İsrail, Şifa Hastanesi’nin proje planlarını nasıl elde etti?

Gazze Şeridi’ndeki Şifa Hastanesi, son birkaç gün içinde dünyanın en çok tanınan hastanesi haline geldi

Yerinden edilen Filistinlilerin Şifa Hastanesi kompleksinin bahçesinde kurdukları derme-çatma çadırlar (Reuters)
Yerinden edilen Filistinlilerin Şifa Hastanesi kompleksinin bahçesinde kurdukları derme-çatma çadırlar (Reuters)
TT

İsrail, Şifa Hastanesi’nin proje planlarını nasıl elde etti?

Yerinden edilen Filistinlilerin Şifa Hastanesi kompleksinin bahçesinde kurdukları derme-çatma çadırlar (Reuters)
Yerinden edilen Filistinlilerin Şifa Hastanesi kompleksinin bahçesinde kurdukları derme-çatma çadırlar (Reuters)

Londra: Majalla

Gazze Şeridi’ndeki Şifa Hastanesi, İsrail ordusu tarafından yapılan saldırının ardından basında yer alan haberlerin ilk sırasına yerleşti.

İsrail ve müttefiki olan ABD, Hamas Hareketi’ni Şifa Hastanesi kompleksinde silahlar ve askeri tesisler gizlemekle suçlarken Hamas, bu iddiayı reddediyor.

Şifa Hastanesi’nin hikayesi ne? İsrail hastane planlarını nasıl ele geçirdi?

Gazze Şeridi'nin en büyük hastanesi olan Şifa Hastanesi, Gazze’deki küçük bir balıkçı limanından birkaç yüz metre uzakta, sahildeki mülteci kampı ile Rimal mahallesi arasında yer alıyor. Hastane kompleksi binalardan ve avlulardan oluşuyor.

Birleşmiş Milletler (BM) tahminlerine göre, günlerdir İsrail tankları tarafından kuşatılmış durumda olan Şifa Hastanesi’nde hastalar, sağlık personeli ve yerinden edilenler olmak üzere en az 2 bin 300 kişi bulunuyor. Bundan birkaç gün önce henüz hastane çevresinde çatışmalar patlak vermemişken, 7 ekimden bu yana Gazze Şeridi’ne yönelik yoğun bombardımandan korunmayı ümit eden yerinden edilen on binlerce insan, diğer sağlık ve eğitim kurumlarının yanı sıra buraya sığınmıştı.

Şifa Hastanesi, 1946 yılında Filistin'deki İngiliz mandası sırasında, İngiltere'nin buradan çekilmesinden iki yıl önce inşa edildi. Hastane, 1948 savaşından sonra Mısır'ın Gazze’yi yönettiği neredeyse yirmi yıl boyunca varlığını sürdürdü.

Şifa Hastanesi’nin sağlık personeline göre, 14 Kasım Salı günü itibarıyla hastanede 36 prematüre bebek tedavi altındaydı. Sağlık personeli, İsrail'den bebeklerin tahliyesi için küvöz sağlanmasını istemesine rağmen bu nakil için net bir mekanizmanın ortaya konulmadığını söylediler.

Prematüre 39 bebekten üçü, bu hafta küvözleri çalıştıran jeneratörlerin yakıtının bitmesi nedeniyle hayatını kaybetti.

Şifa Hastanesi Müdürü Muhammed Ebu Silmiyye, 14 Kasım Salı günü yaptığı açıklamada, kompleksin avlusundaki toplu mezara en az 179 kişinin gömüldüğünü söyledi. Ebu Silmiyye, hastane bahçesine defnedilenler arasında elektrik kesintisi sonucu küvözlerin çalışmayı durdurması nedeniyle hayatını kaybeden yedi prematüre bebeğin de olduğunu aktardı.

Şifa Hastanesi’nin tarihi

Şifa Hastanesi, 1946 yılında Filistin'deki İngiliz mandası sırasında, İngiltere'nin buradan çekilmesinden iki yıl önce inşa edildi. Hastane, 1948 savaşından sonra Mısır'ın Gazze’yi yönettiği neredeyse yirmi yıl boyunca varlığını sürdürdü.

