İsrail’in Filistin algısını değiştirme stratejisi

Sivillerin yerinden edilmesi doktrininin temellerinin İsrail’de Gazze savaşından önce atıldığı ortaya çıktı

Gazze Şeridi’nde bulunan Şifa Hastanesi’nde tedavi gören bir prematüre bebek (Reuters)
Gazze Şeridi’nde bulunan Şifa Hastanesi’nde tedavi gören bir prematüre bebek (Reuters)
TT

İsrail’in Filistin algısını değiştirme stratejisi

Gazze Şeridi’nde bulunan Şifa Hastanesi’nde tedavi gören bir prematüre bebek (Reuters)
Gazze Şeridi’nde bulunan Şifa Hastanesi’nde tedavi gören bir prematüre bebek (Reuters)

İsrailli yetkililer, Gazze'deki işgalin başlamasından bu yana ‘Filistin algısının değişmesi’ ifadesini, savaşın hedeflerinden ve aynı zamanda Filistinli sivillerin korkunç bir bedel ödediği askeri operasyonların gerekçelerinden biri olarak sık sık kullanıyorlar.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın bir gün içinde yaklaşık bin sivilin öldürüldüğü Cibaliye Mülteci Kampı’ndaki el-Fahura ve Tel ez-Zater okullarının hedef alındığı kanlı saldırıdan saatler sonra bu sözleri tekrarlaması tesadüf değil.

Bu saldırılar, (İsrail’in açıklamasına göre 5'i ölü, 9'u yaralı olmak üzere) çok sayıda İsrail askerinin ölümünden kaynaklanan şiddetli acının kanıtı olabilir. Saldırıların, Filistinlilerin kayıplarını azaltan uzak bölgelere yönelik baskınlarla yıkımın boyutunun azalmasından yaklaşık bir hafta sonra gerçekleşmesi, düşmanı şaşırtmayı amaçlayan askeri bir taktik gibi görünüyor.

Ancak bu savaşın ve bu büyük yıkımın bedeli başka bir sebebi olan ideolojik temellere dayanıyor. İsrailli Bakan Gallant, bu temelleri ‘Filistin algısını değiştirmek’ olarak tanımladı. Bu ifade ilk kez, İsrail İstihbarat Bakanlığı'nın hazırladığı ve geçtiğimiz ekim ayı sonlarında açıklanan, Gazze Şeridi'nde yaşayanların Mısır'a sürülmelerini tavsiye eden bir belgede yer aldı. Belgede, Gazze'nin geleceğine yönelik herhangi bir çözüme, Filistinlilerin algısındaki İsrail karşıtı kavramların ve inançların değiştirilmesini içeren bir kampanyanın eşlik etmesi gerektiğini vurgulayan bir paragraf yer alıyordu. Söz konusu kampanya ile Filistinlilerin algısının Hamas'ın İsrail'e saldırısının başarısızlıkla sonuçlandığı, yıkıma, kayıplara ve yerinden edilmelere yol açtığı, Hamas'ın DEAŞ ile aynı olduğu ve Nazi uygulamaları benimsediği şeklinde değiştirilmesi amaçlanıyor.

İsrail ordusu artık bir savunma ordusu değil, saldırı ordusu

Aynı ifade 2018 yılında İsrail Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan araştırmada, eski Genelkurmay Başkanı Gadi Eizenkot’un çok cepheli bir savaştan bahsettiği sözlerinde geçiyor. Burada Eizenkot, Gazze'deki savaşı yöneten İsrail Savaş Konseyi’nin beş üyesinden biri olduğu belirtilmeli.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, 28 Ekim'de Başbakan Binyamin Netanyahu ile düzenlediği basın toplantısında (Reuters)
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, 28 Ekim'de Başbakan Binyamin Netanyahu ile düzenlediği basın toplantısında (Reuters)

O sıra İsrail’de Başbakan Binyamin Netanyahu, savunma bakanı ise Avigdor Lieberman'dı. Hamas ve Hizbullah'la aynı anda mücadele etme planı yapıldı. Toplantı sırasında hem Hamas’ın hem de Hizbullah’ın üslerinin nüfusun yoğun olduğu kentlerde olması nedeniyle siviller meselesi gündeme geldi. İsrail ordusunun savunma savaşı kapsamında mahalleleri bombalamak zorunda kalması nedeniyle, sivillerin savaşın çıkması durumunda büyük zarar görecekleri konusunda uyarılması kararlaştırıldı.

