Irak’ta İHA üretmekten suçlu bulunan 4 kişi idam cezasına çarptırıldıhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4694416-irak%E2%80%99ta-i%CC%87ha-%C3%BCretmekten-su%C3%A7lu-bulunan-4-ki%C5%9Fi-idam-cezas%C4%B1na-%C3%A7arpt%C4%B1r%C4%B1ld%C4%B1
Irak’ta İHA üretmekten suçlu bulunan 4 kişi idam cezasına çarptırıldı
Daha önce DEAŞ üyelerine yönelik bir operasyon sırasında askeri araçların yanında duran Irak güçleri. (Reuters)
Irak Yüksek Ceza Mahkemesi dün güvenlik güçlerine saldırmak amacıyla insansız hava aracı (İHA) ve patlayıcı madde üretmekten suçlu bulunan 4 kişiyi idam cezasına çarptırdı. Irak, özellikle Gazze'deki savaşın patlak vermesinin ardından silahlı grupların yoğun faaliyetlerine tanık oluyor. Bu grupların bazıları, ABD’nin Irak’taki askeri üslerini hedef aldılar. Bu yüzden Bağdat, Irak toprakları içinde silah kullanımını sınırlamaya çalışıyor.
Daha önce Enbar’da DEAŞ hücrelerinin peşine düşen Irak ordusu tarafından yayınlanan bir askeri araç konvoyunun fotoğrafı
Irak Yüksek Yargı Konseyi Basın Ofisi tarafından yapılan açıklamada, teröristlerin güvenlik güçlerini hedef almak amacıyla DEAŞ terör çetelerine lojistik destek sağladığı belirtildi. Açıklamada kararın, 2005 tarihli ve 13 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 4/1 maddesi hükümleri ve 2/1, 3, 4 ve 5'inci maddeleri uyarınca verildiği kaydedildi.
UCM ile iş birliği
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, dört kişi hakkında idam cezası verilmesinden bir gün önce Bağdat'ta Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Savcısı Kerim Ahmed Han ile görüştü. Başbakanlık Ofisi tarafından yayınlanan açıklamaya göre Başbakan Sudani UCM’yi ‘Irak'a yardım etmeye ve ülkede terörü destekleyenleri tespit etme konusunda Irak’a destek olmaya’ çağırdı.
Başbakan Sudani ile UCM Savcısı Han arasındaki görüşmede, Irak hükümeti ile Uluslararası Ceza Mahkemesi arasında, terörün binlerce kurbanı için adaletin sağlanmasına yardımcı olacak şekilde, Irak'ta suç işleyen DEAŞ terör çetelerinin sorumlularının cezalandırılmasına yönelik iş birliği mekanizmalarının ele alındı.
Başbakan Sudani, Irak'ta can kaybına neden olan ve sivillere karşı vahşi katliamlar gerçekleştiren teröristlerin yargılanması ve hesap sorulması konusunda Irak'a destek verilmesi gerektiğini belirterek “Irak, dünya adına terörle mücadele etti. Terörü yenmeyi başardı. Bunun için de birçok fedakârlık yaptı” ifadelerini kullandı.
UCM Savcısı Han ise UCM’nin Irak'taki terör örgütleriyle bağlantılı kişiler hakkında soruşturma başlatması, sorumlu tutması ve mağdurlar için adaletin sağlanması konusunda kararlı olduğunu vurgulayarak ‘Iraklıların birlik ve beraberliklerini koruyup, topraklarını temizleme konusundaki kararlılıklarıyla terör örgütü DEAŞ’ı yendiklerini’ söyledi.
Harir Havalimanı
Kürtçe medya ağı Rudaw, pazar akşamı Irak'ın Kuzey Irak'taki Kürt Bölgesel Yönetimi'nin başkenti Erbil'deki Harir Havalimanı'nda büyük bir patlama sesi duyulduğunu bildirdi.
