Hedefler ve zorluklar arasında COP28

COP28, Ukrayna’daki ve Gazze'deki savaşlar nedeniyle Avrupa’da ve Arap dünyasında son derece zorlu uluslararası siyasi koşullar altında başlıyor.

COP28, uluslararası toplumun iklimsel etkileri ve artan sıcaklıkları azaltma konusundaki başarısının değerlendirileceği bir platform olacak (AFP)
COP28, uluslararası toplumun iklimsel etkileri ve artan sıcaklıkları azaltma konusundaki başarısının değerlendirileceği bir platform olacak (AFP)
TT

Hedefler ve zorluklar arasında COP28

COP28, uluslararası toplumun iklimsel etkileri ve artan sıcaklıkları azaltma konusundaki başarısının değerlendirileceği bir platform olacak (AFP)
COP28, uluslararası toplumun iklimsel etkileri ve artan sıcaklıkları azaltma konusundaki başarısının değerlendirileceği bir platform olacak (AFP)

Nebil Fehmi

Bu yılki Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP28) toplantıları birkaç gün içinde Birleşik Arap Emirlikleri'nde (BAE) başlayacak. Ancak toplantılar, çevre ve iklim değişikliği gibi teknik konuların yanında sürdürülebilir kalkınma ve doğal kaynak eksikliği gibi diğer daha geniş kapsamlı, büyük ve karmaşık küresel sorunların başarılı bir şekilde ele alınması için güçlü ülkeler arasında ihtiyaç duyulan iş birliğinin yapılmasını ve uluslararası alanda öncü rol oynama arzusunu olumsuz yönde etkileyen Ukrayna’daki savaşın ve bu savaşa bağlı olarak Batı ülkeleriyle Rusya arasındaki gerilimlerin yanı sıra ABD ile Çin arasında artan rekabetin ve çekişmenin yarattığı son derece zor uluslararası siyasi koşullar altında gerçekleşecek.

COP28, İsrail’in onlarca yıldır süren işgalinin yanı sıra son olarak açıkça ve son derece tehlikeli bir meydan okumayla Gazze’de insanları vahşice katlettiği, yaraladığı ve nüfusun yarısını yerinden ettiği Ortadoğu bölgesinde düzenleniyor. Genel olarak uluslararası toplumu, özelde ise Ortadoğu'yu halkların yararına bir anlayışa varmaya ya da sınırları aşan, çıkarları bir araya getiren ve iklim değişikliği gibi çeşitli tehlikeler taşıyan küresel bir soruna çok taraflı bölgesel bir bakış açısı getirmeye hiç de elverişli olmayan bir ortam söz konusu. Hatta Gazze'deki olaylardan önce bile bölgedeki hassas siyasi durum ve iletişim eksikliği nedeniyle dolaylı olarak ve uluslararası çerçeveler içinde yapılmıştı.

COP28, tüm bu zorluklara rağmen, önemli ve acil bir konu olan iklim değişikliği sorununun bir an önce ele alınması amacıyla düzenleniyor. Uluslararası toplumun ‘kaynama’ dönemine girmesiyle birlikte tehlikeli ve hassas bir yol ayrımına gelindi. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in belirttiğine göre, küresel sıcaklık oranlarında -2,6 santigrat dereceye kadar bir artış yaşanıyor. Ancak 1,5 santigrat derecenin üzerine çıkılmaması hedefleniyor.

Tüm bu gelişmelerle birlikte dünya, geçtiğimiz günlerde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve ABD Başkanı Joe Biden arasında San Francisco’da gerçekleşen zirvede yapılan ve iki ülkenin ürettiği zehirli emisyonları, bunların iklim değişikliği üzerindeki tehlikeli etkilerini azaltmaya yönelik iş birliği yapma kararlılığıyla ilgili açıklamalara dikkat kesildi. Dünyanın en çok zehirli emisyon üreten iki ülkesinin liderleri olan Biden ve Şi, fosil yakıtlardan üretilen enerji yerine yenilenebilir enerjiyi şu an üç katına çıkarmak için iş birliği yapma kararı da aldılar. İklim uzmanları, iklim değişikliğiyle mücadelede ilerleme kaydetmek için çevre sorununun ötesine geçerek konuya daha geniş bir bakış açısıyla bakmaya çağırıyorlar. Bundan dolayı COP28'in organizatörleri, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) taraflarının bu oturum için beş ana başlık belirlediklerini açıkladı. Organizatörler, bu başlıkları, iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerin dikkate alınması ve yenilenebilir enerji geçiş için gerekli finansmanın sağlanması, teknoloji, inovasyon, kapsayıcılık ve kapsayıcı katılımın yanı sıra gıda sisteminin iklim değişikliğinden kaynaklanan zorluklar karşısında esnekliğinin ve dayanıklılığının tesis edilmesi olarak sıraladı. Ayrıca, gıda konusuna ilişkin özel bir duyuru yapılabileceğini de eklediler.