Dönemin önde gelen güvenlik uzmanlarından biri olan Dr. Yair İnspiker, sağ çizgideki Meda internet sitesi için kaleme aldığı bir makalede, sivilleri ‘başka bir açıdan vurmanın’ önemini vurguladı. Düşmanın, İsrail'in saldırı değil savunma doktrinini takip ettiğini anladığını ve doktrininin değişmesi gerektiğini söyledi. Makalesinde düşmanın, İsrail’in saldırı değil, savunma doktrinini takip ettiğinin farkında olduğunu ve bu doktrininin değişmesi gerektiğini belirten Dr. İnspiker, İsrail ordusunun ‘bir savunma ordusu’ olduğu düşüncesinin yanlış olduğunu, artık bir ‘saldırı ordusu’ haline geldiğini ve operasyonlarının yıkıcı olacağının anlaşılması gerektiğini vurguladı. Dr. İnspiker, İsrail ordusunun savaş başlatmasını ve saldırıya uğramayı beklememesini, adını resmi olarak değiştirmesini ve kendisine ‘savunma ordusu’ demeyi bırakmasını önerdi.

12 Kasım'da ABD’nin San Francisco eyaletindeki Kaliforniya şehrin düzenlenen Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) zirvesi sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun protesto edildiği gösterilerde kullanılan bir pankart (Reuters)
12 Kasım'da ABD’nin San Francisco eyaletindeki Kaliforniya şehrin düzenlenen Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) zirvesi sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun protesto edildiği gösterilerde kullanılan bir pankart (Reuters)

Ancak bu önerileri kabul etmeyen Netanyahu, konuyla ilgili Lieberman'la fikir ayrılığı yaşadı. Lieberman'a göre Netanyahu, bağımsız bir Filistin devleti kurulmasına yönelik müzakerelerin engellenmesinin en büyük garantörü olan Filistinliler arasındaki bölünmeyi artırmak amacıyla Hamas’ı güçlendirmeyi seçti. 2005 yılında Gazze’den söz ederken Filistin algısının değişmesinden bahseden Netanyahu, yine o dönemde katıldığı Kudüs Konferansı’nda yaptığı konuşmada Oslo Anlaşması’nda İsrail ve Gazze'den ayrılma planıyla ilgili resmedilen fikri, ‘kaçmanın mübah olduğu’ yönünde bir fikir olarak nitelendirdi.

Filistinliler İsrail hakkında bu yeni algıyla düşünmeye başlayana kadar onlara aşırı güç kullanarak saldırmaları gerektiğini söyleyen Netanyahu, “Araplar arasında farkındalığın, kültürün ve kavramların değiştirilmesi meselesi, Almanlar ve Japonlar arasındaki kavramların değiştirilmesinden daha zor” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Japonya'nın Hiroşima kentine attığı ilk atom bombasının patlamasının ardından oluşan nükleer duman bulutu (Reuters)
ABD’nin Japonya'nın Hiroşima kentine attığı ilk atom bombasının patlamasının ardından oluşan nükleer duman bulutu (Reuters)

Dolayısıyla Netanyahu'nun Gazze savaşının başlarında Almanlar ve Japonlarla ilgili sözlerini yinelemesi tesadüf değildi. 2005 yılında Güney Tugay Komutanı ve Gazze Şeridi Sorumlusu olan Gallant, önceki akşam Netanyahu ve Benny Gantz'la birlikte katıldığı basın toplantısında Almanlar ve Japonlar hakkındaki sözleri bir kez daha tekrarladı. Ancak söz konusu açıklamalardaki sorun, ABD ve Batı ülkelerinin Almanya ve Japonya'daki algıyı değiştirmek için kullandıkları yöntemden kaynaklanıyor.

