Lübnan'daki ilaç ticaretinin distopyası

İlaç ticaretinden politikacılar da yararlanıyor ve Hizbullah, İran ürünlerinin satışından büyük kâr elde ediyor.

Lübnan’da ilaç alanında yaşananlar tartışmalara neden oluyor. (Al Majalla)
Lübnan’da ilaç alanında yaşananlar tartışmalara neden oluyor. (Al Majalla)
TT

Lübnan'daki ilaç ticaretinin distopyası

Lübnan’da ilaç alanında yaşananlar tartışmalara neden oluyor. (Al Majalla)
Lübnan’da ilaç alanında yaşananlar tartışmalara neden oluyor. (Al Majalla)

Lina el-Hatib

Lübnan'da ilaç aramak, bir bilim kurgu filmini izlemeye veya içinde yaşamaya benzer. Geçtiğimiz yıl bir Lübnanlı, dejeneratif bir hastalıktan muzdarip oldu. Teşhis karşısında şoka uğrayan aile, hastalığın semptomlarını tedavi etmek için gerekli ilacın ülkede bulunmadığını öğrendiğinde daha da fazla şaşkınlık yaşadı. Bu durum, Lübnan'daki yasadışı ticaret hakkında hazırladığım araştırmayla aynı zamana denk geldi. İlaç arama deneyimi, araştırmayla sorunsuz bir şekilde birleşerek, Lübnan'daki yolsuzluğun ne kadar derinlere işlediğini ve yaygın olduğunu canlı bir şekilde gösteren bir tablo ortaya koydu ve ülkenin çoğu sakininin umutsuzluktan muzdarip olduğu daha geniş bir resmini ortaya çıkardı.

Lübnan'da ilaç ararken, kendinizi bir suç faaliyetine karışıyormuş gibi hissediyorsunuz. Yakınım için gerekli tedaviyi almak amacıyla Beyrut'un büyük eczaneleri arasında dolaşmam sonuçsuz kaldı. Daha sonra, bir akrabam bana belirli bir eczanenin adını önerdi. Benden, beni oraya gönderen bir referans olarak belirli bir kişinin adını personel önünde söylememi istedi. Söz konusu eczaneye gidip, aradığım ilacı söylediğimde, eczane çalışanları bana "Sizi bize kim gönderdi?" diye sordu. Yakınımın benden söylemesini istediği kişinin adını duyunca, benden ‘gidip sipariş edilen ilaç kutularına fiyat koyana kadar’ beklememi istediler.

İlaç mevcuttu ancak gizlendi. Çünkü eczacılar hükümetin ilaç desteğini kaldırmasını bekliyordu. Bu nedenle, eczacılar ve tüccarlar, desteklenen toptan ilaç stoğunu, desteğin kaldırılmasının ardından çok yüksek fiyatlarla satmayı ve böylece onlara muazzam ek kârlar elde etmeyi umarak satın aldılar. Tüccar ve eczacıların açgözlülüğü, onları, hayatta kalmak için ihtiyaç duydukları ilaçlara ulaşamamaları nedeniyle ölümle karşı karşıya kalan insanların adeta katili haline getiriyor.

“Lübnan'da birçok kişi o kadar çaresiz hissediyor ki Hizbullah'la bağlantılı ağlardan ilaç satın almaktan başka çareleri yok.”

Türkiye’den ilaç

Lübnan'daki ilaç yetersizliği, fırsatçıların çoğalmasına ve ilaç sektöründeki yolsuzluğun derinleşmesine yol açıyor. Daha sonra, son ziyaret ettiğim eczanede aradığım ilacın gerçekten de stokta olmadığını öğrendim. Aynı gün ilerleyen saatlerde bir tanıdığım bana ‘bavulunda’ Türkiye'den Lübnan'a ilaç getiren bir kişinin olduğunu söyledi. Sonraki birkaç gün içinde, akrabam bu kişi aramızda bir aracıya dönüştü. İlk başta ilaç tüccarının Türkiye'de ilacı satın almayı başardığını söyledi. Ancak daha sonra bana, İstanbul Havaalanı yetkililerinin seyahat etmesine izin vermediğini aktardı. Bunun üzerine, ilacı ‘hızlı kargo ile göndermeye’ karar verdi. Bu, başlangıçta benden istediği miktarın iki katını ödemem gerektiği anlamına geliyordu.

