İsrail’in Filistin algısını değiştirme stratejisi

Sivillerin yerinden edilmesi doktrininin temellerinin İsrail’de Gazze savaşından önce atıldığı ortaya çıktı

Gazze Şeridi’nde bulunan Şifa Hastanesi’nde tedavi gören bir prematüre bebek (Reuters)
Gazze Şeridi’nde bulunan Şifa Hastanesi’nde tedavi gören bir prematüre bebek (Reuters)
TT

İsrail’in Filistin algısını değiştirme stratejisi

Gazze Şeridi’nde bulunan Şifa Hastanesi’nde tedavi gören bir prematüre bebek (Reuters)
Gazze Şeridi’nde bulunan Şifa Hastanesi’nde tedavi gören bir prematüre bebek (Reuters)

İsrailli yetkililer, Gazze'deki işgalin başlamasından bu yana ‘Filistin algısının değişmesi’ ifadesini, savaşın hedeflerinden ve aynı zamanda Filistinli sivillerin korkunç bir bedel ödediği askeri operasyonların gerekçelerinden biri olarak sık sık kullanıyorlar.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın bir gün içinde yaklaşık bin sivilin öldürüldüğü Cibaliye Mülteci Kampı’ndaki el-Fahura ve Tel ez-Zater okullarının hedef alındığı kanlı saldırıdan saatler sonra bu sözleri tekrarlaması tesadüf değil.

Bu saldırılar, (İsrail’in açıklamasına göre 5'i ölü, 9'u yaralı olmak üzere) çok sayıda İsrail askerinin ölümünden kaynaklanan şiddetli acının kanıtı olabilir. Saldırıların, Filistinlilerin kayıplarını azaltan uzak bölgelere yönelik baskınlarla yıkımın boyutunun azalmasından yaklaşık bir hafta sonra gerçekleşmesi, düşmanı şaşırtmayı amaçlayan askeri bir taktik gibi görünüyor.

Ancak bu savaşın ve bu büyük yıkımın bedeli başka bir sebebi olan ideolojik temellere dayanıyor. İsrailli Bakan Gallant, bu temelleri ‘Filistin algısını değiştirmek’ olarak tanımladı. Bu ifade ilk kez, İsrail İstihbarat Bakanlığı'nın hazırladığı ve geçtiğimiz ekim ayı sonlarında açıklanan, Gazze Şeridi'nde yaşayanların Mısır'a sürülmelerini tavsiye eden bir belgede yer aldı. Belgede, Gazze'nin geleceğine yönelik herhangi bir çözüme, Filistinlilerin algısındaki İsrail karşıtı kavramların ve inançların değiştirilmesini içeren bir kampanyanın eşlik etmesi gerektiğini vurgulayan bir paragraf yer alıyordu. Söz konusu kampanya ile Filistinlilerin algısının Hamas'ın İsrail'e saldırısının başarısızlıkla sonuçlandığı, yıkıma, kayıplara ve yerinden edilmelere yol açtığı, Hamas'ın DEAŞ ile aynı olduğu ve Nazi uygulamaları benimsediği şeklinde değiştirilmesi amaçlanıyor.

İsrail ordusu artık bir savunma ordusu değil, saldırı ordusu

Aynı ifade 2018 yılında İsrail Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan araştırmada, eski Genelkurmay Başkanı Gadi Eizenkot’un çok cepheli bir savaştan bahsettiği sözlerinde geçiyor. Burada Eizenkot, Gazze'deki savaşı yöneten İsrail Savaş Konseyi’nin beş üyesinden biri olduğu belirtilmeli.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, 28 Ekim'de Başbakan Binyamin Netanyahu ile düzenlediği basın toplantısında (Reuters)
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, 28 Ekim'de Başbakan Binyamin Netanyahu ile düzenlediği basın toplantısında (Reuters)

O sıra İsrail’de Başbakan Binyamin Netanyahu, savunma bakanı ise Avigdor Lieberman'dı. Hamas ve Hizbullah'la aynı anda mücadele etme planı yapıldı. Toplantı sırasında hem Hamas’ın hem de Hizbullah’ın üslerinin nüfusun yoğun olduğu kentlerde olması nedeniyle siviller meselesi gündeme geldi. İsrail ordusunun savunma savaşı kapsamında mahalleleri bombalamak zorunda kalması nedeniyle, sivillerin savaşın çıkması durumunda büyük zarar görecekleri konusunda uyarılması kararlaştırıldı.