Tarihçilere göre Nazizmin kendilerine felaketler getirdiği ve Batı'nın Nazizm'i ezmekte kararlı olduklarını Almanların hafızasına kazıyan olayın 1945 yılının şubat ayında Almanya’nın Dresden şehrinin yıkılması ve 35 bin kişinin öldürülmesiydi. Japonya'daki algı ise ABD Hava Kuvvetleri'nin tarihteki ilk nükleer bombayı Hiroşima'ya atıp şehri tamamen yok etmesi ve 66 bin Hiroşimalıyı öldürmesinin yanı sıra 40 bin kişinin öldürüldüğü Nagazaki’ye ikinci bir atom bombası daha atıp şehri tamamen yerle bir etmesinden sonra değişti.

Bu yaklaşımı, ‘çocuktan al haberi’ atasözü üzerinden ele alırsak İsrail Tarım Bakanı Avi Dichter’in Gazze’de yaşanan İkinci Filistin Nekbesi'ne (Nekbe: 1948 yılında Filistinlilerin topraklarından sürülmesi, büyük felaket) ve Miras Bakanı Amihai Eliyahu’nun Gazze Şeridi'ne nükleer bomba atılmasına ilişkin açıklamalarına ve Yahudi yerleşimciler tarafından 26 Ekim’de Deyr İstiya köyünde dağıtılan ve üzerlerinde ‘Köylerinizi, kasabalarınızı bırakıp Ürdün’e gitmelisiniz. Eğer burayı terk etmezseniz, saldırıya uğrayacak ve zorla yerinizden edileceksiniz’ yazan broşürlerle ilişkilendirebiliriz. Sahada buna eşlik eden uygulamalardan sivilleri yok etme ve ezme planlarının İsrail'de çeşitli düzeylerde yeni bir trend haline geldiği sonucuna doğal olarak varabiliriz. Öyle görünüyor ki İsrailliler, kendilerine yönelik ‘saldıranları’ cezalandırmak için yeni bir Nekbe’yi daha hayata geçirmeyi ve kendilerini eleştiren Batı ülkelerinin liderlerine bu yöntemleri onlardan öğrendiklerini hatırlatmayı amaçlıyorlar.

Çarşamba günü Gazze'nin kuzeyinden yerinden edilenler, Selahaddin Caddesi üzerinden güneye yürürken (AP)
Çarşamba günü Gazze'nin kuzeyinden yerinden edilenler, Selahaddin Caddesi üzerinden güneye yürürken (AP)

İsrail eski Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı emekli General Giora Eiland, Hamas'ın suçlarından dolayı Filistinli sivilleri cezalandırmaktan utananlar ya da uluslararası toplumun İsrail'e karşı tepkilerinden korkanlara garantiler verdi. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth’da dün yayımlanan makalesinde hükümeti Gazze'ye yakıt girmesine izin verdiği için eleştiren Eiland, “Uluslararası toplum bizi Gazze'de bir insani felaket ve ciddi salgın hastalıklar konusunda uyarıyor. Tüm zorluklara rağmen bundan korkmamız yasak. Gazze Şeridi'nin güneyindeki ağır salgınlar zaferi bize yaklaştıracak ve İsrail ordusu askerleri arasında bu hastalıklara yakalananların sayısını azaltacaktır. Hayır, bu başlı başına bir vahşet değil, çünkü karşı tarafın acı çekmesini amaç olarak değil, araç olarak destekliyoruz” ifadelerini kullandı.

Önceki gün İsrail'in Cibaliye Mülteci Kampı’na düzenlediği hava saldırısında ölenlerin Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Endonezya Hastanesi’nin önüne dizilen cesetlerini inceleyen Filistinliler (AP)
Önceki gün İsrail'in Cibaliye Mülteci Kampı’na düzenlediği hava saldırısında ölenlerin Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Endonezya Hastanesi’nin önüne dizilen cesetlerini inceleyen Filistinliler (AP)

Gazze sakinleri Hamas'tır!

