olmaz.

Bu saha kontrolü ve arka planda Tahran ile ABD’nin siyasi hedefleri, Hizbullah’ın 2006 yılındaki performansı ile mevcut performansı arasında bir karşılaştırma yapma ihtiyacı hissettiriyor. Savaşın gidişatı ve bölgedeki tüm ülkeler ve belki de yeni ittifakların oluşumu üzerindeki siyasi ve ekonomik yansımalarıyla paralel olarak Tahran’ın ve ABD’nin sözü edilen hedefleri, dikkatli çalışmalara konu olacaktır.

Bunun yanı sıra özellikle günlük çatışmalarda ölen Hizbullah savaşçılarının sayısının artmasıyla birlikte ister istemez Hizbullah’ın mevcut askerî performansı ile Lübnan ve yurt dışındaki Hizbullah kitlesinin Hizbullah’ın Temmuz 2006 saldırısı sırasındaki performansına dair hafızasında sakladığı görüntüler arasında ciddi bir karşılaştırma yapılıyor. Bu arada 2006 yılında düşman tarafından kullanılan araçların sınırlı olduğunu ve doğrudan silahlar ve insansız hava araçları kullanımıyla yetinildiğini belirtelim.

2006 yılındaki savaş ile mevcut sınır ötesi çatışmalar arasında bir karşılaştırma, 23 günlük çatışmalardan sonra verilen kayıplar bakımından yerinde olabilir. Ancak iki savaşın koşulları arasındaki büyük farka bakıldığında bu karşılaştırmanın saha gerçekliği bakımından isabetli olmadığı ortada. Her şeyden önce 2006 yılında her iki taraf da hedeflerini ilan etmişti. Ama şu an her ikisinin de hedefleri belli değil. Bu da sınırda yaşananların sırf ‘çatışmış olmak için çatışmaktan’ ibaret olduğu sonucuna götürüyor. Lübnan’ın güney sınırlarında ya da kuzey cephesi olarak adlandırılan bölgede olup bitenlerin siyasi hedeflerinden ve bunun sahadaki manevraların kısıtlanması üzerindeki etkisinden bağımsız olarak mevcut saha koşulları ile 2006 saldırısına eşlik eden koşullar arasında yapılan ve her ikisinde de farklı bir savaş sistemi ortaya koyan bir karşılaştırma bize şu sonuçları veriyor:

Hizbullah’ın 2006 yılında dayandığı güç noktaları:

1. Füze kullanımı: Hizbullah o dönemde füze yeteneklerini etkili bir şekilde kullandı ve İsrail güçleri, ülkenin kuzeyine yönelik her gün gerçekleşen füze yağmurunu durdurmakta yetersiz kaldı. Füzelerin coğrafi dağılımı şu şekildeydi:

- (Akka’dan Kiryat Shmona’ya kadar) Celile bölgesine 530 füze; (Hadera’dan Akka’ya kadar) kıyı bölgesine 221 füze; (Tiberya, Bet Şean ve Afula dahil) Ürdün Vadisi bölgesine 217 füze; ayrıca Yehuda ve Şomron (Samarya) bölgelerine düşen uzun menzilli iki füze. Hadera şehri, güneyde Hizbullah füzelerinin eriştiği en uzak mesafe olarak kaydedildi.

İsrail hükümetinin geç kalınmış bir karar olarak 9 Ağustos’ta kapsamlı bir kara operasyonu başlatma kararı alması, Hizbullah için elverişli bir fırsat oldu. Zira bu saldırı ordunun, büyük bir gerileme yaşadığı el-Hiyam Ovası’ndan başlayarak batıda Bayada bölgesinden ortada Aynata’ya ve Bint Jbeil’e kadar kara cephesi boyunca geriye kalan itibarını da yerle bir etti.

Raad-2 ve Raad-3 füzeleri de Hayfa şehrini vurdu. Bu saldırıda tren istasyonu zarar görürken, onlarca İsrailli de öldü veya yaralandı. Ardından füzeler, Hayfa sonrası aşamaya girdi ve Hayber modeli füzeler ilk kez Afula, Yukarı Nasıra ve Givat Ela yakınlarına düştü ki bu, İsrail’i şok etti. Bu bağlamda en gelişmiş donanma gemisi olan Sa’ar-5 korvetinin, Çin yapımı C-802 tipi gemisavar füzesiyle hedef alınmasının yaşattığı büyük şoku göz ardı edemeyiz.