Dönemin önde gelen güvenlik uzmanlarından biri olan Dr. Yair İnspiker, sağ çizgideki Meda internet sitesi için kaleme aldığı bir makalede, sivilleri ‘başka bir açıdan vurmanın’ önemini vurguladı. Düşmanın, İsrail'in saldırı değil savunma doktrinini takip ettiğini anladığını ve doktrininin değişmesi gerektiğini söyledi. Makalesinde düşmanın, İsrail’in saldırı değil, savunma doktrinini takip ettiğinin farkında olduğunu ve bu doktrininin değişmesi gerektiğini belirten Dr. İnspiker, İsrail ordusunun ‘bir savunma ordusu’ olduğu düşüncesinin yanlış olduğunu, artık bir ‘saldırı ordusu’ haline geldiğini ve operasyonlarının yıkıcı olacağının anlaşılması gerektiğini vurguladı. Dr. İnspiker, İsrail ordusunun savaş başlatmasını ve saldırıya uğramayı beklememesini, adını resmi olarak değiştirmesini ve kendisine ‘savunma ordusu’ demeyi bırakmasını önerdi.

12 Kasım'da ABD’nin San Francisco eyaletindeki Kaliforniya şehrin düzenlenen Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) zirvesi sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun protesto edildiği gösterilerde kullanılan bir pankart (Reuters)
12 Kasım'da ABD’nin San Francisco eyaletindeki Kaliforniya şehrin düzenlenen Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) zirvesi sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun protesto edildiği gösterilerde kullanılan bir pankart (Reuters)

Ancak bu önerileri kabul etmeyen Netanyahu, konuyla ilgili Lieberman'la fikir ayrılığı yaşadı. Lieberman'a göre Netanyahu, bağımsız bir Filistin devleti kurulmasına yönelik müzakerelerin engellenmesinin en büyük garantörü olan Filistinliler arasındaki bölünmeyi artırmak amacıyla Hamas’ı güçlendirmeyi seçti. 2005 yılında Gazze’den söz ederken Filistin algısının değişmesinden bahseden Netanyahu, yine o dönemde katıldığı Kudüs Konferansı’nda yaptığı konuşmada Oslo Anlaşması’nda İsrail ve Gazze'den ayrılma planıyla ilgili resmedilen fikri, ‘kaçmanın mübah olduğu’ yönünde bir fikir olarak nitelendirdi.

Filistinliler İsrail hakkında bu yeni algıyla düşünmeye başlayana kadar onlara aşırı güç kullanarak saldırmaları gerektiğini söyleyen Netanyahu, “Araplar arasında farkındalığın, kültürün ve kavramların değiştirilmesi meselesi, Almanlar ve Japonlar arasındaki kavramların değiştirilmesinden daha zor” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Japonya'nın Hiroşima kentine attığı ilk atom bombasının patlamasının ardından oluşan nükleer duman bulutu (Reuters)
ABD’nin Japonya'nın Hiroşima kentine attığı ilk atom bombasının patlamasının ardından oluşan nükleer duman bulutu (Reuters)

Dolayısıyla Netanyahu'nun Gazze savaşının başlarında Almanlar ve Japonlarla ilgili sözlerini yinelemesi tesadüf değildi. 2005 yılında Güney Tugay Komutanı ve Gazze Şeridi Sorumlusu olan Gallant, önceki akşam Netanyahu ve Benny Gantz'la birlikte katıldığı basın toplantısında Almanlar ve Japonlar hakkındaki sözleri bir kez daha tekrarladı. Ancak söz konusu açıklamalardaki sorun, ABD ve Batı ülkelerinin Almanya ve Japonya'daki algıyı değiştirmek için kullandıkları yöntemden kaynaklanıyor.

Tarihçilere göre Nazizmin kendilerine felaketler getirdiği ve Batı'nın Nazizm'i ezmekte kararlı olduklarını Almanların hafızasına kazıyan olayın 1945 yılının şubat ayında Almanya’nın Dresden şehrinin yıkılması ve 35 bin kişinin öldürülmesiydi. Japonya'daki algı ise ABD Hava Kuvvetleri'nin tarihteki ilk nükleer bombayı Hiroşima'ya atıp şehri tamamen yok etmesi ve 66 bin Hiroşimalıyı öldürmesinin yanı sıra 40 bin kişinin öldürüldüğü Nagazaki’ye ikinci bir atom bombası daha atıp şehri tamamen yerle bir etmesinden sonra değişti.

