50 günlük savaş... Gözden geçirilmesi gereken konular

Siviller, her iki tarafın da mağduru. Uyarılar erken yapıldı ve Hamas, sinyali aldı.

İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’a düzenlediği saldırının ardından Filistinliler kaçıyor (AFP)
İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’a düzenlediği saldırının ardından Filistinliler kaçıyor (AFP)
TT

50 günlük savaş... Gözden geçirilmesi gereken konular

İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’a düzenlediği saldırının ardından Filistinliler kaçıyor (AFP)
İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’a düzenlediği saldırının ardından Filistinliler kaçıyor (AFP)

İsrail’de kim ‘Gazze’deki savaş 7 Ekim’den önce başladı’ demeye kalkarsa hapse girebilir. Burada çılgınlık had safhada. “Savaş, DEAŞÇI (Hamas) hareketin masum İsrailli sivillere karşı gerçekleştirdiği katliamla başladı” şeklindeki resmi anlatıdan sapanların vay haline. İsrail’in Gazze’de yaptığı, İsrail vatandaşlarına verilen zararın boyutuna bir tepkidir.

İsraillilerin büyük çoğunluğu resmi hikâyeyi tekrarlıyor ve Gazze’de kendileri adına neler yapıldığını bilmiyor. Çünkü İbrani medyası, Gazze halkının savaştaki fotoğraflarını yayınlamama yaklaşımı sergiledi. Yabancı medyayı izlemeye cesaret edenler iki gruba ayrılıyor: Kaşlarını çatanlar ve sessiz kalanlar. Bazıları seviniyor ve Gazze’nin ve halkının tamamen yok olmasını diliyor. Arap ve Filistin kanallarını izleme ve olup biteni görme imkânı bulan İsrail’in Arap vatandaşları ise acılarını dile getirmeleri halinde gözaltına alınıyor.

Hatta Yahudi eğitimci Dr. Meir Brokhin (61 yaşında), adamlarının sivillere yönelik saldırıları nedeniyle Hamas hareketine saldırdı ve bunları acımasız ve şok edici olarak nitelendirdi. Ancak İsrail’in tepkisine itiraz ettiğinde ise ‘ihanete kesin niyet gösterdiği’ ve ‘halkın güvenliğini sarsacak davranışta bulunduğu’ gerekçesiyle kendisini dört gün gözaltında buldu.

Dr. Meir Brokhin işinden kovuldu ve sosyal ağlarda kışkırtma kampanyasına maruz kalıyor ama yoluna devam ediyor. Cesaretle, “Zulme uğrayan ilk kişi ben değilim, tutuklanan son kişi de olmayacağım” diyor.

Dr. Brokhin, sözlerinin devamında “İsrail kamuoyu, Gazze ve Batı Şeria’da kendisi adına ne yapacağını bilmiyor. Lübnan bataklığında boğulduğumuz gibi Gazze bataklığında da boğulacağız” ifadelerini kullanarak, “7 Ekim’de Hamas tarafından gerçekleşen insani bir felaketle, şu anda Gazze’de yaptıklarımızla da ahlaki bir felaketle karşı karşıya kaldık” diyor.

Peki, bu savaşın niteliği nedir? Gerçek faydası nedir? 7 Ekim 2023’te başladığı doğru mu? Ülkeyi ve halkını bunun devamının tehlikelerinden kurtaracak bir yer var mı? Bu savaşın aylarca veya daha uzun süre devam etmesini isteyen var mı? İsrail Başbakanı’nın Hamas’ı güçlendirmek için çalıştığı ve hareketin artık bu iyiliğe karşılık verdiği doğru mu?

Acilen bir inceleme ve yeniden hesaplama sürecinin başlatılması ve harflere noktalar konulması gerekiyor.

Bir dönüm noktası

7 Ekim’in İsrail- Filistin çatışması tarihinde bir dönüm noktası olduğuna şüphe yok. Hamas hareketinin askeri kolu olan Kassam Tugayları’na bağlı Kassam Elit Kuvvetleri’nden bir grup, İsrail’in güneybatısına sürpriz bir saldırı başlattı. Uzun saatler boyunca 11 askeri kışla ve 22 sivil kasabanın kontrolünü ele geçirdiler. 320’si asker olmak üzere çoğu sivil bin 200 İsrailliyi öldürdüler ve çoğunluğu sivil olan 240 kişiyi esir aldılar.

Bunu, askerî açıdan başarılı kabul edilen bir saldırıyla gerçekleştirdiler. Muhteşem bir istihbarat kamuflaj operasyonuyla bu saldırıya iyi hazırlandıkları ortaya çıktı. Askerleri kaçırdılar, girdikleri komuta merkezinde askeri belgelere el koydular ve hızla Gazze Şeridi’ne döndüler. Ancak yerlerine El-Kassam Tugayları’ndan başka güçler geldi.