İsrail, 1967 yılında Gazze Şeridi'nin kontrolünü ele geçirip işgal etti. Hastane, Gazze Şeridi'nin kontrolü Hamas'a geçinceye kadar uzun bir süre önemli bir yer olarak kaldı. Çok sayıda Filistinli, İsrail ordusuyla yaşanan çatışmalar sırasında bu hastaneye sığınıyordu.

asdwef
Şifa Hastanesi kompleksine giren İsrail askerleri, 15 Kasım 2023

İngiltere merkezli Times gazetesi, 1971 yılında, hemşireler odasındaki yatağın altına saklanan Filistinli bir silahlı adam ile hastaneyi arayan İsrail askerleri arasındaki silahlı çatışmayı haberleştirdi.

Ardından ABD merkezli New York Times (NYT) gazetesi,1987 yılında, İsrail’in Filistin topraklarını işgaline karşı başlatılan Birinci İntifada’nın ilk haftasında, yüzlerce Filistinlinin hastanenin çevresini saran İsrail askerlerine ‘Ya gelip bizi öldürün ya da gidin’ sloganları atarak taş attığı çatışmaların yaşandığını duyurdu.

İsrail basınında çıkan haberlere göre, İsrailli mimarlar, 1980'lerde hastanenin yenilenmesi ve yeniden inşası sürecini denetledi. İsrail Mimarlık Arşivi'nin (The Israel Architecture Archive/IAA) kurucusu Zvi Elhayani, İsrail’in günlük gazetelerinden Yedioth Ahronoth gazetesinin internet sitesi için kaleme aldığı makalede, “İsrail, ABD’nin desteğiyle hastane kompleksini yenilemek ve genişletmek için bir proje başlattı. Bu proje aynı zamanda zemininde beton bir yer altı mekanı inşasını da içeriyordu. Hamas, son yıllarda yaşanan talihsiz bir olay sonucu bu yer altı mekanını ele geçirdi” ifadelerini kullandı. Ancak Elhayani, iddiasını destekleyecek herhangi bir kanıt sunmadı.

İsrailli güvenlik uzmanı Roni Shaked, İsrail televizyon kanalı Makan’a yaptığı açıklamada, 43 yıl önce Şifa Hastanesi’nin genişletilmesi çalışmalarını yerinde takip ettiğini söyledi. Hastanenin genişletilmesi projesinin İsrail ordusunun gözetiminde İsrailli bir mühendislik firması tarafından üstlenildiğine dikkati çeken Shaked, Şifa Hastanesi ile Yeşil Hat (1947 Öncesi Sınırlar) içinde yer alan İsrail’in Hadera şehrinde bulunan bir hastane ile arasında projelerinin aynı firma tarafından hazırlanmış olması nedeniyle büyük benzerlik olduğunun altını çizdi.

Shaked, Şifa Hastanesi altındaki yer altı ‘sığınaklarının’ İsrail merkezli bir mühendislik şirketi tarafından tasarlandığını ve Filistin Yönetimi'nin 1994 yılında Oslo Anlaşmaları kapsamında Gazze Şeridi'nin yönetimini devralmasından önce İsrail ordusu tarafından kullanıldığını açıkladı. Bu da Shaked’in de kabul ettiği üzere İsrail ordusunun Şifa Hastanesi’nin tüm iç ve yer altı yapıları hakkında ayrıntılı plan şemalarına sahip olduğu anlamına geliyor. Ancak Shaked’e göre İsrail, Hamas'ın Şifa Hastanesi altındaki sığınakları başka bir yere giden yeni tünellere bağlayıp bağlamadığını bilmiyor.

cdfergt
Şifa Hastanesi kompleksinde ‘tıbbi malzeme’ yazan kutuların yanında duran bir İsrail askeri, 15 Kasım 2023 (Reuters)

Fetih Hareketi’ne (El Fetih) bağlı Filistinli güvenlik güçleri, 1994 yılında Oslo görüşmeleri sırasında Filistinlilere Gazze'de sınırlı bir özyönetim hakkı verildiğinde hastanenin çatısına Filistin bayrağı çekti.

