İsrail’in Filistin algısını değiştirme stratejisi

Sivillerin yerinden edilmesi doktrininin temellerinin İsrail’de Gazze savaşından önce atıldığı ortaya çıktı

Gazze Şeridi’nde bulunan Şifa Hastanesi’nde tedavi gören bir prematüre bebek (Reuters)
Gazze Şeridi’nde bulunan Şifa Hastanesi’nde tedavi gören bir prematüre bebek (Reuters)
TT

İsrail’in Filistin algısını değiştirme stratejisi

Gazze Şeridi’nde bulunan Şifa Hastanesi’nde tedavi gören bir prematüre bebek (Reuters)
Gazze Şeridi’nde bulunan Şifa Hastanesi’nde tedavi gören bir prematüre bebek (Reuters)

İsrailli yetkililer, Gazze'deki işgalin başlamasından bu yana ‘Filistin algısının değişmesi’ ifadesini, savaşın hedeflerinden ve aynı zamanda Filistinli sivillerin korkunç bir bedel ödediği askeri operasyonların gerekçelerinden biri olarak sık sık kullanıyorlar.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın bir gün içinde yaklaşık bin sivilin öldürüldüğü Cibaliye Mülteci Kampı’ndaki el-Fahura ve Tel ez-Zater okullarının hedef alındığı kanlı saldırıdan saatler sonra bu sözleri tekrarlaması tesadüf değil.

Bu saldırılar, (İsrail’in açıklamasına göre 5'i ölü, 9'u yaralı olmak üzere) çok sayıda İsrail askerinin ölümünden kaynaklanan şiddetli acının kanıtı olabilir. Saldırıların, Filistinlilerin kayıplarını azaltan uzak bölgelere yönelik baskınlarla yıkımın boyutunun azalmasından yaklaşık bir hafta sonra gerçekleşmesi, düşmanı şaşırtmayı amaçlayan askeri bir taktik gibi görünüyor.

Ancak bu savaşın ve bu büyük yıkımın bedeli başka bir sebebi olan ideolojik temellere dayanıyor. İsrailli Bakan Gallant, bu temelleri ‘Filistin algısını değiştirmek’ olarak tanımladı. Bu ifade ilk kez, İsrail İstihbarat Bakanlığı'nın hazırladığı ve geçtiğimiz ekim ayı sonlarında açıklanan, Gazze Şeridi'nde yaşayanların Mısır'a sürülmelerini tavsiye eden bir belgede yer aldı. Belgede, Gazze'nin geleceğine yönelik herhangi bir çözüme, Filistinlilerin algısındaki İsrail karşıtı kavramların ve inançların değiştirilmesini içeren bir kampanyanın eşlik etmesi gerektiğini vurgulayan bir paragraf yer alıyordu. Söz konusu kampanya ile Filistinlilerin algısının Hamas'ın İsrail'e saldırısının başarısızlıkla sonuçlandığı, yıkıma, kayıplara ve yerinden edilmelere yol açtığı, Hamas'ın DEAŞ ile aynı olduğu ve Nazi uygulamaları benimsediği şeklinde değiştirilmesi amaçlanıyor.

İsrail ordusu artık bir savunma ordusu değil, saldırı ordusu

Aynı ifade 2018 yılında İsrail Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan araştırmada, eski Genelkurmay Başkanı Gadi Eizenkot’un çok cepheli bir savaştan bahsettiği sözlerinde geçiyor. Burada Eizenkot, Gazze'deki savaşı yöneten İsrail Savaş Konseyi’nin beş üyesinden biri olduğu belirtilmeli.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, 28 Ekim'de Başbakan Binyamin Netanyahu ile düzenlediği basın toplantısında (Reuters)
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, 28 Ekim'de Başbakan Binyamin Netanyahu ile düzenlediği basın toplantısında (Reuters)

O sıra İsrail’de Başbakan Binyamin Netanyahu, savunma bakanı ise Avigdor Lieberman'dı. Hamas ve Hizbullah'la aynı anda mücadele etme planı yapıldı. Toplantı sırasında hem Hamas’ın hem de Hizbullah’ın üslerinin nüfusun yoğun olduğu kentlerde olması nedeniyle siviller meselesi gündeme geldi. İsrail ordusunun savunma savaşı kapsamında mahalleleri bombalamak zorunda kalması nedeniyle, sivillerin savaşın çıkması durumunda büyük zarar görecekleri konusunda uyarılması kararlaştırıldı.

