İsrail'de çatışmaya son verilmesi çağrısında bulunan ‘seslerde’ gözle görülür artış

‘Aklın sesi’ olan bir grup siyasi ve askeri personel, ‘Hamas'ı yok etmenin’ mümkün olmadığını, gerekli olanın ‘siyasi girişim’ olduğunu söylüyor.

İsrail’in hava saldırıları sonucu yerle bir olan Gazze Şeridi'nden. (AFP)
İsrail’in hava saldırıları sonucu yerle bir olan Gazze Şeridi'nden. (AFP)
TT

İsrail'de çatışmaya son verilmesi çağrısında bulunan ‘seslerde’ gözle görülür artış

İsrail’in hava saldırıları sonucu yerle bir olan Gazze Şeridi'nden. (AFP)
İsrail’in hava saldırıları sonucu yerle bir olan Gazze Şeridi'nden. (AFP)

Gazze Şeridi'ndeki ateşkesin genişletilmesi ve İsrail ile Hamas arasında esir değişimi anlaşmalarının artırılması yönündeki konuşmaların ortasında, Tel Aviv'de savaş retoriğine son verilmesini ve iki halk arasındaki çatışmayı sona erdirmek için fırsatlar aranmasını talep eden ‘aklın sesleri’ olarak tanımlanabilecek sesler, fark edilir derecede yükselmeye başladı. Bu, Washington ve Arap başkentlerindeki arabuluculara, tıpkı kendi halklarının çıkarlarını ve yeni nesillerin geleceklerini düşünen liderlerin parladığı durumlarda olduğu gibi, bölgenin yaşadığı felaketi umuda dönüştürme olanağı sağlıyor.

Bu ses, intikama dayalı radikal söylemlerden rahatsız olan bir grup eski siyasi ve askeri lider ile bazı yazarlar tarafından yükseltiliyor. Söz konusu radikal söylemler, “Hamas'ı yok etmek, Gazze Şeridi'ni tamamen işgal etmek ve halkını sınır dışı etmek” gibi zoraki hedefler koymakta ısrar ediyor.

rthrty
İsrail'in Han Yunus'a yaptığı saldırılar sonucu ortaya çıkan yıkımdan. (Reuters)

Bu liderler içinden öne çıkanlar arasında, Binyamin Netanyahu hükümetinde Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı olarak görev yapan ve İsrail tarihinde en fazla askeri madalyanın sahibi olarak kabul edilen eski Başbakan Ehud Barak da bulunuyor. “Pek çok savaşa katılmış ve kan dökmenin anlamını bilen kendi kuşağının, gücün de sınırları olduğuna inandığını” ifaden eden Barak, dün Haaretz gazetesinde yayınlanan makalesinde şu ifadeleri kullandı:

İyi insanların, güvenliğimizin İsrail'in Gazze Şeridi üzerindeki tam ve kalıcı kontrolüne bağlı olduğunu düşünmesine neden olan bu bariz çelik mantıkla birlikte, bu düşünce onları Lübnan'ı, ardından Suriye'yi ve belki de tüm bölgeyi kontrol etme ihtiyacına sürükleyecektir. Sonuç olarak Binyamin Netanyahu liderliğindeki bir hükümetin, İsrail'in stratejik konumuna ciddi zararlar vereceği ve sonu olmayan bir savaşa yol açacağı sonucuna varılmıştır. Bu büyük bir zarardır. Netanyahu, zayıflığının sonuçları onarılamaz hale gelmeden görevinden istifa etmeli. Mevcut şartlarda Netanyahu, Itamar Ben Gvir ve Bezalel Smotrich'in olmadığı geniş bir ulusal birlik hükümetine ihtiyacımız var. Ancak dışsal ve saptırıcı düşüncelerden uzak, sorumlu ve kararlı davranacak bu hükümet, İsrail'in savaşı zaferle bitirmesine rehberlik edebilir.

xsdcfr
İsrail askerleri Salı günü Lübnan'ın kuzey sınırına yakın Kiryat Shmona'da askeri tatbikat sırasında. (AFP)

Makalenin devamında Barak şunları yazdı:

İki aylık savaşın ardından belirleyici noktaya yaklaşıyoruz. İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin kuzeyinde net başarıları var. Ancak Hamas güneyde dağılmaktan çok uzak ve kuzeyde de yeteneklerini sürdürüyor. Hamas'ın askeri ve otoriter yeteneklerini yok etme hedefinin tamamlanması gerekli, ancak bunun için aylar ve belki de daha fazlası gerekecek. Mevcut durumda pratik saat ile politik saat senkronize değil. Eyleme geçmenin uluslararası meşruiyeti hızla tükeniyor. ABD ile bile gerilim kapalı odalarda yükseliyor ve patlayabilir. Kaçırılan insanların serbest bırakılması, Hamas'ı yok etmekten daha önemli değil ama daha acil ve en yüksek önceliğe sahip olmalı. Netanyahu'nun savaşı yönetmedeki başarısızlığı, önümüzdeki gün net bir pozisyon olmadan zafere ulaşılamayacağının farkına varılmamasından kaynaklanıyor. Netanyahu, Batı Şeria'yı alevlendirmeye çalışan kundakçılar Itamar Ben Gvir ve Bezalel Smotrich'le hâlâ kutsal olmayan bir ittifaka bağlı. Bu iki isim, Netanyahu’nun derhal görevden alınması yönündeki taleplere karşı ona koruma sağlıyor. Ama temelde İsrail'in tam kontrolünü yeniden ele geçirme ve Gazze Şeridi'nin sorumluluğunu üstlenme vizyonunu empoze etmek için İsrail'in kendilerine olan bağımlılığını istismar ediyorlar. Bu süreç, büyük olasılıkla Gazze bataklığında boğulmak, yıllarca süren çatışma ve kayıplar, ABD yönetimiyle kriz, Mısır ve Ürdün'le ilişkilerin, İbrahim Anlaşmaları'nın ve Suudi Arabistan'la normalleşme fırsatının tehlikeye atılması anlamına geliyor.

hy6uk

Yedioth Ahronoth'un başyazarı Nahum Barnea ise şunları yazdı:

Hamas'ın tasfiyesi konusunda her gün yüksek sesle açıklamalar yapmak yerine ses tonunu alçaltmak daha iyidir. Bu sadece İsrail kamuoyunun değil, kaçırılan insanlarla ilgili anlaşmalarda arabuluculuk yapmamız gereken Amerikalıların, Mısırlıların ve Katarlıların da kafasını karıştırıyor. Güvenilirlik müzakerelerde hayati bir unsurdur. Hamas ateşkes istedi. Bu onlar için işe yaradığı gibi İsrail ordusu için de işe yarıyor. Ateşkes, İsrail ordusunun kara harekatının ilk üç haftasında ortaya çıkan kusurları ve eksiklikleri gidermesine olanak tanıyor. 7 Ekim'den bu yana bizimle birlikte olan sorunları keşfetmemize olanak sağlıyor. Her şeyden önce de savaştan sonra ne olacağı meselesinde. Durum istikrara kavuştuktan sonra İsrail Gazze'de nasıl bir gerçeklik arıyor? Hükümet mevcut yapısıyla bu konuda gerekli kararları alabilecek mi? Yapabileceği çok şüpheli.

ghhjty
Gazze şehrinde meydana gelen yıkımdan bir görüntü (AP)

Dror Yemini, Yedioth Ahronoth'ta ‘Saldırgan açıklamalara son’ başlığıyla şunları yazdı:

Hamas ortadan kaldırılmalı, kökünden sökülmeli, yok edilmeli. Hamas'tan hayatta kalanlar, Nürnberg Duruşmaları’nda konuşulan bir formüle karşı çıkmak zorunda kalacak. Çünkü Hamas'ın ideolojisi, kelimenin tam anlamıyla bir Nazi ideolojisidir. Ancak İsrail'in mücadeleyi sürdürebilmesi için uluslararası desteğe ihtiyacı var. Durumu bilmeyen on milyonlarca insanın desteğine ihtiyacı var. Ayrıca Arap ve İslam dünyasında Müslüman Kardeşler'e sıcak bakmayan milyonların desteğine de ihtiyacımız var. ABD Kongresi’nin desteğine ihtiyacımız var. İşte tam da bu yüzden İsrail çıkmazı kırmalı ve oyunun kurallarını değiştirmeli. ‘Savaşın var gücüyle sürdürülmesi’ ve ‘ateşkesin sona erdirilmesi’ gibi gösterişli açıklamalar yerine, İsrail'in savaşın devam etmesini istemediğini tam olarak söylemek gerekiyor. İsrail ateşkes teklif ediyor. Elbette, Gazze Şeridi'nin askerden arındırılması, kaçırılanların tümünün iade edilmesi ve Hamas aktivistlerinin Gazze Şeridi'ni terk etmesi koşuluyla. Tepkinin ne olacağını zaten biliyoruz. Uluslararası kamuoyunda İsrail'e stratejik üstünlük kazandıracak olan da tam olarak budur. Elbette mücadeleye devam etmek için daha fazla zaman gerekiyor.