Bu saldırı İsrail ordusuna ve istihbaratına çok ağır bir darbe indirmiş, gururunu kırmış ve kibrini yerle bir etmiştir. Savaş tarihinin en büyük askeri başarıları arasında yer alabilirdi ama buna ciddi bir ahlaki sorun da eşlik ediyordu. Pek çok saldırgan, sivillere karşı insanlık dışı ve ahlak dışı uygulamalar gerçekleştirdi. Bir evin sığınma odasındaki aileleri bütünüyle öldürdüler, bazılarını yaktılar, çocukları, kadınları, yaşlıları, engellileri esir aldılar, içlerinden biri bir askeri öldürdü ve kafasını kesti. Hatta mutfakta çalışan, örtülü Müslüman bir Arap kadınla tartıştıklarında kadın onlara “Bu size haramdır, İslam bu davranışları kabul etmez” dediğinde kadını öldürdüler. Ayrıca Nasıra bölgesinden bir Arap hemşireyi de öldürdüler. Çünkü yaralılardan birine ambulans sağladı.

Bu uygulamalar, İsrail kamuoyunu ezici bir çoğunlukla onlara karşı harekete geçirdi ve Holokost’tan sağ kurtulan Yahudilerin eski korkunç sahneleri hatırlamasına neden oldu. Ayrıntıların dünyaya yayılması, Batı kamuoyunu Hamas’a karşı harekete geçirdi. Bu nedenle Batılı hükümetler, İsrail hükümetinin ve halkının yanında yer aldı ve uluslararası savaş hukukunu koruyarak, Hamas’a karşı askeri müdahale yetkisi verdi.

İsrail hükümeti bu desteği, istediğini yapmak için bir yeşil ışık olarak değerlendirdi. Yanıt, resmi olarak savaş ilan ederek ve üst düzey bir hedef belirleyerek geldi: ‘Hamas’ı ve onun yönetme ve savaşma yeteneğini yok etmek.’ Ama bu savaş, aslında Hamas ile değil, Gazze halkıyla savaştı. Gazze Şeridi’nin kuzeyini ve güneyinin bir kısmını yok etti. Yaklaşık 14 bin kişinin ölümüne, 30 bin kişinin yaralanmasına, evlerin üçte birinden fazlasının yıkılmasına neden oldu. Hastaneler bombalandı ve hastalar tahliye edildi. Doktorlar, hemşireler tutuklandı veya öldürüldü, yüzbinlerce kişi kuzeyden güneye sürüldü, sivillerin sığındığı onlarca okul bombalandı, savunmasız insanların su, ilaç ve yiyecekleri kesildi.

Bedelini her iki taraftaki siviller ödedi

İsrail askeri operasyonlarının başlamasıyla birlikte Lübnan Hizbullah’ı da bu savaşa katıldı ve giderek artan bir bombardıman ve füze saldırılarına girişti. Ancak her iki taraf da bu savaşın belirli bir tavanı olduğu ve her iki tarafın da bunu genişletmeye niyeti olmadığı mesajını vermeye istekliydi.

Hamas’ın saldırı planlarına ve İsrail’in karşı saldırısına yakından bakan herkes, bunun ‘her iki tarafın da planladığı bir savaş’ olduğunu anlıyor. Her ikisinin de bir saldırı hazırladıklarını doğrulayan kamuya açık beyanları vardı. Ancak sonuç ‘şaşırtıcı’ oldu. Hamas, yüksek kabiliyetleri ve sivillere zarar verme tehlikesini göz ardı etmesi karşısında şaşkınlık yarattı, bu da uluslararası sempati ve hayranlığı kaybetmesine neden oldu. İsrail ise kaslarının gücü, tepkisinin kırılganlığı ve sivillere karşı yürüttüğü savaşın vahşeti karşısında şaşkınlığa neden oldu. Dolayısıyla her iki taraftaki siviller çok ağır bedeller ödedi ve ödemeye de devam ediyor.

Dolayısıyla savaş 7 Ekim’den çok önce başladı ve 50 günden çok daha uzun süre devam edebilir.

7 Ekim öncesi

Sorunun köklerini bulmak için kullanılabilecek birçok başlangıç ​​vardır. Hamas’ın İsrail’e saldırısını yönetmek için gönderdiği birimle başlayalım; Elitler. Bu, 2000 yılındaki ikinci intifadadan bu yana Hamas’ta (ve sadece Gazze’de değil) inşa edilen bir birliktir. İki şeyle ayırt ediliyordu; oluşumu ve hedefleri. İsrail deniz komando birimi ‘Şayetet 13’ modelinde inşa edilmişti ve amacı savaşı düşman topraklarına aktarmak ve onun saflarının arkasında çalışmaktı.

Birim, sıkı bir eleme yoluyla teker teker seçilen genç erkeklerden, derin dini bağlılıkla karakterize edilen ve şiddetli dövüşlere hazır olan, yüksek fiziksel ve psikolojik beceri ve yeteneklere sahip, gizliliği koruyan genç erkeklerden oluşan grupları içeriyor. Daha çok yaslı Filistinli ailelerin, yetimlerin veya babası, annesi ya da başka bir yakını öldürülen ya da evi İsrail güçleri tarafından yıkılan ailelerin soyundan gelenler tercih edildi. Bu mücadelenin milli ve dini bir görev olduğuna ve şehit olmaktan korkmadıklarına inandırılarak yetiştirildiler.

