Save The Children direktörü: Gazze'deki çocuklar sanki her gün ağır bir deprem felaketi yaşıyor, can kaybı bildiğimizden fazla

Gazze'deki insani durum gün geçtikçe kötüleşiyor. Bazı rehinelerin serbest bırakılması için anlaşıldı ancak "eller tetikte" ateşkes dönemi ve 7 Ekim'den bu yana Gazze'de ortaya çıkan manzara daha uzun süre ciddi kaygı yaratacağa benziyor

(Reuters)
(Reuters)
TT

Save The Children direktörü: Gazze'deki çocuklar sanki her gün ağır bir deprem felaketi yaşıyor, can kaybı bildiğimizden fazla

(Reuters)
(Reuters)

Dora Mengüç 

Gazze Savaşı ikinci ayına doğru ilerlerken İsrail hükümeti rehinelerin serbest bırakılması ve geçici ateşkese gidilmesini öngören anlaşmayı onayladı.

Katar yönetimi, İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalara verilecek insani aranın ne zaman başlayacağının 24 saat içinde duyurulacağını açıkladı.

Save The Children Filistin Direktörü Jason Lee, "Rehinelerin serbest bırakılması memnuniyet verici bir ilk adım ancak alıkonulan tüm çocukların serbest bırakılması gerekiyor. Gazze'deki çocuklar ciddi risk altında. Güvenlik ve yardım hakkı tüm çocuklar için yerine getirilmeli. Artık kalıcı bir ateşkese ihtiyacımız var" diyor.

İsrail devlet televizyonu ise ateşkes anlaşmasının ordunun Gazze'nin güneyine saldırı hazırlığı için kabul ettiğini belirtiyor.

Sonuçta Gazze'deki insanlık dramı sürüyor ve sürmeye devam edecek gibi görünüyor. 

Zira savaşın yarattığı etkiler çok büyük. 

Bölgede sağlık sistemi neredeyse çökmüş halde.

Yıkım öncesinde zaten abluka altında olan Gazze'de ortaya çıkan manzaradan en çok etkilenen çocuklar.

Son verilere göre İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısı 5 bin 600'ü çocuk, 3 bin 550'si kadın olmak üzere 13 bin 300'e ulaşmış durumda. 

Birleşmiş Milletler (BM), tarihinin en büyük kayıplarını Gazze'deki savaşta verdi, son veriler 104 BM çalışanının hayatını kaybettiğini ortaya koyuyor.

Yerinden edilenlerin sayısı rekor düzeyde.

19 Kasım itibarıyla kuzeyi dahil olmak üzere Gazze Şeridi'nin 5 kentindeki 156 UNRWA tesisinde yaklaşık 930 bin, orta bölgelerde, Han Yunus ve Refah'ta 99 tesiste de 770 bin olmak üzere toplam 1 milyon 700 bin yerinden edilmiş kişinin yaşadığı belirtiliyor.

Gazze'deki sivil toplum örgütleri de savaşı en az halk kadar derinden hissediyor. 

İngiltere merkezli sivil toplum kuruluşu Save The Children 30 ekibiyle sahada ancak hayat onlar için de zor. 

Save The Children'ın Çatışma ve İnsani Yardımlar Direktörü James Denselow ile bölgedeki durumu ve örgütün gözlemlerini konuştum.

Denselow'un söyledikleri net olduğu kadar çarpıcı.

Yaşananların doğal bir felaket olmadığını, insan yapımı bir felaket olduğunu söyleyen Save The Children İnsani Yardımlar yöneticisi "Gazze'deki çocuklar için yaşanan şey aslında her gün gerçekleşen bir depremdir" diyor.

Gazze'ye bugüne kadar girmesi gereken temiz su, yiyecek, barınak gibi hizmetlerin haftalar önce yapılması gerektiğini ancak mevcut koşullar yüzünden ellerinin kollarının bağlı kaldığını söylüyor.