dfegrt
Yahudi bir din adamı, Gazze Şeridi'ndeki savaşa katılan İsrail askerlerini kutsuyor. (EPA)

Prof. Dr. Tom Mehager, Haaretz gazetesinde ‘Zafer olmayacak, Hamas'ı yok etmeyeceğiz, siyasi girişim gerekiyor’ başlıklı yazısında şu ifadeleri kulandı:

Belki de görünüşte iyimser bir senaryoda İsrail, birkaç ay içinde Hamas'ı yenecek ve Hamas otoritesi çökecek. Ancak bu yeni gerçeklikte Gazze Şeridi ve sakinleri üzerindeki kontrolün sürdürülmesinin sorumluluğu İsrail'e ait olacak. Bu güçlü şokun güvenlik getirip getirmeyeceği ve hatta ayrılık sürecinden önce Gazze Şeridi'nden ve Güney Lübnan'dan bildiğimiz gibi kalıcı bir çatışma ve kayıp durumunu devam ettirip ettirmeyeceği konusunda şüpheler var. Bu nedenle, Gazze Şeridi'ne ve onun yoksul sakinlerine ne kadar acımasız darbe indirirsek indirelim, zafer kazanamayacağımızı kabul etmenin zamanı geldi. Acı gerçek şu ki Hamas ve onun ardından Hizbullah, İsrail'i kendi saldırı girişimleri ve bizim korkunç başarısızlığımızla başlayan bir savaşa sürükledi. Askeri operasyonlar, içinde bulunduğumuz siyasi durumu değiştirmede başarılı olamayacak. Peki ne yapmalı? Öncelikle bir ateşkes tesis etmek, kaçırılan tüm insanları serbest bırakmak için kapsamlı bir anlaşma yapmak ve başarısızlığın sorumlularını mümkün olan en kısa sürede sorumlu tutmak için çalışmalıyız. Bundan sonra Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde yaklaşık 15 yıl gibi uzun vadeli bir ateşkes karşılığında bir Filistin devleti kurmayı taahhüt etmeli ve bu taahhüdü uygulamaya çalışmalıyız. Bu teklif Araplar, ılımlı Arap dünyası ve Filistin Yönetimi tarafından desteklenecek. Hamas liderleri de daha önce benzer bir plan önerdiği için Hamas'ın bu girişime katılmaktan başka seçeneği kalmayacak. Filistin halkının yok olmayacağının, burada güven içinde yaşamanın yolunun, onların haklarının ve meşru bağımsızlık taleplerinin tanınmasından geçtiğinin anlaşılmasından kaynaklanan bir İsrail siyasi girişiminin zamanı geldi.



Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
TT

Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki ateşkes anlaşmasının “ikinci aşamasının değiştirileceği” yönündeki kısa ve belirsiz açıklaması, bu değişikliğin ne anlama geldiğine ilişkin soruları gündeme taşıdı.

Uzmanlara göre Trump’ın işaret ettiği değişiklik, anlaşmanın uygulanma biçiminde bir revizyon anlamına geliyor. Buna göre, İsrail’in hâlihazırda yüzde 55’ini kontrol ettiği Gazze’den çekilmesi ve Hamas’ın silahsızlandırılmasına geçilmesi yerine, 17. maddenin devreye alınması söz konusu olabilir. Bu madde, barış planının taraflardan biri kabul etmese bile tek taraflı olarak ilerletilmesine imkân tanıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasındaki 17. madde, Hamas’ın öneriyi geciktirmesi veya reddetmesi halinde, “yardımların genişletilmesi dahil, planın belirtilen unsurlarının, İsrail ordusunun terörden arındırılmış olarak uluslararası istikrar gücüne devrettiği bölgelerde uygulanacağını” düzenliyor.

Geçen ekim ayında Hamas ile İsrail arasında imzalanan “barış belgesi” sadece birinci aşamayla ilgili maddeleri içeriyordu. Bu aşama; ilk ateşkes, İsrail güçlerinin geri çekilmesi, esir takası ve insani yardım girişlerinin kolaylaştırılmasını kapsıyor. Ancak savaş sonrası Gazze’nin yönetimine ilişkin “ikinci aşama” konusunda resmî bir mutabakat sağlanmış değil.