Hastanenin fiili kontrolü, 2006 yılındaki seçimlerde El Fetih karşısında zafer kazanan Hamas Hareketi’ne devredildi. Hamas, daha sonra 2007 yılında Gazze’deki askeri nüfuzunun kapsamını genişletti.

El Fetih ile Hamas arasında, Hamas’ın Gazze Şeridi'nin kontrolünü elde etmesine kadar devam eden süreçte yaşanan iktidar mücadelesi sırasında hem Şifa Hastanesi hem de diğer hastaneler, her iki tarafın üyelerinin, karşı tarafın yaralılarına zarar vermeyeceği bir ateşkes formülüyle tedavileri için kullanıldı.

İsrail daha önce Hamas üyelerinin, Şifa Hastanesi kompleksindeki gizli bölgelerde saklandığını öne sürmüştü. Tel Aviv, aynı iddiayı bin 400'den fazla Filistinlinin ve 13 İsraillinin öldürüldüğü 2008-2009 savaşında da ortaya attı.

Baskın ve geri çekilme

İsrail askerleri, çarşamba sabahı Şifa Hastanesi'ne baskın düzenledikten hemen sonra içeridekilerden teslim olmalarını istedi. Hoparlörler aracılığıyla 16 yaş ve üzeri tüm genç erkeklere, elleri havada hastane kompleksinin dışına çıkıp teslim olma çağrısı yaptı.

Birkaç gün önce işini yapmak için hastaneye giden ve orada mahsur kalan bir gazeteciye göre, hastanenin yanık, doğum, ameliyat ve diyaliz bölümlerinden Filistinli erkekler ellerini havaya kaldırarak sırayla dışarıya çıktı.

İsrail ordusundan üst rütbeli bir yetkili, İsrail güçlerinin Şifa Hastanesi’nde silah bulduklarını açıkladı, fakat Hamas bu açıklamayı yalanladı.

Şifa Hastanesi kompleksinin avlusunda yaklaşık bin kişinin ellerini havaya kaldırdığını gördüğünü söyleyen gazeteci, askerlerin bazılarından kıyafetlerini çıkarmalarını istediğini aktardı. Gazeteci, bu sırada bazı askerlerin ise hastane koridorlarında dolaşıp farklı bölümlerdeki kadınların ve çocukların ağlama sesleri arasında bir odadan diğerine geçerken havaya ateş açtıklarını belirtti. Askerlerin iç çamaşırlarını tekrar giymelerini istediği yaklaşık yüz kişiyi tutukladığını ifade eden gazeteci, İsrail ordusunun akşam saatlerinde hastaneden çekildiğini ve tankların hastane çevresine yeniden konuşlandırıldığını kaydetti.

Öte yandan İsrail Ordu Sözcüsü Richard Hecht, CNN'e yaptığı açıklamada, hastanede herhangi bir silah bulunup bulunmadığını söylemedi. Hecht, daha sonra daha fazla bilginin sağlanacağını belirtti.

Hecht, şöyle devam etti:

Bölgede, hastanenin yakınlarında Hamas’a ait önemli bir altyapının olduğunu anlıyoruz. Muhtemelen hastanenin altında. Yani üzerinde çalıştığımız şey bu. Bu bize zaman kazandıracak. Bu karmaşık bir savaş.”

İsrail güçlerinin hastane içinde yalnızca belirli bir alana girdiğini açıklayan Hecht, “Kapsamlı bir baskın olmadı” diye ekledi.

Hecht, İsrail askerlerinin hastaneye girmesi öncesinde karşılıklı çatışmanın yaşandığını, ancak içeri girdikten sonra ‘hiç çatışmanın olmadığını’ kaydetti.

Öte yandan kimliğinin gizli tutulmasını isteyen İsrailli üst düzey bir yetkili, çarşamba sabahı gazetecilere yaptığı açıklamada, askerlerin hastanenin sağlık görevlileri ve hastaların bulunduğu yerden uzaktaki bir bölümde faaliyet yürüttüklerini söyledi.