Ummu ez-Ziban köyü yakınlarında DEAŞ üyelerinin kullandığı yola patlayıcı yerleştiren Sincar Direniş Birlikleri'nin iki üyesi (Arşiv - Reuters)
Londra merkezli Arap Dünyası Haber Ajansı’na (AWP) göre Rudaw olayla ilgili daha fazla detay vermedi. Irak'taki silahlı gruplar, Gazze'deki savaşa tepki olarak birçok kez ülkenin kuzeyindeki Erbil Havaalanı yakınlarında bulunan ABD üssünü ve Irak'ın batısındaki başka bir üssü hedef aldılar. Şarku’l Avsat’ın bilgisine göre söz konusu gruplar, ABD’nin Irak'taki askeri üslerini hedef olarak gördüklerini ve bu üslerin bir kısmına defalarca kez bombalı saldırı düzenlediklerini açıkladılar.
Karh Ceza Mahkemesi
Öte yandan başkent Bağdat'taki Karh Ceza Mahkemesi, uyuşturucu madde ticareti yapmakla suçlanan iki kişiyi, iki kez ömür boyu hapis cezasına çarptırdı.
Yüksek Yargı Konseyi Basın Ofisi’nden yapılan bir diğer açıklamada, iki zanlının üzerinden uyuşturucu kullanıcıları arasında takas edilmek ve satmak amacıyla 650 gram esrar reçinesi ele geçirildiği belirtildi. Açıklamada, mahkemenin iki zanlı hakkındaki kararlarının, ‘Narkotik Maddeler ve Psikotrop Maddeler Kanunu’nun 27/Birinci maddesi hükümleri uyarınca verildiği’ belirtildi.
Irak'taki karmaşık dava prosedürleri kapsamında bu tür kararlar mutlak olmayıp, temyiz yolu açık tutuluyor. Çünkü kararların bir kısmı sanığın ifadelerinin baskı ya da işkence altında alınması nedeniyle mahkemece yeniden değerlendiriliyor. Bu tür hukuki ve siyasi sorunların bir arada olması nedeniyle Irak cezaevlerinde halihazırda on binlerce mahkûm ve tutuklu bulunuyor. Bunların binlercesine idam cezası verildi. Ancak bu idam cezaları cumhurbaşkanlarının idam cezalarının infazını gerektiren kararnameleri imzalamayı reddetmesi nedeniyle uygulanmıyor.
Irak parlamenter sisteminde cumhurbaşkanının yetkileri sınırlı olsa da Irak Anayasası cumhurbaşkanına idam cezalarını onaylama yetkisi veriyor. Bundan dolayı cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarmadıkça, cezaların infazından sorumlu kurum olan Adalet Bakanlığı, terör eylemlerinden hüküm giymiş bir kişi hakkında idam cezasını infaz edemiyor.
Irak’ın eski Cumhurbaşkanı Celal Talabani, idam cezasını reddeden uluslararası bir belgeye imza atan uluslararası bir avukat olduğu gerekçesiyle, infaz kararnamelerini imzalamayı reddetmişti. Kendisinden sonra yerine gelen eski Cumhurbaşkanları Fuad Masum, Berham Salih ve mevcut Cumhurbaşkanı Abdullatif Raşid idam cezalarıyla ilgili Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini imzalamayı reddetmediler. Ancak topu yeniden yargılamalar da dahil olmak üzere karmaşık dava prosedürlerine attılar. Bu durum, farklı şartlarda ölüm cezasına çarptırılan kişilerin sayısıyla karşılaştırıldığında, idam cezalarının infazının daha az olmasına neden oluyor.
Fırat’ın doğusunda tansiyon Suveyda'daki çatışmaların etkisiyle yükseldihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5165866-f%C4%B1rat%E2%80%99%C4%B1n-do%C4%9Fusunda-tansiyon-suveydadaki-%C3%A7at%C4%B1%C5%9Fmalar%C4%B1n-etkisiyle-y%C3%BCkseldi
İsrail'in Suriyeli Dürzileri Suriye'den Golan Tepeleri’ne geçmelerini engellemek için aldığı önlemler ve göz yaşartıcı gaz kullanıldı, 16 Temmuz 2025 (AFP)
Fırat’ın doğusunda tansiyon Suveyda'daki çatışmaların etkisiyle yükseldi
İsrail'in Suriyeli Dürzileri Suriye'den Golan Tepeleri’ne geçmelerini engellemek için aldığı önlemler ve göz yaşartıcı gaz kullanıldı, 16 Temmuz 2025 (AFP)
Sobhi Frangieh
Suriye'nin güneyindeki Suveyda ilinde yaşanan çatışmalar ve gerginlikler, Fırat'ın doğusunda tansiyonu yükseltti. Suriye Demokratik Güçleri (SDG), 15 Temmuz Salı günü Deyr Hafir bölgesine büyük bir takviye güç gönderdi ve Suriye ordusu ile bölgede saatlerce süren çatışmanın ardından Rakka sokaklarında askeri güç gösterisinde bulundu. Bu olaydan kısa bir süre önce Suriye hükümeti, büyük bir seferberlik ilan etmiş ve SDG ile temas hatlarına yönlendirmek üzere askeri güçlerini toplamıştı.