Fotoğraf Altı: Lübnan'daki eczaneler sık sık kuyruklara sahne oluyor. (Reuters)
Lübnan'daki eczaneler sık sık kuyruklara sahne oluyor. (Reuters)

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre bu tür açık dolandırıcılık Lübnan'da oldukça yaygın. İnsanlar, yurt dışında gerekli ilaçları satın alıp onlara gönderen akrabaları veya arkadaşları olmadığı sürece, çaresizlikten gereğinden fazla para ödemek zorunda kalıyor. Lübnan'daki insanlar, resmi sosyal ağların ve temel hizmetlerin yokluğunda hayatta kalabilmek için birbirlerine yardım etmeleri gerektiğinin farkındalar. Çoğu zaman yabancı gurbetçiler, tanımadıkları kişiler tarafından satın alınan ilaçları Lübnan'daki akrabalarına teslim etmek amacıyla gönüllü olarak taşıyorlar. Bununla birlikte, bu durumda bile gümrük bu kişileri defalarca havaalanında durdurdu ve taşıdıkları ilaçlara el koydu.

İlaç Hizbullah’ın elinde

Bu kişi ile isteğimizin karşılanmayacağını anladıktan sonra, Lübnan'daki eczanelerde aramaya devam etmeye karar verdim. Bir arkadaşım bana bu ilaçtan yalnızca bir kutu bulunduğunu doğrulayan bir eczane sahibinin numarasını verdi. Bana birkaç kez kutunun henüz hazır olmadığını söyledikten sonra, sonunda kutu ortaya çıktı. Ancak kutunun içinde, beklediğim üzere 100 tablet yerine yalnızca on tablet olduğunu fark ettim. Bunun üzerine, Lübnan'da tanıştığım herkese, yardım edebilecek birini bilip bilmediklerini sorma kararı aldım. Bana Hizbullah ile bağlantılı olduğundan şüphelendiğim bir isim ve numara verdi. Bu nedenle, bu yolu izlememeye ve bunun yerine yurt dışındaki arkadaşların ve yabancıların nezaketine güvenmeye karar verdim.

Ben şanslı azınlıktan biriyim. Ülkede, Lübnan'a gerekli malzemeleri gönderebilecek dış ağları olmayanlar, hastalık ve eziyet dolu bir yaşama mahkum ediliyorlar. Bu sadece fiziksel hastalıklarla sınırlı değil, aynı zamanda zihinsel hastalıklarla da ilgili. Lübnan'daki ilaç krizi ve bu krizin siyasi çıkarlar, yolsuzluk ve cezasızlıkla daha geniş kapsamlı ilişkisi nedeniyle Lübnan toplumunun tüm kesimleri acı çekiyor.

Lübnan'daki birçok insan, çaresizlik içinde, Hizbullah ile bağlantılı ağlardan ilaç satın almak zorunda kalıyor. Ancak bu durumda bile, satın aldıkları ilacın orijinal olduğundan emin olunamıyor.

Hizbullah, Lübnan'a ilaç da dahil olmak üzere çeşitli malların kaçakçılığında rol aldı. Tüm kaçak mallar gibi, bu ilaçlar da devlet kontrolü olmadan Lübnan'a girer. Ancak, bu, yasal olarak giren ilaçların daha iyi durumda olduğu anlamına gelmez, çünkü devlet kontrolü kolayca aşılabilir. Sağlık Bakanlığı, Hizbullah yanlısı bakanlar tarafından yönetilirken, İran ilaçlarına, satılmadan önce laboratuvar testleri yapılmadan kayıt yaptırmaları için bir istisna verdi.

“Lübnan'daki ilaç krizi ülkenin daha geniş sosyal, politik ve ekonomik dinamiklerini yansıtıyor. Bu, zayıfları manipülasyona ve kayırmacılığa maruz bırakır.”

Merkezi laboratuvar kapatıldı

Diğer yandan Lübnan'daki Ulusal İlaç Laboratuvarı, 2007 yılında, Beyrut'taki Parlamento Başkanı'nın konutunun yakınında bulunması nedeniyle güvenlik tehlikesi olarak görüldüğü için kapatıldı. Lübnan'a ithal edilen tüm ilaçları test etmeyi amaçlayan laboratuvarın taşınması yönündeki öneriler dikkate alınmadı. Ayrıca, Lübnan medyası, sahte ilaçların piyasada satıldığını gösteren raporlar düzenli olarak yayınlıyor, ancak herhangi bir hesap verebilirlik veya sorgulamaya dair bir ilerleme yok. Birçok durumda, yakalanan ve sahte ilaç satmak gibi suçlar işlemekle suçlanan kişiler, siyasi bağlantıları nedeniyle cezadan kurtuluyor.

