Gazzeli doktorlardan çağrı: İsrail'in iade ettiği Filistinlilerin naaşlarından hayati organların çalındığını tespit ettik

Gazzeli doktorlar, İsrail'in iade ettiği naaşların organlarının tam olmadığını fark etti ve Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Gözlemevi uluslararası bir soruşturma komitesi kurulması çağrısında bulundu

İsrail ordusunun Şifa ve Endonezya hastanesinde bazı ölülerin naaşlarını alıkoyduğu yönünde suçlamalar yöneltiliyor / Fotoğraf: Meryem Ebu Dakka- Independent Arapça
İsrail ordusunun Şifa ve Endonezya hastanesinde bazı ölülerin naaşlarını alıkoyduğu yönünde suçlamalar yöneltiliyor / Fotoğraf: Meryem Ebu Dakka- Independent Arapça
TT

Gazzeli doktorlardan çağrı: İsrail'in iade ettiği Filistinlilerin naaşlarından hayati organların çalındığını tespit ettik

İsrail ordusunun Şifa ve Endonezya hastanesinde bazı ölülerin naaşlarını alıkoyduğu yönünde suçlamalar yöneltiliyor / Fotoğraf: Meryem Ebu Dakka- Independent Arapça
İsrail ordusunun Şifa ve Endonezya hastanesinde bazı ölülerin naaşlarını alıkoyduğu yönünde suçlamalar yöneltiliyor / Fotoğraf: Meryem Ebu Dakka- Independent Arapça

İsrail ordusu, hiçbir gerekçe göstermeden Gazze Şeridi'nde bulunan Şifa Hastanesi'nin avlusuna gömülen yüzlerce naaşı ve morgların içindeki naaşları alıkoyup, bilinmeyen bir yere nakletti.

Bu durum, Filistinlilerin organlarının çalınmasıyla ilgili İsrail'e yönelik iddiaları araştıran bir dizi insan hakları kurum ve kuruluşunun konuyla ilgili endişelerini artırdı.

Söz konusu kuruluşlar arasında, Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Gözlemevi de yer alıyor.

Gözlemevi, birkaç gün önce İsrail ordusunun Şifa ve Endonezya hastanelerindeki bazı ölülerin naaşlarını alıkoyması ve göç koridoru civarında Selahaddin ana yolu üzerinde ordu tarafından tahsis edilen bölgenin merkezine ve güneyine kadar olan bölgede bulunan naaşların alıkonulduğu diğer vakalar hakkında karara varacak bağımsız bir uluslararası soruşturma komitesi kurulması çağrısında bulundu.

Bu iddialar, İsrail ordusunun yakın zamanda iade ettiği ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi'ne teslim ettiği bazı naaşları inceleyen ve muayene eden Gazzeli doktorların, naaşların göz korneası, koklea, karaciğer, böbrekler ve kalp gibi diğer hayati organların çalındığını fark etmesinin ardından ortaya çıktı.

Gazze Şeridi'ndeki hükümetin yayımladığı rakamlara göre, İsrail tarafından alıkoyduğu bilinen onlarca kişi dahil olmak üzere, yaklaşık 7 bin kayıp kişi olduğu tahmin ediliyor.

Kalıntılar ve naaşları

2019'da İsrail Yüksek Mahkemesi, askeri görevlilerin naaşlara geçici olarak alıkoymasına ve onları sayı mezarlıkları (naaşların veya kalıntıların üzerine iliştirilmiş metal plakalara numaraların kazındığı, anonim olarak gömüldüğü kapalı askeri alanlar) olarak bilinen yerlere gömmesine izin veren bir karar çıkardı.

2021'in sonunda Knesset, polise ve orduya ölü Filistinlilerin kalıntılarını saklama yetkisi veren bir yasayı çıkararak bu kararı güçlendirdi.

Uluslararası hukuk, silahlı çatışmalar sırasında öldürülenlerin bedenlerine saygı gösterilmesinin ve naaşların korunmasının gerekliliğini vurguluyor.