"Gazze'de bildiğimizden daha çok ölüm var"

Gazze'de İsrail bombardımanı altındaki Filistinli çocukların durumu çok açık. Uluslararası hukuk alanında çalışan Filistinli avukat Ahmed Abafu, sadece üç haftada İsrail tarafından öldürülen çocuk sayısının, 2019'dan bu yana dünya çapındaki çatışma bölgelerinde öldürülen çocukların yıllık sayısını aştığını söyledi. Ki; bu aynı zamanda Save The Children'ın da yaptığı bir tespitti. Gazze çocuklar için bir mezarlığa mı dönüştü?

Evet, BM Genel Sekreteri de Gazze'yi bir çocuk mezarlığı olarak adlandırdı. Ne yazık ki; çok sayıda çocuğun öldüğünü, hatta daha fazla sayıda çocuğun ciddi şekilde yaralandığını biliyoruz. Hayatlarını değiştiren yaralanmalar, uzuv kaybı, organ hasarı ve daha fazlasını yaşadıklarını gördük. Daha da fazla çocuk evlerinden zorla çıkarıldı, barınmak için sığınaklarda yaşamak zorunda kaldı, azalan temiz su kaynaklarına bel bağlamak zorunda kaldı. Bu çocuklar için de korkunç bir zaman. Buna ek olarak rehin alınan ve Gazze'de bulunan İsrailli çocuklar da var. Çatışmalarda yaralanma kayıtları, özellikle yoğun çatışmalarda her zaman çok zordur ve sağlık tesislerinin son birkaç haftada yaşadığı hasar nedeniyle öldürülen ve yaralananlarla ilgili Sağlık Bakanlığı'nın verilerinin güncellenemediğini biliyoruz. Ancak verileri tarihsel olarak doğru ve diğer BM ajansları tarafından kullanılan bir kompleksle karşılaştırırsak, bu ortada daha çok ölüm olduğunun göstergesi. Maalesef istatistiklerin güncellenmesindeki duraksama ve enkaz altında sıkışmış olan çocukların yüksek sayısını düşünürsek muhtemelen şu an karşımızdaki ölüm sayısı eksiktir. Bu çatışmanın bedelini Gazze'deki çocukların ne kadar ödediğini tam olarak ancak gerçek anlamıyla bir ateşkes veya bir barış olduğunda öğrenmiş olacağız ve ancak o zaman gerçekten ne olduğunu anlayabileceğiz.

Gazze'de insani yardımın engellenmesi nedeniyle insani bir manipülasyon yaşandığını söylüyorsunuz... 

Evet. Bu kesinlikle söylediğim bir şey. Gazze'ye sadece bir geçişten giren kamyon sayısından bahsediyorsak bu 7 Ekim'den önce günde ortalama 500 idi. Ve bu sayı, neredeyse 50 gün süren bir çatışma süresince birkaç günün ötesine geçmiyor. Buna bir de yoğun savaşın neden olduğu tüm çaresiz ihtiyacı ekleyin...Ve buna ilaveten suyun, yakıtın ve elektriğin kesilmesini ekleyin... Ve buna ek olarak, Gazze'nin bir yardım çalışanı için en tehlikeli yer olması gerçeğini ekleyin. BM, tarihindeki en yüksek personel kayıplarını yaşamıştır. Ve işte benim inandığım şey, işte burada insani gerçeklikle ilgili bazı retorik arasındaki sorun.

"Gazze'de yaşanan çatışma eşsiz, çatışma bittikten sonra da çok iş var"

Gazze Savaşı'nın ardından, saldırılardan sonra Gazzeli çocuklar için tıp personeli tarafından kullanılan bir kısaltma duyduk. WCNSF yani "Ebeveynleri yaşamayan çocuk". Gerçekten de dünya daha önce böylesi bir durumla karşılaşmış mıydı?