Organizatörler, iklim değişikliğinin yansımalarıyla mücadele konusunun merkezinde insanların ve doğanın yer aldığını vurgulamaya çalışıyor. Bu çabaların sonuçlarının, gençlerin gelecekteki çıkarlarına olumlu ya da olumsuz yansıyacağı dikkate alındığında, özellikle gençlerin rolünün öne çıkarılmasına yönelik çabaların gösterilmesi bekleniyor.

Bu başlıkların hayata geçirilmesi için bir sonraki COP zirvesinde bazı uygulamaların tanıtılması ve birtakım hedeflere ulaşılması amaçlanıyor. Bunlar arasında uluslararası toplumun iklim değişikliğiyle mücadele çabalarında ulaştığı noktaya ilişkin ilk kez yapılacak kapsamlı bir küresel inceleme de yer alıyor. Bu inceleme sonucunda tıpkı BM Genel Sekreteri’nin dile getirdiği gibi, emisyonların azaltılmasına dair verilen sözlerin ve koyulan hedeflerin uygulanmasıyla ilgili acı verici ve tehlikeli gerçeğin açığa çıkması bekleniyor.

Diğer yapılması gerekenlerle birlikte sorunun ciddiyetini hafifletecek şekilde temiz enerjiye geçiş süreçlerinin hızlandırılması, temiz enerjiye geçiş prosedürlerinin finansmanı ile ilgilenilmesi hedefleniyor. Ayrıca, özellikle iklim değişikliğinde büyük bir sorumluluk taşımayan, iklim hedeflerine ve çevreye saygı duyan, dünyadaki çevre kirliliği nedeniyle en çok sıkıntıyı çeken gelişmekte olan ülkelerde kalkınmanın sağlanması için gerekli ihtiyaçlarla orantılı olarak daha yüksek oranlarda mali destek sağlanması da amaçlanıyor. Bu yüzden uluslararası finans kurumlarının ve özel sektörün rolünün gözden geçirilmesi bekleniyor.

Öte yandan, bu alanda yapılan uluslararası istişarelerde ilerleme kaydedilen Mısır’ın tatil beldesi Şarm eş-Şeyh’te düzenlenen Cop27’de kurulması kararı alınan Kayıp ve Hasar Fonu'nun yönetimiyle ilgili mekanizmaların çoğuna ilişkin bir anlaşmanın duyurulması için de çalışmalar yapılıyor. Kayıp ve Hasar Fonu için gerekli finansmanın sağlanabileceğine ve Avrupa'nın bu COP28’de fona somut desteğini açıklamaya kararlı olduğuna dair birtakım işaretler de var.

Tıpkı Mısır'ın daha önce Şarm eş-Şeyh'te gerçekleşen COP27 toplantılarını başarıya ulaştırmaya çalıştığı gibi, BAE’nin de COP28’i başarıya ulaştırmak istediğinden eminim. İki Arap ülkesinin art arda COP toplantılarına ev sahipliği yaptığını görmemiz güzel bir tesadüf. Bu, Arapların uluslararası meselelere ve bunları takip etmeye ilgisinin arttığını gösteriyor.

Mısır'ın en dikkate değer başarılarından biri, gelişmekte olan ülkelerin yararına bir kayıp ve hasar fonu kurulması kararının alınmasını sağlaması olduğuna göre, COP28'in başarısını değerlendirmedeki kriterlerden biri de gelişmekte olan ülkelere yardım etmek, şu an yıllık bir trilyon doların üzerinde bir finansmana gereksinimi olan temiz ve yenilenebilir enerjiye geçmelerini sağlamak ve Kayıp ve Hasar Fonu aracılığıyla geçmişte yaşananları tazmin etmek için finansman sağlamada başarılı olup olmayacağı olacak.