4. Cenevre Sözleşmesi, bir çatışmanın taraflarının, ölülerin organların çalınmasının ve bedenlerinin parçalanmasını önlemek için mümkün olan tüm önlemleri almalarını şart koşuyor.

Birleşmiş Milletler insan organı ticaretini 'suç' olarak sınıflandırırken, Mayıs 2014'te Birleşmiş Milletler Suçun Önlenmesi ve Ceza Adaleti Kurultayı, organ ve insan ticaretini yasaklayan ve bununla mücadeleyi tavsiye eden bir karar yayımladı.

İsrail'in araştırma ve incelemelerine göre İsrail'in 'insan derisi' rezervi 170 metrekareye ulaşıyor.

Bu deriler 1985 yılında kurulan İsrail Deri Bankası'nda muhafaza ediliyor ve ana tedarikçisi Kudüs'teki İsrail Adli Tıp Enstitüsü olarak biliniyor.

Yanık tedavisinde uzmanlaşmış İsrailli tıbbi kaynaklarına göre banka, 2000 yılındaki İkinci İntifada sırasında, o dönemde Filistinliler tarafından gerçekleştirilen bombardımanlar sonucunda ciddi yanıklara maruz kalan birçok İsraillinin hayatını kurtararak etkinliğini kanıtladı.

Avrupa Birliği Transplantasyon Komitesi'nin raporuna göre, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ile yapılan iş birliği sonucunda Tel Aviv'in, nüfusa göre organ naklinde 55 Avrupa ülkesi arasında 33'üncü, organ bağışını reddetmede ise bu ülkeler arasında üçüncü sırada yer aldığı ortaya çıktı.

"İsrail, ölü Filistinlilerin naaşlarını alıkoyma konusunda uzun bir geçmişe sahip"

Birçok hastanede çalışan doktorlar, Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Gözlemevi'ne, adli tıbbi muayenenin, naaşlara daha önce yapılan cerrahi müdahaleler nedeniyle, organ hırsızlığını kanıtlamak veya reddetmek için yeterli olmadığını belirtti.

Zira yoğun hava ve topçu saldırıları ve devam eden yaralı akını altında, ordunun alıkoyduğu naaşlar hakkında doğru bir analitik inceleme yapılmasının imkansız olduğu vurgulandı.

Merkezi Cenevre'de bulunan Gözlemevi, "İsrail'in ölü Filistinlilerin naaşlarını alıkoyma konusunda uzun bir geçmişi olduğunu" belirtti.

Gözlemevi, İsrail'in 'onları belirli bölgelerdeki gizli toplu mezarlarda alıkoyduğunu' söyledi.

Daha önce yaptığı açıklamada "İsrail yetkilileri, ölen kişilerin naaşlarını bir süre alıkoyduktan sonra otopsi yapılmaması şartıyla ailelerine yani Batı Şeria sakinlerine veriyor, bu şart bazı organların çalınması durumunu gizleyebilir" ifadelerine yer verdi.

Bunu yasaklayan uluslararası sözleşme ve anlaşmaların göz ardı edilmesi ve naaşların onurlu bir şekilde ve dini inançlarına uygun olarak defnedilmesi için ailelerine teslim edilmesinin reddedilmesinin, Lahey Sözleşmesi'nin 50'nci maddesi ve 4. Cenevre Sözleşmesi'nin 33'üncü maddesinde yasaklanan 'toplu cezalandırma' anlamına gelebileceğini vurguladı. 

Meşru şüpheler

"Şehitlerin Cenazelerini Kurtarmaya Yönelik Ulusal Kampanya", mevcut durum göz önüne alındığında, İsrail yetkililerinin Filistinlilerin, özellikle de Kudüs'ün içinden gelenlerin naaşlarını teslim ederken, gece gömülmesini ve otopsi yapılmamasını şart koşması sebebiyle, Gözlemevi'nin İsrail'in Filistinlilerin organlarını çaldığına yönelik öne sürdüğü şüphelerin meşru ve göz ardı edilemez olduğunu düşünüyor.