Yetkili, sözlerine şöyle devam etti:

İsrail askerleri, halihazırda Hamas’a ait silahları ve diğer askeri altyapıları bulmuş durumda. Hamas’ın son bir saat içinde Şifa Hastanesi'ni karargâh olarak kullandıklarına dair somut deliller olduğunu gördük.”

wdfewf
İsrail ordusunun 15 Kasım'da yayınladığı ve Gazze'deki Hamas eğitim üssünde bulunduğunu iddia ettiği silahlara ait bir fotoğraf (Reuters)

Ancak Hamas, İsrail ordusunun iddialarını yalanladığı açıklamada şunları söyledi:

Siyonist işgalin Şifa Hastanesi kompleksi içinde silah bulduğu iddiası, Gazze'nin sağlık sistemini yok etmeye yönelik işlediği suçu meşrulaştırmaya çalıştığı yalan ve ucuz propagandanın devamından başka bir şey değildir.

İsrailli yetkili ise “Bu çok spesifik ve kesin bir süreçtir. Askerlerimiz oldukça büyük bir yer olan hastane kompleksinin belirli bir bölgesinde bulunuyor” dedi. Hastane baskınının ne kadar daha süreceğine değinmekten kaçınan yetkili, “Askerlerimiz aldığımız istihbarata dayanarak yavaş ve bilinçli bir şekilde ilerliyor” şeklinde konuştu.

Dünya Sağlık Örgütü, salı günü yaptığı açıklamada, Gazze'de bombardımanların yanı sıra ciddi bir boyuta ulaşan yakıt sıkıntısı nedeniyle 36 hastaneden 22'sinin hizmet dışı kaldığını duyurdu.

İsrailli yetkililer, daha önce Gazze'deki 240 İsrailli rehinenin bir kısmının hastanelerin alt bölümlerinde olabileceklerini açıklamıştı. Ancak Şifa Hastanesi baskınında ana hedefin rehineler olmadığını söyleyen ordu sözcüsü Hecht, “(Bu baskında) bilgi edinmeye ve hakkında istihbarat sahibi olduğumuz bazı askeri imkanları ortadan kaldırmaya odaklandık” dedi.

Kimliğini gizli tutan İsrailli askeri yetkili, İsrail askerlerinin hastaneye girmeye çalıştığı sırada hastanenin dışında çıkan çatışmada dört silahlı kişinin öldürüldüğünü açıkladı.   Askerlerin arama yaptıkları bölgede buldukları kişileri sorguya çektiklerini belirten yetkili, “Bildiğim kadarıyla içlerinden biri Hamas üyesiydi” diye konuştu.

Öte yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, çarşamba günü İsrail ordusunun Şifa Hastanesi'ne düzenlediği baskının ardından yaptığı açıklamada, ‘Gazze'de ulaşamayacakları hiçbir yer olmadığını’ vurguladı.

htyjuk
El Aksa Şehitleri Hastanesi acil servisinde yaralı Filistinli bir kadın, 15 Kasım 2023 (AFP)

Burada Şifa Hastanesi’nin çatışmalar sonucunda Gazze Şeridi'nde zorluklarla karşılaşan tek hastane olmadığı belirtilmeli. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından salı günü yapılan açıklamaya göre, Gazze'deki 36 hastaneden 22'si bombardımanların yanı sıra ciddi yakıt sıkıntısı nedeniyle hizmet dışı kaldı.

Kırk gün sonra ilk kez çarşamba günü Mısır'dan bir akaryakıt kamyonu Refah Sınır Kapısı üzerinden Gazze Şeridi'ne girdi. Mısırlı bir kaynak, sevkiyatın ‘Birleşmiş Milletlere (BM) ait yardım tırlarının yakıtı bittiği için çalışamaz hale gelmesinin ardından Gazze’ye yardımların girişini kolaylaştırmak amacıyla gönderildiğini’ açıkladı. BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) ise ‘Gazze’ye giren yakıtın asla yeterli olmadığını’ kaydetti.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra Merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



ABD'nin silahların kontrolüne ilişkin belgesine karşı Hizbullah'tan farklı bir Lübnan pozisyonuna doğru eğilim

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)
TT

ABD'nin silahların kontrolüne ilişkin belgesine karşı Hizbullah'tan farklı bir Lübnan pozisyonuna doğru eğilim

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)

Hizbullah, Lübnan’da silahların yalnızca resmi güvenlik kurumlarının elinde bulunmasına yönelik yerel ve uluslararası taleplere karşı ‘varoluşsal tehdit’ kartını öne sürdü. Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım dün akşam yaptığı konuşmada, ‘ulusal güvenlik stratejisinin’ tartışılmasına başlanmadan önce bu tehdidin ortadan kaldırılması şartını koştu. Bu durum, Lübnan devleti ile Hizbullah arasında bir ‘farklılaşmaya’ işaret ediyor. Zira devlet, ABD’li arabulucu Tom Barrack’ın önerisini ‘olumlu şekilde ele alacakken’ Hizbullah farklı bir tutum sergiliyor.