Çok üzücü. Ne yazık ki, çocuk perspektifinden söylemek gerekirse, 100 yılı aşkın süredir yüzlerce çatışma bölgesinde çalıştık. Ve bu, ailelerin çatışmalar sonucu hayatını yitirip çocukların en ağır bedeli ödediği ilk kez değil. Bunu Suriye'de gördük. Bunu Yemen'de gördük. Bunu Ukrayna'da gördük. Bunu birçok başka bağlamda gördük. Her çatışmanın eşsiz bir durum olduğu gibi, Gazze'nin de eşsiz bir durumu olduğunu düşünüyorum. Çok, çok küçük bir arazide çok yüksek çocuk  nüfusuna sahip olması, yoğun kentsel çatışma ve çocukların etkili güvenli bölgeleri, güvenlik koridorları veya korunabilecekleri yolları bulma konusundaki tam bilinçsizliği Gazze'yi çocuklar için bu kadar tehlikeli kılan şeydir. New York Times'ın birinci sayfasında bu hikayeyi anlatan bir yazı vardı. Son birkaç hafta içinde küresel bir topluluk olarak gördüğümüz görüntüler, çocukların fiziksel olarak çatışmalara ne kadar savunmasız olduğunu kesinlikle gösterdi, belki de bize göstermeyen şey, çocukların bu çatışma bittiğinde ve tüm çatışmalar sonunda ne düşünecekleri... Çatışmadan önce zaten Gazze'deki çocukların 5'te 4'ünün depresyondan muzdarip olduğunu biliyorduk. Bu çatışma nihayet bittiğinde, yapmamız gereken çok işimiz var.

(AFP)
(AFP)

"Gazze'de çocuklar orantısız bir şiddetle karşı karşıya"

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü'nde karşımızdaki tablo en az 5 bin çocuğun şimdiye kadar Gazze'de öldürüldüğüydü. Elbette bu sadece bildiğimiz sayılar. Bugünlerde dünya düzeni ve uluslararası kuruluşlar ciddi şekilde sorgulanıyor. Bu temelde, size iki soru sormak istiyorum. Birincisi, deneyimlerinize göre daha önce böyle bir durumu gözlemlediniz mi? Ve ikincisi, uluslararası kuruluşların çöktüğü bir dönemde, sizin gibi sivil toplum örgütlerine nasıl bir sorumluluk düşüyor?

Bu önemli ve çok zor bir soru, çünkü birkaç yönü var. Açıkçası her çatışma eşsizdir. Bu sanırım sadece çatışmanın yoğunluğu ve çocukların bunu nasıl deneyimlediği ve ondan nasıl zarar gördüğü değil, aynı zamanda dünyanın gözleri önünde olduğu gerçeğidir; kapsama alanı 7 gün 24 saat... Sanırım bu çatışmadan diğer çatışmalardan belki daha fazla şey görüyoruz. Sudan, Kongo, Orta Afrika Cumhuriyeti ve diğerleri aklıma geliyor. Bu nedenle neler olup bittiğinin çok farkındayız ki bu, genellikle uluslararası eylemin bir katalizörüdür. Geçen hafta durumu ele alan ilk BM Güvenlik Konseyi kararı vardı. Bu, çocukların karşılaştığı orantısız etkiye dikkat çeken bir karardı. Geçen hafta, "Gazze Şehri'ndeki bir hastanede doğan ve hayatta kalıp kuzeyden güneye zorla sürülen 39 prematüre bebeğin kaderi, uluslararası topluluğun çocukları koruma yeteneğinin bir lityum testi olacaktır" demiştim. Ne yazık ki; bu çocuklardan birkaçı öldü. Bu kadar derin karanlıkta bazı umutlu haberler ise bu çocuklardan 28'inin Mısır'a, Refah aracılığıyla güvenli bir şekilde tahliye ediliyor olması. Bu çok ince bir çizgi. Ancak umutla hayatta kalacak bu 28 çocuğun bağlamında, hala kritik tehlikedeki Gazze'deki bir milyon çocuk var.

James Denselow (Save The Children)
James Denselow (Save The Children)

Çocukların özellikle Şifa Hastanesi yakınlarında, Cebaliye'de saldırıya uğrayan BM okulu civarlarıda, genel olarak bölgede neler yaşandığına tanıklık eden Save The Children gönüllüleri var mı?