Eiland, makalesini şöyle sürdürdü:

“ABD’nin anlatımına göre Gazze'de iki grup insan var. Bunlardan birincisi acımasız teröristler ve dolayısıyla ölümün çocukları olan Hamas üyeleri. İkinci grup ise Gazze sakinlerinin çoğunluğu olan ve yapmadıkları bir hatanın bedeli olarak acı çeken masum siviller. Ancak bir diğer ve daha doğru olan anlatı, ‘İsrail’in bir terör örgütüne karşı değil, Gazze devletine karşı savaştığı’ anlatısıdır. Gazze devleti Hamas tarafından yönetiliyor. Bu örgüt, devletinin tüm yeteneklerini, nüfusunun çoğunun desteğini ve toplumun önde gelenlerinin Yahya Sinvar'ın liderliğine tam sadakat göstermelerini, onun ideolojisine tam destek vermelerini sağlamayı başardı. Gazze bu anlamda benzer bir icraatın vuku bulduğu Nazi Almanya'sına çok benziyor. Bu da durumu doğru bir şekilde açıklıyor. Buna göre çatışmanın da buna uygun bir şekilde yönetilmesi doğru olacaktır. Bize Sinvar'ın son derece kötü biri olduğu ve Gazze'deki sivillerin tamamı ölse umurunda olmadığı söylendi. Böyle bir tanımlama tam olarak doğru değil. Peki (zavallı) Gazzeli kadınlar kimler? Hepsi Hamas’ın katil üyelerinin anneleri, kız kardeşleri ve eşleri.”

Bu şekilde düşünen sadece Eiland değil. Tel Aviv Üniversitesi Orta Doğu Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eyal Zisser, ABD ve Avrupa'daki yüzbinlerce kişinin Gazze’deki çocukların, kadınların ve diğer sivillerin yanında olduklarını duyurmak için sokaklara dökülmesi karşısında son derece öfkeli. Prof. Zisser, eylemcileri, aşırı solcularla bağlantılı ve Avrupa'daki şehirlerin sokaklarında kıtanın 1920 yılında İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarından bu yana tanık olmadığı anti-Semitik yürüyüşler yapan Arap ve İslam dünyasından gelen asi bir göçmen çetesi olarak görüyor. İsrail gazetesi Israel Hayom’da dün yayımlanan makalesinde Prof. Zisser, kendi ülkelerinde gösteri yapan Arapları ‘cahil ve kana susamış provokatörler’ olarak tanımladı.



Aralarında Esed rejiminin bazı üyelerinin de bulunduğu beş kişi, Suriye’ye yasa dışı yollarla girmeye çalışırken gözaltına aldı

8 Aralık'ta Deyrizor'da düzenlenen askeri geçit töreni sırasında Suriye birlikleri (X)
8 Aralık'ta Deyrizor'da düzenlenen askeri geçit töreni sırasında Suriye birlikleri (X)
TT

Aralarında Esed rejiminin bazı üyelerinin de bulunduğu beş kişi, Suriye’ye yasa dışı yollarla girmeye çalışırken gözaltına aldı

8 Aralık'ta Deyrizor'da düzenlenen askeri geçit töreni sırasında Suriye birlikleri (X)
8 Aralık'ta Deyrizor'da düzenlenen askeri geçit töreni sırasında Suriye birlikleri (X)

Suriye Arap Haber Ajansı'nın (SANA) haberine göre, Suriye sınır muhafızları Tartus kırsalında Suriye topraklarına yasa dışı yollarla girmeye çalışan beş kişiyi gözaltına aldı.