Perşembe günü yaptığı açıklamada Trump, planın ikinci aşamasının “çok yakında değiştirileceğini” söyledi. Açıklama, sürecin tıkanması ve sahadaki ilerlemenin sınırlı kalması nedeniyle endişelerin arttığı bir döneme denk geldi; ancak Trump değişikliğin içeriğine dair ayrıntı vermedi.

Görsel kaldırıldı.
Filistinli bir kadın, İsrail'in Han Yunus'ta düzenlediği bir baskın sonucu akrabalarından birinin öldürülmesine tepki gösteriyor (AFP)

Ahram Siyaset ve Strateji Merkezi İsrail Çalışmaları uzmanı Dr. Said Okaşa, (Saeed Okasha) Trump’ın sözünü ettiği değişikliğin büyük olasılıkla 17. maddeye dayanacağını belirtiyor. Okaşa’ya göre bu adım, “eski Gazze” ve “yeni Gazze” ayrımını güçlendirecek bir fiili bölünmeye kapı aralayabilir. Bu yaklaşımı geçen ay ABD’nin bölge özel temsilcisi Steve Witkoff’un da çeşitli görüşmelerde dile getirdiğini hatırlattı.

Okkaşa, anlaşmanın geçen ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylandığını anımsatarak, Hamas’ın silahsızlanma sürecine yanıt vermemesi gibi gerekçelerle 17. maddenin yeniden devreye sokulmasının mümkün olduğunu söyledi. Uzman, böyle bir senaryonun Gazze’de “ne savaş ne barış” şeklinde sürecek bir çıkmaz yaratabileceğini ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Filistinliler, Cebaliye'de yıkılan binaların enkazı arasında sokaklara kurulmuş çadırların yanından geçiyor (AFP)

Filistinli siyaset analisti Dr. Ayman el-Rakkab da, Trump’ın değişiklik açıklamasının içeriğinin belirsizliğine işaret ederek, “İsrail’in bölgede kalma isteğiyle birleştiğinde, Gazze’nin fiilen ikiye bölünmesi ihtimali güçleniyor” değerlendirmesinde bulundu.

Bu belirsizlik sürerken, Axios haber sitesi Trump’ın 25 Aralık’tan önce Gazze’de barış sürecinin ikinci aşamasına geçileceğini açıklamayı planladığını duyurdu. Habere göre Washington, Gazze’de oluşturulacak yeni yönetim yapısı ve uluslararası istikrar gücünün son hazırlıklarını tamamlıyor. ABD Başkanı’nın, bu adımları görüşmek üzere İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ay sonundan önce bir araya gelmesi bekleniyor.

İkinci aşamanın önünde ciddi engellerin olduğunu ifade eden Rakkab: “Barış Konseyi ile teknokrat hükümet henüz kurulmadı. Güvenliği devralacak polis gücü ve uluslararası istikrar kuvveti oluşturulmadı. Bu nedenle somut bir hareketin en erken ocak ayında mümkün olabileceğini düşünüyorum” dedi.

Okaşa, yakın vadede İsrail’in kontrolde tuttuğu bölgeyi yüzde 60 seviyesine çıkarmaya çalışabileceğini, ancak anlaşmanın genel çerçevesinde büyük bir tırmanış beklemediğini belirtti.

Geçtiğimiz günlerde Yedioth Ahronoth, İsrail’in yaklaşık iki milyon Filistinliyi sarı çizginin doğusunda İsrail kontrolündeki yeni bölgelere yeniden yerleştirmeyi, Hamas kontrolündeki bölgeleri tamamen sivillerden boşaltmayı ve Hamas unsurlarını bu bölgelerde aşamalı şekilde takip etmeyi içeren bir plan hazırladığını yazmıştı. Şarku’l Avsat’ın  Telegraph gazetesinin Batılı diplomatlara dayandırdığı haberinden aktardığı bilgilere göre ABD planının Gazze’nin kalıcı biçimde ikiye ayrılması riskini barındırdığını bildirmişti.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise geçtiğimiz günlerde Barselona’da AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile yaptığı görüşmede, Gazze ile Batı Şeria’nın birliğinin korunması gerektiğini vurgulayarak, ayrıntıları tartışılan hiçbir adımın “bölünmeyi pekiştirmesine” izin verilemeyeceğini söyledi. Abdulati, çarşamba günü yaptığı başka bir açıklamada da, “Gazze’nin bölünmesini konuşmak dahi mümkün değildir. Gazze, Doğu Kudüs dâhil olmak üzere, kurulacak Filistin devletinin ayrılmaz bir parçasıdır” dedi.

