Lübnan'daki ilaç ticaretinin distopyası

İlaç ticaretinden politikacılar da yararlanıyor ve Hizbullah, İran ürünlerinin satışından büyük kâr elde ediyor.

Lübnan’da ilaç alanında yaşananlar tartışmalara neden oluyor. (Al Majalla)
Lübnan’da ilaç alanında yaşananlar tartışmalara neden oluyor. (Al Majalla)
TT

Lübnan'daki ilaç ticaretinin distopyası

Lübnan’da ilaç alanında yaşananlar tartışmalara neden oluyor. (Al Majalla)
Lübnan’da ilaç alanında yaşananlar tartışmalara neden oluyor. (Al Majalla)

Lina el-Hatib

Lübnan'da ilaç aramak, bir bilim kurgu filmini izlemeye veya içinde yaşamaya benzer. Geçtiğimiz yıl bir Lübnanlı, dejeneratif bir hastalıktan muzdarip oldu. Teşhis karşısında şoka uğrayan aile, hastalığın semptomlarını tedavi etmek için gerekli ilacın ülkede bulunmadığını öğrendiğinde daha da fazla şaşkınlık yaşadı. Bu durum, Lübnan'daki yasadışı ticaret hakkında hazırladığım araştırmayla aynı zamana denk geldi. İlaç arama deneyimi, araştırmayla sorunsuz bir şekilde birleşerek, Lübnan'daki yolsuzluğun ne kadar derinlere işlediğini ve yaygın olduğunu canlı bir şekilde gösteren bir tablo ortaya koydu ve ülkenin çoğu sakininin umutsuzluktan muzdarip olduğu daha geniş bir resmini ortaya çıkardı.

Lübnan'da ilaç ararken, kendinizi bir suç faaliyetine karışıyormuş gibi hissediyorsunuz. Yakınım için gerekli tedaviyi almak amacıyla Beyrut'un büyük eczaneleri arasında dolaşmam sonuçsuz kaldı. Daha sonra, bir akrabam bana belirli bir eczanenin adını önerdi. Benden, beni oraya gönderen bir referans olarak belirli bir kişinin adını personel önünde söylememi istedi. Söz konusu eczaneye gidip, aradığım ilacı söylediğimde, eczane çalışanları bana "Sizi bize kim gönderdi?" diye sordu. Yakınımın benden söylemesini istediği kişinin adını duyunca, benden ‘gidip sipariş edilen ilaç kutularına fiyat koyana kadar’ beklememi istediler.

İlaç mevcuttu ancak gizlendi. Çünkü eczacılar hükümetin ilaç desteğini kaldırmasını bekliyordu. Bu nedenle, eczacılar ve tüccarlar, desteklenen toptan ilaç stoğunu, desteğin kaldırılmasının ardından çok yüksek fiyatlarla satmayı ve böylece onlara muazzam ek kârlar elde etmeyi umarak satın aldılar. Tüccar ve eczacıların açgözlülüğü, onları, hayatta kalmak için ihtiyaç duydukları ilaçlara ulaşamamaları nedeniyle ölümle karşı karşıya kalan insanların adeta katili haline getiriyor.

“Lübnan'da birçok kişi o kadar çaresiz hissediyor ki Hizbullah'la bağlantılı ağlardan ilaç satın almaktan başka çareleri yok.”

Türkiye’den ilaç

Lübnan'daki ilaç yetersizliği, fırsatçıların çoğalmasına ve ilaç sektöründeki yolsuzluğun derinleşmesine yol açıyor. Daha sonra, son ziyaret ettiğim eczanede aradığım ilacın gerçekten de stokta olmadığını öğrendim. Aynı gün ilerleyen saatlerde bir tanıdığım bana ‘bavulunda’ Türkiye'den Lübnan'a ilaç getiren bir kişinin olduğunu söyledi. Sonraki birkaç gün içinde, akrabam bu kişi aramızda bir aracıya dönüştü. İlk başta ilaç tüccarının Türkiye'de ilacı satın almayı başardığını söyledi. Ancak daha sonra bana, İstanbul Havaalanı yetkililerinin seyahat etmesine izin vermediğini aktardı. Bunun üzerine, ilacı ‘hızlı kargo ile göndermeye’ karar verdi. Bu, başlangıçta benden istediği miktarın iki katını ödemem gerektiği anlamına geliyordu.