Lübnan'daki ilaç yetersizliğinden farklı siyasi kesimlerden politikacılar yararlanıyor. Hizbullah, İran’dan ithal ettiği ilaçlarından büyük karlar elde ediyor ve bu ilaçları destekçilerine indirimli fiyatlarla sağlayarak sadakati korumanın bir yolu olarak kullanıyor. Diğer politikacılar da ilaç ticaretine dahil oluyor ve bazen bireysel bir girişim olarak ilaçların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasını kolaylaştırıyorlar. Bazı yardımları insani kaygılarla motive edilmiş olabilir ancak bu tür ‘çözümlerin’ nihayetinde Lübnan'da yaygın olan siyasi kayırmacılığı güçlendirmeye yol açtığı inkar edilemez. Ek olarak, bireysel hayırseverlik, ülkenin temel sorunu olan sistematik yolsuzluk sorununu çözemez.

Bu yolsuzluk, sadece insanları sömürmekle kalmaz, aynı zamanda Lübnan devletinin mali kaynaklarını da bir kısır döngü içinde zayıflatır. Kaçakçılık, gümrük gelirlerinin kaybı anlamına gelir ve bunun sonucunda, devlet iflas etmiş ve sınırlarını kontrol etmek için gerekli kaynaklardan yoksun bulur.

Lübnan'daki ilaç yetersizliği hikayesi, ülkenin daha geniş sosyal, siyasi ve ekonomik dinamiklerini yansıtıyor. Bu, savunmasız insanları manipülasyona ve baskıya maruz bırakıyor ve onları çaresizlik nedeniyle siyasi patronlarla müşteri ilişkilerini sürdürmeye zorluyor. Siyasetçiler bu durumdan yararlanıyor kendileri için karlı olduğu sürece bunu değiştirmek istemeleri pek mümkün değil. Hizbullah ve diğer etkili siyasi aktörler, herhangi bir resmi hesap verebilirlik korkusu olmadan çalışmaya devam ediyor. Dolandırıcılık mağdurları, yargı sistemi de siyasileştirildiği için adalete başvuramıyorlar. Lübnan'daki zenginler ve fakirler arasındaki uçurum hiç bu kadar derin olmamıştı.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



Tetteh: Libyalı liderler "yol haritasını" uygulamakta başarısız oluyorlar

Tetteh'in Libya kriziyle ilgili Güvenlik Konseyine verdiği brifingden, (Konsey)
Tetteh'in Libya kriziyle ilgili Güvenlik Konseyine verdiği brifingden, (Konsey)
TT

Tetteh: Libyalı liderler "yol haritasını" uygulamakta başarısız oluyorlar

Tetteh'in Libya kriziyle ilgili Güvenlik Konseyine verdiği brifingden, (Konsey)
Tetteh'in Libya kriziyle ilgili Güvenlik Konseyine verdiği brifingden, (Konsey)

Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu (UNSMIL) Başkanı ve Genel Sekreter Antonio Guterres Özel Temsilcisi Hanna Tetteh, ülkedeki başlıca siyasi paydaşları, uluslararası örgüt tarafından belirlenen siyasi sürecin gereklerini yerine getirmede "başarısız olmakla" suçladı.

Tetteh, dün Güvenlik Konseyi'ne verdiği brifingde, yol haritasının uygulanması için ilgili Libyalı paydaşlarla yapılan çabaların, özellikle Yüksek Ulusal Seçim Komisyonu'nun yeniden yapılandırılması ve seçimlere ilişkin anayasal ve yasal çerçevede önerilen değişikliklerin değerlendirilmesi konusunda önemli bir zorluk teşkil ettiğini belirtti. Ayrıca, Temsilciler Meclisi ve Yüksek Devlet Konseyi'ndeki egemenlik pozisyonları komiteleriyle devam eden çabaların henüz Yüksek Ulusal Seçim Komisyonu'nun yeniden yapılandırılmasıyla sonuçlanmadığını vurguladı. Tetteh, bu gecikmelerin iki kurum arasındaki güven eksikliğini gösterdiğini savundu.


