İsrail, bombardımanlarını Gazze'nin güneyine doğru genişletirken sahada şiddetli çatışmalar yaşanıyor

İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ni üç küçük yerleşim alanına bölme planını hayata geçirmesiyle askeri operasyonun kısmen uzun süreceği tahmin ediliyor

İsrail'in dün Gazze Şeridi’nin Han Yunus şehrine düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkım (AP)
İsrail'in dün Gazze Şeridi’nin Han Yunus şehrine düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkım (AP)
TT

İsrail, bombardımanlarını Gazze'nin güneyine doğru genişletirken sahada şiddetli çatışmalar yaşanıyor

İsrail'in dün Gazze Şeridi’nin Han Yunus şehrine düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkım (AP)
İsrail'in dün Gazze Şeridi’nin Han Yunus şehrine düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkım (AP)

İşgalci İsrail ordusu, Gazze Şeridi’ndeki savaşın başından bu yana ilk kez kuzeyde yoğunlaştırdığı bombardımanlarını güneye kaydırmasıyla, kara harekâtı güneye doğru genişledi.

Gazze Şeridi'nin kuzeyinde ve güneyinde yüzlerce noktaya bombalayarak, güneyde güvenli olması gereken bölgelerde yangın kuşakları oluşturan işgalci İsrail ordusu, Gazze Şeridi’nin kuzey ve güney olmak üzere iki parçaya bölünmesini öngören eski plan yerine Gazze’yi küçük yerleşim alanlarına bölme planını hayata geçirdi.

Şarku'l Avsat'a konuşan Gazze Şeridi'ndeki Filistinli kaynaklar, İsrail ordusunun Han Yunus'un kuzeydoğusundaki Kissufim yönünden el-Mahtahin Kavşağı’na doğru ilerleme girişimlerinde bulunduğunu, ancak güçlü bir direnişle bu girişimlerin püskürtüldüğünü söylediler.

svdfg
İsrail ordusunun askeri operasyonlarının bir sonraki hedefi olması beklenen Han Yunus'ta İsrail’in bombardımanları geniş çaplı yıkıma yol açtı (DPA)

Kaynaklar, bu ilerlemenin İsrail’in Gazze Şeridi'n merkezini güneyinden ayırma girişimine işaret ettiğini, böylece Gazze Şeridi’nin iki değil üç parçaya bölünmesi, her alanın karelere ayrılmasını kolaylaştırdığını belirtti.

İsrail ordusu, Gazze'de yoğun baskınlar düzenleyerek Şeridi genelinde 400'den fazla hedefi vurduğunu doğruladı. Han Yunus bölgesindeki 50 hedefin arasında, Hamas’a ait olduğu iddia edilen bir altyapı tesisi ile İslami Cihad’a ait mescit de yer aldı.

İsrail basını Han Yunus'un, bazı Hamas liderlerinin bu bölgede olduğuna inanıldığı için hedef alındığını bildirdi. Han Yunus’taki bombardımanlar, İsrail işgal ordusunun kara harekâtını bu bölgeye doğru genişletmeyi planladığının bir işareti olarak görüldü.

cdfre
İsrail’in saldırıları öncesi ve sonrası Han Yunus'taki binalar (AFP)

İsrail Kamu Yayın Kuruluşu KAN, İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi ve İsrail İç Güvenlik Teşkilatı Şin Bet (Şabak) Başkanı Ronan Bar'ın dün (Cumartesi) yaptıkları toplantıda Gazze Şeridi ile ilgili askeri planları onayladıklarını aktardı. KAN, Halevi'nin toplantıda ‘Hamas'ı daha fazla dağıtmaya ve geriye kalan rehinelerin alınması için uygun koşullar yaratmaya odaklandıklarını’ söylediğini aktardı.

Öte yandan İsrail, Gazze Şeridi’ni karelere böldüğü bir planı devreye soktu.

İşgalci İsrail ordusu, dün Gazze Şeridi'ni yüzlerce küçük alana bölen bir haritayı kullanmaya başladı. Bu planla birlikte İsrail ordusunun askeri harekatının kapsamını Gazze’nin güneyine doğru genişletmesi ve kara kuvvetlerinin devreye girmesi bekleniyor.