2- Müstahkem mevzilerden çatışma: RAND Corporation’dan araştırmacı Benjamin Lambeth şöyle diyor:

Geleneksel güçlerle ilk kara saldırısı, 17 Temmuz’da Maroun el-Ras köyü yakınlarında başladı. Burada İsrailliler ilk kez Hizbullah’ın mevzilerindeki tahkimatın boyutunu fark etti. Daha önceden bunun farkında değillerdi. Günler geçtikçe pek çok İsrail ordusu komutanının, İsrail’in 1982’de gerçekleştirdiğine benzer bir saldırıyı başlatma konusunda isteksiz olduğu açığa çıktı.

Lambeth değerlendirmesinin sonunda ‘askerlerin Lübnan’ın güneyine girdiği zamanda görevler ve hedefler konusundaki büyük kafa karışıklığını’ eleştiriyor ve İsrail ordusunun daha önceki saldırılarının ayırt edici özellikleri olan odaklanmanın ve gücün o kara saldırılarında olmadığına dikkat çekiyor.  

cdfevgr
Güney Lübnan’daki Ayta eş-Şaab kasabası semaları, İsrail bombardımanı nedeniyle dumanla kaplandı. (AFP)

Kara saldırılarına sahne olan sınır köyleri İsrail ordu birlikleri için tam anlamıyla küçük düşme duraklarına dönüştü. İsrail hükümetinin geç kalınmış bir karar olarak 9 Ağustos’ta kapsamlı bir kara operasyonu başlatma kararı alması da Hizbullah için elverişli bir fırsat oldu. Zira büyük bir gerileme yaşadığı el-Hiyam Ovası’ndan başlayarak batıda Bayada bölgesinden ortada Aynata’ya ve Bint Jbeil’e kadarki kara cephesi boyunca ordunun geriye kalan itibarını da yerle bir etti. Aynata’da 30’dan fazla askeri öldü. Bu hezimet, yaklaşık otuz Merkava tankının kaybıyla efsanevi bir ders aldığı el-Huceyr Vadisi’nde doruğa ulaştı.  

3- İsrail Hava Kuvvetleri’nin sınırlı gücü: İsrail’in yoğun olarak konuşlandırılmış ve işletimi kolay platformlardan kısa menzilli füzelerin fırlatılmasını önleme yeteneği sınırlıydı. İsrail, bu füzelerin yüzde 90’ından fazlasını imha ettiğini iddia etse de kısa menzilli Katyuşa roketlerinin savaşın son gününe kadar fırlatılmaya devam etmesi, Hizbullah’ın bu savaştaki zaferinin sembolü haline geldi.

Hizbullah, 2006 yılında İsrail’de bir şoka sebep olan füze sisteminin kullanımına müsaade etmeyen ve sınırlardan sızarak Gazze savaşçılarının yaptığı gibi yerleşimlere saldırma imkânı vermeyen bariz kısıtlamalarla birlikte güneydeki askerî durumla yüzleşti.

4- Savaşın İsrail içlerine taşınması: İsrail içlerine yönelik füze bombardımanı, içerideki cephe için yıpratıcı bir durumun oluşmasına katkı sağladı. Özellikle o bölgelerdeki yerleşimcilerin yaşam düzenini bozmak, içlerine korku salmak ve gündelik hayatlarını sekteye uğratmak amacıyla kuzeydeki yerleşim yerlerine sürekli ve yoğun saldırı düzenlendi. Bu durum, İsrail’in Lübnanlı sivilleri hedef alması ile Hizbullah’ın İsrail iç cephesini hedef alması arasında bir caydırıcılık dengesi kurdu. Nitekim savaş dönemi boyunca bir milyondan fazla İsrailli yerleşimci sığınaklarda kalmaya mecbur olurken, yaklaşık 300 bin kişi de bir süreliğine evlerini terk ederek güneye sığındı. Böylece Hizbullah, İsrail iç cephesini savaş cephesinin bir parçası haline getirmeyi başardı.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre Aksa Tufanı’nın mimarları ve operasyonun arkasındaki siyasi hedeflere tutunanlar, 7 Ekim’den bu yana Hizbullah’a yeni angajman kuralları dayattılar. Hizbullah, 2006 yılında İsrail’de bir şoka sebep olmuş füze sisteminin kullanımına müsaade etmeyen ve sınırlardan sızarak Gazze savaşçılarının yaptığı gibi yerleşimlere saldırma imkânı vermeyen bariz kısıtlamalarla birlikte güneydeki askerî durumla yüzleşti. Yeni savaş sisteminde İsrail’in, 2006’da başarısız olan ordusunun itibarını geri kazanmak için Güney Lübnan üzerinden bir kara saldırısı yapması pek mümkün görünmüyor. Aynı şekilde Hizbullah’ın da el-Huceyr Vadisi ve el-Hiyam Ovası’ndaki dersleri tekrar vermek için düşmanı içlere doğru çekmesi pek mümkün gözükmüyor.