"Sarı hat" Gazzeliler için bir ölüm tuzağı

Şiddetli yetersiz beslenmeden muzdarip Gazzeli kız Acvan, dün Han Yunus'taki el-Nasır Hastanesi'nde annesinden yiyecek alıyor (Reuters)
Şiddetli yetersiz beslenmeden muzdarip Gazzeli kız Acvan, dün Han Yunus'taki el-Nasır Hastanesi'nde annesinden yiyecek alıyor (Reuters)
TT

"Sarı hat" Gazzeliler için bir ölüm tuzağı

Şiddetli yetersiz beslenmeden muzdarip Gazzeli kız Acvan, dün Han Yunus'taki el-Nasır Hastanesi'nde annesinden yiyecek alıyor (Reuters)
Şiddetli yetersiz beslenmeden muzdarip Gazzeli kız Acvan, dün Han Yunus'taki el-Nasır Hastanesi'nde annesinden yiyecek alıyor (Reuters)

İsrail, Gazze Şeridi'nden çekilme haritasında işaretlenen "sarı hat’ı", yaklaşan herkesi öldüren, ancak "ölüm tuzağı" olarak tanımlanabilecek bir yere dönüştürdü. Son 24 saat içinde, 10 Ekim'de imzalanan barış planına göre Gazze Şeridi'ni ikiye bölen "sarı hata" yaklaşık 200 metre mesafede bulunan Han Yunus'un doğusundaki Beni Suheyla kasabasında dört Filistinli öldürüldü.

Filistin kaynakları Şarku’l Avsat’a, İsrail'in "sarı hattı" fiilen "ölüm tuzağına" çevirdiğini ve orada Gazzelileri soğukkanlılıkla öldürdüğünü söylüyor.

Birleşmiş Milletler Gazze'deki kıtlığın sona erdiğini ilan etti, ancak Şeritteki nüfusun büyük çoğunluğu hala yüksek düzeyde gıda güvensizliğiyle karşı karşıya.


Suriye Cumhurbaşkanı, Sezar Yasası kapsamındaki yaptırımların kaldırılması nedeniyle halkını tebrik etti ve yeniden inşa aşamasının başladığını duyurdu

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (AFP)
TT

Suriye Cumhurbaşkanı, Sezar Yasası kapsamındaki yaptırımların kaldırılması nedeniyle halkını tebrik etti ve yeniden inşa aşamasının başladığını duyurdu

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (AFP)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara dün yaptığı açıklamada, ABD’nin Suriye’ye uyguladığı yaptırımları tamamen kaldırmasını memnuniyetle karşıladığını belirterek, bu adımın yıllar süren savaşın ardından ülkeye yatırımların geri dönmesinin önünü açacağını söyledi.

Şara, sosyal medya platformu X üzerinden yayımladığı ve bu platformdaki ilk paylaşımı olan görüntülü mesajında, “Bugün Allah’ın izniyle, ardından sizlerin 14 yıl süren çabası ve sabrı sayesinde Suriye yaptırımsız ilk gününe uyanıyor” ifadesini kullandı.

ABD Başkanı Donald Trump’a teşekkür eden Şara, “Suriye halkının çağrısına yanıt veren ABD Başkanı Donald Trump’a, Suriye halkının fedakârlıklarını takdir eden ve yaptırımların kaldırılması yönündeki talebine olumlu yaklaşan Kongre üyelerine özel teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.

Şara, konuşmasında, “Suriye devrimi sürecinde fedakârlık yapan ve sabreden herkese, kimyasal silahlara maruz kalanlara, ülkesini terk etmek zorunda kalanlara, denizlerde hayatını kaybedenlere ve bu toprakları kanlarıyla sulayan şehitlere teşekkür ediyorum. Bu büyük zafer, Suriye üzerindeki kısıtlamaların tamamen kaldırılmasıyla taçlandı” ifadelerine yer verdi.

Şara ayrıca, Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’a, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani’ye de teşekkür etti.

Suriye Dışişleri Bakanlığı daha önce yaptığı açıklamada, yaptırımların kaldırılmasını ‘yeniden inşa ve kalkınma sürecine giriş kapısı’ olarak nitelendirmiş, ülke içinde ve dışında yaşayan tüm Suriyelileri ulusal toparlanma çabalarına katkı sunmaya çağırmıştı.

ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Arabistan ve Türkiye’den gelen talepler doğrultusunda Suriye’ye yönelik yaptırımların uygulanmasını iki kez askıya almıştı. Ancak Şera, yaptırımların ABD’deki hukuki sonuçlarından çekinen yatırımcıların Suriye’den uzak durmasını önlemek amacıyla, bu yaptırımların tamamen sona erdirilmesi için çaba göstermişti.

ABD Kongresi, çarşamba günü, Beşşar Esed döneminde Sezar Yasası kapsamında uygulamaya konulan yaptırımların nihai olarak kaldırılmasını onayladı.