Bu yaklaşımı, ‘çocuktan al haberi’ atasözü üzerinden ele alırsak İsrail Tarım Bakanı Avi Dichter’in Gazze’de yaşanan İkinci Filistin Nekbesi'ne (Nekbe: 1948 yılında Filistinlilerin topraklarından sürülmesi, büyük felaket) ve Miras Bakanı Amihai Eliyahu’nun Gazze Şeridi'ne nükleer bomba atılmasına ilişkin açıklamalarına ve Yahudi yerleşimciler tarafından 26 Ekim’de Deyr İstiya köyünde dağıtılan ve üzerlerinde ‘Köylerinizi, kasabalarınızı bırakıp Ürdün’e gitmelisiniz. Eğer burayı terk etmezseniz, saldırıya uğrayacak ve zorla yerinizden edileceksiniz’ yazan broşürlerle ilişkilendirebiliriz. Sahada buna eşlik eden uygulamalardan sivilleri yok etme ve ezme planlarının İsrail'de çeşitli düzeylerde yeni bir trend haline geldiği sonucuna doğal olarak varabiliriz. Öyle görünüyor ki İsrailliler, kendilerine yönelik ‘saldıranları’ cezalandırmak için yeni bir Nekbe’yi daha hayata geçirmeyi ve kendilerini eleştiren Batı ülkelerinin liderlerine bu yöntemleri onlardan öğrendiklerini hatırlatmayı amaçlıyorlar.

Çarşamba günü Gazze'nin kuzeyinden yerinden edilenler, Selahaddin Caddesi üzerinden güneye yürürken (AP)
Çarşamba günü Gazze'nin kuzeyinden yerinden edilenler, Selahaddin Caddesi üzerinden güneye yürürken (AP)

İsrail eski Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı emekli General Giora Eiland, Hamas'ın suçlarından dolayı Filistinli sivilleri cezalandırmaktan utananlar ya da uluslararası toplumun İsrail'e karşı tepkilerinden korkanlara garantiler verdi. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth’da dün yayımlanan makalesinde hükümeti Gazze'ye yakıt girmesine izin verdiği için eleştiren Eiland, “Uluslararası toplum bizi Gazze'de bir insani felaket ve ciddi salgın hastalıklar konusunda uyarıyor. Tüm zorluklara rağmen bundan korkmamız yasak. Gazze Şeridi'nin güneyindeki ağır salgınlar zaferi bize yaklaştıracak ve İsrail ordusu askerleri arasında bu hastalıklara yakalananların sayısını azaltacaktır. Hayır, bu başlı başına bir vahşet değil, çünkü karşı tarafın acı çekmesini amaç olarak değil, araç olarak destekliyoruz” ifadelerini kullandı.

Önceki gün İsrail'in Cibaliye Mülteci Kampı’na düzenlediği hava saldırısında ölenlerin Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Endonezya Hastanesi’nin önüne dizilen cesetlerini inceleyen Filistinliler (AP)
Önceki gün İsrail'in Cibaliye Mülteci Kampı’na düzenlediği hava saldırısında ölenlerin Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Endonezya Hastanesi’nin önüne dizilen cesetlerini inceleyen Filistinliler (AP)

Gazze sakinleri Hamas'tır!

Eiland, makalesini şöyle sürdürdü:

