Save The Children direktörü: Gazze'deki çocuklar sanki her gün ağır bir deprem felaketi yaşıyor, can kaybı bildiğimizden fazla

Gazze'deki insani durum gün geçtikçe kötüleşiyor. Bazı rehinelerin serbest bırakılması için anlaşıldı ancak "eller tetikte" ateşkes dönemi ve 7 Ekim'den bu yana Gazze'de ortaya çıkan manzara daha uzun süre ciddi kaygı yaratacağa benziyor

(Reuters)
(Reuters)
TT

Save The Children direktörü: Gazze'deki çocuklar sanki her gün ağır bir deprem felaketi yaşıyor, can kaybı bildiğimizden fazla

(Reuters)
(Reuters)

Dora Mengüç 

Gazze Savaşı ikinci ayına doğru ilerlerken İsrail hükümeti rehinelerin serbest bırakılması ve geçici ateşkese gidilmesini öngören anlaşmayı onayladı.

Katar yönetimi, İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalara verilecek insani aranın ne zaman başlayacağının 24 saat içinde duyurulacağını açıkladı.

Save The Children Filistin Direktörü Jason Lee, "Rehinelerin serbest bırakılması memnuniyet verici bir ilk adım ancak alıkonulan tüm çocukların serbest bırakılması gerekiyor. Gazze'deki çocuklar ciddi risk altında. Güvenlik ve yardım hakkı tüm çocuklar için yerine getirilmeli. Artık kalıcı bir ateşkese ihtiyacımız var" diyor.

İsrail devlet televizyonu ise ateşkes anlaşmasının ordunun Gazze'nin güneyine saldırı hazırlığı için kabul ettiğini belirtiyor.

Sonuçta Gazze'deki insanlık dramı sürüyor ve sürmeye devam edecek gibi görünüyor. 

Zira savaşın yarattığı etkiler çok büyük. 

Bölgede sağlık sistemi neredeyse çökmüş halde.

Yıkım öncesinde zaten abluka altında olan Gazze'de ortaya çıkan manzaradan en çok etkilenen çocuklar.

Son verilere göre İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısı 5 bin 600'ü çocuk, 3 bin 550'si kadın olmak üzere 13 bin 300'e ulaşmış durumda. 

Birleşmiş Milletler (BM), tarihinin en büyük kayıplarını Gazze'deki savaşta verdi, son veriler 104 BM çalışanının hayatını kaybettiğini ortaya koyuyor.

Yerinden edilenlerin sayısı rekor düzeyde.

19 Kasım itibarıyla kuzeyi dahil olmak üzere Gazze Şeridi'nin 5 kentindeki 156 UNRWA tesisinde yaklaşık 930 bin, orta bölgelerde, Han Yunus ve Refah'ta 99 tesiste de 770 bin olmak üzere toplam 1 milyon 700 bin yerinden edilmiş kişinin yaşadığı belirtiliyor.

Gazze'deki sivil toplum örgütleri de savaşı en az halk kadar derinden hissediyor. 

İngiltere merkezli sivil toplum kuruluşu Save The Children 30 ekibiyle sahada ancak hayat onlar için de zor. 

Save The Children'ın Çatışma ve İnsani Yardımlar Direktörü James Denselow ile bölgedeki durumu ve örgütün gözlemlerini konuştum.

Denselow'un söyledikleri net olduğu kadar çarpıcı.

Yaşananların doğal bir felaket olmadığını, insan yapımı bir felaket olduğunu söyleyen Save The Children İnsani Yardımlar yöneticisi "Gazze'deki çocuklar için yaşanan şey aslında her gün gerçekleşen bir depremdir" diyor.

Gazze'ye bugüne kadar girmesi gereken temiz su, yiyecek, barınak gibi hizmetlerin haftalar önce yapılması gerektiğini ancak mevcut koşullar yüzünden ellerinin kollarının bağlı kaldığını söylüyor.