Uzman Okaşa’ya göre Mısır, hem Gazze’nin bölünmesini hem de anlaşmayı zayıflatacak her türlü değişikliği engellemek için diplomatik çabalarını sürdürecek. Buna karşın, Trump’ın planı etrafındaki belirsizlik nedeniyle önümüzdeki döneme ilişkin tüm senaryolar hâlâ masada.


Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
TT

Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)

Lübnan Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın bugün ülkede bulunan Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle bir araya geldiğini açıkladı. Görüşmede Avn, Lübnan ordusunun görevini tamamlaması için destek çağrısında bulunarak, İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilmesi için baskı yapılmasını talep etti.

Cumhurbaşkanlığı, heyetin ‘uluslararası kararların uygulanması yoluyla Lübnan’da istikrarı destekleme ve ülkelerin Lübnan ordusuna yardım ederek birliklerini tamamlamaya ve silah tekelini sağlamaya hazır olduklarını’ belirttiğini duyurdu.

Açıklamada Avn’ın, Lübnan’ın uluslararası kararları uygulama taahhüdünü yinelediği ve “İsrail tarafını ateşkesi uygulamaya ve çekilmeye zorlamamız gerekiyor; bu konuda sizden destek bekliyoruz” ifadelerini kullandığı kaydedildi.

Geçen yıl kasım ayında, ABD arabuluculuğunda İsrail ile Hizbullah arasında bir ateşkes sağlanmıştı. Bu ateşkese rağmen, İsrail hâlâ Güney Lübnan’daki bazı noktalarda kontrolünü sürdürüyor ve ülkenin doğusu ile güneyine yönelik saldırılarını devam ettiriyor.


Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
TT

Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)

Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiga, dün Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na (AGİT) yaptığı açıklamada, Ukrayna'nın Rusya ile "taviz değil, gerçek barış" istediğini söyledi.

Güvenlik ve insan haklarına odaklanan bir kuruluş olan AGİT, savaş sonrası Ukrayna'da rol oynamayı hedefliyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD elçileri arasında "oldukça iyi" olarak nitelendirdiği görüşmelerin ardından çarşamba günü yaptığı açıklamada, barış görüşmelerine giden yolun şu anda belirsiz olduğunu söyledi.

Sibiga, örgütün yıllık bakanlar kurulu toplantısından önce, "Münih'te gelecek nesillere ihanet edenlerin isimlerini hâlâ hatırlıyoruz" diyerek, "Bu bir daha asla olmamalı. İlkelerden taviz verilmemeli ve uzlaşmaya değil, gerçek barışa ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

devfdr
Rus askerleri Kursk bölgesindeki Sudzha’da devriye geziyor (Arşiv- AP)

Bakan, görünüşe göre İngiltere, Fransa ve İtalya'nın Adolf Hitler'in o dönem Çekoslovakya olan toprakları ilhak etmesini kabul ettiği 1938 tarihli Nazi Almanyası anlaşmasına atıfta bulunuyordu. Bu anlaşma, tehditkâr bir güçle yüzleşmemenin işareti olarak yaygın olarak kullanılıyor.

Sibiga, ABD'ye barışı sağlama çabalarından dolayı teşekkür etti ve Ukrayna'nın "bu savaşı sona erdirmek için mümkün olan her fırsatı değerlendireceğine" söz verdi. "Avrupa geçmişte çok fazla adaletsiz barış anlaşması imzaladı. Hepsi yeni felaketlere yol açtı" diye ekledi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy dün, ekibinin Amerika Birleşik Devletleri'ndeki toplantılara hazırlandığını ve Trump'ın temsilcileriyle diyaloğun devam edeceğini söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Rusya ve Avrupa ile Orta Asya'nın büyük bir bölümünü içeren 57 üye ülkeyi kapsayan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Soğuk Savaş döneminde Doğu-Batı diyaloğu için kilit bir forum olarak ortaya çıktı.

Örgüt son yıllarda, Rusya'nın kilit kararların uygulanmasını engellemesi ve örgütü Batı kontrolü altında olmakla suçlamasıyla sık sık çıkmaza giriyor. Rusya, açıklamasında Ukrayna'nın AGİT gündemine "tamamen hakim olmasından" şikayet etti.