Bu gelişme, Suriye hükümeti ile SDG arasında Şam'da, ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın da katıldığı bir toplantının ardından yaşandı.
Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Suriye Savunma Bakanlığı'nın Suveyda iliindeki çatışmalarla eş zamanlı olarak SDG ile temas hatlarına doğru asker ve teçhizat takviyesi talebinde bulunduğunu öğrendi. Bu talebe SDG'nin Suveyda'daki gerginliklerden yararlanarak Suriye ordusuna karşı saldırılar düzenlemesinden duyulan endişeler neden oldu. Bu endişeler, iki taraf arasında Halep kırsalında yaşanan çatışmaların ardından ortaya çıktı. Takviye güçler, Halep'teki mevcut kuvvetlerin yanı sıra Şam ve Hama kırsalından gönderildi. Al Majalla'ya konuşan kaynaklar, Suriye hükümetinin SDG ile çatılmaya girmek istemediğini, ancak Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile SDG lideri Mazlum Abdi arasında varılan anlaşmanın uygulanması için tüm yolların, müzakerelerin ve arabuluculukların başarısız olması durumunda çatışmadan kaçınmayacağını söylediler.
Tıkanan müzakereler ve Batılı ülkelerin arabuluculuğu
Suriye devleti ile SDG arasında 9 Temmuz Çarşamba günü ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Barrack’ın da katıldığı toplantıdan Suriye hükümeti operasyonel düzeyde bir sonuç çıkmasını beklemiyordu. Şara ve Abdi arasında 10 Mart'ta imzalanan anlaşmanın öngördüğü komitelerin önceki toplantıları hiçbir pratik düzeyde ilerleme sağlamamıştı. Çünkü her iki taraf da ülkenin geleceği için en uygun olduğunu düşündüğü görüşte ısrarcıydı.
Edinilen bilgilere göre Suriye hükümeti, Barrack’ın Şam'da yapılan toplantıya katılmasını olumlu bir şekilde karşıladı. Barrack’a SDG'nin geçtiğimiz mart ayında Washington'ın teşvik ettiği ve kolaylaştırdığı anlaşma üzerinde pratik bir uzlaşmaya varılmasını geciktirdiğini açıklamak isteyen Suriye hükümetinin hedefi gerçekleşti ve Barrack, SDG'yi ‘oyalamakla’ suçladı. Müzakerelerin yolunun Şam'a çıktığını söyleyen Barrack, “Bağımsız bir devletin içinde ayrı veya vatansever olmayan bir yapı olamaz” diye ekledi. ABD’li yetkili, ‘tek bir ulus, tek bir halk, tek bir ordu ve tek bir Suriye’ye ulaşmak için taviz vermenin önemini vurguladı.
Suriye hükümeti, Suveyda'daki gerginliğin kendi lehine ve sosyal ve askeri düzeyde kayıpsız bir şekilde sona ermesini, SDG ile müzakerelerde imajını ve elindeki kozları korumak için önemli bir faktör olarak görüyor.
Suriye hükümeti tarafından toplantının ardından yapılan açıklamada, ‘Suriye Arap Cumhuriyeti'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne aykırı her türlü bölünme veya federalleşme biçiminin’ reddedildiği belirtildi. Açıklamada, “Ayrılıkçı projeler veya dış gündemlere bahis oynamak, kaybeden bir bahistir ve Suriye ordusu, tüm vatandaşları birleştiren ulusal bir kurumdur” sözlerine yer verildi. Bunun yanında Suriye hükümeti, ‘Suriyeli SDG üyelerinin onaylanmış anayasal ve yasal çerçeve içinde saflarına katılmasını’ memnuniyetle karşıladığını da vurguladı. Suriye hükümeti, bu üç temel ilke üzerinden müzakere kurallarını ‘tek ordu, bireysel katılım, federalizm veya ademi merkeziyetçiliğe geçit vermeme’ olarak belirledi. Ancak bu üç kural, SDG'nin gelecek dönem için öngördüğü senaryolarla tamamen çelişiyor. Yani pratik olarak başlangıç noktasına geri dönülüyor.