COP28’in başarısının değerlendirileceği bir diğer kriter ise uluslararası toplumun özellikle çevresel emisyonları ve sıcaklık artışlarını azaltmaya yönelik spesifik ve yeterli önlemler üzerinde anlaşmaya varıp varamayacağı olacak. Bazı çevreler, COP27’nin bu konuda yeterince başarılı olamadığını düşünüyorlar. COP’ta bu konuda ortaya çıkan farklı eğilimler arasında, fosil yakıtlardan enerji üreten birçok ülkenin, teknolojiden yararlanarak emisyon üretimini azaltma isteği de yer alıyor. Gelişmiş sanayi ülkeleri, öncelikle fosil enerjiye olan bağımlılığı ve tüketimi azaltmayı istiyor.

COP’a ev sahipliği yapan ülkelerin ilerleme kaydetme konusundaki kararlılığına ve istekliliğine rağmen, her bir konferansın kendine has sorunları, başarıları ve başarısızlıkları vardır. Ülkelerin ve tüm uluslararası toplumun konumlarına göre bir sonuç çıkar. Başarıda da başarısızlıkta da herkesin yararına ya da zararına birtakım hesaplar yapılır. Çeşitli konuların ele alınması için aktif ve yenilikçi grup çalışmaları yapılması gerekir. Her COP’ta farklı farklı gelişmeler kaydedilir. Ancak asıl karar, önceki COP’larda saklıdır. Ele alınması gereken başlıca iki konu var. Bunlardan ilki finansmanın artırılması, ikincisi sıcaklık artışını kontrol altına almak için gaz emisyon oranlarının kontrol edilmesi. Çalkantılı ve endişe verici uluslararası arenada bu önemli konularda olumlu adımlar atılmasını umuyoruz.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



Irak'taki Şii Koordinasyon Çerçevesi çöküşün eşiğinde

Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin daha önceki toplantısından bir kare (Irak Haber Ajansı)
Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin daha önceki toplantısından bir kare (Irak Haber Ajansı)
TT

Irak'taki Şii Koordinasyon Çerçevesi çöküşün eşiğinde

Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin daha önceki toplantısından bir kare (Irak Haber Ajansı)
Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin daha önceki toplantısından bir kare (Irak Haber Ajansı)

Şii Koordinasyon Çerçevesi çevresindeki siyaset kulislerinde, son aylarda meydana gelen değişikliklerle bu güçlerin dağılmanın eşiğinde olduğu konuşuluyor.

Koordinasyon Çerçevesi’ne yakın kaynaklar, ‘ittifakın birliğini zayıflatmaya’ katkıda bulunan birkaç faktöre işaret etti. Bunların başında şu anda çoğu ana gücün neredeyse bağımsız olarak yarışmayı tercih ettiği ve Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin ikinci dönem için aday olmayı istemesinden kaynaklanan fikir ayrılığıyla, önümüzdeki kasım ayında yapılması planlanan genel seçimler geliyor. Diğer faktörler arasında ise İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) komutanları aracılığıyla Irak'taki Şii güçler arasındaki ilişkilerin yol gösterici pusulası olan İran'ın, İsrail'in saldırıları ve ABD ile uluslararası baskılar sonucunda yaşadığı bölgesel değişimler ve zorlu koşullar yer alıyor.


Doha Zirvesi Bildirisi’nde Katar'la koşulsuz dayanışma ve saldırının yaygın olarak kınanması vurgusu

Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan bir kare (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan bir kare (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
TT

Doha Zirvesi Bildirisi’nde Katar'la koşulsuz dayanışma ve saldırının yaygın olarak kınanması vurgusu

Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan bir kare (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan bir kare (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)

Kaynaklar, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda tartıştıkları taslak nihai bildirinin, İsrail'in geçtiğimiz salı günü Katar'a düzenlediği saldırılarını şiddetle kınadığını söyledi.

Kaynaklara göre taslak bildiri, bir araya gelen devletlerin Katar’la sarsılmaz dayanışma içinde olduklarını teyit ederken Katar topraklarındaki bir yerleşim bölgesini hedef alan saldırıyı, ‘açık bir saldırganlık eylemi ve uluslararası hukukun ciddi bir ihlali’ olarak değerlendirerek kınadı. Bildiride ayrıca, İsrail’in düzenlediği saldırıların bölgesel ve uluslararası barışı ve güvenliği tehdit eden bir tırmanış oluşturduğu ve bunun tüm Arap ve İslam ülkelerine yönelik bir saldırı olduğu vurgulandı.