"Gazze'de bildiğimizden daha çok ölüm var"

Gazze'de İsrail bombardımanı altındaki Filistinli çocukların durumu çok açık. Uluslararası hukuk alanında çalışan Filistinli avukat Ahmed Abafu, sadece üç haftada İsrail tarafından öldürülen çocuk sayısının, 2019'dan bu yana dünya çapındaki çatışma bölgelerinde öldürülen çocukların yıllık sayısını aştığını söyledi. Ki; bu aynı zamanda Save The Children'ın da yaptığı bir tespitti. Gazze çocuklar için bir mezarlığa mı dönüştü?

Evet, BM Genel Sekreteri de Gazze'yi bir çocuk mezarlığı olarak adlandırdı. Ne yazık ki; çok sayıda çocuğun öldüğünü, hatta daha fazla sayıda çocuğun ciddi şekilde yaralandığını biliyoruz. Hayatlarını değiştiren yaralanmalar, uzuv kaybı, organ hasarı ve daha fazlasını yaşadıklarını gördük. Daha da fazla çocuk evlerinden zorla çıkarıldı, barınmak için sığınaklarda yaşamak zorunda kaldı, azalan temiz su kaynaklarına bel bağlamak zorunda kaldı. Bu çocuklar için de korkunç bir zaman. Buna ek olarak rehin alınan ve Gazze'de bulunan İsrailli çocuklar da var. Çatışmalarda yaralanma kayıtları, özellikle yoğun çatışmalarda her zaman çok zordur ve sağlık tesislerinin son birkaç haftada yaşadığı hasar nedeniyle öldürülen ve yaralananlarla ilgili Sağlık Bakanlığı'nın verilerinin güncellenemediğini biliyoruz. Ancak verileri tarihsel olarak doğru ve diğer BM ajansları tarafından kullanılan bir kompleksle karşılaştırırsak, bu ortada daha çok ölüm olduğunun göstergesi. Maalesef istatistiklerin güncellenmesindeki duraksama ve enkaz altında sıkışmış olan çocukların yüksek sayısını düşünürsek muhtemelen şu an karşımızdaki ölüm sayısı eksiktir. Bu çatışmanın bedelini Gazze'deki çocukların ne kadar ödediğini tam olarak ancak gerçek anlamıyla bir ateşkes veya bir barış olduğunda öğrenmiş olacağız ve ancak o zaman gerçekten ne olduğunu anlayabileceğiz.

Gazze'de insani yardımın engellenmesi nedeniyle insani bir manipülasyon yaşandığını söylüyorsunuz... 

Evet. Bu kesinlikle söylediğim bir şey. Gazze'ye sadece bir geçişten giren kamyon sayısından bahsediyorsak bu 7 Ekim'den önce günde ortalama 500 idi. Ve bu sayı, neredeyse 50 gün süren bir çatışma süresince birkaç günün ötesine geçmiyor. Buna bir de yoğun savaşın neden olduğu tüm çaresiz ihtiyacı ekleyin...Ve buna ilaveten suyun, yakıtın ve elektriğin kesilmesini ekleyin... Ve buna ek olarak, Gazze'nin bir yardım çalışanı için en tehlikeli yer olması gerçeğini ekleyin. BM, tarihindeki en yüksek personel kayıplarını yaşamıştır. Ve işte benim inandığım şey, işte burada insani gerçeklikle ilgili bazı retorik arasındaki sorun.

"Gazze'de yaşanan çatışma eşsiz, çatışma bittikten sonra da çok iş var"

Gazze Savaşı'nın ardından, saldırılardan sonra Gazzeli çocuklar için tıp personeli tarafından kullanılan bir kısaltma duyduk. WCNSF yani "Ebeveynleri yaşamayan çocuk". Gerçekten de dünya daha önce böylesi bir durumla karşılaşmış mıydı?