İsrail ordusu Gazze'nin kuzeyinde yaptığı gibi toplu tahliye çağrısı yapmak yerine bu haritayı kullanmayı planlıyor.

vsfbe
Dün İsrail ordusu tarafından dağıtılan ve Gazze Şeridi'nin kuzey sakinlerinin tahliye etmesi gereken bölgeleri gösteren harita (Şarku’l Avsat)

İsrail ordusu Arapça Sözcüsü Avichay Adraee, X sosyal medya platformundan yaptığı açıklamada, Gazze'nin kuzeyindeki Cibaliye, Şucaiye ve Zeytun mahalleleri gibi çeşitli bölgelerdeki Filistinlilerden, Gazze şehrindeki ed-Derac ve et-Tuffah bölgelerindeki bilinen sığınaklara gitmelerini istedi.

Adraee ayrıca Gazze Şeridi'nin güneyinde yer alan İsrail sınırı yakınlarındaki Hirbet Huza'a, Abasan, Beni Suheyla ve Ma’an gibi çeşitli bölgelerdeki Filistinlilerden Refah'taki sığınaklara gitmelerini istedi.

İsrail ordusu, Filistinlilerden dikkatli olmaları, bölge numaraları ve  yayınlanan güncellemeleri takip etmelerini istedi.

Gazze Şeridi’nin karelere bölünmesi, İsrail ordusunun Gazze’de kare kare askeri operasyonlar düzenlemeye dayalı uzun süreli planlarına ilişkin endişeleri artırdı.

İsrailli üst düzey bir yetkili, İsrail'in önümüzdeki haftalarda son derece yoğun operasyonlar başlatacağını, ardından daha düşük yoğunluklu operasyonlarla devam edeceğini açıkladı.

İsrail’İn şiddetli bombardımanları Gazze Şeridi’ndeki geniş bölgeleri etkilerken, Gazze Şehri'nin doğusunda yer alan Şucaiye mahallesinin yerleşim bölgesini tamamen yok etti.

scdfr
İsrail'in dün Gazze Şeridi'ne düzenlediği bombardımanın ardından yükselen alevler (Reuters)

Gazze Şeridi'nde faaliyet gösteren Filistin Sivil Savunma Müdürlüğü’nden dün yapılan açıklamada, Şucaiye mahallesindeki yerleşim bölgelerinin hedef alınması sonucunda yıkılan binaların enkazından 300'den fazla vatandaşın sağ olarak kurtarıldığı bildirildi.

Gazze'deki Hükümetin Medya Ofisinden yapılan açıklamada, Şucaiye'de 50 binanın hedef alındığı saldırı ‘korkunç bir katliam’ olarak nitelendirildi.

Can kayıpları ve yaralı sayısı artmaya devam ederken Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığı’ndan dün yapılan açıklamada, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği bombardımanlarda ölenlerin sayısının 15 bin 207’ye yükseldiği belirtildi.

Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Dr. Eşref el-Kudra düzenlediği basın toplantısında, 7 Ekim’den bu yana İsrail’in saldırılarında yaralanan Filistinli sayısının ise 40 bine yükseldiğini söyledi.

Bir yandan İsrail ordusu Gazze'deki saldırılarını yoğunlaştırırken, öte yandan İsrail istihbarat Servisi Mossad'ın Şefi David Barnea, arabuluculuk görevini yürüten Katar heyetiyle, Gazze Şeridi'nde aralarında kadınların ve çocukların da bulunduğu geriye kalan İsrailli rehinelerin serbest bırakılması karşılığında ateşkesin yeniden başlatılmasının görüşüldüğü müzakerelerin sekteye uğramasının ardından Katar'ın başkenti Doha'daki müzakere ekibine İsrail'e dönme talimatı verdiğini açıkladı.