Al Majalla'nın edindiği bilgilere göre taraflar müzakerelere açık olmaya devam ediyor ve ABD'nin arabuluculuğuna olumlu yaklaşıyor. Buna son olarak, Suriye devleti ile SDG arasında anlaşmanın uygulanmasına yönelik mekanizmanın oluşturulmasını kolaylaştırma sürecinde daha büyük bir rol oynamak isteyen Fransa'nın güçlü isteği de eklendi. Suriye devleti, SDG'ye düşman olan bölgelerdeki unsurların durumu karmaşıklaştıracak askeri hareketlerde bulunmasından endişe duyduğu için dosyanın etkili bir şekilde ilerlemesini istiyor gibi görünüyor. Ayrıca hükümet, Suveyda'daki gerginliklerin kendi lehine ve sosyal ve askeri düzeyde kayıpsız bir şekilde sona erdirilmesini, SDG ile müzakerelerde imajını ve elindeki kozları korumak için önemli bir faktör olarak görüyor.
İsrail'in Suriyeli Dürzileri Suriye'den Golan Tepeleri'ne geçmelerini engellemek için aldığı önlemler, 16 Temmuz 2025 (AFP)
Suriye hükümeti birçok dosya üzerinde aynı anda çalışıyor ve askeri hazırlık yapıyor
Suriye hükümeti, Fırat'ın doğusu ile ilgili birkaç dosya üzerinde aynı anda çalışıyor. Bu dosyaların başında ABD'nin DEAŞ dosyasını ve terör örgütü üyeleri ile ailelerinin tutulduğu hapishaneleri kapatma isteğine güvenmesi geliyor. Suriye hükümeti, ABD'nin Suriye'deki güçlerini azaltmasını bir fırsat olarak görüyor ve ABD'ye müttefik olarak örneğin, DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na (DMUK) katılmak veya DMUK’la koordinasyon sağlamak gibi bazı teklifler sunuyor. Heyet Tahrir’uş-Şam (HTŞ) ve eski lideri Şara terör listesinden çıkarıldıktan sonra bu yol açılmış oldu. ABD tarafıyla Suriye'deki askeri varlığının niteliği konusunda bir uzlaşma sağlanması ise bir diğer koz olarak görülüyor. Buna göre Washington'ın, İran'ın nüfuzunun yeniden yayılmasını engellemek ve bölgedeki müttefiklerini koruma imkânı sağlayan stratejik öneme sahip et-Tanf Askeri Üssü’nün yakın ve orta vadede varlığını sürdürmek istediği belirtiliyor.
Şam ile Washington arasındaki yakınlaşma Şam tarafından ABD’nin SDG'ye verdiği desteğin önemli ölçüde gerilemesi ve Beyaz Saray'ın SDG ile Suriye devleti arasındaki uzlaşıyı destekleme eğilimi olarak görülüyor. Şam bugün buna güveniyor, çünkü SDG ile savaşın alternatifinin yavaşlamak ve ABD'nin SDG üzerindeki baskısına boyun eğmek olduğuna inanıyor. Öte yandan Şam bu baskının karşılıksız olmadığının tamamen farkında.
SDG saflarında yer alan üçüncü bir taraf ise çözümün Şam ile müzakere etmek olduğuna ve Washington ile Şam arasındaki yakınlaşmanın SDG'ye yönelik uluslararası desteğin devamını tehdit ettiğine inanıyor.
Suriye hükümetinin üzerinde çalıştığı ikinci dosya ise Fırat'ın doğusunda bulunan ve SDG tarafından silah altına alınan Arap ve Kürt unsurları pasifize etmek suretiyle güvenliği sağlama dosyası olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle de SDG’nin kontrolü altındaki bölgelerde, binlercesi yabancı uyruklu olmak üzere DEAŞ üyelerinin tutulduğu yaklaşık 24 hapishanenin yanı sıra birkaç yıl önce DMUK tarafından DEAŞ’a karşı yürütülen operasyonlar sırasında bu kamplara sığınan DEAŞ üyelerinin ve Suriyeli sivillerin ailelerine ev sahipliği yapan El Hol ve Roj kampları bulunduğundan, bölgenin sahneyi daha da karmaşık hale getirecek bir savaş durumuna sürüklenmesini ve bunun Suriye'nin geri kalan bölgelerine yansımasının önlenmesi amaçlanıyor.