Dönemin önde gelen güvenlik uzmanlarından biri olan Dr. Yair İnspiker, sağ çizgideki Meda internet sitesi için kaleme aldığı bir makalede, sivilleri ‘başka bir açıdan vurmanın’ önemini vurguladı. Düşmanın, İsrail'in saldırı değil savunma doktrinini takip ettiğini anladığını ve doktrininin değişmesi gerektiğini söyledi. Makalesinde düşmanın, İsrail’in saldırı değil, savunma doktrinini takip ettiğinin farkında olduğunu ve bu doktrininin değişmesi gerektiğini belirten Dr. İnspiker, İsrail ordusunun ‘bir savunma ordusu’ olduğu düşüncesinin yanlış olduğunu, artık bir ‘saldırı ordusu’ haline geldiğini ve operasyonlarının yıkıcı olacağının anlaşılması gerektiğini vurguladı. Dr. İnspiker, İsrail ordusunun savaş başlatmasını ve saldırıya uğramayı beklememesini, adını resmi olarak değiştirmesini ve kendisine ‘savunma ordusu’ demeyi bırakmasını önerdi.

12 Kasım'da ABD’nin San Francisco eyaletindeki Kaliforniya şehrin düzenlenen Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) zirvesi sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun protesto edildiği gösterilerde kullanılan bir pankart (Reuters)
12 Kasım'da ABD’nin San Francisco eyaletindeki Kaliforniya şehrin düzenlenen Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) zirvesi sırasında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun protesto edildiği gösterilerde kullanılan bir pankart (Reuters)

Ancak bu önerileri kabul etmeyen Netanyahu, konuyla ilgili Lieberman'la fikir ayrılığı yaşadı. Lieberman'a göre Netanyahu, bağımsız bir Filistin devleti kurulmasına yönelik müzakerelerin engellenmesinin en büyük garantörü olan Filistinliler arasındaki bölünmeyi artırmak amacıyla Hamas’ı güçlendirmeyi seçti. 2005 yılında Gazze’den söz ederken Filistin algısının değişmesinden bahseden Netanyahu, yine o dönemde katıldığı Kudüs Konferansı’nda yaptığı konuşmada Oslo Anlaşması’nda İsrail ve Gazze'den ayrılma planıyla ilgili resmedilen fikri, ‘kaçmanın mübah olduğu’ yönünde bir fikir olarak nitelendirdi.

Filistinliler İsrail hakkında bu yeni algıyla düşünmeye başlayana kadar onlara aşırı güç kullanarak saldırmaları gerektiğini söyleyen Netanyahu, “Araplar arasında farkındalığın, kültürün ve kavramların değiştirilmesi meselesi, Almanlar ve Japonlar arasındaki kavramların değiştirilmesinden daha zor” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Japonya'nın Hiroşima kentine attığı ilk atom bombasının patlamasının ardından oluşan nükleer duman bulutu (Reuters)
ABD’nin Japonya'nın Hiroşima kentine attığı ilk atom bombasının patlamasının ardından oluşan nükleer duman bulutu (Reuters)

Dolayısıyla Netanyahu'nun Gazze savaşının başlarında Almanlar ve Japonlarla ilgili sözlerini yinelemesi tesadüf değildi. 2005 yılında Güney Tugay Komutanı ve Gazze Şeridi Sorumlusu olan Gallant, önceki akşam Netanyahu ve Benny Gantz'la birlikte katıldığı basın toplantısında Almanlar ve Japonlar hakkındaki sözleri bir kez daha tekrarladı. Ancak söz konusu açıklamalardaki sorun, ABD ve Batı ülkelerinin Almanya ve Japonya'daki algıyı değiştirmek için kullandıkları yöntemden kaynaklanıyor.