İsrailli yerleşimcilerin 2005 yılında Gazze'deki kibbutz Kfar Darom’dan tahliyesi sırasında çıkan isyan (Vikipedia)
İsrailli yerleşimcilerin 2005 yılında Gazze'deki kibbutz Kfar Darom’dan tahliyesi sırasında çıkan isyan (Vikipedia)

İsrail’in askeri gücünden korkmadan saldırma hedefinin yanı sıra, çok sayıda mahkûmun serbest bırakılmasını da amaçladılar. Bu nedenle İsrail’in genel olarak Filistinlilere, Kudüs’e, Mescid-i Aksa’ya ve hapishanelerdeki mahkumlara yönelik her uygulaması ve Yahudi yerleşimcilerin Batı Şeria’daki Filistinlilere yönelik her saldırgan faaliyeti, Elit Kuvvetler için ahlaki bir besin ve onların nefret ve kötülükleri için zengin bir yakıt kaynağı oluşturuyordu.

Bu kuvvetlere özel askeri ve güvenlik eğitimi verildi. Bunlardan bir kısmı dost ülkelerde, bir kısmı da Gazze Şeridi’nde, İsrail istihbaratının gözü önünde gerçekleşti. İsrail’in 2005 yılında Gazze Şeridi’nden çekilmesinin ardından, Gazze Şeridi’nde Hamas hareketinin önderlik ettiği darbe sonrasında bu güçlere olan ilgi arttı.

O dönemdeki geri çekilme yöntemi, İsrail’in kazanımlar ve zaferler elde etme becerisine olan güveninin güçlenmesine büyük katkı sağladı. Geri çekilme, İsrail tarihinin en büyük savaş generallerinden biri olarak kabul edilen Başbakan Ariel Şaron tarafından yönetildi. Geri çekilme şaşırtıcı derecede kibirli bir şekilde, tek taraflı olarak, herhangi bir anlaşmaya varılmadan ve Filistin’in meşru liderliğine bakılmaksızın gerçekleştirildi.

Şaron, bir Filistin devletine yol açacak barış sürecinin gereklerinden kaçınmak istiyordu ve geri çekilmeyi, İsrail’in stratejik ve güvenlik hedefleri doğrultusunda uygulayacağı bir ‘İsrail çıkarı’ olarak sunmaya çalışıyordu. Gazze Şeridi’ndeki yerleşim yerlerini (21 yerleşim yeri) ve yerleşimcileri (8 bin kişi) tahliye etmesine rağmen bu karşılıksız bir geri çekilmeydi. Genel olarak Filistinliler ve özel olarak Hamas, bunu zayıflığın kanıtı olarak gördüler.

Ondan sonra Filistinlilerle gerçek bir barış arzusunu ifade eden ve Filistin liderliği ile bir devletin liderliği olarak ilgilenen Ehud Olmert geldi. Ancak kendisini, ilk önce savaş arenasında buldu. İkinci Lübnan Savaşı ve ardından Gazze Şeridi’nde bir savaş daha yaşandı. Daha sonra Netanyahu geldi ve 2009 yılında iki devletli çözüme bağlılığını ilan ederek iktidara gelmesine rağmen, iki devletli çözümün iptali için elinden gelen her şeyi yaptı.

Hamas savaşçıları Devlet Başkanı Abbas'ın Gazze’deki ofisinde, Haziran 2007 (Reuters)
Hamas savaşçıları Devlet Başkanı Abbas'ın Gazze’deki ofisinde, Haziran 2007 (Reuters)

Hamas, Gazze Şeridi’ne darbesini gerçekleştirmişti. Fetih hareketinin liderlerinden 160 kişiyi, onlarcasını yüksek binaların çatılarından atıp öldürerek, uzlaşmaya yer bırakmayan uygulamalara girişti. Netanyahu bundan yararlandı ve bölünmenin, Filistin devletinin kurulmasını engellemenin yolu olduğu inancıyla bölünmeyi derinleştirmeye başladı.

Likud Partisi’ndeki yoldaşlarının ‘Katar fonlarının Hamas hükümetine girmesine izin verilmesine’ itiraz etmesi karşısında bloğun 19 Mart 2019’daki parlamento oturumunda yoldaşlarına, Hamas’a para verilmesine karşı çıkanların iki devletli çözüme hizmet ettiğini ve bir Filistin devletinin kurulmasına katkıda bulunduğunu söyledi. Bu nedenle Filistin Yönetimi’ni başkan Mahmud Abbas’la birlikte zayıflatma kampanyası başlattığında Hamas’ı yalnızca bir ortak değil, aynı zamanda büyük bir yararlanıcı olarak gördü.

25 Şubat’ta Cenin kampında Kassam’ın da aralarında bulunduğu Filistin tugaylarının bir geçit töreni (AFP)
25 Şubat’ta Cenin kampında Kassam’ın da aralarında bulunduğu Filistin tugaylarının bir geçit töreni (AFP)

Hamas ise İsrail’in kendisine açıkça stratejik bir müttefik olmadığını, ancak fırsat bulduğunda onu tasfiye edeceğini söyleyen konuşmasını dikkatle dinliyordu. Böylece hazırlanmaya başladı. İsrail, Gazze Şeridi’nde İslami Cihad’a karşı üç askerî harekât başlattığında Hamas kenara çekildi ve müdahale etmedi. İsrail, bir yandan Batı Şeria’daki işgali devam ettirecek, diğer yandan Gazze’ye saldıracak bir politika yürütmeye başladı. Netanyahu, yılın başında tamamen sağcı bir hükümet kurduğunda, yeni siyasi çizginin ‘Filistin meselesini tasfiye etmek’ olduğu konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmadı.