Angajman kuralları

Hizbullah, yaptıklarıyla Gazze’ye ne verebiliyor? Gazze’deki savaşın siyasi hedefleri, Hizbullah’ın tahkim edilmiş bölgelerinden çıkmasını, böylece unsurlarının her gün ölmesini ve füzelerini kullanmaktan menedilmesini mi gerektiriyor? Tahran, Gazze savaşçılarına gerçekten destek olmayı istiyor mu?

Yeni angajman kuralları, Hizbullah’ı düşmanı müstahkem bölgelerde bekleme ve doğru zaman ve mekânda zaferler elde etme imkânından mahrum etti. Hizbullah bu sefer sınır şeridi boyunca yerin üstünde savaşıyor ve tanksavar silahlarını düşman tarafından görülen ve tahkim edilmesi zor olan yeni bölgelerden fırlatıyor. Bu esnada düşman askerleri de kendi mevzilerini ve Hizbullah’ın ateş menziline yerleştirilen zırhlılarını siper ediniyor.

Bu noktada akla gelen sorular şunlar:

Hizbullah, yaptıklarıyla Gazze’ye ne verebiliyor? Gazze’deki savaşın siyasi hedefleri, Hizbullah’ın tahkim edilmiş bölgelerinden çıkmasını, böylece unsurlarının her gün ölmesini ve füzelerini kullanmaktan menedilmesini mi gerektiriyor? Tahran, Gazze savaşçılarına gerçekten destek olmayı istiyor mu?

Gazze’de İsrail’in, Hamas’ın ortadan kaldırılması ve Filistinlilerin göç ettirilmesi gibi hedeflerinin yüksek tavanı, kalıcı bir ateşkese varmayı engelliyor. Lübnan’da ise hem Hizbullah’ın hem de İsrail’in bu sınır ötesi çatışmanın sebeplerini bilmemesine rağmen kimse ateşkes için çabalamıyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



Libya'nın Beni Velid şehrindeki toplantıda şehrin ‘ötekileştirilmesinden’ duyulan rahatsızlık dile getirilirken ‘uzlaşı’ çağrısı yapıldı

Stephanie Khoury’nin Libya'nın Beni Velid şehrine yaptığı ziyaretten bir kare (UNSMIL)
Stephanie Khoury’nin Libya'nın Beni Velid şehrine yaptığı ziyaretten bir kare (UNSMIL)
TT

Libya'nın Beni Velid şehrindeki toplantıda şehrin ‘ötekileştirilmesinden’ duyulan rahatsızlık dile getirilirken ‘uzlaşı’ çağrısı yapıldı

Stephanie Khoury’nin Libya'nın Beni Velid şehrine yaptığı ziyaretten bir kare (UNSMIL)
Stephanie Khoury’nin Libya'nın Beni Velid şehrine yaptığı ziyaretten bir kare (UNSMIL)

Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu (UNSMIL), BM Genel Sekreteri António Guterres’in Siyasi İşler Özel Temsilci Yardımcısı Stephanie Khoury'nin ülkenin kuzeybatısındaki Beni Velid şehrinde belediye meclisiyle genel istişarelerde bulunduğunu ve sivil toplum temsilcileri, akademisyenler, kadınlar ve gençlerle bir araya geldiğini duyurdu.

UNSMIL, toplantı katılımcılarının uzun süren siyasi çıkmazdan ve Libya'da kalıcı bir çözüm bulunamamasından duydukları hayal kırıklığını dile getirdiklerini aktardı.

y6u7
Stephanie Khoury, Beni Velidli kadınlarla bir araya geldi (UNSMIL)

UNSMIL’in açıklamasına göre görüşmelerde danışma komitesinin sunduğu öneriler ve ‘ülkenin yaşadığı çok boyutlu kriz karşısında devlet kurumlarının birleştirilmesi konusundaki acil ihtiyaç’ üzerinde duruldu.

Görüşmelere katılanların birçoğu ‘mevcut duruma kesin bir çözüm bulunması’ çağrısında bulunurken, ‘Beni Velid şehirine yönelik ötekileştirmenin devam etmesinden duydukları rahatsızlığı ve ulusal uzlaşının güçlendirilmesi gerektiğini’ ifade ettiler.