Tarihçilere göre Nazizmin kendilerine felaketler getirdiği ve Batı'nın Nazizm'i ezmekte kararlı olduklarını Almanların hafızasına kazıyan olayın 1945 yılının şubat ayında Almanya’nın Dresden şehrinin yıkılması ve 35 bin kişinin öldürülmesiydi. Japonya'daki algı ise ABD Hava Kuvvetleri'nin tarihteki ilk nükleer bombayı Hiroşima'ya atıp şehri tamamen yok etmesi ve 66 bin Hiroşimalıyı öldürmesinin yanı sıra 40 bin kişinin öldürüldüğü Nagazaki’ye ikinci bir atom bombası daha atıp şehri tamamen yerle bir etmesinden sonra değişti.

Bu yaklaşımı, ‘çocuktan al haberi’ atasözü üzerinden ele alırsak İsrail Tarım Bakanı Avi Dichter’in Gazze’de yaşanan İkinci Filistin Nekbesi'ne (Nekbe: 1948 yılında Filistinlilerin topraklarından sürülmesi, büyük felaket) ve Miras Bakanı Amihai Eliyahu’nun Gazze Şeridi'ne nükleer bomba atılmasına ilişkin açıklamalarına ve Yahudi yerleşimciler tarafından 26 Ekim’de Deyr İstiya köyünde dağıtılan ve üzerlerinde ‘Köylerinizi, kasabalarınızı bırakıp Ürdün’e gitmelisiniz. Eğer burayı terk etmezseniz, saldırıya uğrayacak ve zorla yerinizden edileceksiniz’ yazan broşürlerle ilişkilendirebiliriz. Sahada buna eşlik eden uygulamalardan sivilleri yok etme ve ezme planlarının İsrail'de çeşitli düzeylerde yeni bir trend haline geldiği sonucuna doğal olarak varabiliriz. Öyle görünüyor ki İsrailliler, kendilerine yönelik ‘saldıranları’ cezalandırmak için yeni bir Nekbe’yi daha hayata geçirmeyi ve kendilerini eleştiren Batı ülkelerinin liderlerine bu yöntemleri onlardan öğrendiklerini hatırlatmayı amaçlıyorlar.

Çarşamba günü Gazze'nin kuzeyinden yerinden edilenler, Selahaddin Caddesi üzerinden güneye yürürken (AP)
Çarşamba günü Gazze'nin kuzeyinden yerinden edilenler, Selahaddin Caddesi üzerinden güneye yürürken (AP)

İsrail eski Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı emekli General Giora Eiland, Hamas'ın suçlarından dolayı Filistinli sivilleri cezalandırmaktan utananlar ya da uluslararası toplumun İsrail'e karşı tepkilerinden korkanlara garantiler verdi. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth’da dün yayımlanan makalesinde hükümeti Gazze'ye yakıt girmesine izin verdiği için eleştiren Eiland, “Uluslararası toplum bizi Gazze'de bir insani felaket ve ciddi salgın hastalıklar konusunda uyarıyor. Tüm zorluklara rağmen bundan korkmamız yasak. Gazze Şeridi'nin güneyindeki ağır salgınlar zaferi bize yaklaştıracak ve İsrail ordusu askerleri arasında bu hastalıklara yakalananların sayısını azaltacaktır. Hayır, bu başlı başına bir vahşet değil, çünkü karşı tarafın acı çekmesini amaç olarak değil, araç olarak destekliyoruz” ifadelerini kullandı.

Önceki gün İsrail'in Cibaliye Mülteci Kampı’na düzenlediği hava saldırısında ölenlerin Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Endonezya Hastanesi’nin önüne dizilen cesetlerini inceleyen Filistinliler (AP)
Önceki gün İsrail'in Cibaliye Mülteci Kampı’na düzenlediği hava saldırısında ölenlerin Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Endonezya Hastanesi’nin önüne dizilen cesetlerini inceleyen Filistinliler (AP)

Gazze sakinleri Hamas'tır!