Mossad’dan yapılan açıklamada, Hamas’ın anlaşmanın, kendisine sunulan ve onayladığı listeye göre tüm çocukları ve kadınları serbest bırakmasını öngören kısmını uygulamadığı belirtildi. Açıklamada, Mossad Şefi Barnea’nın, Gazze Şeridi'nde tutulan rehineler arasındaki 84 çocuk ve kadının yanında yabancı uyruklu 24 kişinin de serbest bırakılmasını sağlayan büyük arabuluculuk çabaları yürüten ABD dış istihbarat servisi CIA Başkanı’na, Mısır İstihbarat Teşkilatı Başkanı’na ve Katar Başbakanı’na teşekkür ettiği belirtildi.

acsd
Dün Han Yunus'tan yerinden edilen Filistinliler (DPA)

İsrail Kamu Yayın Kuruluşu KAN, Hamas'ın, cinayetten hüküm giymiş Filistinli mahkumlar karşılığında kaçırılan İsraillileri serbest bırakma talebinin cuma sabahı sona eren ateşkesin uzatılmasını engellediğini öne sürdü. İsrailli kaynaklar, İsrail'in rehineler arasındaki geriye kalan kadınların ve çocukların serbest bırakılması karşılığında ateşkesi bir gün daha uzatmaya hazır olduğunu söylerken, kaynaklardan biri KAN muhabirine yaptığı açıklamada, en fazla dört gün sonra ateşkesi tartışmanın mümkün olmayacağını, çünkü ordunun savaşın ikinci aşamasının ortasında olacağını söyledi.

İsrail, Gazze’de 16’sı çocuk ve kadın olmak üzere yaklaşık 135 rehinenin daha olduğunu açıkladı. Ancak Hamas, rehineler arasında geriye kalan kadınların İsrail ordusunda görevli kadın askerler olduklarını ve sivil kadın rehinelerle aynı muameleyi görmediklerini belirtti.

İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik bombardımanlarının kapsamı genişledikçe kara harekâtı da yoğunlaştı ve kapsamı genişledi.

Öte yandan Filistinli savaşçılar, Han Yunus ve Deyr el-Beleh yakınlarında ve Şeyh Rıdvan, el-Kerame, en-Nasr, el-Atatra, eş-Şati Mülteci Kampı, Beyt Lahiya, Beyt Hanun ve diğer bölgelerde İsrail ordusuyla çatışmalara girdiler.

İzzettin el-Kassam Tugayları, Gazze Şeridi'nin Magin beldesinin doğusundaki düşman hedeflerini vurduklarını ve Kissufim, Nirim kibbutzu (kolektif çiftlik), Ayn es-Salise ve Aşkelon bölgelerini füzelerle hedef aldıklarını açıkladı. Kassam Tugayları, ayrıca Zikim, Kissufim ve Deyr el-Beleh’teki düşman noktaların kısa menzilli füzelerle, Beyt Hanun'un doğusundaki bir binada bulunan düşman komuta ve keşif odasının ise 4 anti-personel mermisi ile hedef alındığını duyurdu.

Gazze'nin kuzeybatısındaki bir binada konuşlanmış İsrail piyade kuvvetinin pusuya düşürüldüğünü belirten Kassam Tugayları, binayı anti-personel patlayıcılar, güçlendirilmiş mermiler ve ağır makineli tüfeklerle hedef aldığını bildirdi. Kassam Tugayları, saldırı sonucunda İsrailli askerlerden bazılarının öldüğünün bazılarının da yaralandığın teyit edildiğini aktardı.

BM: Yeryüzündeki cehennem Gazze'ye geri döndü

Diğer taraftan Birleşmiş Milletler (BM), Gazze'deki gelişmelerle birlikte çatışmaların ciddi boyutlardaki insani acil durumu daha da kötüleştireceği konusunda uyardı. Cenevre’deki BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) Sözcüsü Jens Laerke yaptığı açıklamada, “Yeryüzündeki cehennem Gazze'ye geri döndü” ifadelerini kullandı.

BM Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini ise İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyine yönelik saldırıların bir milyon Filistinli mülteciyi Mısır sınırına itebileceği uyarısında bulundu.

Lazzarini, yaptığı açıklamada, “Eğer çatışma olursa Gazzelilerin daha da güneye ve sınırın ötesine kaçma olasılıkları artacaktır” şeklinde konuştu.