“ABD’nin anlatımına göre Gazze'de iki grup insan var. Bunlardan birincisi acımasız teröristler ve dolayısıyla ölümün çocukları olan Hamas üyeleri. İkinci grup ise Gazze sakinlerinin çoğunluğu olan ve yapmadıkları bir hatanın bedeli olarak acı çeken masum siviller. Ancak bir diğer ve daha doğru olan anlatı, ‘İsrail’in bir terör örgütüne karşı değil, Gazze devletine karşı savaştığı’ anlatısıdır. Gazze devleti Hamas tarafından yönetiliyor. Bu örgüt, devletinin tüm yeteneklerini, nüfusunun çoğunun desteğini ve toplumun önde gelenlerinin Yahya Sinvar'ın liderliğine tam sadakat göstermelerini, onun ideolojisine tam destek vermelerini sağlamayı başardı. Gazze bu anlamda benzer bir icraatın vuku bulduğu Nazi Almanya'sına çok benziyor. Bu da durumu doğru bir şekilde açıklıyor. Buna göre çatışmanın da buna uygun bir şekilde yönetilmesi doğru olacaktır. Bize Sinvar'ın son derece kötü biri olduğu ve Gazze'deki sivillerin tamamı ölse umurunda olmadığı söylendi. Böyle bir tanımlama tam olarak doğru değil. Peki (zavallı) Gazzeli kadınlar kimler? Hepsi Hamas’ın katil üyelerinin anneleri, kız kardeşleri ve eşleri.”

Bu şekilde düşünen sadece Eiland değil. Tel Aviv Üniversitesi Orta Doğu Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eyal Zisser, ABD ve Avrupa'daki yüzbinlerce kişinin Gazze’deki çocukların, kadınların ve diğer sivillerin yanında olduklarını duyurmak için sokaklara dökülmesi karşısında son derece öfkeli. Prof. Zisser, eylemcileri, aşırı solcularla bağlantılı ve Avrupa'daki şehirlerin sokaklarında kıtanın 1920 yılında İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarından bu yana tanık olmadığı anti-Semitik yürüyüşler yapan Arap ve İslam dünyasından gelen asi bir göçmen çetesi olarak görüyor. İsrail gazetesi Israel Hayom’da dün yayımlanan makalesinde Prof. Zisser, kendi ülkelerinde gösteri yapan Arapları ‘cahil ve kana susamış provokatörler’ olarak tanımladı.



Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
TT

Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)

Hamas yanlısı Filistinli bir araştırmacının, hareketin siyasi büro üyelerinden birinden kamuoyu önünde özür dilemesi, özellikle bu özrün söz konusu üyenin siyasi bir açıklamasına yöneltilen eleştirinin ardından gelmesi nedeniyle Hamas destekçileri arasında tepkiye yol açtı.

Katar’da yaşayan ve Hamas’a desteğiyle bilinen Filistinli siyasi araştırmacı Mahmud Hamid el-İle, salı akşamı X platformunda, hareketin yine Katar’da bulunan siyasi büro üyesi Muhammed Nazzal’dan özür diledi. El-İle, özrünü bir ay önce aynı platformda Nazzal’ın Hamas’ın silahları ve Gazze Şeridi’ndeki geleceğine ilişkin açıklamalarının ardından paylaştığı bir mesajda yer verdiği ifade nedeniyle yaptı.

Krizin kökeni, geçen yıl ekim ayında Reuters’ın yayımladığı bir habere dayanıyor. Haberde, Nazzal’a Hamas’ın Gazze Şeridi’nde silah bırakıp bırakmayacağı sorulduğunda verdiği yanıt aktarılmıştı. Nazzal, “Evet ya da hayır diyemem” ifadesini kullanmış, ardından “Silah meselesi genel bir ulusal konudur ve yalnızca Hamas’la ilgili değildir. Sahada silahlı gücü olan başka gruplar da var” demişti.

Bu açıklamalar Hamas içinde geniş çapta tepki çekti. Tepki gösterenler arasında, sözlerin muğlaklığı nedeniyle eleştiriler yönelten araştırmacı Mahmud el-İle de vardı. El-İle, açıklamaların hem siyasi büro üyesi tarafından yapılmış olmasına hem de hareketin farklı kademelerindeki, özellikle Gazze’de yaşayan veya aslen Gazze kökenli olan diğer yöneticilerin tutumlarıyla çelişmesine dikkat çekmişti.

Nazzal’ın sözlerine yönelik itirazların büyümesi üzerine Hamas bir açıklama yayımlayarak beyanların ‘bağlamından koparıldığını’ bildirdi.

Paylaşımına gelen tepkilerin ardından birkaç gün sonra eleştirisini silmek zorunda kalan el-İle, krizin bu noktada sona erdiğini düşünüyordu.

Özrün sebebi neydi?