Buralardan doğrudan raporlarımız yok. Gazze'de yaklaşık 30 ekibimiz var ve neredeyse hepsi kuzeyden güneye zorla sürüldü. Hareket halinde veya geçici barınaklarda ya da kendi çocuklarını korumaya odaklanmış durumdalar. Ki; bu Gazze'de ihtiyaç duyulan yardımı teslim etmenin operasyonel olarak ne kadar imkansız olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. İşte bu yüzden, bize tam olarak bunu yapma imkanı tanıyabilecek etkili bir insani ateşkes için acil bir baskı ve acil bir ihtiyaç var. Ancak hissiyatım şu; tıpkı önceki Gazze krizinde olduğu gibi, tesislerin yönetiminde neler olduğuna dair gerçekten odaklanmak için bağımsız mekanizmalara acil bir ihtiyaç olacak. Elbette onlara çocukların seslerinin bu süreçlerde unutulmaması için odaklanmalarını ve sağlamalarını sağlamak için baskı yapacağız.

"Gazze'de yaşananlar karşısında kelimeler bile anlamsız"

Gazze'deki durum önümüzdeki aylarda yaklaşık 15 bin bebeğin yaşam hakkını yok edebilir. Benzer bir uyarı daha önce Birleşmiş Milletler tarafından da yapılmıştı. İnsanlık krizinin katliama dönüştüğünü söylemek mümkün mü yoksa daha mı ötesi yaşanıyor?

Evet, Gazze'deki insani durumun ne kadar korkunç olduğuna, adalete uygun bir şekilde ifade etmenin kelimelerini kaybettiğimizi düşünüyorum. Üzerine konuştuğumuz tüm faktörlerin ötesinde bir de kış geliyor. Son günlerdeki yoğun yağış, özellikle Gazze'nin güneyindeki çadır konaklamalarında yaşayan Filistinliler için hayatı daha da zorlaştırıyor. Diğer önemli bir nokta da bebeklerin bu krize doğduğu ve çocukların, çatışma ile ilgisi olmayan diğer durumlar için düzenli sağlık bakımına ihtiyaç duyan çocukların -örneğin diyaliz veya kanser tedavisi gibi- tedavi ihtimalinin bu olaylar yüzünden durmuş durumda olması. Bu nedenle, çocukların günlük ihtiyaçları, anlaşılır bir şekilde, bir insani durumun ve diğer hiçbir şeyin olmadığı gibi, kriz ihtiyaçlarına odaklandığımızda unutuluyor. Bu yüzden gerçekten ne kadar kötü olduğunu anlamak için dilin ve kullanılacak kelimelerin bile eksik olduğuna inanıyorum.

(Arab News)
(Arab News)

"Hastaneler askeri üs olamaz, silahlı aktörler burada çalışanları koruma sorumluluğundan vazgeçemez"

İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri sıkça Hamas'ın hastaneleri kalkan olarak kullandığını iddia ediyorlar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Elbette hastaneleri askeri bölgeler olarak kullanmak uluslararası insancıl hukuka aykırıdır ve tabii ki, eğer bu gerçekleşirse, hastanenin korunan statüsü etkilenir. Ancak bu, silahlı aktörlerin sivilleri ve bu tesislerde çalışan sağlık çalışanlarını koruma sorumluluğundan tümüyle feragat etmeleri anlamına gelmemeli. Bu nedenle, bir tarafın iddiasının doğru olup olmadığını ya da diğer tarafın iddiasının doğru olup olmadığını bilmiyoruz. Bu bizim görevimiz değil. Görevimiz, çatışmanın ve tesislerin yönetiminin çocuklar üzerindeki etkilerini vurgulamak; çünkü çocuklar en ağır bedeli ödüyor. Ve bu kesinlikle üzerinde anlaşabileceğimiz bir eylem için bir çağrı olmalı.