Davayı sonlandırma planı

Bakan Bezalel Smotrich’in 2017 yılında yayınladığı çözüm planına göre plan, Batı Şeria’daki yönetişim kaosunu Filistin Yönetimi’nin yıkılmasına yol açacak önlemlerle birlikte yaymak, ardından Filistin Ulusal Hareketi’ni ve tüm örgütlerinin tasfiyesini sağlamak ve ardından da Filistinlilerin Ürdün’e sınır dışı edilme sürecinin başlatılması idi.

Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset’teki oturumda Başbakan Binyamin Netanyahu ile görüştü (Reuters)
Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Knesset’teki oturumda Başbakan Binyamin Netanyahu ile görüştü (Reuters)

Bu, İsrail hükümetinin resmi bir planı değildi. Ancak Smotrich ve ortağı İç Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir, bunu uygulamak için hükümetteki nüfuzlarını kullanma isteklerini açıkça belli ettiler. Netanyahu onlara bu yönde hareket edecek iki etkili bakanlık verdi. Smotrich, Maliye Bakanı ve Savunma Bakanlığı’nda yerleşimlerden sorumlu ve Filistin işlerinin sivil idaresinden sorumlu İkinci Bakan olarak atandı. Ben Gvir ise hapishanelerde Filistinli tutuklulara karşı aşağılama ve taciz kampanyası yürütmeye başlarken, Batı Şeria’daki Filistinlilere ve hatta İsrail’deki Filistinli vatandaşlara (1948 Filistinlileri) karşı faaliyet gösteren silahlı yerleşimci milisleri kurdu. Hükümetin kuruluşunun başından itibaren, hükümet programına Gazze Şeridi’ndeki Hamas yönetiminin tasfiye edilmesini öngören bir madde eklediler.

Hamas liderliğine karşı kampanyalar

Hamas, bu konuyu ciddiyetle karşıladı. Hükümet, Batı Şeria’da saha komutanlarına yönelik tutuklama kampanyaları başlatmıştı. İsrail’deki aşırı sağcı yerleşimcilerin Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılarındaki artışa, yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik çifte saldırıları eşlik etti. Bu saldırılar, binlerce kişinin topraklarından ve evlerinden sürülmesi anlamına geliyordu. Ayrıca hapishanelerdeki Filistinli mahkumlara yönelik benzeri görülmemiş bir taciz kampanyası başlatıldı.

Filistinliler, geçen Haziran ayında Batı Şeria’da onlarca yerleşimcinin yol açtığı isyanların ardından oluşan hasarı inceliyor (DPA)
Filistinliler, geçen Haziran ayında Batı Şeria’da onlarca yerleşimcinin yol açtığı isyanların ardından oluşan hasarı inceliyor (DPA)

Ancak daha da önemlisi Hamas, İsrail haritasını okudu ve hükümetin iktidar sistemini devirmeye yönelik bir plan önermesinin ardından orada patlak veren yoğun çatışmanın, saldırıyı gerçekleştirme fırsatı olduğunu anladı.

Bu konuda yalnız değildi. Çünkü bu plan, İsraillilere demokratik devletlerini kaybettiklerini hissettirdi ve böylece İsraillilerin çoğunluğunu bu planın arkasında harekete geçiren kapsamlı bir halk ayaklanması başlattılar. Bütün Batı dünyası, bu çatışmadan dolayı İsrail hakkında endişelenmiş, İsrail’e elçi ve danışmanlar göndermeye başlamıştı. ABD Başkanı Netanyahu’yu Beyaz Saray’da kabul etmeyi reddetti. İsrail’deki derin devlet ise var gücüyle harekete geçmişti.  İsrail toplumunda orduya ve güvenlik hizmetlerinin geri kalanına sızan bir çatlak oluştu. İsrailliler hükümeti uyarmaya başladı ama hükümet umursamadı. İstihbarat liderleri bunun İran’ı ve milislerini savaş başlatmaya teşvik edeceği konusunda uyardı, ancak bu dikkate alınmadı.

Erken uyarılar

Netanyahu’nun umursamadığını gören istihbarat servisleri, uyarılarını gazetelere sızdırmaya başladı. Ağustos ayında "İsrail Savunması" web sitesinde ‘Hamas Elitleri birimi tarafından İsrail’e organize bir saldırı başlatmak için eğitimler verildiğini’ ortaya koyan bir rapor yayınlandı.

Haaretz gazetesinin haberine göre Gazze’yi gözetleyen kadın askerler, bu tür tatbikatları defalarca gözlemleyerek komutanlığa bildirdiler. Komutan da bu tatbikatları küçümsemeyle karşıladı. Bir keresinde komutan bir kadın askeri azarladı ve kendisini rahatsız etmeye devam etmesi halinde onu soruşturmakla tehdit etti.