Al Majalla’nın edindiği bilgilere göre 9 Temmuz Çarşamba günü Şam'da hükümet heyeti ile SDG heyeti arasında yapılan toplantının ardından Suriye devleti tarafından yapılan açıklamanın amaçlarından biri de SDG'ye kızgın olan kesimlere, Suriye devletinin onlar adına da müzakere ettiği, dolayısıyla şu anda Arap ya da Kürt tarafların heyetlerinin üçüncü bir taraf olarak SDG ile müzakere etmesine ya da SDG'ye karşı çıkmasına gerek olmadığı mesajını vermekti.
Üçüncü dosya ise ekonomik dosya. Çünkü Şam, SDG ile petrol ekonomisi konusunda varılan mutabakatı kaybetmek istemiyor. Suriye hükümetinin tükettiği petrolün bir kısmı SDG'nin kontrol ettiği bölgelerden geldiğinden SDG ile çatışmaya girmek ekonomik, siyasi ve güvenlik düzeyinde maliyetli olur. Bu da hükümetin sona erdirmeye çalıştığı güvenlik tehditlerinin varlığıyla ilgili şu an istemediği bir durum ortaya çıkarıyor.
Suriye'nin doğusundaki Deyrizor ilindeki Ömer Petrol Sahası’nda düzenlenen askeri geçit törenine katılan SDG üyeleri, 23 Mart 2021 (AFP)
Şam aynı zamanda müzakere sürecinin başarısız olması durumunda askeri çözüm seçeneklerini ve bunun sonuçlarını da değerlendirmeye çalışıyor. Askeri planlar hazırlamaya ve bölgeye takviye güçler göndermeye başladı. Ayrıca askeri operasyonların uluslararası ve bölgesel etkilerini de değerlendiriyor. Bunun yanında DEAŞ'ın kaosu kendi lehine kullanarak Fırat'ın doğusundaki hapishanelere veya askeri güçlere saldırılar düzenlemesi açısından askeri operasyonların yansımalarını da dikkatle inceliyor.
SDG içinde anlaşmazlıklar ve en kötü senaryolara karşı hazırlık
Al Majalla, SDG'nin karar alma merkezlerinde iç anlaşmazlıklar olduğu bilgisine ulaştı. Edinilen bilgilere göre bölünme, SDG’nin bazı üst düzey isimlerinin PKK lideri Abdullah Öcalan'ın silahlı mücadeleyi sonlandırıp Türk devletiyle çözüm yoluna gitme yönündeki eğilimine yakın durmalarından kaynaklanıyor. Öte yandan SDG içindeki bazı çevreler, PKK'nın Türk devletiyle olan deneyiminin SDG'nin deneyimiyle tamamen uyumlu olmadığını ve SDG'nin bugünkü gücünün uluslararası destek ve uluslararası güvenlik alanında büyük ilgi gören dosyalar, özellikle DEAŞ ile mücadele ve DEAŞ üyeleri ile ailelerinin bulunduğu hapishanelerin ve kampların yönetimi üzerine kurulu olduğunu düşünüyor.
PKK lideri Abdullah Öcalan, 8 Temmuz Salı günü, yaklaşık 26 yıl sonra ilk kez bir videoda göründü ve videoda Türkçe olarak “Silahlı mücadele dönemi sona erdi, ulusal kurtuluş savaşı dönemi sona erdi. Bugün silahın değil, siyasetin ve demokratik mücadelenin gücüne inanıyoruz” ifadelerini kullandı. Öcalan ayrıca PKK'nın tüm destekçilerine ve Kürt güçlerine barışa yönelmeleri ve şiddetten uzak durmaları çağrısında bulundu.
Rusya arabulucu rolünü oynamaya, bir yandan SDG ile iletişim kanallarını açık tutarken diğer yandan Suriye'de siyasi ve ekonomik kazanımlar elde etmek için Şam ile müzakere gücünü artırmaya çalışıyor.