Kurbanın ailesinin herhangi bir eylemde bulunmasını engellemek için ordu, naaşları donmuş halde teslim ediyor.

Uzmanlara göre bu, Filistinlilerin donma durumu sona erene kadar meşru tıbbi prosedürleri yerine getirmesini engelliyor.

Naaşın çözülmesi en az 24 ila 48 saat gerektiriyor ancak çoğu aile buzların erimesini beklemeye dayanamıyor ve otopsi yerine CT taraması yaptırıyor. 

Şehitlerin Cenazelerini Kurtarmaya Yönelik Ulusal Kampanya'ya göre, İsrail, 2015'ten bu yana Batı Şeria ve Kudüs'ten yaklaşık 177 Filistinlinin naaşını, sıfırın altında 40 dereceye ulaşabilen özel dondurucularda tutuyor.

Ayrıca, sayısız mezarlıkta 255'e yakın naaşın tutulduğu ve 75 kayıp kişinin naaşlarının alındığı da kabul edilmiyor.

Kampanya koordinatörü Hüseyin Şucaiye'ye göre, Kampanya'nın 2008'den bu yana İsrail mahkemeleri önündeki takibi ve hukuki savunmalarının, İsrail'in naaşları teslim etmeme ve bu hassas insani dosyayı, müzakerelerde ve takas anlaşmalarında kullanmak üzere siyasi bir dosyaya haline getirme konusundaki inatçılığıyla çatıştığını belirtti. 

Şucaiye "Alıkonulan cenazelerin isimleri ve mezar numaralarının yer aldığı eksiksiz bir dosyayı Kızılhaç'a sunmak üzere hazırladık. Eğer İsrail onları gelecekteki takas anlaşmalarına dahil etmeyi reddederse, alıkoyma gerekçesini kaybedecek" dedi.

Ayrıca Kampanya'nın elinde, İsrail'in Filistinlilerin naaşlarından organ veya deri çaldığına dair kesin bir kanıt bulunmadığını da belirtti. 

Ciddi endişeler

İsrail'deki İnsan Hakları İçin Doktorlar adlı sivil toplum kuruluşu, İsrail ordusunun Gazze'deki Şifa Hastanesi'ne baskın yaptıktan sonra çok sayıda naaşı alıkoymasının ordunun bu naaşlardan organ çalma ve ticaretini yapma yaklaşımının devam ettiği yönündeki korkuları güçlendirdiğini belirtti.

Kuruluşun araştırma ve proje direktörü Asil Ebu Ras, "Ordunun hayatını kaybetmiş Filistinlilerin naaşlarından organ çalmaya devam ettiği ve naaşları takas anlaşmalarıyla ilgili devam eden müzakerelerde kullandığı konusunda ciddi endişeler var" dedi.

Ayrıca Ras, "Yıllar geçtikçe, deri dahil olmak üzere Filistinli ölülerin organlarının çalındığına dair güvenilir kaynaklardan çok sayıda rapor yayınlandı ve artık söz konusu naaşların bu nedenle alıkonulduğuna yönelik korkular var" ifadelerini kullandı. 

İsrail Ulusal Organ Nakli Merkezi, 2017 yılı içerisinde durumu kritik olan hastalara 520 organ nakli operasyonu gerçekleştirdiğini, bunların arasında 222 böbrek nakli ve deri bağışı ile ciddi yanıklara yönelik onlarca operasyon da yer aldığını açıkladı.

Merkez, 2016 yılında görme engelliler için 839 kornea nakli, 155 kemik ve ses teli nakli, 55 kalp kapağı nakli gerçekleştirdiğini belirtti.

Filistinlilerin suçlamaları

Yahudi cemaatinin organ bağışı fikrini pratikte kabul etmediği bir dönemde İsrail'in dünyanın en büyük deri bankasına sahip olması, bu konuda kendisine yöneltilen suçlamaları güçlendiriyor.