Savunma Bakanlığı Medya ve İletişim Dairesi dün yaptığı açıklamada, " gözaltına alınanlarla ilgili ilk soruşturmalar, bazılarının eski rejimin unsurları olduğunu gösterdi" diyerek, "gerekli soruşturma ve işlemlerin tamamlanması için yetkili makamlara teslim edileceklerini" belirtti.

sadfgth
Suriye askerleri (AFP)

Ajans, bu operasyonun "vatan güvenliğinin ve topraklarının emniyetinin korunmasını sağlamak amacıyla, ordunun sınırları koruma ve her türlü yasadışı sızma girişimini önleme yönündeki devam eden çabaları çerçevesinde" gerçekleştirildiğini belirtti.


Kürt liderler Türkiye'yi Suriye'ye yönelik politikasını gözden geçirmeye çağırıyor

Halep'teki hareketlilik sırasında SDG mensupları (AFP)
Halep'teki hareketlilik sırasında SDG mensupları (AFP)
TT

Kürt liderler Türkiye'yi Suriye'ye yönelik politikasını gözden geçirmeye çağırıyor

Halep'teki hareketlilik sırasında SDG mensupları (AFP)
Halep'teki hareketlilik sırasında SDG mensupları (AFP)

Kürt liderler, Türkiye'nin Suriye'ye yönelik politikasını ve "Suriye Demokratik Güçleri"ne (SDG) karşı tekrarlanan askeri müdahale tehditlerini eleştirerek, Suriye Kürtlerinin ülkeyi bölmeyi amaçlamadığını vurguladı.

Bu durum, Suriye'deki Kürdistan İşçi Partisi'nin (PKK) bir kolu olarak kabul edilen Kürt Halk Koruma Birimleri (YPG) liderliğindeki SDG ile Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahalleleri arasında son haftalarda yaşanan çatışmalarla gerilimin yeniden arttığı bir dönemde ortaya çıkıyor. Ayrıca, SDG'nin 10 Mart'ta Şam ile imzaladığı, Suriye ordusu ve devlet kurumlarına entegrasyonuyla ilgili anlaşmayı uygulamaya koyacağına dair hiçbir işaret de bulunmuyor.

PKK’nın önde gelen liderlerinden ve Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) Yürütme Kurulu üyesi Mustafa Karasu, "Türk devletinin Suriye'ye yaklaşımı yanlıştır. Türkiye Gazze'deki savaşa ve İsrail'in Lübnan ve Suriye'ye yönelik saldırılarına karşı çıkıyor, yani savaşa karşı ve barış istiyor, ancak aynı zamanda SDG entegrasyon anlaşmasını uygulamadığı takdirde Suriye'ye müdahale edeceğini söylüyor... Bu mantık nasıl makul olabilir?" dedi.

Suçlamalar ve uyarılar

Karasu, bugün Türk gazetelerinde de yer alan Kürt medya kuruluşlarına yaptığı açıklamalarda, Türkiye'nin tüm bölgelerde barış istediğini ancak Kürtlere karşı savaş istediğini belirterek, "Kürtler ve Şam hükümeti sorunlarını kendi aralarında görüşüp çözebilirler, çünkü bu iç meseledir ve Kürtler 'Suriye'yi bölelim' demiyor, böyle bir yaklaşım söz konusu değil" diye vurguladı.

PKK liderlerinden Mustafa Karasu (Türk medyası)PKK liderlerinden Mustafa Karasu (Türk medyası)

Türkiye'nin Suriye'ye yönelik, baskı ve tehdit yoluyla adımlarını dayatmaya dayalı politikasını değiştirmesi gerektiğini vurgulayan Karasu, şunları ekledi: “Mesele birden fazla gücün elinde. Evet, farklı güçler söz konusu. Sadece Türkiye ile sınırlı değil; diğer güçler de Suriye'de karışıklık çıkarıyor. Yapılabilecek en iyi şey Suriye'de istikrarı sağlamaktır, ancak istikrar, Şam ile Kuzey ve Doğu Suriye yönetimleri arasında çatışma ve anlaşmazlık çıkararak sağlanamaz.”