Çok üzücü. Ne yazık ki, çocuk perspektifinden söylemek gerekirse, 100 yılı aşkın süredir yüzlerce çatışma bölgesinde çalıştık. Ve bu, ailelerin çatışmalar sonucu hayatını yitirip çocukların en ağır bedeli ödediği ilk kez değil. Bunu Suriye'de gördük. Bunu Yemen'de gördük. Bunu Ukrayna'da gördük. Bunu birçok başka bağlamda gördük. Her çatışmanın eşsiz bir durum olduğu gibi, Gazze'nin de eşsiz bir durumu olduğunu düşünüyorum. Çok, çok küçük bir arazide çok yüksek çocuk  nüfusuna sahip olması, yoğun kentsel çatışma ve çocukların etkili güvenli bölgeleri, güvenlik koridorları veya korunabilecekleri yolları bulma konusundaki tam bilinçsizliği Gazze'yi çocuklar için bu kadar tehlikeli kılan şeydir. New York Times'ın birinci sayfasında bu hikayeyi anlatan bir yazı vardı. Son birkaç hafta içinde küresel bir topluluk olarak gördüğümüz görüntüler, çocukların fiziksel olarak çatışmalara ne kadar savunmasız olduğunu kesinlikle gösterdi, belki de bize göstermeyen şey, çocukların bu çatışma bittiğinde ve tüm çatışmalar sonunda ne düşünecekleri... Çatışmadan önce zaten Gazze'deki çocukların 5'te 4'ünün depresyondan muzdarip olduğunu biliyorduk. Bu çatışma nihayet bittiğinde, yapmamız gereken çok işimiz var.

(AFP)
(AFP)

"Gazze'de çocuklar orantısız bir şiddetle karşı karşıya"

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü'nde karşımızdaki tablo en az 5 bin çocuğun şimdiye kadar Gazze'de öldürüldüğüydü. Elbette bu sadece bildiğimiz sayılar. Bugünlerde dünya düzeni ve uluslararası kuruluşlar ciddi şekilde sorgulanıyor. Bu temelde, size iki soru sormak istiyorum. Birincisi, deneyimlerinize göre daha önce böyle bir durumu gözlemlediniz mi? Ve ikincisi, uluslararası kuruluşların çöktüğü bir dönemde, sizin gibi sivil toplum örgütlerine nasıl bir sorumluluk düşüyor?

Bu önemli ve çok zor bir soru, çünkü birkaç yönü var. Açıkçası her çatışma eşsizdir. Bu sanırım sadece çatışmanın yoğunluğu ve çocukların bunu nasıl deneyimlediği ve ondan nasıl zarar gördüğü değil, aynı zamanda dünyanın gözleri önünde olduğu gerçeğidir; kapsama alanı 7 gün 24 saat... Sanırım bu çatışmadan diğer çatışmalardan belki daha fazla şey görüyoruz. Sudan, Kongo, Orta Afrika Cumhuriyeti ve diğerleri aklıma geliyor. Bu nedenle neler olup bittiğinin çok farkındayız ki bu, genellikle uluslararası eylemin bir katalizörüdür. Geçen hafta durumu ele alan ilk BM Güvenlik Konseyi kararı vardı. Bu, çocukların karşılaştığı orantısız etkiye dikkat çeken bir karardı. Geçen hafta, "Gazze Şehri'ndeki bir hastanede doğan ve hayatta kalıp kuzeyden güneye zorla sürülen 39 prematüre bebeğin kaderi, uluslararası topluluğun çocukları koruma yeteneğinin bir lityum testi olacaktır" demiştim. Ne yazık ki; bu çocuklardan birkaçı öldü. Bu kadar derin karanlıkta bazı umutlu haberler ise bu çocuklardan 28'inin Mısır'a, Refah aracılığıyla güvenli bir şekilde tahliye ediliyor olması. Bu çok ince bir çizgi. Ancak umutla hayatta kalacak bu 28 çocuğun bağlamında, hala kritik tehlikedeki Gazze'deki bir milyon çocuk var.

James Denselow (Save The Children)
James Denselow (Save The Children)

Çocukların özellikle Şifa Hastanesi yakınlarında, Cebaliye'de saldırıya uğrayan BM okulu civarlarıda, genel olarak bölgede neler yaşandığına tanıklık eden Save The Children gönüllüleri var mı?