2015 yılı sonunda, Filistin'in Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, BM Güvenlik Konseyi'ne gönderdiği bir mektupta, İsrail'i, İsrail ordusu tarafından öldürülen Filistinlilerin naaşlarından organ çalmakla suçladı.

Mansur, o dönemde yazdığı mektubunda "Ekim 2015'te işgal güçleri tarafından öldürülen Filistinlilerin alıkonulan naaşlarının iade edilmesinin ardından yapılan tıbbi muayene sonrasında, naaşların kornea ve diğer organları olmadan iade edildiği tespit edildi" ifadelerine yer verdi. 

Geçen yılın temmuz ayında, Filistin hükümeti, İsrail'i üniversitelerin tıbbi laboratuvarlarında, alıkonulan Filistinlilerin naaşlarını kullanmakla suçladı ve bunu insan haklarının, bilimsel değerlerin, ilkelerin ve ahlakın açık bir ihlali olarak değerlendirdi.

O dönemde Filistin Başbakanı Muhammed Iştiyye, uluslararası üniversitelere, naaşları alıkoyan İsrail üniversitelerini boykot etme çağrısında bulundu.

2017 yılı Nisan ayında İsrail yetkililerinin 1990'lardan bu yana alıkoydukları 123 Filistinliden 121'inin naaşını kaybettiklerini açıklamasının ardından, İnsan Hakları Örgütü HaMoked ve Kudüs İnsan Hakları Merkezi dahil olmak üzere insan hakları merkezleri İsrail'i "organ hırsızlığı ve ticaretinin tespit edilmesini önlemek" amacıyla, hayatını kaybeden Filistinlilerin naaşlarını planlı olarak ihmal etmek ve bu naaşları yok etmeye çalışmakla suçladı.

Naaş dosyalarının Filistinliler açısından taşıdığı önem, 2008'de Filistin hükümetini 27 Ağustos tarihini, İsrail tarafından alıkonulan naaşların kurtarılması için ulusal bir gün olarak kabul etmeye ve naaşların serbest bırakılmasının gerekliliğini hatırlatan etkinlikler düzenlemeye yönlendirdi. 

İsrail hukuku, naaşların alıkonulmasının bir pazarlık kozu olarak kullanılmasına ve Gazze Şeridi'nde Hamas tarafından tutulan İsrailli mahkumlarla takas edilmesine olanak sağlıyor.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Komutanı tarafından Gazze'ye girmeye zorlanan İsrail askeri intihar girişiminde bulundu

Geçtiğimiz nisan ayında Kudüs'teki askeri mezarlıkta bir askerin mezarına bayrak diken İsrail askeri (Reuters)
Geçtiğimiz nisan ayında Kudüs'teki askeri mezarlıkta bir askerin mezarına bayrak diken İsrail askeri (Reuters)
TT

Komutanı tarafından Gazze'ye girmeye zorlanan İsrail askeri intihar girişiminde bulundu

Geçtiğimiz nisan ayında Kudüs'teki askeri mezarlıkta bir askerin mezarına bayrak diken İsrail askeri (Reuters)
Geçtiğimiz nisan ayında Kudüs'teki askeri mezarlıkta bir askerin mezarına bayrak diken İsrail askeri (Reuters)

İsrail medyası, Gazze Şeridi'ne yönelik savaşın zorlukları nedeniyle sadece bir hafta içinde dört İsrail askerinin intihar ettiğini bildirdi. İsrail Kamu Yayın Kuruluşu KAN, komutanlarının sorumsuz davranışlarına karşı çıkan birlikteki arkadaşlarının uyanıklığı olmasaydı neredeyse listeye katılacak olan beşinci bir askerin hikayesini açıkladı.