Fotoğraf Altı: Lübnan'daki eczaneler sık sık kuyruklara sahne oluyor. (Reuters)
Lübnan'daki eczaneler sık sık kuyruklara sahne oluyor. (Reuters)

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre bu tür açık dolandırıcılık Lübnan'da oldukça yaygın. İnsanlar, yurt dışında gerekli ilaçları satın alıp onlara gönderen akrabaları veya arkadaşları olmadığı sürece, çaresizlikten gereğinden fazla para ödemek zorunda kalıyor. Lübnan'daki insanlar, resmi sosyal ağların ve temel hizmetlerin yokluğunda hayatta kalabilmek için birbirlerine yardım etmeleri gerektiğinin farkındalar. Çoğu zaman yabancı gurbetçiler, tanımadıkları kişiler tarafından satın alınan ilaçları Lübnan'daki akrabalarına teslim etmek amacıyla gönüllü olarak taşıyorlar. Bununla birlikte, bu durumda bile gümrük bu kişileri defalarca havaalanında durdurdu ve taşıdıkları ilaçlara el koydu.

İlaç Hizbullah’ın elinde

Bu kişi ile isteğimizin karşılanmayacağını anladıktan sonra, Lübnan'daki eczanelerde aramaya devam etmeye karar verdim. Bir arkadaşım bana bu ilaçtan yalnızca bir kutu bulunduğunu doğrulayan bir eczane sahibinin numarasını verdi. Bana birkaç kez kutunun henüz hazır olmadığını söyledikten sonra, sonunda kutu ortaya çıktı. Ancak kutunun içinde, beklediğim üzere 100 tablet yerine yalnızca on tablet olduğunu fark ettim. Bunun üzerine, Lübnan'da tanıştığım herkese, yardım edebilecek birini bilip bilmediklerini sorma kararı aldım. Bana Hizbullah ile bağlantılı olduğundan şüphelendiğim bir isim ve numara verdi. Bu nedenle, bu yolu izlememeye ve bunun yerine yurt dışındaki arkadaşların ve yabancıların nezaketine güvenmeye karar verdim.

Ben şanslı azınlıktan biriyim. Ülkede, Lübnan'a gerekli malzemeleri gönderebilecek dış ağları olmayanlar, hastalık ve eziyet dolu bir yaşama mahkum ediliyorlar. Bu sadece fiziksel hastalıklarla sınırlı değil, aynı zamanda zihinsel hastalıklarla da ilgili. Lübnan'daki ilaç krizi ve bu krizin siyasi çıkarlar, yolsuzluk ve cezasızlıkla daha geniş kapsamlı ilişkisi nedeniyle Lübnan toplumunun tüm kesimleri acı çekiyor.

Lübnan'daki birçok insan, çaresizlik içinde, Hizbullah ile bağlantılı ağlardan ilaç satın almak zorunda kalıyor. Ancak bu durumda bile, satın aldıkları ilacın orijinal olduğundan emin olunamıyor.

Hizbullah, Lübnan'a ilaç da dahil olmak üzere çeşitli malların kaçakçılığında rol aldı. Tüm kaçak mallar gibi, bu ilaçlar da devlet kontrolü olmadan Lübnan'a girer. Ancak, bu, yasal olarak giren ilaçların daha iyi durumda olduğu anlamına gelmez, çünkü devlet kontrolü kolayca aşılabilir. Sağlık Bakanlığı, Hizbullah yanlısı bakanlar tarafından yönetilirken, İran ilaçlarına, satılmadan önce laboratuvar testleri yapılmadan kayıt yaptırmaları için bir istisna verdi.

“Lübnan'daki ilaç krizi ülkenin daha geniş sosyal, politik ve ekonomik dinamiklerini yansıtıyor. Bu, zayıfları manipülasyona ve kayırmacılığa maruz bırakır.”