Eiland, makalesini şöyle sürdürdü:

“ABD’nin anlatımına göre Gazze'de iki grup insan var. Bunlardan birincisi acımasız teröristler ve dolayısıyla ölümün çocukları olan Hamas üyeleri. İkinci grup ise Gazze sakinlerinin çoğunluğu olan ve yapmadıkları bir hatanın bedeli olarak acı çeken masum siviller. Ancak bir diğer ve daha doğru olan anlatı, ‘İsrail’in bir terör örgütüne karşı değil, Gazze devletine karşı savaştığı’ anlatısıdır. Gazze devleti Hamas tarafından yönetiliyor. Bu örgüt, devletinin tüm yeteneklerini, nüfusunun çoğunun desteğini ve toplumun önde gelenlerinin Yahya Sinvar'ın liderliğine tam sadakat göstermelerini, onun ideolojisine tam destek vermelerini sağlamayı başardı. Gazze bu anlamda benzer bir icraatın vuku bulduğu Nazi Almanya'sına çok benziyor. Bu da durumu doğru bir şekilde açıklıyor. Buna göre çatışmanın da buna uygun bir şekilde yönetilmesi doğru olacaktır. Bize Sinvar'ın son derece kötü biri olduğu ve Gazze'deki sivillerin tamamı ölse umurunda olmadığı söylendi. Böyle bir tanımlama tam olarak doğru değil. Peki (zavallı) Gazzeli kadınlar kimler? Hepsi Hamas’ın katil üyelerinin anneleri, kız kardeşleri ve eşleri.”

Bu şekilde düşünen sadece Eiland değil. Tel Aviv Üniversitesi Orta Doğu Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eyal Zisser, ABD ve Avrupa'daki yüzbinlerce kişinin Gazze’deki çocukların, kadınların ve diğer sivillerin yanında olduklarını duyurmak için sokaklara dökülmesi karşısında son derece öfkeli. Prof. Zisser, eylemcileri, aşırı solcularla bağlantılı ve Avrupa'daki şehirlerin sokaklarında kıtanın 1920 yılında İkinci Dünya Savaşı'nın sonlarından bu yana tanık olmadığı anti-Semitik yürüyüşler yapan Arap ve İslam dünyasından gelen asi bir göçmen çetesi olarak görüyor. İsrail gazetesi Israel Hayom’da dün yayımlanan makalesinde Prof. Zisser, kendi ülkelerinde gösteri yapan Arapları ‘cahil ve kana susamış provokatörler’ olarak tanımladı.



İsrail, Rubio'nun Batı Şeria'daki şiddete yönelik eleştirilerinden endişe duyuyor

Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'da Salfit yakınlarındaki Deyr İstiya köyündeki El-Hacı Hamida Camii'ne yerleşimcilerin dün verdiği zararı inceliyor (AFP).
Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'da Salfit yakınlarındaki Deyr İstiya köyündeki El-Hacı Hamida Camii'ne yerleşimcilerin dün verdiği zararı inceliyor (AFP).
TT

İsrail, Rubio'nun Batı Şeria'daki şiddete yönelik eleştirilerinden endişe duyuyor

Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'da Salfit yakınlarındaki Deyr İstiya köyündeki El-Hacı Hamida Camii'ne yerleşimcilerin dün verdiği zararı inceliyor (AFP).
Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'da Salfit yakınlarındaki Deyr İstiya köyündeki El-Hacı Hamida Camii'ne yerleşimcilerin dün verdiği zararı inceliyor (AFP).

İsrail'in açıklamaları ve eylemleri, Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun Batı Şeria'daki yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik ölümcül saldırılarını eleştirmesinin ardından, mevcut ABD yönetimi içinde nadir görülen bir tutuma ilişkin endişeleri ortaya koydu.

Rubio, bu saldırıların Başkan Donald Trump'ın Gazze savaşını sona erdirme planını baltalayabileceği korkusunu ifade ederken yumuşak bir dil kullansa da İsrail hükümet çevreleri bunları "endişe kaynağı olarak değerlendirdi ve yerleşimlere karşı sert bir tutuma dönüşmelerini önlemek için çaba gösterilmesi gerektiğini" belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İsrail'in 12. Kanalından aktardığına göre siyasi bir kaynak dün yaptığı açıklamada, "İsrail, Gazze'deki küçük ayrıntılara odaklanma yaklaşımından vazgeçmeli" ifadesini kullandı.

