Sudan'da bölünme riski artıyor

Sudan ve Sudanlılar için bu savaşta her iki tarafı da mağlup etmekten başka kurtuluş yok

Hartum'un güneyindeki bir kereste deposunda çıkan yangından dumanlar yükseliyor. (AFP)
Hartum'un güneyindeki bir kereste deposunda çıkan yangından dumanlar yükseliyor. (AFP)
TT

Sudan'da bölünme riski artıyor

Hartum'un güneyindeki bir kereste deposunda çıkan yangından dumanlar yükseliyor. (AFP)
Hartum'un güneyindeki bir kereste deposunda çıkan yangından dumanlar yükseliyor. (AFP)

Emced Ferid et-Tayyib

26 Ekim'de yeniden başlayan Cidde Müzakereleri’nin sona ermesinin ardından Darfur bölgesindeki çatışmaların yoğunlaşmasıyla son haftalarda Sudan'da tansiyon hızla yükseldi. Ordu güçleri ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki müzakere turu, 7 Kasım'da önemli bir ilerleme kaydedemeden sonlandırıldı.

Suudi Arabistan ve ABD'nin arabuluculuğunda (Son turda onlara, Sudan'ın da üye olduğu, Doğu Afrika ülkelerinin bölgesel örgütü olan Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi (IGAD) de katıldı) gerçekleşen Cidde Müzakereleri’nde iki tarafın da yer almasına rağmen, müzakereyi ele alış biçimleri ciddiyet taşımıyordu. Bunun göstergesi, müzakere heyetlerinin aracı liderlerden oluşması ve bu isimlerin temsil ettikleri tarafları varılan sonuca bağlama becerisine sahip olmamasıdır.

Belki de ordu ve HDK’nin, müzakerelerin başladığı geçtiğimiz mayıs ayından bu yana defalarca varılan ve imzalanan ateşkes anlaşmalarına uymaması bunun kanıtıdır.

Diğer yandan müzakere edilen konular, başta HDK milisleri olmak üzere her iki tarafın da ciddiyetten yoksun olduğunu ortaya koyuyor. Zira 21’inci yüzyılın üçüncü on yılına adım atarken, geçen yüzyılın ortasında İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana uluslararası anlaşmalarla güvence altına alınan yasal ve zorunlu yükümlülüklerin müzakere edilmesi mümkün değildir. İnsani yardımın ulaştırılmasına izin verilmesi veya sivil tesislerin korunmasının sağlanması için müzakere yapılması, Suudi ve Amerikalı arabulucuların huzurunda mutabakat imzalandıktan sonra bile bu yükümlülüklerin uygulanmasının göz ardı edilmesi, bir kısır döngü içinde yürütülen müzakerelerde, çatışan iki tarafın ihlallerini baskı kartı olarak kullanmasına olanak tanıdı. Bu durum, HDK’nin vatandaşları önce evlerinden çıkarıp daha sonra o evleri yağmalayıp işgal ettiği zorbalığını bile müzakere şartlarından biri olarak kullanmaya başladığı noktaya geldi.

Tüm bu olanlara paralel düzeyde askeri operasyonlar artmaya devam etti. HDK milisleri, yalnızca Kuzey Darfur eyaleti ve başkenti el-Faşir'in HDK’nin kontrolü dışında kaldığı Darfur bölgesi üzerindeki kontrolünü genişletmeyi sürdürdü.

dsfvegrt
Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan, ordu personeli ile birlikte Port Sudan'ndaki bir mahalleyi ziyaret etti. (AFP)

Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir ve çevresi, Darfur'un diğer bölgelerindeki HDK ihlallerinden kaçan çok sayıda yerinden edilmiş insanın sığınağıydı. Bu, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'i HDK’ye el-Faşir'e saldırmamaları konusunda bir uyarıda bulunmaya yöneltti.

ABD Dışişleri Bakanlığı da durumla ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“ABD, Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'e yönelik büyük çaplı bir HDK saldırısının yaklaştığı yönündeki haberlerden derin kaygı duymaktadır. Bu, birçoğu yakın zamanda başka bölgelerden el-Faşir'e kaçan yüz binlerce yerinden edilmiş kişi de dahil olmak üzere sivilleri büyük tehlikeye maruz bırakacaktır.”

Bölgedeki HDK operasyonlarının artması, Cuba Barış Anlaşması'nı imzalayan silahlı mücadele hareketlerinin daha önce ilan ettikleri tarafsızlık durumuna son vermelerine ve HDK’ye karşı tüm cephelerde askeri operasyonlara katılmaya başlayacaklarını duyurmalarına yol açtı. Söz konusu gruplar, HDK’nin faaliyetlerini “ulus karşıtı uygulamalar ve yaşam hakkı da dahil olmak üzere insanlığa karşı suçlar” olarak nitelendirerek ihlalleri kınadı. Ayrıca, şu anda gündemde olan ‘Sudan'ın parçalanmasının’ hayata geçirilmesine izin vermeyeceklerini ifade ettiler.