Merkezi laboratuvar kapatıldı

Diğer yandan Lübnan'daki Ulusal İlaç Laboratuvarı, 2007 yılında, Beyrut'taki Parlamento Başkanı'nın konutunun yakınında bulunması nedeniyle güvenlik tehlikesi olarak görüldüğü için kapatıldı. Lübnan'a ithal edilen tüm ilaçları test etmeyi amaçlayan laboratuvarın taşınması yönündeki öneriler dikkate alınmadı. Ayrıca, Lübnan medyası, sahte ilaçların piyasada satıldığını gösteren raporlar düzenli olarak yayınlıyor, ancak herhangi bir hesap verebilirlik veya sorgulamaya dair bir ilerleme yok. Birçok durumda, yakalanan ve sahte ilaç satmak gibi suçlar işlemekle suçlanan kişiler, siyasi bağlantıları nedeniyle cezadan kurtuluyor.

Lübnan'daki ilaç yetersizliğinden farklı siyasi kesimlerden politikacılar yararlanıyor. Hizbullah, İran’dan ithal ettiği ilaçlarından büyük karlar elde ediyor ve bu ilaçları destekçilerine indirimli fiyatlarla sağlayarak sadakati korumanın bir yolu olarak kullanıyor. Diğer politikacılar da ilaç ticaretine dahil oluyor ve bazen bireysel bir girişim olarak ilaçların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasını kolaylaştırıyorlar. Bazı yardımları insani kaygılarla motive edilmiş olabilir ancak bu tür ‘çözümlerin’ nihayetinde Lübnan'da yaygın olan siyasi kayırmacılığı güçlendirmeye yol açtığı inkar edilemez. Ek olarak, bireysel hayırseverlik, ülkenin temel sorunu olan sistematik yolsuzluk sorununu çözemez.

Bu yolsuzluk, sadece insanları sömürmekle kalmaz, aynı zamanda Lübnan devletinin mali kaynaklarını da bir kısır döngü içinde zayıflatır. Kaçakçılık, gümrük gelirlerinin kaybı anlamına gelir ve bunun sonucunda, devlet iflas etmiş ve sınırlarını kontrol etmek için gerekli kaynaklardan yoksun bulur.

Lübnan'daki ilaç yetersizliği hikayesi, ülkenin daha geniş sosyal, siyasi ve ekonomik dinamiklerini yansıtıyor. Bu, savunmasız insanları manipülasyona ve baskıya maruz bırakıyor ve onları çaresizlik nedeniyle siyasi patronlarla müşteri ilişkilerini sürdürmeye zorluyor. Siyasetçiler bu durumdan yararlanıyor kendileri için karlı olduğu sürece bunu değiştirmek istemeleri pek mümkün değil. Hizbullah ve diğer etkili siyasi aktörler, herhangi bir resmi hesap verebilirlik korkusu olmadan çalışmaya devam ediyor. Dolandırıcılık mağdurları, yargı sistemi de siyasileştirildiği için adalete başvuramıyorlar. Lübnan'daki zenginler ve fakirler arasındaki uçurum hiç bu kadar derin olmamıştı.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



BM: Sudan’da HDK’nın ilerleyişi yeni bir kitlesel göçe yol açabilir

Sudanlı bir aile, El Faşir'deki çatışmalardan kaçarak Çad'ın doğundaki Tina sınır kapısına geldiler (Reuters)
Sudanlı bir aile, El Faşir'deki çatışmalardan kaçarak Çad'ın doğundaki Tina sınır kapısına geldiler (Reuters)
TT

BM: Sudan’da HDK’nın ilerleyişi yeni bir kitlesel göçe yol açabilir

Sudanlı bir aile, El Faşir'deki çatışmalardan kaçarak Çad'ın doğundaki Tina sınır kapısına geldiler (Reuters)
Sudanlı bir aile, El Faşir'deki çatışmalardan kaçarak Çad'ın doğundaki Tina sınır kapısına geldiler (Reuters)

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, Sudan’da paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) ilerleyişinin sınır ötesine taşabilecek yeni bir kitlesel göç dalgasına yol açabileceği uyarısında bulundu.