Muhabir Carmela Menashe, askerlerden alıntı yaparak, arkadaşlarının ‘Gazze'ye girmeyi reddettiğini, ancak komutanının onu zorladığını, bunun üzerine askerin silahın namlusunu ağzına dayadığını ve kendini vurmakla tehdit ettiğini, bunun üzerine komutanın onu hafta sonu izninden men ederek cezalandırmaya karar verdiğini’ anlattı.

dfgthy
Meslektaşlarının cenaze töreni için mezarlığa giden yaralı İsrail askerleri, 8 Temmuz 2025 (AP)

İsrailli muhabire göre, ‘asker başlangıçta kabul etti ve Gazze'ye girdi. Ancak sonra geri döndü ve tekrar dışarı çıkmak istedi; komutana orada kalamayacağını açıklamaya çalıştı. Komutan onu hafife aldı ve onu başka cezalarla tehdit etti. Birlikteki arkadaşları son anda devreye girerek intihar etmesini engelledi ve onu psikolojik destek subayıyla görüşmeye zorladı.’

Psikolojik destek subayı, askerin durumunun Gazze Şeridi'ne girmesine izin vermediğine karar vererek onu birlik dışında tedavi görmesi için göndermiş; psikolojik durumunun ciddi olduğu teşhis edilmiş ve askerin ordudan tamamen terhis edilerek tedavi altına alınmasına karar verilmiş.

Muhabir, “Askerin durumu benzersiz değil; savaş binlerce askeri travmatize ediyor. Zamanında gerekli tedaviyi görmeyenler kendilerini ciddi bir depresyon içinde buluyor ve bu da aşırı durumlarda intihara yol açabiliyor” dedi.

4 asker intihar etti

Tel Aviv medyası sadece geçen hafta dört askerin intihar ettiğini ve savaşın başladığı 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana intihar eden asker sayısının 44'e yükseldiğini duyurdu.

İntihar eden askerlerin çoğunluğunun aktif görevdeki yedek askerler olduğunu belirten Haaretz gazetesi, İsrailli askeri kaynaklara dayandırdığı haberinde intihar eden askerlerin büyük bir kısmının savaş sırasında psikolojik durumlarını önemli ölçüde etkileyen durumlara maruz kaldıklarını aktardı.

xcvfgbh
Temmuz 2025'te Gazze Şeridi'nde öldürülen meslektaşlarının cenaze töreninde ağlayan İsrailli askerler (AFP)

Gazete, orduda aktif görevde olan İsrailli askerlerin intihar oranlarının önceki yıllara göre artış gösterdiğini doğruladı.

Kaynaklar, intiharların bazen iç raporlarda ‘çatışma dışı ölüm’ veya ‘soruşturma altındaki durumlar’ gibi muğlak etiketler altında kategorize edilmesi nedeniyle gerçek sayının daha yüksek olabileceğini tahmin ediyor.

Şarku’l Avsat’ın Haaretz'den aktardığına göre İsrail ordusu, 2024 yılının başından bu yana yaklaşık bin 600 askerin travma sonrası stres semptomlarından mustarip olduğunu kabul ediyor ve bu da yaklaşık 250 askeri ruh sağlığı nedenleriyle terhis etmesine neden oldu.

Veriler intihar eden askerlerin çoğunun geçtiğimiz mart ayında yeniden başlayan savaştan bu yana çatışmaların devam ettiği Gazze'deki çatışmalara katıldığını gösteriyor.

cdfgthy
Temmuz ayında Gazze'de öldürülen bir İsrail askerinin cenaze töreninden (EPA)

Cepheden dönen askerlerin psikolojik olarak yalnızlaştığı ve özellikle muharebe tugaylarına yeni katılanlar ile dışlanmış sosyal sınıflara mensup askerlere yeterli psikolojik bakım sağlanmadığı belirtiliyor.

Ordu, sahadan dönen askerlerle ilgili sessiz bir iç krizle karşı karşıya; bu askerler fiziksel yaralanmaların ötesinde derin psikolojik yaralar da taşıyor ve bu da bazılarının son bir kaçış olarak intiharı seçmesine neden oluyor.

Gözlemciler Gazze savaşının sadece Filistinlileri tüketmekle kalmadığını, aynı zamanda İsrail'in iç cephesinde de giderek artan bir çatlağa neden olduğunu, askerlerin karada savaşırken psikolojik kaderlerinin havada asılı kaldığını düşünüyor.