Lübnan: Cumhuriyetin sancıları

Beyrut'un bombalanması sonrası yükselen dumanlar (AFP)
Beyrut'un bombalanması sonrası yükselen dumanlar (AFP)
TT

Lübnan: Cumhuriyetin sancıları

Beyrut'un bombalanması sonrası yükselen dumanlar (AFP)
Beyrut'un bombalanması sonrası yükselen dumanlar (AFP)

İbrahim Hamidi

ABD ve Fransa'nın sponsorluğunda İsrail ile Hizbullah arasında imzalanan ateşkes anlaşmasının metnine göre Lübnan bir dönüm noktasının eşiğinde. Bu doğum sancıları cumhuriyetin kanının tazelenmesine mi, yoksa yeni üçüncü ya da dördüncü bir cumhuriyetin doğuşuna mı yol açacak?

Bu, el-Mecelle'nin Aralık ayı sayısının kapak haberi ve ateşkesten senaryolar, ordunun rolü, Hizbullah yenilgisinden sonra Şiilerin geleceği, mültecilerin geri dönüşü ve toplum mühendisliğine kadar konuyu her yönüyle ele alıyoruz.

Lübnan, 60 günlük ateşkes, Hizbullah ile İsrail'in güneyden çekilmesi, boşluğu Lübnan ordusu ile BM’ye bağlı UNIFIL güçlerinin doldurması, her iki taraftan da yerinden edilenlerin geri dönmesi, Meclis'in cumhurbaşkanını seçmek için toplanması, başbakanın atanması, hükümetin kurulması ve yeniden imar ile karşı karşıya bulunuyor.

Aylarca süren müzakereler ve bir yılı aşkın süredir Gazze için sürdürülen “destek savaşı”nın ardından gelen anlaşma uygulanırsa, ülke, cumhuriyetin temellerine dönüşe ya da yeni bir doğuşa tanık olacak. Lübnan Cumhuriyeti, şu anda bildiğimiz mezhepçi kotaların öncesinde, Fransız Mandası döneminde doğmuştu. İlk anayasa hazırlanıp 1926 yılında Katolik hukukçu Şarl Debbas cumhurbaşkanı seçildiğinde doğdu. O dönemde başbakanlık da Maruni Hıristiyanların elindeydi.

Bazıları, Birinci Cumhuriyet'in 1926'da doğduğuna ve 1943'te cumhurbaşkanı seçilen Şeyh Bişara el-Huri’ye kadar bir dizi Hıristiyan cumhurbaşkanı tarafından yönetildiğine inanıyor. Huri Sünni olan başbakanı Riyad el-Sulh ile ittifak kurdu ve ikisi birlikte, cumhurbaşkanlığını Marunilere, başbakanlığı Sünnilere ve meclis başkanlığını Şiilere tahsis eden sözlü bir ulusal uzlaşının temelini attılar. Saib Selam'ın anılarında, 1943'te Sabri Hamada’nın Şii olduğu için değil, en yaşlı milletvekili olduğu için yasama organının başına getirildiğini söylediğine de dikkat çekelim.

Bu nedenle pek çok kişi Birinci Cumhuriyet'in ulusal sözleşme ile doğduğuna inanıyor ve kendisi 21 Kasım 1943'teki bağımsızlık ilanına da tanıklık etti. Birinci Cumhuriyetin 1926 Anayasası ile değil de 1943 yılında doğduğunu düşünürsek, bu cumhuriyet 1975 yılında iç savaşın başlamasıyla mı yıkıldı yoksa savaşın sonuna ve 1989'daki İkinci Cumhuriyet'in başlangıcı olan Taif Konferansı’na kadar mı devam etti?

Birinci cumhuriyet 1943'ten 1975'e, ikincisi 1975'ten 1989'a ve üçüncüsü o zamandan bu yana mı?

Adı ne olursa olsun, mevcut cumhuriyetin belki de en belirgin özelliği, Taif Anlaşması’nın Hıristiyan cumhurbaşkanı pahasına Sünni başbakanı güçlendirmesiydi. Başbakan Refik Hariri'nin 2005'te suikasta kurban gitmesiyle sona eren Suriye varlığını kabul etmesiydi. Temmuz 2006 savaşı ve Hizbullah’ın İran'ın nüfuzunu genişletmek için ülke içinde ve bölgesel olarak artan rolü ile sonuçlanmasıydı.