SDG ve Fırat'ın doğusundaki Kürt güçlerin önümüzdeki günlerde birkaç toplantı düzenleyerek Öcalan'ın mektubunu, bölgenin geleceğini ve Öcalan'ın barışa yönelme talebine dayalı Kürt meselesini ve bunun SDG'nin askeri ve siyasi yapısı içindeki Kürtlerin birliği üzerindeki etkilerini tartışmaları bekleniyor.
Bu arada SDG, Rakka ve Kamışlı'da yeni silahlı üyeler yetiştirmek için çeşitli askeri eğitim kursları düzenliyor. Bu üyelerin çoğu, Suriye rejiminin eski mensupları. Al Majalla'ya konuşan birkaç kaynak, SDG'nin geçtiğimiz aylarda yüzlerce eski rejim mensubunun SDG bölgelerine gelmesine izin verdiğini ve ailelerini bölgeye getirmelerini kolaylaştırdığını söyledi. Bu kişilerin Şam ile geri dönüşü olmayan bir noktaya gelinmesi ve savaş kararı alınması durumunda SDG'nin yararlanacağı yeni bir güç olması bekleniyor. SDG, bu kişilerin hükümetin kontrolündeki bölgelere geri dönemeyeceklerinden dolayı kendisi için daha güvenli olduğunu düşünüyor. Bu kişiler de SDG ile Şam arasında bir anlaşma sağlanmasının kendi çıkarlarına aykırı olduğunu düşünüyor.
Rusya, Fırat'ın doğusundaki karmaşık durumu sessizce kullanmaya çalışıyor
Rusya, Suriye rejiminin düşmesinden bu yana Fırat'ın doğusunda sessiz ve sakin bir şekilde hareket ediyor. Son aylarda Kamışlı Hava Üssü’ndeki güçlerine takviye gönderen Rusya, Fırat'ın doğusunda bulunan eski Suriye rejimi ordusu komutanlarıyla iletişim kanallarını açtı ve onları üsse davet ederek iş birliği teklifinde bulundu. Ayrıca hava üssünde her iki taraf arasında neredeyse haftalık olarak yapılan toplantılarla SDG ile temas ve müzakere kanallarını açık tutmaya devam ediyor.
Al Majalla'nın edindiği bilgilere göre Rusya, Suriye'nin Batı eksenine kaymasının kaçınılmaz olmadığını ve Suriye hükümetine yeni Suriye ordusunu güçlendirmek için Rus silahları satın alması için kolaylıklar sağlayarak Şam ile askeri açıdan temas kurma ve anlaşma fırsatı olduğunu düşünüyor. Bunun Rusya'nın Şam'ın Lazkiye'nin güney doğusunda yer alan Hmeymim Hava Üssü’nde ve Kamışlı'da kalmasına onay vermesini sağlamasını bekliyor.
Suriye güvenlik güçleri güneydeki Suveyda’da, 16 Temmuz 2025 (AFP)
Suriye hükümeti, Fırat'ın doğusunda Rusya'nın faaliyetlerini endişeyle izliyor. Özellikle Rusya'nın Hmeymim üssünden Kamışlı havaalanına askeri personel ve teçhizat nakli faaliyetlerini. Al Majalla'ya konuşan birçok kaynak, Suriye Dışişleri Bakanlığı'nda bugün, Şam'ın Fırat'ın doğusundaki Rus faaliyetlerinden memnun olmadığını belirten açık bir mesajın Ruslara gönderilmesi yönünde seslerin yükseldiğini söyledi. Fırat'ın doğusundaki halkın ruh hali çelişkilerle kaynıyor ve siviller arasında gerginlik hâkim. Bu durum bölgede çatışmayı alevlendirmek isteyenler için elverişli faktörler oluşturuyor. Bu faktörler de bölgede çatışmayı alevlendirmek isteyen her türlü güce yardımcı oluyor.