Independent Türkçe 



Suriye'nin kuzeydoğusunda Esed ve DEAŞ kalıntılarına yönelik operasyonda 79 militan gözaltına alındı

Suriye'nin doğusunu istikrarsızlaştırmaya yönelik suçlara karıştığından şüphelenilen militanlar (Şarku’l Avsat)
Suriye'nin doğusunu istikrarsızlaştırmaya yönelik suçlara karıştığından şüphelenilen militanlar (Şarku’l Avsat)
TT

Suriye'nin kuzeydoğusunda Esed ve DEAŞ kalıntılarına yönelik operasyonda 79 militan gözaltına alındı

Suriye'nin doğusunu istikrarsızlaştırmaya yönelik suçlara karıştığından şüphelenilen militanlar (Şarku’l Avsat)
Suriye'nin doğusunu istikrarsızlaştırmaya yönelik suçlara karıştığından şüphelenilen militanlar (Şarku’l Avsat)

Yeni Suriye Askeri Operasyonlar Komutanlığı'na bağlı İç Güvenlik Güçleri ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Deyrizor kırsalının farklı bölgelerinde devrik rejim üyelerini ve terör örgütü DEAŞ'a sadık milisleri gözaltına almak için operasyonlarını yoğunlaştırdı ve dün hesaplarında yayınladıkları bir açıklamada, Suriyelilere karşı zulüm işlediğinden şüphelenilenlere karşı demir yumruk ile saldıracakları sözünü verdi. Söz konusu açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Ulusal kazanımlarımızı korumak ve herkes için barış ve güvenlik ortamını sağlamak için hiçbir çabadan kaçınmayacağız. Barış ve güvenliğe yönelik her türlü tehdide şiddetli bir karşılık verilecek.”

SDG, Suriye'nin kuzeydoğusunda eski rejim kalıntılarını ve DEAŞ hücrelerini avlama kampanyasının bir parçası olarak, Suriye'nin doğusunda güvenliği istikrarsızlaştırmak ve kaosu yaymak için işlenen suçlara karıştığından şüphelenilen 79 kişiyi gözaltına aldı.

Ocak ayı ortasında Uluslararası Koalisyon güçlerinin hava desteğiyle başlayan operasyon, Deyrizor kırsalının farklı bölgelerinde eski askeri personel ve silahlı unsurların gözaltına alınmasıyla sonuçlandı. Operasyonun hedefi vilayetin kuzey ve doğu kırsalında Irak sınırına kadar olan bölgede saklanan rejim kalıntıları ve DEAŞ unsurlarını ortadan kaldırmaktı.

<zxscdfgthy
Yeni Suriye Askeri Operasyonlar Komutanlığı'na bağlı İç Güvenlik Güçleri, Deyrizor kentindeki el-Cura ve Tab el-Cura mahallelerinde büyük miktarda silaha el koydu. (İç Güvenlik Güçleri)

Silah ve mühimmata el konuldu

Washington liderliğindeki Uluslararası Koalisyon tarafından desteklenen güçler, Suriye'nin doğusundaki Deyrizor vilayeti kırsalında ‘rejim kalıntıları ve DEAŞ milislerinin tutuklandığını’ ve büyük miktarda silah ve mühimmat ele geçirildiğini duyurdu. SDG Medya Merkezi Direktörü Ferhad Şami, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, güçlerinin ‘Ebu Hamam, Granic ve el-Kasra kasabalarında halkı terörize etmeye ve yolları kapatmaya çalışan eski rejim unsurlarının yanı sıra halka karşı suç operasyonları gerçekleştiren DEAŞ hücrelerini’ takip ettiğini söyledi.

SDG, eski Baas rejimi kalıntıları ve DEAŞ hücrelerini Deyrizor vilayetinin doğusundaki Ziban, et-Tayane, Granic, el-Hişam ve el-Kesrat beldelerinde sabotaj eylemleri gerçekleştirmekle suçluyor. Açıklamaya göre bu kişiler kaos, istikrarsızlık yaymak ve yaşam çarkını bozmak amacıyla ana yolları kapattı ve bu bölgelerdeki Özerk Yönetim’in güvenlik karargahları ile hizmet kurumlarına saldırdı.

Şami, İç Güvenlik Güçleri ve Deyrizor Askeri Konseyi güçlerinin geniş çaplı bir güvenlik kampanyası başlattığını ve bölgede güvenlik ve istikrarı yeniden sağlamak için çabaladıklarını söyledi. Şami, Deyrizor'un güvenlik ve istikrarının ‘kırmızı çizgi olduğunu ve kimsenin buna zarar veremeyeceğini ve bu girişimlere müsamaha göstermeyeceklerini’ vurguladı.

frgthy
ABD askerleri, Deyrizor kırsalında eski rejim kalıntıları ve DEAŞ hücrelerine yönelik operasyona eşlik etti. (Şarku’l Avsat)

Şami operasyonun, savaş uçaklarıyla hava desteği veren ve lojistik ve askeri destek sağlayan Uluslararası Koalisyon güçleriyle iş birliği ve koordinasyon içinde yürütüldüğünü ifade etti.