HDK milisleri, yalnızca Kuzey Darfur eyaleti ve başkenti el-Faşir'in HDK’nin kontrolü dışında kaldığı Darfur bölgesi üzerindeki kontrolünü genişletmeyi sürdürdü.

Darfur silahlı mücadele hareketleri tarafından 16 Kasım'da yayınlanan bir bildiride şu ifadeler yer aldı:

“Darfur'un Sudan'ın parçalanmasına giriş kapısı olmasına izin vermeyeceğiz. Yabancı çevreleri kullanarak Sudan'ı parçalamaya ve Sudan devletinin yıkıntıları üzerinde bağımsız mini devletler kurmaya çalışan güçlere uyarıda bulunuyoruz.”

Açıklamada Çad devletine, HDK’yi desteklemeyi bırakması, onlara malzeme ve ekipman sağlamayı durdurması ve sınırlarını, hava sahasını, havaalanlarını açması çağrısında bulunuldu. Açıklamanın devamında uluslararası ve bölgesel topluma savaşı durdurmak ve Sudan'ın birliğini ve egemenliğini korumak için net bir duruş sergileme çağrısı yapıldı. Ayrıca Afrika Birliği'ne (AfB) Darfur'da işlenen ihlalleri ve ‘soykırım’ suçlarını durdurma çağrısı yapıldı.

Bazı gözlemciler, Darfur hareketlerini bu pozisyonu almaya ve daha önce ilan ettikleri tarafsızlık durumuna son vermeye teşvik etmek için ordu güçlerinin Darfur garnizonlarından kasıtlı olarak çekilme olasılığına işaret etti. HDK milisleri ise ele geçirdiği bölgelerde vatandaşlara yönelik ihlaller gerçekleştirmeye devam etti. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), 26 Kasım'da Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ni sivilleri korumak ve HDK liderlerini cezalandırmak için harekete geçmeye çağıran bir rapor yayınladı. HRW, Batı Darfur'un el-Cuneyna kentinde bulunan Ardamata köyünde Masalitlerin onlarca üyesine yönelik yağma, saldırı ve yasa dışı gözaltı suçlarının yanı sıra, kasım ayında HDK üyeleri tarafından yüzlerce sivilin öldürülmesini belgeledi. HRW, HDK’nin eylemlerini ‘etnik cinayet dalgası’ olarak nitelendirdi.

fvbrth
Hartum'un güneyindeki bir kereste deposunda çıkan yangından dumanlar yükseliyor. (AFP)

Çad'ın doğusundaki Adre Mülteci Kampı’nda hayatta kalan 70'ten fazla kişiyle görüşmeler yapan Reuters, 22 Kasım’da yayınladığı araştırma raporunda, Darfur halkının HDK üyeleri tarafından başına gelen toplu katliam, tecavüz, yağma ve işkence olaylarını belgeledi.

Darfur Barosu, kasım ayı ortasında yaptığı açıklamada, Darfur bölgesindeki milislerin işlediği insan hakları ihlallerini ve suçları belgeleyen çalışmaları nedeniyle HDK'den tehditler aldığını açıklamıştı. Bu, milislerin, Sudan siyasi arenasında kurumsal varlığını sürdürmesine olanak tanıyan alternatif bir gerçeklik yaratma bağlamında ihlallerine ve suçlarına işaret eden tüm sesleri susturmayı amaçlayan medya uygulamalarının bir parçası.

Diğer taraftan, Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG), 18 Kasım'da Kahire'deki müzakere toplantısını tamamladı. Çatışmanın her iki tarafıyla doğrudan görüşme girişiminin başlatıldığını duyurdu. Bu, 21 Ekim'de Addis Ababa'da ilan edilen, eski Başbakan Abdullah Hamduk'u başkan olarak seçen ve üyeliğine ÖDBG’yi dahil eden Sivil Cephe’nin ihlali gibi görünüyor. Ancak görünen o ki ÖDBG, bu yeni cephenin eklem noktalarını tam olarak kontrol edemeyince siyasi hareketini tek başına sürdürmeyi tercih etti.

Sudan ve Sudanlılar için bu savaşta her iki tarafı da mağlup etmekten başka kurtuluş yok. Bunun dışında herhangi bir açıklamanın -her türlü gerekçeyle- desteklenmesi, Sudan’da devam eden yıkımın reçetesinden başka bir şey değildir.