Kasım’ın son açıklaması, silahlarını teslim etme mekanizmalarının tartışılmasına karşılık daha önce öne sürdüğü şartlara eklenen yeni bir koşul olarak görülüyor. Bu şartların başında ise, İsrail’in ateşkes anlaşmasındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi koşuluyla Hizbullah’ın silah konusunu görüşmeye hazır olacağı yönündeki talep geliyor. Her ne kadar Lübnan’daki resmi çevreler, Hizbullah’ın bu dosyada ‘esnek davrandığını’ ve ‘ağır silahlarını (nokta atışlı füzeler ve insansız hava araçları) teslim etmeye hazır olduğunu’ ifade etse de, konuya yakın kaynaklara göre Hizbullah, İsrail’in önceden bazı adımlar atmasını şart koşuyor.

Hizbullah, ABD'nin İsrail'e son savaştan bu yana Lübnan içinde işgal ettiği beş noktadan çekilmesi, elindeki 16 kişiyi serbest bırakması, Lübnan topraklarına yönelik ihlal ve saldırıları durdurması ve son savaşta yıkılan yerleri yeniden inşa etme görevine başlaması için baskı yapmasını talep ediyor.

ABD elçisi yeniden geliyor

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın, Lübnanlı yetkililer tarafından geçtiğimiz pazartesi günü Beyrut'taki ABD Büyükelçiliği'nden teslim alınan ve Lübnan'dan önümüzdeki aralık ayında sona erecek bir süre içerisinde silahların geri çekilmesi için ‘net’ bir takvim taahhüt etmesini talep eden ABD belgesine resmi bir yanıt almak üzere üçüncü bir ziyaret için yakında Beyrut'a gelmesi bekleniyor. Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Meclis Başkanı Nebih Berri ve Başbakan Nevvaf Selam'ın temsilcilerinden oluşan komite, Lübnan'ın iki hafta önce Beyrut'ta ABD elçisine verdiği bir belgeye ilişkin gözlemleri içeren belgeyi inceliyor. Başbakan Selam'ın bu hafta Meclis Başkanı Berri ile bir araya gelerek Lübnan'ın vereceği yanıtın ayrıntılarını görüşmesi bekleniyor.

Hükümetin esnekliği

Lübnan makamları, Amerikan taleplerini içeren belgeye karşı esnek bir tutum sergiliyor. Bununla beraber Amerikan heyetiyle yürütülen temaslara aşina kaynakların Şarku’l Avsat’a aktardığına göre Lübnan makamları, Washington’un talep ettiği şekilde Karz-ı Hasen Vakfı ile ilgili tedbirleri artırmak, mali ve idari reformları uygulamak gibi kendisine düşen görevleri de yerine getiriyor. Hizbullah ise silah meselesinde daha katı bir tutum sergiliyor.

Kaynaklar, ABD'nin yanıtını incelemekle görevlendirilen komitenin görevinde önemli ilerleme kaydettiğini belirterek, Lübnan devletinin Amerikan anlaşmasına olumlu yaklaşacağını ve hükümetin silahlanmada tekelleşmeyi aşamalı olarak uygulama sözü vereceğini ifade etti. Kaynaklara göre Lübnan'ın resmi yanıtı Hizbullah'ın taleplerindeki sert tutumundan farklı olacak. Kaynaklar, Hizbullah'ın garantiler talep ettiğini ve Kasım'ın açıklamalarının da gösterdiği gibi son zamanlarda tutumunu sertleştirdiğini belirtti.