Buralardan doğrudan raporlarımız yok. Gazze'de yaklaşık 30 ekibimiz var ve neredeyse hepsi kuzeyden güneye zorla sürüldü. Hareket halinde veya geçici barınaklarda ya da kendi çocuklarını korumaya odaklanmış durumdalar. Ki; bu Gazze'de ihtiyaç duyulan yardımı teslim etmenin operasyonel olarak ne kadar imkansız olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. İşte bu yüzden, bize tam olarak bunu yapma imkanı tanıyabilecek etkili bir insani ateşkes için acil bir baskı ve acil bir ihtiyaç var. Ancak hissiyatım şu; tıpkı önceki Gazze krizinde olduğu gibi, tesislerin yönetiminde neler olduğuna dair gerçekten odaklanmak için bağımsız mekanizmalara acil bir ihtiyaç olacak. Elbette onlara çocukların seslerinin bu süreçlerde unutulmaması için odaklanmalarını ve sağlamalarını sağlamak için baskı yapacağız.

"Gazze'de yaşananlar karşısında kelimeler bile anlamsız"

Gazze'deki durum önümüzdeki aylarda yaklaşık 15 bin bebeğin yaşam hakkını yok edebilir. Benzer bir uyarı daha önce Birleşmiş Milletler tarafından da yapılmıştı. İnsanlık krizinin katliama dönüştüğünü söylemek mümkün mü yoksa daha mı ötesi yaşanıyor?

Evet, Gazze'deki insani durumun ne kadar korkunç olduğuna, adalete uygun bir şekilde ifade etmenin kelimelerini kaybettiğimizi düşünüyorum. Üzerine konuştuğumuz tüm faktörlerin ötesinde bir de kış geliyor. Son günlerdeki yoğun yağış, özellikle Gazze'nin güneyindeki çadır konaklamalarında yaşayan Filistinliler için hayatı daha da zorlaştırıyor. Diğer önemli bir nokta da bebeklerin bu krize doğduğu ve çocukların, çatışma ile ilgisi olmayan diğer durumlar için düzenli sağlık bakımına ihtiyaç duyan çocukların -örneğin diyaliz veya kanser tedavisi gibi- tedavi ihtimalinin bu olaylar yüzünden durmuş durumda olması. Bu nedenle, çocukların günlük ihtiyaçları, anlaşılır bir şekilde, bir insani durumun ve diğer hiçbir şeyin olmadığı gibi, kriz ihtiyaçlarına odaklandığımızda unutuluyor. Bu yüzden gerçekten ne kadar kötü olduğunu anlamak için dilin ve kullanılacak kelimelerin bile eksik olduğuna inanıyorum.

(Arab News)
(Arab News)

"Hastaneler askeri üs olamaz, silahlı aktörler burada çalışanları koruma sorumluluğundan vazgeçemez"

İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri sıkça Hamas'ın hastaneleri kalkan olarak kullandığını iddia ediyorlar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Elbette hastaneleri askeri bölgeler olarak kullanmak uluslararası insancıl hukuka aykırıdır ve tabii ki, eğer bu gerçekleşirse, hastanenin korunan statüsü etkilenir. Ancak bu, silahlı aktörlerin sivilleri ve bu tesislerde çalışan sağlık çalışanlarını koruma sorumluluğundan tümüyle feragat etmeleri anlamına gelmemeli. Bu nedenle, bir tarafın iddiasının doğru olup olmadığını ya da diğer tarafın iddiasının doğru olup olmadığını bilmiyoruz. Bu bizim görevimiz değil. Görevimiz, çatışmanın ve tesislerin yönetiminin çocuklar üzerindeki etkilerini vurgulamak; çünkü çocuklar en ağır bedeli ödüyor. Ve bu kesinlikle üzerinde anlaşabileceğimiz bir eylem için bir çağrı olmalı.