UNSMIL’in ayrıntılarını aktardığı toplantıya katılanlar, Libya'nın farklı bölgelerinden gelen seslerin, UNSMIL’in kolaylaştırdığı siyasi sürece kapsamlı ve etkili bir şekilde katılımının sağlanmasını istediler ve ‘bu katılımın son derece önemli olduğunun’ altını çizdiler.

Beni Velid Belediye Başkanı Abdulhafiz er-Rayis, Khoury'nin şehre yaptığı resmi ziyaretin, ülkedeki siyasi gelişmeleri ve mevcut durumdaki gelişmeleri tartışmak amacıyla yapıldığını açıkladı.

Belediye Başkanı Rayis, düzenlediği basın toplantısında yaptığı açıklamada, belediye binasında geniş kapsamlı bir toplantı düzenlendiğini ve bu toplantıya Emniyet Müdürü ile Vafra Kabileleri Sosyal Konseyi üyelerinin katıldığını söyledi. Rayis, toplantıda geçiş sürecinin en önemli zorluklarının ele alındığını, kapsamlı siyasi sürecin desteklenmesinin, dışlanma ve ötekileştirilmenin sona erdirilmesinin ve Libya'nın her yerinde istikrar ve sürdürülebilir barışın sağlanmasının öneminin vurgulandığını belirtti.

Bu arada ‘vatanın birliğini vurgulama ve bölünmeyi reddetme’ konusunda kararlı olduklarını belirten toplantının katılımcıları, Libya halkının güvenlik, kalkınma ve istikrar beklentilerini karşılayacak adil bir siyasi çözüme ulaşılması için BM’nin çabalarına destek verilmesi gerektiğini vurguladılar.

UNSMIL

Öte yandan BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh başkanlığındaki UNSMIL, Libya’nın güneyindeki gençlerin siyasi süreçle ilgili endişelerini ve danışma komitesinin önerileriyle ilgili önerilerini anlamak için bir tartışma oturumuna katılmak üzere kayıtların açıldığını duyurdu.

UNSMIL tarafından dün yapılan açıklamada, katılımın ülkenin güneyindeki çeşitli şehirlerden 18 ila 35 yaş arası gençlere açık olduğu ve kayıtların pazartesi akşamına kadar elektronik form aracılığıyla yapılabileceği belirtildi. Açıklamaya göre oturum önümüzdeki çarşamba günü Zoom uygulaması üzerinden ‘Gençler Katılıyor’ programı kapsamında gerçekleştirilecek.

Yasadışı göç

Diğer taraftan geçici Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) İçişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, Sahil Güvenlik Genel Müdürlüğü'ne bağlı bir devriyenin, başkent Trablus'un doğu kıyısı açıklarında denizde bulunan farklı uyruklardan 39 kaçak göçmeni kurtardığı duyuruldu.

Kurtarma operasyonunun yaz aylarında deniz devriyelerini yoğunlaştırma çabaları çerçevesinde gerçekleştiğini aktaran Bakanlık, Göçmenlerin Trablus’taki yönetim şubesine bağlı eş-Şaab Limanı’na nakledildiklerini, burada gerekli yasal işlemlerin yapıldığını ve yasadışı göçle mücadele birimine teslim edildiklerini belirtti.

uı
Libya İçişleri Bakanlığı, yasadışı göçmenleri yakaladığını duyurdu (İçişleri Bakanlığı)

İçişleri Bakanlığı aynı gün ikinci bir operasyonda ise ‘GACS Wadi Kaam P300’ adlı sahil güvenlik teknesinin, Zaviye kenti açıklarında farklı uyruklardan 20 kaçak göçmeni kurtarmayı başardığını açıkladı.

Bakanlık, kurtarma operasyonu tamamlandıktan sonra göçmenlerin eş-Şaab Limanı’na nakledildiğini ve buradaki yasal işlemlerin ardından kalan işlemlerin tamamlanması için yasadışı göçle mücadele birimine sevk edildiklerini belirtti.

Bir diğer gelişmede Libya Ulusal Ordusu (LUO) Kara Kuvvetleri Komutanı Saddam Hafter, Libya sınırlarını korumak için ‘vatan görevini’ yerine getirirken iki askerin öldürüldüğünü açıkladı. Hafter yaptığı kısa açıklamada ‘vatanın güvenliğini koruyan askerlerin fedakarlıklarına’ duyduğu minnettarlığı dile getirdi, ancak olayın nerede olduğuna ve iki askerin nasıl öldürüldüğüne değinmedi.