Tel Aviv’de Netanyahu’ya ve yargıyı hedef alma planına karşıtı gösteri, 2 Eylül (Reuters)
Tel Aviv’de Netanyahu’ya ve yargıyı hedef alma planına karşıtı gösteri, 2 Eylül (Reuters)

Bu kibir, İsrail ordusunun güçlü ve büyük olduğu, başta Hamas olmak üzere herkesin korktuğu ve Arapların ne kadar güçlü olursa olsun İsrail deneyimini yaşamaya cesaret edemeyecekleri olmak üzere iki fikirden kaynaklanıyor. Bu iki hipotez, 7 Ekim’de yıkıldı. İsrail ordusu bunun onun başına geldiğine inanamadı ve yaralı canavar gibi, sınır tanımayan bir güçle ve Filistin hafızasına ikinci bir Nekbe’yi derinden kazıyacak şekilde karşılık vermeye karar verdi.

Bu nedenle ordu, savaş için çok yüksek bir tavan belirledi ve bu tavanın düşürülmesi zor olabilir. Çünkü kendi lehine gerçek bir sonuç kaydedilmeden savaşı uzatıyor.

Bugün İsrail’de savaşın uzamasının Netanyahu’nun işine yarayacağından korkuyorlar, ki o da bunu istiyor. Aradan geçen elli gün, onun için çok kısa bir başlangıç. Ancak İsrailliler, bu uzun savaşın uygulanabilirliğinden ve hedeflerinden şüphe etmeye başladılar.

Konuya ilişkin tartışmalar çerçevesinde, özellikle perşembe günü gerçekleşmesi planlanan esir takası anlaşmasının başlamasının ertelenmesiyle birlikte pek çok soru gündeme geldi ve pek çok söylenti yayıldı. Hamas, bir zamanlar Netanyahu’nun politikasından yararlandıysa bugün de Netanyahu Hamas'tan yararlanıyor.



Sahnaya'da ‘kanlı bir sınav’ verilirken İsrail, Suriye’de ortalığı karıştırıyor

Başkent Şam'da zafer işareti yapan güvenlik güçleri, 29 Nisan 2025 (AFP)
Başkent Şam'da zafer işareti yapan güvenlik güçleri, 29 Nisan 2025 (AFP)
TT

Sahnaya'da ‘kanlı bir sınav’ verilirken İsrail, Suriye’de ortalığı karıştırıyor

Başkent Şam'da zafer işareti yapan güvenlik güçleri, 29 Nisan 2025 (AFP)
Başkent Şam'da zafer işareti yapan güvenlik güçleri, 29 Nisan 2025 (AFP)

Sobhi Frangieh

Suriye’nin başkenti Şam'ın dış mahalleleri, Genel Güvenlik İdaresi ile Ceramana'dan yerel gruplar arasındaki çatışmaların çatışan tarafların iç içe geçtiği Sahnaya'nın dış mahallelerine sıçramasıyla büyük bir gerilime sahne oluyor. Genel Güvenlik İdaresi tarafından temsil edilen Suriye hükümeti ile Deyrizor ve Dera'dan yerel savaşçıların ve sivillerin yanı sıra Dürzilerden oluşan resmi çerçeve dışında kalan yerel gruplar, Sahnaya'daki durumu daha da karmaşık hale getiriyor.

Şam Kırsalı'ndaki çatışma güneyde de yankı buldu. Suveyda vilayetinde hükümete bağlı tüm güçler, yerel güçler ve gruplar arasında gerginlik ve hareketlilik yaşanmaya başladı. Şam-Suveyda otoyoluna bakan bölgedeki yerel bir grup, Eşrefiye Sahnaya'ya doğru ilerleyen Suveydalı silahlı gruplara ait bir askeri konvoyun önünü kesti. Al Majalla’nın kaynaklardan edindiği bilgilere göre bahsi geçen yerel grup, konvoyun önünü kesmek için ne hükümet güçlerinden emir aldı ne de onlarla koordinasyon kurdu.

Genel Güvenlik İdaresi’nin Dera'daki bir askeri komutanı, Suriye hükümetinin, gerginliğin Dera ve Suveyda bölgelerine yayılmasından endişe ederek güneyde harekete geçtiğini ve aynı zamanda anlaşmazlığı çözmek ve kimliği belirsiz bir ses kaydının neden olduğu gerginliğin büyümesini önlemek için Suveyda’daki dini otorite temsilcileri ve bazı grupların temsilcileriyle el ele çalıştığını söyledi.

Öte yandan İsrail, 29 Nisan Salı günü Ceramana bölgesi üzerinde yaptığı uçuşlar ve 30 Nisan Çarşamba günü gerçekleştirdiği hava saldırılarıyla Dürzileri koruduğu mesajını vermeye çalışırken, İsrail'deki Dürzilerin ruhani lideri Muvaffak Tarif aracılığıyla da mesajlar göndermeye devam ediyor. Tarif yaptığı açıklamada, durumun kontrol altında olduğunu ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Suriye'deki durumla ilgili talimatlar verdiğini belirterek “Yakında bir değişiklik olacak” dedi.