Independent Türkçe 



Suudi Veliaht Prensi: Filistin devleti olmadan İsrail ile ilişki kurulamaz

Suudi Veliaht Prensi Şura Konseyi'nde yıllık kraliyet konuşmasını yapıyor (SPA)
Suudi Veliaht Prensi Şura Konseyi'nde yıllık kraliyet konuşmasını yapıyor (SPA)
TT

Suudi Veliaht Prensi: Filistin devleti olmadan İsrail ile ilişki kurulamaz

Suudi Veliaht Prensi Şura Konseyi'nde yıllık kraliyet konuşmasını yapıyor (SPA)
Suudi Veliaht Prensi Şura Konseyi'nde yıllık kraliyet konuşmasını yapıyor (SPA)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Prens Muhammed bin Selman bin Abdülaziz bugüngünü yaptığı açıklamada, Filistin davasının ülkesinin dikkatinin ön saflarında yer aldığını yineleyerek, Riyad'ın İsrail işgal otoritesinin Filistin halkına karşı işlediği suçları reddettiğini ve güçlü bir şekilde kınadığını vurguladı.

Suudi Arabistan'ın başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına yönelik yorulmak bilmeyen çalışmalarını durdurmayacağını ve bu olmadan İsrail'le diplomatik ilişkiler kurmayacağını vurguladı. Filistin devletini uluslararası meşruiyete uygun olarak tanıyan ülkelere teşekkür etti ve diğer ülkeleri de benzer adımlar atmaya çağırdı.

Bu konuşma, İki Kutsal Caminin Hamisi Kral Selman bin Abdülaziz adına Şura Konseyi'nin dokuzuncu oturumunun ilk yıl çalışmalarını açtığı ve yıllık kraliyet konuşmasını yaptığı sırada gerçekleşti. Konsey Başkanı ve üyeleri, önünde yemin ettikten sonra kendisiyle hatıra fotoğrafı çektirme imkânı buldu.

Prens Muhammed bin Salman şunları söyledi: “Şura Konseyi'nin yeni bir oturumunun eşiğindeyken, gözetim işlevlerinin yanı sıra onaylanan strateji ve planların uygulanmasını sürekli olarak takip etmesinin ve devlet kurumlarının performansının iyileştirilmesindeki rolünün ve düzenlemelerin geliştirilmesi ve modernize edilmesindeki etkin rolünün önemini vurguluyoruz.” “Krallığın 2030 Vizyonu'nun lansmanından bu yana, vatandaş bizim odak noktamız olmuştur, çünkü onun temel direği ve hedefidir ve çeşitli yollardan oluşan kapsamlı şemsiyesi aracılığıyla elde edilen her başarı, vatanın yükselmesi, vatandaşa fayda ve gelecek nesiller için dalgalanma ve değişikliklerden bağışıklıktır.”

Prens Muhammed bin Salman şunları söyledi: “Şura Konseyi'nin yeni bir oturumunun eşiğinde olduğumuz şu günlerde, Konsey'in devlet kurumlarının performansının arttırılmasındaki rolünün, düzenlemelerin geliştirilmesi ve modernize edilmesindeki etkin rolünün yanı sıra, gözetim işlevinin ve onaylanan strateji ve planların uygulanmasını sürekli olarak takip etmesinin önemini vurguluyoruz.
"Başlangıçtan bu yana Krallığın 2030 Vizyonu, temel direği ve hedefi olduğu için vatandaşı düşünüyor. Çeşitli yollardan oluşan kapsamlı bir şemsiye altında elde edilen her başarı, millet için bir moral, vatandaş için bir fayda, gelecek nesiller için ise dalgalanma ve değişimlerde bağışıklık kazandırıyor.

Prens Muhammed bin Salman, Şura Konseyi'nde yıllık kraliyet konuşmasını yapıyor (SPA)Prens Muhammed bin Salman, Şura Konseyi'nde yıllık kraliyet konuşmasını yapıyor (SPA)

“Bugün sizlerle bir araya geldik. Ulusal ve uluslararası düzeyde birçok hedefe ulaşmaktan gurur duyduğumuz bu yolculuğun bazı bölümlerini istikrarlı adımlarla ve sürekli çalışarak kat ettik. Krallık uluslararası göstergelerde ve sıralamalarda ilerledi” diyen Veliaht Prens, ‘dikkatli bir inceleme ve önceliklendirmeye dayalı kapsamlı ve entegre bir yaklaşımla, hedeflerimize ulaşmak için yolculuğa iyimserlik ve güvenle devam ettiğimizi’ vurguladı.