HDK, Ekim ayı sonunda Darfur’daki Faşir kentinin kontrolünü ele geçirerek, Sudan ordusuyla iki buçuk yıldır devam eden savaşta en büyük kazanımlarından birini elde etmişti. Reuters’ın aktardığına göre HDK, bu ay da ilerleyişini doğuya, Kordofan bölgesine doğru sürdürerek ülkenin en büyük petrol sahasını kontrol altına aldı.

Grandi, Kordofan’daki son şiddet olayları nedeniyle yerinden edilen ve sayıları yaklaşık 40 bin olan kişilerin çoğunun şu an ülke içinde yerinden edilmiş durumda olduğunu, ancak şiddetin El-Ubeyyid gibi büyük bir kente yayılması hâlinde durumun değişebileceğini söyledi.

Pazartesi gecesi Port Sudan’dan yaptığı açıklamada Grandi, “Eğer savaş oraya da ulaşırsa… daha fazla kitlesel yerinden edilme göreceğimizden eminim” dedi.

Grandi ayrıca, “Bu durumda komşu ülkelerde çok yüksek alarm seviyesinde olmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Nisan 2023’ten bu yana HDK ile Sudan ordusu arasındaki çatışmalar, BM verilerine göre on binlerce kişinin ölümüne, 12 milyondan fazla kişinin yerinden edilmesine ve dünyanın “en kötü insani krizine” yol açtı.

Ekim sonunda Sudan ordusunun Darfur’daki son kalesi olan Faşir’i ele geçirmesinin ardından HDK, saldırılarını doğuya, üç eyaletten oluşan petrol zengini Kordofan bölgesine yöneltti. Faşir’in ele geçirilmesi sırasında katliam, toplu tecavüz ve yağma yaşandığına dair çok sayıda sivil tanıklık ve sivil toplum örgütü raporu bulunuyor.


İslami Cihad: İsrailli esirler dosyasını kapattık

Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi üyeleri eşliğinde, Gazze Şehri'ndeki Zeytun semtine, ölen rehinelerin kalıntılarını aramak üzere gidiyor (AP)
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi üyeleri eşliğinde, Gazze Şehri'ndeki Zeytun semtine, ölen rehinelerin kalıntılarını aramak üzere gidiyor (AP)
TT

İslami Cihad: İsrailli esirler dosyasını kapattık

Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi üyeleri eşliğinde, Gazze Şehri'ndeki Zeytun semtine, ölen rehinelerin kalıntılarını aramak üzere gidiyor (AP)
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi üyeleri eşliğinde, Gazze Şehri'ndeki Zeytun semtine, ölen rehinelerin kalıntılarını aramak üzere gidiyor (AP)

İslami Cihad Hareketi’nin askeri kanadı Kudüs Seriyyeleri, bugün (Salı) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nde yürürlükte olan ateşkes anlaşmasının birinci aşamasındaki tüm maddelere hem kendilerinin hem de diğer Filistinli grupların bağlı kaldığını duyurdu. Örgüt, arabuluculara İsrail’in anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi için baskı yapma çağrısında bulundu.

Kudüs Seriyyeleri’nin askeri sözcüsü Ebu Hamza, yayımladığı bildiride, geçen çarşamba günü Gazze’nin kuzeyinde ellerindeki son İsrailli rehinenin cesedini teslim etmelerinin ardından, İsrailli esirler dosyasını kapattıklarını söyledi.

Filistin'den yayın yapan Şihab Haber Ajansı’nın (Shehab News Agency)  aktardığı açıklamada Ebu Hamza, şunları kaydetti:

“Geçen çarşamba günü kuzeyde son cesedi teslim ederek elimizdeki düşman esirleri dosyasını kapattık. Bu, onur verici bir anlaşmanın parçası olarak, tüm gurur, onur ve sadakatle yürüttüğümüz kahramanca bir mücadelenin sonucudur. Düşman esirleri ancak direnişin kararıyla geri döner; tabutlarla dönerler ya da hiç dönmeyebilirler.”