Ancak özrün yayımlanması, bunun nedenine ilişkin yeni soru işaretleri doğurdu. Daha sonra X platformundaki bazı Hamas yanlısı kullanıcıların paylaşımlarına ve Katar’daki hareket kaynaklarının Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamalara göre, olayın arka planında Muhammed Nazzal’ın attığı adım bulunuyor. Buna göre Nazzal, uzun yıllardır ikamet ettiği Doha’da Katar resmi makamlarına Mahmud el-İle hakkında şikâyette bulunarak, kendisine hakarette bulunduğu ve manevi zarar verdiği iddiasını gündeme getirdi.

ghy
Katar'ın başkenti Doha'da İsrail’in hava saldırısı düzenlediği bina (Reuters)

Kaynaklardan birine göre, pek çok kişi, aralarında bazı üst düzey yöneticiler de olmak üzere, arabuluculuk yaparak anlaşmazlığı çözmeye çalıştı, ancak Nazzal, kendisine yönelik ifadeler nedeniyle X platformu üzerinden kamuoyuna açık bir özür yayınlanmasında ısrar etti. Bu şart yerine getirilince, Nazzal’ın başka bir talepte bulunmaması ve anlaşmazlığın kapanması üzerinde uzlaşıldı. Buna rağmen Nazzal’ın ‘maddi tazminat talebinde ısrar ettiği’ ifade edildi.

Hareketle ilişkili başka kaynaklar ise ‘Mahmud el-İle’nin özrünün krizi çözmek için yalnızca ilk adım olduğunu, sürece müdahil olan bazı kişilerin Nazzal’ın öfkesini yatıştırmak ve onu şikâyeti geri çekmeye ikna etmek amacıyla el-İle’yi bu yöne yönlendirdiğini’ aktardı.

Aktivistler arasında öfke

Hamas’ın içinden ve dışından birçok isim özür meselesine tepki gösterdi. Tepki verenler arasında Filistinli gazeteci Muna Havva da vardı. Havva, sosyal medya hesabında, “Filistin’deki özgürlük hareketlerinin tarihinde, ne yaşanırsa yaşansın, bir liderin kendi mensuplarından birini üçüncü bir tarafa ya da başka bir otoriteye şikâyet ettiği tek bir örnek dahi yoktur. Bu davranış ne ulusal örgütlerin ahlakıyla ne de kabile geleneklerinde kabul gören en basit sığınma kurallarıyla bağdaşır. Utanç verici, acı verici, üzücü” diye yazdı.

Havva bir başka paylaşımında ise şu ifadeleri kullandı: “İsrail’in bugünkü genişlemesi kadar tehlikeli bir dönem görülmedi; tarih de Gazze’de halkımızın yaşadığı kadar vahim bir katliama tanıklık etmedi. Bu felaketin ortasında, halkımızın önde gelen isimlerinden biri, bir gencin attığı bir tweet yüzünden onu başka bir devlete şikâyet ediyor; geçimini ve güvenliğini riske atıyor. ‘Direniş’in liderleri halkımızdan ateş altında direnmelerini isterken, tek bir eleştiri cümlesine dahi tahammül edemiyor.”

Ayrıca Hamas gibi gruplara verdiği destekle bilinen aktivist Cemil Mikdad da konuya ilişkin paylaşım yaptı. Mikdad, “Hamas’tan bir yönetici, Katar’da yaşayan bir Filistinliyi, hakkında Katar mahkemelerinde dava açtıktan sonra uzun bir özür metni yayımlamaya zorladı; üstelik yalnızca kendisini eleştirdiği bir önceki paylaşım yüzünden!” ifadesini kullandı. Mikdad sözlerini şöyle sürdürdü: “Harika gerçekten… Nereye geldik? Halk olarak eleştirme hakkına sahip olduğumuz ve bizi dinlemekle yükümlü olan liderlerimiz, şimdi Arap mahkemelerini bize karşı bir güç olarak kullanıyor. Bu da ne demek oluyor? Siz ne hale geldiniz böyle, cahiller?!”

Hamas’ın silahlı yapısının geleceği, hareketin üst düzey isimlerinin açıklamalarında uzun süredir farklılık gösteren bir başlık olarak öne çıkıyor. Hamas’ın yurt dışı sorumlusu Halid Meşal, geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul’da düzenlenen bir panelde, “Hamas’ın ancak bir Filistin devleti kurulması hâlinde silah bırakabileceğini” söyledi.