Diğer taraftan Lübnan’daki İlerici Sosyalist Partisi, Dürzilerin önde gelen liderlerinden Velid Canbolat'ın Eşrefiye Sahnaya'da ateşkes çabaları kapsamında Suriye hükümeti, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve Ürdün ile temasa geçtiğini duyurdu. Partiden yapılan açıklamaya göre Canbolat, meselelerin ‘devlet mantığı ve Suriye'nin tüm kesimleriyle ülkenin birliği temelinde’ ele alınması gerektiğini vurguladı.

Olay Ceramana'da başladı

Ceramana bölgesindeki gerilim, pazartesi günü Dürzi bir din adamına ait olduğu söylenen ve Hz. Muhammed’e hakaret içeren bir ses kaydının yayınlanmasının ardından başladı. Suriye hükümeti ses kaydının kime ait olduğunu tespit edememiş olsa da Dürzi yetkililer kaydın Dürzilerin düşüncelerini temsil etmediğini ve Suriyeliler arasında fitne yaymayı amaçladığını vurguladı. Ancak bu girişim, salı gecesi Ceramana’da, özellikle de Nesim Mahallesi’ndeki kontrol noktasında çatışmaya dönüşen ve bir kişinin ölümü ve dört kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan olay sonrası tansiyonu düşürmeye yetmedi.

Al Majalla’ya konuşan Ceramana’dan bir kaynak, “Olay, Şam kırsalından gelen ve hükümete bağlı olmayan silahlı kişilerin ses kaydına bir tür cevap olarak havaya ateş açmaya çalışması ve Ceramana'daki silahlı kişilerin de buna ateşle karşılık vermesiyle başladı. Bu olaydan sonra ne olduğunu bilmiyoruz” ifadelerini kullandı.

ıko0p
Dürzilerden silahlı kişiler, Şam'ın dış mahallelerindeki bir kontrol noktasının yakınlarında nöbet tutuyor, 29 Nisan 2025 (AP)

Suriye İçişleri Bakanlığı, Ceramana'ya yapılan saldırının hükümet tarafından gerçekleştirilmediğini ve organize bir saldırı olmadığını söyledi. Bakanlık, ilk etapta yaşananların yerel gruplar tarafından sivil bir protestoyu hedef alan bir saldırı olduğunu da sözlerine ekledi.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre Genel Güvenlik İdaresi’nden bir komutan şunları söyledi:

“Genel Güvenlik İdaresi, Nesim Mahallesi’ndeki yerel gruplar tarafından saldırıya uğradı. Ceramana'daki Genel Güvenlik İdaresi’ne ait kontrol noktalarının neredeyse tamamında Suveyda kökenli savaşçılar konuşlu. Bu yüzden saldırıyı Genel Güvenlik İdaresi’nin başlatmış olması düşünülemez. Suriye devletinin bize çatışmaya girmememiz, durumu kontrol altına almaya çalışmamız ve oradaki durumu karmaşıklaştırabileceği korkusuyla herhangi bir tarafın Ceramana'ya girmesini engellememiz yönündeki talimatları gayet açık.”

Sorunu çözmek için büyük çaba sarf eden Suriye hükümeti ve Dürzi yetkililer, anlaşmazlığı sona erdirmek amacıyla salı günü Ceramana'da bir araya geldiler. Genel Güvenlik İdaresi, çatışmalarda ölenlerin cenazelerini Suriye devletine teslim etti. Cenazeler dün toprağa verildi. Ne yazık ki Ceramana'daki gerginlik 13 kişinin hayatına mal oldu.

Suriye hükümetinin, Suveydalı grupların ve dini otoritelerin anlaşmazlığı çözmek için araya girmesiyle Ceramana'daki çatışmalar şiddetini yitirdi.

Suriye hükümetinin, Suveydalı grupların ve dini otoritelerin anlaşmazlığı çözmek için araya girmesiyle Ceramana'daki çatışmalar şiddetini yitirdi. Al Majalla’da yer alan bir habere göre Suriye hükümeti, Dürzi cemaati, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetim kurumları temsilcileri salı günü Ceramana’da bir araya geldi. Görüşmede ‘ilçede hayatını kaybedenlerin ailelerine haklarının iade edilmesi ve tazminat ödenmesinin sağlanması’ üzerinde mutabık kalındı. Ayrıca saldırıya karışanlardan hesap sorulması ve adalete teslim edilmeleri için çalışılmasının yanında medyada yaşananların açıklığa kavuşturulması ve mezhepsel ve bölgesel hareketliliğin sınırlandırılması taahhüdünde bulunuldu.

Anlaşmadan birkaç saat sonra Suveyda, Deyrizor, Dera ve diğer illerden gelen Suriyelilerin bir arada yaşadığı Eşrefiye Sahnaya beldesinde çatışmalar patlak verdi.

Karmaşık meseleler ve Ceramana'daki gerilimlerin bir uzantısı

Suriye hükümeti tarafından yapılan resmi açıklamaya göre Eşrefiye Sahnaya’daki devlet dışı gruplar salı akşamı Genel Güvenlik İdaresi’ne ait bir kontrol noktasına saldırarak üç polis memurunu yaraladı. Suriye Arap Haber Ajansı SANA’nın Şam'daki bir güvenlik kaynağından aktardığına göre tarım arazilerine yayılan diğer gruplar da yollarda seyir halindeki sivillere ve Genel Güvenlik İdaresi’ne ait araçlara ateş açarak 6 kişinin ölmesine, birçok kişinin de yaralanmasına yol açtı.