Bildiri, bu ülkelerin Doha'nın egemenliğini ve güvenliğini savunmak için aldığı tüm önlemlere koşulsuz destek verdiklerini yeniden teyit etti.

İsrail’in saldırısının Gazze'deki savaşı sona erdirmek ve tutukluları serbest bırakmak için Katar'ın arabuluculuk çabalarını baltalamayı amaçladığı vurgulanan bildiride barış için yapılan diplomatik çabaların başarısızlığından İsrail'in tam olarak sorumlu tutulduğu belirtildi. İsrail'in saldırısının ‘mevcut ve gelecekteki anlaşmaları tehdit ettiği’ ifade edilen bildiride, uluslararası topluma saldırıyı durdurmak için acil önlemler alması çağrısında bulunulurken, Arap Barış Girişimi'ne bağlı kalınmasını vurgulandı. Bununla birlikte Katar, Mısır ve ABD'nin arabuluculuk çabalarındaki rolünü ve Suudi Arabistan ile Fransa'nın ‘iki devletli çözümü’ destekleyen çabaları övüldü.

Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al-i Sani'nin dün gerçekleşen zirvede yaptığı konuşmadan, Doha'nın kendi topraklarına yönelik saldırıyı kınamak, uluslararası toplumu İsrail'i Gazze Şeridi'nde yürüttüğü savaşı durdurmaya zorlamak ve Filistin devletinin kurulmasını desteklemek amacıyla ‘gerçekçi’ bir yanıt hazırlamaya çalıştığı anlaşıldı. Katarlı yetkili, ülkesinin Gazze Şeridi'nde ateşkesin sağlanması için Mısır ve ABD ile arabuluculuk rolünü sürdüreceğini de duyurdu.


Doha Zirvesi: İsrail'e karşı ortak adımların görüşüleceği bakanlar toplantısı

Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)
Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)
TT

Doha Zirvesi: İsrail'e karşı ortak adımların görüşüleceği bakanlar toplantısı

Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)
Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)

Arap ve İslam ülkelerinin dışişleri bakanları bugün Katar'ın başkenti Doha'da bir araya gelerek İsrail'in Doha'ya yönelik saldırısı hakkında bir karar taslağını görüştü. Karar, yarın Katar'ın ev sahipliğinde düzenlenecek olağanüstü Arap Birliği – İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesinde liderlere sunulacak.

Bu gelişme, zirveye katılan ülkelerin dışişleri bakanları arasında, resmi toplantılar başlamadan önce bölgesel ve uluslararası gelişmelerle ilgili tutumları koordine etmek için iletişimin devam ettiği bir dönemde gerçekleşti.

Geçtiğimiz salı günü Katar'ın başkentinde Hamas liderlerini hedef alan İsrail saldırıları, hareketin beş üyesinin ve Katar güvenlik güçlerinden bir üyenin ölümüne yol açtı.

Zirvenin taslak sonuç bildirgesinin tartışılması

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan dün Doha'ya geldi. Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Macid el-Ensari, olağanüstü zirvede ‘bugün yapılacak dışişleri bakanları hazırlık toplantısında sunulan, İsrail'in Katar devletine yönelik saldırısı hakkında bir taslak bildirgenin tartışılacağını’ doğruladı.

Katar Haber Ajansı'na (QNA) yaptığı açıklamada el-Ensari, zirvenin toplanmasının, ‘İsrail'in bir dizi Hamas liderinin konutlarını hedef alan alçakça saldırısı karşısında İslam dünyasının Katar ile dayanışma içinde olduğunu yansıttığını’ vurguladı.