Ebu Hamza, Kudüs Seriyyeleri ve diğer direniş fraksiyonlarının ateşkes anlaşmasının birinci aşamasına ilişkin tüm hükümlere bağlı kaldığını vurgulayarak, arabuluculara İsrail’in anlaşmadaki taahhütlerini yerine getirmesi ve “tekrarlanan suç niteliğindeki ihlallerini” durdurması için baskı çağrısı yaptı.

Gazze’de ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçiş arayışlarının yoğunlaştığı bir dönemde, Hamas’tan bilgili kaynaklar, hem hareket içinde hem de arabulucularla ve onların İsrail’le yürüttüğü temaslarda ciddi görüşmelerin sürdüğünü aktardı.

Kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, Hamas’ın ABD ile İsrail arasında sağlanacak uzlaşıya bağlı olarak, arabuluculardan beklenen yeni dolaylı müzakere turunun tarihinin belirlenmesini beklediğini söyledi. Bu turun ay sonunda ya da gelecek ay başında yapılabileceği ifade edildi.

Kaynaklara göre, Katar, Mısır ve İstanbul da dahil olmak üzere çeşitli başkentlerde Hamas liderliği ile arabulucular arasında ikili ve üçlü formatlarda çok sayıda toplantı düzenlendi; mevcut temaslar kapsamında yeni görüşmelere yönelik hazırlıklar da yapılıyor.

Aynı kaynaklar, ABD’nin baskısı ve arabulucuların girişimlerinin bu temasları “daha ciddi bir aşamaya taşıdığını” değerlendirdi.


Esad’ın tuzağı: Tahran’ın Bağdat’taki müttefiklerini sarsan gece

Beşşar Esad'ın 8 Aralık 2024'te Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayının zemininde kaçışının ardından yerde yatarken çekilmiş devasa fotoğrafı (AP)
Beşşar Esad'ın 8 Aralık 2024'te Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayının zemininde kaçışının ardından yerde yatarken çekilmiş devasa fotoğrafı (AP)
TT

Esad’ın tuzağı: Tahran’ın Bağdat’taki müttefiklerini sarsan gece

Beşşar Esad'ın 8 Aralık 2024'te Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayının zemininde kaçışının ardından yerde yatarken çekilmiş devasa fotoğrafı (AP)
Beşşar Esad'ın 8 Aralık 2024'te Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayının zemininde kaçışının ardından yerde yatarken çekilmiş devasa fotoğrafı (AP)

Irak hükümetinde üst düzey bir güvenlik yetkilisi, Suriye’nin kuzeydoğusundaki rutin bir sınır güvenliği görevinin ardından Şam’dan Bağdat’a dönecek uçağa yetişmek için şoförüne hızlanmasını söylüyordu. Tam o sırada telefonuna düşen mesajda şu yazıyordu: “Suriye’deki fraksiyonlar başkente doğru ilerliyor.” Ülke, enkazların arasından doğan yeni bir rejimin eşiğindeydi.

Şam’da, yetkilinin arabası “olağanüstü düzenlemeler” için bekliyordu. Yeni Suriyeli yetkililerle kurulan “hiçten doğan iletişim”, sahada dengelerin altüst olduğuna işaret ediyordu. Suriye’de eski “askeri operasyonlar yönetiminden” bir yetkili, bunun “Heyet Tahrir el-Şam’ın ilk kez bir Irak hükümet yetkilisiyle teması” olduğunu aktardı. Iraklı güvenlik görevlileri de 8 Aralık 2024 sabahı “beklenmedik bir kolaylıkla” Şam’a girdiklerini söyledi. Ardından şok bir mesaj geldi: “(Beşşar) Esad kaçtı.”

gthy
Esad rejiminin devrilmesinden sonra Şam havaalanı (Arşiv - AFP)

Başkent Şam’daki havaalanı bir hayalet mekâna dönmüştü. Iraklı yetkilinin tanıdığı Suriyeli subaylar yok olmuştu. Diplomatik geçişler bile boşaltılmıştı. Yetkili, Bağdat’a “istisnai” bir seferle döndü.