Yerleşimci saldırıları dün de devam etti. Yerleşimciler, işgal altındaki Batı Şeria'nın kuzeyinde bulunan Salfit'in batısında, Deyr İstiya ve Kafr Haris kasabaları arasında bulunan Hacı Hamida Camii'ne saldırdı. Caminin bazı kısımlarını ateşe verdiler ve duvarlarına ırkçı sloganlar yazdılar.

İsrail ordusu dün yaptığı açıklamada, caminin bulunduğu yeri araştırmak üzere asker gönderdiğini ancak herhangi bir şüpheliyi tespit edemediğini, "olayı İsrail polisi ve güvenlik güçlerine ilettiklerini" ifade etti.


Sudani'nin muhalifleri başbakanlığı ele geçirmeye çalışıyor

Sudani'nin yaklaşık 46 sandalye kazanması, "en büyük blok" koalisyonunu kurması için yeterli olmayabilir... (AFP)
Sudani'nin yaklaşık 46 sandalye kazanması, "en büyük blok" koalisyonunu kurması için yeterli olmayabilir... (AFP)
TT

Sudani'nin muhalifleri başbakanlığı ele geçirmeye çalışıyor

Sudani'nin yaklaşık 46 sandalye kazanması, "en büyük blok" koalisyonunu kurması için yeterli olmayabilir... (AFP)
Sudani'nin yaklaşık 46 sandalye kazanması, "en büyük blok" koalisyonunu kurması için yeterli olmayabilir... (AFP)

Irak'taki Şii "Koordinasyon Çerçevesi" ittifakının liderleri, seçimlerde önemli sayıda sandalye kazanan Muhammed Şiya es-Sudani'den başbakanlığı almak için "en büyük bloğu" oluşturmak üzere hızla istişarelere başladı. Sudani'nin partisi, ikinci bir dönem için yeterli olmasa da önemli sayıda sandalye kazandı.

Sudani yaklaşık 45 sandalye elde etti, ancak rakipleri- Nuri el-Maliki liderliğindeki Hukuk Devleti koalisyonu, Kays el-Hazali liderliğindeki Asaib Ehlil-Hak, Hadi el-Amiri liderliğindeki Bedir Örgütü ve Ammar el-Hakim liderliğindeki Devlet Güçleri bloğu- toplamda 90'dan fazla sandalye kazandı.

Sudani muhalifleri, Yüksek Yargı Konseyi'nin parlamento ve hükümeti anayasal sınırlar içinde kurmak için partilerin diyaloğu hızlandırması yönündeki çağrısının ardından, yeni hükümetin kurulmasını görüşmek üzere dün ikili istişarelere başladı.

Bu arada, Muhammed el-Halbusi liderliğindeki " Takaddüm” ittifakı, en yakın rakiplerine kıyasla önemli bir farkla önde gelen Sünni parti olarak ortaya çıktı ve bu da ona gelecekteki koalisyon müzakerelerinde önemli bir nüfuz sağladı.

ABD'nin Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya ise seçimlerin "başarısını" överek, ülkesinin "silahlı grupları engelleme konusunda güçlü bir kararlılığa sahip olduğunu" vurguladı.


SDG ve Özerk Yönetim, Suriye'de istikrarı sağlamak için diyaloğa olan bağlılıklarını yineledi

SDG ve Özerk Yönetim, Suriye'de istikrarı sağlamak için diyaloğa olan bağlılıklarını yineledi
TT

SDG ve Özerk Yönetim, Suriye'de istikrarı sağlamak için diyaloğa olan bağlılıklarını yineledi

SDG ve Özerk Yönetim, Suriye'de istikrarı sağlamak için diyaloğa olan bağlılıklarını yineledi

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Medya Merkezi tarafından dün yapılan açıklamada, SDG liderleri ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi arasında yapılan toplantıda, SDG'nin Suriye'de istikrarı sağlamak için diyaloğa bağlılığını yinelediği bildirildi. Medya Merkezi, toplantının Suriye hükümeti ile müzakereler ve 10 Mart'ta imzalanan anlaşmanın uygulanma yollarına odaklandığını açıkladı. Katılımcılar, SDG'nin ulusal diyaloğa olan bağlılığını ‘Suriye topraklarında barış ve istikrarı sağlamanın en doğru yolu’ olarak nitelendirdiler.