Al Majalla’nın kaynaklarına göre Eşrefiye Sahnaya beldesindeki meselenin birçok boyutu var. Bunların başında bölgenin geçtiğimiz yıllarda Deyrizorlu aşiretlere mensup siviller ile Dürziler arasında çok sayıda gerilime ve iki taraf arasında Genel Güvenlik İdaresi’nin son aylarda yatıştırmak için birkaç kez müdahale ettiği gerginliğe sahne olması geliyor.

Al Majalla’ya konuşan Genel Güvenlik İdaresi’nden bir komutan, Eşrefiye Sahnaya'daki durumun Ceramana'dakinden daha karmaşık olduğunu söyledi. Gerginliğin Ceramana'dan Eşrefiye Sahnaya’ya sıçramış gibi görünse de gerçek nedenlerinin tamamen yerel olduğunu ve Ceramana'daki gerginliğin taraflar arasında hesaplaşmak için kullanıldığını belirten komutan, “Edindiğimiz bilgilere göre anlaşmazlık Eşrefiye Sahnayalılar arasında Genel Güvenlik İdaresi’nin herhangi bir müdahalesi olmadan başladı. Genel Güvenlik İdaresi güçleri sabah saatlerinden itibaren durumu kontrol altına almak ve çatışmayla ilgisi olan tüm sivilleri tutuklamak için Eşrefiye Sahnaya’ya intikal ediyor” ifadelerini kullandı.

Eşrefiye Sahnaya’ya giren Genel Güvenlik İdaresi güçleri, olayların arkasında kimlerin olduğunu tespit edemediği saldırılara maruz kaldı. Bu durum, özellikle çatışan tarafların halihazırda silahları olduğundan ve Eşrefiye Sahnaya’da  ikamet ettiklerinden dolayı bölgede yaşanan bir güç çatışmasının sonucu. Genel Güvenlik İdaresi tarafından dün sabah saatlerinde yapılan açıklamada, Eşrefiye Sahnaya'daki çatışmaların Genel Güvenlik İdaresi’nden 16 unsurun ölümüyle sonuçlandığı ve Suriye devletini durumu izlemek ve bilgi toplamak için Şahin Taburları tarafından geliştirilen insansız hava araçlarını (İHA) kullanmak zorunda bıraktığı belirtildi.

Al Majalla’ya konuşan Genel Güvenlik İdaresi’nden komutan, Eşrefiye Sahnaya'daki durumun Ceramana'dakinden daha karmaşık olduğunu söyledi. Gerginliğin Ceramana'dan Eşrefiye Sahnaya’ya sıçramış gibi görünse de gerçek nedenlerinin tamamen yerel olduğunu söyledi.

Suveyda'daki dini yetkililer ve Suriye hükümetinin yoğun çabalarıyla Eşrefiye Sahnaya’daki durum, iç barışa yönelik gelecekteki tüm tehditler ortadan kaldırılana kadar geçici de olsa çözülmeye başladı. Al Majalla, Suriye hükümeti ile Dürzi din adamları arasında dün sabah saatlerinden itibaren Şam'da, Deraya ilçesi yakınlarındaki bir bölgede ve Sahnaya'da birkaç toplantı yapıldığı ve Suveyda’dan gelen heyetin güvenliğinin Genel Güvenlik İdaresi tarafından sağlandığı bilgisine ulaştı.

Al Majalla’nın edindiği bilgilere göre Suriye hükümeti, Dürzi dini otoriteleri ve Suveyda'daki başlıca gruplarla ortak bir talep olarak, çatışmanın daha da yayılmasını ve kıyı bölgelerinde yaşananlara benzer çatışmalara yol açacak bir mezhep sarmalına dönüşmesini istemiyor. Suveyda'daki silah miktarının ve Suveyda ile Bedevi gruplar arasında uzun süredir devam eden gerginliğin farkında olan Şam, bu yüzden meseleyi tırmandırmaktansa barışçıl yollarla çözmenin daha etkili olacağına inanıyor. Zira özellikle İsrail'in doğrudan müdahalesi ve kendisini Dürzilerin koruyucusu olarak göstermeye çalışması, Suveyda'daki bazı güçlerin Suriye hükümetine karşı askeri olarak harekete geçmesi için psikolojik bir destek sağlayabilir.