Operasyonun gerçekleştiği Granic kasabası sakinlerinden 33 yaşındaki Abdurrahim eş-Şayeb, silahların yaygın olduğunu, bunun da bölge sakinleri arasında korku yarattığını söyledi. Eş-Şayeb, Şarku’l Avsat’a gönderdiği bir WhatsApp sesli mesajında şu ifadeleri kullandı: “Bugünkü gerçek, Esed rejimi ve İran'ın milislerinin kalıntılarının artık bir halk tabanına sahip olmadığını söylüyor. Bu da silah taşıyanların gözaltına alınması ve yargılanması gerektiği ve silahların devlet ve yönetimle sınırlandırılması gerektiği anlamına geliyor.”

hyjukı
Yeni Suriye Askeri Operasyonlar Komutanlığı'na bağlı İç Güvenlik Güçleri, Deyrizor kentindeki el-Cura ve Tab el-Cura mahallelerinde büyük miktarda silaha el koydu. (İç Güvenlik Güçleri)

SDG'ye yönelik suçlamalar

Ancak yerel sayfalar ve haber ağları SDG'yi Uluslararası Koalisyon’un hava desteğiyle güvenlik operasyonları yürütmekle suçladı. Hecin Şehri Medya Merkezi sayfası SDG'nin ‘sıkı bir sokağa çıkma yasağı eşliğinde Deyrizor kırsalında sivillere yönelik keyfi baskınlar ve gözaltılar gerçekleştirdiğini’ söylerken, Yukarı Mezopotamya Haberleri sayfası SDG'yi kontrolü altındaki bölgelerde geniş çaplı gözaltı operasyonları yürütmekle suçladı, ancak daha fazla ayrıntı veya gözaltına alınanların isimlerini vermedi. Paylaşıma göre gözaltılar, son iki gün içinde Granic, Ruveyşed, Ebu’n-Nitel, Muheymide ve Ebu Hamam kasabalarında yoğunlaştı.

dfgrthy

İç Güvenlik Güçleri Operasyon Odası Komutanı Tuğgeneral Ali el-Hasan, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, operasyonun 15 gün önce başladığını ve halen devam ettiğini söyledi. “Operasyon, eski Suriye rejiminin kalıntılarını ve destekçilerini takip etmeyi ve ayaklanmalar ve çekişmeler çıkararak ve masum insanları öldürerek bölgenin güvenliğini ve istikrarını bozmaya çalışan DEAŞ terörist hücrelerini ortadan kaldırmayı amaçlıyordu” diyen el-Hasan, operasyonun güvenliği bozmaya karışan 79 unsurun gözaltına alınmasıyla sonuçlandığını belirtti. El-Hasan ayrıca, “Büyük miktarda silah ve mühimmat ele geçirdik’ dedi.

Suriye savaşının başladığı 2011 yılından bu yana askerî açıdan yerel ve uluslararası taraflar arasında bölünmüş olan Deyrizor vilayeti, aşiretlerin çoğunlukta olduğu ve Suriye'nin petrol yataklarının çoğuna ev sahipliği yapan bir bölge. Kürt ve Arap gruplardan oluşan bir koalisyon olan SDG, Fırat Nehri'nin doğu yakasını kontrol ediyor. Eş-Şera liderliğindeki yeni geçiş hükümetine bağlı Askeri Operasyonlar Dairesi güçleri batı yakasını kontrol ederken, ABD öncülüğündeki DEAŞ karşıtı Uluslararası Koalisyon da vilayetin doğu kesiminde yer alıyor. DEAŞ hücreleri aynı bölgede halen çok aktif ve hem ABD hem de SDG güçlerini hedef alıyor.