Rusya arabulucu rolünü oynamaya, bir yandan SDG ile iletişim kanallarını açık tutarken diğer yandan Suriye'de siyasi ve ekonomik kazanımlar elde etmek için Şam ile müzakere gücünü artırmaya çalışıyor. Rusya'nın SDG ile ilişkisi ve Suriye devletinin otoritesinden uzak olan Kamışlı havaalanındaki askeri varlığı, Rusya'nın elindeki güçlü kozlardan biri. Bu da Suriye devletinin, bir yandan Rusya’nın varlığını ve bunun güvenlik ve sosyal açıdan doğurduğu sonuçları, diğer yandan da siyasi boyutu ve bu varlığın Suriye devletinin Batı eksenindeki güçlerle, Rusya'nın Suriye'deki nüfuzunu zayıflatmaya çalışan anlaşmaları üzerindeki etkisini gündemine eklemesine neden oluyor. Buna siyasi boyut ve bu varlığın Suriye devletinin, Suriye'deki Rus nüfuzunu zayıflatmak isteyen Batı eksenindeki güçlerle olan mutabakatları üzerindeki etkisi de ekleniyor.
SDG de çatışmaya girmek için acele etmiyor. Daha önce Rusya’nın arabuluculuğunda Beşşar Esed rejimi ile yapılan müzakerelerde elde edemediği kazanımları yeni Suriye devleti ile elde etmeye çalışıyor.
Herkes sabırla beklerken Suriye Halk Meclisi oluşuyor
Suriye hükümeti, askeri çözümün Fırat'ın doğusu sorununu çözmede en etkili yol olmadığının farkında. İç, bölgesel ve uluslararası düzeydeki karmaşıklıkların farkında olan Suriye, PKK'nın silah bırakması ve siyasi yollara yönelmesi için atılan adımların başarısı veya başarısızlığının SDG ve devam eden müzakere süreci üzerinde etkisi olacağını düşünüyor. Şam, SDG ile yapılan anlaşmanın sadece iç mesele olmadığını, bölgesel ve uluslararası tarafların (Türkiye ve Batı ülkeleri) endişelerini de dikkate alması gerektiğini de çok iyi biliyor.
Öte yandan Al Majalla'nın edindiği bilgilere göre Suriye Halk Meclisi üyelerinin seçilmesi ve atanması için hazırlık yapan komite, Cumhurbaşkanlığının talimatı doğrultusunda çalışmalarını yavaşlatarak, Fırat'ın doğusundaki güçlerin içinde etkili olan kişilerin katılımına imkan tanımak ve bu kişileri değerlendirmeye almak için zaman kazanıyor. Bu hamle, Şam’ın müzakere sürecini kolaylaştırmak ve bir anlaşmaya varmak için attığı yeni bir adım olarak görüldü.
SDG de savaşa acele etmiyor ve daha önce Rus arabuluculuğunda Esad rejimi ile yapılan müzakerelerde elde edemediği kazanımları yeni Suriye devleti ile elde etmeye çalışıyor. Ancak aynı zamanda savaş senaryosuna da hazırlanıyor ve elinde uluslararası düzeyde sıcak dosyalar var: Irak sınırları, DEAŞ ve Kamışlı havaalanında Ruslarla varılan mutabakatlar.
SDG de çatışmaya girmek için acele etmiyor. Daha önce Rusya’nın arabuluculuğunda Beşşar Esed rejimi ile yapılan müzakerelerde elde edemediği kazanımları yeni Suriye devleti ile elde etmeye çalışıyor. Ancak aynı zamanda savaş senaryosuna da hazırlanıyor ve elinde Irak ile ortak sınırlar, DEAŞ, Kamışlı Hava Üssü ve Ruslarla varılan mutabakatlar gibi uluslararası düzeyde önemli dosyalar bulunuyor.
Dosyanın karmaşıklığı, Şara-Abdi anlaşması uyarınca yıl sonuna kadar dosyanın çözülmesini zorlaştırıyor, ancak uluslararası arenadaki ve Suriye'deki koşullar baskı yaparsa bu mümkün olabilir. Bunun yanında Türkiye ile PKK arasındaki müzakerelerin sağlıklı bir şekilde sonuçlanması ve iç diplomasi yolunun tercih edilmesi, özellikle de askeri çözümlere yönelmenin hem iç hem dış olmak üzere her açıdan maliyetli olacağı düşünüldüğünde önem kazanıyor. Diplomatik çabaların arasında, barışçıl yolların tıkanması durumunda her türlü duruma hazırlanan iki taraf arasında askeri çatışma ihtimali de göz kırpıyor.