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, SDG'nin Suriye ordusuna entegrasyonu konusunda anlaşmaya varan Türkiye ve diğer tarafların sabrının tükendiğini belirterek, anlaşmanın uygulanması yönünde herhangi adım atıldığına dair bir işaret olmadığını vurguladı.

El-Şara, 22 Aralık'ta Şam'da Türk heyetiyle yaptığı görüşmede (Türkiye Savunma Bakanlığı - X)El-Şara, 22 Aralık'ta Şam'da Türk heyetiyle yaptığı görüşmede (Türkiye Savunma Bakanlığı - X)

Geçtiğimiz pazartesi günü Şam'da Suriye Dışişleri Bakanı Esad el-Şeybani ve Türk mevkidaşı Hakan Fidan'ın düzenlediği ortak basın toplantısında Ankara ve Şam, SDG'yi lideri Mazlum Abdi ile Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara arasında imzalanan anlaşmanın uygulanmasını geciktirmekle suçladı ve Suriye'nin birliğini ve istikrarını baltalamaya yönelik her türlü girişimi reddettiklerini yineledi.

Fidan, Savunma Bakanı Yaşar Güler ve İstihbarat Başkanı İbrahim Kalın'ın da aralarında bulunduğu bir Türk heyeti Şam'da El-Şara ile görüşmeler yaparken, SDG ateşkes anlaşmasını ihlal ederek Halep'in kuzeyindeki El-Şeyhan ve El-Layramun kavşaklarına yakın noktalara saldırdı. Bu saldırı, Şam ve Ankara'ya yönelik mesaj olarak değerlendirildi.

Halep'te Gerilim artıyor

Dün gece Halep'in kuzeyinde SDG ile Suriye hükümet güçlerine bağlı gruplar arasında çatışmalar yeniden başladı.

 Halep'in Şeyh Maksud mahallesindeki bir kontrol noktasında SDG unsurları (X)Halep'in Şeyh Maksud mahallesindeki bir kontrol noktasında SDG unsurları (X)

SDG'ye bağlı İç Güvenlik Kuvvetleri (Asayiş), hükümete bağlı grupların Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerine ağır makineli tüfek ve topçu ateşiyle şiddetli bir saldırı düzenlediğini, Şeyh Maksud kavşağı yakınlarındaki kontrol noktalarından birine iki RPG mermisi isabet ettirdiklerini ve bu saldırıya karşılık verdiklerini açıkladı.

Bu gerilim, SDG ile Şam arasında 10 Mart anlaşmasının uygulanmasına ilişkin müzakereler için bir tehdit oluşturuyor.

Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan bir kaynak, dün resmi haber ajansı SANA'ya verdiği demeçte, SDG liderliğinin entegrasyon ve Suriye'nin birliğiyle ilgili yaptığı açıklamaların pratik adımlara veya net zaman çizelgelerine dönüşmediğini, bu durumun anlaşmaya olan bağlılıklarının ciddiyeti konusunda soru işaretleri yarattığını söyledi.

10 Mart'ta SDG'nin Suriye ordusuna entegrasyonuna ilişkin anlaşmanın imzalanması sırasında El-Şara ve Abdi (EPA)10 Mart'ta SDG'nin Suriye ordusuna entegrasyonuna ilişkin anlaşmanın imzalanması sırasında El-Şara ve Abdi (EPA)

Kaynak, Suriye ordusu çerçevesi dışında, bağımsız liderliğe ve yabancı bağlantılara sahip silahlı grupların varlığının devam etmesinin ulusal egemenliği zayıflattığını ve istikrarı engellediğini vurguladı. Aynı durum, sınır geçişlerinin tek taraflı kontrolü ve bunların pazarlık kozu olarak kullanılması için de geçerlidir.

Geçtiğimiz hafta, Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, Türkiye'nin her türlü olasılığa hazır olduğunu belirterek, SDG’den anlaşmanın uygulanması için net bir yol haritası açıklamasını istemişti.