Buna karşın, Meşal’in açıklamasından yalnızca bir gün sonra, Hamas yetkilisi Basim Naim AP’ye yaptığı değerlendirmede, hareketin kapsamlı bir güvenlik ve siyasi düzenlemenin parçası olmak kaydıyla ‘silahların depolanması ya da dondurulması gibi seçeneklerin görüşülmesine açık olduğunu’ belirtti.

Hamas’ın siyasi büro üyelerinden Husam Bedran ise salı günü yaptığı açıklamada, sürecin ikinci aşamaya geçmesinin ‘İsrail’in ihlalleri durdurmasına’ bağlı olduğunu ifade etti. Öte yandan Hamas’ın birçok lideri ve sözcüsü, aralarında Halil el-Hayye ve Hazım Kasım’ın da bulunduğu isimler, hareketin ikinci aşamaya geçmeye ‘hazır olduğunu’ vurgulayan açıklamalarını sürdürdü.


Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
TT

Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)

ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Mike Waltz dün Kudüs'te yaptığı açıklamada, Başkan Donald Trump'ın Gazze barış planının ikinci aşamasına ilişkin gelişmeler hakkında "yakında" duyurular beklediğini belirterek, Washington'un Hamas'ın yeniden yapılanmasına izin vermeyeceğini vurguladı.

Waltz, planın ana bileşenlerinin, hizmetleri yönetecek teknokrat bir Filistin yönetimi, ilgili tarafların maliyetleri karşılamasını sağlayacak bir finansman mekanizması ve son olarak uluslararası bir istikrar gücü olduğunu açıkladı.


İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
TT

İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)

İsrail ve Filistinli yetkililer AFP'ye verdikleri demeçte, İsrail'in, Gazze'ye yardım taşıyan kamyonlar için Ürdün ile işgal altındaki Batı Şeria arasındaki Kral Hüseyin Köprüsü (Allenby Köprüsü) sınır kapısını, kapanmasından yaklaşık üç ay sonra dün yeniden açtığını söyledi.

İsrail, eylül ayında Ürdünlü bir sürücünün sınırda ateş açarak iki İsrail askerini öldürmesinin ardından sınır kapısını kapatmıştı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre birkaç gün sonra, sınır kapısı bireysel geçişlere yeniden açıldı, ancak savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'ne yönelik insani yardımlara kapalı kaldı.

İsrail hükümetinin Topraklardaki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü (COGAT) sözcüsü, "Allenby Köprüsü sınır kapısı bugün açıldı ve kamyonlar Allenby Köprüsü'nden Gazze'ye geçiyor" dedi. Adının açıklanmasını istemeyen bir Filistinli yetkili de sınır kapısının yeniden açıldığını doğruladı.

Yetkilinin açıklamasına göre, salı günü çimento ve yapım malzemesi taşıyan 96 kamyonun geçişine izin verildi. Dün ise insani yardım taşıyan 20 kamyon bu sınır kapısından giriş yaparken, inşaat sektörü için kumun da bugün girişine izin verilmesi bekleniyor.

Sınır kapısının kapatılmasından bu yana Ürdünlü yetkililer, Batı Şeria'nın kuzeyindeki Şeyh Hüseyin sınır kapısından Gazze'ye yardım ulaştırabildiklerini söylüyor. Salı günü bir İsrailli yetkili, Ürdün'den Allenby Köprüsü sınır kapısından mal ve yardım transferinin yakında yeniden başlayacağını söyledi.

Yetkili şöyle devam etti: “Gazze Şeridi'ne giden tüm yardım kamyonları, kapsamlı bir güvenlik kontrolünden geçtikten sonra, refakat ve güvenlik eşliğinde seyahat edecek… Ürdünlü sürücüler ve kargolar için güvenlik kontrolü ve kimlik doğrulama prosedürleri sıkılaştırıldı. Geçişi güvence altına almak için özel güvenlik güçleri görevlendirildi.”

Ürdün Vadisi'ndeki sınır geçişi, Batı Şeria'dan Filistinlilerin İsrail topraklarına geçmeden ayrılmalarına olanak tanıyan tek geçiş noktasıdır.

İsrail, özel izinleri olmadığı sürece Filistinlilerin havaalanlarından geçmesine izin vermiyor.