ÖDBG girişimini başlattı, ancak düzenlediği basın toplantısında, orduya siyaset ve ekonomi alanını terk etmesi çağrısında bulunan Sözcü Taha İshak'ın açıkça ortaya koyduğu siyasi bir hatayı ortaya çıkardı. İshak, HDK milislerinin bu alanlardaki varlığını sürdürmesini, siyasi ve sosyal kuluçka merkezlerinin bulunduğunu söyleyerek gerekçelendirdi. ÖDBG, milislerin Sudanlılara karşı işlediği onca suçtan sonra HDK silahının varlığına ve siyasette kullanılmasına meşruiyet kazandırmaya çalışan bu argümanı desteklemeye devam ediyor. Farkında olmadan sadece kendini değil, tüm Sudanlıları kafalarından, göğüslerinden ve ayaklarından vuruyor.

Temmuz 2011'de Sudan bölündü. Güney Sudan, 2005 yılında imzalanan Kapsamlı Barış Anlaşması'nın koşullarının öngördüğü şekilde birliği çekici hale getirememesi üzerine elli yıldan fazla süren iç savaşın ardından bağımsızlığını ilan etti. Böylelikle Sudan, topraklarının ve nüfusunun üçte birini kaybetti. Ancak Sudanlı siyasi elit, siyasetin aşırılıklarından ve zorlamalarından uzak sağlam ulusal sabiteleri korumanın, ulusun korunmasında son derece önemli bir şey olduğu, bu olmadan Sudan'ın bölünme ve dağılma risklerinin yeniden arttığı dersini henüz öğrenemedi.

Bugün Darfur üzerindeki HDK kontrolüyle bu olasılıklar artıyor. HDK Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) ve onun haleflerinin, savaşın başlangıcından bu yana Sudan'ın her bölgesini kontrol etmeye çalıştıkları açık. Ama görünen o ki, Darfur bölgesindeki savaş ganimetleriyle yetinmekten pek de çekinmiyor. Bu, biri batı ve güney Sudan'ı, diğeri ise doğu ve kuzey Sudan'ı kontrol eden iki başarısız devlet için bir reçetedir.

Sudan ve Sudanlılar için bu savaşta her iki tarafı da mağlup etmekten başka kurtuluş yok. Ordunun, siyasetin kesişme ve çatışmalarından uzak, devlet aygıtının bir parçası olarak mesleki rolünü yerine getiren ulusal bir kurum olarak yeniden düzenlenmesi gerekiyor. HDK milislerinin ise tüm siyasi, ekonomik ve askeri uzantılarıyla kurumsal varlığı sona ermeli. Bunun dışında herhangi bir açıklamanın -her türlü gerekçeyle- desteklenmesi, Sudan’da devam eden yıkımın reçetesinden başka bir şey değildir.



Dahlan Gazze'de güvenlik veya hükümet rolü üstlenmeyi reddettiğini yineledi

Filistinli lider Muhammed Dahlan (Facebook sayfası)
Filistinli lider Muhammed Dahlan (Facebook sayfası)
TT

Dahlan Gazze'de güvenlik veya hükümet rolü üstlenmeyi reddettiğini yineledi

Filistinli lider Muhammed Dahlan (Facebook sayfası)
Filistinli lider Muhammed Dahlan (Facebook sayfası)

Filistinli lider Muhammed Dahlan dün (Perşembe) yaptığı açıklamada, savaşı durdurmanın en önemli öncelikleri olduğunu belirterek, Gazze'de herhangi bir güvenlik ya da hükümet rolü üstlenmeyi reddettiğini yineledi.

Dahlan “X” platformu aracılığıyla yaptığı açıklamada: “Tüm meslektaşlarım ve şahsen ben, BAE'deki kardeşlerimizin bu iğrenç soykırım boyunca verdikleri cömert ve sürekli desteğe dayanarak, Gazze'deki halkımıza yardım için elimizden geleni yapmak üzere buradayız.”

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Wall Street Journal, Filistinli lider Muhammed Dahlan'ın ateşkesin ardından Gazze Şeridi'nde güvenlik sorumluluğunu üstlenmesinin beklendiğini belirten bir haber yayınladı.

Dahlan mesajında: “Savaşı durdurmak en önemli önceliğimizdir. Bizi Filistin siyasi sistemini şeffaf bir demokratik süreç yoluyla yeniden inşa etmeye götürecek ve halkımızın başkenti Kudüs olan bağımsız bir devlet kurma mücadelesinin gerçekleşmesine yol açacak belgelenmiş ve programlanmış bir uluslararası eylem planı sağlayacak Filistin ulusal anlayışları dışında, hiçbir seçeneği desteklemeyeceğiz.”

Dahlan “herhangi bir güvenlik, hükümet veya yürütme rolünü kabul etmeyi ya da yerine getirmeyi” reddettiğini vurguladı.