Suriye resmi haber ajansı SANA tarafından yayınlanan bir fotoğrafta, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, üst düzey ABD’li ve Suriyeli yetkililerin huzurunda ABD Başkanı Donald Trump'ın karşısında otururken görülüyor. (AP)Suriye resmi haber ajansı SANA tarafından yayınlanan bir fotoğrafta, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, üst düzey ABD’li ve Suriyeli yetkililerin huzurunda ABD Başkanı Donald Trump'ın karşısında otururken görülüyor. (AP)

Katılımcılar ayrıca, yaptırımların askıya alınması ve diplomatik koordinasyon kanallarının açılmasının, tüm Suriyelilerin katılımıyla kapsamlı bir siyasi çözümü desteklemeye yönelik olumlu bir değişim olduğunu düşünerek, ABD Başkanı Donald Trump ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera arasında Washington'da yapılan toplantının sonuçlarını memnuniyetle karşıladılar. SDG Medya Merkezi tarafından yapılan açıklamada, Suriye'nin DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na (DMUK) dahil edilmesi övüldü ve SDG'nin ‘bu koalisyonun temel taşı olduğu ve olmaya devam edeceği’ vurgulandı. Suriye Dışişleri Bakanlığı daha önce, Şera ve Trump'ın görüşmelerde ‘kurumların birleştirilmesi ve ulusal güvenliğin güçlendirilmesi sürecinin bir parçası olarak SDG'nin Suriye ordusuna entegrasyonu da dahil olmak üzere 10 Mart anlaşmasına devam edilmesi’ konusunda anlaştıklarını açıklamıştı. Açıklamada, ABD Başkanı’nın Şera ile görüşmesi sırasında Suriye'nin önceki aşamayı başarıyla yönetme çabalarını ve ülkede istikrarı yeniden sağlama konusundaki başarılarını övdüğü ve ABD'nin yeniden inşa ve kalkınma sürecinin başarısı için Suriye liderliğinin ihtiyaç duyduğu gerekli desteği sağlamaya hazır olduğunu teyit ettiği kaydedildi.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, 10 Mart'ta SDG'yi Suriye ordusu ve güvenlik kurumlarına entegre etmek için bir anlaşma imzaladı. (EPA)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, 10 Mart'ta SDG'yi Suriye ordusu ve güvenlik kurumlarına entegre etmek için bir anlaşma imzaladı. (EPA)

Geçtiğimiz mart ayında Suriye Cumhurbaşkanlığı, SDG'nin Suriye'nin kuzeydoğusundaki tüm sivil ve askeri kurumları, sınır geçişlerini, havaalanlarını, petrol ve gaz sahalarını devlet kurumlarına entegre etmek için bir anlaşma imzaladığını duyurdu.

Suriye TV dün, Washington'un önümüzdeki günlerde Şam'da Suriye hükümeti ile SDG arasında, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı Brad Cooper'ın katılımıyla bir toplantı düzenlemeye hazırlandığını bildirdi.

Deyrizor'un doğusundaki kırsal bölgelerde devriye gezen ABD güçleri (Arşiv)Deyrizor'un doğusundaki kırsal bölgelerde devriye gezen ABD güçleri (Arşiv)

Kanal, ismi açıklanmayan bir kaynaktan, toplantıda ‘petrol, devlet kurumları, sınır geçişlerinin durumu ve Kamışlı Havalimanı'nın yanı sıra, SDG'nin orduya entegre edilme mekanizması gibi hassas konuların ele alınacağını’ aktardı. SDG lideri Mazlum Abdi salı günü yaptığı açıklamada, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'nın Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı görüşmenin sonuçlarını Barrack ile yaptığı telefon görüşmesinde ele aldığını söyledi. X platformunda yaptığı açıklamada, görüşmede ‘SDG'nin Suriye devletine entegrasyonunu hızlandırma taahhüdünün’ de ele alındığını ifade etti.