Türk müdahaleleri

Suriye'deki Kürt Demokratik Birlik Partisi başkanlık kurulu üyesi Salih Müslim, Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerini kuşatan hükümete bağlı grupların emirleri Şam'dan değil, doğrudan Türkiye'den aldığını belirtti.

Salih Müslim (Suriye Kürt Demokratik Birlik Partisi)Salih Müslim (Suriye Kürt Demokratik Birlik Partisi)

Müslim, Türkiye'nin bu gerilimle Suriye arenasını alevlendirmeyi ve SDG entegrasyon anlaşmasını engellemeyi amaçladığını, Türk politikasının ise "Suriye'deki Kürt ve demokratik iradeyi" kırmayı hedeflediğini iddia etti.

Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerinin Genel Konseyi ile Suriye hükümeti arasında 1 Nisan'da imzalanan anlaşmanın, Halep şehrinde birlikte yaşamı pekiştirmeyi ve sivil barışı teşvik etmeyi amaçladığını, iki mahallenin özel statüsünü teyit ettiğini ve Suriye hükümetindeki İçişleri Bakanlığına bağlı İç Güvenlik Güçlerinin (Asayiş) iki mahallenin korunmasından sorumlu olacağını belirtti; ancak "asi" silahlı kişilerin bu anlaşmayı tehlikeye attığını vurguladı.


Halep'te meydana gelen silahlı saldırıda Suriye "Savunma Güçleri" mensubu bir kişi öldürüldü

Geçtiğimiz hafta SDG'nin gerilimi azaltma konusunda anlaşmasının ardından Halep'te yürüyen insanlar, (Reuters).
Geçtiğimiz hafta SDG'nin gerilimi azaltma konusunda anlaşmasının ardından Halep'te yürüyen insanlar, (Reuters).
TT

Halep'te meydana gelen silahlı saldırıda Suriye "Savunma Güçleri" mensubu bir kişi öldürüldü

Geçtiğimiz hafta SDG'nin gerilimi azaltma konusunda anlaşmasının ardından Halep'te yürüyen insanlar, (Reuters).
Geçtiğimiz hafta SDG'nin gerilimi azaltma konusunda anlaşmasının ardından Halep'te yürüyen insanlar, (Reuters).

Suriye devlet televizyonu bugün, Halep'te kimliği belirsiz kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda Savunma Bakanlığı mensubunun öldürüldüğünü bildirdi.

Bu olay, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) Halep'in Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahalleleri yakınlarındaki bir İçişleri Bakanlığı kontrol noktasına düzenlediği saldırıda Suriye İç Güvenlik Güçleri mensubunun yaralanmasından bir gün sonra gerçekleşti.

Halep vilayetindeki iç güvenlikten sorumlu Albay Muhammed Abdülgani, SDG tarafından anlaşmaların yeni bir ihlalinin gerçekleştiğini duyurdu. Şarku’l Avsat’ın Suriye TV internet sitesinden aktardığına göre saldırının Şeyh Maksud ve Eşrefiye bölgelerinde sivil hareketini düzenleme görevini yerine getiren kontrol noktası personelinin bulunduğu sırada meydana geldiğini ve personelden birinin yaralandığını vurguladı.

Abdulgani, ateşin kaynaklarının onaylanmış askeri kurallara göre etkisiz hale getirildiğini, yaralıya ilk yardım yapıldığını ve tedavi için hastaneye sevk edildiğini belirtti.

İç güvenlik başkanı, iki mahalledeki SDG güçlerine uyarıda bulunarak, ateşkesi ihlal etmeye ve güvenlik kontrol noktalarına saldırılarını sürdürmeleri durumunda "gerekli önlemlerle karşılanacaklarını" vurguladı ve bu ihlallerden kaynaklanacak herhangi bir gerilim veya sonuçtan tamamen sorumlu olduklarını belirtti.

Abdulgani, Suriye devletinin, ildeki güvenliği sağlama sorumlulukları çerçevesinde, sükuneti koruma ve sivilleri koruma çabalarına devam ettiğini teyit etti.