Varoluşsal tehdit

Kasım dün akşam yaptığı konuşmada, “Hizbullah, Emel Hareketi, direniş ve Lübnan'ın bağımsızlığını isteyen ve Lübnan'ın Lübnanlılar için nihai bir vatan olduğuna inanan egemen bir hat olarak bizler, direnişe, çevresine ve bir bütün olarak Lübnan'a yönelik varoluşsal bir tehditle karşı karşıya olduğumuzu hissediyoruz” ifadesini kullandı.

Görsel kaldırıldı.Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım dün akşam yaptığı konuşmada (Hizbullah medyası)

Kasım, “Lübnan'ın karşı karşıya olduğu üç gerçek tehlike var: güney sınırında İsrail, doğu sınırında DEAŞ ve Lübnan'ı kontrol etmeye, üzerinde vesayet kurmaya çalışan ve Lübnan'ın hareket ve yaşama kabiliyetini yok etmek isteyen Amerikan zorbalığı” dedi.

Kasım, Lübnanlılara hitaben şunları söyledi: “Sözümüz bir olsun ve öncelik için çalışalım. Tehlikeyi ortadan kaldırdıktan sonra savunma stratejisini ve ulusal güvenlik stratejisini tartışmaya hazırız. Sizi İsrail'e iyilik yapmamaya çağırıyorum. Çatışma halinde ABD hedeflerine ulaşamaz.”

Hizbullah silahlarına sarılıyor

Lübnan Kuvvetleri Partisi kaynaklarının Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamaya göre Kasım'ın son tutumu ‘silahlarına sarılma meydanından henüz ayrılmadığı, yani halen aynı noktada olduğu’ şeklinde değerlendiriliyor. “Bu tutum görünüşte çevresine yönelik ve üstü kapalı tavizler mi içeriyor?” diye soran kaynak, başkanlar (Avn, Berri ve Selam) tarafından dile getirilen bazı hususların işlerin kolay olduğuna işaret ettiğini hatırlattı.

Görsel kaldırıldı.Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile yaptığı görüşme sırasında (Reuters)

Kaynaklar, “Şu ana kadar görünen o ki, Hizbullah silah bırakmamakta ısrar ediyor. Hizbullah'ın maksimum yapabileceği şey Litani Nehri’nin güneyinden çekilmek. Savunma stratejisi diye bir şey yok. Ondan istenen, silahlarını teslim etmesi” ifadelerini kullandı. Kaynaklar, ‘Hizbullah'ın şimdiye kadar, varoluşsal tehditler konusunda aynı söylemleri sürdürdüğünü, hâlbuki bu silahlar ve destek savaşı aracılığıyla Lübnan’a varoluşsal bir tehdit teşkil edenin bizzat kendisi olduğunu ve silahları yüzünden savaşları ülkeye çektiğini’ ifade etti.

Kaynaklar, Hizbullah’ın yetkilileri aracılığıyla yaptığı açıklamalarda ‘ABD’ye İsrail sınırını korumaya hazır olduklarını, bunu da Litani’nin güneyinden tamamen çekilerek ve silah meselesini Litani’nin kuzeyinde hükümetle müzakere ederek yapabileceklerini anlatmak istediklerine’ dikkat çekti. Kaynaklar, ‘bu durumun ABD tarafından reddedildiğini, Washington’ın hamle karşılığında hamle ilkesine bağlı kaldığını, yani İsrail’in aşamalı olarak çekilmesi, esirlerin serbest bırakılması ve hedef almayı durdurması karşılığında devletin de Hizbullah’ın askerî yapısını dağıtarak egemenliğini tesis etmesini istediğini’ vurguladı.

Lübnan Kuvvetleri Partisi’ne yakın kaynaklar, ‘Hizbullah’ın artık bu yönde bir adım atmazsa hem kendisini hem de tüm Lübnan halkını yeni bir savaşa sürükleyeceğinin farkında olduğunu, eylül ayında önceki ABD temsilcisi Amos Hochstein’ın sunduğu fırsatı değerlendirmediğinde savaşla karşılaştığını ve şimdi Tom Barrack’ın sunduğu fırsatı değerlendirmemesi halinde Lübnan’ı tehlikeye atacağını bildiğini’ ifade etti. Kaynaklar, Lübnan’ın yeni şiddet sahnelerine sürüklenmemesi konusunda uyardı.