Aynı saatlerde, Suriye’de 2011’den bu yana konuşlu Iraklı milisler de Rıf Şam’dan Irak sınırındaki Ebu Kemal yönüne doğru tek yönlü bir geri çekilişe başlamıştı. Yüzlerce savaşçı, “direniş ekseninin” 15 yıllık varlığının çöküşüyle sahayı terk ediyordu.

dfrg
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Şam'da Irak Başbakanı Muhammed Şii es-Sudani ile el sıkışıyor (Arşiv)

Bu gelişmeler öncesinde ve sonrasında Şarku’l Avsat’a konuşan Iraklı kaynaklar, milislerin Suriye’den koordinasyonsuz, ani ve dağınık biçimde çekildiğini doğruladı. Paylaşılan bilgiler, Tahran, Moskova ve Esad yönetiminin farklı zamanlarda Suriye’de savaşmama kararı aldığını ve müttefik Iraklı gruplarla bu bilgileri çok geç paylaştığını gösteriyordu.

Bu tanıklıklar; Esad rejiminin çöküşünün ardından Irak’taki Şii grupların nasıl tepki verdiğini, kimi çevrelerde neden Şii hâkimiyeti ve silahlı grupların siyaset içinde daha güçlü konum kazanması yönünde çağrıların yükseldiğini de ortaya koyuyor.

Manevra değildi… Bizi aldattılar

30 Kasım 2024’te Irak Başbakanı Muhammed es-Sudani, Esad’la yaptığı telefon görüşmesinde Suriye’nin güvenliği Irak’ın ulusal güvenliğiyle bağlantılı  mesajını verdi. Ancak ertesi gün muhalefet güçleri Hama’yı kuşattı ve Sudani bir daha Esad’ı aramadı.

Ninova’daki Şii milis liderleri, Suriye’ye destek göndermeye çalışıyordu çünkü Suriye’deki İran yanlısı savaşçı sayısı geçmiş yıllara göre çok azalmıştı. Bir milis yetkilisi, savaşçılarını Suriye’deki Şiileri ve kutsal mekânları koruma çağrısıyla motive ettiklerini aktardı.

Ketaib Seyyid eş-Şüheda Sözcüsü Kazım el-Fartusi, kendi gruplarının 2023 sonunda Suriye’den tamamen çekildiğini ve “görevlerinin bittiğini” söylemişti.

dfvg
Suriye'nin doğusunda faaliyet gösteren Nuceba hareketi mensuplarının Bağdat'taki askeri geçit törenindeki arşiv görüntüleri.

2018’e gelindiğinde Suriye, İran Devrim Muhafızları, Hizbullah ve Iraklı milislerden oluşan 150 binden fazla yabancı savaşçıyla doluydu. Suriye ordusunun sahadaki ağırlığı bu güçlerin gerisinde kalmıştı. 2023 sonunda ise İran, Esad’la yapılan görüşmelerin ardından birçok milisin çekilmesine izin verdi. Bu geri çekilmenin arkasında “bölgesel bir anlaşmanın” olduğu iddiaları da yayılmıştı.

Kasım 2024’te başlayan Saldırganlığı Caydırma Operasyonu operasyonları sırasında İranlı grupların sayısı birkaç bine düşmüştü. Ancak Esad’ın dönüşü yine gerçekleşmedi.

fgt
Suriye kanalının yayınladığı bir görüntüde, Rus savaş uçaklarının Lazkiye'deki Hmeymim üssünde "caydırma" operasyonu sırasında konuşlandığı görülüyor.

2 Aralık gecesi, Iraklı milislerden bir grup gayriresmî askeri güzergâhtan Suriye’ye sızmaya çalıştı fakat Ebu Kemal yakınlarında ABD hava saldırısı ile durduruldu. Bu olay, “Suriye’ye yeniden girme” hevesini kısa sürede bitirdi.