Hizbullah ve İran'ın baskın rolünün gerilemesi ve muhaliflerinin beklentileri karşısında Lübnan yeni bir doğuşla mı karşı karşıya?

Zafer sloganları bir yana, Hizbullah'ın büyük bir yenilgiye uğradığı tartışılamaz. Zira Lübnan süreci Gazze sürecinden ayrıldı. İsrail, aralarında Hasan Nasrallah'ın da bulunduğu askeri ve sembolik liderlerini öldürdü, iletişim ve liderlik yapısını dağıttı. 1701 sayılı kararın uygulanmasını, Litani Nehri'nin arkasına çekilmeyi, dahası belki de bir İsrail tampon bölgesinin oluşturulmasını, silah tedarikinin kesilmesini ve füze üretiminin engellenmesini kabul etmek zorunda kaldı. Bunlara bir de Hizbullah’ın kuluçka ortamının ödediği muazzam insani ve ekonomik bedel ekleniyor.

Hizbullah ve İran'ın baskın rolünün gerilemesi ve muhaliflerinin beklentileri karşısında Lübnan yeni bir doğuşla mı karşı karşıya? Netanyahu, (bu sayımızda ona da özel bir dosya ayırdığımız) ABD başkanı seçilen Trump ile olan ilişkisinden ve Beyaz Saray'ın başına geçmeden önce “savaşları bitirmesi” için ona verdiği “armağan”dan destek alarak şunlarda ısrar ediyor; Hizbullah'ın kendisini yeniden silahlandırmamasını veya askeri yapısını yeniden inşa etmemesini garanti altına almak için Lübnan'da bir gözetim mekanizması kurulması, en büyük düşman olan İran'ın denetim ve “maksimum baskı” altında tutulması. Odağını özellikle Gazze Şeridi'ne kaydıran İsrail, Lübnan’da herhangi bir ihlal ile başa çıkılmaması durumunda Lübnan'a müdahale etme olanağına sahip olmak istiyor. Tel Aviv bu “haktan” vazgeçmezken, Hizbullah ve Lübnan da bunu kabul edemez.

Milisler ve rejimler bir noktada buluşmaktadır, o da dışarıda yenildikleri zaman içeride zafer aramaları, uzaktaki bir düşman tarafından yaralandıklarında ise yakın komşularından intikam almalarıdır

Burada şu sorular ortaya çıkıyor; bu durum Lübnan'da siyasi olarak nasıl ifade bulacak? Eski siyasi sözleşmenin yeniden canlandırılmasında veya yenisinin formüle edilmesinde bölgesel ve uluslararası güçlerin rolü nedir? Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdunnasır'ın Haziran 1967 savaşından sonra çıkıp “yenilgiyi” kabul etmesi gibi, Hizbullah'ın yeni Genel Sekreteri Naim Kasım da neden çıkıp yenilgiyi kabul etmekte gecikti? Neden Hizbullah ve İran'a sadık olanlar yaşananları bir “zafer” veya “direniş” olarak değerlendirmekte ısrar ediyor?

Herhangi bir savaşın insani ve ekonomik maliyeti konusunda devlet ile milislerin farklı davrandıkları doğru, ancak devletler ile örgütlerin zaman ve tarihle ilişkilerinde farklı oldukları da doğrudur. En tehlikelisi ise milislerin ve rejimlerin bir noktada buluşmasıdır, o da dışarıda yenildikleri zaman içeride zafer aramaları, uzaktaki bir düşman tarafından yaralandıklarında ise yakın komşularından intikam almalarıdır.

Kapak konusu olan Lübnan dosyası ve Başkan Donald Trump'ın seçilmesi ve bunun Ortadoğu ve dünyadaki yansımalarına ilişkin özel dosyaya ek olarak, Aralık sayısında siyaset, ekonomi, bilim ve kültür üzerine yazılar, analizler ve röportajlar da yer alıyor.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.