Al Majalla’ya konuşan Genel Güvenlik İdaresi’nin Dera'daki komutanı, şunları söyledi:

“Suveyda'da Suriye hükümetini destekleyen ve desteklemeyen gruplar var. Bugün nedenleri, sonuçları ve güçleri karmaşık bir çatışmanın başlamasından korkuluyor. Aramızda sadece düşmanımıza hizmet edecek bir savaşın içine çekilmemek hepimizin çıkarına olur. Suriye hükümeti, Suriye'nin güneyinde güvenlik operasyonları ya da tutuklamalar gerçekleştirmesi için Genel Güvenlik İdaresi’ne ve orduya herhangi bir talimat vermedi.”

gthyju
Suriye'nin başkenti Şam'ın güneyindeki Ceramana beldesinde yaşanan çatışmalardan bir gün sonra silahlı adamların yanında dini cemaatlerinin bayraklarını sallayan Dürzi gençler, 29 Nisan 2025 (AP)

SANA'nın aktardığına göre Şam Kırsalı Emniyet Müdürü Yarbay Hüsam et-Tahan, Genel Güvenlik İdaresi’nin Eşrefiye Sahnaya'nın tüm mahallelerine girebildiğini söyledi.  Genel Güvenlik İdaresi güçlerinin güvenliği ve istikrarı yeniden sağlamak üzere bölgedeki mahallelerde konuşlandırıldığını belirten Yarbay Tahan, “Bölgede güvenlik ve istikrarı yeniden tesis etmek için önlemlere başlayacağız” diye konuştu.

Al Majalla'nın edindiği bilgilere göre ‘geçici ateşkesin’ ardından hükümet ile Dürzi dini ve askeri yetkililer ‘kanun kaçaklarının’ Suriye'yi istikrarsızlaştırmaya yönelik yeni girişimlerini önlemek için aktif bir çaba gösterecek ve her iki taraf da ‘sadece Suriye'yi yıkmaya yönelik olan’ her türlü dış müdahaleye karşı koymak için çalışacak.

İsrail sahneye çıkıyor

Ceramana'daki gerginlikle eş zamanlı olarak salı gününden bu yana Şam semalarında dolaşan İsrail İHA’ları dün Eşrefiye Sahnaya beldesine birkaç hava saldırısı düzenledi. Ardından İsrail, Dürzileri korumak istediğini açıklarken Şam hükümetini Dürzileri korumaya çağırdı.

İsrail savaş uçakları çarşamba günü Eşrefiye Sahnaya bölgesini hedef alan hava saldırıları gerçekleştirdi. İlk saldırı Eşrefiye Sahnaya'ya gitmekte Genel Güvenlik İdaresi’ne ait bir askeri konvoyu hedef aldı. Saldırı bir Genel Güvenlik İdaresi görevlisinin ölümüne neden oldu. İkinci saldırıda ise hedef alınan bölgede sivil kayıplar olduğuna dair teyit edilememiş haberler geldi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisinden dün yapılan açıklamaya göre İsrail ordusu, ‘Suriye'nin başkenti Şam yakınlarındaki Sahnaya beldesinde Dürzilere yönelik bir saldırı hazırlığında olan radikal bir grubu hedef alan bir uyarı operasyonu’ gerçekleştirdi. Saldırının ‘Suriye yönetimine güçlü bir mesaj verdiği’ belirtilen açıklamada, İsrail'in Suriye hükümetinden Dürzilere zarar gelmesini önlemek için harekete geçmesini ‘beklediği’ ifade edildi.

İsrail daha önce de bu tür saldırılarda bulunmuş ve ardından açıklamalar yapmıştı. Netanyahu defalarca kez, ‘İsrail ordusunun Dürzileri korumaya kararlı olduğunu’ söylemişti.

İsrail daha önce de bu tür saldırılarda bulunmuş ve ardından açıklamalar yapmıştı. Netanyahu defalarca kez, ‘İsrail ordusunun Dürzileri korumaya kararlı olduğunu’ söylemişti. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz mart ayı başlarında yaptığı bir açıklamada, Şam'ın güneydoğusundaki Ceramana banliyösünde Suriye yönetiminin Dürzilere zarar vermesi halinde İsrail'in Suriye'ye askeri müdahalede bulunacağını söyledi. Bu açıklama Genel Güvenlik İdaresi ile Dürzi silahlı gruplar arasında yaşanan ve iki tarafın anlaşmasıyla sonuçlanan gerginlikle aynı döneme denk geldi. Buna karşın Suriye'deki Dürzi dini otoriteler ve Suveyda’daki gruplar, Suriye'deki Dürzilerin Suriye kimliğinin bir parçası olduğunu ve dış korumaya ihtiyaç duymadıklarını defalarca kez vurguladılar.

09pmk
Şam kırsalındaki Ceramana'da bir kontrol noktasında bekleyen silahlı Dürzi unsurlar, 29 Nisan 2025 (AFP)

Suriye hükümeti ve Suriye'deki Dürzi yetkililer Suriye saflarını birleştirmek için her türlü çabayı gösterse de bazı bölücü faktörler yok değil. Bir yandan Dürzilerin bir kısmı İsrail'den koruma talep ederken diğer yandan Suriye devleti, ülkeyi istikrarsızlaştırmak amacıyla disiplinsiz güçler tarafından Dürzilere ya da diğerlerine yönelik saldırılarda kullanılabilecek kontrolsüz silahları kontrol altına alabileceği imkanlarını geliştirmeye devam ediyor. Genel Güvenlik İdaresi’nin komutanlarından birine göre bugün yaşananlar tekrarlanabilir ve şiddeti artabilir. Bu yüzden hangi taraftan olurlarsa olsunlar Suriyeliler olarak iş birliği yapmaları gerekiyor ve Genel Güvenlik İdaresi de bunun çok iyi biliyor.