6 Aralık’ta muhalefet Hama’dan Humus’a doğru ilerlerken, Rus hava kuvvetleri yalnızca sembolik birkaç bombardıman yaptı. Rusya’nın Humus–Hama hattındaki stratejik “Rastan Köprüsü”nü etkisizleştirmeyerek muhalefetin geçişine zemin hazırladığı ortaya çıktı. Görüntüler, Rusların Hmeymim Üssü’ndeki Sukhoi jetlerini havalandırmadığını gösteriyordu.

7 Aralık sabahında Humus tamamen muhalefetin kontrolüne geçtiğinde, direniş eksenindeki birçok aktör bunun bir manevra olmadığını, İran’ın müttefiklerine çelişkili mesajlar verdiğini anladı.

Bazı Iraklı milis kaynaklarına göre İran, daha en başta Suriye’de büyük bir savaşa girmeme kararı almıştı çünkü bölgesel dengelerin son derece karmaşık olduğunu düşündü. Ayrıca Tahran, Moskova’nın artık Suriye’de kendi başına hareket ettiğini geç fark etti.

Sonuç olarak, Moskova–Tahran–Esad üçgeni fiilen çözülmüş, sahada kopuk kararlar alınmış, bu boşluk da muhalefetin hızlı ilerleyişine ve Esad’ın kaçışına yol açmıştı.

Bağdat’ta siyaset: Şok, hesaplaşma ve yeni güç tasarımları

Esad’ın kaçtığı 8 Aralık sabahı eski Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi, ““Ne ekersen onu biçersin” diye yazdı. Bağdat’taki Şii siyasi çevreleri derin bir şok dalgası sardı.

İki gün sonra tüm milisler Suriye’den çıkmış, Esad Moskova’ya sığınmıştı. 12 Aralık’ta Nuri el-Maliki, “Şam’da yaşananların hedefi Bağdat sokaklarını hareketlendirmektir” diyerek gerilimi artırdı.

Kulislerde “Irak Şiilerinin geleceği” üzerine sert tartışmalar yürütüldü. Pek çok Şii karar alıcısı, İran’ın rolü ve Suriye’deki ani çöküş konusunda net bir cevap veremedi. Bazı toplantılarda, “Esad sonrası bölgesel düzenle Irak nasıl konumlanacak?” sorusu etrafında büyük tedirginlik oluştu.

dfrgt
Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin toplantılarından bir kare (Irak Haber Ajansı)

Bu tartışmalar sırasında “Şii federalizmi” gibi uç fikirler bile dillendirildi ancak kısa sürede gündemden düştü. Buna karşılık, “Şii hâkimiyeti” söylemi güç kazandı. 11 Kasım 2025 seçimlerinde silahlı gruplar önemli başarı elde etti:

Asaib Ehlil Hak: 28 sandalye

Bedir Örgütü: 18 sandalye

Hakuk (Ketaib Hizbullah’ın siyasi kolu): 6 sandalye

Ketaib İmam Ali listesi: 3 sandalye

Şibl ez-Zeydi’nin “Hizmetler” ittifakı: 9 sandalye

Suriye’de savaşmış tüm gruplar parlamentoya girmeyi başardı.

Kays el-Hazali ve benzeri liderlerin öncülüğünde yeni bir proje şekilleniyor: Şii grupların parçalanmasını önlemek için devletin yasama ve yürütme kurumlarında daha güçlü, daha belirleyici bir varlık.

Mart 2025’te Hazali’ye “Yeni Suriye” sorulduğunda “Devletlerin çıkarları gerektiriyorsa, Irak da bu yeni hükümetle ilişkilerini kurmalı” dedi.

Bir Şii milis yöneticisinin ifadesiyle, “Esad’ın kaçışı, Suriye’deki bir olay değil, Irak Şiilerinin zihninde bir depremdi.” Eski ittifakların çöktüğü, İran’ın bölgesel doktrininin bile sorgulanır hale geldiği bir dönemin kapısı açıldı. Bu soruların henüz net bir cevabı yok.