Veliaht Prens, Suudi Arabistan'ın “bu büyük yolculuk sırasında, geçen yıl reel GSYH'ye yüzde 50 ile en yüksek katkısını kaydeden Krallığın petrol dışı faaliyetleri, büyümenin sürdürülebilirliği ve kapsayıcılığının arttırılması ve ekonomik çeşitlendirmede yüksek kaliteye ulaşılması da dahil olmak üzere birçok temel başarı elde ettiğini” belirtti. Veliaht Prens, Kamu Yatırım Fonunun yatırım için itici bir güç olma hedeflerine ulaşmadaki rolünü sürdüreceğine işaret etti.

Suudi Veliaht Prensi, Şura Konseyi'nin dokuzuncu oturumunun ilk yılına ait çalışmaların açılışını yaptı (SPA)
Suudi Veliaht Prensi, Şura Konseyi'nin dokuzuncu oturumunun ilk yılına ait çalışmaların açılışını yaptı (SPA)

“Erkek ve kadın vatandaşlar arasında işsizlik 2017 yılında yüzde 8,12 iken 2024'ün ilk çeyreğinde yüzde 6,7 ile tarihi düşük seviyeye ulaştı. Vatandaşlar için ev sahipliği oranı 2016'da yüzde 47 iken yüzde 63'ün üzerine çıktı” dedi ve ekledi: “Turizm alanında hedeflenen tarihin üzerinde bir başarı elde edildi. 2019 yılında başlatılan Ulusal Turizm Stratejisi, 2030 yılında 100 milyon turist hedefi koymuştu. Bu hedef aşıldı ve 2023 yılında 109 milyon turiste ulaşıldı.”

Prens Muhammed bin Salman, Suudi Arabistan'ın en rekabetçi ülkeler arasında on altıncı sırayı elde ettiğini, doğal kaynakların keşfedilmesiyle Krallığın dünyanın en büyük doğal kaynak depolarından biri haline geldiğini, yenilenebilir enerji alanında ileri bir konuma ulaştığını ve bu alanda bölgesel ve uluslararası alanda en aktif oyunculardan biri haline geldiğini ifade etti.

“Bugün Krallık, başarılarının ve vizyonunun bir sonucu olarak, başta Uluslararası Para Fonu'nun bölgesel merkezinin açılması olmak üzere, küresel merkezler ve büyük şirketler için ilk varış noktalarından biri haline getiren küresel güvene sahiptir. Expo 2030'a ev sahipliği yapmak üzere seçilmesine katkıda bulunan spor, yatırım ve kültür alanlarında çok sayıda uluslararası faaliyet için merkezler ve kültürel iletişim için bir geçittir ve şu anda 2034'teki Dünya Kupası için hazırlanmaktadır.”

Veliaht Prens, erkek ve kadın vatandaşların inovasyon ve bilim alanlarındaki başarılarından gurur duyduğunu ifade ederek şunları söyledi: “Eğitimin nitelikli olmasına, bilgi ve inovasyonun teşvik edilmesine azami özen gösteriyor, bilimsel mükemmellikten ve yüksek becerilerden yararlanan ve yüksek kalitede eğitim almak için her türlü fırsata sahip nesiller inşa etmek için çalışıyoruz.”

Prens Muhammed bin Salman, Şura Konseyi'nde yıllık kraliyet konuşmasını yapıyor (SPA)

Prens Muhammed bin Salman, Şura Konseyi'nde yıllık kraliyet konuşmasını yapıyor (SPA)

“Modernleşme ve çeşitlenme yolunda ilerledikçe; Dedelerimizin, babalarımızın yolunun bir uzantısı olan, tüm dünyaya damgasını vuran imajımız olan kimliğimizi ve değerlerimizi korumaya büyük önem veriyoruz.”