Dışişleri bakanlarının gündeminde Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani'nin konuşması ve Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt'ın benzer bir konuşması yer alıyor. Dışişleri bakanları, önerilerini, resmi olarak kabul edilmesi için olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesine sunacak.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanlığı Devlet Bakanı Halife bin Şahin el-Merar, Bangladeş Geçici Hükümeti Dışişleri Bakanlığı Danışmanı Muhammed Tevhid Huseyin, Brunei Darussalam Cumhuriyeti Dışişleri İkinci Bakanı Dato Erron Behin Yusuf, Kazakistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Alibek Bakayev, İİT Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha ve Gambiya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Mohamed Jallow olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesine katılmak üzere Katar’ın başkenti Doha’ya geldi.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, İİT dışişleri bakanları toplantısına katılmak üzere bugün Tahran'dan Doha'ya gitti. İran Devrim Muhafızları Ordusu'na yakın (DMO) Tesnim haber ajansı, Arakçi'nin İİT dışişleri bakanları olağanüstü toplantısına katılmak üzere bu sabah Katar'ın başkentine gittiğini bildirdi. Söz konusu toplantı, yarın yapılacak olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesi hazırlıkları kapsamında, İsrail'in Katar'a yönelik ‘askeri saldırganlığını’ görüşmek üzere Katar'ın talebi üzerine düzenlendi. Tesnim, İran'ın olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesinde İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan tarafından temsil edileceğini bildirdi.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ise İsrail'in ‘kardeş ülke Katar'a yönelik acımasız saldırısının uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve Arap, bölgesel ve uluslararası güvenlik ve istikrarı tehdit eden tehlikeli bir adım olduğunu’ söyledi.

Katar'ın yarın ev sahipliği yapacağı olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesi öncesinde QNA'ya verdiği özel röportajda Abbas, “Doha Zirvesi'ne katılmanın mesajı ve amacı açık; Katar'ın güvenliği, Arap ve İslam ülkelerinin güvenliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Hepimiz bu saldırılar karşısında birleşmiş durumdayız” ifadelerini kullandı.

Abbas, İsrail'in Arap ve İslam ülkelerinin güvenliğine yönelik saldırısının yansımalarıyla ilgili olarak, bunun ‘Arap ve İslam ülkelerinin güvenliğini zayıflatmaya ve bölgenin istikrarını bozmaya yönelik tehlikeli bir gösterge olduğunu’ belirtti. Abbas, ‘kolektif güvenliği korumak için Arap ve İslam dünyasının ortak bir tepki vermesi gerektiğini’ vurguladı.

Abbas ayrıca, İsrail'in Katar, Filistin ve diğer Arap ülkelerine karşı sürdürdüğü ihlallerden sorumlu tutulması gerektiğini bildirdi.

QNA’nın bugün yayınladığı röportajda Abbas, insani yardımın ulaştırılmasının hızlandırılması, işgal güçlerinin Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmesi, Batı Şeria ve Kudüs'teki yerleşim faaliyetlerinin ve yerleşimci terörünün durdurulması, ele geçirilen Filistin fonlarının iadesi ve uluslararası meşruiyet kararları ve Arap Barış Girişimi uyarınca, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin tüm topraklarının işgalinin sona erdirilmesi ve yeniden inşanın ilerletilmesi gerektiğini vurguladı.

Filistin Devlet Başkanı ayrıca, Filistin davasını destekleme konusunda Katar'ın kararlı rolünü övdü ve bu durumun, hakikat ve adaleti savunan halkların ve devletlerin, saldırganların planlarını bozabileceğini kanıtladığını belirtti.

Diğer yandan Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, “Zirvenin toplanması, Katar'ın yalnız olmadığı ve Arap ve İslam ülkelerinin onun yanında olduğu mesajını veriyor” dedi.

Ebu Gayt, Şarku'l Avsat'a yaptığı özel açıklamada, “İsrail saldırıları, ne yazık ki, uluslararası toplumun iki yıldır Gazze Şeridi'ndeki soykırım suçuna sessiz kalmasından ve işgalci liderlerin istedikleri her şeyi yapıp paçayı sıyırabilecekleri hissine kapılmalarından kaynaklanıyor. Bu talihsiz durumun sona erdirilmesi gerekiyor. Zira böyle devam ederse uluslararası hukukun çöküşünün bedelini hepimiz ödeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

sdfr
Kahire'deki Arap Birliği Genel Merkezi (Şarku'l Avsat)

Geçtiğimiz perşembe günü Katar, İsrail Hava Kuvvetleri’nin salı günü Hamas liderlerinin konutlarına düzenlediği ve Körfez, Arap ve uluslararası ülkeler ve kuruluşlar tarafından kınanan saldırıyı görüşmek üzere acil bir Arap Birliği – İİT zirvesi düzenleneceğini duyurdu.

Zirvede, durumun yansımaları ve bölgenin daha fazla çatışmaya sürüklenmesini önlemek için atılması gereken adımlar tartışılacak. İran, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın zirveye katılacağını doğrularken, Irak da Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin katılacağını doğruladı. Türkiye Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yarın Doha'yı ziyaret edeceğini açıkladı.