Ayrıca ülkesinin uluslararası toplumdaki tüm etkin ülkelerle iş birliği yapmaya istekli olduğunu ve insanlığı koruyan ve medeniyet değerlerini muhafaza eden şeyin, ülkeler ve halklar arasında verimli iş birliği, ülkelerin bağımsızlığına ve değerlerine saygı, iyi komşuluk ilkesi, içişlerine karışmama ve çatışmaların çözümünde güce başvurmaktan kaçınma temelinde, daha iyi bir geleceğin ortak arayışı olduğuna inandığını vurguladı.

  Suudi Veliaht Prensi, Başkan ve Şura Konseyi üyeleriyle birlikte hatıra fotoğrafında (SPA)Suudi Veliaht Prensi, Başkan ve Şura Konseyi üyeleriyle birlikte hatıra fotoğrafında (SPA)

Prens Muhammed bin Salman, Suudi Arabistan'ın Yemen, Sudan, Libya ve diğer ülkelerdeki krizlere siyasi çözümler bulmak için çaba sarf ederek ve Rusya-Ukrayna krizi gibi uluslararası krizlerde çözümleri destekleyerek, bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliği güçlendirmeye çalıştığını belirtti.

Şura Meclisi Başkanı Dr. Abdullah el-Şeyh ise İki Kutsal Caminin Hamisi Kral Salman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens'in sürekli ilgisini ve büyük desteğini takdir ederek, inşa ve kalkınma sürecindeki rolüne inandığını belirtti. Abdullah el-Şeyh “Ülkemizin bu kutlu dönemde tanık olduğu muazzam ve seçkin kalkınma çalışmaları, Allah'ın lütfu ve ardından devletin (Vizyon 2030) kapsamında benimsediği akıllıca politika olmaksızın başarılamazdı” dedi.

Şura Konseyi'nin dokuzuncu oturumunun ilk yılının açılışı (SPA)
Şura Konseyi'nin dokuzuncu oturumunun ilk yılının açılışı (SPA)

Al- Şeyh konuşması sırasında şunları söyledi: “Veliaht Prens tarafından yönetilen vizyon, bugünü yaratmak, geleceği inşa etmek ve bilge liderliği ve sadık halkı ile uzun ve geniş tarihini yaşatmak için çalışarak ülkeyi uluslar arasında hak ettiği yere getirmek için boyutları ve hedefleri bakımından benzersiz, hırsları ve teklifleri bakımından çeşitli bir kalkınma yolu çizdi. Bu da bir dizi başarı ve kazanıma yol açtı.”

“Bunlar arasında dev ve seçkin nitelikli projelerin oluşturulması, bir dizi göstergede sıçrama yapılması ve çeşitli alanlarda uluslararası ödüller alınması yer alıyor.”

Riyad'daki Şura Konseyi genel merkezinde bulunan dinleyicilerden bir kısmı (SPA)Riyad'daki Şura Konseyi genel merkezinde bulunan dinleyicilerden bir kısmı (SPA)

Krallığın çeşitli uluslararası toplantılara, zirvelere, konferanslara, forumlara ve turnuvalara ev sahipliği yapmasının, statüsünü ve liderliğini teyit ettiğini ve Suudi liderliğinin iki Kutsal Camiye en üst düzeyde özen gösterme, teknolojiden yararlanma, onları ziyaret edenler için hizmetler geliştirme gibi konulara olan ilgisini gösterdiğini belirtti.

Al-Şeyh, Konsey'in geçtiğimiz yıl aldığı kararları da özetledi: 58'i kanun ve yönetmelik taslakları, 240'ı uluslararası antlaşma ve anlaşmalar, 194'ü de devlet kurumlarının raporlarıyla ilgili olmak üzere çeşitli konularda 493 karar alındığını belirtti.

 Şura Konseyi üyeleri dokuzuncu oturumun birinci yılı çalışmalarının açılışında  (SPA)Şura Konseyi üyeleri dokuzuncu oturumun birinci yılı çalışmalarının açılışında  (SPA)